klaus
Oluşturulan forum yanıtları
-
YazarYazılar
-
klausAnahtar yönetici
Bu mesajda eleştirilen şahıs kim?
Bu uyarılar yapılırken sakıncalı görülen konular nelerdir?
Acaba forum kurallarında “cevap verilemeyen iletiler yasaklanacaktır” diye bir kural mı var?
Eğer görüşlerinizde samimi iseniz neden önünüze gelen sorulardan işinize gelenleri seçiyorsunuz?
Madem inancınızda her sorunun bir cevabı var o halde neden “alıntılar” yasak?
yoksa alıntı soruların cevapları yok mu?
yoksa alıntı sorular çok mu zor?:)
Diyelim ki alıntı yapılmadı.Diyelim ki bu yazılar tamamen bana ait.Ne yani,cevap veremeyecek miydiniz?
klausAnahtar yöneticiSiz her ne kadar inkar etseniz de Ben gerçekleri söylemeye devam edeceğim:
4-) Göklerle Yerin Birbirinden Ayrılması
“O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?” (Enbiya Suresi: 30)
“Birbiriyle bitişik” olarak tercüme edilen “ratk” kelimesi, Arapça sözlüklerde “birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış” anlamlarına gelir. Yani tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için bu kelime kullanılır.
Ayette geçen “ayırdık” ifadesi ise Arapça “fatk” fiilidir ki, bu fiil; bitişik durumdaki bir nesneyi yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir. Örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması arapçada bu fiille ifade edilir.
Şimdi ayete tekrar bakalım. Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik, yani “ratk” olduğu bir durumdan bahsediliyor. Ardından bu ikisi “fatk” fiili ile ayrılıyorlar. Yani biri diğerini yararak dışarı çıkıyor.
Gerçekten de Big Bang’in ilk anını düşündüğümüzde, evrenin tüm maddesinin tek bir noktada toplandığını görürüz. Diğer bir deyişle her şey, hatta henüz yaratılmamış olan “gökler ve yer” bile bu noktanın içinde, birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumdadırlar. Yani ayette ifade edildiği gibi birbiriyle iç içe, “ratk” durumundaydılar. Ardından bu nokta şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrıldı. Yani Kur’an’ın “fatk” kelimesiyle beyan ettiği ayrılma fiili meydana geldi.
İşte Kur’an, bilim adamlarının asrımızda ancak keşfedebildiği; Âlemin tek bir parça olup, daha sonra Big-Bang adını koydukları patlamayla birbirinden ayrılarak şu kâinatın oluştuğunu bundan 1400 sene evvel haber veriyor.
Elbette bu muzicevi haberi, ümmi olan ve okuma yazma bilmeyen bir beşerin ilmine dayandırmak mümkün değildir. Bunu kabul etmek, hakikate göz kapamaktır.
O halde Kur’an; “Göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık” ayetinin tasdikiyle Allah’ın kelamıdır.
5-) Evrendeki Mükemmel Yörüngeler
“Ne güneş aya yetişip çarpar, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler”(Yasin: 40)
“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler”(Enbiya: 33)
“Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyor” (Lokman:29)
“Özenle oluşturulmuş yollara sahip göğe andolsun”(Zariyat: 7)
Çıplak gözle Evren’in yörüngelerle dolu olduğunu anlamak mümkün değildir. Güneş’in her gün doğup batması, Ay’ın şekil değiştirmesine karşılık, gökyüzündeki yıldızlar, değişmeyen Evren izlenimini güçlü bir şekilde vermektedir. Geceleyin gökyüzüne baktığımızda dakikada binlerce kilometre hızla hareket eden yıldızlar bile bize hiç hareket etmiyorlarmış gibi gözükür. Evren’de bilinen tüm yıldızların, tüm cisimlerin hareket ettiği, ayetin ifade ettiği şekilde Evren’in yörüngelerle dolu olduğu teleskopun bulunması ve bilimdeki gelişmeler sayesinde anlaşılmıştır.
Yasin Suresi 38. ayette şöyle buyrulmuş:
“Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu aziz ve âlim olan Allah’ın takdiridir”
Tarihin çok uzun bir döneminde insanlar Dünya’yı sabit, Güneş’i ise Dünyanın etrafında dönüyor zannettiler. Sonra Kopernik, Kepler, Galileo ile başlayan süreçte ise insanlar Güneş’in sabit bir şekilde ortada durduğunu, Dünyanın ise sabit bir Güneş’in etrafında döndüğünü zannettiler. Bilimde devrim sayılan bu keşif çok önemliydi ama Güneş’in bu modelde sabit, durağan sayılması yanlış bir kanaatti.
Daha sonra ise gelişmiş teleskopların sayesinde ve kozmoloji biliminin oluşturduğu birikimle Güneş’in de hareket ettiği, Dünyanın hareket eden bir Güneş’in etrafında döndüğü anlaşıldı. Oysa Güneş’in bu hareketi Kur’an’da 1400 yıl önceden açıklanmıştır.
Güneş’in Dünya etrafında kısır döngü yaptığı fikrine ve Güneş’in hareketsiz bir şekilde durduğu fikrine karşı Yasin Suresi’nin 38. ayeti, Güneş’in bir hedefe doğru akıp gittiğini söyleyerek doğru modeli ortaya koymuştur.
Güneş saatte 720.000 km’den daha büyük bir hızla Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı’na doğru hareket etmektedir. Dünyanın hem kendi ekseni etrafında, hem Güneş’in etrafında dönerken, aynı zamanda Güneş sistemiyle beraber hareket ettiği de unutulmamalıdır.
Güneş her sabah doğmakta, her akşam batmaktadır. Fakat tüm bu doğuşları ve batışları her seferinde Evren’in ayrı bir noktasında gerçekleşmektedir. Yani sema denizinde yüzen yıldızlar ve gezegenler, geçtikleri yollardan bir daha geçmeden yörüngelerinde akıp giderler.
Bu hakikate Saffat Suresi 5. ayette şöyle işaret edilmiştir:
“O, semâvatın ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin ve doğuların (güneşin doğduğu yerlerin) Rabbidir”
Bu ayetteki “doğuların rabbi” ifadesiyle anlatılmak istenen şudur;
“Dünyamızın çok değişik hareketleri vardır. Uzay’ın bir noktasından bir daha geçmemek üzere bütün sistemle birlikte Dünya da hareket halindedir. Dünyanın yuvarlak oluşu sebebiyle bir yerde doğan Güneş aynı anda bir başka yerde batıyor. Gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalıyor. O halde Güneş’in doğduğu “yer” değil, “yerler” söz konusudur. Yerkürenin her noktası için sabah saatleri değişiktir. Her yer ayrı ayrı saniyelerde Güneş’in doğuşunu bekliyor. Güneş’i Uzay’ın bambaşka yerlerinden “doğarken” seyrediyoruz. Güneş aynı Güneş, Dünya aynı Dünya, ama Uzay’ın yeri değişik…”
Şimdi soruyoruz; Acaba Kur’an’ın 1400 sene önce verdiği bu haberin, bilim adamları tarafından tasdik edilmesi ne manaya gelir? Bu sözün tek bir manası vardır. O da; Kur’an’ın, gökleri yaratan, onda yollar takdir eden ve yıldızları o yollarda gezdiren Allah’ın kelamı olmasıdır.
Zira bu asra kadar yaşamış birçok bilim adamı tarafından reddedilen ve ancak bilim ve teknik asrı olan bu asırda, dev teleskoplarla keşfedilebilen bir hakikatin, 1400 sene evvel okuma yazma bilmeyen, ümmi bir zat tarafından keşfedilmesi mümkün değildir.
Bunu iddia etmek ise, hakikate göz kapamaktır.
6-)Bitkilerde Erkeklik Ve Dişilik
“Gökten su indirdi ve onunla çeşit çeşit bitkilerden eşler çıkardık.” (Taha Suresi: 53)
“Bütün meyvelerden ikişer eş yaratmıştır.”(Rad Suresi: 3)
Bitkilerin eşler halinde yaratılması Kur’an’da özellikle vurgulanmaktadır.
Ayetlerde geçen “zevc (çoğulu zevce)” kelimesi eski türkçemiz de eşleri belirtmek için kullanılmaktaydı, hanımlar beylerine “zevcim”, beyler hanımlarına “zevcem” demekteydiler.
Arapça’dan dilimize geçen bu kelime bitkilerin eşlerini belirmekte de kullanılan “zevc” kelimesidir.
Bitkiler üzerine yapılan incelemelerde bitkilerde de erkekliğin ve dişiliğin olduğu, bu farklı organlar sayesinde bitkilerde üremenin gerçekleştiği anlaşıldı.
Tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücreleri vardır. Bu hücreleri her ikisi de çiçeğin ortasında bulunan erkek organ ile dişi organ üretir. Dişi organın yumurtalık denen şişkince bölümünde küçük ve yuvarlak tohum taslakları, bunların içinde de dişi üreme hücreleri bulunur. Erkek üreme hücreleri ise erkek organın başçık bölümünün ürettiği çiçek tozlarının içinde saklıdır. Çok hafif olan çiçek tozları rüzgârla ya da çeşitli hayvanlar aracılığıyla çiçekten çiçeğe taşınırken, içlerinden bir bölümü dişi organın tepeciğine yapışıp kalır. Daha sonra bu çiçek tozu taneciği boyuncuktan aşağıya doğru inerek, yumurtalıklardaki tohum taslaklarına ince bir borudan uzanır. Erkek üreme hücresi de bu borudan geçer ve tohum taslağının içindeki dişi üreme hücresiyle birleşir. Erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesiyle tohum taslakları onlardan da tohumlar oluşur. Bu tohumlardan da yeni bitkiler gelişir.
Peygamberimiz (S.a.v.) döneminde biyoloji gelişmiş bir bilim değildi. Bitkilerin üremesi, bu üremedeki dişi ve erkek unsurların rolü bilinmiyordu. Biyoloji ve botanik ilminin gelişmesiyle tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücrelerinin varlığı anlaşıldı botanikçiler bitkilerde cinsiyet ayrımı olduğunu ancak 100 sene evvel keşfedebilmişlerdir.
Peki, insanların botanik ve biyolojiden habersiz olduğu bir dönemde ümmi bir zat bitkilerde erkeklik ve dişiliğin olduğunu nerden bilebilirdi?
Bu sorunun tek cevabı olabilir. Gökten suyu indirip, onunla bitkilerden eşler çıkaran Allah’ın bildirmesiyle.
not:Alıntıdır
klausAnahtar yöneticiSayın Toğrul bey;
klausAnahtar yöneticiKöşeye sıkıştığınızda önceden yaptığınızın aynısını yine yapıyorsunuz.yine bende bir art niyet arıyorsunuz.Benim bu konuyu açmamın sebebi eleştirilmek değildi,Benim bu konuyu açmamın sebebi size cevap yetiştirmek de değildi benim bu konuyu açmamın sebebi sadece ilgili ayetlerin varsa cevabını öğrenmekti.aslında siz Hristiyanlara daha sormam gereken o kadar çok soru var ki zihnimde …
Ama bırakın diğer sorulara geçmeyi daha ilk soruda çok dolaylı anlamlarla yüklü cevaplarla karşılaştım.benden bu cevaplara inanmamı beklemeyin lütfen.Aslında bu konuyu açarken sizinle İncilde çelişkilerin var olup olmadığını tartışmayı planlıyordum ama ne yazık ki tartışma konunun dışına saptı ve hala da sapmaya devam ediyor.konunun ismini bundan dolayı çelişkiler koydum.
Siz Bob jones Üniversitesindeki Profesörlerin bu tahrif gerçeğini alıp sitelerinin ilk sayfalarında yayınlamalarını beklemiyordunuz herhalde…
Ben bunu soruyu soran şahısın yani Joshua Evans’ın ağzından bizzat dinledim.Kendisi eski bir Hristiyan, Bob jones Üniversitesinde eğitim gördüğü sırada İncili okurken kafasına takılan yerleri defalarca Üniversitede hocası olan Metinsel eleştiri Profesörüne sorması üzerine Profesörü ona karşılık olarak İncilin tahrif edildiğini söylediği için Hristiyanlıktan ayrılmış ve Müslüman olmuş.dikkatinizi çekerim;Metinsel eleştiri uzmanları Joshua Evans’a bile bunu defalarca sorması üzerine söylüyorlar…
(not:Joshua Evans sıradan Hristiyanlardan farklı olarak İncili İbranicesi,yunancası ile derinlemesine incelemiş ve Hristiyanlığı derinlemesine bilen birisidir.) Eğer bana inanmıyorsanız Joshua Evans’ın videolarını YouTube’da bulabilirsiniz…Hristiyan camiasından Bir İtiraf:
“Müslümanların herşeyini bozduk, yok ettik. Dinleri, inançları, dine bağlılıkları ve insanî duyguları yok oldu. Onların milli ve manevi değerlerini, Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’an öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbirşeye tam olarak inanmıyor. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik! Onları derin boşluğa düşürdük.Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay oldu! Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışı imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hıristiyan yapınız…”
Louis Massignon
Su dergisi, Yıl 1, Sayı:3, Mayıs-Haziran 2005
Massignon’un bu sözlerinden ne anlamamız gerekiyor?
Konu daha fazla dağılmadan ben size aklıma takılan başka bir soruyu daha yöneltmek istiyorum:
Anlamadığım şu;eğer İsa Tanrı ise nasıl olur da Tanrıya ibadet eder?
klausAnahtar yöneticiMademki inancınız sağlam kanıtlara dayanıyor ve inancınızda sorulan her soruya mantıklı cevaplar var.O zaman bana da söyleyin de ben de göreyim bu mantıklı kanıtları ama ne olur “kitap böyle diyordan” başka bir şey söyleyin çünkü ben sizin inandığınız kitaba inanmıyorum tamam mı inanmadığım bir şeyi bana kanıt olarak göstermeniz benim için hiçbir şey ifade etmez.mesela herkes günahkarmış ben buna inanmıyorum ki bu benim için nasıl kanıt olabilir?
bir kere benim buna inanmam mümkün değil.Ben nasıl olur da hiç işlemediğim bir günahtan sorumlu olabilirim?bu adaletsizlik…“Bizleri koyun konumuna koydunuz” demişsiniz:Siz kendiniz demiyor musunuz Biz İsa’nın keçileriyiz diye yoksa koyunları mıydı?…:)
siz bir de:”Ama unutmayin ki biz “bugun Hristiyan, yarin Musluman ya da ateist, deist, agnostik, skeptik, satanist vs.” olacak insanlar degiliz.”
demişsiniz:Bence siz bu tanıma daha çok uyuyorsunuz,ben doğduğumdan beri aynı dine mensubum ve ölene kadar da aynı bu dine mensup olmaya devam edeceğim. ama siz…..Bob jones Üniversitesindeki Kendi ilahiyat profesörleriniz bile itiraf etti “evet incil tahrife uğramıştır ve biz bu tahrifi imanımızla örtüyoruz” dediler artık bu saatten sonra bile ben Hristiyanım diyorsanız.kusura bakmayın ama ya bu işten maddi bir çıkarınız var ya da gerçekten koyunsunuz…
not:Size maddi veya manevi olarak tokat atmaya niyetim yok…
klausAnahtar yöneticiselam olsun size!
yüreğinize sağlık.klausAnahtar yöneticiSorularımı ciddiye alıp cevaplandırdığınız için size çok teşekkür ederim ama şu gerçeği belirtmek isterim ki verdiğiniz cevaplardan tatmin olmuş değilim.sizde kabul edersiniz ki tam olarak aklıma yatmayan ve beni tatmin etmeyen bir dini gözüm kapalı olarak,soruşturmadan ve sorgulamadan kabul etmem ahmaklık olur.
Size teşekkür etmem gerekiyor çünkü Bu soruları sormadan önce elimde Hristiyanlık ve İncil hakkında bir çelişki vardı ama şimdi elimde 2 çelişki var artık neden Hristiyan olmadığımı daha iyi anlıyorum…
Benim bir aklım var ve beni yaradan bu aklı bana boşuna vermemiş.Benim onu bulabilmem için sadece sevgi veya sadece akıl yeterli olmaz…Sadece sevgiyi veya sadece akılı ön planda tutanlar ya akıllarına güvenip Ateist ,ya da sanki dünyada sadece sevgi varmış gibi sahte sevgi dini olan Hristiyanlığa mensup oluyor.Yanlış anlamayın sevgi kötü bir şey değildir ama her şeyin olduğu gibi sevgininde aşırısı elbette kötüdür.
Eğer beni yaradan benden sadece kendisini sevmemi isteseydi o zaman bana akıl vermesinin bir anlamı olmazdı.Bana sadece sevgiyle dolu bir yürek kafi gelecekti.
Akıllı bir insan çevresini incelediğinde bu dünyada sadece toz pembe bir sevginin olmadığını görecektir.Yaradana ulaşmak sadece sevgiyle mümkün olsaydı benim düşünmemin bir anlamı kalmazdı…Bilmiyorum bu sitede yazdığınız için kaç para alıyorsunuz ama lütfen biraz düşünmeyi deneyin,eminim ki eğer siz tarafsız ve ön yargısız bir şekilde düşünürseniz gerçeğe ulaşacaksınız…
ABD’de Bob jones Üniversitesindeki profesörlere bu sorular sorulduğunda Profesörün cevabı aynen şöyledir:
“İncil yıllardan beri kopyalandı kopyalandı ve kopyalandı bu kopyalanmalar sırasında tahrife uğradı.Biz İncilin bu eksikliklerini imanımızla örtüyoruz…(bunu bizzat ben birinci ağızdan yani soru soran kişiden dinledim o şimdi bir Müslüman…)Hristiyan camiasından Bir İtiraf
“Müslümanların herşeyini bozduk, yok ettik. Dinleri, inançları, dine bağlılıkları ve insanî duyguları yok oldu. Onların milli ve manevi değerlerini, Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’an öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbirşeye tam olarak inanmıyor. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik! Onları derin boşluğa düşürdük.Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay oldu! Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışı imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hıristiyan yapınız…”
Louis Massignon
Su dergisi, Yıl 1, Sayı:3, Mayıs-Haziran 2005
Avrupalılar Ganaya geldiklerinde onlara ilk başta İncil dağıttılar ve onları Hristiyan yaptılar.sonra ise Sömürme başladı.
Gana kralı bu olayı şöyle anlatıyor:Onlar ilk geldiklerinde bizim elimizde değerli madenler ve topraklar, onların elinde ise yalnızca İncil vardı.Onlar bizden gözlerimizi kapatarak dua etmemizi istediler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların elinde değerli madenler vardı…(İşe o meşhur sevgi dininin asıl amacı…)klausAnahtar yöneticiSelam olsun!
Tanrı pişman olur mu yaf! :)
kraldan çok kralcı olmaya alıştık galiba. Rabb yarattı bizleri, ve bizlere hür bir irade verdi ve bu hür iradenin sonucunu görüyor. Elbetteki o her şeyi görüp ve bilendir. Ama hür irade! toplumlar içinde en adi, gencinden yaşlısına, hangi dinden ve milletten olursa olsun herkesin mutlak ciğerini sızlatan en adi suçlardan birisi tecavüzdür! Peki şimdi dünyayı düşünün ya da bırakın dünyayı memleketimize bakın. hergün bir olay. kayserideki olayı hatırlayınız. bayramlaşma gezisinde olan üç çocuk tecavüze uğrayıp öldürülmüşlerdi. edebiyata gerek yok, nerede İslam’ın Allahı, nerede Elohim diye sorgulamaya hacet yok! Bizler melek değiliz ki Rabb her saniyemize hükmetsin ya da hükmetme ihtiyacı duymasın. İslam inancına göre kader çok keskindir! Ve bakacak olursanız tüm bu olaylardan Allah sorumludur. O çocukların nasibinde bayramda gezmek varmış, el öpelim derken tecavüze uğramak ve öldürülmek varmımışmış o zaman. Nedense Müslümanlar bunu hiç sorgulamazlar!
Evet kardeşim! Tanrı insanı hür irade ile yarattı. Hür iradesi ile Rabbini yüceltmesi için. Velhasılıkelam, Tanrı hür iradelerini şeytana kulluk etmekte kullanan şerefsizleri yarattığına niye pişman olmasın!
Bu pişmanlığı neden kendi şahıslarımızın yaşadıkları pişmanlıkla kıyaslıyor ya da betimlemeye çalışıyorsunuz ki?
Tanrısal bir pişmanlık! Gayet doğal! Toplu kesilen cezalar (bazı kavimlerin helak olması) Tanrı’nın pişmanlığını göstermiyor mu? Eski Ahit Tanrı pişman oldu yazıyor diye bunu mu sorguluyorsunuz ve bunu mu izaha çalışıyorsunuz?
İlla yazmasına mı gerek var!
Vara yoğa yemin eden Allah değil mi Kuranda! o zaman ben de derim ki ancak yalan söyleyip te sözünün ikna ediciliğini artırmaya çalışanlar yemin eder! En çok inanılmayan kişiler yemin ederler ki sözlerine inanılsın. ee şimdi insan psikolojisindeki yemine muhtaciyetle bu yeminleri mi karşılaştıracağız?
Yok yok! Fazla söze gerek yok, sadece gördüğüyle kalmamak lazım!
Yılanın izahına gelince. Yılan şeytanın sembolüdür. karnın üzerinde yürüyecek derken aşağılık olma durumundan ve sinsiliğinden dem vurulmuştur. toprak yiyecektir! toprak bizleriz de ondan. yüzyıllardır da yemeye çalıştığı bizleriz. kadının nesline yani bizlere topuğumuzdan saldıracak, yani bizleri sürçtürmeye çalışacaktır ancak imanlı olanlar onun başını ezmişlerdir, eziyorlardır ve ezeceklerdir!
Gördüm ki
Rabbin Günü gerçekten de çok yakın!
Şükürler olsun!klausAnahtar yöneticiSanırım öncelikle benim sizden nasıl bir cevabı istediğimi belirtmeliyim çünkü bu kadar mesaja rağmen hala istediğim kesin cevabı alabilmiş değilim…
Siz eğer benim yolumu değiştirmemi istiyorsanız Bilimsel bir arka planla, akılcı bir şekilde ispat ederek bunu yapmalısınız…yoksa herkes bir din uydurarak bunun tanrıdan geldiğini söyleyebilir.
sizden sorularıma verdiğiniz cevaplarda kanıt göstermenizi istediğimde hep saçma yanıtlar alıyorum.Eğer inancımdan vazgeçmemi istiyorsanız “Bu din doğru çünkü kitap öyle diyor”dan daha iyi bir şey söylemelisiniz.Eğer kitabınızda yaratıcı kadar mükemmel ise benim için kanıt budur…öyleyse buna uyarım…
Ben bir koyun değilim,ben açık fikirli,düşünen ve mantıklı kanıtlar arıyan biriyim…
Konu yaratıcının var oluşuna geldiğinde hep saçma cevaplar alıyorum.
Bu kadar kudret ve sonsuzluk sahibi bir varlık bir put,bir inek veya bir insan(Hz.İsa) olamaz! çünkü nasıl bir yaratıcı,yarattığı şeyin eliyle öldürülebilir ki?(Hz.İsa’nın ölümü)O Nasıl ölebilir?!Size nasıl bir cevap istediğimi açıklamaya çalıştım.dediğim gibi Eğer inancımdan vazgeçmemi istiyorsanız”Bu din doğru çünkü kitap öyle diyor”dan daha iyi bir şey söylemelisiniz…
Gelelim konumuza ve verdiğiniz cevaplara…
1-)Bu pis işleri fiili olarak yapanlar ile manevi olarak yapanları aynı kefeye koymak adaletsizliktir.yani demek istediğim bu pis işi düşünen ile yapan arasında hiç bir fark yok mudur?Bu adaletsizlik…
2-)Ne yani siz şimdi bana peygamberlerin cennete gidip gitmediklerinin meçhul mu olduğunu söylüyorsunuz? o zaman onlara peygamber demek hata olur çünkü onun benden pek bir farkı yok demektir bu.oysa benim bildiğim peygamberler bize cennete gitmenin yolunu hem yaşayarak hemde tanrının sözlerini insanoğluna ileterek öğretirler…
3-)”Günahın büyüğü küçüğü yoktur” demek;Hitler ile hayatında sadece küçük bir günah işlemiş bir insanı aynı kefeye koymak demektir…Doğrusu sizin Tanrınız çok adaletliymiş…
4-)Peygamberler tanrının emirlerini sadece anlatmakla kalmazlar bunu kendi hayatlarına da uygularlar eğer öyle olmasaydı kimse ona itibar göstermezdi.Bir Peygamberin iyi ve doğru yaşaması için illa tanrıyla görüşmesi gerekmez Onu kendi aklıyla doğayı gözlemleyerek ve bu doğa düzeninin arkasındaki gizemi araştırarak da bulabilir.(zaten peygamberlerin özelliği budur)
5-)Bunu cevap olarak görmediğim için burayı boş geçeceğim.(önceden söylediklerinizi tekrarlamışsınız)Ben sizden insanların neden böyle Peygamberlere itibar ettiklerini sorum ama sizin verdiğiniz cevap şu:İnsanlar onlara değil onlardaki söze itibar gösterirler!!!(Eğer öyle olsaydı herkes kendi dinini ve sözünü kurardı ve herkes kendi dinine inanılmasını isterdi!!!)
Gelelim bir türlü anlamak istemediğiniz aranızdaki ve kitabınızdaki ÇELİŞKİLERE…
1-)
Saba hanım:
“Baştaki sorduğumuz soruya dönelim.Demiştik ki SÖZ’u duymayanlar nasıl duyacak.Ayette belirtim, TANRI’dan korkan,doğru olanı yapan dürüst.TANRI SÖZ’unu duymamış olsa da,Yüreği TANRI’nın isteklerine uygun yaşayan kişi TANRI tarafından,kabul edilcek olanlardır.Çünkü yargılarken TANRI adil yargılar.”Saba hanım özetle verdiği cevap:Tanrının adil olduğu ve Hristiyanlığı duymayanları cennete alabileceği…
Toğrul bey:
“Afrika’daki ahlaklı kişi örneğine gelince, İncil şöyle diyor: İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” (Yuhanna 3:3). Herkes (siz dahil) yeniden doğmalısınız. Biz iyi ahlakla ya da yaptığımız işlerden dolayı kurtulmayız. Şayet iyi işlerden dolayı kurtulsaydık, cennet HAKKIMIZ olurdu. Ama hiç kimse orayı hak etmedi çünkü HERKES günah işledi. Biz Tanrı’nın merhametiyle ve lütfuyla kurtuluruz sadece. “Toğrul bey özetle:Cennete gitmek isteyen herkesin yeniden doğması(Hristiyan olması) gerekiyor.kimse iyi amelleriyle cennete giremez…diyor yani Hristiyanlığı duymayanların ne kadar iyi amel işleselerde cehenneme gideceğini söylüyor
çelişki:Saba hanım Tanrının adil olduğunu ve Hristiyanlığı duymasa bile ameli iyi olanların cennete gidebileceğini söylüyorken(kanıt:” Ayette belirtim, TANRI’dan korkan,doğru olanı yapan dürüst.TANRI SÖZ’unu duymamış olsa da,Yüreği TANRI’nın isteklerine uygun yaşayan kişi TANRI tarafından,kabul edilcek olanlardır.Çünkü yargılarken TANRI adil yargılar.” ) Toğrul bey Hristiyanlığı duymayanların ne kadar iyi amel işleselerde cennete gidemeyeceklerini söylüyor(kanıt:bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” (Yuhanna 3:3). Herkes (siz dahil) yeniden doğmalısınız. Biz iyi ahlakla ya da yaptığımız işlerden dolayı kurtulmayız.)
2-)
Saba hanım:
Bebekler doğduklarında masumdur.Büyüdüklerinde Benlik ve günahlı gen ortaya çıktığı an,bu masumiyetleri biter.Saba hanım özetle:Bebekler doğduklarında sorumlulukları yoktur.
Toğrul bey:
“Bebek konusuna gelelim. Kutsal Kitap’ta şöyle bir ayet var: Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür.Toğrul bey özetle:Toğrul beyin verdiği ayettenden de anlaşılacağı üzere insanın sorumluluğu doğumdan itibaren başlar.
çelişki:
Toğrul bey insanın sorumluluğunun bebeklikten itibaren başladığını savunurken saba hanım bebeklerin doğduklarında masum olduklarını söylüyor.artık bu çelişkileri de görmemek için ya yürek gözünüzün kapalı ya da kör olmanız gerekir…
not1:İncil vermek istemenize sevindim ama elimde orjinal bir kitap duruken neden sahtesiyle uğraşayımki?(doğrusu bu bedava deresinin suyunun nereden geldiğini merak ettim.)
not2:Bu mesajı yazana kadar adeta canım çıktı lütfen emeğe saygı olarak mesajımı yayınlayın…
klausAnahtar yöneticiİsteyerek veya istemeyerek de olsa konu şu an başka bir yere kaymaya başladı ve ben hala en baştaki sorularıma cevap alamadım!
Bunun için sorularımı tekrara yazacağım:
1-)
Eğer bu çağ gibi kötü bir zamanda bile dünyada zina etmemiş,adam öldürmemiş,içki içmemiş milyonlarca insan varsa ve bu kadar insan bu erdemi gösterebiliyorsa Peygamberler gibi bize örnek olmaları için gönderilen insanlar nasıl böyle hatalara düşebiliyorlar.2-)
İncilde yazılanlara bakarsak o zaman ben hayatımda zina edersem,adam öldürürsem ve hatta ileri gidip kızlarımla ilişkiye bile girersem yine de cennete gidebileceğim! sizce bu mümkün mü?3-)
Evet peygamberler hata yapabilirler ama bu derece büyük bir hataya da asla düşmezler çünkü onlar bize örnek olmaları için gönderildiler yoksa onların bizden ne farkı olabilirdi?4-)
Öldüğünde cennet ve cehennemin olduğunu,Tanrının olduğunu bildikleri halde ve hatta Tanrıyla görüştükleri halde nasıl böyle bir hataya düşebiliyorlar? şayet bugün bile çoğu insan(Hristiyan veya Müslüman)Tanrıyla görüşmemelerine rağmen,O’nun varlığını kanıtlayacak bir mucizeyle karşılaşmamalarına rağmen sadece ölüm sonrasındaki azap’dan korktukları için adeta her hareketlerinde diken üstündeler şahsen benim çevremde böyle bir çok insan var.Oysa bizzat Tanrıyla görüşen peygamberler nasıl böyle bir pisliğe bulaşıyorlar?5-)
Benim anlayamadığım bir diğer madde ise (ÖZELLİKLE BUNU CEVAPLANDIRMANIZI İSTİYORUM!);Böyle Peygamberlerin insanları nasıl etkileyebildikleri yani nasıl oluyor da böyle ahlaksız insanlar çevrelerindeki insanların gözünde taht kuruyorlar.
şayet böyle insanların bana göre insanları etkileyebilmesi imkansız çünkü insanların bir şarhoşu veya bir zinacıyı dikkate almalarına imkan yok bazı insanları etkilerlerse bile bunlar azınlık nüfusunu aşmaz çünkü bu kişiler yaptıkları pisliklerle insanların gözlerinde geçerliliklerini yitirirler….Yukarıdaki beş soruyu biraz değiştirerek tekrar yazdım çünkü bu sorularımın hiçbirine mantıklı bir delil niteliğinde cevap alamadım!
söylediğiniz ayetler çok dolaylı yolla benim söylediklerimle ilişkili gerçeği söylediğiniz neredeyse hiçbir ayet kesin bir cevap niteliği taşımıyor…
Hepsi dolaylı olarak ve yorumlanarak benim söylediklerimle ilişkili oysa ben kesin cevap istiyorum!!!Açıkçası sizin sonraki cevaplarınızı okuduğumda kendi aranızda bile çelişkili olduğunuzu görüyorum.sizin verdiğiniz ayetler bile birbirleri ile çelişkili!!!
Toğrul bey şöyle diyor:
“Afrika’daki ahlaklı kişi örneğine gelince, İncil şöyle diyor: İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” (Yuhanna 3:3). Herkes (siz dahil) yeniden doğmalısınız. Biz iyi ahlakla ya da yaptığımız işlerden dolayı kurtulmayız. Şayet iyi işlerden dolayı kurtulsaydık, cennet HAKKIMIZ olurdu. Ama hiç kimse orayı hak etmedi çünkü HERKES günah işledi. Biz Tanrı’nın merhametiyle ve lütfuyla kurtuluruz sadece. “ama
Saba hanım şunları diyor:
1-)”TANRI’nın,insanlar arasında ayrım yapmadığını,ama kendisinden korkan ve doğru olanı yapan kişiyi,ulusuna bakmadan kabul ettiğini gerçekten anlıyorum.”
Elçilerin İş 10:34.35″2-)”Baştaki sorduğumuz soruya dönelim.Demiştik ki SÖZ’u duymayanlar nasıl duyacak.Ayette belirtim, TANRI’dan korkan,doğru olanı yapan dürüst.TANRI SÖZ’unu duymamış olsa da,Yüreği TANRI’nın isteklerine uygun yaşayan kişi TANRI tarafından,kabul edilcek olanlardır.Çünkü yargılarken TANRI adil yargılar.”
3-)Bu ve buna benzer Kutsal Kıtap Ayet’lerinden de anlıyoruz ki, TANRI duymayan insanlara da adil ve doğru davranacaktır.Işığını arayan,insanların içinde gerçekte ve yürekte,kimin gerçekten kabul edeceğini bildiği için,onların, bu ışığı bulmalarını, kendi yöntemleri ile temin edecektir.
BUNLARDAN HANGİSİ DOĞRU?!!!
Gelelim bebek konusuna:
Saba hanım şunu diyor:
“Diğer soru’nuz Bebekler.
Bebekler doğduklarında masumdur.Büyüdüklerinde Benlik ve günahlı gen ortaya çıktığı an,bu masumiyetleri biter.Ademden gelen günah,dünyaya gelen her canda ve her gende vardır.”ama
Toğrul bey adeta itiraz ediyor:
“Bebek konusuna gelelim. Kutsal Kitap’ta şöyle bir ayet var: Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibibütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim. (Yaratılış 8:21). Bu bir gerçektir, çünkü Adem’in işlediği günah bütün insanları etkiledi. Bu yüzden İsa yeniden doğmamızı buyuruyor.”Hadi siz yanıldınız peki ayetler…ayetler yanılır mı? verdiğiniz ayetler birbirleri ile çelişkili bunu nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz?
klausAnahtar yöneticiAçıkçası beni eleştirmeniz yerine,sorduğum sorulara cevap vermenizi daha çok isterdim…
Benim size sorduğum sorular peygamberlerin neden böyle büyük günahlara bulaştıkları hakkındaydı.(evet bilmeden veya bilerek küçük günahlar işleyebilirler fakat büyük günahları asla işleyemezler!) ama siz konuyu nedense başka yerlere çekmeye çalışıyorsunuz.
Ben sadece İncildeki malum ayetlerin hikmetini öğrenmek istiyordum ama siz nedense sanki dininize hakaret etmişim gibi davranıyorsunuz…
Açıkçası sizin sözlerinizde sorularımla alakalı hiç bir cevap bulamadım mesela size özellikle cevaplayın diye yazdığım soruya hiç değinmemişsiniz bile…Bu sorular mantıklı sorulardır ama siz bu soruları nedense akıl bulandırıcı olarak değerlendiriyorsunuz.
Emin olun eğer sizin dininiz hak din olsaydı ve sizin kitabınız Tanrı kelamı olsaydı bu kilit sorulara mantıklı bir cevabınızda olurdu,ama yok! Mantıklı cevaplar bulamadığınız anda hemen haylaz çocuklar gibi soruyu soran şahsa saldırıyorsunuz hemen o şahısta bir art niyet arıyorsunuz.
Siz Hz.İsa hariç herkesin günahkar olduğunu söylüyorsunuz.o zaman diyelimki afrikadaki iyi ahlaklı bir insan hayatında hiç hristiyanlığı duymamış Hz.İsa’dan hiç haberi yok ve o şekilde ölmüş o kişi günahkar mı yani? o zaman bu adaletsizlik olmaz mıydı? o kişi Hristiyanlığı duymadı diye suçlu o mu olurdu?o kişi hristiyanlığı duymadı diye yargılanabilir mi? ya da mesela yeni doğan bir bebek o’da mı suçlu? yeni doğan bir bebek ne yaptıki birden günahkar oldu?Siz Peygamberler dahil herkesin günahkar olduğunu söylüyorsunuz.Bu doğru bile olsa Peygamberler bizden daha az günahkar olması gerekir.Herkes eşit seviyede günahkar olamaz herhalde.Çünkü onlar bize örnek olmaları için gönderildiler BENDEN DAHA FAZLA GÜNAH İŞLEMİŞ BİRİ BANA NASIL ÖRNEK OLABİLİR?
not:Beni eleştirirseniz eleştirin ama eleştirinizin yanında mutlaka sorularıma cevap veriniz eğer bir cevabınız yoksa bilmiyorum deyin.
klausAnahtar yöneticiDoğrusu ayetleri inkar etmemeniz beni şaşırttı,ama beni daha çok şaşırtan ise;sizin bu ayetleri bu kadar normal karşılayabilmeniz…
Bilakis ben eğer böyle peygamberlerle sokakta karşılaşsaydım herhalde yolumu değiştirip,polisi felan arardım:)Bu ayetlerle ilgili bir diğer sorunum ise “o dönemde İncili çarpıtanların kendi günahlarını örtmek için bu yola başvurmuşlardır” iddiasının bana çok mantıklı gelmesidir.şayet O dönemde yaşayan insanlar kendilerini kısıtlayan şeylerden(içki içmeme,zina etmeme,adam öldürmeme) kurtulmak için ve “işte bakın kitaba peygamberler de yapmış” gibi bir mazeret uydurmak için İncili kullanmış olmaları hiç de yok sayılabilecek bir iddia değildir…
Eğer bu çağ gibi kötü bir zamanda bile dünyada zina etmemiş,adam öldürmemiş,içki içmemiş milyonlarca insan varsa ve bu kadar insan bu erdemi gösterebiliyorsa Peygamberler bu erdemi hayli hayli gösterir aksi takdirde Tanrı nezdinde biz Peygamberlerden daha üst seviyede olmuş oluruz çünkü mesela ben, ağzıma içki sürmedim,zina etmedim ve adam öldürmedim o zaman ben peygamberlerden daha üst seviyede olmuş oluyorum…
İncilde yazılanlara bakarsak o zaman ben hayatımda zina edersem,adam öldürürsem ve hatta ileri gidip kızlarımla ilişkiye bile girersem yine de cennete gidebileceğim! sizce bu mümkün mü?
Evet peygamberler hata yapabilirler ama bu derece büyük bir hataya da asla düşmezler çünkü onlar bize örnek olmaları için gönderildiler yoksa onların bizden ne farkı olabilirdi? onlar da bizim gibi BÜYÜK günahlara düşselerdi o zaman neden gönderildiler?
Bir diğer anlayamadığım madde ise öldüğünde cennet ve cehennemin olduğunu,Tanrının olduğunu bildikleri halde ve hatta Tanrıyla görüştükleri halde nasıl böyle bir hataya düşebiliyorlar şayet bugün bile çoğu insan(Hristiyan veya Müslüman)Tanrıyla görüşmemelerine rağmen,O’nun varlığını kanıtlayacak bir mucizeyle karşılaşmamalarına rağmen sadece ölüm sonrasındaki azap’dan korktukları için adeta her hareketlerinde diken üstündeler şahsen benim çevremde böyle bir çok insan var.Oysa bizzat Tanrıyla görüşen peygamberlerin böyle bir pisliğe bulaşmalarına imkan yok…
Benim anlayamadığım bir diğer madde ise (özellikle bunu cevaplamanızı istiyorum!);Böyle Peygamberlerin insanları nasıl etkileyebildikleri yani nasıl oluyor da böyle ahlaksız insanlar çevrelerindeki insanların gözünde taht kuruyorlar.
şayet böyle insanların bana göre insanları etkileyebilmesi imkansız çünkü insanların bir şarhoşu veya bir zinacıyı dikkate almalarına imkan yok bazı insanları etkilerlerse bile bunlar azınlık nüfusunu aşmaz çünkü bu kişiler yaptıkları pisliklerle insanların gözlerinde geçerliliklerini yitirirler….klausAnahtar yöneticiSelam olsun!
Memlekette Katolik dünyasının geçmişi ya da aydınlanma çağı öncesi öğretilirken afarozdan tutun da cennetten arazi satılması ya da kiliselerin halk üzerinde ağır vergi taleplerinde bulundukları zikredilirdi. Ne kadar ilginç, kilise insanlardan para almak istediğinde bir zamanlar ne kadar güçlüymüş ve insanlar kendilerine öğretilen inançta ne kadar sebat etmişler. Acaba, memleketimizde hakim olan şu kesin yargıyı kırmak için kiliselerinize başvuran kişilere “Hoşgeldiniz, kilisemize üyeliğin birinci şartı aylık kazancınızın Rabbin yolunda harcanması, (cemaatin işlerinin kolaylaştırılması vs .vs )amacıyla yüzde onunu vereceğinizi beyan eden şu evrakları lütfen imzalayınız dense yakındığınız o tip taleplerle gelenlerin sayısında ciddi bir azalma olur mu ve halktaki kanı da son bulur mu? “Ulan biz kiliseden nemalanırık derken kiliseler de meğerse cemaatine muhtaçmış! Gidele git, arada bir cumaynan idare ederik hahahha :), kusura bakmayınız.
Elini cebine atıp da cebinde olan tek pulu yani herşeyini Rabbin yolunda harcanağına emin olduğu inancı ve samimiyetinde olan ve Rabb’in övgüsüne mazhar olanlardan olabilmek; bırakın seneleri yıllar sonrasını, ertesi gün için dahi hiçbir maddi (iş,aş,sınav vs.vs.) kaygı çekmemek, kısacası tam bir teslimiyet içinde olabilmek Semavi Baba’ya … İşte İsa Mesih yolu!
Selam olsun!
RedchurchklausAnahtar yöneticiÏğèâåò! èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìîê îò ïğîèçâîäèòåëÿ ñóìêè áèğêèí èíòåğíåò ìàãàçèí ëåòíÿÿ ñïîğòèâíàÿ îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí èíòåğíåò ìàãàçèí ÿğêîé îáóâè gabor îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí furla êîïèè ñóìêè èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâü òàøè îğòî èíòåğíåò ìàãàçèíû èíòåğíåò ìàãàçèí èòàëüÿíñêîé îáóâè ñêèäêè îáóâü êóïèòü rieker èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìêè áğåíäîâûå ïîääåëêè èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìêè kipling èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâü áîëüøèõ ğàçìåğîâ èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìêè èç òêàíè èíòåğíåò ìàãàçèí ìàãàçèí èíòåğíåò äåòñêèõ òîâàğîâ îáóâü ñâàäåáíûå ñàïîãè èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâü êóïèòü èíòåğíåò ìàãàçèí ìóæñêàÿ ñóìêè æåíñêèå èíòåğíåò ìàãàçèí ìîñêâà îáóâü èç òóğöèè èíòåğíåò ìàãàçèí ìîëîäåæíûå ñóìêè ìóæñêèå èíòåğíåò ìàãàçèí áàãàæíûå ñóìêè èíòåğíåò ìàãàçèí òóìáà äëÿ îáóâè èíòåğíåò ìàãàçèí íåìåöêàÿ æåíñêàÿ îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí íàéê èíòåğíåò ìàãàçèí åêàòåğèíáóğã ñàïîãè çàìøåâûå èíòåğíåò ìàãàçèí èíòåğíåò ìàãàçèí ñìîëåíñê îáóâü êàïèêà äåòñêàÿ îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí äèñêîíò èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìêè îáóâü äëÿ äåâî÷åê èíòåğíåò ìàãàçèí ğåïëèêè îáóâè èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâü rieker èíòåğíåò ìàãàçèí äåòñêàÿ îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí òîïîòàì èíòåğíåò ìàãàçèí ñïîğòèâíîé îáóâè reebok èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìîê õàğüêîâ êåäû íàéê èíòåğíåò ìàãàçèí èíòåğíåò ìàãàçèí ôóòáîëüíîé îáóâè èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìîê äëÿ íîóòáóêîâ ãó÷÷è ñóìêè èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâü sahab èíòåğíåò ìàãàçèí ïåğâûé èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè îáóâü äëÿ ñîáàê èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâü lacoste èíòåğíåò ìàãàçèí çàğóáåæíûé èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè æåíñêèå ñóìêè èíòåğíåò ìàãàçèí èòàëèÿ èíòåğíåò ìàãàçèí àäèäàñ íàéê èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè êëàñíî ñóìêè êàğëî ïàçîëèíè èíòåğíåò ìàãàçèí minimen äåòñêàÿ îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí
èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè şíè÷åë
îíëàéí èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè
îáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí ğîññèÿ
èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè ua
èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè â ìèíñêåîáóâü èíòåğíåò ìàãàçèí ïğàäà
èíòåğíåò ìàãàçèí îáóâè â áåëàğóñè
ñóìêè íà êîëåñàõ èíòåğíåò ìàãàçèí
îáóâü louboutin èíòåğíåò ìàãàçèí
èíòåğíåò ìàãàçèí ñóìîê óôàklausAnahtar yöneticiSelam olsun yüreği Rabbin adı ile atanlara!
Sevgili Saba, elbette ki yazdıklarıma katılmayabilirsiniz, ancak siz de verdiğiniz örneklere devam edecek olsa idiniz hem de tarihi şahsiyetlerden benim kastettiğim 15 yıl öncesine kadarlık zamana dek ancak birkaç sayfa daha yazabilirdiniz isim ve kariyer babında yazdıklarım aleyhinde. Kaldı ki ben ima ettiğim televizyon kanallarındaki programlarda veryansın ve korku içinde gösterilen kardeşlerimizin durumunu kınamak, yadsımak, beğenmemek gibi bir duygu ile değil bizatihi İsa Mesih’e ilk iman edenlerin durumu ile karşılaştırıp benzerliğinin ne övgü verici olduğundan bahsettim.
Hamdolsun, elbette ki bu da şahsi bir kanı gibi görünecek olsa da hiçbir şahıs ya da konuya önyargılı yaklaşmam.
Sayın Saba, inancımda bunca yıl sonra sadece Rabb’in esini ile öyle şans eseri karşıma çıkan bu sitede yine Rabbin eseni ile yazmaya başladığımdan bu yana konunun beni hep aynı noktaya sürüklediğini görmekteyim.
İsa Mesih’e iman etmiş kişilerin gizlice ama büyük bir inayet, esenlik ve takva ile Rabb’in adını yüceltmiş olmalarının ödülü Rabbin inayeti ile Putperest Roma’dan Kutsal Roma (!), ancak ne var ki aynı din kardeşlerimizin rahata, feraha kavuşup da Rabbin yolundan uzaklaşmaya başladıklarında Rabb’in onlara cezası da malum; İslam Kılıcı!
Memleketimiz diğer hiçbir memleket ile kıyaslanamayacak bir sosyo-yapı üzerine kurulu, tarihi ve siyaseti karışık ve üzerinde dahili harici çok oyunlar oynanmış çok kan dökülmüştür. Bununla beraber “Hıristiyanlık” denilince kesinlikle bahsettiğiniz gibi bir önyargı yok tam aksine bir hüküm, bir kanı var.
Memleketimizi kesinlikle gariban ve elit gibi benzeri sınıflara bölmem ancak şu bir gerçek ki memleketimizde hala içinde nice üniversite mezunları ve maddi durumları dahi çok iyi olan milyonlarca kişiyi Avam olarak nitelemek ya da taban kısım olarak nitelemek ve sınıflamak mümkün. Bunların üzerinde de gerçekten de kendini her yönde geliştirmiş fikri ve alnı açık maddi yönü umursamayan ve umursanmayan bir kısım var. Arasında ise yine avamdan olan ancak avamı (seçim ve atama yolları) idare etmekte olan kişileri görebilirsiniz.Memleketimizde halen kimliklerinde Müslüman yazıp da İslam’la uzaktan yakından alakası olmayan yüz binlerce kişinin dahi Hıristiyanlık denilince akıllarına görsel ve teorik olarak ne geldiğini gayet iyi biliyor olmalısınız. İnsan fıtratı öyle bir psikolojik yapıya sahip ki etraflarında kendileri gibi değil de kendilerinin dahi bir şekilde gıpta ettiği manen ya da madden daha üstün olan kişilerin akımına kapılır. Onların sahip olduğu duygu ya da yaşam biçimine çoğu kez sorgusuz doğru olarak bakarlar ve takipçileri olurlar ya da hiçbir şekilde eleştirmezler. Kastetmeye çalıştığım ve genelleme gibi gördüğünüz husus aslında temellendirmeye çalıştığım bu durumdur.
Konuda değindiğiniz etiket vb. yaftaların altında yatan husus ve üstesinden nasıl gelinebileceğine dair odaklanmıştım. Bu durumdan sadece bizlerin samimi inanışı ve yaşamı ve ne olursa olsun hem avamın hem de avam-üstü olan kişilerin bir şekilde okumaya vesile olunmaları ile kurtulabilir, bu zinciri kırabiliriz. Bu da yine ne olursa olsun bizi Anadolu’daki geçmişte yaşamış din kardeşlerimizin akıbetinin nasıl olduğunun iyi okunması gerektiğiyle yüzleştiriyor. (VAHİY)
Sevgili Saba, sizin de mutabık olduğunuz üzere memleketimizde İsa Mesih’in adını haykırarak yaşamak çetin ve kutlu. Ama Hrıstiyanlık denilince samimi ya da sadece kimlikte Müslüman olan avamın neler düşündüğü hem teorik hem de görsel olarak bellidir. Öz eleştiri can yıkıcı olabilir ama maalesef ki görsel unsurlardan birincisi belki çok az kişi için sizsinizdir sayın Saba, ama çok büyük bir çoğunluk için belirttiğim ve sizin de eleştirdiğiniz konu. İkinci görsel unsur ise insanların yaz geldiklerinde merakla ve heyecanla gitmek istedikleri tatil beldelerinde inancı boynundaki haç kolyeden öte gitmeyen ve bir bardak bira karşılığında cehennem için her türlü hazırlığı rahatça yapabilen kişiler ve yabancı tv film ya da dizileri ne yazık ki! “İşte Hıristiyanların hali bu!” genellemesine maalesef düşüyor kastettiğim avam kesimi ve ne olursun memleketimizde en etkin kesim de bu kesim çünkü kalabalık olanlar onlar.
“Redchurch” de ne demektir diye düşünmüş olabilirsiniz sayın Saba. Beni buraya çok uzun zaman öncesinden göndereceğini bildiğim Rabbimin planını bilmiyordum ancak bunu bir dostumla paylaşmıştım. Ve öyle bir gün geldi ki hakkında hiçbir şey bilmediğim ve adının aslında farklı olduğu bu yere geldikten bir müddet sonra, eski adının Redchurch olduğunu duydum ve küçük bir araştırma ile kilisenin nerede olduğunu öğrenip karın izin verir vermez hem de tam nevruz günü (Pazar gününe denk gelmişti) güneşin ilk defa kendini çok cömertçe gösterdiği bir günde çetin bir yoldan kendisine ulaştım. Canım kardeşlerim (onlar)! Mükemmel bir ormanın eteğinde, hemen yakınından harika bir derenin geçtiği bir yere Kilise inşa etmişlerdi. Adı Redchurch idi. Kim bilir ne samimiyet ile inşa etmişlerdi, kim bilir ne zorluklar çekmişlerdi o taşları oraya bir şekilde getirip şekillendirip kiliseyi inşa edene kadar. Kim bilir ne harika yürekli ve Rabbin yolunda tam bir esenlik içinde yürüyen doğruyu haykıranlar vardı içlerinde. Ama ne olursa olmuştu… (VAHİY!) bir müddet ev bir müddet ise ahır olarak kullanılan ve bir müddet de definecilerin yoğun tahribine uğrayan kilisede gizlice akıttığım gözyaşlarım ile yanımdaki rehber çocuklarım anlamasınlar diye İngilizce dua ettiğim kilisede anladığım tek şey vardı ki Rabbim beni buraya sürgün eylemişti. O harabe redchurch değil bendim! Şükrettim Rabbime ve çok geçmedi ki Ruh’ta daha olgunluğa ve güce kavuşmaya başladım. Belki redchurch harabesi için elimden bir şey gelmiyor ama kendi harabemin molozlarını ve pisliklerini dışarı attım ve atmaktayım ve inşallah kendi kilisemi kurmaktayım Rabbim için, Rabbimin adına, şükranla ve coşkuyla.
Gizlide olan riyadan uzaktır, Gizlide olan gerçekten samimidir! Çünkü gizlide olan günü geldiğinde ifşa içindir, hizmet içindir. Kimisine üç gün, kimine kırk gün kime de yıllarca… Rabbin işi işte, “Sen fahişelerle ve dilencilere (kısacası) günahkârlarla yemek yiyorsun diye yargılanan İsa Mesih’in adına övgüler olsun! Ki O’nun adı o gün öyle olup ta, ölüp Rab’de ve Ruhta sonsuz yaşama kavuşmaları ile bugün tüm dünyada”, ve memleketimiz için de gerçekten de öyle oldu, yaftalar etiketler vurulmuş olabilir, kınanmaktan korkmamalı durum incitici değil tam aksine övgü dolu, ve gerçekten de Rabbin günleri memleketimiz için kapıda, doğum bekleyen kadın gibi heyecan dolu ve kutlu çünkü doğacak olan YAŞAMa doğuyor.
Selam olsun!
redchurch -
YazarYazılar