Armagan
Oluşturulan forum yanıtları
-
YazarYazılar
-
ArmaganAnahtar yönetici
Sevgili aNGeeLLy kardesim,
Hamdolsun, Rab bazen çok kısa zamanda çok güzel şeyler yapıyor, şimdi senin hayatında yaptığı gibi.. Sohbet odamıza geleli daha bir hafta oldu ya da olmadı, ama zaten yazdığın gibi senin yüreğinde İsa sevgisi her zaman varmış.. Onunla nasıl karşılaşacağını ve ne yapman gerektiğini duyunca cesaretle ve gecikmeden karar verdin.. Seni kutluyorum! Bu, senin hayatta vereceğin en önemli karardı.. Bundan daha önemli, daha büyük bir karar olamaz insanın alacağı… Hamdolsun.. Rabbin iman ailesine hoşgeldin!!
‘Bir kimse Mesihteyse yeni bir yaratıktır. eski şeyler geçmiş, her şey yepyeni olmuştur!’ (İncilden 2. Korintliler 5:17).
ArmaganAnahtar yöneticiBu gerçekten çok ilginç bir çelişkidir. Hem imanın geregi olarak semavi kitapları Tevrat, Zebur ve İncili kabul edeceksin, ama aynı zamanda bu kitapları yasaklayacak ve okuyanları cezalandıracaksın. Çelişkiler çelişkisi… İnsanlarımızı suçlamıyorum. Bir zamanlar İncil konusunda benim düşüncelerim de böyleydi, ama bana öyle öğretildiği için önyargılıydım. Daha sonra taraf olmayı bırakıp da Tanri’nın benim için İncilde bir şeyler söylemiş midir diye araştırmaya başlayınca çok farklı gerçeklerle karşılaştım. Herkes kendisi için okusun, herkes kendisi için karar versin. Bırakın hacının hocanın İncil için söylediklerini… siz kendiniz arastırın ve kendi sonucunuza kendiniz varın..
Yazıdaki bir cümle üzerinde kendi düşüncelerimi belirtmek isterim.. Babahan diyor ki,
Quote:Açılıp bakılsa Türkiye‘de Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçenlerin sayısının yok denilecek kadar az olduğu görülür.
Bu ülkede ciddi bir biçimde Hıristiyanlığı seçme eğilimi yoktur, olamaz.Evet, bundan 30 40 yıl önce türklerin Hristiyanlığa geçtiğini pek duymuyorduk, ama son 20 yılda ve özellikle de içinde bulunduğumuz günlerde hem yurt içinde hem de yurt dışında çok sayıda türkün İncil okuyarak İsa Mesihi izlediğini söylemeliyim. İnsanlar kendilerine doğuştan dayatılan inanç sistemlerini günümüzde rahatlıkla sorgulayabiliyorlar. Ruhsal ihtiyaclarının İslam dininde karşılanmadığını farkedenler arayışlarını diğer dinlere ve inançlara yöneltebiliyorlar. Türkiyede ve müslüman bir aileye doğmanız tamamen bir tesadüftür. Hindistanda doğup bugün bir hındu olabilirdiniz. Sonuçta insanlar tanrısal gerçekleri kendileri için özgürce araştırarak bulabilmelidirler. İnsanların inanç ve vicdan özgürlüğünü sınırlayarak ya da yasaklayarak insanları imandan daha çok soğutur, korumaya çalıştığınız dinden uzaklaştırmış olursunuz.
Evet insanlar özellikle gençler arasında İncile yönelik çok büyük bir ilgi olduğunu görüyorum. Her geçen gün yeni yeni kişiler İsa Mesihi Rab ve Kurtarıcıları olarak kabul etmekte ve Onun yolunda yürümektedirler. Önümüzdeki zaman içerisinde Mesihi izleyen türklerin sayısı katlanarak artmaya devam edecektir. Amin!
6. Şubat 2011: 22:00 yanıtla: İslam Konferansı Teşkilatından Mısır’daki Patrik’e duyarlı Mektup #29410ArmaganAnahtar yöneticiSevgili Ocean,
Soruların ve açıklamaların için teşekkür ederim. Daha önceki yazılarının hepsini foruma astık. iptal edilen veya asılmayan bir yazın oldugunu hatırlamıyorum.
Kurandan verdiğin savaşla ilgili ayetler müslümanların neye göre savaşıp savaşmayacaklarını açıklıyor olabilir. Üstelik verdiğin savaş ayetleri Kurandaki bu tür ayetlerin sadece bikaç tanesi.. daha onlarca ayet gösterilebilir. Bizim anlayamadığımız şey Tanrının insanlara karşı savaş açılması ve öldürülmeleriyle ilgili inananları savaşa çagırması ve bu uğurda ölmelerini emretmesidir. Tanrının insanların inançları uğrunda ölmelerini veya öldürülmelerini emretmesi İncilin öğretişlerinde görülmez. İncil, inananlara düşmanlarınızı sevin, der.. kılıç tutanlar kılıçla yok olacaktır, der.. yine İsa, Benim krallığım bu dünyadan degildir, der. İzleyicilerine, inanca dayalı bir devlet kurmaları veya inanmayanları yok etmeleri gibi bir görevle görevlendirmez. İnanc veya din uğrunda savaşmak konusu İncil ve Kuran arasında birbirinden doğuyla batı kadar uzaktır.
Sen belki Kuran ayetlerinden savas konusunda yazdığın şeyleri anlıyorsun. Ancak bir savaş sözkonusu olduğunda ne senin düşüncelerin ne de senin gibi düşünenlerin düşünceleri dikkate alınmayacak, birileri yine gidip Allah ugrunda canlı bomba olmaya, ölmeye ve öldürmeye devam edeceklerdir. Müslümanların hepsi tabii ki savaş yanlısı veya terörist degildir, ama şu da bir gerçektir ki, din adına teröre bulaşmış bütün teröristeler nedense hep müslümanlardır.
Seven Tanrı’nın araştırmalarında sana yol göstermesi ve gerçeklerini açıklaması en büyük dileğim ve duamdır..
Esenlikle..ArmaganAnahtar yöneticiBu sayı hızla artmaya devam ediyor, hem Türkiyede, hem de türklerin yaşadığı her yerde – Avrupa, Amerika, Asya ve Avustralyada çok sayıda türk, özellikle gençler İncile büyük bir ilgi göstermekteler. İnsanalarımız araştırdıkça gerçeklerle yüzleşiyor ve kendilerine İncille ilgili söylenenlerin hiç de öyle olmadığını görüyorlar ve İncilin müjdesini kabul ederek İsa Mesihin izleyicileri oluyorlar. Amin!
ArmaganAnahtar yöneticiHz Muhammed’in mucizesinin olmayacagini Kuranin icinde yazmaktadir.. size bu konuda iki ayet vereyim..
İSRA 59. Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır.
EN’AM 37. O’na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.
Islam peygamberinin mucizesinin olmamasindan ötürü genellikle Kurani Kerimin KENDISININ bir mucize oldugu soylenmektedir.. Mesela Kurani kerimin bir takim ayetlerini matematiksel bölüp carparak elde edilen mucizeler oldugu soyleniyor.. Oysa cogu insan bu kitabi okumaya bile tenezzul etmiyor.. “NASIL OLSA MATEMATIKSEL MUCIZELER VAR” diyerek kendini kandiriyorlar..
Bir kitabin asıl yazilma amaci ise, onun OKUNMASIDIR::
bazen elimde Incil ile disarda bir yerde otururken, bazi insanlar gelip “O kutsal bir kitap degil mi? neden yaninda tasiyorsun?” diyorlar..
“cunku bu bir kitaptir ve ben onu okuyorum” diyorum.. sasiriyorlar.. musluman bir bireyin kafasinda şöyle birsey hakim: kitaplar KUTSALDIR..
ama icindeki bilgilerin önemi yoktur onlarin gozunde ki merak edip de okumazlar..onlar icin önemli olan kitabin kutsal olusu.. ve kitaba kutsal gozuyle bakiyorlar, icinde ne yaziyor merak etmiyorlar…
Gercekten iki kitabi da arastiran bir insan (yani kutsal kitap ve kurani kerimi ayri ayri inceleyen bir insan), arasinda icerik olarak cok fark oldugunu gorecektir..
Bir tanesi bizzat Mesihin mucizelerinden bahseder, digerinde ise genellikle seriat kurallari olup, kitabin matematiksel mucizeleri oldugu soylenir ki bu tip seyler de incelendiginde hurafeden öteye gitmez..Benim size tavsiyem, kitaplarin icerigine bakin ve hangisinin size uygun oldugunu ve tanrinin mesajlarini size ilettigini kendiniz kitaplari okuyarak karar verin.. Kitaplar okumak icindir..
Rab sizi bereketlesin..
ArmaganAnahtar yöneticiDünyanın Yer Çekimi Kuvveti
1. Mucize İddiası
o Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:
Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı? (Mürselat Suresi, 25) Yukarıdaki ayette “toplanma yeri” olarak çevrilen “kifaten” kelimesi, “canlıların, meskenlerinde toplanıp himaye edilmeleri, barınmaları; canlı ve cansızların toplandıkları yerler; üzerinde şeyler yığılan; toplanan yer” anlamlarını taşımaktadır. Yeryüzünün bir “toplanma yeri” olduğunu bildirmek için kullanılan bu kelime -kifaten- Arapça’da “kefete” kökünden türetilmiştir ve “toplamak, kendine çekmek, kucaklamak” anlamlarına gelmektedir.Bilindiği gibi yeryüzü, yerçekimi kuvveti etkisiyle insanları ve üzerinde barındırdığı tüm canlı ve cansız varlıkları merkezine doğru çekmektedir. Ayette geçen “kendine çekmek” fiili ile yeryüzünün bu çekim kuvvetine bir yönüyle işaret ediyor olması muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir.)Dünya üzerinde hayvanları, bitkileri, insanları ve diğer tüm varlıkları kendine doğru çeken yerçekimi sayesinde, insanların yere basmaları, cisimlerin uçmadan kondukları zeminde durmaları, atmosferin dağılmadan Dünya’yı çevrelemesi, yağmurun yeryüzüne düşmesi mümkün olur.
Tarihteki en büyük bilim adamlarından kabul edilen Isaac Newton yerin bu özelliğini araştırmış ve 1687 yılında ilk kez Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri)adlı eserinde yerçekiminden söz ederek, tüm zamanların en büyük bilimsel keşiflerinden birini yapmıştır. Hatta, Newton’un yerçekimi kuvvetinden bahsederken kullandığı Latince “attraere” kelimesi de, “çekme, biraraya getirme” anlamını taşımaktadır.
Ancak 17. yüzyılda tanımlanan Dünya’nın dört büyük kuvvetinden birisine, Kuran’da dikkat çekilmesi, Kuran’ın Allah’ın Katından indirildiğinin delillerinden sadece biridir.
2. Ayet Yorumundaki Çarpıtma
Yanlış okumadınız! Yukarda aynen alıntıladığımız metin gerçekten de mucizecilerimiz tarafından yazılmıştır. ”Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kıldık” cümlesinin 17. yüzyılda Newton tarafından formüle edilen Kütle Çekimi Kanunu’na işaret ettiğini ve bunun ”Kuran’ın Allah’ın katından indirildiğinin delillerinden sadece biri” olduğunu söylemekteler.
Önce Mürselat/25 ayetinin çeşitli meal ve tefsirlerine bakalım…
Mealler:
Diyanet İşleri Meali(Eski): Biz yeryüzünü dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?Diyanet İşleri Meali(Yeni): Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?
Diyanet Vakfı Meali: Biz yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
Ömer Nasuhi Bilmen Meali: Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı?
Süleyman Ateş Meali: Arz’ı toplanma yeri yapmadık mı?
Yaşar Nuri Öztürk Meali: Yeri, bir toplanma zemini yapmadık mı?
Muhammed Esed Meali: Biz toprağı toplanma yeri yapmadık mı
Ali Bulaç Meali: Yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
Abdülbaki Gölpınarlı Meali: Yeryüzünü, bir toplantı yeri olarak halk etmedik mi?
Suat Yıldırım Meali: Gerek diriler ve gerek ölüler için Biz dünyayı toplanma yeri kılmadık mı?
Şaban Piriş: Yeryüzünü toplanma yeri kılmadık mı?
Ümit Şimşek Meali: Yeryüzünü bir toplanma yeri yapmadık mı?
=> KAYNAK
Görüldüğü üzere hiçbir mealde ”çekme” olarak yorumlanabilecek, yerçekim kuvvetini ufacık biçimde çağrıştırabilecek bir ifade yok.
Biz yine de bazı tefsirlere de bakalım:
o Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Mürselat/25:KİFÂT, eklemek ve toplamak mânâsına gelen kökünden türetilmiş olup kale gibi, birbirine katılıp sıkışarak toplanılacak yer, dernek yeri ve Ebu Ubeyde’nin sözüne göre “kap” demektir. Biz buna meâlde “tokat” dedik. Bu tokat, “sille” mânâsına tokat zannedilmesin. Sürüden sapıp da ekinlere, bağ ve bahçelere dalan kaçak hayvanların bekçiler tarafından tutulup hapsedildikleri yere de Anadolu Türkçesi’nde tokat denir. Nitekim Tokat ilinin ismi de bunu andırır. Buna Rumeli’nin bazı yörelerinde “kapı” denildiğini de duydum. “Tutuklama evi” mânâsına “kapı altı” tabiri de Anadolu’da yaygın idi.
o Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Mürselat/25 (Akçağ Yayınları: 22/386-388)Arapça’da, “el-kifâf’ yapışmak, toplanmak, sığınmak anlamlarına gelir. Nitekim, “yapıştırdım, ekledim, kattım, uladım” anlamında, denilir. Yine, içine konulan herhangi bir şeyi zay etmediği zaman, bir dağarcık hakkında, denilir. Ve yine, küçük tencereye, bakraca, kaba çanağa, dif (kıft) denilir.Keşşaf sahibi şöyle der: ekleme ve ulamaya verilen ad olup, bu tıpkı, Arabîarın, “eklenen, bir araya gelen şeylere” demeleri gibidir. Ve yine Arapça’da, “Bu kapı, diğerlerin cımâ’ı”, yani kendisine açıldığı ana kapıdır denilir.
o Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Mürselat/25 (Ensar Neşriyat: 7/178)Keft; toplamak ve katmak demektir. Yeryüzü bütün insanları topluyor ve kendine katıyor. O, insanların annesi gibidir. Canlılar onun üstünde, ev ve yurtlarda oturur; ölüler ise, toprağın karnında, kabirlerde oturur.
Görüldüğü üzere konunun uzmanlarının açıklamalarına göre de bu ayette ”çekme”, ”çekim kuvveti” gibi anlamları çağrıştırabilecek hiçbir yaklaşım bulunmamaktadır. Zaten ayetin bağlamına bakmak bile bunu anlamak için yeterlidir. ”Murselat” kelimesi “gönderilenler” anlamına gelir ve surede kıyametin, hesap ve azabın gerçekleşeceği; Allah’ın kudreti ve günahkârların akîbeti konu edilmektedir. Ne yerçekimi ile ilgili bir beyan vardır ne de kütle çekimi ile…”Toplanma yeri” kelimesinden “yer çekimi” anlamı çıkarabilmek için subjektivizm ve keyfilik şarttır. Şayet sözcükler üzerinden böylesi zorlama ve keyfi yorumlarla mucize iddia edilecekse Homeros’un ‘İlyada’sı bu yönden daha zengindir. Zira orada “kütle çekim kuvveti”ni çağrıştıracak daha fazla sayıda ifade bulunmakta… Bunu temel alarak nasıl Homeros’un yer çekimini bildiğini iddia edemezsek o durumda da böyle bir savı dile getiremeyiz.
3. Bilimsel Çarpıtma
Üstelik söz konusu ayette -mucize iddiacılarının bile kabul ettiği üzere- üstünde yaşadığımız yeryüzünden (yani Dünya gezegeninden) bahsedilmektedir. Kütle çekim kuvveti ise evrendeki tüm cisimlerle ilgili bilimsel bir gerçektir. Yani sadece Dünya gezegeni değil bütün kütleli cisimler, içinde ve üstünde barındırdıkları maddeler için bir ”toplanma yeri” konumundadır. Dünya’nın evrensel bir toplanma yeri olması da söz konusu olamaz. Aksi halde “Dünya gezegeninin diğer gezegenler, yıldızlar, galaksiler, kara delikler vs. için de bir toplanma yeri olması gerektiği” gibi bir saçmalığı savunmak zorunda kalırız.
Ancak bütün evreni sadece Dünya’dan ve Dünya üzerine kurulmuş göklerden ibaret sanan, üstünde yaşadığımız Dünya’yı evrenin merkezi olarak kabul eden bir evren algısına göre ”Yeryüzünü toplanma yeri kıldık” ifadesi anlamlı olabilir.
Kuran’da hakim olan bu ilkel ve yanlış evren alıgısı için ayrıca bkz:
”Evrenin Genişlemesi” => ”3. Kuran’daki Evren Algısı”
”Altı Günde Yaratılış” => ”3. Altı Günde Yaratılış”ın Çarpıklığı
”Göklerle Yer Arasındakilerin Yaratılışı” => ”3. İddianın Tutarsızlığı”4. Sonuç
Mürselat/25 ayetini ne kadar evirip çevirsek de çekim kuvvetini çağrıştırabilecek hiçbir ifade devşiremeyiz. Sadece bütün Türkçe mealler değil söz konusu kelimenin Arapçadaki yapısı, anlamları ve etimolojisini açıklayan en muteber tefsirler de bunu teyid etmektedir. Ayette sadece Dünya’nın bir ”toplanma yeri”, ”mesken”, ”barınak” vs. olduğu söylenmektedir. Bu ise modern bilimsel gerçeklere işaret etmek bir yana -tam tersine (eğer ayeti mucizecilerin yaptığı gibi bilimsel bir bağlama çekecek olursak)- gerçeklerle çelişmektedir. Yeryüzü (yani Dünya gezegeni) uçsuz bucaksız evren içerisinde -bugün biliyoruz ki- sadece bir toz taneciği hükmündedir ve ancak kendi barındırdığı maddeler için bir ”toplanma yeri” olarak görülebilir.
Kuran’da Dünya’nın kendi barındırdığı maddeler için bir ”mesken”, ”toplanma yeri” olduğunun geçmesini bir ”mucize” olarak adlandırmak ise bu mucizelere inanması istenen okuyucunun zekâsına hakarettir.
Kaynak : http://www.mucizeyalanlari.com/dunya…cekimi-kuvveti
Sayın Melike,
İncilleri okursanız eğer, birbirlerinden farklı olmadıklarını göreceksiniz. Hepsi aynı şeyleri anlatır. Çünkü hepsi gerçeğe tanık olmuş kişilerin yazılarıdır. Mesih’in öğrencileri tarafından ilk yüzyılda yazılmış olan incilleri okumaktayız. İnciller güvenilirdir, çünkü Mesih kimliğinin, yaşayışının, yaşanan olayların, mesihin çarmahta ölümünü ve dirilişinin şahitliklerine yalnız bir incilde rastlamıyoruz, bu şahitliği birden fazla kişi yapıyor. Bu nedenle kimse bu olayların yaşanmadığını iddia edemez ve incil yazarlarının da Mesih’in öğrencileri olmadığını da iddia edemez. Çünkü tarihi kayıtlar bizzat öğrencileri tarafından kaleme alındığını kabul eder. Aşağıda ki linkte incillerin ne zaman yazıldığıyla ilgili yazıyı bulacaksınız.Forumumuzda daha birçok bu konuda bilgi veren yazılar vardır.ArmaganAnahtar yöneticiBu değerli konuyu tekrar gundeme almayı uygun gördüm. Özellikle İsa Mesihin Tanrılıgı konusunda kapsamlı bir calışma yapmak isteyenler için ideal bir kaynak.. Konuyla ilgili sorularınız veya yorumlarınız olursa yazmaktan çekinmeyin..
ArmaganAnahtar yöneticiQuote:Dünyanın sonunu hep merak etmişimdir. hala da çok sorularım var. Sonsuzlukta nerede yaşayacağımıza kim karar veriyor veya ne belirleyici oluyor? Yani iyi bir hayat yaşarsam cennete gitme şansım nedir? Ya da, insanın ölükten sonra sonsuzluğu cennette Tanrıyla birlikte geçirebileceğine ilişkin kesin vaadler var mıdır?
Sevgili Ryandau, sorularınız için teşekkür ederiz. Kısaca cevap verelim:
Sonsuzlukta nerede yaşayacağımıza biz kendimiz karar veriyoruz. İncilin verdiği habere göre, günahlı olduğumuzu kabul eder ve İsa Mesihin günahlarımızın affedilmesi için İsanın yerime ölüp dirildiğine inanır ve İsayı hayatımıza Rab ve Kurtarıcımız olarak kabul edersek kurtuluyoruz. Bizi kurtaran, İmanımız ve iman ettiğimiz İsadır.
İyi bir hayat yaşamak bizi cennete götüremez. Günahlı bir tabiatımız var. Yaptığımız iyiliklerimiz günahlarımızı ortadan kaldırmaz. Günah işlediğimiz için Tanrı önünde suçluyuz. Suclarımızın ve günahlarımızın bağışlanması ve tamamen ortadan kaldırılması gerekmektedir. İşte İsa Mesihin yeryüzüne gelmesi ve haç üzerinde ölmesi bu nedenledir. Bizler kurtulabilelim diye..
İsa Mesih der ki, Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. Tanrı’nın gazabı böylesinin üzerinde kalır. (Yuhanna 3.36)ArmaganAnahtar yöneticiCok guzel bir mesaj.. Umarim izleyenler soylenenler uzerinde iyice dusunurler ve kendi sonsuz kurtuluslari icin Kurtarici Isa Mesihe iman ederek atmalari gereken adimlari simdiden atarlar.
ArmaganAnahtar yöneticiHaberle ilgili Başlık okuyucuyu yanlış yerlere gönderebilir. Avrupa’da İSLAM KARŞITI başlığıyla verilen haberlerde, aslında İslama karşı bir duruş değil, Avrupayı ve kültürünü, günlük yaşamı islamlaştırmaya yönelik gizliden gizliye sürdürülen çalışmalara karşı bir duruş vardır. Avrupalı İslama karşı olsaydı onca camiye ve islam kültür merkezlerine baştan izin vermezdi.
Avrupanın islamlaştırılmasına karşı duran avrupalıya ‘ırkçı, aşırı sağcı’ diyen türk basını, Türkiyenin islamlaştırılmasına ve şeriat hükümlerine göre yönetilmesi taleplerinde bulunanlara karşı duran cumhuriyet yanlısı demokratlara da ‘ırkçı ve aşırı sağcı’ diyebilir mi? Buradaki bu ince ayrımı iyice görmek gerekiyor. Konu islamın kendisi değil, islamlaştırmaya yönelik bilerek yapılan çalışmalardır.
Batıdan din özgrürlüğü talep eden göçmen müslümanlar kendi ülkelerindeki hristiyanların insanca yaşama talepleri konusunda herhangi bir somut adım atmışlar mıdır? Avrupanın müslümanlara tanıdığı hakların kaçta kaçını müslüman ülkeler bu ülkelerde yaşayan hristiyanlara tanımaktadır? Türkiye’de hernahgi bir kamu kuruluşunda çalışan bir hristiyan ermeni veya süryani vatandaşımız var mıdır? İkinci sınıf vatandaş olarak gördüğü hristiyanlara okullarda hademeliği bile çok gören bir ülkeden geldikleri halde, yaşadıkları avrupa ülkelerinde polis, öğretmen, hukukçu, (Cem Özdemir gibi) siyasi parti başkanı, çeşitli kademelerde devlet memuru olan çok sayıda müslümanlar vardır. Avrupalı, insana insan olduğu için değer verir ve kendisinin ne hakları varsa bu hakları din, renk, ırk ayırt etmeden ülkesinde yaşayan bütün yabancılara da tanır. Ama bir müslüman için Avrupali bir kafirdir, gavurdur, paraları ve karıları sevaptır, ama dinleri haramdır. Madem o kadar dinine sadıksın, Avrupa’da yaşayacaksan ya ayak uyduracaksın, ya da ülkene geri dönüp dinini doya doya orada yaşayacaksın.
ArmaganAnahtar yöneticiSevgili Sami Kıran, Forumumuza gelip sorularınızı bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederiz.
Amerikadan size gönderilmiş olan mektup konuşunda benim tahminim şu olabilir. Amerikada yaşayan ve Rab İsaya yürekten iman edip Onun emirlerine itaat etmek isteyen bazı hristiyanlar sana gelen mektup gibi dünyanın birçok yerindeki her milletten insana içinde İsayla ilgili bilgiler bulunan mektup gönderirler. Bu adresleri de herhalde telefon rehberlerinden bulmuş olabilirler. Bunun ötesinde daha farklı amaçlar aramamak gerekir diye düşünüyorum.
Tabii bu arada siz de İsa Mesih inancı ve İncil konularında bize sormak istediklerinizı sorabilirsiniz. Herkesin inanc ve düşünesine saygılıyız. Tekrar hosgeldiniz.
ArmaganAnahtar yöneticiSaba;19971 wrote:İman duası,Tanrı’ya içten ve sarsılmaz bir bağlılıkla yapılan dua’dır .Ben buna inanıyorum.Kutsal Kıtap’ımız da:
“İman ederek dua ettiğinizde,dilediğiniz her şeyi alacaksınız”
Matta 21:22 ” der.Video’lardaki görüntüler için söylencek cümle bulamıyorum. Kanım dondu kelimesi, yeterli sanıyorum. RAB’bi düşündüm ve İSA MESİH acaba bunca ŞHOV ‘a ne derdi, diye düşündüm.
Ve İlk kez.. Katolik olmadığım için Üzüldüm.
Esenlik ve RAB’bin ruh’u her kardeşimle birlikte olsunSevgili Saba kardesim, birileri öyle yapıyorlar diye bizim Rabbin Sözlerini bir yana bırakıp gözümüzü başka inançlara çevirmemize gerek yok. Mesihi nasıl öğrendinizse Onda öylece devam edin. Bu videodakiler uyarılmamız içindir. Aşırı, marjinal gruplar ve öğretişlere karşı saglam bir duruş göstermemiz gerekir. Programı sunan kardeşin son sözlerinde dediği gibi, bazıları bu filmde gösterilenleri seyrettikten sonra bi daha Rabden mucize veya şifa veya peygamberlik istememekte, doğaüstü gücü olan bir Tanrıyla karşilaşmak istememektedirler. Ama Yeni Antlaşma’da Tanrının mucizeler yapan bir Tanri olduğunu ve gerçekleşen mucizelerin kutsal ve Tanrıya yücelik veren mucizeler olduğunu çok açık bir şekilde görürüz. Rab gerek gördüğünde imanlılara meleklerini dahi gönderdiğini, böylece onları koruduğunu görürüz. Bu ayrımı kesin bir şekilde yapmamız ve dengede tutmamız gerekmektedir. Birileri Tanrı’nın gerçeklerini yanlış yorumluyor ya da bu gerçekleri kullanarak şaklabanlık yapıyor diye Tanri’nin Kendisine iman eden her gerçek imanlıya vaad ettiği bereketlere de sırtımızı dönemeyiz.
Katolik olmadığın için üzülmen tamamen yersiz.. Onların da Kutsal kitaba uymayan çok sayıda öğretiş ve uygulamalarını gösterecek olsak, bu kez belki de başka bi şey olmadığına üzüleceksin. Biz katoliklere veya aşırı karizmatik showmenlere bakarak Mesihi izlemeye karar vermedik. Unutmayalım, yaşayan bir Rabbimiz var. Tanrı’nın Kutsal Ruhu içimizde ve bizimle.. Onun Sözleri elimizde.. Bize verdiği bereket, güç, zafer, şifa vaadleri yeterli değil midir?
Rab bugün bedence aramızda olsaydı eminim yine iplerden bir kırbaç yapar ve bu soytarıların üzerine yürürdü!
ArmaganAnahtar yöneticiPART 1
[youtube]eBpw2oQrvMM[/youtube]
PART 2
[youtube]BCcGaTRwG_4&feature=related[/youtube]
PART 3
[YOUTUBE]dWeUNoR30_0&NR=1[/YOUTUBE]
ArmaganAnahtar yöneticiSevgili Tekvin dostum, Saba’nin yazisi gayet acik.. Sen o cumleyi bikac defa daha oku.. Acaba bu kutlamanin icki icip sarhos olmak icin mi yoksa baska bi sey icin mi yapildigini anlamaya calis.. Umarim, bi daha soyleneni anlamadan hemen boyle acele elestirilerde bulunmazsin.
ArmaganAnahtar yöneticiKemal Başaran;19948 wrote:Babamın bir lâfı vardı. Sofrada misafir olduğunda söylerdi genellikle gülelim diye. Şöyle derdi: “Kesikten kesmeyin, bütüne dokunmayın; yeyin da utanmayın.”
Kendimi o sofradaymışım gibi hissediyorum.
Hepinize Sevgiler ve Esenlikler.
Sevgili Kemal kardeşim,
Biliyorum, Rabbin bir çobanı olarak kuzuları kurtlara kuşlara karşı korumak istiyorsun. Kaygını çok iyi anlıyorum. Bunu yapmamız gerekiyor ve yapacagız. Ancak bunu yaparken kimin ve neyin kurt ve kuş olduğunda hem fikir olmalıyız. Senin açtığın bu konuda benim de eleştirdiğim, kabul etmediğim uygulamalar ve öğretişler var. Önümüzdeki günlerde bu konuları teker teker ele alalım İncil ışığında Rab ne diyor bunları inceleyelim. Hiç bi şeyin üstünü örtmek, örtbas etmek, el değdirmeden uzaktan seyrettirmek yanlısı degilim. Senin paylaşımlarının önünü de kesmek istemiyorum. Forumumuza hem pentekostal karizmatik, hem de vaftizci ve presbiteryen görüsten kardeşlerimiz geliyorlar. Onların birini kabul edip diğerini kabul etmemek söz konusu olamaz. O nedenle daha birleştirici ve daha yapıcı olmamız gerekiyor.
Esenlikle… -
YazarYazılar