İNCL’i Okuyup Hristiyan Oldum * Barış
- Bu konu 4 izleyen ve 5 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
7. Ocak 2009: 10:28 #25754ArmaganAnahtar yönetici
Müslüman bir ailede doğdum; her anımda, hareketimde, sözümde kısacası yaşam tarzımda islamı yaşatmaya çalışıyordum. Sık sık kuran okuyor ve islamla ilgili kitaplarla bilgilerimi pekiştiriyordum.
Hristiyanlıkla ilgili olan düşüncelerim çokta iyi değildi. Hristiyanların üç tanrıya taptıklarını düşünüyordum, hatta bunların allah, hz. isa ve meryem ana olduğunu öğretmişti bana kendi kutsal kitabım. Diğer dinleri araştırsam da inancımdan emindim çünkü benim kutsal kitabım en son kitaptı. Benim peygamberim en son peygamberdi; dinim en son dindi vs. Acaba haklı mıydım? Gerçek bu muydu yani? cennete gidebilmek için yeterince günahsız mıydım? Allahın tüm sözlerini yerine getirebiliyor muydum? Kendi inancıma baktığımda bazı ayetler yüreğime gerçekten sinmiyordu ama düşünmenin, araştırmanın inkar etmenin bile beni cehenneme götüreceği düşüncesiyle hemen vazgeçiyor ve bu ayetleri kabulleniyordum.
Ama içimdeki bir ses TANRININ karakteri bu olmamalı diyordu TANRI SENİ ÇOK SEVİYOR diyordu. Ama ben yine de cesaret edip kendi inancımdaki ayetler üzerinde düşünemiyordum. Birşeyler yapmam gerektiğini düşündüm bir gece şu soruları sordum kendime acaba ALLAH gerçekten CİHAD etmemizi ve savaşarak cennete gideceğimizi,
Hristiyan kardeşleri dost edinmememiz gerektiğini söyler miydi? Allah kullarının birbiriyle bu şekilde mi ilişki kurmasını isterdi? Ben sevgiyle, insanlarının birbirleyile olan iyi ilişkileriyle cennete gidebileceğini düşünürken bu ayetlerde neyin nesiydi? Bir hırsızın gerçekten eli kesilmeli miydi? Zina eden bir kadın taşlanmalı mıydı? cennete gidince bizi huriler mi bekliyordu? vs vs vs.Burda belirtemeyeceğim bir çok ayet kafamı aşırı kurcalıyordu. Sonra evimde duran ve okuyupta yalan değişmiş dediğim hatta bazı zamanlar dalga geçtiğim incili bu kez değişik şekilde okudum. Hala islamdan emindim ALLAH dediyse bir bildiği var diyordum. Ama incilide bu kez daha dikkatli okumam gerekliydi çünkü ALLAH incile iman edin diyordu.
İncili okudukça sorularıma yanıt buluyordum sanki. İSA’ya zina eden kadını getiriyolardı ve kim daha günahsızsa ilk taşı o atsın diyordu ve hepsi çıkıp gidiyordu. İSA affediyordu. İSA sevin diyordu. İSA cihat yapın demiyordu DÜŞMANINIZI SEVİN diyordu.İSA TEK KİŞİYLE EVLENMEMİZİ VE ONUNLA TEK BEDEN OLMAMIZI ÖĞRETİYORDU. İSA GERÇEK SEVGİNİN ANLAMINI BARIŞIN ANLAMINI ÖĞRETİYORDU.
İncili okudukça içime dolan huzuru burada anlatmam mümkün değil. Bu yaşadıklaııma rağmen yinede hala cuma namazlarına gidiyordum ve Allahıma peygamberime ihanet etmem diyordum. Bir yanda 21 yılllık inancım bir yanda ise bana sevgiyi öğreten gerçek yaşamı öğreten ve tüm düşüncelerime uyan, kalbimdeki yaşatmak istediklerimi anlatan İNCİL vardı. Bu araştırmalarım devam ederken çok değerli bir insanla mailleşmeye başladım. Bana hristiyanlık hakkında olan yanlış bilgilerimde çok şeyler öğretti. Gerçekten ondan mail geldiğini görünce ilginç bir heyecan duyuyordum. Sonra araştırmalarımı dahada arttırdım hristiyan sitelerine girdim.
En son hristiyanların sohbet edebileceği bir site olduğunu duydum orada evangelion nickli bir arkadaşla ile tanıştım. Ona sorular soruyordum ama bazen bana kızıp beni kanaldan atıyordu. Kanaldan atıldığım için ağlamaklı olduğumu biliyorum. Sonra başka bir üye ismiyle tekrar geliyordum tekrar atılsam tekrar geliyordum ama öğrenmek öğrenmek istiyordum. Sonra daha az soru sormaya ve daha çok okumaya karar verdim.
İSA KALBİMİN ÖNÜNDE BEKLİYORDU BENİ İMANA DAVET EDİYORDU ARTIK ANLADIN GERÇEK NEDİR SEVGİ NEDİR gel artık diyordu. Ama ben yine de yenemiyordum birşeyleri. Sonra bir gece yine incil okudum ve sırtımı yaslamış düşünüyordum. Elimde incil vardı ama okumuyordum. O anda çok ilginç bir şey oldu nasıl olduğunu anlamadığım şekilde incilin sonunu açtım. İSA MESİHİ HAYATINIZA NASIL DAVET EDEBİLİRSİNİZ? diye örnek bir dua vardı. O DUAYI OKUDUKÇA GÖZYAŞLARIM YANAKLARIMDAN SÜZÜLÜYORDU. Haykırarak içimden birşeyler söylüyordum. İSA SENİ SEVİYORUM İSA SENİ SEVİYORUM İSA SENİ ÇOK SEVİYORUM. O anda tüm korkularımı, cesaretsizliğimi herşeyi yendim. VE onu kalbimde hissettim. Ağladıkça aynı kelimeyi söylüyordum İSA SENİ SEVİYORUM.
Sonra yüzüme doğru esen hafif rahatlatıcı bir rüzgar hissettim. Bu duygu belkide hayatta bir kez yaşanabilecek tarif edilemez bir duyguydu. Sonra chat kanalında iman ettiğimi açıkladım o gece. Sonra uyudum, bir sonraki gün kalktığımda çok mutluydum. Hayatımda kendimi bukadar özgür bu kadar rahat bu kadar sevgi dolu hissetmemiştim. Konuşmadığım kişilere bile onları affettiğimi ve onları sevdiğimi söylemek istiyordum. Sonra yine bu chat kanalı aracılığıyla kardeşlerle tanıştım ve şu andaki kilisemi buldum. Bu yazıyı okuyup ta cesaretini yenemeyen kardeşlere, hristiyanlık hakkında yanlış bilgileri olan kardeşleri dua ederek incili okumaya davet ediyorum. Unutmayın TANRI SİZİ SEVİYOR. ESENLİKLER
Barış
8. Ocak 2009: 8:07 #31890AnonimPasifBunu yazan arkadaşıma bir eleştiride bulunacağım.Tabii ki haddim değil belki ama yanlışlığı düzeltmeyi kendime bir görev sayıyorum.
Bu arkadaşım dinini pekiştirmek için Kuran-ı sık sık okuduğunu söylüyor.Okuduğunu söylüyor ancak düşünmenin,araştırmanın,inkarın kendisini cehenneme götürecek bir anlayışın islamda olduğunu söyleyerek eleştiriyor.Bence bu arkadaş kesinlikle okumamış diyorum.Yada hikaye,roman okur gibi okumuş.Oysa okuduğunuz romanı dahi anlamaya çalışırsınız.Anlamaya çalışsaydı düşünmenin,araştırmanın,inkarın cehenneme götürmediğini görürdü ve hatta desteklendiğini görürdü.
Taşlanarak öldürülmenin olmadığını görürdü.Cihad ederek ancak cennete gideleceği gibi bir düşüncenin olmadığını görürdü.
Bakmak,görmek,anlamak farklıdır.Bazen insanlar bakar göremez.Bazen bakar,görür ancak anlamaz. Şu da bir gerçek “CEHALET” her devirde insanlığı kemiren bir olgudur. Kulaktan duyma bilgiler, tarikatların pompaladığı görüşler, okuyup anlamamak ve anlamaya çalışmanın dahi günah olduğu kanısına varmak,yani tabularla hareket etmek…
Özellikle tüm dinlerin en büyük problemlerinden biri bence tarikatlar. Ancak islam dini tarikatları kabul etmez, reddeder.Saygılar.
8. Ocak 2009: 11:27 #31891AnonimPasifİman subjektif bir kavramdır. Kesin olarak ıspat edilen/bilinen şeylere iman edilmez. İman daha ziyade kişiseldir. Hepimiz aynı şeye bakar ama aynı şeyleri göremeyebiliriz. Aynı algılamaya sahip olamaz veya aynı hisleri duyamayabiliriz. Bu nedenle, farklı iman noktalarında olan insanların, bu farklılıklardan hareketle birbirlerinin inançlarından dolayı eleştirmeleri doğru değildir. Yaradan adâlet sıfatı ile tüm kullarına eşit davranır ve içinde yaşadıkları ortam ve algılama durmlarına göre onlara gerçeği kavramalarına ilişkin fırsatlar çıkarır. Fakat insan tercihleri nedeniyle ya bunları görmezden gelir, ya da gerçeği kavrayıp yolunu düzeltir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur. Herkese içinde bulunduğu şartlara göre bir değil, bir çok fırsat çıkar. Kültürümüzde “Bir sürçen atın başı kesilmez” diye bir özdeyiş vardır. İnsan, gerçeği gördükten sonra da şaşırma/sapıtma emâreleri gösterebilir. Bu durumda olanlara bile yüce Tanrı merhametle muamele ederken, rahmetini kullarının başına kakmazken, günâh işledi diye hemen hesâba çekmezken, biz kulların birbirini hesâba çeker tarz da yaklaşım göstermeleri, kaçınılması gereken bir tavır olacaktır.
Hiç bir insan kendisi istemedikçe başkalarının telkinleriyle yolunu değiştimez. Böyle olsa idi adâletsiz bir durum olurdu. Doğruyu da , yanlışı da kişi kendi irâdesi ile kabul edecek ki, sorumluluğu olsun ve sonuçlarına katlansın. İmanlıya düşen sadece tebliğ/duyurma dır. Bundan sonra muhatabı kendisinden yardım isterse, bilgisi ölçüsünde yardım etmeye çalışır. Ama muhatabının içinde bulunduğu psiko-sosyal ortam, bilgi seviyesi ve imâna dâir ihtiyaç algılaması iyi hesap edilmelidir. Âb-ı Hayat suyunu içi dolu bardağa boşaltırsanız suyu israf etmiş olursunuz. Suyun önemi kadar bardağın dolu ya da boş olması da çok önemlidir.
Daha da önemlisi; hedef insandır.Yardım edelim derken, kâlp kırmamak; kaş yaparken göz çıkaramamak şarttır.
8. Ocak 2009: 11:34 #31892ArmaganAnahtar yöneticiKişisel İnanç Bireysel Tercihtir
Sevgili Bursalı arkadaşımız, Hristiyantürk forumdaki paylaşımlarınız için teşekkür ederiz. Olayları sahip olduğunuz İslam inancı açısından değerlendirmeniz gayet doğaldır. Barışın iman serüveniyle ilgili söylediklerinize bir iki hatırlatmayla yanıt vermek istiyorum.
Barış tesadüfen bir müslüman aileye doğmuştur.. İtalyada ya da Meksikada doğsaydı inancı farklı olacaktı. Tanrı bir ise, Onun gerceği de birdir ve her birey O’nun gerçeğini aramak ve kendisi için bulmak durumundadır. Herkes, içinde doğup büyüdüğü dinin Tanrıdan olduğunu iddia eder. Oysa tonlarca din var yeryüzünde. Bu nedenle her birey ilkin kendi inancını, sonra diğer inançları da araştırtarak yüreğine yatanı, huzuru ve tanrısal barışı nerede bulduysa onu kabul edebilmelidir. Barış bunu cesaretle yapabilen birisidir. Bu cesareti için onu tebrik ediyorum.
Sizin için mantıklı veya doğru olan İslam dini her insan için aynı şekilde görülmek ve kabul edilmek zorunda değildir. Kişisel inanç bir vicdan meselesi ise bireyseldir ve çok kişiseldir. Atalarımız, dedelerimiz böyleydiler, biz de böyleyiz düşüncesi çok sakat ve sallantılı bir düşünce ve saplantıdır ve kişiyi sonsuz yıkıma kadar götürebilir. Bırakın, bireyler kendileri için kendileri karar versinler. Bir Alman’ın veya İngiliz’in müslüman olmasını nasıl alkışlıyorsanız, bir Türk’ün de hristiyan olduğunu duyduğunuzda bunu saygıyla karşılayabilmelisiniz..
27. Ocak 2009: 20:15 #32070AnonimPasifRadyomuz ve sitemizde kardeşlerimizin tanıklıklarını okudum ve dinledim.yaşanan tanıklık örneklerinde genelde önceki yaşamından ve tanıklıktan sonraki yaşamından bahsedip; hayatlarındaki pozitif, sevgi dolu, toz pembe huzurun hakim olduğu bir dünyaya kavuştuklarını anlatıyorlar. Çoğu zaman tatlı bir tebessüm ve umut oluyor yüreğimde, rab be kavuşmanın tadını almış arkadaşların; tanıklıkları ve kendi yaşamlarının milatları gibi anlatmaları hoş duygular yaşatıyor. bende tanıklığımla alakalı yaşanırken pek de farkına varmadığım ama belirli bir müddetten sonra yaşananların asla tesadüf olamıyacağını kavradığım tanıklığımın bir bölümünü yazmaya karar verdim!
şu anda rab be tanıklığımın; benden bu dünyayla alakalı götürdüklerinin gölgesinde daha önce yaşamadığım huzur ve güvenin psikolojisi ile kaleme alıyorum yazacağım her satırı ve her kelimeyi! ve rab be şükranlarımı sunarak yazıyorum Bundan üç sene önce soğukların tüm izmirde kendini hissettirdiği sonbahar sonunun;ramazan ayının girmesine 15 gün kaldığı bir dönemdi. Yaşam artık uzun süredir yaşanmayan acı sıkıntı ızdırap ekonomik çıkmaz ve bir dönem sevmeye bile başladığım yalnızlığımı bana yeniden yaşatmaya başlayacak,bir anda bir dağın tepesinde yapayalnız ;gözyaşlarımla bir çam ağacının dibinde kendime geldiğimde, o an işte cehennem bu dediğim, soğuk esen rüzgarın ortasında ateş terleri döktüğüm dünyanın bile dönmediği yaşamın yürümediği zamanın durduğu çaresizliğin son perdesi ni yaşıyordum.
Esas acım; belkide ciddi mana da ilk defa ona ihtiyacım olduğu bir anda eşimin yaşanan lar karşısın da pes edip savaş alanının tam ortasında beni terk etmesi olmuştu. o benim yaşayamadıklarımın toplamı kadar değerli bir elmas ,avucumdaki serçe misali dikkat ettiğim sevgim di ve artık yoktu.
Bu dönem içinde bir kaç gün sonrası daha önce tanıştığım bir arkadaşımdan telefon geldi.O nun finanse ettiği benim dekarasyonunu yaptığım çok şık bir mağaza açtık. O günlere gelindiğin de içim de öfkem mutluluğum ve hazmedeğim terkedilmişliğin getirdiği onur u kırılmış incitilmiş bir pisikoloji yaşıyordum. Ramazan ayının sonlarına yaklaşılmış yağmurlu bir günün öğleden sonrası mağazada sıradan işlerle vakit geçirdiğim bir anda aklımdan garip bir şeyler geçiyordu. Kendi kendime yarabbim bana bunları yaşatan insanlar nasıl oruç tutup nasıl oluyorda huzurla orucunu bozuyorlar sen bunlara nasıl izin veriyorsun vs. içten içe kendi kendime söyleniyor ve aklımca bir kanıya varmaya çalışıyor ama bir türlü akıl da erdiremiyordum. hem allaha inanacaklar ona ibadet edecekler hemde insanları en faşist değer yargılarıyla yargılayarak insani duyguları hiçe sayarak yapayalnız bırakacaklardı. Onlar için en mübarek günlerde yuva yıkabilecek kadar duygusuz olabileceklerdi.bunları düşünürken yan mağazada çalışan bir arkadaş bizim mağaza ya geldi. O anda çalan müziği kastederek ain mi yapıyosun abi dedi. O nerden çıkmıştı şimdi ne ayini falan derken bir nescafe içip gitti. ama gerçektende çok farklı bir müzik vardı cd de . İsmini şimdi hatırlayamayacağım ama müzikte sadece anemo diyor başka hiç bir kelime geçmiyordu ve sadece müzik yabancı bir şarkıcıy dı. O kadar yer etmiştiki artık o müzik bende iki de bir geri alıp tekrar tekrar dinler olmuştum. Ramazan bayramına artık üç gün kalmıştı. Akşam çalışan arkadaşlar gittikten sonra bilgisayara ayin hiristiyanlık falan yazıp dinlediğim tarzda parçalar bulabilmek amacıyla sitelere girdim. İşte o an hiristiyan net diye site geldi önüme ve şu an hatırlayamadığım günün dua sı yada günün ayeti gibi bir yazı okudum ve ağlamaya başladım .Ama asla da unutamıyacağım ve şu an dahi beni ağlatan şu sözcükleri yaşamım boyunca hiç unutmuyacağım arkadaşlar;kapıyı çalan benim diyordu rab (şu an artık yazmayı bırakıyorum yarın devam ederim kardeşlerim)27. Ocak 2009: 20:40 #32071AnonimPasifRadyomuz ve sitemizde kardeşlerimizin tanıklıklarını okudum ve dinledim.yaşanan tanıklık örneklerinde genelde önceki yaşamından ve tanıklıktan sonraki yaşamından bahsedip; hayatlarındaki pozitif, sevgi dolu, toz pembe huzurun hakim olduğu bir dünyaya kavuştuklarını anlatıyorlar. Çoğu zaman tatlı bir tebessüm ve umut oluyor yüreğimde, rab be kavuşmanın tadını almış arkadaşların; tanıklıkları ve kendi yaşamlarının milatları gibi anlatmaları hoş duygular yaşatıyor. bende tanıklığımla alakalı yaşanırken pek de farkına varmadığım ama belirli bir müddetten sonra yaşananların asla tesadüf olamıyacağını kavradığım tanıklığımın bir bölümünü yazmaya karar verdim!
şu anda rab be tanıklığımın; benden bu dünyayla alakalı götürdüklerinin gölgesinde daha önce yaşamadığım huzur ve güvenin psikolojisi ile kaleme alıyorum yazacağım her satırı ve her kelimeyi! ve rab be şükranlarımı sunarak yazıyorum Bundan üç sene önce soğukların tüm izmirde kendini hissettirdiği sonbahar sonunun;ramazan ayının girmesine 15 gün kaldığı bir dönemdi. Yaşam artık uzun süredir yaşanmayan acı sıkıntı ızdırap ekonomik çıkmaz ve bir dönem sevmeye bile başladığım yalnızlığımı bana yeniden yaşatmaya başlayacak,bir anda bir dağın tepesinde yapayalnız ;gözyaşlarımla bir çam ağacının dibinde kendime geldiğimde, o an işte cehennem bu dediğim, soğuk esen rüzgarın ortasında ateş terleri döktüğüm dünyanın bile dönmediği yaşamın yürümediği zamanın durduğu çaresizliğin son perdesi ni yaşıyordum.
Esas acım; belkide ciddi mana da ilk defa ona ihtiyacım olduğu bir anda eşimin yaşanan lar karşısın da pes edip savaş alanının tam ortasında beni terk etmesi olmuştu. o benim yaşayamadıklarımın toplamı kadar değerli bir elmas ,avucumdaki serçe misali dikkat ettiğim sevgim di ve artık yoktu.Bu dönem içinde bir kaç gün sonrası daha önce tanıştığım bir arkadaşımdan telefon geldi.O nun finanse ettiği benim dekarasyonunu yaptığım çok şık bir mağaza açtık. O günlere gelindiğin de içim de öfkem mutluluğum ve hazmedeğim terkedilmişliğin getirdiği onur u kırılmış incitilmiş bir pisikoloji yaşıyordum. Ramazan ayının sonlarına yaklaşılmış yağmurlu bir günün öğleden sonrası mağazada sıradan işlerle vakit geçirdiğim bir anda aklımdan garip bir şeyler geçiyordu. Kendi kendime yarabbim bana bunları yaşatan insanlar nasıl oruç tutup nasıl oluyorda huzurla orucunu bozuyorlar sen bunlara nasıl izin veriyorsun vs. içten içe kendi kendime söyleniyor ve aklımca bir kanıya varmaya çalışıyor ama bir türlü akıl da erdiremiyordum. hem allaha inanacaklar ona ibadet edecekler hemde insanları en faşist değer yargılarıyla yargılayarak insani duyguları hiçe sayarak yapayalnız bırakacaklardı. Onlar için en mübarek günlerde yuva yıkabilecek kadar duygusuz olabileceklerdi.bunları düşünürken yan mağazada çalışan bir arkadaş bizim mağaza ya geldi. O anda çalan müziği kastederek ain mi yapıyosun abi dedi. O nerden çıkmıştı şimdi ne ayini falan derken bir nescafe içip gitti. ama gerçektende çok farklı bir müzik vardı cd de . İsmini şimdi hatırlayamayacağım ama müzikte sadece anemo diyor başka hiç bir kelime geçmiyordu ve sadece müzik yabancı bir şarkıcıy dı. O kadar yer etmiştiki artık o müzik bende iki de bir geri alıp tekrar tekrar dinler olmuştum. Ramazan bayramına artık üç gün kalmıştı. Akşam çalışan arkadaşlar gittikten sonra bilgisayara ayin hiristiyanlık falan yazıp dinlediğim tarzda parçalar bulabilmek amacıyla sitelere girdim. İşte o an hiristiyan net diye site geldi önüme ve şu an hatırlayamadığım günün dua sı yada günün ayeti gibi bir yazı okudum ve ağlamaya başladım .Ama asla da unutamıyacağım ve şu an dahi beni ağlatan şu sözcükleri yaşamım boyunca hiç unutmuyacağım arkadaşlar;kapıyı çalan benim diyordu rab (şu an artık yazmayı bırakıyorum yarın devam ederim kardeşlerim)
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.