İncil’in dili
- Bu konu 3 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
21. Ekim 2011: 13:23 #27578AnonimPasif
Birçok kişi İncil’in hangi dilde yazıldığını merak ediyor. Kimisi İbranice diyor, kimisi Aramice. Hatta Arapça bile diyenler olabiliyor bazen. Ama gerçek şu ki hem İncil elyazmaları hem de tarihsel kayıtları incelersek, İncil’in Grekçe yazıldığını görürüz. Bu gerçektir, İncil Grekçe yazıldı.
Peki, neden Grekçe?
İsrail’de o dönemde konuşulan iki önemli dil vardı. Bu diller, Aramice ve Grekçe idi, fakat küçük bir toplum Minşah İbranicesini konuşuyordu. [1] Bunun sebebi ise İsrail’in, Roma İmparatorluğu tarafından işgal altında olmasıydı. İncil’in yazılışı da Grekçe idi, ama bu Grekçe eski Grekçe idi yani Koine Grekçesi (Yunancası).
Koine Yunancası Helenistik dönemde Attik Diyalektten sonra gelişen, Yunanistan dışındaki bölgelerde de kullanılan ve sadece Yunanlıların değil, aynı zamanda Yunan olmayanların da kullandığı bir lehçeydi. Romalılar da anlaşmak için bu lehçeyi kullanırlardı. Roma İmparatorluğu tarafında işgal olmuş İsrail’de, İbranice neredeyse unutulmuştu. Bu yüzden Tevrat’ta Yunancaya çevrilmişti.
İsa Mesih döneminde, Koine Diyalekti konuşulduğundan İncil o lehçede kaleme alınmıştır. Hristiyan inancının yayılmasıyla, İncil Latinceye, Süryaniceye, Kıpti diline ve birkaç dile daha çevrildi.[2] İsa Mesih zamanlarında, insanlar kendi evlerinde genellikle Aramice konuşurlardı. Ancak resmi dil Latince ve Grekçeydi. Örneğin İncil’in Yuhanna bölümünde ki şu olay bunun kanıtıdır: Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı: `NASIRALI İSA – YAHUDİLERİN KRALI.’ İsa’nın çarmıha gerildiği yer kente yakındı. Böylece İbranice, Latince ve Grekçe yazılmış olan bu yaftayı Yahudilerin birçoğu okudu. [3] İbranice yazılıydı çünkü bir Yahudi (İsa) çarmıha geriliyordu, diğer dillerde yazmasının sebebi ise devletin resmi dilleri onlardı. İncil herkesin (hem Yahudilerin hem de diğer halkların) anlaması için Koine Grekçesinde yazıldı.
Bu kısa yazıda İncil’in Aramice ya da İbranice değil, Koine Grekçesinde yazıldığı açıktır.Referanslar.
[1] Allen C. Myers, ed (1987). “Aramaic”. The Eerdmans Bible Dictionary. Grand Rapids, Michigan: William B. Eerdmans. p. 72. ISBN 0-8028-2402-1. “It is generally agreed that Aramaic was the common language of Israel in the 1st century AD. Jesus and his disciples spoke the Galilean dialect, which was distinguished from that of Jerusalem (Matt. 26:73).”
[2] Koester, Helmut: Introduction to the New Testament. Philadelphia, 1982, cilt 2, s. 172.
[3] İncil – Yuhanna 19:19-20
Sevgiler.
29. Ocak 2012: 19:04 #36769AnonimPasif
Malula-Suriye
MALULA: Aramilerin iki bin yıldır yaşadığı köyİsa Mesih’in konuştuğu ana dil olarak bilinen Aramice şu an tek tük kimseler tarafındna konuşuluyor. Malula’da ise iki bin yıldır bu dil konuşuluyor.
Kübra Demiray-Dünya Bülteni / Tarih Servisi
Bir Suriye seyahati bahtınıza düşmüşse uğrayacağınız yerlerden biri mutlaka MALULA olmalı. Şam’a yaklaşık 1 saatlik yani 50 55 km’lik mesafede küçük ama müthiş, görkemli bir yerleşim yeri. Malula sadece Suriye için değil tüm inananlar için, özellikle Hıristiyan ve Müslümanlar için önemli bir isim. Burada dünyanın en eski dillerinden Hz. İsa’nın konuştuğu ana dil olarak bilinen Aramice( Galile Lehçesi) konuşuluyor. Bilgilere göre yaklaşık 15 bin kişi 3000 yıldır, Suriye çevresinde, özellikle burada, korunmuş haliyle Aramice’yi konuşmakta. Aramice kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşayan Aramilerin dili. Bu dil, Aramilerin yaşadığı M.Ö 1.yüzyıldan M.S 7.yüzyıla kadar Batı Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, kültür sanat ve ticaret dili olarak M.S 7.yüzyıla kadar önemini sürdürmüş ancak İslamiyet’in yayılmasıyla yerini Arapçaya bırakmış.
Malula, Aramice’de “geçit yeri, geçit” anlamına gelmekte.Meryem ve İsa Mesih burada 16 yıl yaşamışlar.
Malula, kayıtlarda köy olarak geçmekte. Burayı cazip, gizemli kılan coğrafyası. Hiçbir bilgiye sahip olmadan yolunuz buraya düşse bile size fısıldayan ilkin coğrafyası olacaktır. Çölvari kıvrım kıvrım yolların arasında yükseldikçe yükselen sonra bir çanağa dönüşüp içindekileri sunan güzellikte bir coğrafya. Kıvrım kıvrım yollar arasında ilk fark edilen, uçuruma açılan bir tepenin üzerine yerleştirilmiş Meryem heykeli. Hiç soğuk değil, anlamsız hiç değil belki tam tersi. Malula, Şam’ın kuzey doğusundaki KALEMUN dağlarının kayalıklarına kurulmuş bir köy. Hıristiyan ve Müslüman kimliklerden oluşan nüfusun çoğunluğu Hıristiyan. Bunu Meryem heykelinden ve mevcut kiliselerin bakımlı, görkemli varlığından anlamak sezmek mümkün. Burada beş kilise iki de cami var.
En görkemli manastır, Azize Takla Manastırı. Bir de bu köyde yaşamış olan Sergius ve Bahus isimli azizler adına yaptırılan kiliseden söz edilmekte. Biz bu seyahatimizde kiliseyi görememiştik. Kiliseyi ve manastırı önemli kılan hikayelerinin olmasıdır. Sergius ve Bahus Pagan inancına sahip iki Roma askeridir. Sonradan gizlice Hıristiyan olurlar . Bunu duyan Malula halkı onları görmeseler de bu iki asker adına Aziz Sergius ve Aziz Bahus kiliselerini Malula’nın tepesine yaparlar. S. Takla manastırı da Hıristiyan olup eziyetlerden kaçan Takla adındaki bir kızın Malula’ya gelişi, buraya sığınışı, çaresizlik anında dağın yarılıp geçit vermesiyle başlayan hikayesine dayanarak kurulmuştur.
Burada ziyaret edilecek yerlerden biri de Azize Takla’nın hikayesinin şahidi gibi duran Takla Kanyonu. Bu kanyon 1km kadar sonra, yolu Meryem Heykeline bağlamakta. Malula, en hareketli günlerini Eylül’ün 2. haftasında 12- 13 Eylül günlerinde yaşarmış. 13 Eylül’de M.S 4. yüzyıldan beri yapılan bir tören için dünyanın her tarafından ziyaretçiler gelirmiş.
Malula, öncelikle İsa Mesih ve Meryem’in burada 16 yıl yaşamaları ayrıca burada saf Aramicenin konuşulması bakımından önemli bir tarihi mekan. Son zamanlarda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın talimatıyla Malula’da Şam Üniversitesine bağlı olarak ARAMİCE DİL ENSTİTÜSÜ açılması buranın tarihi önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu enstitünün açılmasıyla şu an sadece konuşulur halde bulunan Aramice’nin konuşulan, yazılan, okunan bir dil olması için gramer çalışmalarının yapılması buranın tarihi kimliğinin kavranması için önemli bir adımdır.1. Şubat 2012: 13:31 #36771AnonimPasifRab, beni kendi barışın için, alet olarak kullan.
Nefret olan yerde, ben seveyim.
Hakaret edildiğinde, af edeyim.
Geçimsizliğin olduğu yerde, aracılık yapayım.
Yanılgı olan yerde, gerçeği söyliyeyim.
Şüphe olan yere ,inanç getireyim.
Umutsuzluğun olduğu yerde, ümit vereyim.
Karanlığın hakim olduğu yerde,
sevgi ateşini yakayım.
Ruhsal acıların olduğu yere, sevinç getireyim.
Beni teselli etmeselerde, ben teselli edeyim.
Beni anlamasalarda, ben onları anlayayım.
Beni sevmeselerde, ben onları seveyim.
Çünkü, kim kendini verirse, karşılığını alır.
Kendini unutan, çok şeyler kazanır.
Başkasını afeden, afedilir,
ve öldüğünde, sonsuz hayata kavuşur.
( Aziz Fransua )
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.