İnancımızın Temelleri- Basic Christian Beliefs

  • Bu konu 1 izleyen ve 32 yanıt içeriyor.
15 yazı görüntüleniyor - 16 ile 30 arası (toplam 33)
  • Yazar
    Yazılar
  • #28058
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XIV
    Evlatlığa Alınma

    I. Tanrı, Kendi biricik Oğlu İsa Mesih'te ve O'nun için,
    aklanmış olan herkesi evlatlığa alınma lütfuna ortak
    kılmıştır , aklananlar bu suretle, Tanrı çocuklarının
    sayısına dahil edilirler, bunun getirdiği özgürlük ve
    ayrıcalıklardan faydalanırlar , Tanrı'nın ismi onlar üzerine
    yazılır, evlatlık Ruhu'nu alırlar, lütuf tahtına cesaretle
    yaklaşabilirler, “Abba Baba” diye seslenebilme gücü verilir,
    Tanrı onlara acır, korur, gereksinimlerini karşılar ve bir
    Baba gibi onları terbiye eder. Ancak asla atılmazlar, fakat
    kurtuluş günü için mühürlenirler ve sonsuz kurtuluşun
    mirasçıları olarak vaatleri miras alırlar .

    #28059
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XV
    Kutsallaşma

    I. Etkin şekilde çağrılmış ve yeniden doğmuş olanlar,
    içlerinde yeni bir yürek ve yeni bir ruh yaratılmış olarak
    Mesih'in ölümü ve dirilişinin mükemmelliği sayesinde,
    içlerinde yaşayan Söz ve Ruh aracılığıyla hem gerçekte hem de
    kişisel olarak kutsallaştırılırlar, günah bedeninin tüm
    egemenliği yok edilir, bunun tutkuları artan derecede
    zayıflatılır ve öldürülür; kendileri ise gerçek kutsallığı
    yaşayabilmeleri için kurtuluştan doğan bütün meyveler de giderek
    daha fazla canlandırılır ve güçlendirilir. İşte, bu gerçek
    kutsallık olmaksızın hiç kimse Rab'bi göremeyecektir.

    II. Bu kutsallaşma tamdır ve kişinin tüm varlığını içerir;
    ancak insanın her kısmında halen bozulmuşluğun kalıntıları bir
    dereceye kadar bulunduğundan kutsallaşma bu yaşamda mükemmel
    değildir; ve bu nedenle, benliğin Ruh'a Ruh'un da benliğe
    aykırı olanı arzulaması ile barışın imkansız olduğu sürekli
    bir savaş ortaya çıkmaktadır.
    III. Bu savaş içerisinde, geriye kalan günahlı benlik belli bir
    süre için galip gelse de; Mesih'in Ruhu'nun sürekli olarak
    sağladığı güç sayesinde yeniden doğmuş olan kısım galip gelir
    ve böylece kutsallar Tanrı korkusunda kutsallıkta yetkinleşerek
    lütufta olgunlaşırlar.

    #28060
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XVI
    İyi İşler

    I. İyi işler yalnızca Tanrı'nın Kutsal Sözü'nde açıklanan
    işlerdir. Sözün onaylamadığı, insanlarca ortaya çıkarılmış,
    kör bir heyecanla ya da iyi niyet gösterisi şeklinde olanlar
    değildir.

    II. Bu iyi işler, Tanrı'nın buyruklarına itaat etmek amacıyla
    yapılırsa, gerçek ve yaşayan bir imanın meyvelerini ve
    kanıtlarını oluştururlar : İmanlılar bu işler aracılığıyla
    şükranlarını gösterir, güvencelerini güçlendirir,
    kardeşlerini bina eder, müjdenin gerçeğini çekici kılarlar,
    düşmanlarının ağzını kapatırlar. Tanrı'nın önceden
    hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa'da yaratılmış
    olan bu kişiler Tanrı'yı yüceltirler ve bu kutsallık
    meyvelerine sahip olarak en sonunda sonsuz yaşama kavuşurlar.

    III. İyi işler yapma yetileri kendilerinden değil, Mesih'in
    Ruhu'ndan kaynaklanmaktadır. Ve bunları yapmak üzere yeterli
    kılınmaları için, önceden almış oldukları lütufların yanı
    sıra Tanrı'yı hoşnut eden şeyleri arzulamak ve yapmaları için
    aynı Kutsal Ruh'un Kendisinin onların içinde çalışması
    gerekmektedir Ancak Ruh'un işleyişi dışında herhangi bir
    sorumluluğu yerine getirmeleri gerekmiyormuş gibi ihmalkar
    olmamalıdırlar; tersine içlerinde bulunan Tanrı lütfunu
    alevlendirmede itinalı olmalıdırlar.

    IV. Bu hayatta itaatin en yüksek derecelerine ulaşmış olan insanlar
    bile, Tanrı'nın istediklerinden çok daha fazlasını yapmakta
    yetersiz kalırlar. Gerçekte bu kişiler, yapmakla yükümlü
    olduklarının büyük bir kısmını yerine getirmekte
    başarısızdırlar.

    V. Gelecekte açıklanacak olan görkem ile iyi işler arasındaki
    büyük oransızlıktan ve Tanrı'yla bizim aramızdaki büyük
    ayrılıktan (uzaklıktan) ötürü en iyi işlerimizle bile
    günahların bağışını ya da Tanrı'dan gelen sonsuz yaşamı
    kazanamayız ve bunlar aracılığıyla ne her hangi bir kazanç
    sağlayabilir ne de önceki günahlarımızın hakkettiği bedeli
    tatmin edebiliriz Ancak yapabildiğimiz her şeyi yerine
    getirdiğimizde bile zaten bizden istenmiş olan yükümlülükleri
    yerine getirmiş oluruz ve yine değersiz hizmetkarlar olarak
    kalırız. Bu yaptıklarımız iyi olduklarından O'nun Ruhu'ndan
    çıkarlar; fakat bunlar bizim tarafımızdan yapıldıklarından
    ötürü lekelidirler ve Tanrı yargısının şiddetine dayanamayacak
    kadar zayıflık ve yetersizlikle karışık durumdadırlar.

    VI. Bu nedenle, imanlılar Mesih aracılığıyla kabul
    edildiklerinden, iyi işleri de O'nda kabul edilir; ancak bu,
    onların şimdiki yaşamda Tanrı'nın gözünde tamamıyla
    suçlanamayacak ve reddedilemeyecek konumda oldukları için değildir;
    fakat her ne kadar birçok zayıflık ve eksikliklerle dolu olsa da
    içtenlikle yapılan işleri Tanrı Kendi Oğlu'nda değerlendirerek
    kabul etmekten ve ödüllendirmekten hoşnut olmaktadır.
    VII. Yeniden doğmamış olan insanlar tarafından yapılan işler, her
    ne kadar bunların yapılması Tanrı tarafından buyrulmuş ve hem
    kendilerine hem de diğerlerine fayda sağlıyor olsa da, imanla
    paklanmış bir yürekten çıkmadıkları; ne doğru bir tavırla,
    yani Söz'e uygun bir şekilde; ne de doğru bir amaç uğruna, yani
    Tanrı'nın yüceliği için yapılmadıklarından günahlıdırlar
    ve Tanrı'yı ne hoşnut edebilir ne de kişinin Tanrı'dan
    herhangi bir lütfu almasını sağlayabilirler Ne var ki bu işlerin
    göz ardı edilmesi daha da günahlıdır ve Tanrı'yı daha fazla
    hoşnutsuz eder.

    #28061
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XVII
    Kutsalların Sonsuza Dek İmanlı Olarak Dayanması

    I. Tanrı'nın sevgili Oğlu'nda kabul ettiği, etkin bir şekilde
    çağırdığı ve Ruhu'yla kutsallaştırdığı kişiler, ne
    tümüyle ne de en sonunda lütuf konumundan düşebilirler; fakat
    kesinlikle bu konumda sona kadar dayanacaklar ve sonsuzluk boyunca
    kurtulacaklardır.

    II. Kutsalların sonsuza dek imanlı olarak dayanması, kendi özgür
    iradelerine değil, Baba Tanrı'nın karşılıksız ve değişmeyen
    sevgisinden ileri gelen seçilmişlik hükmünün değişmezliğine,
    İsa Mesih'in kazandıklarının yeterliliğine ve kutsallar için
    yakarışına, Kutsal Ruh'un ve Tanrı'nın tohumunun bu
    kişilerde kalışına ve lütuf antlaşmasının doğasına
    bağlıdır ki tüm bunlar, kutsalların sonsuza dek imanlı olarak
    dayanmasının kesinliğinin ve değişmezliğinin kaynağıdır.
    III. Buna rağmen kutsallar, Şeytan'ın ve dünyanın ayartıları,
    içlerinde kalan bozulmuşluğun yaygınlığı ve korunmaları için
    sağlanan araçların ihmal edilmesi nedeniyle ciddi günahlara
    düşebilir ve bir süre bu durumda yaşamaya devam edebilirler.
    Böylece Tanrı'nın önünde kötü olanı yapmış olur, Kutsal
    Ruh'u kederlendirirler; bunun sonucu olarak kendilerini bunların
    sağladığı lütuflardan ve teselliden mahrum ederler, yüreklerini
    katılaştırırlar ve vicdanlarını yaralarlar; başkalarına
    karşı suç işler ve onları incitirler ; böyle yapmakla kendi
    üzerlerine geçici yargılar getirirler.

    #28062
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XVIII
    Lütuf ve Kurtuluş Güvencesi

    I. İkiyüzlüler ve yeniden doğmamış olan diğerlerinin,
    Tanrı'nın tarafında oldukları ve kurtuluş buldukları konusunda
    dünyasal varsayımlar ve sahte umutlarla kendilerini boş yere
    aldatabilmeleriyle birlikte -ki onların bu umutları yok olacaktır-
    Rab İsa'ya gerçekten inananlar, O'nu içtenlikle sevenler,
    O'nun izinde temiz bir vicdanla yürümeyi amaçlayanlar bu yaşamda,
    lütuf konumunda olduklarından emin olabilir ve Tanrı yüceliğinin
    ümidiyle sevinebilirler ki bu umut onları asla utandırmayacaktır.

    II. Bu gerçek, değişebilen bir umuda dayanan şüpheli ve olası bir
    vaat değil; tersine Tanrısal gerçek olan kurtuluş vaatlerine
    dayanan değişmez imanın güvencesine, verilecekleri vaat edilen bu
    lütufların içsel kanıtlarına, bizim ruhlarımızla birlikte
    Tanrı'nın çocukları olduğumuza tanıklık eden evlatlık Ruhunun
    tanıklığına dayanmaktadır ki bu Ruh, kurtuluş gününe kadar
    aracılığıyla mühürlendiğimiz mirasın güvencesidir.

    III. Bu değişmez güvence imanın özüne ait değildir, ancak
    gerçek bir Hıristiyan, bu güvenceye ortak olmadan önce uzun bir
    süre bekleyebilir ve birçok güçlükle karşılaşabilir: buna
    rağmen kendisine Tanrı tarafından karşılıksız olarak verilen bu
    şeyleri anlaması Ruh tarafından mümkün kılınmış olarak,
    doğaüstü bir esine gerek olmaksızın doğal araçları uygun
    şekilde kullanarak buna erişebilir. Bu nedenle
    çağrılmışlığını ve seçilmişliğini kökleştirmeye daha çok
    gayret etmek her Hıristiyan'ın sorumluluğudur. Öyle ki yüreği
    Kutsal Ruh'taki esenlik ve sevinçte, Tanrı'ya karşı sevgi ve
    şükranda, itaati gerektiren sorumluluklarda güç ve sevinçte
    büyüyebilir ki tüm bunlar kendilerine verilen bu güvencenin uygun
    meyveleridir; kesinlikle kişileri gevşekliğe iten yapıda
    değildirler.
    IV. Gerçek Hıristiyanların kurtuluşlarına ilişkin duydukları
    güven farklı etkenlerle, (örneğin; bu güvenceyi korumada ihmalkar
    davranmaları, vicdanlarını yaralayan ve Ruh'u kederlendiren
    belirli bir günaha düşmeleri, ani ve güçlü bir ayartıyla
    karşılaşmaları, Tanrı'nın yüzünün ışığını geri
    çekmesi, O'ndan korkup, karanlıkta yürüyüp ışıktan yoksun
    olmaları nedeniyle) sarsılabilir, azalabilir ve bir süre için
    kaybolabilir. Ancak bu kişiler Tanrı'nın tohumunu, ve iman
    yaşamını, Mesih'e ve kardeşlere olan sevgiyi, yüreğin
    içtenliğini, sorumluluk vicdanını asla yitirmezler -ki uygun
    zamanda Kutsal Ruh'un işleyişi aracılığıyla tüm bunlar
    kurtuluş güvencesinin kişide tekrar canlandırılması için
    kullanılabilir- ve tüm bu süre içerisinde gerçek bir
    Hıristiyanı tam bir umutsuzluğa düşmekten koru

    #28063
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XIX
    Tanrı'nın Yasası

    I. Tanrı, Adem'e İşler Antlaşması şeklinde, bir yasa verdi ve
    bunun aracılığıyla onu ve tüm soyunu kişisel, bütün, kesin ve
    sürekli bir itaate bağladı, öyle ki bu yasanın yerine getirilmesi
    halinde yaşam vaat etti ve ihlali halinde ise ölümle tehdit ederek
    onları bu yasayı tutmaları için güç ve yeterlilikle donattı.

    II. Günaha düşüşten sonra bu yasa, yetkin bir doğruluk yasası
    olmaya devam etti; ve Tanrı tarafından Sina Dağı'nda on emir
    şeklinde iki levhaya yazılı olarak verildi: İlk dört emir
    Tanrı'ya karşı, geri kalan altı emir ise insana karşı olan
    sorumluluklarımızı içeriyordu.

    III. Yaygın olarak “ahlaksal” adı verilen bu yasanın yanı sıra
    Tanrı, yetişkin olmayan bir kilise olarak İsrail halkına kısmen
    tapınma hakkında, Mesih'e, O'nun lütuflarına, eylemlerine,
    acılarına ve sağladıklarına işaret eden ve kısmen, ahlaki
    sorumluluklara ilişkin çeşitli kurallar vermekten hoşnut oldu.
    Bütün bu törensel yasaların hepsi, Yeni Antlaşma altında
    geçersiz kılınmıştır.

    IV. Aynı zamanda, politik bir beden olduklarından Tanrı onlara
    çeşitli adli yasalar da verdi. Ancak bu yasalar o ulusa ait halkla
    birlikte son bulmuş, geçerliliğini yitirmiştir. İçinde belirtilen
    adaletin gerektirdiğinden öte hiç kimseyi bağlamaz.

    V. Ahlaksal yasa aklanmış olan insanlarla birlikte diğerlerini de
    sonsuza dek bu yasaya itaate bağlar ve bu da yalnızca içinde
    yazanlardan ötürü değil ama aynı zamanda bu yasayı veren Yaratan
    Tanrı'nın yetkisi nedeniyledir. Mesih de bu yükümlülüğü
    Müjde'de geçersiz kılmaz, tersine tamamlar.

    VI. Gerçek imanlılar işler antlaşmasında olduğu gibi her ne kadar
    yasa altında olmasalar, bunun aracılığıyla aklanıp ya da mahkum
    edilmeseler de; bu yasanın diğerlerine olduğu gibi kendilerine de
    büyük yararı bulunmaktadır; çünkü Tanrı'nın isteğini ve
    onların sorumluluklarını açıklayan bir yaşam buyruğu olarak
    onları yönlendirir ve bu yasaya uygun bir şekilde yürümeye
    bağlar; bunun aracılığıyla aynı zamanda doğalarının günahlı
    kirliliklerini görürler; böylece kendilerini buna göre
    değerlendirdiklerinde günahlılıklarının daha derin bilincine
    ulaşırlar, bu nedenle alçalırlar ve günahtan daha da nefret
    ederler, Mesih'e ve O'nun itaatinin mükemmelliğine ne denli
    gereksinimleri olduğunu daha açık bir şekilde görürler. Aynı
    şekilde yasa, günahı yasakladığından, yeniden doğmuş kişiler
    için de düşmüşlüklerini kontrol altına almalarında onlara fayda
    sağlar. İçindeki tehditler, günahlarının aslında ne tür bir
    ceza gerektirdiğini ve her ne kadar yasada belirtilen bu lanetlerden
    artık özgür olsalar da, günahın sonucu olarak bu hayatta
    kendilerini ne gibi güçlükler bekleyebileceklerini onlar gösterir.
    İçindeki vaatler de, aynı şekilde, Tanrı'nın itaate ne kadar
    değer verdiğini ve bunlara uyulması sonucu ne tür bereketler
    bekleyebileceklerini onlara gösterir. Ancak bu, işler
    antlaşmasında olduğu gibi kazanılmış bir hak olarak verilmez.
    Dolayısıyla kişinin, yasanın teşvikine uyarak günahtan
    kaçınıp, iyilik yaparak diğerlerinden farklı olması ne lütfun,
    ne de yasanın altında bulunduğunun bir kanıtıdır.
    VII. Ne de yasanın daha önce belirtilen faydaları, Müjdenin
    lütfuna aykırıdır, tersine tatlı bir uyum içerisindedir;
    Mesih'in Ruh'u, yasada açıklanan ve yapılması öngörülen
    Tanrı isteğini özgürce ve sevinçle yerine getirmesi için kişinin
    iradesini dizginler ve bunları yapmaya yeterli kılar.

    #28064
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XX
    Hıristiyan'ın Özgürlüğü ve Vicdan Özgürlüğü

    I. Mesih'in Müjde altında imanlılar için satın aldığı
    özgürlük, imanlı kişilerin günahın suçluluğundan,
    Tanrı'nın mahkum edici gazabından, ahlaksal yasanın lanetinden;
    şu anki kötü dünyadan, Şeytan'a tutsaklıktan, günahın
    boyunduruğundan; güçlüklerin kötülüğünden, ölümün
    dikeninden, mezarın zaferinden ve sonsuz lanetten özgür
    olmalarını ve ayrıca Tanrı'ya özgürce yaklaşabilmelerini , ve
    bir köle korkusuyla değil, fakat çocuk sevgisi ve istekli bir
    bilinçle O'na itaat etmelerini içerir. Tüm bunlar yasa altındaki
    imanlılar için de geçerliydi. Ancak, Yahudi Topluluğu'nun tabi
    olduğu törensel yasanın boyunduruğundan özgür kılınmalarında
    olduğu gibi ve lütuf tahtına daha büyük bir cesaretle
    yaklaşabilmelerinde ve Tanrı Ruh'unun esinini yasa altındaki
    imanlıların normal olarak sahip olduklarından daha dolu olarak
    almalarında olduğu gibi Yeni Antlaşma altında, Hıristiyanların
    özgürlüğü daha da genişlemiştir.

    II. Yalnızca Tanrı, vicdanın Rab'bidir ve onu Tanrı Sözü'ne
    her şekilde karşı olan insan öğretilerinden ve buyruklarından; ya
    da bunun yanında iman ve tapınma ile ilgili konularda özgür
    kılmıştır. Öyle ki vicdana karşı hareket ederek bu gibi
    öğretilere inanmak ya da bu gibi buyruklara itaat etmek gerçek
    vicdan özgürlüğüne ihanet etmek anlamına gelir ve soyut bir
    iman, kati ve kör bir itaat istemek de aynı zamanda vicdan ve
    düşünce özgürlüğünü yok etmek olur.

    III. Hıristiyan özgürlüğü adı altında her hangi bir günah
    işleyenler ya da şehvetle yanıp tutuşanlar böyle yapmakla
    Hıristiyan özgürlüğünü zedelerler. Çünkü özgürlüğün
    amacı, tüm günlerimiz boyunca O'nun önünde kutsallıkta ve
    doğrulukta korkusuzca Rab'be hizmet edebilmemiz için
    düşmanlarımızın ellerinden kurtarılmış olmaktır.
    IV. Tanrı'nın düzenlediği bu güçler ve Mesih'in satın
    aldığı özgürlük, Tanrı tarafından yok etmek için değil, fakat
    karşılıklı olarak birbirimizi koruma ve desteklememizi sağlama
    amacını taşıdıklarından, Hıristiyan özgürlüğü bahanesiyle,
    ister devletsel, ister kilisesel olsun herhangi bir yasal güce ya da
    bu gücün yasal olarak kullanılmasına karşı çıkanlar,
    Tanrı'nın kurmuş olduğu bu düzene karşı direnmiş olurlar.
    Doğanın ışığına, ya da (gerek iman, gerekse tapınma ya da
    konuşma olsun) Hıristiyanlığın bilinen ilkelerine ve
    tanrısallığın gücüne aykırı olan bu gibi düşünceleri
    yayanlar ya da bu tür uygulamaları sürdürenler ya da kendi
    doğalarında veya onları yayıp, devam ettirmekle Mesih'in,
    Kilisesi'nde kurmuş olduğu dışsal huzur ve düzeni yıkıcı olan
    yanlış düşünce ya da uygulamalarda bulunan kişiler yasal olarak
    hesap vermeye çağrılabilirler ve bunu kilisenin yaptırımları
    takip edebilir.

    #28065
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXI
    Dini Tapınış ve Şabat Günü

    I. Doğanın ışığı, her şey üzerinde Rab ve Kadir olan, iyi olan
    ve herkese iyilik yapan ve bu nedenle tüm yürekle, ve tüm canla, ve
    tüm güçle korkulması, sevilmesi, övülmesi, çağrılması,
    güvenilmesi ve hizmet edilmesi gereken bir Tanrı olduğunu
    göstermektedir. Ne var ki; gerçek Tanrı'ya sunulan ibadet
    biçimi, Tanrı'nın kendisi tarafından belirlenmiş ve kendi
    açıklanan isteği ile sınırlanmıştır, öyle ki O'na,
    insanların hayal gücüne ve insansal şekillerle ya da Şeytan'ın
    ileri sürdüğü gözle görülen nesnelerle ya da Kutsal Yazı'da
    tanımlanmayan başka herhangi bir biçimlerde tapınılamaz.

    II. Dini tapınış yalnızca Tanrı'ya Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'a
    sunulmalıdır ve yalnızca O'na sunulmalıdır; meleklere, azizlere
    ya da başka bir yaratığa sunulamaz ve düşüşten bu yana ne bir
    aracı olmaksızın; ne de Mesih dışında başka herhangi birinin
    aracılığıyla yapılabilir.

    III. Şükranla birlikte sunulan dua, dini tapınışın özel bir
    parçası olup, tüm insanlarca yapılması Tanrı tarafından şart
    koşulmuştur ve kabul edilmesi için Oğul'un ismiyle, Ruhunun
    yardımıyla, O'nun iradesine uygun olarak, anlayış, saygı,
    alçak gönüllük, içtenlik, iman, sevgi, ve katlanışla; ve eğer
    sesli bir şekilde yapılıyorsa, kişi tarafından bilinen bir dilde
    dua edilmelidir.

    IV. Yasal olan şeyler için ve şu anda yaşamakta olan ya da bundan
    sonra yaşayacak olan her tür insan için dua edilebilir, fakat ne
    ölmüş olanlar, ne de ölüme götüren günahı işledikleri
    bilinen kişiler için dua edilebilir.

    V. Kutsal Yazılar'ın tanrısal bir korkuyla okunması, Söz'ün
    anlayış, iman ve saygıyla Tanrı'ya itaat ederek vicdanen
    dinlenmesi ve doğru bir şekilde vaaz edilmesi, lütuf dolu bir
    yürekten mezmurlar söylenmesi ve ayrıca Mesih tarafından verilmiş
    sakramentlerin doğru bir şekilde verilmesi ve layık bir şekilde
    alınması, olağan dini tapınışın parçalarıdır.

    VI. Ne dua, ne de dini tapınmanın diğer kısımları artık
    Müjde'nin altındadır. Bunun yanı sıra ne de Müjde'ye
    bağlıdır, ne de tapınışın yapıldığı yer veya yöneltildiği
    hedef onu daha kabul edilebilir kılar. Fakat Tanrı'ya her yerde,
    ruhta ve gerçekte; gündelik bir şekilde aile içerisinde olduğu
    gibi, gizlilikte, her bir kişi kendi başına tapınmalıdır; bu
    nedenle daha güçlü olarak genel toplantılarla da Tanrı'ya
    tapınılmalıdır, -ki bu toplantılar Tanrı tarafından Sözü ya da
    ilahi takdiri aracılığıyla yapılır- kişiler bunları yapmaya
    çağrıldıklarından tüm bunlar dikkatsizce ya da bilinçli olarak
    ihmal edilmemeli ya da bırakılmamalıdır.

    VII. Genel olarak, Tanrı'ya tapınış için uygun bir zaman
    diliminin bir kenara ayrılması doğanın yasası olduğundan, Tanrı
    da Sözü'nde, olumlu, ahlaki ve kalıcı bir buyrukla tüm
    çağlardaki tüm insanları buna bağlayarak, özellikle yedi günden
    birini, Şabat günü olması ve Kendisine takdis edilmesi için
    belirlemiştir ki bu da dünyanın başlangıcından Mesih'in
    dirilişine dek haftanın sonuncu günü olmuş; ve Mesih'in
    dirilişinden beri haftanın birinci günü olmak üzere
    değiştirilmiştir, -ki Kutsal Yazılar'da buna Rab'bin Günü
    adı verilir- ve dünyanın sonuna dek Hıristiyan Şabat'ı olarak
    tutulmalıdır.
    VIII. Bu nedenle, kişilerin yüreklerini uygun bir şekilde
    hazırlamasından ve güncel işlerini daha önceden ayarlayıp,
    düzenlemesinden sonra yalnızca tüm işlerinden, sözlerinden, ve
    dünyasal iş ve etkinliklerine ilişkin düşüncelerinden gün
    boyunca kutsal bir dinlenmeye çekilmesiyle değil, fakat tüm bu
    zamanı toplu ve kişisel Tanrı tapınışında ve yapılması gerekli
    olan ve diğer merhamet eylemlerini yapmakla geçirmeleriyle bu Şabat,
    Rab'be takdis edilmiş olur.

    #28066
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXII
    Evlilik ve Boşanma

    I. Evlilik tek bir erkek ve tek bir kadın arasında olmalıdır: Ne
    erkeğin ne de kadının kendisine aynı anda birden fazla eş alması
    yasaldır.

    II. Evlilik, kadının ve kocanın karşılıklı yardımda
    bulunmaları, insan ırkının yasal yollardan çoğalması; ve
    murdarlığın engellenmesi için düzenlenmiştir.

    III. Kendi yargılarıyla rıza gösterme yetisinde olan her tür insan
    evlenebilir. Ancak yalnızca Rab'de evlenmek Hıristiyanların
    sorumluluğudur. Bu nedenle, gerçek Protestan inancını ikrar eden
    kişiler, gerçek imanı ikrar etmeyenlerle evlenmemelidirler. Aynı
    şekilde, tanrısal kişiler, hayatlarında açıkça büyük
    kötülüklerde bulunan ya da ölüme götüren sapkın öğretileri
    benimseyen kişilerle evlilik aracılığıyla aynı boyunduruk altına
    girmemelidirler.

    IV. Evlilik, Söz'ün yasakladığı şekilde akraba bağları
    içinde gerçekleşmemelidir. Bu tür ensest evlilikler, kadın ve
    erkeğin karı ve koca olarak yaşamalarını sağlamak üzere hiçbir
    insan yasası ya da insanların çıkardığı kanunlara ya da her iki
    tarafın isteğine dayandırılarak gerçekleştirilemez.

    V. Antlaşan çiftlerin evlilikten hemen önce cinsel ahlaksızlıkta
    bulunmaları ya da başkalarıyla zina etmeleri durumunda masum olan
    tarafa antlaşmayı bozması için haklı bir sebep verir. Evlilikten
    sonra zina işlenmesi durumunda ise masum olan tarafın boşanma yoluna
    gitmesi ve boşanmadan sonra, sanki boşadığı eşi ölmüş gibi
    başka bir kişiyle evlenmesi yasaldır.
    VI. Adem'in günahından dolayı ortaya çıkan insanın
    bozulmuşluğu, Tanrı'nın evlilik aracılığıyla
    birleştirdiklerini geçersiz sebeplerden ayırmayı amaçlasa da, zina
    ya da kasti olarak terk edilme gibi durumlar dışında, Kilise ya da
    devlet tarafından hiçbir şekilde çözüm bulunamayacağından,
    evlilik bağının çözülmesi için yeterli sebep oluşturmaz: Bu
    durumda halk önünde ve düzenli şekilde işlemler yapılmalıdır ve
    bu durumla ilişkili olan taraflar kendi iradelerine ve bilgeliklerine
    bırakılmamalıdır.

    #28067
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXIII
    Kilise

    I. Gözle görülmeyen evrensel kilise, Baş olan Mesih'in yetkisi
    altında geçmişte, şu an ve gelecekte toplanan tüm seçilmişlerden
    oluşur. Kilise her şeyi dolduranın doluluğu; O'nun eşi ve
    bedenidir.

    II. Gözle görülen kilise de, müjdenin yetkisi altındadır. (Bu
    kilise, önceden yasa altında olanlar gibi tek bir ulusla kısıtlı
    değildir). Bütün dünyada aynı gerçek inancı benimsemiş
    olanlardan oluşur. Kilise, Rab İsa Mesih'in krallılığıdır;
    Tanrı'nın evi ve ailesidir. Mesih dışında bir kurtuluş
    olanaksızdır.

    III. Gözle görülen bu Evrensel kiliseye Mesih, bu yaşamda
    dünyanın sonuna kadar kutsalların toplanması ve yetkinleştirilmesi
    için Tanrı'nın hizmetini, Kutsal Yazılar'ı, ve sakramentlerini
    vermiştir. Vaadi uyarınca Kendi varlığıyla ve Ruhuyla, bunları
    yerine getirmeye yeterli kılar.

    IV. Bu Evrensel kilise bazen daha fazla bazen daha az görünür
    olmuştur. Bu Kilisenin üyeleri olan bazı Kiliseler, Kutsal Kitap
    doktrininin öğretilmesine ve kabul edilmesine, buyruklara uyulmasına
    ve tapınma toplantılarına göre daha az, ya da daha fazla paktır.

    V. Gökyüzünün altındaki en pak kiliseler bile hem yanlışlığa
    hem de karışıklığa açıktır; bazıları öylesine
    bozulmuşlardır ki, artık Mesih'in kilisesi değil Şeytan'ın
    havraları haline gelmişlerdir. Ancak her şeye rağmen, yeryüzünde
    Tanrı'ya, O'nun isteğine göre tapınan bir kilise daima
    varolacaktır.
    VI. Kilisenin, Rab İsa Mesih'ten başka bir başı yoktur.
    Roma'daki Papa da, hiçbir şekilde bu Kilise'nin başı olamaz.

    #28068
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXIV
    Hıristiyanlar'ın Birlikteliği

    I. Başları olan İsa Mesih'le, O'nun Ruh'u aracılığıyla
    iman yoluyla birleşmiş olan tüm kutsallar, O'nunla birlikte
    lütfunda, acılarında, ölümünde, dirilişinde ve yüceliğinde
    paydaşlık içersindedirler ve birbirlerine sevgiyle bağlı
    olduklarından, armağanlarını ve lütuflarını paylaşırlar. Hem
    içsel hem de dışsal insanda, birbirlerinin iyiliği için ister
    özel ister halk arasında olsun, gerekli sorumlulukları yerine
    getirmekle yükümlüdürler.

    II. Kutsallar, inançları gereği, tapınmada ve kendilerinin ruhsal
    gelişimine katkıda bulunan diğer eylemleri yaparken ve ayrıca
    kendilerine has farklı armağan ve gereksinimlerine göre birbirlerini
    dışsal konularda rahatlatırken kutsal bir paydaşlık ve birlik
    oluşturmalı ve bunu korumalıdırlar. Öyle ki bu beraberlik, Rab
    İsa'nın adını anan bütün insanlara her yerde sunulmalıdır.
    III. Kutsalların Mesih'le olan bu beraberlikleri, onları Tanrısal
    özyapının ortakları yapmaz ya da bu anlamda Mesih'le eşit
    kılmaz. Bu anlam saygısızlık ve küfür anlamına gelir. Ne de
    kutsalların birbirleriyle olan bu beraberlikleri, her birinin özel
    olarak sahip olduğu mal varlığındaki ünvan ya da saygınlığı
    ortadan kaldırır ya da bozar.

    #28069
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXV
    Sakramentler

    I. Sakramentler, lütuf antlaşmasının kutsal sembolü ve
    mühürleridir, Mesih'i ve O'nun sağladığı yararları temsil
    etmek; ve O'na olan ilgimizi onaylamak amacıyla Tanrı'nın
    kendisi tarafından oluşturmuştur. Ayrıca, Kiliseye ait olanlarla,
    dünyanın geri kalan kısmına ait olanlar arasında gözle görünür
    bir farklılık yaratmak ve onları Tanrı Sözü'ne uygun bir
    şekilde Tanrı'nın Mesih'teki hizmetine köklü bir şekilde
    dahil etme amacını taşırlar.

    II. Her sakramentte, sembol ile simgelenen şey arasında ruhsal bir
    bağ, ya da sakramental bir birlik bulunmaktadır, öyle ki, birinin
    adı ve etkisi, diğerine atfedilir.

    III. Sakramentler de ya da sakramentlerin uygun şekilde kullanımı
    sonunda verilen lütuf, bunların içindeki her hangi bir güç
    aracılığıyla verilmez; ne de her hangi bir sakramentin etkisi bu
    sakramenti uygulayan görevlinin kutsallığına ya da uygulamadaki
    amacına bağlıdır. Fakat Ruh'un işleyişine, ve bu
    sakramentlerin uygulanmasını onaylayan buyruğu ve bu sakramentleri
    layık bir şekilde alanlara verilen bereket vaadini içeren söze
    bağlıdır.

    IV. Rab'bimiz Mesih tarafından Müjde'de verilen yalnızca iki
    sakrament bulunmaktadır; yani, Vaftiz ve Rab'bin Sofrası'dır.
    Bunların da hiçbiri Söz'ün yasal olarak atanmış görevlileri
    dışında hiç kimse tarafından uygulanamaz.
    V. Eski Antlaşma'da, ruhsal şeylerin simgelendiği ve
    açıklandığı sakramentler, Yeni Antlaşma'dakilerle aynı öze
    sahiptiler.

    #28070
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXVI
    Vaftiz

    I. Vaftiz, İsa Mesih tarafından verilmiş Yeni Antlaşma'ya ait bir
    sakramenttir ve vaftiz olan kişinin yalnızca gözle görülen
    Kiliseye kati katılışını göstermekle kalmaz; fakat aynı zamanda
    kişi için Mesih'e aşılanışının, yenilenişinin,
    günahlarının bağışının ve İsa Mesih aracılığıyla
    kendisini Tanrı'ya vererek yeni bir yaşam sürmeye başlamasının
    ve lütuf antlaşmasının işareti ve mührüdür. Bu sakrament,
    Mesih'in buyruğu uyarınca Kilisesinde dünyanın sonuna dek
    uygulanmalıdır.

    II. Bu sakramentte kullanılacak olan dışsal unsur su olup, vaftiz
    olacak kişi, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla, yasal olarak
    kilise tarafından atanmış bir kilise ihtiyarı tarafından tamamen
    suya batırılarak vaftiz edilmelidir.

    III. Kutsal Yazılar'da olduğu gibi vaftiz olacak kişinin suya
    batırılması şarttır. Kişinin üzerine su dökerek ya da su
    serperek yapılan vaftiz doğru olmaz.

    IV. Yalnızca Mesih'e iman ve itaat eden kişiler vaftiz olabilir.
    Mesih'e iman etmeyenler vaftiz olamaz. Mesih'e iman edip
    Hıristiyan olan kişilerin çocukları ve bebekleri bilinçli bir
    şekilde iman edinceye kadar vaftiz olamazlar.

    V. Tanrı'nın buyruğunu küçümsemek ya da göz ardı etmek
    büyük bir günah olsa da, bir kişinin vaftiz olmaksızın yeniden
    doğmasının, ya da kurtulmasının mümkün olmaması anlamında
    lütuf ve kurtuluş vaftize ayrılmaz bir şekilde bağlı değildir.
    Diğer taraftan da vaftiz olan her kişinin yeniden doğmuş olduğunu
    kesin olarak söylemek mümkün değildir.
    VI. Vaftiz sakramenti herhangi bir kimseye tek bir kez
    uygulanmalıdır.

    #28071
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXVII
    Rab'bin Sofrası

    I. Rab'bimiz İsa, ele verildiği gece kendi bedeninden ve kanından
    oluşan, Rab'bin Sofrası adı verilen, Kendini kurban olarak
    sunmasının ve ölümünün kalıcı olarak hatırlanması amacıyla
    dünyanın sonuna dek Kilisesi'nde uygulanması; bunun gerçek
    imanlılara getirdiği tüm yararların mühürlenmesi, onların ruhsal
    beslenmesi ve O'nda büyümesi, O'na borçlu oldukları tüm
    sorumluluklara daha kökten sarılmaları; O'nun gizemli bedeninin
    üyeleri olarak O'nunla ve birbirleriyle olan paydaşlıklarının
    bağı ve andı olması için bu sakramenti verdi.

    II. Bu sakramentte, Mesih ne Babasına sunulur, ne de dirilerin ve
    ölülerin günahlarının bağışlanması için gerçek bir kurban
    verilmektedir. Fakat bu, Kendisini, Kendisi aracılığıyla, çarmıh
    üzerinde, tüm zamanlar için geçerli olmak üzere tek bir defa
    sunuşunun yalnızca anılmasıdır: Bu tören, Mesih'in kendisini
    herkesin uğruna çarmıhta tek bir kez sunmasının yalnızca
    anılması ve Mesih'in tüm bu yaptıkları için Tanrı'ya ruhsal
    sunu olarak verilmesidir. Bu nedenle Papalığa ait olan Missa
    (onların deyişiyle) kefareti, Mesih'in tüm seçilmişleri uğruna
    tek bir kez kurban oluşunu derin bir şekilde zedelemektedir.
    (Katolikler şarabın ve ekmeğin gerçekten de, fiziksel bir şekilde
    Mesih'in kanı ve bedeni şekline dönüştüğüne ve her ayinde
    Mesih'in yeniden kurban edildiğine inanırlar.)

    III. Rab İsa, bu sakramentte Kendi buyruğunu insanlara duyurması;
    dua edip, ekmek ve şarap öğelerini kutsaması, ve böylece onları
    günlük kullanıştan alıp, kutsal kullanış için ayırması;
    ekmeği alıp bölmesi, kaseyi alıp (kendileri de dahil olmak üzere)
    o anda toplulukta bulunmayanlara değil fakat bu sofraya katılanlara
    her ikisini de vermesi amacıyla Rabbin seçmiş olduğu ihtiyarlar
    atamıştır.

    IV. Yalnızca özel Missa ayinleri(Katolikler'e ait), ya da bu
    sakramenti yalnızca bir Rahip ya da başka bir şey aracılığıyla
    almak; Tanrı halkına vermeyi reddetmek, içindeki unsurlara
    tapınmak, yücelterek hayranlıkla ortalıkta gezdirmek, sahte dini
    kullanım için kullanmak gibi davranışların hepsi bu sakramentin
    doğasına ve Mesih'in buyruğuna tümüyle aykırıdır.

    V. Bu sakramentin Mesih tarafından buyrulan amaca uygun olarak
    kullanılmak üzere ayrılan dışsal unsurları, çarmıha gerilmiş
    Mesih'le öyle bir ilişki içersindedir ki bazen, gerçekten ancak
    yalnızca sakramental olarak, temsil ettikleri gerçeklerin adıyla
    çağrılırlar, ki bunlara Mesih'in bedeni ve kanı denir; bununla
    birlikte, öz ve doğa olarak, halen daha önce oldukları gibi
    gerçekten ve yalnızca ekmek ve şarap olarak kalırlar.

    VI. Ekmek ve şarabın, rahibin kutsamasıyla ya da başka herhangi bir
    şekilde Mesih'in bedenine ve kanına dönüştüğü öğretisi
    (buna madde dönüşümü adı verilmiştir), yalnızca Kutsal Yazıya
    aykırı değil, mantık ve sağ duyuya bile terstir ve bu sakramentin
    doğasını hiçe saymış; çeşitli batıl inançlara ve hatta
    iğrenç putperestliğe neden olmuştur.

    VII. Bu sakramentteki görsel unsurları dışsal olarak almış layık
    kişiler, böylece, çarmıha gerilmiş olan Mesih'ten ve O'nun
    ölümünün tüm yararlarından iman aracılığıyla içsel olarak,
    gerçekten, ancak dünyasal ya da bedensel olarak değil, ruhsal olarak
    alır ve beslenirler: Mesih'in bedeni ve kanı, böylece, fiziksel ya
    da dünyasal olarak ekmek ve şarabın içinde, onlarla beraber ya da
    onların altında değildir; bunun yanında bu sakramente
    katılanların dışsal algılarının bu unsurları algılaması gibi,
    gerçekten ancak ruhsal olarak bu kişilerin imanlarına bu beden ve
    kan açık şekilde görünmektedir.
    VIII. Ne yaptıklarının farkında olmayanlar ve kötü insanlar, bu
    sakramentteki dışsal unsurları alsalar bile, bunların
    simgeledikleri şeylere ortak olmamaktadırlar; ancak layık olmayarak
    bu sofraya geldiklerinden, Rab'bin bedenine ve kanına karşı suç
    işlemekten suçludurlar ve kendi üzerlerine lanet getirirler. Bu
    nedenle tüm imansız ve tanrısızlar O'nunla paydaşlıktan tat
    alma konumunda olmadıklarından, Rab'bin sofrasına da layık
    değildirler ve Mesih'e karşı büyük bir günah işlemeden, bu
    durumlarıyla bu kutsal gizlerden alamazlar, ya da katılmalarına
    izin verilmez.

    #28072
    Anonim
    Pasif

    BÖLÜM XXVIII
    Kilise Disiplini

    I. Kilisenin Kralı ve Başı olarak Rab İsa, ülke hükümetinden
    ayrı olarak, Kilise ihtiyarlarının elinde olmak üzere bir yönetim
    şekli belirlemiştir.

    II. Kutsal Yazılar'da kilise ihtiyarlarına kapsamlı yetkiler
    verilmiştir. Dolayısıyla bir kişinin günahlı olup olmadığını
    belirleme; günahlarından ısrarla tövbe etmeyen kişilere hem Söz
    hem de disiplin aracılığıyla kilise topluluğuna ait olmanın
    verdiği ayrıcalıkları kapatma; ve tövbeli günahlılara ise
    Kurtuluş Müjdesi'nin hizmetiyle ya da durum gerektirirse disiplin
    altından çıkarma yoluyla Göklerin Krallığı'nın (Kilisenin)
    kapılarını onlara açma yetkisi verilmiştir.

    III. Kilise disiplini, suç işleyen kardeşleri yeniden kazanmak,
    başkalarının benzer suçları işlemekten caydırmak, bütün
    bedeni etkisine alabilecek olan o kötü mayayı temizlemek, Mesih'in
    onurunu ve Müjde'nin kutsal tanıklığını aklamak, Tanrı'nın
    antlaşmasının ve mühürlerinin kötü kişiler tarafından
    kirletilerek zedelemesi durumunda Kilisenin üzerine haklı olarak
    gelebilecek olan Tanrı'nın öfkesine engel olmak için gereklidir.
    IV. Bu amaçlara daha sağlıklı bir şekilde ulaşılabilmesi için
    kilisenin ihtiyarları bu işlemi öğüt verip, uyararak, daha sonra
    bir süre için Rab'bin Sofrası'ndan men ederek ve suçun
    doğasına ve kişinin önceki davranışlarına göre kiliseden atma
    yoluna gitme şeklinde uygulamalıdır.

15 yazı görüntüleniyor - 16 ile 30 arası (toplam 33)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.