Yehova Şahİtlerİnce Yapilan "kutsal Metİnler- İncİl" Çevrİsİ GÜvenİlİr Mİdİr?
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
26. Ağustos 2007: 21:34 #24362AnonimPasif
Ocak 2005'te Yehova Şahitleri Türkçe olarak “Kutsal Metinler-İncil” (KM.-İ.) başlığıyla yeni bir İncil çevrisini yayınladı. Bu çevri belibaşlı dillerde “New World Translation of Holy Scriptus” (Kutsal Metinlerin Yeni Dünya Tercümesi) olarak bilinen çevrinin yalnızca İncil kesimiydi. Kitap'ın basımı oldukça kaliteli, çeviri de oldukça açık ve anlaşılırdır. Kısa bir sözcük dizini ve Yehova şahitlerinin temel öğretilerini içeren sohbet konuları da ek bilgi biçiminde sonda sunulmaktadır.
Önsözde bu çevrinin Westcot ve Hort' un Yunanca metnine dayanıldığı ve bunun en eski Yunanca elyazmalarıyla uyumlu olduğu belirtilir. “Kutsal Metinler- İncil” çevrisinin “Yunanca metne olabildiğince bağlı kalınarak yapılıp kaynak olarak da birçok farklı eserden yararlanıldığı” vurgulanır. Aynı zamanda bu çevriyi hazırlayanların Tanrı'nın ''düşüncelerini ve bildirilerini olabildiğince doğru aktarmak konusunda O'na karşı özel bir sorumluluk hissetikleri'' dile getirilir.
Bu açıklamalar okuyucularda sözkonusu çevri ve çevirmenlerin güvenilirliği konusunda oldukça güvenlik duygusu sağlıyor. Cemiyetin diğer yayınlarında da bu çevrinin aslına uygunluğu, güvenilirliği ve diğer çevrilerden üstünlüğü her fırsatta övgüyle vurgulanır. Bu kısa araştırmada bu konuya eğilip yapılan bu iddiaların doğru olup olmadığını inceleyeceğiz.
Kutsal Kitap Hristiyan inancının üzerinde kurulduğu temel dayanaktır. Kuşkusuz Kutsal Kitap'ın yazılmış olduğu İbranice veya Yunanca dillerinden konuşulan dillere doğru biçimde çevrilmesi de son derece önemlidir. O kesinlikle herhangi bir teşkilatın veya kilisenin kendilerine özgü öğreti ve uygulamalarıyla örtüşecek biçimde çevrilmemeli. Herhangi bir teşkilata veya kiliseye özgü görüş veya öğretiler çevriye sızdırılmamalıdır. Bireysel ya da teolojik görüşümüzle çelişir durumdaki sözler de kesinlikle görüşlerimizle uysun diye çıkarılmamalı yada çarpıtılmamalıdır. İsa Mesih bu tür girişimlerde bulunan kişileri ürkütücü bir yargının beklediğini duyurur (bkz. Vahiy 22:18-19).
Neden böyle bir araştırma?
Yehova Şahitleriyle veya başka bir mezhebin takipçileriyle konuşurken özellikle üzerinde durduğum üç temel konu vardır: Bunlar herhagi bir dinsel akımın gerçekliğini anlamakta anahtar ve testsel bir rol oynar.
1. Mezhebin veya tarikatın Kutsal Kitap'a verdiği değer ve yer.
2. Mesih'e verdiği değer ve yer.
3. Kurtuluş konusuna verdiği değer ve yaklaşım.
Bunlar gerçeği yalandan ayırt etmemize yardım eden anahtar konulardır. Kutsal Kitap gerçek Tanrı inancının özü ve kaynağıdır. Tanrı'ın Kutsal Ruh'uyla ilham edilerek kayda geçirilmiştir (bkz. 2Tim. 3:16-17). Her inanç ve uygulama sadece onunla saptanmalı, her durumda tek ve son yetki o omalıdır. Sözleri, açıklamaları çeviri yada başka yazılarda çarptırılmadan olduğu gibi sunulmalıdır. Kutsal Kitap'a yapılan saldırı, çarpıtma eylemleri doğrudan onu esinleyen Tanrı'ya yöneliktir ve kynağını karanlıklar dünyasının başkanı şeytanda bulur. Kuşkusuz bazı insani sınırlar, çeviri güçlükleri yada bir sözün geniş farklı anlamlar içermesi nedeniyle kasıtsız yapılan çeviri hatları bunun dışındadır. Bunlar daha sonraki basımlarda revize edilerek düzeltilmekte ve hatalar giderilmektedir. Y. Şahitleri de ilk bakışta bu konuda bizimle aynı görüşü paylaşır gibi görünmekte. Ama uygulamaya bakıldığında bu temel inançtan oldukça uzaklaştıkları gözlenmekte. Gerçekte Y. Şahitleri Kutsal Kitap'la ilgili yaptığı bazı açıklamalarla ve Kutsal Kitap'a karşı takındığı tutumla onu yermektedir. Bazı örneklere bakalım:
YEHOVA ŞAHİTLERİNİN KUTSAL KİTAP'I YERMELERİ
Y. Şahitlerinin Kutsal Kitap'ı yermesini, yetkisini aşağılamasını ilk olarak teşkilatlarına vermiş oldukları aşırı bağlılıkta görmekteyiz. Tanrı'nın yeryüzünde kullandığı tek kanal ve peygamberi olarak kabul ettikleri teşkilat, onlara göre Kutsal Kitap gerçeklerini en doğru biçimde anlayıp yorumlayan tek seçilmişlerdir. “Sadık ve basiretli köle” adlandırılıp “144.000” kişiden oluştuğu bildirilen bu grup Yehova Tanrı tarafından özel yetki ve ayrıcalıklarla donatılmıştır. Yayınlar ve kitaplar aracılığıyla bu kanalla iletişimde olmaksızın ve onların yetkisini tanınmaksızın kimse Kutsal Kitap'ı ve bildirilerini kavrayamaz. Bu nedenledir ki yayınlarda Kutsal Kitap'ın sürekli kendi yayınları eşliğinde okunması, incelenmesi ve anlaşılması gerektiği vurgulanır. Bu yaklaşım doğalıkla Kutsal Kitap'ın tek yeterli yetki oluşunu zedelemekte onun insanları kurtuluşa ve gerçeğe kılavuzlama yetisine de gölge düşürerek yermektedir. Bu konuda daha fazla bilgi için “Tarih ve Kutsal Kitap ışığında Yehova Şahitleri” kitabının 159-171 sayfalarına bakınız.
Yehova Şahitlerinin Kutsal Kitapı yermesini, yetkisini aşağılamasını yaptıkları “Kutsal Metinler- İncil” çevrisinde de gözlemekteyiz. Bu çeviri kesinlikle tarafsız ve objektif bir çeviri değildir. Kasıtlı biçimde eklenmiş çıkarılmış ya da anlmından çarptırılmış birçok ayet bulunmaktadır. Çeviri tamamen Y. şhitlerinin teolojik bakışı açısından öğretilerini destekler mahiyettedir. Kendi inançlaıyla bağdaşmayan birçok ayet öğretileriyle çelişmeyecek ve hatta onları onaylayabilecek bir duruma dönüştürülmüştür.
Günümüzde Katolik ve Protestanlarca yapılmış birçok Kutsal Kitap çevrileri bulunmaktadır. Kuşkusuz bunlar da tümden kusursuz değildir. Bazen kullanılan terim veya vurgulamalar çevirmen kiliselerin teolojik etkisinde olduğu hissedilebilmektedir. Ama asıl Yunancaya dayanılarak sadık bir çeviri yaptığını ileri süren bir kilisenin Yehova Şahitleri kadar ileri gidip metinleri çarpıttıklarına ve inançlarıyla örtüştürmeye çalışmalarına hiçbir çeviride tanık olmadım. Hatalı çevriler birçok kez gözden geçirilerek yeniden uyarlanmakta ve aslına uyulmaya çalışılmaktadır. Oysa YŞT ilk olarak 1949 yılında yaptığı Kutsal Kitap'ın ingilizce 'Yeni Dünya Tercümesi' ni esas alarak, en son bulgu ve verileri bile gözardı ederek 40-50 sene önceki pozisyonunda diretmektedir. Her ne kadar ingilizce gibi bazı önemli dillerde yaptıkları çevrileri revizyonlu biçimde yayınladıysa da aslında inançlarıyla çelişebilecek hiçbir ayete dokanılmayıp aynı yanılgılar şimdiye dek süregelmektedir.
Kutsal Kitap'ın birçok uzman çevirmeni Yehova şahitlerinin yapmış olduğu bu çevri konusunda özetle şunları söyler: Çeviri genelde anlaşılır ve güzel ama doktrinsel konulardaki birçok ayetler tümden teşkilatın görüşüne göre uyarlanmıştır. Çeviri Yehova Şahitleri teşkilatının öğreti ve düşünce yapısını yansıtmaktadır. Türkçe “Kutsal Metinler-İncil” çevrisinin de bu doğrultuda çarpıtılarak yapıldığı belirgin bir gerçektir. Şimdi bunu belgeleyen bazı kanıtları inceleyelim.
1. “KUTSAL METİNLER – İNCİL” ÇEVRİSİ 'YEHOVA' İSMİNİN 237 KEZ İNCİL KESİMİNE EKLER
'Kutsal Metinler-İncil' çevrisini okurken dikkatimizi çeken ilk nokta ' Yehova' isminin daha Matta'nın birinci bölümünden itibaren bu çevriye 237 kez sokulmasıdır. Tetragramasyon şekliyle (YHWH) bu ismin Eski Antlaşma yazılarında yaklaşık yedi bin kez geçtiği bir gerçektir. Fakat Yeni Antlaşma'nın asıl Yunanca yazılarında da acaba bu isim geçmekte midir? Tarihsel bulgu ve verilerin ışığında bu soruya verdiğimiz yanıt kesin bir 'hayır'dır. Elde bulunan 5.000 asıl Yunanca elyazmalarının HİÇ BİRİNDE bu isim bir kez bile geçmemektedir. Tüm İncil uzmanları bu konuda aynı görüştedir. Bu durumda sorulabilir: neden Yehova şahitleri Kutsal Kitap'ın İncil kesimine bu ismi 237 kez eklemiştir? Bunu özellikle şu üç düşünceyle açıklayabiliriz.
1. Teşkilatın 1931 yılından bu yana taşıdığı ve Tanrı'dan almış olduğunu ileri sürdüğü 'Yehova şahitleri' ismiyle bağlantısı. Bu ismi İncil kesimine eklemekle Yehova Şahitleri aslında okuyucularla kendi teşkilatları arasında psikolojik bir bağ oluşturmayı amaçlıyor.
2. Yehova ismini İncil kesimine eklemenin bir nedeni de Teşkilatın İsa Mesih'nın tanrılığına ve üçlü-birliğe karşı duyduğu hınçtır. Bununla şahitler Mesih'i Tanrı'dan ve tanrılıktan uzak tutmak ve okuyucuların düşüncesinde üçlü birlik inancına karşı zemin oluşturmayı hedef edinmektedir. (Bu konuyu ileride inceleyeceğiz)
3. Bu ismin İncil'e eklenilişin bir diğer nedeni de şahitlerinin bu isme verdiği aşırı değerin çarpık etkisidir. Öğretileri uyarınca teşkilat yayınlarında bu isim üzerinde sürekli durarak bunun kullanılmasını kurtuluşun bir koşulu olduğunu ileri sürer. Tanrıca işitilmenin önemli bir koşulu bu isimle Tanrı'ya dua etmektir. Onlar için gerçek tapınışın bir özelliği de bu ismi kullanmaktır. Tanrı'ya bu isimle tapınmayanlar putperest, sapkın durumundadırlar.
Yehova Şahitlerinin 'Yehova' ismini İncile sokmalarının gerisinde yatan üç niyet işte budur. Kuşkusuz şahitler düşüncelerindeki bu üç gizli niyeti bilgece ve ruhani gibi görülen bazı açıklamalarla kamufle etmeye çalışırlar. Sözkonusu çevrinin önsözünde bu konuda şunlar belirtilir:
“Kutsal Metinler-İncil çevrisinin ana metninde, Tanrı'nın eşsiz ismi olan “Yehova” 237 kez geçmektedir. Bunun nedeni bazı fotoğraflarla birlikte Ek 1'de gösterilmektedir. Tanrı'nın adının kutsal kılınması büyük önem taşır ve kurtuluş için herkesin O'na adıyla yakarması gerekir. Bu gerçek göz önünde tutularak, çeviride Tanrı'nın özel adına Kutsal Metinler içindeki haklı yeri geri verilmiştir.- Matta 6:9; Romalılar 10:13″.
Daha bu açıklamada doğrudan ciddi bir çarpıtmayla karşı karşıyayız. Önce öğretileri uyarınca kurtuluş için Tanrı'ya “adıyla yakarmak gerek” tiği vurgulanıyor ardından da bunu desteklemek için Romalılar 10:13 ayetleri gösteriliyor. Teşkilat bu ayeti şöyle çeviriyor:
“Çünkü, 'Kim Yehova'ya adıyla yakarırsa kurtulacaktır”.
Oysa asıl Yunancada kesinlikle 'Yehova'ya adıyla yakarmaktan' değil ama ' Rabbin adını çağırmaktan' söz edilir. Aradaki fark büyüktür. Birisi adıyla Tanrı'ya yakarmayı diğeri de Tanrı'nın kendisini, kişiliğini ve varlığını temsil eden adına yakarmayı dile getiriyor. Kuşkusuz bu yorum Şahitlerin tanrısal ismin kullanılmasıyla ilgili öğretilerine tümden örtüşmektedir. Şahitlerin fransızcada yaptığı çeviri bile Yehova'ya adıyla yakarmaktan değil ama adını çağırmaktan söz eder. Durum böyleyken türkçesinin daha uç bir çeviri izlemesi ilginç ve düşündürücüdür. Hangi çevri olursa olsun bu ayeti “Yehova'ya adıyla yakarma” biçiminde çevrilmesi Yunanca asıl metinlerine aykırıdır.
İsmin kullanışını kurtuluşun bir koşulu olarak ileri sürmek de İncil gerçeklerini gözardı etmektir. Kurtuluş bir ismin kullanılması ya da telleffuz edilmesiyle değil Mesih'e iman etmekle, inayet aracılğıyladır (Efs. 2). İsmin kullanılışı kurtuluşun bir koşulu olsaydı bunun teleffuz biçimi asla kaybolmayacak, İsa Mesih ve öğrencilerince de kesinlikle kullanılacaktı. Aynı zamanda İncil kesiminde bu isim muhafaza edilecek ve Pentikost günü de inanlıların yaşamına yerleşen Kutsal Ruh inanlıları “Abba Baba” diye değil 'Yehova' olarak dua etmeye yönlendirecekti (Geniş bilgi için bkz. Tarih ve Kutsal Kitap'ın ışığında Yehova Şahitleri kitabının ,,,, sayfalarına)
Önsözde 'Yehova' isminin İncil'e sokulması konusunda dikkatimizi çeken başka önemli bir açıklama da “çeviride Tanrı'nın özel adına Kutsal Metinler içindeki haklı yerin geri verilmiş” olması ifadesidir. Bununla bu ismin önceleri asıl Yunanca İncil'de bulunduğu ama daha sonradan hatalı biçimde kaldırıldığı, şimdiyse kendilerinin bu ismi İncil'e ekleyerek gereken haklı yerin geri veildiği dile getiriliyor. Gönderme yaptıkları Ek 1'e baktığımızda bu konuda daha geniş açıklama buluyoruz.
Burda “asıl Yunanca metninin şu anda var olan elyazmalarında Tanrı'nın isminin bulunmadığı” bildiriliyor. Ama buna rağmen ismi İncil'e ekleme eylemlerini doğrulamak amacıyla şu tezleri ileri sürüyorlar:
1. Şahitler Eski Antlaşma'da yaklaşık yedi bin kez kullanılan tanrısal ismin ''Yunanca metninde ansızın kaybolmasını'' bir tutarsızlık olarak görmekte. Bu tutarsızlığı ortadan kaldırmak ve uyumu sağlamak için de tanrısal ismi İncil'e ekliyorlar! Ama İsa Mesih böyle bir ekleme eylemini tümden yasaklayıp yargılarken hangi cüretle Y. şahitleri böyle bir şeye kalkışabiliyor?(bkz. Va. 22). Şahitler bu ekleme eyleminden korkacaklarına kendilerini Tanrı'nın yersel temsilcileri konumunda bunu yapmaya yetkili görüyor. Bu ismi 237 kez İncil'e eklemekle böbürlenecek kadar da ileri gidiyorlar!
2. Şahitler Ek 1'de tanrısal ismi İncil'e ekleme eylemlerini doğrulamak amacıyla yine şunları ileri sürer:
“Uzun bir süre, Tanrı'nın isminin şu anda elimizde olan elyazmalarında bulunmamasının Yunanca Septuagint'te de (Yetmişler, LXX) olmamasından kaynaklandığı” düşünüldüğü ama aslında bu isminin Tetragramasyon biçimiyle ilk ve asıl Septuagint'te kullanıldığı vurgulanııor. Buna destek olarak da sayfa 410'da ismin geçtiği Septuagint'e ait 12 fragmanın kopyaları gösterilir. Bununla Teşkilat, İsa'nın ve öğrencilerinin elinde Tanrı'nın ismini içeren Yunanca Septuagint'in bulunduğunu ve “oradan alıntı yaparken bu ismi alıntıdan çıkarmış olmalarının mümkün olmadığını” belirtir (sf. 412).
Septuagint'le ilgili bir gerçeği Y. Şahitlerinin gözardı ettiğini belirtmemizde yarar vardır. MÖ üçüncü yüzyılda başlanan bu Yunanca çevirinin diaspora Yahudileri için ve aynı zamanda putperest milletler için olmak üzere gerçekte birkaç versiyonu yapılmıştı. Üçüncü yüzyılın sonunda Aquila, Theodotion ve Simmque tarafından yapılmış üç Yunanca version kullanımdaydı. Uluslar için yapılan klasik çeviride Tanrı'nın ismi bulunmazken Yahudiler için yapılan versiyonlarda bu isim Tetragramasyon biçimiyle kullanılmaktaydı. Uluslar için yapılan çevride Tanrı'nın ismi YHWH yerine RAB anlamına gelen KİRYOS kullanılmıştır. Bu yüzdendir ki, günümüzün bazı çevirmenleri de onların örneğini izleyerek Tanrı'nın ismini Eski Antlaşma yazılarında RAB olarak çevirir. Ek 1'deki 12 fragmana gelince bunlar Septuagint'in yaygın klasik çevirileri değil ama Yahudiler için yapılmış versiyonların kopyaları olduğu uzmanlarca onaylanmıştır. Cemiyet'in bunları Septuagint'in asıl Yunanca çevirisinin kopyaları olduğunu bildirmesi gerçeğin bir çarptırılışıdır. İlginçtir ki, birkaç fragman dışıda Tanrı'nın ismini içeren Yunanca Eski Antlaşma versiyonları zamanla kaybolmuş fakat diğerleriyse zamanımıza dek süregelmiştir. Septuagint'in tanrısal ismi içermeyen kopyaları genel biçimde kabul görmüş ve yayılarak yetkili bir versiyon durumuna gelmiştir. Mesih ve öğrencilerinin geniş çapta kabul görmüş bu versiyonları kullandığı gerçeğe daha yakın görünüyor.
Y. Şahitleri her ne kadar Eski Antlaşma'daki tanrısal ismin Yeni Antlaşma'ya 'Rab' (Kuriyos) olarak aktarılmasını büyük bir tutarsızlık ve hata nitelese de tüm veriler bunun tersine tanıklık etmektedir. İlk İncil yazarları Eski Antlaşma'dan ismi içeren alıntılar yaptığında bunu daima 'Rab' 'Kuriyos' olarak aktardıkları belirgin bir gerçektir. Elimizdeki 5000 Yunanca İcil elyazmaları bunun tartışılmaz bir kanıtıdır. Sadece Yunanca elyazmaları değil, ilk yüzyıllardaki kilise ataları olarak bilinen imanlıların yazılarında da tanrısal ismi içeren ayetler tamamen Rab olarak aktarılmaktadır. Didake, Klement'in Korintlilere mektubu, Barnaba'nın mektubu, İrene'nin, Tertülyen'in, Origen'in, vb. yazılarında Eski Antlaşma'daki 'YHWH'i içeren ayetlerin tümü de 'Rab' olarak kullanılmış, aktarılmış ve yazılmıştır. Şahitlerin İncil çevrisinde 'Yehova' olarak aktarılan ayetler bile sözkonusu kilise atalarının yazılarında 'Rab' olarak geçmektdir. Hatta Y.şahitlerince görüşlerine destek olarak sık sık kullandığı Matta'nın doğrudan İbranice olarak kaleme aldıı düşünülen Shem-Tob'un Matta İncil' kopyalarında bile tanrısal isim tetragramasyon olarak bulunmaz. Bu 19 kez temsilen “İSİM” olarak kullanılır. Tüm bu kanıtlar göstermektedir ki, Eski Antlaşma'daki Tanrısal ismin Rab olarak kullanılması şahitlerin sandığı gibi sapkınlık değildir. Aksi takdirde bu 5000 Yunanca İncil kopyacılarının ve tüm kilise atalarının sapkın olduğu anlamına gelir ki bu tümden yanlışlık olur. Y. Şahitlerinin bu konudaki yanılgısıı belirgindir.
Şimdi gelelim can alıcı asıl noktaya. Yehova Şahitleri Septuangint'te ve Yunanca İncil'de tanrısal ismin bulunmayışını acaba neye bağlamakta ve bunu nasıl izah etmektedir? Yehova Şahitleri isimle ilgili resmi öğretilerini destekleme uğruna şu şaşırtıcı iddiayı yapacak kadar ileri gidiyor:
” İkinci ve üçüncü yüzyıllarda hem Septuagnit hem de asıl Yunanca elyazmaları kopyacılarca değiştirilmiştir”.
“Kutsal metinlerin binlerce Yunanca elyazmaları bulunuyor. Bunların çoğunluğu 4'üncü yüzyıldan eskiye dayanmaz. Bu durumda önemli bir soru beliriyor: acaba Yunanca yazıların metni 4'üncü yüzyıldan önce Tanrının isminin ortadan kalkacağı biçimde bir tahrife uğramış mıdır? Her şey bunun böyle olduğuna işaret etmektedir” (Le nom divin qui demeure à jamais, 1985, sayfa 24).
Bu beyanlara göre ilk kopyacılar sapkınlığa kayarak tanrısal ismi ortadan kaldırmış yerine 'Rab' ve 'Efendi' anlamına gelen ' Kirios' u koymuşlardır. Y. Şahitleri bu düşüceyi Georgia Üniversitesinden (ABD) George Howard adlı bir araştırmacının açıklamasıyla da güçlendirmeye çalışır. Oysa bu bilgin açıklamalarını sadece bir varsayım, bir kuram olarak sunar.. Bu nedenle Ek 1'de bununla ilgili şu belirtilir:
“Tek bir nokta dışında, yukarıdaki görüşe katılıyoruz: Biz bu görüşü (Howard'ın) bir kuram olarak değil, Kutsal Kitap elyazmalarının günümüze kadar gelişiyle ilgili tarihsel gerçekler olarak kabul ediyoruz”.
Açıkça Cemiyet bu şekilde kanıtları hiç bulunmayan varsayım, kuramlar üzerine bir doktrin oluşturuyor. Ve bunu da kabul ettirebilmek için daha büyük bir yanılgıya İncil'in tahrif edildiği düşünceye düşüyor.
Yehova Şahitlerinin bu açıklamaları açık biçimde Kutsal Kitap'a ve Tanrı'ya hakaret niteliği taşımaktadır. Bu İncil'in ilhamını ve Tanrıca muhafaza edilerek zamnımıza dek gelişini tümden gölgelemektedir. Çünkü Teşkilatın öğretisine göre tanrısal isim asıl ilk Yunanca elyazmalarda bulunmaktayken sapkınlığa kayan 2 ve 3'yüzyıl Hristiyanlarınca bu isim mevcut bütün Yunanca el yazmalarından silinmiş yerine “Rab”, “Efendi” anlamına gelen “Kyrios” konulmuş. Kutsal Kitap'ı savunup, ona dayandığını iddia eden bir teşkilatın böyle bir görüşü ileri sürmesi kabul edilemez çelişkili bir durumdur. Teşkilat saplantıya düştüğü tanrısal ismi kullanma sevdasına ve bu ismi İncile ekleme uğruna önce İncil ayetini çarpıtarak bunun kurtuluş için şart olduğunu bildiriyor. Ardından da eldeki binlerce İncil elyazmlarından ilk sapkın kopyacıların bu ismi kaldırdığını ileri sürüyor. Bu yaklaşım açık biçimde bu teşkilatın İncil'in dostu görünümünde gerçek bir düşmanı olduğunu gösteriyor. Bu düşünceyle yola çıkıldığında şunları da kendi kendimize sormaktan edemeyiz: Bu ilk kopyacılar Tanrı ilhamıyla verilen bu ana yazılara el karıştırarak tanrısal ismi ortadan kaldırdıysa acaba buna benzer başka konularda da aynı şekilde davranmadıklarını nasıl bilebilir ve bundan nasıl emin olabiliriz? Elimizdeki kopyalar böyle sapkın insanların ürünüyse nasıl güvenlikle onu okuyabilir ve izleyebiliriz? Böyle bir görüşün ileri sürülmesi Tanrı Sözünün güvenilirliğine doğrudan bir saldırıdır. Teşkilat kendine özgü bir öğretiye tarihsel ve İncilsel kanıt bulamayınca bu kez Tanrı'nın Sözü'ne, ilhamına ve muhafaza edilişine dil uzatacak kadar ileri gidiyor. Kuşkusuz böyle bir tutum gerçek Tanrı hizmetçilerine yakışmaz, kaynğını da karanlık güçlerde bulur.
Böyle bir değiştirme eylemine hiçbir kanıtın bulunmadığını özellikle vurgulayalım. Yunanca elyazmazları o denli çok (5000'i aşkın) ve bulunan bazı fragmanlar o denli eskiye (ikinci yüzyıla tarihlenen fragmanlar) dayanmaktadır ki bunların değişikliğe uğradığını ileri sürmek her açıdan olanaksızdır. Kısa bir zaman zarfında Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarına dağılmış tüm Yunanca İncil yazıların sonuncusuna dek toplatılarak bunlardan tanrısal ismin silinmesi, yerine 'Rab' sözünün eklenmesi ne mantığa uyuyor ne de Sözünü daima koruyacağını vaat eden Tanrı'nın kişliğine.
Bundan başka belirttiğimiz gibi hemen elçileri izleyen birinci ve ikinci yüzyıla ait kilise babalarının yazılarında da tanrısal isim geçmemekte. Acaba ilk İncil kopyacılarının bunları da sonuncusuna dek toplayıp ismi ortadan kaldırdığı düşünülebilir mi? Bu ismin Yunanca elyazmalarından kaldırıldığına dair hiçbir belge ve hiçbir açıklama bulunmaz. Elçilerden hemen sonra, kısa bir zaman evresinde, ortaya çıkan sapkın bir akımın bu denli büyük ve çaplı bir değiştirme eylemi gerçekleştirmesi hem mantıksal hem de ellerindeki imkanlar çerçevesinde olanakszdır. Bir de böyle bir değiştirme eyleminin hiçbir iz, kanıt bırakmaksızın gerçekleştirildiği gözönüne getirilince bunun statistik olarak imkznsızlığı açıkça görülmektedir. Özetle tanrısal ismin İncil'de geçmemesi bir tahrifin sonucu değil ama Tanrı'nın egemen iradesinin bir bölümüdür. Aksini düşünmek Tanrı'ı ve O'nun Sözünü koruma gücünü yermek demektir.
3. Şimdi gelelim başka bir konuya. Acaba Y. Şahitleri Yehova ismini hangi kriterlere göre İncil'in farklı kesimlerine tam 237 kez eklemektedir? Bu olayda da Cemiyetin bunu kendi doktrinsel bakış açısına göre gerçekleştirdiği görülmektedir. Çevirmenler yayınlarda yaptıkları açıklamalarıyla İncil'e 237 kez aktarılan Yehova isminin Eski Antlşma'dan doğrudan veya dolaylı alıntılar olduğu izlenimini vermektedir. Oysa gerçek böyle değildir. 237 kez eklenen ismin yarısından fazlası, (yani 125'i) Eski Antlaşma'dan hiçbir alıntı içermez. Bu durumda geriye kalan Yehova isminin diğer kullanımları nereye ve neye dayanılarak İncil metnine sokuluyor?
Bunu yanıtını öğrenmek bazı şahitleri hayal kırıklığına uğratabilir. Yehova şahitleri bu kullanımlara destek olarak 20'den fazla İbranice İncil çevrilerini esas almaktadır. İlginçtir bu çevriler M.S. 14-15'inci yüzyıllarda elde bulunan asıl Yunanca elyazmalarından İbranice'ye tercüme edilmiş sıradan çevirilerdir. Tarihi eskiye gitmeyen bu yeni çevriler Yahudilere yönelik olduğundan Tanrı'nın ismi Tetragramasyon olarak bu çevrilere de eklenmiş. Ama belirtildiği gibi çevrildiği asıl Yunancada Yehova değil ama 'Kiryos' Rab ismi kullanılmakta. Y. Şahitlerinin bu çevrileri sanki Yunanca en eski asıl metinlerden daha önemli ve yeterliymiş gibi görüp onları esas alması elde bulunan asıl Yunanca metinlerin değerini aşağılayıp yetkisini küçümsemesi demektir.
2. “KUTSAL METİNLER – İNCİL” ÇEVRİSİ MESİH'İ KİMLİĞİNİ AŞAĞILAMAYI HEDEF ALAN BİR ÇEVİRİDİR
“Kutsal Metinler – İncil” çevrisi tanrısal ismi içerip de Mesih'e atfedilen alıntıları kasıtlı biçimde Yehova olarak aktarmaz.
Yehova Şahitlerinin İncil'e aktardıkları Yehova ismi konusunda şu gerçeği de vurgulamamız gerekiyor. Şahitlerin Eski Antlaşma'daki tanrısal ismi Yeni Antlaşma'ya Yehova olarak aktarma kuralını belirtmiştik. Ama Şahitler bu kuralı her zaman takip etmemekte, ihtiyaca göre kendi doktrinleri doğrultusunda hareket etmektedir. Örneğin Eski Antlaşma'da tanrısal ismi içeren bir ayet Yeni Antlaşm'da İsa Mesih'e atfedildiğinde Cemiyet kuralı uyarınca bunu Yehova olarak çevirmesi gerekirken ilginç bir tarzda 'Efendi' sözüyle çeviriyor. Neden böyle bir istisna acaba? Neden kendi koydukları kuralı kendileri izlemiyorlar? Bazı örneklere bakalım:
İbraniler 1:10. “Ya Rab, başlangıçta dünyanın temellerini sen attın. Gökler de senin ellerinin yapıtıdır”.
Eski Antlaşma'da Yahve Tanrı'ya yöneltilen bu duayı İbranilerin yazarı açıkça Mesih'e atfetmektedir. Burada kullanılan “Rab” sözü de YHWH yerine kullanılmaktadır. Bakın şahitler bu ayeti nasıl çeviriyor:
“Ey Efendimiz, başlangıçta yerin temellerini sen atmıştın..”
Burada ne “Yehova” ne de “Rab” kelimesi kullanılmadığına dikkat edilsin. Kelimeler zayıflatılarak “Efendi” anlamına indirgeniyor. Neden şahitler kuralları uyarınca buraya da “Yehova” ismini koymuyor? Yanıtı gayet basit. Çünkü şahitler Mesih'e kesinlikle Yehova ismini vermez, O'na bunu yakıştıramazlar. Bu açıkça Mesih'i aşağılamaktır.
1Petrus 3:15 ayeti Yeşaya 8:13'ten Yahve Tanrı'yla ilgili bir alıntıyı Mesih'e atfederek şöyle der: “Mesih'i Rab olarak yüreklerinizde kutsayın”
Y.Şahitleri burayı şöyle çevirir: “Mesih'e Efendi olarak yüreklerinizde özel bir yer verin”
Doğallıkla kuralları uyarınca burası da “Mesih'i Yehova olarak kutsayın” olması gerekir. Ama Cemiyet doktrinleri doğrultusunda Mesih'e Rab ünvanını bile layık görmeden O'nu yine Efendi seviyesine indirir.
1Petrus 2:3 'te de Mezmur 34:8'de Tanrı'yla ilgili söylenen bir söz Mesih'e atfedilerek “Çünkü Rab'bin iyiliğini tattınız” denilmektedir. Burası da aynı biçimde “Yehova” olarak çevrilmeliyken sadece “Efendimizin iyiliğini tattınız” denilir. Bunlara benzer başka örnekler eklemek mümkündür.
Şahitler Eski Antlaşma'dan hiçbir alıntı olmadan da Yehova ismini ihtiyaca göre İncil'e eklemektedir. Bunlardan bazıları özellikle öğrtileri doğrultusunda Tanrı ve Mesih arasındaki ayırımı vurgulamak ve Mesih'i Tanrı'dan aşağı göstermek amaçlıdır. Örneğin Elçilerin İşleri 7:59 ayetlerinde İstefanos'un taşlanmaktayken Mesih'e yönelttiği duadır:
“Rab İsa ruhumu al' diye yakarıyordu. Sonra diz çökerek Ya Rab, bu günahı onlara yükleme”.
Şahitler bu ayeti şöyle çeviriyor:
“Efendim İsa, ruhumu al diye dua ediyordu. Sonra, diz çöküp yüksek sesle feryat ederek, “Yehova, bu günahı onlara yükleme” dedi”
Bu çeviri bir kez daha Yehova şahitlerinin Mesih'in Tanrılığına karşı duyduğu düşmanlığı belgeliyor. Aynı ayette iki kez Mesih için kullanılan 'Rab' (Kiriyos) kelimesi ikiye ayrılarak birisi Mesih için “Efendi” diğeri de Tanrı'ya yönelikmiş gibi “Yehova” olarak çevriliyor. Oysa ki, sözkonusu dua olduğu gibi Mesih'e yönelik. Bu çeviri tümden keyfidir ve düpedüz bir çarpıtmadır.
Romalılar 14:8-9 ayetlerin çevrilişinde de aynı çarpıtmaları görüyoruz. Genelde tüm çevriler bu ayetleri şöyle çevirir:
“Yaşarsak Rab için yaşarız; ölürsek Rab için ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek de Rab'be aitiz. Mesih hem ölülerin hem yaşayanların Rabbi olmak üzere ölüp dirildi”.
Bu ayetin tamamının Mesih'le ilgili olduğu apaçık ortada. “Hem ölülerin hem yaşayanların Rabbi olmak için ölen” Rab Mesih için yaşıyor ve ölüyoruz. Bu özverimi Mesih'e layık görmeyen Cemiyet bakın bu ayeti nasıl çeviriyor:
“Çünkü yaşarsak, Yehova için yaşıyoruz, ölürsek de Yehova için ölüyoruz. Dolayısıyla, yaşarsak da ölürsek de Yehova'ya aitiz. Mesih de bu amaçla öldü ve yeniden hayata döndü ki, hem ölülerin hem de yaşayanların Efendisi olabilsin”
Buraya da Eski Antlaşma'dan hiçbir alıntı olmadan Yehova ismi iki kez ekleniyor. Oysa ki bu ayette dört kez kullanılan “Rab” ismi olduğu gibi Mesih'le ilgilidir. Şahitler yine Yehova ismini ekleyerek ve Mesih'i sıradan bir Efendi gibi sunarak O'nun görkemini gölgelemeye çalışıyor.
“Kutsal Metinler – İncil” çevrisi İsa Mesih'e Rab ismini layık görmeyecek biçimde gerçekleştirilmiştir.
“Kutsal Metinler – İncil” çevrisi gerçekten de Mesih'in Tanrılığını ve başlangıçsızlını yerme ruhuyla gerçekleştirilmiş bir çevridir. Bu konuda dikkatimizi çeken ilk şeylerden biri Mesih'e Rab değil de sürekli “Efendi” ünvanının yakıştırılmasıdır. Doğrudur ki, kullanıldığı bağlama göre “Rab” “Efendi” anlamına gelip insanlar arası ilişkilerde kullanılır. Y. Şahitlerinin “Rab” sözünü sürekli Efendi anlamında Mesih için kullanması O'na karşı duyduğu aşağılayıcı tutumu sergilemektedir. Oysa ki Mesih kelimenin tüm anlamı ve doluluğuyla Rab'dir. O'nu bu şekilde kabul etmeyenin kurtuluşu yoktur. Pavlus'un bildirdiği gibi:
“İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen kurtulacaksın” (Rom. 10:9).
“Kutsal Ruh'un aracılığı olmaksızın da kimse, 'İsa Rab'dir' diyemez” (1Kor. 12:3).
“İsa'nın adı anıldığında gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı'nın yüceltilmesi için İsa Mesih'in Rab olduğunu açıka söylesin” (Filp. 2::10-11).
Burada kullanılan Rab kelimelerine sırdan Efendi anlamını yüklemek düpedüz bir çarpıtmadır. Yahuda 4 ayeti de Mesih'in yetkin ve dolgun Rabliğini O'nu “TEK Efendimiz ve Rabbimiz İsa Mesih” olarak adlandırarak perçinler. Şahitler bu ayetten de Rab ismini kaldırarak şöyle çevirirler: “Tek sahibimiz, Efendimiz İsa Mesih”.
“Rablerin Rabbi, kralların Kralı” ve “cümlenin Rabbi” olan Mesih'e “Kutsal Metinler-İncil” çevrisinde Mesih'e yakıştırılmaması bu teşkilatın Mesih'e karşı takındığı aşağılayıcı tutumu sergiler. Oysa ki kilise tarihinin de gösterdiği gibi İlk yüzyıl inanlıları Mesih'in Rabliğini yetkin dolgun anlamıyla Mesih RAB'dir diye iman ikesi biçiminde ikrar etmekteydi. Onlar Mesih'in benzersiz Rabliğini duyurma uğruna ölmeyebile hazırlardı. İlk hristiyanların Mesih'in dışında kimseyi kral ve iparatorları bile “Rab”, “Kiriyos” çağırmadıklarından baskı ve ölüme mahkum edildikleri iyi bilinen bir gerçektir. Şahitlerin Mesih'e Rab ismini vermemeleri kendilerini hem Kutsal Kitap hem de tarihsel hristiyanlıktan tümden ayırarak Mesih'e karşı sapkın tutumların göstermektedir.
“Kutsal Metinler-İncil” çevrisi Mesih'in yetkin Tanrılığıyla ilgii ayetleri zayıflatarak veya çarpıtarak çevirmeleri de Mesih'in Tanrılığına karşı duyduğu nefreti dile getiriyor. Bazı örnekler:
Yuhanna 1:1' deki “Ve Söz Tanrıy'dı” ayeti Şahitlerin çevrisinde “Söz bir tanrıydı” olarak çevriliyor. (Etraflı bilgi için bkz. Tarih ve Kutsal Kitap Işığında Yehova Şahitler sf. 197).
Yuhanna 20:28 'deki “Tomas O'na 'Rabbim ve Tanrım' diye yanıtladı” sözleri Şahitlerin çevrisinde kısaltarak şöyle çeviriliyor: “Tomas,'Efendim, Tanrım' dedi”.
Burada eksiltilen sözleri görebiliyor musunuz? Bu ikrarın bir yanıt olmayıp Mesih'e yöneltilmediği izlenimi oluşturmak için 'O'na' ve 'yanıtladı' sözleri kaldırılmakta. Aynızamanda “Rabbim ve Tanrım” bildirisi arasındaki 've' ekleminin kaldırıldığına da dikkat edin. Bu şekilde şahitler bunun bir ikrar değil bir şaşkınlık ifadesi olduğunu belirtmek istiyor. Yani Tomas Mesih'i görünce Mesih'e değil ama kendi kendine korku ve şaşkınlıkla 'Efendim, Tanrım' demiş. Bu düpedüz bir çarpıtmadır. Asıl Yunanca daha keskin bir dille Tomas'ın ''Benim Rabbim ve benim Tanrım'' (ho teos mu kay ho kruyos mu) ikrarının bir yanıt biçiminde doğrudan Mesih'e yöneltildiğini vurgular.
İbraniler 1:8 'deki “Oğul için şöyle diyor: “Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır” sözleri Şahitlerin tercümesinde şöyle oluyor: “Oğluyla ilgiliyse şöyle diyor: “Tanrı sonsuzluk boyunca senin tahtındır.”
Şahitler açık biçimde burada Mesih'e yöneltilen 'Ey Tanrı' terimini çarpıtarak Baba Tanrı'yı Mesih'in üzerine oturduğu bir taht durumuna dönüştürmekteler. Aslında bu şekilde farkına varmadan Mesih'i Baba Tanrı'dan daha üstün bir pozisyona yükseltiyorlar. Baba Tanrı taht ve Mesih de onun üzerinde egemenlik süren bir kral!
Koloseliler 2:9' daki “Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor” sözleri Şahitlerin çevrisinde şöyle oluyor: “Çünkü o, tanrısallık niteliğini eksiksiz olarak benliğinde barındırmaktadır”.
Kesin ve yetkin Tanrılığı ifade eden “Tanrılığın bütün doluluğu” ifadesi açık biçimde zayıflatılarak “tanrısallık niteliğini eksiksiz barındırma” ya dönüştürülüyor. Yunanca'da yetkin Tanrılığı belirten “teotetos” terimini “tanrısallık niteliği” olarak çevirmek açıça bir çarpıtmadır. Şahitler aynı terimi Baba Tanrı bağlamında Romallılar 1:20'de herhangi bir değişiklik yapmadan “Tanrılık” olarak çevirirken Mesih bağlamında “tanrısallık niteliği” olarak çevirmesi düpedüz çeviri kurallarına saygısızlıktır.
Romalılar 9:5 'deki şu sözler doğrudan Mesih'e yöneltilmektedir:
“Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır. O, her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı'dır. Amin”
Ama Şahitlerin KM-İ. çevrisinde bu sözleri şöyle oluyor:
“Atalar onlarındır ve Mesih onların soyundandır. Her şeyin hâkimi olan Tanrı'ya sonsuza dek şükürler olsun. Amin”
Gramatik ve söz bağlamı olarak “her şeyin üzerinde hüküm süren Tanrı” sözleri Mesih'e yöneltildiği açıktır. Ama şahitler yine bu sözleri Baba Tanrı'ya yöneltilmiş gibi çevirerek açıkça Mesih'in Tanrılıını yermeye çalışmakta.
Yuhanna 8:58 ayetinde Mesih'in kendi sonsuz varlığıyla ilgili bildirdiği “Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce BEN VARIM” sözleri şahitlerin KM-İ. çevrisinde şöyle oluyor: “Emin olun, İbrahim doğmadan önce ben VARDIM.”
Mesih'in 'BEN VARIM' yada 'BEN İM' sözleri O'nun yaratılmayan sonsuz varlığını vurgular ve kendisini Eski Antlaşma Çıkış 3:14'de 'Ben BENİM' diyen Tanrı'yla özdeşleştirir. Bu ifadenin anlamını kavrayan Yahudiler bu nedenle onu taşlamaya kalkmıştır (Yuh. 8:59). Ama 'Ben varım' sözü şahitlerin çevrisinde açıkça çarptırılarak 'vardım' şekline dönüştürülmüştür. Böylece şahitler Mesih'i uzun bir geçmiş önce yaratılmış ve sınırlı bir varlık olarak sunmaktadırlar. Oysa bu çeviri biçimi asıl metne taban tabana zıttır.
3. ''KUTSAL METİNLER – İNCİL'' ÇEVRİSİ KUTSAL RUH SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ HER AYETİ KÜÇÜK HARFLERLE VEREREK KUTSAL RUH'UN TANRISAL KİMLİĞİNİ ÇÜRÜTME YOLUNA GİDER
Üçlü-Birliği ve Kutsal Ruh'un tanrısal kişiliğini kesin biçimde reddeden Yehova Şahitleri İncil'de kullanılan ' Kutsal Ruh' ifadesini daima küçük harflerle 'kutsal ruh' ya da 'ruh' olarak kaydederek öğretileri doğrultusunda okuyucuların düşüncesinde Kutsal Ruh'un kişilikten yoksun bir güç olduğu izlenimini oluşturmaya çabalar.
4. ''KUTSAL METİNLER – İNCİL'' ÇEVRİSİ HAÇ SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ HER AYETİ DİREK VEYA İŞKENCE DİREĞİ OLARAK TERCÜME EDER
Haç'ı putperest kaynaklı gören şahitler İncil'den bunu kaldırarak kendi görüşleri doğrultusunda 'direk' olarak çevirmişlerdir. Şahitler tarafından yapılan Mesih'in öldürülme tablosunda O daima tek bir çiviyle elleri de başının üzerinde olarak resmedilmiştir. Şahitler bu görüşlerini doğrulama amacıyla daha ileri giderek Mesih'in bilinen bir haç üzerinde ellerinin birbirinden ayrı biçimde çivillerle haçlandığını gösteren Yuhanna 20:25 ayetlerini bile değiştirmiştir. Bu ayette çoğul kullanılan 'Ellerindeki çivilerin izi'sözü şahitlerin çevrisinde tekilleştirilerek öğretileri doğrultusunda 'Ellerinde çivi izleri' olarak çevrilmiştir. (Etraflı bilgı için bkz. Tarih ve Kutsal Kitap Işığında Yehova Şahitleri sf. 243-248)
5. ''KUTSAL METİNLER – İNCİL'' ÇEVRİSİ ÖLÜM ÖTESİ DURUMU BELİRTEN BAZI AYETLERİ KENDİ ÖĞRETİLERİ UYARINCA ÇEVİRMİŞLERDİR
Örneğin İsa Mesih'in Matta 10:28 'de söylediği ''Bedeni öldüren ama canı öldüremeyenlerden korkmayın'' sözleri insanın fiziksel ölümüyle canının ölmediği görüşünü beyan eder. Ama canın bedenle birlikte yok olduğunu öğreten şahitler bu ayeti şu şekilde çevirerek tamamıyla öğretileriyle uyumlu duruma getirmişlerdir: ''Sizi öldürmeye gücü yeten fakat hayattan yoksun bırakmaya gücü olmayanlardan korkmayın'' . Buradaki 'can' kelimesi 'hayat' yani sonsuz yaşam anlamına dönüştürülmüştür. Bununla şahitler insanların fiziksel hayatı alabileceğini ama sonsuz hayatı alamayacağını anlatmaya çalışıyor. Oysa bu bir kelime oyunudur. Konu sonsuz yaşam değil insanların öldüremediği insan canıdır.
Luka 23:43' de İsa Mesih'in kendisine iman eden suçluya söylediği ''Sana doğrusunu söyliyeyim, sen bugün benimle birlikte cennete olacaksın'' sözü şahitlerin K.M-İ'inde şöyle çevriliyor: ''Gerçekten de bugün sana diyorum ki , sen benimle birlikte Cennete olacaksın''. Mesih kendisiyle birlikte ölecek suçluya aynı günde cennette olmayı vaat ederken şahitler canın ölümde yok olduğuna inandıklarından bu sözleri kendi öğretileri doğrultusunda çarpıtarak değiştirmektedir.
İncil'de günahlıların uğrayacağı son şiddetli yargınının herkesce bilinen bir ifadesi olan 'cehennem' sözleri bile şahitlerin çevrisinden kaldırarak yerine 'Hinnom Vadisi'' konmaktadır.
Matta 25:46 'daki ''Bunlar sonsuz azaba, doğrular da sonsuz yaşama gidecekler'' sözleri şahitlerin çevrisinde ''Bunlar sonsuz ölüme, fakat doğru kişiler sonsuz yaşama gidecekler'' olarak değiştirilmektedir.
Yehova Şahitleri yukarıda sıralan çeviri biçimlerini doğrulamak amacıyla kendilerine benzer bir çeviri izleyen başka çevrileri sürekli örnek gösterir. Kuşkusuz bazı çevirmenler bazı ayetleri benzer biçimde çevirmektedir. Ama sırf bunları kaynak alarak böyle bir çeviri gerçekleştirmek tamamen çürük bir yaklaşımdır. Başka bir gerçek te şu ki, mevcut hiçbir çevri ''Kutsal Metinler – İncil'' çevrisi benzerliğinde sözkonusu ayetleri bu şekilde tümden kendi öğretileri doğrultusunda çarpıtarak gerçekleştirmemiştir.
''Utanç verici gizli yolları reddettik. Hileye başvurmayız, Tanrı'nın sözünü de çarpıtmayız'' (2Kor. 4:2 ve bkz. 2Pet. 3:16; Vah. 22:17-18).
Sarkis PAŞAOĞLU
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.