İçki İçmek günah mıdır?
- Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
30. Mart 2008: 13:29 #23539AnonimPasif
Kutsal Yazılar Mesih imanlısına kesin olarak bira, şarap ya da başka alkollü içikileri içmeyi yasak etmiyor. Mesih imanlılarına sarhoşluktan sakınmalarını buyuruluyor
Şarapla sarhoş olmayın, bu sizi sefahate götürür. Bunun yerine Ruh’la
dolun:(Efes 5:18).Kutsal Kitap sarhoş olmayı ve onun getirdiği etkilerini kınıyor
Ah çeken kim? Vah çeken kim? Kimdir çekişip duran? Yakınan kim? Boş yere yaralanan kim? Gözleri kanlı olan kim? İçmeye oturup kalkamayanlar, Karışık şarapları denemeye gidenlerdir. Şarabın kızıl rengine, Kadehte ışımasına, Boğazdan aşağı süzülüvermesine bakma. Sonunda yılan gibi ısırır, Engerek gibi sokar. Gözlerin garip şeyler görür, Aklından ahlaksızlıklar geçer. Kendini kâh denizin ortasında, Kâh gemi direğinin tepesinde yatıyor sanırsın. “Dövdüler beni ama incinmedim, Vurdular ama farketmedim” dersin, “Yeniden içmek için ne zaman ayılacağım?” (Sül. Özdeyişleri 23:29-35).
Ayrıca, Mesih imanlılarına hiç bir şeyin kendi bedenlerine hakim olmalarına izin vermemeleri buyuruluyor.
“Bana her şey serbest” diyorsunuz, ama her şey yararlı değildir. “Bana her şey serbest” diyorsunuz, ama hiçbir şeyin tutsağı olmayacağım. (1.Kor 6:12).
Onun dışında, Kutsal Yazılar Mesih imanlılarına buyuruyor ki, ne başka imanlılara tökez olacak bir şey yapmasınlar, ne de başkalarınıa kendi vicdanlarına karşı günah işlemeye cesaret vermesinler. Bu prensiplerin ışığında, alkollü içkileri Rabbin yüceltilmesi için kullandığını söylemek, herhangi bir Mesih imanlısı için son derece zor olacak
Sonuç olarak, ne yer ne içerseniz, ne yaparsanız, her şeyi Tanrı’nın
yüceliği için yapın. (1.Korintliler 10:31).İsa suyu şaraba çevirdi. İsa’nın kimi kere şarap da içtiği anlaşılıyor
Size şunu söyleyeyim, Babam’ın egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.” (Matta 26:29).
İncilin yazıldığı çağda su pek temiz değildi. Bugünkü arıtma tesislerinden mahrum iken, o zamanın suyu bakteriler, virüsler ve her türlü pislikle dolydu. Bu durum bugünlerde bile dünyanın gelişmemiş devletlerinde aynıdır. Dolayısıyla, daha fazla şarap ya da üzüm suyu içilirdi; onun bulaşıcı olma ihtimalı daha düşüktü. 1.Timoteos 5:23’te Pavlus, Timoteos’a sadece su içmekten vazgeçip biraz da şarap içsin diye salık veriyor. Mide problemlerinin sebebi, herhalde o kirlenmiş suyu içmekti.
İncilde şarap için kullanılan Grekçe söz, sıradan, güncel yaşamda kullanılan sözdü. O çağda şarap mayalanmış üzüm suyuydu, oysa alkol oranı bugünkü şarapların yanından daha düşüktü. O meşrubatın üzüm suyu olduğunu söylemek yanlıştır, ama aynı zamanda bugün kullandığımız şarap olduğunu söylemek de yerinde değil.
Yineliyelim: Kutsal Yazılar Mesih imanlısına bira, şarap ya da başka alkollü içkileri içmeyi yasak etmiyor. Alkol kendiliğinde günahla lekenlenmiş bir madde değildir. Mesih imanlısının mutlaka uzak durması gereken şey, sarhoşluk ve alkol bağımlılığıdır Halbuki, Kutsal Kitapta bir Mesih imanlısının herhangi miktarda içki kullanmasının Tanrıyı hoşnut ettiğini söylemeyi son derece zor kılan kimi prensipler bulunuyor.
30. Mart 2008: 23:03 #28497AnonimPasifGök kubbesi altında yeryuvarlağında her soydan her boydan kadının ve erkeğin, gencin yaşlının, sağın solun, ortanın, dinlinin dinsizin, ortaklaşa kullandığı, bir yandan tiksinti duyarken onu benimser göründüğü nesneye sigara ya da tütün demişler. Bazılarca tabut çivisi diye adlandırılan bu keskin kokulu yanıltıcı içkinin, uyuşturucuların en yakın dostudur. Kadına erkeğe sevgi ile yaklaşan Tanrı çeşitli tutkularla boğuşana sağduyu çağrısını duyuruyor: “Paranızı neden ekmek olmayan nesneye, emeğinizi de doyurmayan şeye harcıyorsunuz? Beni iyi dinleyin, iyi olanı yiyin. Semiz şey neyse onunla lezzetlenin” (Yeşaya 55:2).
Sigarayla ilgili acıklı gerçeklerden biri genellikle buna gençlik çağında alışılmasıdır. Sigaranın en yakın yoldaşları, en başta kanser hastalığı ve bunun yanı sıra bir sürü hastalık zinciri ve erken yaşta ölümdür. Son yirmi-otuz yılda bilim uzmanlarının bu yıkıcı nesne üzerinde yoğun araştırmaları ve çalışmaları pek çok acıklı gerçeği önümüze serdi. Kanserin yanı sıra, enfarktüs başta gelmek üzere çeşitli kalp hastalıkları, mide düzensizlikleri, pankreas bezi ve böbrek aksaklıkları, bilinç bozuk-lukları, sinir sarsıntılarının birçoğu, azak kesilmesi doğrudan doğruya sigara tutsaklığından kaynak-lanmakta. Son günlerde sigara tutkusunun şizofreniye bile katkıda bulunduğu sonucuna varıldı.
Bronşit, nefes darlığı, sürekli öksürük, hazım güçlüğü türünden birçok hastalığın kökeni yine sigarada. Hamile kadının fütursuzlukla sigarayı tüttürmesi karnındaki dölütü akla gelmedik hastalıklara ve ıstıraba açık bırakıyor. Ciğerlere oksijen gönderilecek yerde karbonmonoksit, arsenik ve katran gönderilerek zavallı dölüte zoraki sigara tüttürülüyor. Doğan çocuk normalden hafif hem de hastalıklar kapmaya her an açık. Bunun sonucunda bir sürü çocuk ölümle boğuşmakta. Sigara tutsağı genç kadın korksun!
Bu yanıltıcının sonu olmayan etkenleri güngünden kabarmakta, hem bedenin hem de ruhun her yanına dal budak salmakta. Neye benzer bu? Üzerine titrediğin değerli bilgisayarın kapağını aç, içine incecik kum serp, kapağı kapatıp onun düzenle çalışmasını bekle! Bilim gırtlak kanserine yakalananlardan yüzde 99’unun sigara tiryakisi olduğunu vurguluyor. Günde bir paket tütüren ellilik insan sigaraya el sürmeyen yetmiş beşlik bireyle eşit oranda hastalık göğüsleyebilme yeteneğini taşıyor sadece. Bronşitin oluşturduğu nefes borusu tıkanıklıklarının başlıca etkisi sigaranın taa kendisi.
Daima temiz havayı arayan, buna özenen zavallı ciğerler kirli ve zararlı dumanı içeri sindirmeye zorlanıyor. Ağızdan çekilen o zehirli duman burun deliklerinden dışarıya çıkıncaya dek dille anlatılamayan yıkıcı sonuçları beraberinde taşıyor. Beden parçalarının dili olsaydı herbirinin bu yanıltıcıdan çektiği acıyı, ıstırabı açıklayışını dinlemek yürekleri burkardı. Gizli zarar gecinden sırıtır. Akciğerde bulunan nefes borularında sadece mikroskopla seçilebilen kılcıklar bulunur. Bunların görevi mukosu (balgam) temizlemektir. Silia diye bilinen bu küçücük kılımsı uzuvlar mikroskopun altında bir buğday tarlasını anımsatır. Sigaranın amansız dumanı ciğerlere gönderilince korkunç bir fırtınanın güzelim başakları yere serdiği gibi, zavallı kılcıkların tüm yararı ve etkisi hiçe indiriliyor. Kılcıklar savunma yeterliliğini yitirince nefes boruları sık sık balgamla tıkanıyor. Sigara kullananın ikide bir öksürerek boğazını temizlemeye çalışması bunun belirtisidir. Sigaradan vazgeçildiğinde bu sakatlık giderilebilir, hasta yerler iyi edilebilir.
Sigaranın oluşturduğu sayısız orman yangını ve başka bir sürü yangın nasıl unutulabilir? Sigara nedeniyle yitirilen iş saatleri, sigortalara hastahanelere dökülen paralar, işgal edilen yataklar, kaybedilen ayaklar, ilaçlara atılan dövizler korkunç sonuçlar arasında. Kadının erkeğin parmakları arasındaki nesneyi umursamadan sergilemesi, yanındakileri rahatsız etmesi katmerli bunalımın başka bir göstergesi. Bilim sigara tüttürenlerin çevreyi saran dumanından onu kullanmayanların çektiği işkenceyi sürekli belirtmekte. Bu yolla kansere ve başka hastalıklara yakalananların sayısı az değil. İkinci elden çektirilen, pasif yolla gelen hastalıklar zinciri deniliyor buna. Çoluk çocuk bu amansız işkencenin mengenesinde.
Nedir bu sigara? Amerika kara parçası bulununcaya dek sigara alışkısının pek bilinmediği bir düşünülsün. 1613 yılında John Rolfe adlı para babası, sömürü yöneticisi, ne ettiğini bilmez bir vurguncu ilk tütün balyalarını Amerika’dan Avrupa’ya yollamakla bu öldürücü nesneyi dünya çapında kullanıma soktu. Sıraladığımız yıkıcı sonuçlarsa ancak son elli yılda sahneye çıktı. O gün bu gün sigaranın dumanı her yerde tütüyor, tez elden mezarlar eşiliyor. Bir günde tütüne harcanan paralarla yeryüzündeki bütün aç insanlar doyurulabilir, sayısız kişiye ilaç sağlanabilirdi. Yeşaya peygamber İsa’dan yaklaşık 750 yıl önce yaşadı. Çarpıcı bir sözle sigarayı sanki herkese sergiliyor: “Kül yiyor; aldanmış yürek onu saptırmış, canını özgür kılamıyor. Hem de, ‘Sağ elimdeki yalancı şey değil mi?’ diyemiyor” (Yeşaya 44:20). Bu türden düşündürücü açıklamalar var Tanrı’nın canlı Sözü’nde. Eski Mısır’ın, Amerika yerlilerinin kahinleri kendilerine özgü törelerle oyalanırken sigara yakar, din icapları gereğince putlara üfler, bu arada sunular sunardı. Taşa, tahtaya, madene eğilenlerin anlamsız alışkıları gence yaşlıya ölümcül moda, kan kusturan huy kesildi şu çağda.
Bu zararı, kokuyu ve yaka silkilen belayı ne giderebilir? Sigara isteğini kamçılayan etkenlerin ba-şında bencillik, zevki okşayıcılık ve günah sırıtıyor. “Bedeniniz tepeden tırnağa sağlıksız, taze dar-be izleriyle, yara bereyle dolu, temizlenmemiş, yağla yumuşatılmamış, sarılmamış” (Yeşaya 1:6). Bedenin ‘daha daha’ diyen dileklerini dinsel töresel uygulamalar gideremez. Bu yengi ve üstünlük ölümü yenen kurtarıcı Mesih’ten kaynaklanır. Bunları alt edebilen güç Rab İsa Mesih’tedir. O’nun sağladığı ruhsal yaşam gerçekleşince nikotin işkencesinden özgür edilmek kıvandırıcı gönence dönüşür. Bu ilişkide Sevinç Getirici Haber şöyle der: “Çünkü Mesih bağlılığında yaşam veren Ruh’un yasası beni günah ve ölüm yasasından özgür kıldı. Çünkü bedenin gereksiz istekleri yüzünden ruhsal yasanın güçsüzlükten ötürü yapamadığını Tanrı yaptı” (Romalılar 8:2-3).
İçkinin Dikeni
Çürük tahta mıh tutmaz demiş atalar. Oysa bir zamanlar sapasağlam ağaçtı o. Varlığını içkiyle yıpratanın durumu sürekli çürüyen tahtadan da beterdir. Bundan zarar çıkmayacağını düşünebilir o kişi; ama gerçek bambaşkadır. Konuya ilişkin Tanrı Sözü’nde vurgulanan uyarı şöyledir: “Kandırılmayın! Tanrı’yla eğlenilmez. Herkes ne ekerse onu biçecektir. Bedenin gereksiz isteklerini hoşnut etmek için eken çürüme biçecek. Buna karşı, ruhu hoşnut etmek için eken Ruh’tan sonsuz yaşam biçecek” (Galatyalılar 6:7- Cool.
Alkolün yıkıcı etkisi evrensel çaptadır: Yıpranan yaşamlar, sönen yuvalar, harcanan insanlar.. İçki sonucu giderek yoğunlaşan adam öldürme, kız kadın zorlama, trafik felaketleri, boşa giden iş saatleri, vb. da ayrı sorun. Kutsal Kitap’taki uyarılar zinciri şöyle sürdürülür: “Şarap gülünçlükle sonuçlanır, sert içkiyse çatışmayla… Bunun ardından sürüklenenin aklı kıttır… Şarabın kıpkırmızı olmasına, kadehte rengini pırıldatmasına, kolaylıkla içe sindirilmesine kanma. Sonunda yılan gibi ısırır, engerek gibi sokar. Gözlerin yabansı görüntüler görecek, yüreğin de sapık sapık sözler söyleyecek” (Sül.Özd. 20:1; 23:31-35).
Bu ilşkide İsa Mesih’in öğüdü şudur: “Kendinize dikkat edin; zevk-sefayla, sarhoşlukla, yaşamın kaygılarıyla yürekleriniz katılaşmasın. Ve O Gün size bir tuzak gibi ansızın gelmesin” (Luka 21:34). Ardından bu önemli uyarılar şöyle sürdürülür: “Güne yaraşır biçimde vaktimizi saygıdeğer tutumla geçirelim; içkili-gürültülü eğlence alemleriyle, sarhoşlukla, rasgele yatak arkadaşlıklarıyla, soysuzlukla, kavgacılıkla, kıskançlıkla değil” (Romalılar 13:13). “İçkiyle sarhoş olmayın; bu aşağılık bir şeydir. Tersine Ruh’la dolun” (Efesoslular 5:18). Tanrı’dan esinlenen Söz değişmemiştir, sağduyuludur, usa uyumludur.
Konuyla ilgili olarak Tanrı peygamberlerinin ağzından şu Söz duyuruluyor: “İçkinin ardından koşmak için sabahleyin erken kalkanların, geceleyin geç vakte dek şarapla kızışıncaya dek eğlenenlerin vay başına!..” (Yeşaya 5:11). “ Yeryüzü sarhoş bir insan gibi sendeliyor, bir salıncak gibi sallanıyor“ (Yeşaya 24:20). Başka bir peygamber de yine bu derin yarayı deşiyor: “Komşusuna içki içirenin vay başına! Ona zehirini katıyorsun, onların çıplaklığına bakmak için onları sarhoş ediyorsun“ (Habakkuk 2:15).
Ve peygamber günah tutsaklığında ağınanların sarsıntısını şu betimsel dille anlatıyor: “Yürek her şeyden daha aldatıcıdır ve çok çürüktür; onu kim anlayabilir?” (Yeremya 17:9). Yüreğin kandırıcılığı temel sorunumuzdur. İçki kadehinden destek ve avuntu arayanı düş kırıklığı, çöküntü bekler. Yalan bu insan kardeşi yıkıma götürmekte. Aynı kesimde günahlı insanın içtenlikli haykırışı dile getirilir: “Ya RAB, beni iyi et ve iyi olacağım. Beni kurtar ve kurtulacağım” (17:14). “Kurtuluş RAB’tendir” (Yunus 2:9). Ne bir dinden, ne töreden, ne oruçlardan, ne de psikiyatri tedavisinden olumlu sonuç çıkabilir. Acıklı gerçeği biz günahlı yaratıklarından daha iyi bilen Tanrı, insan bedeni kuşanan kurtarıcı Mesih’i değil salt alkolden ama her illetten kurtarsın diye gönderdi. Yeni yaşamı, yeni istemi ve istekleri verebilen tek kişidir O. Varlığı içkide, ya da başka her çeşit tutsaklıkta kenetleneni İsa Mesih parlak değişmeye ve yeni insanı bütünlemeye ileterek gerçekleştirir. O’nun arıtma, sağaltama, yenileme gücü tarih boyunca denenmiştir. Bu tutsaklığa sürüklenene doğrulttuğu soru şudur: “İyi olmak ister misin?” (Yuhanna 5:6). Günahtan arıtılmış, Tanrı gücüyle yenilenmiş yaşam tazeliği O’ndadır. Sigara, içki, uyuşturucular, vb. tümü birer kaçamaktır. Kesin çözümün nerede bulunduğunu kestiremeyen yitik insanın çetin sorunlara çözümsüz çareler araması. Oysa sevgi kaynağı Tanrı yüklü canı somut yardımcıya, kurtarıcıya çağırıyor. Kesinlikle arıtılmak için bu Dost’a iman etmek istemez misin?
Uzmanlar-araştırmacılar içkiden kaynaklanan sağlık sarsıntılarını güngünden daha geniş çapta önümüze sermekte: Alkol kanı pıhtılaştırıp tutkal gibi yapışkan duruma sokuyor. Sıtma ve aşırı yanma etkisi de aynı sonuçları doğuruyor. Kırmızı kan hücreleri yapışkanlığa dönüşünce kanın dolaşımı aksıyor. Sonunda gerekli oksijen beyine ulaşamıyor. Oksijen sadece kan dolaşımıyla hücrelere ulaşabilir. Oksijensiz kalan hücreler hemencecik ölüyor, yerine başkaları yetişmiyor. Her içki alemi on binlerce beyin hücresinin ölümüyle sonuçlanıyor. Alkol karaciğer, böbrek, kalp damarları türünden beden parçalarının hücrelerini de mahvediyor. Bunlardan ayrı, beyinde oluşan zarar ve sarsıntılar arasında sürekli unutkanlık, körleşmiş duygu, karar verebilme yeteneksizliği belirmekte. Alkolik kişinin beyni yararsız bir et parçasına dönüşmüştür. Kuşkusuz yapıcı girişimlerde yararlılık gösterebilirdi o!
Bunalımın tarihçesi çok eskidir. İçki kurbanlarının sayısı tüm savaşlardaki can kaybından da aşkındır. İçki sonucu boşanmalar başka boşanmaları geride bırakıyor. Aileler yıkılıyor, çocuklar dörtyol ağzında kalıyor; içki tutsağı kişinin çoluğunu çocuğunu düşünmek yürek burkucu. Uyuşturuculara tutsak nice genç ilkin alkole yakalandığını, beklediği zevki orada bulamayınca afyona, morfine kayıverdiğini derin üzüntüyle anlatıyor. Gençler ikisini karıştırınca bir felaket dünyası oluşuyor. Her köşede açılmış yaralar sırıtıyor. Alkol tutsağının kişisel istem ve kararla içkiye rest çekebilmesi çetin iştir. Pek çok kişi bunu denedi, başarı elde edemedi. Bireyin iç dünyasında tanrısal eylem gerektir. Bunun nedeni şöyle belirtilir: “Yürek her şeyden çok aldatıcıdır; aşırı oranda düşüktür. Onu kim bilebilir?“ (Yeremya 17:9). Niceler alkole aldanarak, aldatılarak kapıldı!
Günahlılığını anlayan seven Tanrı’dan dilekte bulunursa kurtarıcı İsa Mesih günahtan arıtmaya, yenilenmiş yüreği sağlamaya her an hazırdır. Yeni yaşamın kaynakları O’ndadır. Şu güvenlik sözü O’na iman edene ilişkindir: “Çünkü her kim Mesih bağlılığındaysa yeni bir yaratıktır. Eskisi geçip gitti, işte yepyeni oldu“ (II Korintoslular 5:17). Yaşam yüklerinden ve kaygılarından kaçabilmek için kadehe sarılmak, sonuçları yıkım getiren bir zevki aramak öndeki somut fırsatı bile bile tepmektir. Mutluluklar bolluğu Tanrı katındadır. Bunlar Mesih’in kurtarışını imanla değerlendirenindir.
Kaynak: http://tr.dwg-radio.net/
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.