Üç Tanrı mı ? Tek Tanrı mı ?
- Bu konu 31 izleyen ve 70 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
28. Temmuz 2009: 7:53 #33317AnonimPasif
Tanrı’yla barışmak
1 Böylece imanla aklandığımıza göre, Rabbimiz İsa Mesih sayesinde Tanrı’yla barışmış oluyoruz.
2 İçinde bulunduğumuz bu lütfa Mesih aracılığıyla, imanla kavuştuk. Ve Tanrı’nın yüceliğine erişmek ümidiyle övünürüz.
3>4 Yalnız bu kadarla değil, sıkıntılarla bile övünürüz. Çünkü biliriz ki, sıkıntı dayanma gücünü, dayanma gücü Tanrı’nın beğenisini ve Tanrı’nın beğenisi ümidi yaratır.
5 Ümit de düş kırıklığına uğratmaz. Çünkü bize verilmiş olan Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın sevgisi yüreklerimize dökülmüştür.
6 Evet, biz daha çaresizken Mesih, belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü.
7 Bir kimse doğru insan için güç ölür, ama iyi insan için belki biri ölmeyi de göze alır.
8 Tanrı bize olan sevgisini şununla kanıtlıyor: biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü.
9 Böylece şimdi O’nun kanıyla aklandığımıza göre, O’nun aracılığıyla Tanrı’nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir.
10 Çünkü eğer biz Tanrı’nın düşmanlarıyken Oğlunun ölümü sayesinde O’nunla barıştıksa, barışmış olarak Oğlunun yaşamıyla kurtulacağımız çok daha kesindir.
11 Yalnız bu kadar da değil, bizi şimdi Tanrı’yla barıştırmış olan Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla, Tanrı’nın kendisiyle de övünürüz.
Ölüm ve yaşam
12 Günah bir insan yoluyla, ölüm de günah yoluyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.
13 Kutsal Yasa’dan önce de dünyada günah vardı; ama yasa olmayınca günahın hesabı tutulmaz.
14 Oysa Âdem’den Musa’ya kadar ölüm, gelecek Kişi’nin örneği olan Âdem’in suçuna benzer bir günah işlememiş olanlara da egemendi.
15 Ama Tanrı’nın armağanı Âdem’in suçu gibi değildir. Çünkü birinin suçuyla birçokları öldüyse, Tanrı’nın lütfu ve bir tek adamın, yani İsa Mesih’in lütfuyla verilen bağış birçokları yararına daha da çoğaldı.
16 Tanrı’nın bağışı, o tek adamın günahının sonucu gibi değildir. Tek bir suçtan sonra verilen yargı mahkûmiyet getirdi; ama birçok suçlardan sonra verilen armağan aklanmayı sağladı.
17 Çünkü eğer ölüm bir tek adamın suçu yüzünden o tek adam aracılığıyla egemenlik sürdüyse, Tanrı’nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam, yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenliksürecekleri çok daha kesindir.
18 İşte, tek bir suç bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı.
19 Bir adamın sözdinlemezliği yüzünden birçoğu günahkâr kılındığı gibi, yine bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu doğru kılınacaktır.
20 Kutsal Yasa suç çoğalsın diye araya girdi; ama günahın çoğaldığı yerde Tanrı’nın lütfu daha da çoğaldı.
21 Öyle ki, günah ölüm yoluyla egemenlik sürdüğü gibi, Tanrı’nın lütfu da Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla sonsuz yaşam vermek üzere doğrulukla egemenlik sürsün
28. Temmuz 2009: 8:25 #33318AnonimPasifŞimdiyse Yasa’dan bağımsız olarak Tanrı’nın insanı nasıl aklayacağı açıklandı. Yasa ve peygamberler buna tanıklık etti.
Tanrı, insanları İsa Mesih’e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur.
Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.
İnsanlar, İsa Mesih’te olan kurtuluşla, Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar.
Tanrı, Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabrederek, daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa’ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı.
Öyleyse neyle övünebiliriz? Hiçbir şeyle! Hangi ilkeye dayanarak?Yasa’yı yerine getirme ilkesine mi? Hayır, iman ilkesine.
Çünkü insanın, Yasa’nın gereklerini yapmakla değil, imanla aklandığı kanısındayız.
Yoksa Tanrı yalnız Yahudilerin Tanrısı mıdır? Diğer ulusların da Tanrısı değil mi? Elbette diğer ulusların da Tanrısıdır.
Çünkü sünnetlileri imanları sayesinde, sünnetsizleri de aynı imanla aklayacak olan Tanrı tektir.
Öyleyse biz iman aracılığıyla Kutsal Yasa’yı geçersiz mi kılıyoruz? Hayır, tam tersine, Yasa’yı doğruluyoruz.(ROMALILAR:3:21-31)
6. Ağustos 2009: 12:05 #33369AnonimPasif@seda-nur 10586 wrote:
sayın colgocen ısa as hangı dıl ı konusutordu sanırım aramıce konusuyordu hıc aramıce yazılmıs bır ıncıl ıle karsılastınız mı yada goren varmı kur an 1400 yıldır degısmemıs olarak karsımıza cıkabılırken ıncıl neden aramıce olarak yok cok tuhaf degılmı? mısır donemıne aıt tarıhı eserler gunumuze kadar gelırken ıncıl neden yok sankı bırılerı ıncılın ortaya cıkmalarını ıstememısler gıbı
Değerli Seda;
Öncelikle şunu belirtmek isterim, İnsan ne şekilde olursa olsun, Yaratıcısına seslenebilmelidir. Tanrı diğer dilleri bilmiyor mu ki; tek dille ibadet istesin, Ayrıca Tevratı okursan dilleri karıştırdığını da açıklamaktadır tanrı. İncilin çıkmasını istememişler mi, İnsan tuttuğu günlüğe asma kilit çakıp, çekmecesinde muhafaza ediyorda Tanrı kitabını mı koruyamacak, bu kadar basitçe bir düşünce tarzını anlayamıyorum.
Kurana gelince, 1400 yıldır bozulmayan kitap denmekte, Kuranın kendisi ayetlerinde kitap diye geçtiği gibi, bir çok ayette tek tek indiği söylenmekte, ve Osman zamanında kitap haline geldiğini herkes biliyor. Ayrıca Osman zamanında kitab haline çevrilen bu sözlerin, sağlam kaynak diye itikad edilen bir çok ( Tirmizi- Buhari) kişininde hadislerinde son anda bir kölenin yastığının altında ayet unutup son anda getirdiğide yazılmaktadır. Şimdi sence bu daha mı geçerli bir inanç, Ya başka ayetlerde varsa unutulan,
veya Kuran tanrı sözü denmekte, ayet sayısı açık açık 6666 denmekte, bir gün zamanını ayırıp saymayı denedin mi? dene çok daha fazla çıktığını göreceksin. besmele dediğiniz sözlerle bu rakam artmakta, ama o saygıdan konmuş denmekte. O zaman sorum şu. Tanrı sözlerine söz eklenemiyorsa Besmele sırf saygı için kondu denmekte, bunun gibi saygı olsun diye konulan başka ayetler olamaz mı.?Esenlikle…
16. Kasım 2009: 18:52 #33911AnonimPasifDeğerli Kardeşlerim bu konuyu çok güzel açıklamışlar.Teslis 3 Tanrı değil 1 tanrının 3 yansımasıdır.Yani 3 üde 1 dir ve AYNI ÖZDÜR.
Kardeşlerimizin bu dediğini kabul ettik ama akla şöyle bir soru geliyor.Bu soruyu bir agnoıstik olarak kardeşlerimizin affına sıgınarak soruyorum.
Vaftizlerde ve diğer hristiyan ibadetlerde ”Baba, Oğul ve Kutsal Ruhun adıyla” sözü kullanılır.Ve bu Hristiyan besmelesinde sıraya çok dikkat edilir.Hatta bu sırayı değiştirerek söylemek büyük günahtır.Örneğin Baba,Kutsal Ruh ve Ogulun adıyla diyip sırayı değiştirirseniz büyük bir günah olur.
Peki!!! Eğer bu üçüde aynı tanrının yansımaları ise ve bunlar birbirine eşit ise sıranın değişmesi neden çok büyük günahtır?
Eğer sırayı karıştırmak günahsa demekki bu şahıslar arasında Kıdem (mevki) farkı vardır.Eğer öyleyse üçüde aynı tanrı özü değil üç farklı tanrıdır.Öyle değilse neden sıranın terkinde günah oluyor.
Bu günümüz hristiyanlarının pek net cevap veremedikleri bir konu.Ama burdaki kardeslerimiz bilgili buna bir cevapları vardır.
16. Kasım 2009: 21:13 #33912AnonimPasifSevgili Jules,
Tanrı tektir ve bu tek Tanrı’nın üç kişide açıklandığı görüşünü paylaşıyoruz. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, bu üçünün sıralamasının ters çevirilmesinin günah olduğunu ilk defa sizden duyuyorum. Zaten bunların üçü de birdir. Bir insandaki ruh, can ve beden gibi. Ama hepsi bir tek insandır öyle değil mi? İsa Mesih Tanrı’nın özüdür, kendisidir. Kutsal Ruh Tanrı’nın ruhudur, kendisidir. Sıralama ne olursa olsun farketmez.İncil’de Yuhanna 1:3’te şöyle okuyoruz:‘Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı’.
‘Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı’ (Yuhanna 1:1).Ayrıca Koloseliler 1:15-17’de İsa Mesih hakkında şöyle diyor:
‘Görünmez Tanrı’nın görünümü, bütün yaratılışın ilk doğanı O’dur. Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen herşey – tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar – O’nda yaratıldı. Herşey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratıldı. Her şeyden önce var olan O’dur ve her şey varlığını O’nda sürdürmektedir’.
Yukarıdaki bu ayetler İsa Mesih’in sonsuz Tanrı, Egemen Rab olduğunu açıkça göstermektedir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh tek bir Tanrı olduğuna göre, bunun ters sıralamasının günah olduğunu düşünmek doğru değildir.Sevgilerimle
17. Kasım 2009: 17:25 #33921AnonimPasifDeğerli Rüzgar kardeşim;
Nazik üslubunuzdan ötürü çok çok teşekkür ederim.Ama bunun günah olduğu bütün katolik kiliselerince malumdur.En kısa zamanda bunu bir kilise görevlisine sorarsanız haklı olduğumu göreceksiniz.Özellikle bu sıranın kasıtlı değiştirilmesi, kiliselerce tamiri mümkün olmayan günahalra sebep olmaktadır.
Ben bir agnostik olarak teslis inancıyla ilgili şunu söylemek isterim.Teslisi bir insandaki ruh-beden-can şeklinde örneklediniz ki bu doğrudur.Fakat burada hristiyanlarca cevaplanması zor soru şudur.
Yaratıcı; yaratmadan önce Baba, konuşmadan önce Oğul olarak anılması mümkün değildir.Bunu daha açık bir ifadeyle açıklarsak;
Allahın kelamı(söyleme gücü) ezelidir fakat söylediği kelam ezeli değildir.Mesela Allahın yaratma gücü(Fatır) de ezelidir.Fakat yarattığı insanların hiçbiri ezeli değildir.Birde şöyle birşey var.Eğer İsa Mesih ezeliyse(yani sonsuzdan beri varsa) gücüde sonsuz olmalıdır.Sonsuzdan beri var olmak için gücün sonsuz olması şarttır.
Öyleyse isa mesih neden dua etmektedir? Kendisininde gücü sonsuzdur.Gücü sonsuz olan biri kimden niye yardım istesin? Gücü sonsuz olan biri kendisi arzu etsede çarmıha gerilemez.Çünkü çarmıha gerilmek veyahut ölebilmek gücün sınırlı olduğuna işarettir.ve hakeza….
Sorular o kadar çok ki.Konuştuğum bir o kadar kilise görevlisi ne bunları cevaplayabildi nede bana İsanın rab olduğunu kanıtlayabildi.
17. Kasım 2009: 20:51 #33926AnonimPasif@jules 16148 wrote:
Değerli Rüzgar kardeşim;
Nazik üslubunuzdan ötürü çok çok teşekkür ederim.Ama bunun günah olduğu bütün katolik kiliselerince malumdur.En kısa zamanda bunu bir kilise görevlisine sorarsanız haklı olduğumu göreceksiniz.Özellikle bu sıranın kasıtlı değiştirilmesi, kiliselerce tamiri mümkün olmayan günahalra sebep olmaktadır.
Ben bir agnostik olarak teslis inancıyla ilgili şunu söylemek isterim.Teslisi bir insandaki ruh-beden-can şeklinde örneklediniz ki bu doğrudur.Fakat burada hristiyanlarca cevaplanması zor soru şudur.
Yaratıcı; yaratmadan önce Baba, konuşmadan önce Oğul olarak anılması mümkün değildir.Bunu daha açık bir ifadeyle açıklarsak;
Allahın kelamı(söyleme gücü) ezelidir fakat söylediği kelam ezeli değildir.Mesela Allahın yaratma gücü(Fatır) de ezelidir.Fakat yarattığı insanların hiçbiri ezeli değildir.Birde şöyle birşey var.Eğer İsa Mesih ezeliyse(yani sonsuzdan beri varsa) gücüde sonsuz olmalıdır.Sonsuzdan beri var olmak için gücün sonsuz olması şarttır.
Öyleyse isa mesih neden dua etmektedir? Kendisininde gücü sonsuzdur.Gücü sonsuz olan biri kimden niye yardım istesin? Gücü sonsuz olan biri kendisi arzu etsede çarmıha gerilemez.Çünkü çarmıha gerilmek veyahut ölebilmek gücün sınırlı olduğuna işarettir.ve hakeza….
Sorular o kadar çok ki.Konuştuğum bir o kadar kilise görevlisi ne bunları cevaplayabildi nede bana İsanın rab olduğunu kanıtlayabildi.
Merhaba,,,Tanrı,Kutsal Ruhtan;Rab YAHsuah ı yaratmıstır,3 lü teslis budur… Mesih Yahsuah neden dua etmektedir demişsiniz,orda YAHsuah Çarmıha gerilmek zorundaydı bu şekilde olması lazımdı,bu yaşanmalıydı ki bizim günahlarımız orada ödensin…Kendisinin gücü sonsuzdur tabiki,ama ruhen, bedenen değil,,,ve carmıhta da bedenen can vermiştir.
31. Aralık 2009: 14:48 #34183AnonimPasifİnsanlar Hristiyanlığa Rab’bın bizzat kendilerini kapmasından değil de kendi nefsani istekleriyle, bilgi edinmek, bu konuda da fikir sahibi olup söz sahibi olmak gibi dünyevi maksatlarla yaklaştıklarında hep teslis gibi aşkınlık arazisine ait konulara yapışırlar. Kalpleriyle, bütün varlıklarıyla değil de kuru akıl ile yaklaştıklarından olur bu. Hatta çoğu kez daha bir tek incili bile doğru dürüst okuyup bitirmeden, bu gibi çok ileri mertebedeki, derin manevi tecrübe gerektiren konular hakkında konuşmaya heves sararlar. Bu durum özellikle Hristiyanlığa Teslis inancından yola çıkılarak yöneltilen eleştirilerde çok alışılagelmiş bir şeydir.
Teslis gerçeğinin Hristiyanlık illahiyatında bugün varolan ifadeleniş tarzı Hristiyanlığın antik Yunan kültürünün ve terminolojisinin hüküm sürdüğü bir coğrafi sahada ve tarih kesiminde yayılması gerekmiş olduğundan hasıl olmuş bir tarzdır.(1) Eğer aynı aşkın gerçek sadece Sami kültürünün ifade imkanlarıyla izah edilseydi izah şekli de başka olurdu. Temel gerçeği değişmeden tabi. İşte bu yüzden biraz da kökeni Yunan felsefesine uzanan Batı felsefesinden bazı şeyleri bilmek gerekir bu çok özel kozmolojik anlatıyı idrak edebilmek için. Yunanca’daki ‘physis’ yani ‘doğa, nesil, genel olan, ortak taban teşkil eden’ ile ‘hypostasis’ yani ‘bireylik, biriciklik, yerellik’ anlamları çok sık bir şekilde kullanılmıştır Teslis gerçeğinin bir İlahiyat öğretisi oluşturmasında. Mesela orijinali Yunanca yazılmış en kozmolojik (yani kainat ve varoluşun nasıl şekillenmiş olduğuna değinen) incil sayılan Yuhanna incili ‘başlangıçta Logos vardı-vardır’ derken bu antik Yunan dünyasında çok özel ve içerikli bir anlamı olan ‘Logos’ kelimesini kullanır. Bu kelime her ne kadar Latince’ye ‘Ratio’ veya İngilizce’ye ‘Word’ olarak çevrilmişse de o ilk Yunanca’daki anlamının idrak edilebilmesi için bazı ek açıklamalara ihtiyaç duyulur genellikle, araştırıcılar tarafından. ‘Logos’ söze sığabildiği kadarıyla Tanrı Baba’nın (yani herşeyin ötesindeki ama, aynı zamanda, herşeyin mutlak ve ezeli kaynağının) kendi varlığının yine ezeli olan farkındalığıdır ve bu farkındalık kendi doğasınından doğan bir şeydir elbet… İşte kendisinden kaynaklanan bir varlık (2) olduğundan ‘çocuğu- oğlu’ sayılır. Ama kendisi ezeli olduğu gibi kendi varlığının farkındalığı da kendisinden kaynaklanmasına rağmen ezelidir. Yani bu kaynaklanışta zaman anlamındaki bir sonralık yoktur. Ebediyet aşkındır, içinde sayısallık barındıramayacağından dolayı ‘önce’ ve ‘sonra’ gibi anlamların geçerliliği yoktur, söz konusu durumda. Oğul yaratılmamıştır, Oğul doğmuştur, ezelden mutlak Öz’den kaynaklanır bir şekilde vardır. Hz. İsa ‘ben İbrahim’den evvel vardım’ derken bu Logos olan kimliğinden bahseder. Ve… bütün kainat Mutlak Öz’ün bu ezeldeki varlığının farkındalığı, yani Logos sayesinde halkedilir. Aşkın olanın kendi varlığının farkındalığı aşkın olmayanı zuhur ettirir…Bu aşkın olan ile aşkın olmayan ‘çift’ten ise sayısallık, halkedilmişlik şekillenir… Tümden aşkın olan nihai Öz’ün hikmeti satha serilen halı misali açılır, evren, dünya yaratılmış olur. Ama bütün bu halkedilenleri aralarında vahdet durumunda muhafaza eden ama halkedilenlerin arasında olmayan bir güç vardır… taa o mutlak Öz ile varlığının Farkındalığının arasındaki bağı da teşkil eden… İşte O Ruh-ul Kudüs’tür ve o da ezelden beri vardır. Doğuran doğan ve aralarındaki birlik bağı aslında tüm Kainat’ın varoluş prensibini de barındır içersinde. Teslis gerçeğini varoluşun her yerinde görmek mümkündür yani. Bir terazide mesela iki kefe ortalarındaki denge askısı sayesinde çalışır. Her çifti çift oluşturan, sağ ve sol, alt ve üst olarak ayrıştıran merkezi bir nokta vardır. Bu ayrıştırıcı ama aynı zamanda bağlayıcı ortak nokta olmasa çiftler zuhur edemez ve o zaman da bütün Evren var olamaz. Hz. Davut’un bugün İsrail’in bayrağında da bulunan birbirine geçmiş iki üçgeni Tanrı’daki ilksel teslis ile Tanrı’nın aksedişi olarak yaradılmış insandaki teslis birlikteliğine işaret eder. Ve… bu birlikteliğin fiili, maddi dünyayı da içeren tekamülü İsa Mesih’tir. Hz. İsa’ya ‘Davut oğlu’ deyişlerinin nedenlerinden biri de budur.
Eski İlahiyatçı, kelam alimlerinden, Milladi yedinci ile sekizinci yüzyıllarda yaşamış Şam’lı aziz Yahya ‘diyalektik’ adlı eserinde Aristo felsefesinin terimlerinden yararlanarak Teslis’i şöyle açıklar (insani imkanlarla açıklanabildiği kadarını yani): Fevzi, Ayşe, Nuriye (isimleri farazi olarak koyuyorum) üç değişik şahıstır ama tek olan insaniyet doğasına mensuplardır. Yani doğa, nesil varoluş ortak tabanı, ‘physis’ olarak birlerdir ama birey, biriciklik ve şahıs, ‘hypostasis’ olarak üç değişik kişilerdir. Bir olan ortak doğaları olmasa değişik şahıslarının da varolmasına imkan yoktur ama alt taban teşkil eden ortak nesil-doğanın da varolabilmesi için bireylerde şahıslarda, yani biricikliklerde vücut buluyor olması gerekmektedir.
Kısacası ne birlik çokluksuz mümkündür ne de çokluk birliksiz. Tanrı ne birdir ne çoktur, Tanrı tümüyle aşkındır ve… varlığında hem birliği hem de çokluğu barındırır. Aslında birlik ile çokluk aralarındaki ilişki ve biribirlerine refereransları sayesinde vardır. Yani varlığın aslı bir ‘nesne’ değildir… bir ‘ilişkidir’. Nesnellik her ne kadar büyük ve azametli olsa bile zaten bir mekan işgali teşkil ettiğinden aşkın olamaz. Daima kendisinden başka olanın sınırlayışı vardır kendisini ‘nesne’ kılan. İlişki nesne olmadığından zaman ve mekanın ötesindedir. Bugünkü çağdaş fiziğin maddenin temelinin ne nesne ne de enerji olduğu ama bakıldığı perspektife göre hem nesne hem de enerji olarak algılanabileceği bu çok eskilere dayanan illahiyat öğretilerini getirir akla. İnsanın bilim yollu varlık kazısı zaten neyi çıkaracak ki satha, neticede… :-)
Tabii bütün bu İlahiyat öğretileri iyi güzel de… fakirane bendenizce şöyle tarihi açıdan en eski sayılan, orijinali Aramice yazıldığı tahmin edilen ve gerçekten de daha ziyade Sami bir dünya görüşüne sahip (Hz. İsa’nın beşeri cephedeki nesli Sami’lerdendir zaten) Matta incilinin okunmasından başlasa insan en alası olmuş olur. Matta incili tarihi bir anlatıdır (kozmolojik, ‘teolojik’ veya ‘irfani’ dediğimiz anlamda değildir pek yani). Olayları bir hikaye gibi okumuş olursunuz. Ama bu hikaye bambaşkadır, eşi bulunmaz bir hikayedir. Okuduğunu sanırsın, halbuki o seni okuyordur :-) Şahsen bu, değerinin inkarına imkan olmayan, iki bin yıllık koca Hristiyan illahiyatı olmasaydı, bir tek Matta incilinin anlatısı var olmuş olsaydı… bana yeter de artardı. Bu anlatının içersinde insanın derin varlıksal serbestisine gem vurmaya çalışan her tür kelepçelenmeye öyle emsali görülmemiş bir baş kaldırış var ki… sadece tümden kadavralaşmış kalpler ilgisiz kalabilir hitab edişine. Matta incili okunduktan sonra öbür incillere de gidilebilir… kilise babalarının şahane yazılarına da devam edilebilir ama… dokuzuncu kata varmak adımı ilk basamağa atmakla mümkündür :-)
Metni okuduysanız… Rab iyi niyetli merağınızı, sabrınızı en bolundan mükafatlandırır dilerim…
1. Şu an bulunduğumuz forumda da kullanılan ‘Hristiyan’ kelimesi, mesela, İbranice ‘Mesih’ kelimesinin Yunanca olan karşılığı ‘Hristos’dan türer. ‘Hristos’ seçilmiş, kutsanmış olan şahıs anlamlarını içeren bir kelimedir. Forumun ismi ‘Mesihi Türk’ de olabilirdi yani. Ama, anlatıldığı gibi, Bugünkü Hristiyanlık beyenlmilelliği olan o zamanların Yunan mentalitesinin anlatı dilinden geçip dünyaya yayıldığından Hristiyanlık kelimesinin kullanımı yerleşmiştir tarihte, daha ziyade.
2. ‘Varlık’ kelimesi aşkın olanı hiç bir zaman isimlendiremez ama dil doğası itibarıyla halkedilmiş ve sınırlı olduğundan mecburen bir kelime kullanmak zorunda kalıyoruz.
27. Ocak 2010: 1:10 #30641AnonimPasifHristiyan dininde içinden çıkılmaz olarak gördüğüm önemli çıkmazlar var..
Birincisi; eğer İsa Tanrı ise nasıl çarmıha gerilip öldürülebilir? Bu kainatı yaratan yüce Güç nasıl olurda üstelik acılar içinde tüm dünya insanlarnın önünde çarmıha gelirilp öldüğünü apaçık şekilde beyan edebilir..
İkincisi; eğer Tanrı oğul edinmiş ise kız neden edinemesin? Yarın biri çıkıp ben Tanrının kızıyım veya Tanrı benim vücudumda derse Tanrının kızı olmadığını nasıl ispatlayabilirsiniz?
Üçüncüsü; İstiklal Caddesindeki klisede sözde İsa’ nın biblosu var, o biblonun altında dua edip ona taptığınızı belirten cümleler var..Hadi onu geçtim birde ismini tam hatırlayamadığım birinin daha biblosu var ismi yanlış hatırlıyorda olabilirim Aziz bilmem ne..Onun biblosunun altında da İsa’ nın biblosunun altında duran dua gibi ona da taptığınızı belirtilen dualar var..O kişiye neden tapıyosunuz?
Bence sizin 3 değil 3 den fazla Tanrınız var iyi düşünün, tekrar sayın bence..Hiç bir Islami sitenin gösteremeyeceği hoşgörüyü size sağlıyoruz.Ama haddinizi aşıp bizlere hristiyan sitesinde hakaret etmenize izin vermeyeceğiz.Bunun icin son cümlenizi çöpe attık.
27. Ocak 2010: 1:24 #30639AnonimPasif@Synesthetic 7902 wrote:
Butun kardeslerime ornekleri icin tesekkurler! Herseye Gucu Yeten Rab Tanri sizinle olsun.
İzin verirseniz bir ornekte ben vermek isterim! Aslinda hepimizin bildigi seylerden birisi, uclubirlige guzel bir ornek, yumurta ornegi.
Yumurta neyden olusur
-Sarisi
-Aki
-KabuguBunlardan sadece sarisina akina veya kabuguna yumurta diyemeyiz! Bunlarin ucu bir yumurtayi tamamlar.
Elimden geldigince bu kucuk captaki ornegi paylasmak istedim.
Esenlik Sizlere olsun!
Atladığınız önemli bir nokta var..
Siz sarıya da yumurta diyorsunuz, halbuki yumurtanın sarısı = yumurta değildir..Keza kabuk ve akı da tek başına asla yumurta diye adlandırılamaz..
Gerçek selamate ermeniz dileklerimle..
27. Ocak 2010: 1:33 #30640AnonimPasif@Halleluya 7237 wrote:
26 Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
Bu ayette
Tanrı insanları kendi benzeyişimizde yatatalım diyor.
benzeyişimizde
evet
çogul bir kelime
İnsanları kendime benzer yaratayım dememiştir.
Baba, Ogul ve Kutsal Ruh = TANRI
1x1x1 =1 dir.
ve
Kendimize benzer yaratalım demiştir.
Yine yaratalım ifadesi vardır ve çogul bir kelimedir.
Yaratayım dememiştir.Peki bizler tanrının benzerligindemiyiz ?
bizler
beden, can ve ruh = İNSAN
1x1x1=1
Bizler beden can ve ruh bütünlügüyle nasıl İNSAN özelliklerini taşıyorsak
Tanrı da Baba, Ogul ve kutsal ruh bütünlüğüyle TANRI bütünlügünü taşımaktadır.
Bizler nasıl bu üçlükle bir isek
Tanrı da Baba Ogul ve Kutsal Ruh la BİR dir. Tektir. TEK TANRIDIR.
RAB TÜM KARDEŞLERİMİ BEREKETLESİN
AMİNVermiş olduğunuz örnekler asla bir olamaz çünkü biri bu dünyadaki maddesel boyuttaki İNSAN, diğer Tanrı kavramı da bu boyutta görünmeyen bir Tanrı örneğidir..
Dolayısı ile iki örnek birbiriyle oldukça zıt..
Birisi de çıkıp tanrı 46 tanedir dese ve sizin yaptığınız gibi üzerine de insan kromozom sayısını örnek verse aynı şey olamayacağı gibi verdiğiniz örnek oldukça saçma..
Moderatörler işlerine gelen mesajı yayınlayıp işlerine gelmeyen mesajı yayınlama cesaretsizliklerinden vazgeçerlerse sizlerle düzeyli olarak tartışmak isterim..
27. Ocak 2010: 11:21 #34327AnonimPasif@zocor 17109 wrote:
Atladığınız önemli bir nokta var..
Siz sarıya da yumurta diyorsunuz, halbuki yumurtanın sarısı = yumurta değildir..Keza kabuk ve akı da tek başına asla yumurta diye adlandırılamaz..
Gerçek selamate ermeniz dileklerimle..
Sayın Zocor,
Biz bu tür örnekleri biraz olsun açıklamaya yardımcı olsun diye veririz. Ama tabii ki tam anlamıyla bizim inandığımız teslis inancını açıklamaya yetmez. Ama sı örneği bence tüm örneklerden daha yakın bir benzetme olacaktır. Belki verilmiştir bu örnek ama yine yazıyorum. Söyleyin şimdi, buz, su, su buharı arasında ki fark nedir. Aynı maddedir, su yani. Su hem 3 halde de bulunabilir. Ve siz bile su buharıyla, buz un farklı madde olduğunu iddia edemezsiniz. Yalnızca atomların birbirine olan uzaklıkları farklıdır, ama atom yapısı hepsinde aynıdır. Önemli olan da maddeleri tanımlarken molekül formulüdür. Hepsi de H2O dur. Rabbin üçlü birliği de bu şekildedir.Suyun bu üç halinden herhangi birini görseniz nasıl sonuçta tanımlarken su diyorsanız, Rab Mesihi de gördüğümüzde O Tanrı’dır diyoruz. Kutsal Ruhunu gördüğümüzde de , O Tanrı’dır diyoruz. Rab Tanrıyı Henüz kimse tamamen görmemiştir. Biz de Kutsal Ruhunu bize verdiği ölçüde O’nu tanıyoruz.Rab Mesih’in sözleri ve yaptıklarıyla Tanrı’nın nasıl olduğu konusunda fikir sahibi oluyoruz. Ama Sonsuz Yaşam Çağı geldiğinde O’nu apaçık göreceğiz. Şimdi Mesih ve Kutsal Ruh sayesinde sözlerini, düşüncelerini, karakterini bilebiliyoruz.Mesih; Beni gören Baba’yı görmüş demektir, demişti. Tanrı Mesih’le görünür olmuştur. Ama tüm görkemiyle değil tabi ki, sıradan bir insan gibi geldi, tıpkı meleklerin çokça yaptığı gibi.
Mantık hatası yoktur, teslis anlaşılabilir birşeydir. Birçok kez söyledim, yine diyorum bir melek insan kılığında gelebiliyorsa, Tanrı neden yapamasın. Neden sınır koyuyorsunuz Tanrı’ya?… Peki size soruyorum siz hangisisiniz, bedeniniz siz mi, kişiliğiniz mi, ruhunuz mu? Beden ne ifade ediyor, Kişilik neyi ifade ediyor, Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz.
27. Ocak 2010: 11:28 #34330AnonimPasifZocor hoşgeldin…
Bumu senin seviyeli tartışma anlayışın?,yazdıklarını okuyomusun bilmiyorum ama,eğer senin SEVİYELİ anlayışın bu ise kimse seninle tartışmaya girmez bile…Keşke önce kendini tanıtsaydın,keşke içindeki kini ni bukadar kusmasaydın(yazılarından bu anlaşılıyor) , keşke Hristiyanlık hakkında fazla değil birazcık bilgiye sahip olsaydın,zaten olsaydın bizim tek Tanrıya inandığımızı bilirdin.Rab in kalbine dokunması dileğiyle…
27. Ocak 2010: 13:09 #34331AnonimPasifSayın Zocor… şu yazdıklarınızı bir daha okuyuverin, içerdikleri hitab ediş tarzına bir bakın… Size bu şekilde hitab edilseydi hoş mu bulurdunuz? Bulmazdınız elbet… ‘Aziz bilmem ne’ymiş… Bu tür bir tavırla yaklaşıldığında, konuşulduğunda bir sonucun çıkması mümkün mü herhangi bir mevzuda? Küfür kelimelerde değil tarzda olur daha ziyade. Ve tarzda olan küfür daha da ağırdır, bilirisinizdir… Burdaki moderatörlerin de elbette ki bu tür davranışlar görüldüğünde eleyici olmayacakları yok. Bu gayetle normal. Burası külhani kahvesi değil.
Hele bir tarzınızı muayane edin, ondan sonra sohbet ederiz bu konularda. Ama bu tarzla sohbet etmenin imkanı yoktur, siz de takdir edersiniz herhalde. Selamet diliyorsunuz ama sizin tarzınızda selametin zerresi yok… İnsan dediklerinden değil davranışlarından anlaşılır.
27. Ocak 2010: 17:24 #34332AnonimPasifSevgili Zocor,
Önce kendinizi tanıtmalıydınız. Kimsiniz, nesiniz? Niye bu Forum’dasınız? Arayış içerisinde misiniz, yoksa ders vermeğe mi geldiniz?
Biz defalardır söylüyoruz. Aç olanlara bilgi sunuyoruz. bilmek isteyene yardımcı oluyoruz. Ama, “Hepiniz yanlışsınız. İmanınız saçmalıktır. Sapkın bir dine inanıyorsunuz. Uyanın ve selamete erin” diye yaklaşımlara da bu Forumda müsaade etmiyoruz.
İddiamız şudur. Sizin bildiklerinizin tümünü biz de biliyoruz ve bildiğimiz içindir ki Şeytan’dan tüyer gibi, tüyüyoruz. Ama belli ki siz, bizim bildiklerimizi bilmiyorsunuz. Yoksa öyle sualler sorup, öyle yorumlar yapmazdınız.
Biz 3 Tanrı’ya inansak, sizden mi korkacaktık. Birine bir izahat borcumuz mu var? Üçe de inanırız, beşe de. Kimseye de cevap vermek zorunda değiliz. Ama biz TEK TANRI’ya inanırız ve bu Tanrı da İnsan gibi ‘Üçlü Birliktir’ (Body, Soul & Spirit). Sen de öylesin.
Sayın Zocor, arayış içerisinde değilseniz, lütfen çekip gidiniz. Biz ise bulduk. Artık aramıyoruz. Biz biliyoruz. Rab’le şimdi, şu an yaşıyoruz. Hergün O’nunla yaşıyoruz. Biz O’nun Ruhu’nu paylaşıyoruz. Bunun dünyaya “Saçmalık” geleceğini Rab, İncil’de söylüyor zaten. Ama biz Rab’bi insan aklı sınırları içerisine hapsetmiyoruz.
Arayış içerisinde iseniz eğer, size seve seve yardımcı olmaya çalışırız. Tarafsız olarak bir tartın. Rab’bi aramak göreviniz ama bunu at gözlükleri ile yapmayın lütfen.
Rab Sizi Sevgisi ile Aydınlatsın.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.