Türkiye’de Ermeni Olmak.

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27649
    Anonim
    Pasif

    Türkiye’de Bir Ermeni Olmak.

    TÜRKİYE’DE herkesin gizlediği bir kimliği vardır. Hatta insanlar özel ve kamusal alanda apayrı iki kimlikle yaşar.
    İşte Sessizliğin Sesi: Türkiyeli Ermeniler kitabında bu çift kimlikliliğin izi sürülmüş.

    Türkiye’de herkesin gizli bir kimliği var. Bu kimlikleri bastırarak, gizleyerek yaşıyoruz. Hatta bazen birkaç kimliği birden, birini görünür kılıp diğerini gizleyerek hayatımızı sürdürüyoruz. Ama herhalde kimliklerini olabildiğince gizleyerek ikinci kimliklerini sadece kendilerinin bildiği hatta çocuklarına aktarmadığı tek topluluk Türkiyeli Ermenilerdir.

    Hrant Dink Vakfı Yayınları’ndan çıkan Ferda Balancar’ın derlediği Sessizliğin Sesi Türkiyeli Ermeniler Konuşuyor başlıklı çalışma İstanbul, ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde yaşayan Ermenilerle yapılan mülakâtlardan oluşuyor.

    Kalanların hafızalarındaki tarih.
    1915’in üzerinden geçen 80 yılın ardından geriden gelen kuşaklar, sürgüne giden ,ailelerden geriye kalanlar sessiz bir azınlık haline geldi. Çalışmada 15 yaşından 80 yaşına kadar 15 ermeni ile yapılan mülakat yer alıyor. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşayan bu Ermenilere ulaşmak onları konuşmaya ikna etmek oldukça zor olmuş. Çoğunluğu uzun bir çabadan sonra konuşmayı kabul etmiş. Çalışmaya katılanlardan bazıları kimliğini sonradan keşfetmiş. Aile içindeki bazı konuşmalar uzak diyarlardaki akrabaların isimlerinin “garipliği” sonrası oluşan merak onların kimliğini keşfetmelerine yol açmış.

    Hem Türküm Hem Ermeniyim
    Ailesinin köklerini sonradan keşfedenler iki kimliği birden yaşamaya başlamış. Üstelik aileleri kardeşler amcalar oldukça dindar ve türk kimliği ile yaşamaya devam ederken bu iki kimliği birden kabul etmeyi başarmışlar; “ Her şeyim Türk aslında ama dönüp baktığınız zaman bir hikâye öğreniyorsunuz geçmişinize dair.”

    Günlük yaşamda ayrımcılık.
    Kimliğini gizlice yaşamanın son derece anlaşılır bir yanı vardır. Korkulan devlet değildir.
    Komşunuzun, arkadaşınızın, günlük yaşamda karşınıza çıkacak insanların tacizlerinden korunma isteğidir bu.
    Kimliğini gizleme refleksi Ermeniler’de kuşaktan kuşağa aktarılan genetik bir kod gibidir. İsimleri dinleri açık ortada olanlar ise bunu istese de yapamaz. Burada geliştirilen refleks korunmanın bir başka yoludur;

    “Babam dedi ki ‘sana gavur diyecekler, ama öbürlerinede diyorlar ama seslerini çıkarmıyorlar. Seni öldürmezler dayağını ye sesini çıkarma gel evine. Bir yerin kırılsa da sesini çıkarma.” (Kitaptan)

    Projenin danışmanı Ali Bayramoğlu çalışmanın amacını şöyle aktarıyor; “Bu çalışma, Türkiye’de yaşayan ermenilerin ve Ermeni toplumunun taşıdığı siyasi ve kültürel belleğin izlerini bulmak, kültürel varoluşun sürekliliğini ortaya çıkarmak, Ermeni kimliğine mensup kişilerin kendilerini ve ‘ötekileri’ nasıl algıladığını bulmak ve böylelikle Türkiye’de hâlen yaşamakta olan Ermenilerin içinde bulundukları gerçekliği siyasi, kültürel ve tarihsel boyutlarıyla ve bir sözlü tarih araştırması kapsamında yansıtmak amacını taşıyor.”
    Ferda Balancar’ın derlediği Sessizliğin Sesi Türkiyeli Ermeniler Konuşuyor, Hrant Dink Vakfı Yayınları etiketiyle bulunabilir.

    Sadık Güleç.

    HRANT DİNK.
    19 Ocak 2006.

    “Benim anlayışımla,bir insanın birlikte yaşadığı insanları etnik ya da dinsel herhangi bir farklılığı nedeniyle aşağılanması ırçılıktır,ve bunun bağışlanır bir yanı olamaz.
    Bilgisayarımın güncesi ve hafızası gönderilen öfke ve tehtit dolu satırlarla yüklü.
    Benim için asıl tehtit ve asıl dayanılmaz olan,kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence.
    Ne yazık ki artık eskisinden daha fazla tanılıyorum ve insanların”aaa bak, bu o Ermeni değil miii?”diye bakış fırlattığını daha fazla hissediyorum.
    Ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye.
    Tıpkı bir güvercin gibiyim.
    Onun kadar sağıma soluma,önüme arkama göz takmış durumdayım.
    Başım onun ki kadar hareketli…Ve anında dönecek denli süratli.
    Sanki bedel ödemek sadece hapse girmekmiş gibi..
    İşte size bedel…
    İnsanı güvercin ürkekliğine hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilirmisiniz..?
    Siz hiç mi güvercin izlemezsiniz..?
    Yaşadıklarım..Ve ailece yaşadıklarımız.Tehtitler yakınlarıma bulaştığında..
    O noktada hep çaresiz kaldım.
    Ölüm kalım dedikleri bu olsa gerek.Kendi irademin direnişçisi olabilirdim,ama herhangi bir yakınımın yaşamını tehlike altına atmaya hakkım yoktu..Kendi kahramanım olabilirdim,ama bırakın yakınımı,herhangi bir başkasını tehlikeye atarak,yiğitlik yapmak hakkına sahip olamazdım.
    Gidelim dersem geleceklerdi,Kalalım dersem kalacaklardı.
    Kalmak ve direnmek.
    İyide,gidsek nereye gidecektik.
    Avrupa ülkelerine gidip yaşamak ise hiç harcım değildi.
    Şunun şurasında üç gün Batı’ya gitsem,dördüncü gün’artık bitsede dönsem’diye sıkıntıdan kıvranan ve Ülkesini özleyen biriyim,oralarda ne yapardım.?
    Rahat bana batardı.
    Lehime bir karar çıkarsa kuskusuz çok daha sevineceğim ve bu da şu demektir ki ,artık Ülkemi hiç terk etmek zorunda kalmayacağım.
    Ürkek ve özgür.
    Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama..
    Biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
    Güvercinler kentin taa içlerinde,insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
    Evet..biraz ürkekçe..ama bir o kadar da özgürce.”

    Kaynak:
    Teodik.
    11 Nisan Anıtı.
    Memorıal.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.