Türkiye Gözaltına Alınıyor
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
9. Mayıs 2008: 22:39 #24985AnonimPasif
Türkiye gözaltına alınıyor…
Uluslararası ilişkilerde en tehlikeli gelişme, Hristiyanlık adına gözcülük yapanların bakışlarının bir ülkeye dönmeye başlamasıdır. Hemen önleyemezseniz, bir hedef haline gelirsiniz. Ondan sonra da kurtulamazsınız. Türkiye son dönemde “gözlenen ülkeler” listesine girdi. Bir yandan AKP’nin türban kampanyası, öte yandan da Hıristiyanlara karşı işlenen suçlar, ülkemizin gözaltına alınmasına yol açıyor.
İngiliz Economist dergisinin aralık sayısındaki bir makele çok dikkatimi çekti. Son iki yıldır aynı konuda çıkmış haber ve yazıları araştırdım ve korktuğum manzara ile karşı karşıya kaldım.
Economist, Put ile Hilal’in (yani Hristiyanlarla müslümanların) çatışmasına dikkat çekiyor ve “Hristiyanlar neden bugünkü Türkiye’de tehdit altındalar?” sorusunu soruyordu.
Uluslararası medya’daki bir dizi haber ve makalede de aynı sorular var.
Bu akım, Trabzon cinayeti ile başlamış. Sonra Hrant Dink’in öldürülmesi. Ardından Malatya’daki korkunç cinayetler ,Mardin’de papazın kaçırılması ve İzmir’de bir protestan papazın bıçaklanması, Antalya ve Samsun’daki olaylar.
Alt alta yazıldığı zaman oldukça uzun bir listeye dönüşüyor.
Türkiye’de eskiden, özellikle misyonerlere karşı bir duyarlık vardı, ancak hiçbir zaman bu kadar yoğun bir saldırganlık ve cinayet dalgasıyla karşılaşılmamıştır.
İşin daha da kötü yanı, cinayetlerin ardından polisin ihmalkarlıkları, jandarmanın yakalananlarla ilişki içinde olduğu yolundaki iddialar ve adalet mekanizmasının duyarsızlığı ile ilgili haberlerin çıkması.
Bütün bu manzaranın tepesinde de, AK Parti gibi din konusunda çok duyarlı olduğu bilinen bir partinin iktidarda bulunmasını ve daha da önemlisi türban’ı serbest bırakma kampanyasını da eklediniz mi, sorular daha sık soruluyor : Türkiye, Hristiyanları kaçırmak için bu tip olayları görmezden mi geliyor? Bu ülke giderek İslamlaştırılıyor mu?
Bütün bu olayları, Avrupa karşıtı Derin Devlet’e veya işsizliğin kol gezdiği Karadeniz bölgesindeki gençler arasındaki aşırı milliyetçilik akımlarına bağlamak kolaycılığına kaçmamamız gerekiyor.
Eğer bu gidişe gereken önem verilmez ve karşı önlemleri alınmaz ise, Türkiye son derece tehlikeli bir tuzağa düşebilir.
Batı dünyasında İslamcı bir iktidarın Hristiyanları kaçırmaya çalıştığı izleniminin ne kadar yanlış olduğunu göstermemiz gerekiyor.
Uluslararası ilişkilerde en büyük tehlike, müslüman bir ülkede “hristiyan avına çıkıldığı” izleniminin yayılmasıdır. Böylesi bir durumda, inanılmaz bir mekanizma harekete geçer.
Dünya’nın dört bir köşesinden, binlerce kiliseden, yüzbinlerce Sivil Toplum Örgütünden baskı başlar. Medyaları sayesinde, yalan yanlış dahi olsa, tek bir olay binlerce defa büyütülür.
Yerinden kıpırdayamaz duruma girersiniz.
Türkiye böyle bir duruma düşürülmemeli. Zira bugün hristiyanlar, özellikle AKP hükümeti döneminde, özellikle daha rahat ediyorlar. Hükümet yanlış anlamalara yol açmamak için elinden geleni yapıyor.
Ancak, anlaşılan yeterli olmuyor.
Yapılması gereken, atılması kolay adımlar var. Bunların başında da, Heybeliada’daki Ruhban okulu geliyor.
* * *
RUHBAN OKULUNU ANCAK AKP AÇABİLİR
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, azınlık hristiyan vatandaşlarıyla ilişkisi, Ankara’nın Rum Ruhban Okulu konusundaki tutumuyla ölçülüyor.
1971’de kapatılan okul, Rum Ortodoks kilisesinin Emümenikliği ve el konulan Rum gayrimenkullerinin idaresi sorunu yıllardır rahatsızlık yaratmaktadır.
AK Parti döneminde, bu sorunların üstesinden gelineceği ümitleri artmışsa da, sonuç alınamamıştır.
Ankara’da son 5 yıldır iki akımın çatıştığı gözlenmektedir.
Bunların biri, sivil iktidarın “ılımlı yaklaşımıdır”.
AK Parti, müteaddit defalar, Heybeliada’daki okulun açılmasından yana olduğunu açıkça kilise yetkililerine söylemiştir. Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un iktidar ile çok iyi ilişki içinde bulunduğu bilinmektedir.
Ancak, tüm iyi niyet jestlerine ve vaadlere rağmen AK Parti iktidarı, gereken adımları atamamış veya zaman içinde tutum değiştirip atmamıştır.
Özellikle Rumların İstanbul’da Vatikan’ı andıran bağımsız bir kilise oluşturmak istediğine inanan, anti Rum lobi tarafından benimsenmektedir. Bunlara göre, Ruhban okulu açılmamalı ve bu yolla Ortodoks kilisesinin gücü eritilmelidir.
Aslında Türkiye, bu kadar küçük sorunlarla uğraşmayacak kadar büyük bir ülkedir. Ancak, bu büyük ülkeyi yönetenler, bu gerçeği görememektedirler.
Ortodoks kilisesinin varlığı, İstanbul için bir tehlike değil, aksine büyük bir avantajdır. Ne kadar etkili bir avantaj olduğu da, 2004 yılında Patrik Bartholomeos‘un Türkiye’nin AB üyeliği için yaptığı lobi çalışmalarında açıkça görülmüştür.
Bazıları inanmasa dahi, Türkiye’nin AB üyeliği Heybeliada’dan geçecektir.
Bunu bir yana bıraksak dahi, laik Türkiye’nin hristiyan dünyası ile ilişkilerinin barometresi haline dönüşen Ruhban Okulu sorunu artık çözülmelidir.
Bu adımı da, en kolay atabilecek iktidar, dincilerin tepkisinden korkmayacak olan AK Partidir.
Ülkemizin, din kavgalarının oluşturduğu tuzaklara düşmesini mutlaka önlemeliyiz.
* * *
HRANT’IN KATİLİ CEZASIZ KALMAYACAK
Cumartesi günü, Hrant’ın katledilmesinin 1 inci yıldönümü idi. Farkındasınız değil mi, müthiş bir anma töreni oldu. Oraya gelen yüzbinleri kimseler zorlamadı. Ne parti mitingine katılmak için taşınmışlar, ne ideolojik bir gösteri için toplanmışlardı. Kendi başlarına gelmişlerdi. Heyecanlarını paylaşmak ve dayanışmak için oradaydılar. Böylesine bir duyarlık azdır. Böylesine bir dikkat varken, kimse katilleri koruyamaz. Polisin delilleri yok etmesi artık imkansızdır. Belki yavaştan alabilirler, ancak katilleri koruyamazlar. Adalet mekanizması, kamu oyunun böylesine dikkat ettiği bir konuda ayak sürüyemez. Hrant’ın katilleri eninde sonunda yakalanacaktır. Hiç kuşkum yok22 Ocak 2008 Mehmet Ali BİRAND mabirand@e-kolay.net
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.