Şeytanın Taktiği
- Bu konu 11 izleyen ve 55 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
11. Ağustos 2008: 5:58 #30099AnonimPasif
İsa, İncil’in sonunda yer alan Vahiy kitabında Laodikya kilisesine seslenmektedir. İlk başta, kendilerini ne kadar zengin, varlıklı ve hiçbir şeye gereksinmeleri olmayan insanlar olarak gördüklerini anlatıyor. Ardından da içinde bulundukları gerçek durumu şu sözlerle gözler önüne seriyor, ” zavallı, acınacak durumda, yoksul, kör ve çıplaksınız.” ( Vahiy 3:14-20 ). Maddi olarak güçlü olmayı ruhsal olarak güçlü olmaya denk tutma yanılgısına düşmüşlerdi. Gurur gerçek durumlarını onlardan gizlemişti.
Günümüzde de birçok kişi bu durumdadır. Tıpkı ruhsal hizmette bulunançifte karşı yaşadığım gücenikliği göremediğim gibi, bu kişiler de yüreklerinin gerçek durumunu görmüyorlar. İncinmediğim konusunda kendi kendimi ikna etmiştim. İsa, Laodikyalılara bu yanılgıdan nasıl kurtulmaları gerektiğini de şu sözlerle dile getirdi: ” Tanrı’nın altınını satın alın ve gerçek durumunuzu görün. ” ( ” Şeytan’ın Yemi ” – Temmuz 2008 )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle ! jesus… isamesihyasiyor
15. Ağustos 2008: 15:07 #30162AnonimPasifKutsal Kitap’taki tasvirler arasında ” ışık meleği ” ( 2. Ko. 11:14 ) ifadesi de yer almaktadır. ” Işık meleği ” tasviri, şeytanın kendini sub species boni ( İyi görünümünde ) gösterme gibi kurnazca bir yeteneğinin olduğunu belirtir. Şeytan kurnazdır. Aldatıcıdır. Bahçedeki yılan ” hilekar ” ( Tekvin 3:1 ) olarak tanımlanmaktadır. Şeytan, aptal biri gibi çıkmaz karşımıza. Aldatıcı bir taklittir o. Ustaca konuşur. Görünüşü muhteşemdir. Karanlığın prensi, nurdan bir pelerin giymektedir.
İkinci olarak şeytan, yutacak birini arayarak kükreyen bir aslan gibi karşımıza çıkmaktadır ( 1. Pe. 5:8 ). Dikkat ederseniz Mesih için kullanılan aslan ifadesi, Mesih karşıtı olan şeytan tarafından da kullanılmaktadır. Karşıt aslan yok eder. Yahuda Aslanı ise kurtarır.
Her ne kadar şeytanın ki kötü bir güç olsa da her iki aslan benzetmesinde de güç sembolünü görmekteyiz. Şeytanın gücü Mesih’inkiyle karşılaştırılamaz bile, ancak bizden çok daha güçlü olduğu kesindir. Mesih kadar güçlü değil ancak bizden daha güçlüdür.
Şeytan bizleri kandırırken sıkça kullandığı iki yol vardır. Ya onun gücünü hafife almamızı sağlamak ister, ya da onu gözümüzde büyütmemizi sağlamayı arzular. Her iki şekilde de bizi kandırır ve tuzağa düşürebilir. ( RC SPROUL )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan neye yarar ? hac5 :elsalla: :elsalla: :elsalla:
24. Ağustos 2008: 23:29 #30326AnonimPasifRuhsal savaşta, savaş alanı aklınızdır. Düşmanın saldırılarını hayata geçirdiği yer orasıdır. İblis, birinin kilise toplantısına katılıp da aklını öğretilenlere odaklayamazsa, orada bulunmakla hiçbir şey kazanamayacağını oldukça iyi bilir. İblis, kişinin eğer aklını disiplin edemezse ve onu yaptığı şeye odaklayamazsa, üzerinde çalıştığı projeyi tamamlayabilmek için o kişiyi disiplin altında tutamayacağını bilir.
Düşmanla mücadele etmenin yollarından biri, çoğu kiliseden edinebileceğiniz kasetlerden istifade etmektir. Eğer toplantı sırasında söylenenlere dikkat edip aklınızı toparlayamıyorsanız, her hafta vaazın kasetini alın ve söylenenleri anlamak için kaç kez dinlemeniz gerekiyorsa dinleyin.
İblis sizin pes etmeyeceğinizi gördüğünde kendisi pes edecektir.
Unutmayın, şeytan zihinsel sorununuzun olduğunu – sizde ters giden bir şeylerin olduğunu – düşünmenizi istiyor. Ama gerçek şu ki aklınızı disiplin etmeye ihtiyacınız var. Bugünden itibaren yaptığınız şeye odaklanın. Eski alışkanlıkları terk edip yeni alışkanlıklar kazanmak daima zaman alır. Ama inanın buna değer.. ( J. MEYER )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan ne yararı olur ? hac5
26. Ağustos 2008: 14:07 #30373AnonimPasifDeğerli Kardeşim,
“Çocuklar doğdukları zaman günahlı bir benlikle dünyaya geliyorlardı. Çocuklar akılları erene dek günahlarından sorumlu tutulmazlar ve bu yaş sınırı her çocuk için değişik olabilir. Yaptıklarının Tanrı’ya karşı günah olduğunu fark edebilecekleri yaşa geldikleri zaman , Tanrı’yı seçmek ya da O’nu reddetmek fırsatına sahip olurlar.”
Bu metin bir alıntı mı? Alıntıysa lütfen sahibini ve inancını da belirtir misin, lütfen! Çünkü bu açıklama Kutsal Kitap öğretisine uygun değil…Rab’bin bereketi ve lütfu O’dan korkanlar üzerinde artarak gözüksün!
26. Ağustos 2008: 14:19 #30374AnonimPasifTanrı Halkı cahil değildir!
Şeytan’nın Tanrı halkı üstünde en başarılı olduğu konu; Tanrı halkının kendilerini başarısız, zavallı, cahil, zafersiz hissetmelerini sağlamaktır. Forumda yazılan yazılardan Şeytan’ın başarılı olduğunu anlayabiliyoruz.
Kardeşler, burada yazıldığı gibi “cahil”, “zayıf” ve “zavallı” değiliz. Bizler Tanrı oğulları ve kızlarıyız. biz zaferliyiz.
Kutsal Ruh, bizlere öğretir, bizleri donatır, yetkilendirir.
Kendimiz hakkında bu şekilde küçük düşürücü kelimeleri kullananları uyaralım…Lütfen!26. Ağustos 2008: 16:22 #30380AnonimPasifSayın ankaralı,ilk önce sizi burada, yazılımlarınızla gördüğüme Rab’de çok sevindim. Hoş geldiniz. Bereketleyici yazılımlarınızın devamını her zaman beklerim.
Gelelim sorduğunuza: Metnin tümü – diğer paragraflarla birlikte – altında ismi yazılı olan Joyce MEYER’e aittir. Paragrafı tek başına değil de metnin diğer paragraflarıyla birlikte bir değerlendirme yaparsak ki;son paragraf ve diğer yazılarıyla birlikte kopukluk olmaz kanaatindeyim. Sanırım ki, “.. günahlı bir benlikle …” sözcükleri farklı bir yoruma neden verdi. Yanılıyorsam da, lütfen belirtiniz.
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan neye yarar ? isasiyahbeyaz
27. Ağustos 2008: 9:37 #30403AnonimPasifDeğerli Kardeşim,
Bende sizlerle iletişimde olmanın huzurunu ve sevincini yaşıyorum. Dilerim birgün yine karşılaşır, uzun süre sohbet etme olanağı buluruz.
Joyce MEYER’e ait yazıyı bir kez daha okudum ama hala anlamakta zorlanıyorum.
“Çocuklar doğdukları zaman günahlı bir benlikle dünyaya geliyorlardı. Çocuklar akılları erene dek günahlarından sorumlu tutulmazlar ve bu yaş sınırı her çocuk için değişik olabilir. “
Gerçekten de ilk günahın etkisiyle tüm insan ırkı günahkar bir doğayla (günahlı bir benlikle) dünyaya geliyor. Yani doğan bebek bu doğasıyla günahkar biri olarak doğmuş oluyor. Doğan bebeğin herhangi bir günah işlemesi olanaksız fakat Kutsal Kitaptan anlaşılacağı gibi Tanrı gözünde bu o kadar da önemli değil. Onun günah işleyip işlemediği Tanrı’nın adaletinden kaçabileceği anlamına gelmiyor. Uygun olan adaleti alacağı kesindir. Tanrı adaletini bu doğan bebek üzerinde uygularsa ki uyguluyor; günahlı bir doğaya sahip olduğundan günahın ücretini alır. Bakın Kutsal Kitap günahın ücertini açıkça nasıl saptamış:
Rom.6: 23 Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır.
Kısaca doğan bebekler günahlı doğaya sahip olarak doğduklarından günahkar sayılırlar ve Tanrı’nın gözünde o bebek Tanrı’yı hoşnut edemez (Rom.8:8 Benliğin denetiminde olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler).
Joyce MEYER, konuyu şu cümleyle devam ettirmiş “Yaptıklarının Tanrı’ya karşı günah olduğunu fark edebilecekleri yaşa geldikleri zaman , Tanrı’yı seçmek ya da O’nu reddetmek fırsatına sahip olurlar.”
Bu açıklama da Kutsal Kitab’a uygun düşmüyor.
Günahkar bir doğaya sahip olan biri Tanrı’ya ait gerçekleri kabul etmez, etmek te istemez.”1.Ko.2: 14 Doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’yla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz.”
Tanrı’ya ilişkin gerçekleri anlamaları için düşüncelerinin yüreklerinin aydınlatılması, yenilenmesi (değiştirilmesi) gerekmektedir. Bu işi başaracak olanda Tanrı’dır. Herşeye gücü yeten Tanrı kişiyi kendisine çeker, lütfuyla da Tanrı’nın gerçeklerini arzular. Bu arzulama sağlandıktan sonra kişi tamamen özgür bir seçim sonucu Tanrı’ya gelirler.
Yani Tanrı’yı seçmek bizim başaracağımız, isteyeceğimiz bir tercih değildir.
“
Rom.8:29-30 “Önceden bildiği kişileri belirledi. Belirlediklerini çağırdı. Çağırdıklarını akladı. Akladıklarını ise yüceltti.”
“Yu.15: 16 Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip meyve veresiniz, meyveniz de kalıcı olsun diye sizi ben atadım…”
Kısaca toparlamak gerekirse “inandığımız için seçilmedik, seçildiğimiz için inandık. Bu LÜTUFTUR.
Rab’bin lütfu hepimiz üzerinde artarak egemen olsun…
27. Ağustos 2008: 14:20 #28125AnonimPasifSevgili Rab’deki kardeşim ankaralı; yazınızı bir kaç kere gördüm. Söylediğiniz paragrafın anlamını, vererek açıklamışsınız. Gördüğüm kadarıyla sizin açıklamanızla, MEYER’in tümceleri farklı değil. Dediğinizde haklısınız: Lütuf, alınan değil; Tanrı tarafından insana verilendir. Gelelim son paragraftaki sözcüklere:” Yaptıklarının Tanrı’ya karşı günah olduğunu farkedebilecekleri yaşa geldikleri zaman …. “Ben, buradaki sözcüklerden çocukların erişkin yaşa geldikleri zaman olarak algılıyorum. Dediğiniz gibi ,günahkar doğaya sahip olan bir kişinin Tanrı’yı kabul etmesi zordur.Şeytan her yerde olamasa da böyle kişilerle uğraşmaz. Nasılsa benliğine göre hareket ettiği için. Ama her şeyin farkında olarak; Tanrı’nın kendisine çekmesiyle ( sizin de dediğiniz gibi ) O’nu kabul eder ve vaftiz olur. İşte o anda,onunla uğraşmayan şeytan,her türlü şekilde o imanlıyla uğraşmaya başlar. Tanrı’yı kabul etse bile düşebilir.Dün bir yazımda bahsettiğim ünlü vaiz Charles Templeton’un Tanrı’yı reddetmesi gibi.
Şunu demek istiyorum ki;J. MEYER, bir bebek ya da çocuk ile belli yaşta reşit olan kişinin arasında bilinç farkı olduğunu ifade ederken; kişinin Tanrı’yı kabul edeceği zaman olarak büyümesini ifade ettiğini sanıyorum.O tümcelerden ben bunu anlıyorum.Şeytanın sarmalında olabilecek kişi bir bebekten ziyade belli bir bilince sahip olan kişidir.Bundan dolayı da kiliselerde “çocuk vaftizi ” devamlı bir tartışma konusu olmuştur. Tabi ki; bunun nedeni, Kutsal Kitap’ın nasıl anlaşıldığı ve yorumlandığına bağlı.
Yazımı çok uzatıp sizi sıktıysam; özür dilerim.
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan neye yarar ? isasiyahbeyaz :kucak:
29. Ağustos 2008: 20:01 #30466AnonimPasifŞeytana ilişkin genel inanç sarkacı, iki uç nokta arasında salınım yapar. Bir taraftan onun var olmadığına inanan, varsa bile yalnızca kişisel olmayan bir güç, toplumun günahında köklenmiş bir nevi toplu kötülük olduğuna inanan kişiler vardır. Diğer taraftan ise, şeytanın bir tür düşünsel takıntı ya da tarikat haline gelmiş bir ilgi odağı yapan insanlar bulunmaktadır. Bu aşırı ilgi aracılığıyla şeytan, insanların dikkatlerini Mesih’ten başka yöne çevirir.
Her iki durumda da, şeytan kazançlı çıkar. Eğer insanları şeytanın var olmadığına inandırabilirse, farkedilmeden veya direnişle karşılaşmadan kurnaz planlarını gerçekleştirebilir. Eğer insanları kendisiyle aşırı derecede ilgilenmeye itebilirse; onları Mesih karşıtı diğer inanış ve uygulamalara yönlendirebilir.
Petrus, şeytanı hafife almıştı. İsa, Petrus’u Kendisini inkar edeceği konusunda uyardığında; Petrus, şu sözlerle karşı çıkmıştı: ” Rab, ben seninle birlikte zindana da, ölüme de gitmeye hazırım. ” ( Luka 22:33 ) Petrus, kendine fazla güveniyordu. Düşmanının gücünü hafife almıştı. Petrus’un inkarından hemen önce İsa, onu uyarmıştı. Fakat Petrus, bu uyarıyı reddetti ve İsa, şöyle dedi: ” Simun ,Simun şeytan sizleri buğday gibi kalburundan geçirmek için izin almıştır. ” ( Luka 22:31 )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !Dünyayı kazansan neye yarar ? hac5 tanri sevgidir
2. Eylül 2008: 10:12 #30520AnonimPasifKazanan tarafta yer aldığınıza emin misiniz ? O halde korku sizi rahatsız etmeyecektir. Bir imanlının ezilmesi mümkün değildir. İmanlı yenilmezdir, çünkü yanında yenilmez olan Tanrı’nın kendisi durmaktadır. ” Tanrı bizden yana ise, kim bize karşı olabilir ? ” ( Rom. 8:31 )
Korkunun kökü cehennemdir. Şeytanın bütün cinlere dağıttığı standart silem korkudur. Cinler korkunun anlamını bilirler. Korkunun felç eden gücünün farkındadırlar. Çünkü kendileri de korkuyla doludurlar. Şeytanın zehiri korkudur. Bizi korkuyla hasta etmek için bu zehiri akıtmak ister. İblis bizim için korkularla dolu bir gelecek yaratma peşindedir. Ama bu korkular gerçek değil, hayaldir. Sadec uçup giden buhur gibidir. Korkular, onları kabul ettiğimiz zaman etkili olur. Gelin, bu hayalleri def edelim.
Baştan atılması gereken ilk şey, korkudur. Şeytan müjdeciliğe korkuyla köstek olmaya çalışacaktır. Korkuyu yenmek, düşmanın başlıca saldırısını geri püskürtmek demektir. ” Sana karşı yapılan hiçbir silah işe yaramayacak.” ( Yşa. 54:17 ) Bizim kendi silahımız var: Tanrı’nın Söz’ü olan Ruh’un kılıcı ( Ef. 6:17 ). Söz’ü öğrenin; iblisin size zarar vermeyeceğini göreceksiniz. ( R. BONNKE )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan neye yarar ? jesus… :papatya: :papatya: :papatya:
8. Eylül 2008: 15:59 #30627AnonimPasifBiz, inanlılar lanetlerin korkusu ve dehşeti altında mı yaşamalıyız ? Özdeyişler kitapçığına göre hek edilmeyen lanetler, tutmaz ( Özd. 26:2 ). Balak’ın İsrail’i lanetleme öyküsüne bakabiliriz ( Say. 22:24 ).O ana kadar İsrail, savaş meydanında yenilmemişti. Bu yüzden Balak, farklı bir yola başvurdu; peygamber Balam’a para teklif ederek İsrail’e lanet etmesini istedi. Balam, bunu kabul etti, Parayı seviyordu. Rab’bin İsrail’e lanet etmesini istemediğini bilmesine rağmen , ödülü almak için yine de Rab’be sordu. Rab’bin kendisine olumlu bir peygamberlik vereceği umuduyla dua etti.
Balak ve Balam, Baal’ın yüksek yerlerine çıktılar. Yedi sunak kurup yedi boğa ve koç sundular. Belki de Tanrı halkının ilerleyişini durdurmak için bazı karanlık güçler, Balam ve Balak’ı mecbur ettiler.
Elbette Tanrı, kendi halkıına lanet edilmesine karşıydı.Her şeyi denemeye devam eden Balam ve Balak, yüksek tepelerin eteklerindeki İsrail çadırlarını gözlerken boşa çabaladıklarını gördüler. Kampın ortasında Tapınma Çadırı vardı. Tanrı’nın varlığı, rab’bin varlığı , Rab’bin bayrağı Çadır’ın çevresini kuşatmıştı. Rab, her zaman oradaydı, ” İsrail’in koruyucusu ne uyur ne uyuklar ” ( Mez. 121:4 ). İsrail halkı, düşmanların göremediği Yahve’nin kanatları altında sabah keyfini yaşıyordu.
Balam ve Balak, dağın tepesinde ne yaparlarsa yapsın; Tanrı’nın halkı huzur içinde uyumaya devam etti.Balam, ağzını lanetlemek için açtı. Ama sözleri , berekete dönüştü.Oymaklar, hiçbir şeyin farkında olmadan rahat içinde yattılar.Başlarını, Tanrı vaatlerinin yastıklarına dayamışlardı. Tanrı’nın koruması altında güvencedeydiler.
Komplocuların, karanlık güçleri İsrail’e karşı döndürme çabası, kendilerini gülünç duruma düşürmekten başka bir işe yaramadı. Kutsal Kitap’ın bu anlatıya son verme biçimini seviyorum; nükteli bir şekilde nokta koyuyor: ” Bundan sonra Balam kalkıp evine geri döndü. Balak da kendi yoluna gitti. ” İşte hepsi, bu kadar !
Çıkar peşinde olan peygamber Balam, Rab’bin sözünü isteksizce iletti: ” Rab’bin lanetlemediği kişileri, ben nasıl lanetlerim ? Tanrı’nın yıkımını istemediği kişilerin yıkımını ben nasıl isteyebilirim ? Tanrıları Rab aralarındadır. O’nu kral olarak aralarında alkışlıyorlar ” ( Say. 23:8, 21 ).
Söz, Mesih’ti; O, Hak’tı.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
3. Ekim 2008: 18:25 #31117AnonimPasifŞEYTANI KORKUTMAK
Korkuya kapılmak şeytanın eline düşmenin bir yoludur. İblis, bize gerçek anlamda veremeyeceği için elinden geldiğince korkutmaya çalışır; iyi bir aldatma ustasıdır. Balam, en sonunda gerçeği söylemek zorunda kaldı.Tanrı’nın halkına lanetin işlemeyeceğini gösterdi. Bizim lanete karşı bağışıklığımız vardır. Biz de İsrail halkı gibi kurtarıldık. Tanrı’nın halkı için o zaman geçerli olan gerçek, bugün de geçerlidir. Korkudan öyle görkemli bir şekilde özgürüz ki !
Korku, Golyat’ın kaba saba bağırışlarını, iman ise krallar Kralının sesini işitir. Haleluya ! ” Aslan kükrer de kim korkmaz ? Rab Yahve söyler de kim peygamberlik etmez ? ” Yahuda aslanı kükremiştir ! ( Amos 3:8 )
” Yakup’a karşı yapılan büyücülük tutmaz; İsarail’e karşı yapılan falcılık etkili olmaz. Şimdi Yakup ve İsrail için: ‘ Bakın, Tanrı neler yaptı ! ‘ denecek. ” ( Say. 23:23 ) Büyücülerin bie lanet etmeye ve üzerimize cinler salmaya yönelik girişimleri, Tanrı’nın ateşten duvarına ve savaşcı meleklerine çarparak geri dönmüştür. ” Rab’bin meleği O’ndan korkanların çevresine ordugah kurar, kurtarır onları. ” ( Mez. 34:7 )
Korkan kişi, – ister beğensin ister beğenmesin – şeytanın müttefiğidir. Korku, bulaşıcı bir hastalıktır.İnanlılar arasında hızla yayılabilir. Tanrı, Eriha duvarlarının çevresinde yürüyen İsrail halkının konuşmasını yasaklamıştı. Bunun nedeninin, kendi aralarında korku ve kuşku yaymalarını engellemek olduğuna emin olabiliriz ( Yeşu 6:10 ) İblis, korku duyan kişiden korkmaz. Çünkü o kişinin zararsız olduğunu bilir.Ancak biz, korkusuz davrandığımız zaman şeytan titremeye başlar.
Balak’ın İsrail’le karşılaşmasından yüzlerce yıl sonra Nehemya, korkusuzca Kudüs’ü inşa ediyordu. Bazı kişiler, Nehemya’ya düşmanların tehditinden saklanmasını söylediler. O da şöyle yanıt verdi: ” Ona, ‘ Ben kaçacak adam değilim ‘ dedim, ‘ Benim gibi biri canını kurtarmak için tapınağa sığınır mı ? Gelmeyeceğim ‘ ” ( Neh. 6:11 ). Tanrı’nın halkı, egemenliğin kanla satın alınmış oğulları ve kızları, tehditlere ve santajlara teslim mi olacak ? Tanrı halkına ” korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir” ( 2. Ti. 1:7 ). Böyle bir halk , korkup kaçacak mı ? Asla !
Dünyayı kazansan neye yarar ?
Ayak izimiz, Mesih’tir ve yolumuzdur. tanri sevgidir
17. Ekim 2008: 15:19 #31301AnonimPasifEf. 6:12’de, savaşımızın insanlara karşı değil;yönetimlere, hükümranlılklara , bu karanlık dünyanın güçlerine ve kötülüğünün göksel yerlerdeki ordularına karşı olduğunu görüyoruz.
Tanrı’nın sözü, bize, bu kötü ruhların Rab İsa Mesih tarafından tahtan indirilmiş, düşmüş melekler olduğunu öğretir. Bu kötü ruhlarla ilişkimiz, İsa’ nın onları yendiğinin , dağıttığının ve bir hiç ettiğinin , dağıttığının ışığında olmalıdır ( Kol. 2:15 ). İsa, onları yerlerinden indirip alaşağı ettiğine göre; biz de, onlar üzerinde hüküm sürebilirirz.
Başlangıçta Tanrı, yeryüzüyle içindekileri yarattı ve Adem’e, bunların üzerinde teyki verdi. Başka bir deyişle Adem, bu dünyanın egemeniydi.Ancak o, hainlik ederek her şeyi şeytana sattı ve şeytan, Adem aracılığıyla bu dünyanın egemeni oldu. Adem’in ihanet etmeye ahlaki ( etik ) açıdan hakkı yoktu; fakat yasal açıdan hakkı vardı.
Şimdi şeytan, Adem’in süresi bitene kadar burada ve bu dünyanın egemeni olma hakkına sahip. Şeytanın üzerimizde egemenlik sürme hakkı, bizim yeni yaratıklar olup Mesih’in Bedeni’nin bir parçası olana kadar geçerliydi. Kol. “1:12, 13 bunu şunu ifade eder: ….. Baba’ya şükretmeniz için dua ediyorum. O bizi karanlığın hükümranlığından kurtarıp sevgiliş Oğlu’nun egemenliğine aktardı.
hisusa Dünyayı kazansan neye yarar ?
İnsan, canına karşılık ne verebilir ?Rab’bin sevgisi ve ışığıyla kalınız. :papatya: :papatya: :papatya:
26. Ekim 2008: 21:03 #31428AnonimPasifŞeytanın bizi yönetmeye veya bize egemen olmaya hakkı yoktur. Ancak sıradan bir Hristiyan, şeytanın yetki ve gücüne Tanrı’nınkine inandığından daha fazla inanır. Kutsal Kitap, sadece ilk insan olan Adem’den değil; vekilimiz olan 2. adam İsa’dan da bahseder. 1. Ko. 15:45’de İsa’ya , ” son Adem ” denir. 47. ayette de ” ikinci insan ” olarak adlandırılır.İsa, yaptığı herşeyi bizim için yaptı.
Bizim sorunumuz, her şeyi geleceğe bağlamaktır ! İnanlıların bazıları hatta çoğunluğu, ruhsal yetkimizi gelecekteki bin yıllık barış döneminde kullanacağımıza inanır. Eğer bu doğruysa; Kutsal Kitap, neden şeytanın bu bin yıl boyunca bağlı olacağını söyler ? O zaman yetkiyi kullanmaya gerek yoktur. Çünkü ortada zarar verecek ya da yok edecek bir şey olmayacaktır.
Yetkiye sahip olduğumuz zaman dilimi, zarar verecek ve yok edecek bir şeyin olduğu zaman,şimdidir. Ancak bir çok kişi, şu anda hemen hemen hiçbir şeye sahip olamayacağımızı inanır. Onlar, yeryüzündeki herşeyi şeytanın idare ettiğini düşünürler. Ama bizler, dünyada olmamıza rağmen bu dünyadan olmadığımızı asla unutmamalıyız. Şeytan, dünyadaki, birçok şeyi yönetilebilir ama beni yönetemez.O, Kilise’yi de yönetmiyor. O, bize değil; biz ona egemen olabiliriz. Çünkü onun üzerinde yetkiye sahibiz !
Rab’bin sevgisi ve ışığı sizinle olsun. :) :) :)
15. Eylül 2009: 18:53 #33549AnonimPasifArkadaşlar ben bu foruma yeni katıldım ilk olarak bu foruma katılmanın nedenini açıklayayım bir soru ? Tanrı neden onca güzel yaratığın bir çamur parçasının karşısında eğilmesini istedi ?sorusu biliyorsunuz Şeytan: (beni Ateşten onu topraktan yarattın onun önünde eğilmem hak değildir) demişve Allahın huzurundan kovulmuştu. eğilmemişti Rabbin aklından geçenleri ve insandan beklediğini ve umduğunu anlamaya çalıştım ve sonuçta anladım çünkü insan gerçekten özellikleri olan bir varlıktı bir çamur balçık parçasıyken, ete kemiğe bürünen, doğduğunda ruha kavuşan, aklı, zekası, insiyatifi, kendi kendine karar verme, kaderini ve hayatını belirleme yetkisi bulunan, isterse cennete, isterse cehenneme gidebilecek bir varlıktı .Öldüğünde bile cismani bedeni ,sadece ruhundan ayrılacak ve toprağa dönecek. ruhu ise kararlarından dolayı yargılanacaktı. onun özü sonradan oluşan karar verme yetisine sahip ruhuydu biz ise insanlar olarak tüm suçu şeytan adını verdiğimiz ruhani bir varlığa yükleyerek yanlışlarımızdan kaçabileceğimizi , suçlarımızı bastırabileceğimizi düşünüyoruz, bu boş bir çabadır, şeytan en fazla insanın karar verme yetkisine sahipken zaaflarını, ihtiraslarını, hırslarını ,ihtiyaçlarını güdülerini kullanarak, yanlış yola sevketmeye çalışan ruhani bir varlık olabilir. Ama kontrol her zaman insanın elindedir, o özellikler kendisine verilmiştir. eğer böyle olmasaydı insanların hepsi günahı şeytana atar, ve cehennem denen yere gitmekten kurtulurdu. Ne kadar kolay ve basit bir yol değilmi !Unutmayın şeytan sadece bir ruhtur biz ise cismani bir dünyada yaşıyoruz, ve sadece yaptıklarımızdan dolayı yargılanacağız .somut elle tutulur gözle tutulur kendi kararlarımız doğrultusunda yaptıklarımızdan dolayı yargılanacağız .
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.