Tanrı’ya inanmak mı, Tanrı’dan emin olmak mı?
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.
İnsan inançtan soğur, soğumalıdır da. Bu doğal bir şeydir. Çünkü inanç gerçek değildir ve rastgele olmaması için de bir neden yoktur. İnanç güvensizdir. İnancın bilinçsizliğine iman denir ve bu şekilsellik insanı soğutur.
Hristiyanlık bir inanç değil; diğer her şeyin dışında bir bilinç yeni bir boyut ve Tanrı ile birebir iletişim kurmak için tek yoldur. Hristiyanlık bir bilinç olayıdır. Bizler Tanrı’nın varlığına inanmıyoruz, biz Tanrı’nın varlığından eminiz ve onu biliyoruz. İnanmak ve bilmek farklı şeylerdir. Bir insan bildiği şeye inanmaz. Yani dünyanın var olduğunu biliriz ve birinin bizi buna inandırmasına gerek yoktur. Var olduğumuzu biliriz ve var olduğumuza inanmak için çaba göstermeye ihtiyaç duymayız. Hristiyanlar Tanrı’nın da var olduğunu bilir ve ona inanmak için çaba göstermezler. Hristiyanlar inanç boyutunu çoktan aşmış ve Tanrı’yı bilme noktasına varmışlardır.İman inancın ayakta tutulması için gereklidir. Eğer diğer öğretilerin ve öğreticilerin öğrencilerinin yaptığı iman ise bizimki bir nevi telepati, birebir iletişim kurma biçimidir diyebiliriz.
Tanrı’nın görmenizi istediği, onun varlığını bilme noktasına varışınızdır. İnanmak, ondan emin olmamak, onu bilme noktasına varamamış olmak demektir. Tanrı’nın varlığı bilinmeli ve aracı olmadan onunla iletişime geçilmelidir. İnanç ve iman kavramlarını bizler de kullanırız fakat buna yüklediğimiz anlam farklıdır. Bu kavramlar Hristiyanlıkta yeni ve daha derin anlamlar bulmuş ve alışılagelmişin dışında yeni bir boyutu kastetmek amacıyla kullanılmaktadır.