son bir ayda yaşadıklarım..
- Bu konu 5 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
3. Ocak 2010: 2:22 #26697AnonimPasif
Merhabalar, önce kendimi tanıtayım:
Her zaman kendimi bir müslümandan öte tanrıya tapan bir insan olarak görmüşümdür. her daim dua ederim. başıma kötü birşeyler geldiğindeyse hep iyi sonuçlara delalet olacağına inanırım. her zaman tanrıyla aramda bir bağ olduğuna inanırım. çok derin işaretler yaşadım kendime göre, örneğin 4 yıldır görmediğim birini görebilmek için dua edip ertesi günü bir cenazede karşılaşmam gibi.ve buna benzer tesadüfler.. bu şekilde tanrı inancım ne kadar yüksek olsada hiçbir zaman tam bir müslüman olamadım. mesela çok eşlilik yada kadınların geri plana atılması gibi. yada kuranın neden özellikle arapça okunmasını savunmalarını hiç anlayamadım yada keza ezanında.
Son yıllarda içinde bulunduğum ortamlar sebebiyle ve de şahsi zayıflığım sebebiyle çok içki içmeye başladım. ve sanki artık tanrının biricik kulu değilmişim gibi gelmeye başladı. kuranda özellikle ahzab suresi sebebiyle şu anda dinden çıkmakla karşı karşıyayım.
bu sebeplerle arayışıma ve kişisel buhranlarıma merhem olsun diye kliseye gitmeyi planlıyordum yaklaşık bir ay önce. her zaman klisenin önünden geçer ancak hiç bir zaman girmeye cesaret edemezdim. hocam tarafından klisenin yanındaki bir yerden emanet almaya gönderilmem sebebiyle bunun bir işaret olduğuna karar verdim. 2 saatlik boş vaktim vardı, sinemaya gitmeyi düşünürken kendimi klisenin içinde buldum. içeri girerken artık birşeylerin içimden koptuğunu hissediyordum. çünkü kliseye gitmeyi kafamda çok büyütmüştüm. hep rabbimi kızdırmaktan sakınırdım ama artık koyvermiştim. artık rabbin ne istediğini okuyamıyordum. içeri girdim, hayatımda kliseye 2. girişimdi.ilk kez çocukken gezme amaçlı antakyada gitmiştim. içeriye girdiğimde tüm heykel ve resimleri inceledim. açıkçası içimdeki buhrandan ötürü konuşacak insan aradığımı ve birilerinin beni sevgiyle bir sohbete alacağı yargısıyla girmişim, girerken farkında değildim çıktığımdaki eksiklik duygusundan bu beklentimi farkettim. kimse benimle ilgilenmedi, daha sonra muhtemel ilgili kişinin yanına gittim ve bana verebilecekleri incil olup olmadığını sordum. “elimizde yok..yani istanbuldan geliyor.. kalmadı..o yüzden yani” dedi ama ses tonundan öyle olmadığını hissettim. fazlasıyla tereddütlüydü. sanki incil vermek istemiyordu, kafamdaki tüm misyoner anlayışım çöktü(tabikide din adamları öyle değil ama birilerinin inandığı şeyleri bu kadar aç birine anlatmasını bekliyordum). daha sonraları incildeki “kutsalınızı domuzların önüne atmayın” sözünü okuyunca belkide kendi içinde haklıdır diye düşündüm adam için. neyse, daha sonra bir iki dakika geçmemişti ki bana “ıı.. belkide şurda olabilir dedi” sanırım artık vermeye karar vermişti. içerideki bir odada çekmeceyi açtı ve incili verdi. mutlu oldum ama biraz bozulmuştum sanki. neyse yakınlardaki bir başka kliseye gitmeye karar verdim. oradaysa benim için daha kötü bir tablo beni bekliyordu. girdiğimde ilgilenen bey bana sert bir üslüpla sakızınızı çıkarın dedi, girdim bana soracak sorum olup olmadığını sordu. tabiri caizse buz dağı diyebilirim. daha sonra yanımdan ayrıldı. ben duvardaki tabloları inceliyordumki arkamdan bir ses “klisede öyle yürünmez!” diye bağırdı. o kadar dalmışımki, resmen yerimden sıçradım, abartmıyorum. “ellerin arkada bağlı klisede yürüyemezsin!” diye sert bir üslupla ekledi. ne kadar mahçup oldum anlatamam daha sonra bakışlarıyla sürekli süzdü, yeni oturmuş dua edicektim ki hadi kızım kapatıyorum dedi bana ve kalktım. resmen varlığımla rahatsız ettiğimi hissettim. o gün kişisel sebepler ve yaşadığım bu travma sonrasında uzun süredir ağlamadığım kadar ağladım.
İncili okudum, mektupların birinde kadınların öğretmesinler sadece öğrensinler, yönetici olmasınlar gibi birşey yazıyordu tam metni hatırlamıyorum. o kısmı okuduğumda sığındığım hristiyanlığada inanma isteğim yara aldı, beni islamdan uzaklaştıran bir hadisi hatırlattı bana o gecelik okumayı bıraktım. ancak içimi tanrı aşkıyla dolduran çok ayet okudum daha sonra. “kim endişe etmekle yaşamına bir gün ekleyebilir?….yarının tasası yarına yeter” le biten ayeti sınavlardan önce okuyorum, içimi güvenle dolduruyor. artık dua ederken isayla başlayıp, allahla bitiriyorum yada tam tersi, hangisi doğruysa diye sanki. farkında olmadan birinden birinde mucize olmasını bekliyorum, demem o ki ne hırisyianım ne müslüman ne de deist. ortalarda biryerlerde kayboldum.
Bir iki kere daha ilk gittiğim kliseye gittim, rabbimin bana doğru yol hangisiyse onu göstermesi için dua ediyorum. klisedeki kişi içeri girdiğimde beni takip ediyor selam veriyorum biraz daha bana baktıktan sonra arkasını dönüp gidiyor. yabancılardan korktuklarını seziyorum haksız değiller türkiye şartlarında ancak bende her girdiğimde onu taciz ediyormuşum hissine kapılıyorum. hatta son girişimden önce büyük kararsızlık içinde kaldım, önünden geçip gitmiştim ki rabbin evinden kovacak değiller ya deyip yolumu tekrar değiştirdim. klisenin önündeki kararsızlığımı videoya çekseler çok gülünç bir durum olurdu. neyse içeri girdim, küçük çocuklar vardı sanırım koro ekibi. hz. meryemle ilgili ilahiler söylüyorlardı, gözümü kapadım ve dinledim. kalpten isaya inanmak gelsede içimden ali-imran suresindeki “onların heveslerine uyupta yoldan çıkarsan senden razı olunmayacaktır” ayeti dönüp durdu beynimde.
şu anda hem kuranı hem incili, fırsat buldukçada mezmurları okuyorum. doğrusu neyse rabbim göstersin, dua edin bana.3. Ocak 2010: 18:24 #34213AnonimPasif” Siz ne dersiniz ? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa , doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi…? eger onu bulursa yolunu şaşırmamış doksan dokuz koyun için sevindiğinden daha çok onun için sevinir. Bunun gibi, göklerdeki babanız da bu küçüklerden hiç birinin kaybolmasını istemez.”
Matta.18:12-13-14Merhaba Rab’bin kaybolmuş kuzusu yağmur hoşgeldin endişelenme ve tasalanma baş çobanımız İsa seni aramaya çıkmış o ne yapar eder seni ağılına götürür. Kaybolmana yitip gitmene asla müsade etmez.
Kuran neden arapça , neden islamda çok eşlilik var ,ezan neden arapça diye sorgulamışsın kendi kendini ve islamı.
Genç kardeşim, Ben genç bir müslüman iken şöyle derdim (içimden) Allah ,Allah bunlar bize niye arapça yı dayatıyorlar Allah Türkce bilmiyor mu.
Yağmur kardeş hamdolsun sen genç yaşta bazı çelişkileri yakalamışsın.Ahzap suresinden bahsetmişsin ( Zeyt olayı) bırak her can kendi nefsinin ve inancının mahkemesini kursun. Bizlere düşen susamış canlara bir bardak ta olsa su verebilmek.
misyonumuzİsa Mesih’i ve Hristiyan inancını merak edenleri azda olsa aydınlatabilmek.Kiliseye gittiginde bazı nahoş durumlarla karşılaşmışsın. Çekinme, soğuk davranma gibi ama o insanları hoş görmen gerekiyor .
Çünkü son üç yılda Mesih İsanın hizmetkarı dört kardeşimiz Hristiyanlığı ve İncili merak ettim deyip kiliseye giden görünüşte İsa Mesih meraklısı kişiler tarafından öldürüldüler.Bu nedenle o insanlar dikkatli davranmak zorundalar. Bizler bu ülkenin vatandaşıyız fakat azınlığız yani tehlikelere açığız.Sevgili Yağmur yazından anladığım kadarı ile siz katolik kilisesine gitmişsiniz.
Katolikler Rab’bin evi kilisede aşırı disiplinli davranırlar.Onlar geleneksel kiliselerdir.
Sana yaşadığım bir olayı anlatayım. 2002 yılında kilisemizde gece doğuş bayramını (İsa Mesih’in dünyayı şereflendirme) kutladık saat 9:30 da kutlamamız bitti. Bazı kardeşler haydi katolik kilisede doğuş bayramı kutlamaları saat onbirde başlıyacak gidip bereketlenelim dedi bizler üç aile çoluk çocuk gittik ,tapınma başladı bizim çocukldan biri gürültü yaptı diye yaşlı bir teyze bizleri azarlamıştı.
Ama o, o an Tanrı’ya hizmet ettigini sanıyordu ve incildeki şu ayetten haberi yoktu…?“İsa yanına küçük bir çocuk çağırdı onu orta yere dikip şöyle dedi: Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız ,Göklerin egemenliği’ne asla giremezsiniz.kim bu çocuk gibi alçak gönüllü olursa, Göklerin egemenliği’nde en büyük odur. Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden,beni kabul etmiş olur.
Matta.18:2-3-4-5
Bizler o yaşlı teyzeye gülüp selam verdik. Bağışladık.O kadar biliyordu.Müjdeci kiliseler Protestan kiliselerdir ilişkiler çok samimi ve sıcaktır.
İncilde kadınların ögretmesi konusuna gelince ..galiba kafan karışmış.
Unutma..
Rab İsa Yeryüzüne geldiğinde en yakın dostları ve onu çarmıha kadar terk etmeyen… takipcileri.. Anne’si Meryem,Celileden Mecdeli Meryem ve Zebedi oğullarının annesi ve daha başka kadınlardı.
Hristiyan inancı kadınların hizmetleri ile büyümüş ve gelişmiştir.Sitemizde kadın önderlik konusunda kardeşler arasında paylaşımlar var inceleyip bereketlenebilirsin.
Dua istegin olmuş evet bu gece ben ve inanıyorumki paylaşımını okuyan kardeşlerimde senin için dua edecegiz.
Sende dualarında Rab İsa Mesih’i çağır yakarışla bak o gelip senin yüreğine tahtını kuracaktır………………………………………Amin…..3. Ocak 2010: 18:40 #34215AnonimPasifKardeşim… arayışınız samimi bir arayışa benziyor, anlattıklarınızdan. Gelin görün ki ama bugünkü müesseseleşmiş cemaatlerdeki dindarlık aileden gelme bir cemaat mensupluğundan, dini (ve hatta milli) aidiyet hissinden doğan bir alışkanlık ve bir formalite ekseriya. Üstelik bir de Hristiyanlar’ın azınlık oldukları ve bir bakıma ‘şüpheli’ gözüyle bakıldıkları ortamlarda kiliselere girenlerin zarar vermeleri amacıyla girebilmiş olabilecekleri düşüncesine dayalı bir endişe vardır, kilisenin sorumluluğunu üstlenmiş olanlar tarafından. Tabi, misyonerlikle suçlanacakları korkusu da vardır kendilerinde. İnsanlar, aileleri var, zaafları var, başlarının belaya girmesini istemezler. Yani özetle söylenecek olsa gerçek anlamda dindarlığı olan, fedakarlığa hazır, cesur, sizi aydınlatabilecek birini bulmanız zor. Kendiniz İncil’i okumaya koyulun… hatta merak ettiğiniz herşeyi okuyun, araştırın, dua edin can-ı gönülden, herşeye muktedir olan Rab yolunuza ihtiyacınız olan kişileri, kitapları, olayları çıkarır elbet.
Burdaki siteyi de araştırın iyicene… Sitede bir çok değerli malümat bulmanız mümkün. Sormayı istedikleriniz şeyler de varsa sorun… Burdaki kardeşler elden geldiğince cevaplamaya çalışacaklardır. Şurdaki forumun iyi bir yönü de özellikle milli aidiyet açısından Türk olanlara hitab edişi. Türkiye’deki tarihi Hristiyan cemaatler bazen ihtiyaçtan olsun, bazen milliyetçilikten olsun ne yazık ki milli kimliklerle özdeşleşmiştir. Yani var olan tarihi kiliselerden birine girdiğinizde ya Rum cemaati kilisesine ya Ermeni cemaati kilisesine ya da Levanten Katolik cemaati kilisesine girmiş olursunuz. Oralarda hem başlarına sürüyle problem doğurabileceğinizden hem de milli birliklerinin bozulması konusunda bir tehlike oluşturacağınızdan kabul edilmeniz çok zordur. Ruh’ul Kudüs Türk olanların kalplerinde esecekse Türk milli aidiyetini vücut edinip de esecektir. Türkçeyi kullanacaktır dil olarak. Ezeli, ebedi Baba’mız herkesin kendi biricikliğini koruyarak ve değerlendirerek gelmesini ister herkesin Kendisine. Dünya’da bir tek çiçek türü bitseydi, kırlar, dağlar, bahçeler tek düze, üşendirici olurdu. Halbuki Rab’bımızın hikmetinin zenginliği o kadar büyük ki… şu dünyadaki muhtelifliğe bir baksanız yeter…
İnsanoğlu’nun dünyası zor bir dünya… düşkün, bencil, katı kalpli, günahkar hayat yaklaşımlarının doğal sayıldığı bir dünya. İnançsızlık,
derin varlıksal güvensizlik ve yabancılaşma, korku… dolayısıyla çeşit çeşit, dini olsun, milli veya ırki olsun kavmiyetçilikler, dinin alet edilmesi, rekabet, iktidar tutkuları, sahtekarlıklar, şiddet… Tersyüz olmuş bir dünya yani, bir bakıma. Hz. İsa efendimizin çarmıha gerilişinin nedenlerinden biri de zaten bu tersyüz olmuşluğu derinlemesine ifşa etmesinden. Bu tersyüz olmuşluğun düzeni çok katıdır zira, kendisini ciddi olarak tehdit edenlere karşı. Hristiyan menakibnameleri şehit azizlerle doludur. Bu düzeni tehdit ettiler diye sözleri ve hayatlarıyla zulme uğramışlar ve katledilmişler, hem de en ufak bir şiddete dayalı düzeni devirme teşebbüsüne başvurmamış olmalarına rağmen. Sırf gerçek yüzünü açığa çıkardılar diye, suç ortağı olmayı reddettiler diye. Hz. İsa’nın müridi olanlar çarmıhı sırtlarlar, kendi bulundukları hayat koşulları dahilinde. Kolay iş değildir hiç ama Rab’bın kudreti ‘imkansız olanları imkanlı kılar’ (Lukas 18,27). İşte bu yüzden Hristiyanlığın en büyük mucizesi azizleridir denebilir. Onlar Mesih’in gerçeğini tarihin her döneminde hayatlarında zuhur ettirmiş olanlardır nitekim.
Dilekler…3. Ocak 2010: 19:24 #34217AnonimPasifSevgili Yagmur
Rab’bimiz kendisini arayan her cana kendisini buldurur.Sizin adiniza seviniyorum.Cünkü gercegi ariyorsunuz ve cok yakinda bulacaginiza inaniyorum.Bakiniz Matta Incil’inde söyle yazar:
“Dileyin,size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın,size açiıacaktır.Çünkü her dileyen alır, arayan bulur,kapı çalana açılır.
Matta 7:7-8Öte yandan bazi kiliselerde yasadiginiz tatsizliklardan dolayi da üzgünüm.Ne olursa olsun Rab’bin kiliselerine gelen insanlara sevgiyle ve sicakkanlilikla davraniulmali ve yol gösterilmelidir.Rab bizlere sevmeyi ve sefkatli olmayi buyurdu.Bu zayiflik maalesef yeniden dogusu olmayan,gelenekci kiliselerde oluyor.Lütfen bundan dolayi yilginliga ve karamsarliga düsmeyiniz.Rab’be ait, sevgiyle dolu kiliseler mevcuttur.Böyle bir kiliseyi arayin.Bu arada Kutsal Kitap okumayi ihmal etmeyin.En önemlisi de Rab’be dua ve yakarisla kendisini size göstermesini ve Kutsal Sözlerini anlamaniz icin size anlayis vermesini isteyin.
Bu forumda hristiyanlikla ilgili bilgiler bulmaniz mümkün.Biraz okumanizi tavsiye ederim.Bazi sorular ve sorunlar var ise lütfen bizlerle bunlari paylasin.Size yardimci olacak cok güzel ve deneyimli kardesler burda mevcuttur.
Rab’bin kaybolmus ama bulunacak koyunlarindan olmaniz dilegiyle
tekrar hosgeldiniz diyor ve esenlikler dilliyorum.
5. Şubat 2010: 6:00 #34402AnonimPasifo kadinlar kilisede sesiz olsunlar ayeti, o gunku yahudi kulturune gore yazilmistir. Turkiye buyuk millet meclisinde degil, kucuk bir koy toplantisinda, bir kadinin bagira cagira erkeklerle tartistigini dusunun, o koydeki erkekler o kadin hakkinda ne dusunur. o yuzden sessiz olsun sorularini kocasina sorsun der. bu ayeti anlamamiz icin o gunku yahudi kulturunu anlamamiz gerekir.
Saygilarimla, Rab sizinle olsun.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.