Sevgi mi? Sadakat mı?

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27833
    Anonim
    Pasif

    SEVGİ Mİ ? SADAKAT MI ? : –

    “Yalnızca Tanrın Rab’be tapacak ve bir tek O’na kulluk edeceksin” (Matta 4:10). Rab’bi herşeyimizle sevmemiz buyruluyor. Bütün kalbimizle, bütün aklımızla, bütün benliğimizle ve bütün gücümüzle O’nu seveceğiz. Diğerlerini de kendimiz gibi seveceğiz. Yani, hem Tanrı’yı ve hem de insanları sevmemiz buyruluyor. Ama ‘Sadakat’ apayrı bir olaydır. Çünkü sadaklat, kayıtsız şartsız Tanrı’yadır. “BİR TEK O’NA KULLUK EDECEKSİN.”

    Buraya kadar herşey güzel de, sık sık problemler çıkıyor. İnsan sevgisi ve Tanrı’ya sadakat bazen yollarını birbirlerinden ayırıyor. Bu olduğunda da, bazen kardeşler bile birbirine giriyor veya birbirini üzüyor. Bu durumda ne yapmalı? Doğru olan nedir? Hangi tarafa asılsak daha doğru olur? Tanrı bizden ne ister? Bu soruların yanıtı, Kutsal Kitap’ta çok nettir: İnsanoğlunun değil, Rab’bin yanında duracaksın.

    Adem, Rab’bi değil de karısını dinledi. Karısının yanında yer aldı ve günah işledi. Olaydan sonra Tanrı onu azarlerken, “Karının sözünü dinlediğin ve sana “meyvesini yeme” dediğim ağaçtan yediğin için …..” diyerek lânetleri sıraladı. Doğru olan, Rab’bin yanında yer alıp, eşini azarlamasıydı.

    Musa’ya bakıyoruz. O kadar alçak gönüllü, Rab’be o kadar sadık olmasına rağmen, sırf bir kez, Kadeşteki Merivan sularındaki olayda, Rab’bin değil de halkın yanında yer aldığı için, ‘Vaat Ülkesi’ne asla giremedi. Sadece uzaktan baktı. Çünkü insanların değil, Rab’bin yanında yer almalıydı. (Çölde Sayım 27:14).

    Harun peygamberin iki oğlu yanlış yapmışlar, Rab’be hizmet ederken ciddiyetsiz davranarak, Rab’bin buyruklarına aykırı bir ateş sundular buhurdanlıkta. Rab, ateş göndererek ikisini de anında yaktı ve öldüler. Acısından, oğullarını kayırıcı bir lâf söylemesin diye ve matem tutmasın diye Musa Harun’u hemen uyardı. Yoksa hepsi ölecekti. “Harun hiçbirşey söyleyemedi” (Levililer 10:1-6). Her zaman, acılarımızın ortasında bile olsak, evlatlarımızın veya yakınlarımızın değil, Rab’bin yanında olmalıyız.

    Peygamber Eli de oğullarını azarlamadı, Rab’bin yanında yer alıp da, onlara yeteri kadar karşı çıkmadı diye Rab, hem oğullarını, hem Eli’yi ve hem de İsrail’i yok etti. Antlaşma Sandığı, düşmanların eline geçti. Rab’bin yüceliği, İsrail’i terk etti. İnsanları seveceksin, oğullarını seveceksin ama Rab’bin sözlerinden asla ve asla taviz vermeyeceksin.

    Şu ana kadar, insanlara olan sevgimizden, insanlardan gelen baskılardan veya korkulardan dolayı Rab’bin yanında yer almadığımızı; kayıtsız şartsız O’na hizmet etmediğimizi gördük.

    Kral Saul da, Rab’bin buyruklarına rağmen, savaştan ganimetle dönmüştü. Halbuki Rab, bunun tersini buyurmuştu. Rab’bin sözleri doğrultusunda savaşa gitmiş ve yine Rab’bin söylediği gibi bu savaştan galibiyet ve gururla dönmüştü. Bir tek eksiği vardı. Ganimet yasaklanmıştı. Ama, harbe katılan komutan ve askerler, ‘ganimet yok’ diye neredeyse isyan edeceklerdi. Korktu ve izin verdi. “Halktan korktuğum için onların sözünü dinledim” diye itiraf ettiyse de, Rab affetmedi ve “Rab’bin buyruğunu reddettin, O da senin İsrail kralı olmanı reddetti” cevabını aldı. (1. Sam.15:24-26). Kral Saul, ister korku, ister sevgi nedeniyle olsun, insanların değil; Rab’bin yanında olmalıydı.

    #37229
    Anonim
    Pasif

    Yazdıklarınızın çoğuna katılıyorum. Ancak Yuhanna bölümünde şu ayetlerde derki;

    “Size buyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz. Artık size kul demiyorum. Çünkü kul efendisinin ne yaptığını bilmez. Size dost dedim. Çünkü Babam’dan bütün işittiklerimi size bildirdim.” (Yunanna 15:14-15)

    İsa Mesih; ona inanıp,onun buyruklarını yapanlara dostlarım demiyor mu?

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.