Sevaplarla mı kurtuluruz?

  • Bu konu 4 izleyen ve 8 yanıt içeriyor.
9 yazı görüntüleniyor - 1 ile 9 arası (toplam 9)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27765
    Anonim
    Pasif


    Bildiğiniz gibi dünyada tonlarca din vardır. Her önüne gelen kendini peygamber ilan edip bir din ortaya çıkarıyor. Bu tür kişilerin genel bir özelliği vardır, o da ‘Sevapla kurtuluş’ düşüncesi. Tanrı’yı tanımadıkları için böyle düşünürler. Ama konuyu açmamın sebebi onların Tanrı’yı tanıyıp tanımadıkları değil, bu ‘sevapla kurtuluş’ mantığının neden yanlış olduğunu göstermektir. Kısacası ‘Sevapla kurtuluş’ mantığı yanlıştır. İşte nedenleri:

    1) Sevapla kurtuluş varsa, insanın yüreğinin değişmesine gerek yoktur. Bilindiği gibi, dünyadaki kötülüklerin sebebi insanların yüreklerinin kötü olmasıdır. Sevaplar kötü yüreği ortadan kaldırmaz, sadece insanları daha kötü yapar. Yani insanları daha gururlu, kendini beğenmiş, burnu havada bir kişi yapar. Bu açıktır! Sevapla kurtuluşu öğreten tanrı eğer kutsalsa, ona ait olan yer de kutsaldır ve orada kutsallar vardır. Kısacası sevapla kurtuluş mantığını anlatan tanrı kutsal değilse, onun olduğu yer de kutsal değildir.

    2) Sevapla kurtuluş düşüncesi doğruysa, Tanrı’nın merhametine gerek yoktur. Örneğin; bir adam 55 yıl yaşadı ve bu ömrü boyunca bütün sevapları yaptı. Yüreği aynı kaldı ama sevapları yaptı. O ölünce ve Tanrı’nın karşısına çıkınca, yüreği iyi olmadığı halde Tanrı’nın onu cennete almama gibi bir hakkı olabilir mi? Olamaz! “Sevaplarımı yaptım, dediklerini yaptım. Cennet benim hakkım!” diyebilir bir insan. Şayet buysa olay, sevapla kurtuluşa inananlar gerçek Tanrı’ya inanmıyor demektir. Çünkü cennet bizim hakkımız değildir.

    3) Şayet sevapla kurtuluş doğruysa başka bir sorun ortaya çıkacak. Herkesin bildiği gibi günahsız kimse yoktur. İsa Mesih hariç herkes günah işlemiştir. Sevapla kurtuluş varsa, günahın affı da önemli değildir. Çünkü sevaplar günahları kapatır, yoksa adı ‘sevapla kurtuluş’ olmazdı. Günahın bedeli vardır öğretisi ortadan kalkmış olur. Ortadan kalkarsa da ne yaparsan yap, sonunda sevap işleme dönemine girer günahlarını örtersin.

    4) Kurtuluş sevaplara bağlıysa, Tanrı’ya bağlı değil demektir. İnsana bağlıdır, Tanrı’ya değil. Yani insan merkezcidir, Tanrı merkezci değil. Tanrı hiçbir şey yapmaz, sen çabalar, kendini kurtarırsın. Kısacası Tanrı’nın senin kurtuluşunda hiçbir etkinliği yoktur.

    Bunlar kısaca yazılmıştır. Sevapla kurtuluş düşüncesinin ne kadar boş ve umutsuz olduğunu göstermek için yazılmıştır. Ama gerçek şu ki, Tanrı böyle değildir. Tanrımız harikadır ve güçlüdür. Verdiği sözü tutan Rab’dir. Eski Ahit’te şöyle bir vaat vermişti: Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim. Ruhumu içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi, buyruklarıma uyup onları uygulamanızı sağlayacağım. (Hezekiel 36:26-27) Tanrı bizim kurtulmaız için bunu yaptı. Kendisine iman edenlere bu vaadi vermiştir. Yürek değişmezse, sevapların hiçbir önemi yoktur. Günahların bedeli ölümdür. Ama Tanrı günahları Mesih aracılığıyla bağışladı. Bedelini Mesih ödedi! Günahlar silinmeden Tanrı’yı tanımak, bilmek, O’nu hoşnut etmek imkansızdır.

    İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır.
    Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. (İncil – Efesliler 2:8-9)

    #37062
    Anonim
    Pasif

    @Togrul 23234 wrote:

    …Sevapla kurtuluş varsa, insanın yüreğinin değişmesine gerek yoktur. Bilindiği gibi, dünyadaki kötülüklerin sebebi insanların yüreklerinin kötü olmasıdır. Sevaplar kötü yüreği ortadan kaldırmaz, sadece insanları daha kötü yapar. Yani insanları daha gururlu, kendini beğenmiş, burnu havada bir kişi yapar…

    …Sevapla kurtuluş düşüncesi doğruysa, Tanrı’nın merhametine gerek yoktur. Örneğin; bir adam 55 yıl yaşadı ve bu ömrü boyunca bütün sevapları yaptı. Yüreği aynı kaldı ama sevapları yaptı. O ölünce ve Tanrı’nın karşısına çıkınca, yüreği iyi olmadığı halde Tanrı’nın onu cennete almama gibi bir hakkı olabilir mi? Olamaz! “Sevaplarımı yaptım, dediklerini yaptım. Cennet benim hakkım!” diyebilir bir insan…

    …Kurtuluş sevaplara bağlıysa, Tanrı’ya bağlı değil demektir. İnsana bağlıdır, Tanrı’ya değil. Yani insan merkezcidir, Tanrı merkezci değil. Tanrı hiçbir şey yapmaz, sen çabalar, kendini kurtarırsın. Kısacası Tanrı’nın senin kurtuluşunda hiçbir etkinliği yoktur…

    Afedersiniz ama bu, çok yüzeysel bir yaklaşım gibi duruyor. İnsan kendi inancının doğruluğunu savunacak elbet. Lâkin; inanılmayan diğer dinlerin genel geçer prensipleri de iyi bilinmeli. Yoksa, neye göre ve kime iman ettiğimizi açıklamakta zorlanabiliriz.

    MESİH imanlısı, “Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur” (Elçilerin işleri: 4/12) derken; bir müslüman da, “En son peygamber Hz. Muhammed, en son din İslâmdır” iddiasında bulunur. Herkesin başka söze kulak tıkayıp, kendi ezberini tekrar ettiği ortamlarda kargaşa eksik olmaz. İman, kültürel mirasla elde edilemeyecek kadar mühim bir mevzûdur.

    Bir defâ kişi işlediği sevapların çokluğu ile Cennet’e gidemez. ‘Mahkeme-i Kübrâ’da mizan kurulacağını, sevap ve günahların tartılacağını. ‘sırat köprüsü’nden geçileceğini ileri süren dinlerde dahi böyle bir ön kabûl yoktur. Yâni kâlbin ıslâhı amaç edinilmemişse, sevap kazanmak mümkün olmadığı gibi, kişinin nefsini ıslah etmeden kazandığını zannettiği “Sevap” ların da “Huzûr-u İlâhi’ de hiç bir ‘kıymet-i harbiye’si olmayacaktır. Başka bir deyişle; sevaplarla Tanrının ‘elini kolunu’ bağlayamazsınız.

    İslâm peygamberi “Ameller niyete göredir” der.

    Günahın sevapla silinemyeceği düşüncesi doğrudur. Çünki, günah Rab Tanrı’nın yasasının çiğnenmesi ile oluşur. Biz, yasayı çiğneyip günah işlediğimizde, bu günahın karşılığı sonsuzdur. Çünki, sonsuz ve sınırsız olan Tanrı’ya karşı işlenmiştir. Şimdi bu günâhı bir fakire sadaka vererek silemeyiz. Bizim Rab Tanrıyı hoşnud edecek davranışlar içerisinde olmamız veya en azından bu hususda bir çaba sarfetmemiz, imandaki samimiyetimizi gösterir. Teşbihte hatâ olmaz; Tanrı’nın ‘göz’ünü boyayıp vaziyeti kurtarmak mümkün değildir.

    Misal; ben MESİH’in Tanrısal doğasına “Ben ve Baba biriz” Yuhanna: 10/30 âyeti ile inanırım. Gerçi bu cümleyi bir şarlatan da kurabilir. Ama Nikodim’in dediği tahakkuk etmemişse, söylenmiş olmasının bir önemi yoktur.

    ” Yahudiler’in Nikodim adlı bir önderi vardı. Ferisiler’den olan bu adam bir gece İsa’ya gelerek, ‹‹Rabbî, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz›› dedi” Yuhanna: 3/1-2

    Yâni mucizeler, MESİH’in “Meshedilmiş kişi” olduğunun belgesidir. Tanrısal öz’ü ise, Yuhanna İncilinde anlatılır. Nasıl ki MESİH’in Tanrı katından gelen meshedilmiş kişi olduğu, gerçekleştirdiği mucizlerlden anlaşılıyor ise, bizim de imanlı oluşumuzun ölçütü, bir imanlıya yakışır davranışlar sergilemeye çabalamamızdır. İnsanın imandaki samimiyeti buradan anlaşılabilir. Rab, bizdeki imandan hoşnud olur ise, günahlarımızı siler. Bunu da MESİH’in çarmıhta ödediği kefaret ile gerçekleştirir. Aksi takdirde, Tanrı’nın kendisine karşı işlenen her günah için, “Affediyorum/görmezden geliyorum” demesi, kendi kendini inkâr anlamı taşır.

    #37042
    Anonim
    Pasif

    Tuğrul,
    Kurtuluşu eylemlerinle etkin kılarsın. Çünkü imanın göstergesi eylemlerdir. İyi işler kendimizi kurtarmak için yapılmış sahte şeylerse şayet zaten Tanrı bunu bilir ve kabul etmez. O, bizim kendi irademizle Tanrı’yı, kendisini sevmemizden ve bunun sonucunda, O’na karşı sevgiden dolayı, kendiliğimizden, sevgimizin göstergesi olan eylemlerimizden hoşnut olur. Kurtuluş, Rabbi kabul ettim, Rab beni seçti, ve herşey tamam demek değildir, iş orda bitmiyor. Biz uyanık olmalı, ve nu kurtuluşu etkin kılıp, sahip çıkıp, köklendirip, Rab’de köklenmeyi arzulayarak, ve bunun için kendimizi gün ve gün öldürerek (eski benliği öldürmeyi SEÇEREK) bu kurtuluşu sona dek taşırız. Bu nedenle Pavlus yarışı bitirebilmek için koştuğunu söyler. Yarış, çizgiyi geçene kadar bitmiş değildir. Herkesin, kendisine “seçilmiş” dese dahi, ölene dek o seçilmişlik baki değildir, baki kılmak, bizim irademize, ve gerçeği istememize bağlıdır. Bunu isteyen zaten Rabden yardım ister, Rab de ona yardımcı olur.

    Rab ” galip gelene yaşam tacını” vereceğim diyor. Sürekli ” galip gelene” diyor. Galip gelenler sonsuz yaşamı alacaktır. Rab bunu açıkça söylüyor.

    #37064
    Anonim
    Pasif

    Genellikle ‘imanla kurtuluş’ yanlış anlaşılıyor. He ne yaparsan yap yeter ki iman ediyorum de kurtulursun diye bir şey yoktur, bu öğretiş şeytanidir. Ancak Rabbin kendisine iman edene verdiği Kutsal Ruh bizi güçlendirir ve isteğini bizde gerçekleştirir. Eski doğamızla iyi işler yapmamız olanaksızdır. Kutsal Ruh kurtuluşumuzu etkin kılar çünkü Kendisi aracılığıyla bizde gerekeni yapar. Şayet bir kişinin hayatında Ruh’un meyveleri yoksa, o insan imanlı değildir. Kutsal Ruh bizde Rabbin işlerini, kutsal olma ateşini başlatır. O ateş yoksa ve kendiliğimizden bir şey yapmaya çalışmak anlamsızdır. Araf abinin verdiği ayet tam yerinde, Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz›› dedi” (Yuhanna: 3:1-2). Tanrı bizde yoksa, kendi başımıza bir iş yapamayız. Pavlus, bir babanın çocuklarını uyarır gibi uyarıyor imanlıları. Tohumu da büyüten Rab’dir, imanımızı da güçlendiren Rab’dir. Hristiyanlık ile diğer dinler arasındaki en büyük fark, Hristiyanlığın Tanrı-merkezci, diğer insan yapımı dinlerin ise insan-merkezci olmasıdır.

    Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız. (Yuhanna 15:5)

    Ruhsuz beden nasıl ölüyse, eylemsiz iman da ölüdür. (Yakup 2:26)

    #36211
    Anonim
    Pasif

    İmanın belirtilerinden biri mucize yapabilmektir buna rağmen İsa’nın anlattığı benzetmede Yargılama Gününde Onun adına mucizeler yapıp cinleri kovacak kadar imanları olan bazı kimseler Göklerin Egemenliğine alınmıyor çünkü sevgi emrini yerinde getirmemişlerdir belli ki .
    “Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam,dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.
    Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.”-1 Korintliler 13:2-3

    #36212
    Anonim
    Pasif

    @Delia Aşık 23242 wrote:

    İmanın belirtilerinden biri mucize yapabilmektir

    Mûcize yapamayanlar “imansız” mı oluyor ?
    Mûcize kavramından ne anlıyorsunuz ?

    @Delia Aşık 23242 wrote:

    …buna rağmen İsa’nın anlattığı benzetmede Yargılama Gününde Onun adına mucizeler yapıp cinleri kovacak kadar imanları olan bazı kimseler Göklerin Egemenliğine alınmıyor çünkü sevgi emrini yerinde getirmemişlerdir belli ki…

    Bunların sevgi emrini yerine getirmeyen kimseler olduğuna dâir bir deliliniz var mıdır ?
    Çünki, âyette bazı kimselerin reddedildikleri bildiriliyor ama, gerekçe konusunda bir açıklık yok.

    İman mı sevgiyi çoğaltır; yoksa sevgi mi imanı artırır ?

    @Delia Aşık 23242 wrote:

    “Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam,dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.
    Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.”-1 Korintliler 13:2-3

    Varını yoğunu sadaka olarak dağıtan birisi, Tanrı’ya “borç”mu vermiştir, yoksa bunu insanlara olan sevgisi sebebiye mi yapmıştır ?

    #36213
    Anonim
    Pasif

    “İsa, “İMANINIZ kıt olduğu için” karşılığını verdi. “Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar İMANINIZ olsa şu dağa, `Buradan şuraya göç` derseniz, göçer; sizin için imkânsız bir şey olmayacaktır.”-Matta 17:20-21

    “İMAN EDENLERLE birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar”-Markos 16:17
    “Bana, `Ya Rab, ya Rab!` diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği`ne girmeyecek. Ancak göklerdeki BABAM’IN İSTEĞİNİ yerine getiren girecektir. O gün birçokları bana diyecek ki, `Ya Rab, ya Rab! Biz SENİN ADINLA peygamberlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı ? O zaman ben de onlara açıkça, `Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden, ey kötülük yapanlar!` diyeceğim.”-Matta 7:21-23
    Kardeşim İsa Mesih bir hardal tohumu kadar imanınız olsa dağları yerinden sokabileceksiniz diyor . Yargılama gününde İsa ADINA cinleri kovanlar var ki şeytan şeytanı kovamaz .Baba’nın isteği nedir ? En büyük emir sevgi değil mı ? İsa’ya “Ya Rab” diye seslenenlerden İsa’ya iman edenler diye anlarım .

    #36214
    Anonim
    Pasif

    Bakınız sadakalar da illeki insan sevgisiyle yapılmıyor .Yoksa Aziz Pavlus niçin bu eylemleri saydıktan sonra “sevgim olmasa” dsein Demek ki onları yapan her zaman sevgi ile yapmayabilir.

    Farkında olmadan hepimiz ilk insanların günahını işliyoruz . Çünkü inanç sahibi olmak Tanrı’nın oluşuna ve İsa Mesih’in çarmıhta bizim için öldüğüne inanmaktan fazladır .

    “Ama TANRI , `Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ÖLÜRSÜNÜZ ` dedi.
    YILAN , “Kesinlikle ÖLMEZSİNİZ ” dedi”-Yaratılış 3:3-4

    Havva Tanrı’nın değil yılanın dediklerine inanmayı seçti .Yılan Havvaya Tanrı’nın yalancı olduğunu , sözlerinin doğru olmadığını demiş ve o da buna inandı .

    Biz ne yapıyoruz, Tanrı’ya inanıyorumuyuz ? İncilli okuyup İsa’nın her sözünün doğru olduğunu inanıyormuyuz ? Veya başkalarının deneyimlerine ve söylediklerine daha fazla güveniyoruz ? Bize açıkça söylediklerine inanmamak için türlü türlü bahaneler üretiyoruz .Hangimiz bu sözlere gerçekten inanıyor :

    “İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Tanrı`ya iman edin. Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, `Kalk, denize atıl!` der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir.
    Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dileğiniz yerine gelecektir
    Markos”- 11:22-24

    #36215
    Anonim
    Pasif

    Kimi insan sırf kendini sevdiği ve ahiretti kazanmak için değişik bir hırs geliştiriyor mükemmel olmak gibisi işte o tür kişiler Aziz Pavlusun dediklerini yapabiliyorlar ama sevgisiz bir şekilde .Kimisi sadece Tanrı’yı seviyor veya sevdiğini iddia ediyor onlar da Tanrı’yı memnun etmek adına yapacaklar o eylemleri .
    Tanrı`yı seviyorum deyip de kardeşinden nefret eden yalancıdır. Çünkü gördüğü kardeşini sevmeyen, görmediği Tanrı`yı sevemez.
    1. Yuhanna 4:20
    “Yuhanna O`na, “Öğretmenim” dedi, “Senin adınla cin kovan birini gördük, ama bizi izleyenlerden olmadığı için ona engel olmaya çalıştık.”

    Ona engel olmayın! dedi İsa. “Çünkü benim adımla mucize yapıp da ardından beni kötüleyecek kimse yoktur.”-Markos 9:38-39

    Burada İsa Mesih adıyla mucize yapıp ama onu takip etmeyenleri görüyoruz .İman ve sevgi bir arada olabilir bir insanda olmayabilir da Aziz Pavlus’un vurguladığı gibi ve sevgi en büyük emir . Tanrı’yı seveceksiniz deniliyor ve Yuhanna mektubundan insanları sevmeyen Tanrı’yı de sevemez sonucu çıkar ki zaten öyle Hepimizin çalışması gerek bir konu bu Tanrı’nın çocuklarıdır bütün insanlar ve O’nun yarattıkları vbe biliyoruz ki şeytanın bir özelliğidir Tanrı’nın yaratıklarından nefret etmek .Biraz dağınık bir şekilde anlattım kusura bakmayın .Ben bu ayetleri okuyup bunu anladım tabii sizin fikriniz benmkiyle aynı olmayabilir .

9 yazı görüntüleniyor - 1 ile 9 arası (toplam 9)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.