Rab’bin yaşamlarimizdaki mucizeleri
- Bu konu 6 izleyen ve 13 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
3. Ekim 2008: 20:40 #23682AnonimPasif
RAB’BİN YAŞAMLARIMIZDAKİ MUCİZELERİ
Birgün, kız kardeşimi ziyarete gitmiştim.
Duvarda bir tablo asılıydı. Evvelce görmemiştim.
Tablo, bir haça benziyordu. Üzerinde güvercin resimleri vardı.
Enteresan olan, bu tablo gazate yazılarından oluşturulmuştu.
Resimde netlik yoktu
Kardeşime sordum
Bu tabloda haç ve güvercinler mi var, Ben böyle algılıyorum dedim
Bana hayır dedi.
Önemsemedim ve konuyu kapattım.
Ama aklıma takılı kalmıştı bu durum.
Bir başka gün yine oradaydım.
Ve yine sordum.
Yine hayır yanıtı almıştım.
Hissettim sanki, bana dogruyu söylemiyor, sanki çekiniyor.
Ben bir ateisttim o dönemde,
Acaba kardeşim hristiyan mı oldu düşüncesi bende yer etmeye başlamıştı.
Aslında onun ne yaptıgı önemsizdi.
Önemli olan onu mutlu görebiliyor olmam dı.
Biraz detaylı sohbetten sonra, kardeşim itiraf etti
‘Evet abi ben bir hristiyanım’ dedi.
Benden tepki almadığını görüncede, cesaretle bana bişeyler anlatmaya başladı.
Ben anlattıklarını elbette algılayamıyordum, ama anlatıyordu.
İşin özünü ögrenebilmem için, onunla birlikte kiliseye gitmem gerekliydi.
Kimlere takılıyor, neler yapıyor ögrenmeliydim.
Düşüncemi ona anlattım. Sevinmişti, memnuniyetle kabul etti.
Şaşırmıştım, benim kendisiyle birlikte kiliseye gitmemi istiyor.
Neden ki acaba? demiştim kendimce.
Kolkola girdik ve kiliseye gittik o pazar.
Ortam güzeldi, insanlar güler yüzlüydü, birbirlerini kucaklıyorlardı,
Beni de kucakladılar. Enteresandı.
Beni tanımıyorlar ama kucaklayabiliyorlardı.
İzledim izledim.
Anlatılanlardan bişey anlamamıştım.
Ayin bitmiş ve sohbet başlamıştı.
Pastörle ve diğer insanlarla kardeşim beni tanıştırmıştı.
Sevgiyi gördüm orada.
Wavvvvv dedim kendime
Böyle insanlarda mı varmış yeryüzünde.Kiliseyle ilk tanışmamdan sonra,
Birdaha kiliseyi terkedemedim.
Rab’bin bana ilk mucizesidir.Daha sonra öğrendim ki
Gıyabımda kilise 2 yıldır dua etmekteymiş
Benim haberim olmadan
Ben Tanrı’yı aramazken
O’nun lutfu ile O’na kavuşmuştum.
Halleluya.Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
3. Ekim 2008: 21:23 #29734AnonimPasifKiliseyle ve oradaki insanlarla tanışmıştım
Kilisedeki ilk günüm dü.
Pastör elime bir kutsal kitap verdi.
Evvelce okumamıştım.
Okumaya zaman ayırmıyordum.
Onu kırmamak için nezaketen almıştım kitabı.
Eve geldiğimde, kitabı bir köşeye atmıştım bilee.
Bir ateist olarak önemsememiştim.
Biliyordum ki Allah yoktu.Hafta içi bir gün Kutsal Kitap’la göz göze geldim.
İlk sekiz sayfasını okumuştum ki,
Gözlerim ağrımaya başlamıştı.
Bıraktım elimden kitabı.
Küçük basımlı bir kitaptı.
Gidip daha büyük bir basım alırım,
Nasılsa bedava veriyorlar diye düşündüm.İkinci kez kiliseye gittiğimde,
Sorunumu pastöre anlattım.
Daha büyük bir basım ver ki, okuyabileyim dedim.
O ise bana cevaben, ‘dua et!’ dedi.
Ben ki, hiç dua etmemiştim.
Nasıl edilir de bilmiyordum.
Sordum elbet, nasıl dua etmem gerektiğini.
O ise bana, ‘benimle nasıl konuşuyorsan,
O’nunla da öyle konuşabilirsin’ dedi.
Yanıt beni tatmin etmemişti.
O günkü kiliseye gidiş amacıma ulaşamamıştım.
Eve hayal kırıklığıyla gelmiştim.
Yine atmıştım bir köşeye Kutsal Kitab’ı
Gözlerim ağrıyordu ve okuyamıyordum.
Nasılsa gerek yoktu okumaya.
Okumayıda sevmiyordum zaten.
Bahanem hazırdı.Aynı hafta içinde yine karşılaştık Kutsal Kitap’la
O bana bakıyor, bende ona bakıyordum.
Pastörün sözünü anımsadım. ‘dua et’ demişti.
Evvelce de çok dualar etmiştim.
Gözlerimi kör et demiştim.
Kollarımı kır demiştim.
Yürürken beni düşür demiştim.
Buna benzer bi sürü bişey dilemiştim.
Yeterki bir işaret ver demiştim.
Ben aslında razıydım gözlerimin kör olmasına.
O’nun var olduğunu bilmem yeterliydi çünkü.
Ama evvelce hiçbir yanıt alamamıştım.Pastör ‘dua et!’ demişti.
Nasılsa bişey kaybetmeyeceğim düşüncesiyle
‘Ey Tanrı, bu kitap senin sözlerinse eger,
gözlerimi iyileştir ki senin sözlerini okuyabileyim’ dedim.
Yine aynı hafta içi kendimi Kutsal Kitab’ı okurken buldum.
Kendime geldiğimde, farkettim ki,
GÖZLERİM AGRIMIYORDU, İyileşmişti.
150 sayfa okumuştum bir anda. Şaşkındım.
Elimden düşüremez olmuştum.
Okuyor, okuyordum.
Hala da okuyorum.
Hamdolsun!Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
3. Ekim 2008: 21:59 #31120AnonimPasifYine kardeşimde ailece bir aradaydık.
Kardeşim, ‘’Abi film izleyelim mi’’ diye sordu.
Onun odasına çekildik ve
İsa Mesih’in yaşamı nın gösterildiği cd yi izliyorduk.
İlk kez izlemekteydim.Filme kaptırmıştık kendimizi.
O an benim için enteresan bir şey olmuştu.
Kardeşimin yatağında 5 kişi idik.
İç içe girmiş filmi izliyorduk, kımıldamaksızın.
Ben se eşimin dizine uzanmıştım.
Filmin ortasına gelmiştik ki,
Sırtım kaşınmaya başladı.
Sanırım bir sivilce vardı orada.
Kımıldamak mümkün degildi.
Filmden de alıkalmak istemiyordum aslında.
Etkileyiciydi.
Sırtımda kaşınıyordu tatlı tatlı.
İçimden ‘’biri şu sırtımı kaşısa’’ diye geçirdim.
Aynı anda, eşim elini tam o noktaya koydu ve sıvazlamaya başladı.
Şaşırmıştım yine.
Dua etmemiştim ki Tanrı’ya.
Bu olay nasıl gerçekleşmişti.
Eşim böyle şeyler yapmazdı çünkü.Bugün çok iyi anlıyorum ki,
O yüreğimizden geçenleri, daha dudaklarımızdan dökülmeden bilmekte.
Hamdolsun.Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
4. Ekim 2008: 8:05 #31124klausAnahtar yöneticiSevgili Halleluya yazılarınızı okuyunca Rabbimin o güzel ellerinin işleri için şükretttim. Her gün çalışıyor hamdolsun !
Benim de başımdan geçen bir olayı anlatmak isterim.
Yurtdışına ablam ve eniştemi ziyarete gidiyordum. Hayatımda ilk kez ve yalnız başıma yurt dışına çıkacakdım. Ablam bana havaalanına ulaşana kadar karşıma çıkacak yönlendirme lehalarından tutun da en ufak ayrıntıya kadar yazdırmışdı. Elimde uzun bir liste vardı :)
Yol boyunca defalarca okuyup ezberlemeye çalışmışdım. Ama nafile bir türlü kafamdaki parçalar oturmuyordu heyecandan. Dış hatlar solda, düz yürü karşında asansör, yukarı çık gümrük kontrol vs vs :)
Eşyalarım o kadar çokdu ki inanılmaz. Annem yurtdışında sanki kıtlık var sanıyordu ! iki tane bavul, bir sırt çantam, çapraz vaziyette sola ve sağa takdığım spor çantalarım.Garajda turnikelerden geçerken başladı aksilikler. Metroya inmek için merdivenleri kullanmam gerekti. Yürüyen bir bant tabi ki yokdu orada. Önce eşyalarımın bir kısmını indirdim merdivenlerden sonra yukarı çıkıp diğer kısmını. Bir kaç dakika geçmedi ki bir adamcağız dedi ki ” kızım havaalanına gidiyorsun belli. Ama gidiş bu yön değil ! merdivenlerden geri çık öbür tarafdaki merdivenlerden in ” O an ne hissedebilirim tahmin edin :)
Tekrar bavulları iki posta yapıp yukarı çıkardım ve iki posta yapıp diğer tarafa indirdim. Saat gece vaktine geliyordu. Bu saati özellikle ayarlamışdım çünkü uçağım sabah 05.00 de idi. Metroya zar zor bindim. Metro, alana gelince bir ben bir de iki adam vardı metronun içinde. Bana uzakdan bakıyorlardı. Ben tekrar bavullarımı indirdim.
Ve merdivenlerin dibine geldim. Yukarı çıkmak için çok yorgundum. Artık kaslarım o kadar ağrıyordu ki hareket edemiyordum. Sanki donmuşdum. Dedim ” Tanrım eğer buradaysan yanımda olduğunu hissettir ! Buna ihtiyacım var ” O sırada o iki adam geldi bana yardım etmek istediklerini söyledi . Bende büyük bir minnetle kabul ettim.
Önce eşyalarımı bir el arabası bulup koydular ve asansöre taşıdılar.!
Nasıl da akıl edemedim ! :)) Sonra bütün o listedeki tarifleri ve yönlendirmeleri bir çırpıda geçirip hatta pasaport kontrolünde pasaport polisleriyle konuşup iki saniyede geçmemi sağladılar. Düşündüm ki bu iki adam bu alanda görevli ve tanınıyorlar.
Ben bavullarımla yüklü el arabamla artık rahat bir nefes alıp onlara teşekkür etmek için döndüğüm de ise o iki adamı göremedim! İnanın bana aniden yok oldular. Kocaman uzun koridora baktım yokdular ! O koridoru kaç saniyede yürüyebilirler ki ? En azından yürürken görülebilirler !
O an anladım ki o adamlar benim meleklerimdi ! Evet evet melekler.
Ben hergün Tanrının üzerimizde gözleri olduğu için şükür ediyorum.
Ve herkese diyorum ki ” Lütfen etrafınıza çok iyi bakın. Meleklerinizi görebilirsiniz ” :))
Esenlikle kalın.4. Ekim 2008: 8:31 #31125AnonimPasifSürekli Kutsal Kitab’ı okuyordum.
Engelleyemiyordum kendimi.
Dizginleyemiyordum.
Her satırında da, Tanrı’nın insanlar için neler yaptığını görüyordum.
O’na karşı evvelce hissettiğim korkularım yok oluyordu.
Neden korktuğumu, yada neden O’ndan uzak kaldığımı algılayamıyordum.
Yaptıklarıyla sevgisini hissettiriyordu bana.
O’nun sözleri beni etkiliyordu.
Duygusallaşıyormuydum acaba?
Yüreğim yavaş yavaş değişime uğruyordu sanki.
Ağlayamayan gözlerim, ağlar olmuştu.
O’nun sözlerini işittikçe de aktı durdular.
Tanrı yaşamım da etkindi.
Ben ne kadar farkındaydım bilemiyorum elbet.
Bişeyler oluyordu, ama ne?
Yine bir vaaz konuşmasında,
Pastör: ‘’ İsa çarmıhta öldü, üç gün sonra dirildi, göğe alındı ve şimdi babanın sağında oturmaktadır. O bir Tanrı’dır’’ dedi.
Ben ki, henüz iç dünyamı kimseye anlatamamış ve paylaşamamıştım.
Ama karşımda bir engel vardı şimdi.
İsa bir peygamber ve elçi idi.
Öyle öğretilmişti bizlere.
Ölmüş ve dirilmiş olması, normaldi.
Tanrı’nın yapamayacağı hiçbirşey yoktu.
Deveyi iğne deliğinden geçirecek kudrete sahipti.
Okuyordum evet, inanıyordum da.
Ama babanın sağında oturmasına, Tanrı olmasına bir anlam verememiştim.
Ayin bitti ve ben pastör le başladım sohbete.
‘’Sen şimdi İsa’yı, Tanrı’nın sağına oturttun ve O’na Tanrı dedin’’
‘’Doğrumu algıladım’’ dedim
‘’Evet, İsa Rab’dir. Rab Tanrıdır’’ dedi.
Aklım karışmıştı.
‘’Kusura bakmayınız ama, saçmalıyorsunuz’’ dedim
‘’Ben bir Tanrı’ya zor inandım, siz benim önüme ikinci bir tanrı çıkarıyorsunuz’’
Tanrı’ya inandığımı söylemiştim dudaklarımla.
Kendi sözüme kendim de inanamamıştım.
Bana verdiği yanıt hala kulaklarımda.
‘’Size ben değil, bu gerçeği Tanrı kendisi açıklayacaktır.’’
‘Siz henüz üçüncü tanrıyı işitmediniz. Gerçeğin Ruh’u sizin tüm sorularınızı, size yanıtlayacaktır.’’
‘’Yeterki KUTSAL KİTAB’ı okumaya devam ediniz’’ dedi.
Üç Tanrı’mı?
Kendim ce bakalım daha neler le karşılaşacaksın diye tebessümle oradan ayrıldım.TANRI’DAN KORKMUYORDUM.
AĞLAYABİLİYORDUM.
TANRI’YA İNANIYORDUM.Değişiyordum ve kendimide gözlemleyebiliyordum.
Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
7. Ekim 2008: 19:04 #31179AnonimPasifKilisedeki birlikteliğim devam ediyordu.
Mutluydum orada olmaktan.
Okuduklarımla anlatılanlar örtüşüyordu.
Pastörün ağzından çıkan her cümleyi dikkatle izliyor ve algılamaya çalışıyordumBirgün vaaz esnasında onu dinlerken,
Gözleriyle gözgöze geldim.
‘’Sen bir günahkarsın’’ dedi.
Sözü banaydı sanki.
Şok olmuştum
Alınganlık yaptım sanki,
Kendimi sorguladım hemen.
Sen bir günahkarmısın sorusunu kendime defalarca sordum.
Vaazı dinleyemez olmuştum.
Günaha takılıp kalmıştım sanki.
”Yoooo, ben bir günahkar degilim,” yanıtını buldum.
Evet günahkar degildim.
Evinden işine gidip gelen,
Kumarı içkisi olmayan,
Gece yaşamı bulunmayan,
Ailesini ve çocuklarını çok seven,
Çevresinde sevilen,
Karıncayı bile incitmeyen biri olarak tanımlıyordum kendimi.
Günahkar olamazdım. Hayır.
Pastöre sormalıydım. Neden bu davranışı sergilediğini.
Sordum da !
Yanıtı ise net ti.
!!Evet, sen bir günahkarsın’’ dedi.
Beni tanımıyor ve dünyamın içerisine girmemiş biri bana bunu söylüyordu.
Başladı anlatmaya:
‘’Bakışlarımızla, gururumuzla, kıskançlıklarımızla, arzularımızla, sözlerimizle, düşüncelerimizle, sevgisizliğimizle, inançsızlığımızla, güvensizliğimizle, yalanlarımızla, kibirlerimizle, gösterişlerimizle, üstünlüğümüzle, küçümsemelerimizle… daha sayayım mı?’’ dedi
Sanki birçoğu bende vardı.
Günah eger bu ise…. hımmm !!! Evet ben bir GÜNAHKARDIM.Evvelce dim dik yürüyen ben,
Boynu bükük bir halde eve dönüyordum.
Günahkardım.
ne üzücüüüKoltukta uzanmış Kutsal Kitab’ı okuyordum.
Ağlıyordum bir taraftan da
Eşim ve çocuklarım farkındalardı.
”Bana bişey sormayın” dediğimi hatırlıyor gibiyim.
Kendimle yüzleşiyordum o an.
Şu günah engelinden kurtulmam gerekliydi.
Kendimle bütünleştiremiyordum günahı.
İsa benim günahlarım için çarmıhta ölmüştü,
O bir kurbandı, günahsız bir kurban.
Günahsız olması nedeniylede bu kurbanı Tanrı kabul etmiş ve günahın bedeli ödenmişti.
İsa yüreğimin kapısında durmuş ve benim O’nu içeri davet etmemi bekliyor du.
Duyuyordum bu cümleleri sürekli ama, ne yapmalıydım?
Ne kaybederim çağırsam, düşüncesi oluştu bende.
‘’Eger, gerçektende okuduklarım ve anlatılanlar doğru ise, de buyur da gel, işte açtım kapıyı, kendini bana kanıtla, varlığını ispatla’’ gibi cümleler sarfetmiştim.
Dua nedir bilmiyordum halaa.
Ama yaşamdan farklı tadlar alıyor ve farklı bir mutluluk yaşıyordum.
‘’Ey bütün yorgunlar bana gelin, ben size huzur veririm’’ diyordu.
‘’İş istesem acaba bulabilirmiyim ki?’’ diye düşünmeye başladım.
İstedim elbet.
O hafta içinde yurtdışında bir teklif aldım ve olumlu yanıt verdim.
Görüşmelerimiz başlamıştı.
Her şey olumluydu.
Sırtımdaki yük alınmış, esenlikte ve mutluydum. Uçuyordum adeta.
Bir Pazar, pastöre… ”biliyormusun ben sanki iman ettim” dedim çekinerek.
”İncilde yazılanları yürekten ve inanarak okudum” dedim.
”Duam gerçekleşti, huzurluyum, mutluyum” dedim.
‘’İsa’yı Rab’bim ve Kurtarıcım olarak benimsiyorum’’
O ise bana ’’O’nu görmeden iman edenlere ne mutlu‘’ dedi ve sarıldı.
Kilisede İmanımı kardeşlerle paylaştım.
İki haftaya kadar da yurtdışına gideceğimi söyledim.
Henüz dört ay olmuştu kiliseye gideli.
Orada yıllarca ara sırada olsa gelen insanlarda vardı.
Enteresan ama iman etmiyor ve sorgulayıp duruyorlardı.
Kendimle kıyasladım …
Ben ki ne aradım, nede sorguladım.
Herşey bir anda oluvermişti sanki yaşamımda.
Bişeyde yapmamıştım aslında
Sadece yüregimin kapısını açmıştım.
O’nu davet etmiştim…GERÇEK HUZURU BULMUŞTUM.
GERÇEK MUTLULUGU YAKALAMIŞTIM.
O’NUN LÜTFU İLE KURTULMUŞTUM.
SEÇİLMİŞLERDENDİM.
SIRTIMDAKİ YÜK ALINMIŞTI.
GÜNAHKAR DEĞİLDİM ARTIK.Ne kadar günahkar olduğunuzu bilmektemisiniz?
O’ndan alacağınız tadın, benzersiz olduğunun farkındamısınız?
Sizce siz huzurlumusunuz, mutlumusunuz?,
Yalnız, çaresiz ve kaygılımısınız?
Yapmnız gereken O’na güvenmek, inanmak.
Çağırın O’nu yüreklerinize.Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
14. Ekim 2008: 19:59 #31260AnonimPasifKutsal kitabı okumaya devam ediyor,
Kilise ile olan birlikteliğimi sürdürüyor,
Kutsal ruhun yüregimdeki ateşini hissediyordum.
Esenlikte ve kaygısızdım.
Mutluydum.Ve bir ruya gördüm…
Ruyamda…
Bir ağaca tırmanıyordum.
Tırmandım, tırmandım.
Sanki bulutlara kadar tırmanmıştım.
Çok ulu bir ağaçtı.
Aşağıyı seyretme düşüncesiyle baktıgımda ise
Ne göreyim…
Bir yılan…
Ağaca sarılarak yukarı doğru gelmekteydi.
Paniklemiştim.
Aklıma anında Rab’bin yılanın başını topuguyla nasıl ezdiği,
Benim yaptıgım işleri yapacak, hatta daha büyüklerinide yapacaksınız sözü geldi.
Ağaç dalındaydım.
Ellerimle tutunuyordum.
Ellerimi bırakırsam düşecektim
Tek elimlede o yılanı boğma imkanım yokdu.
Yılan oldukça iri idi.
Ne yapacaktım.
Şaşırmış kalmıştım.
Rab’den yardım istedim, seslendim seslendim.
Yanıt alamamıştım.
Çaresizlik içindeeee, ağaca sarıldım, sıkıcaa,
Kendimi ağaçla bir bütün kabul ettim.
Ve
Yılan agaç gövdesine dolana dolana bana kadar geldi.
Benim de üzerimden dolandı ve yukarı dogru çekip gitti.
Beni farketmemişti.
Uyanmıştım ruyadan.Ter içerisindeydim.Yılanın başını ezememiştim.
Kendimi yenik hissediyordum.
İnanlı kız kardeşime koştum.
Anlattım ruyamı, üzüntümü hissetti.
‘’Her ruya Rab’den değildir,
Bu ruyayı İsa Mesih adıyla etkisini kırmalısın, benimsememelisin’’ dedi.
Yorumunu, tebessümle karşılamış ama kırmamıştım.
Ama başka kardeşlerlede bu ruyamı paylaşamıyordum.
Beni imansız ve yenilmiş görmelerinden endişeleniyordum.
Yüreğimde acı ve çelişkiler yaşıyordum.
Bu durumu aşmam gerekmekteydi.Pastörüme anlattım ruyamı.
Henüz agacın özelliklerinden bahsetmemiştim ki,
Bana ’’agaç ulu bir ağaçmıydı?’’ sorusunu sormuştu.
‘’Evet, bulutlara kadar yükseliyordu’’ dedim.
‘’O agaç Rab İsa Mesih’ti’’ dedi.
‘’Sen O’na sarılmaya devam et, O seninle bir olmak istiyor.’’ dedi.
Bu yorum beni benden almıştı.
Esenliğime kavuşmuştum yeniden.
Aklımdaki tüm olumsuz düşünceler bir anda yok olmuştu.
Rab beni çok seviyordu.
Ve pastörüm devam etti.
‘’İsa yılanın başını ezmiş ve dünyada onun egemenliği son bulmuştur.
O yenilmiştir. Fakat bu yenilgiyi hala kabul edememektedir.
Ateşli oklarını atmaya devam etmektedir.
Bizim yılanın başını ezmek gibi bir görevimiz yoktur.
Bu görev tamamlanmıştır.’’ dedi
Huzur bulmuş ve Rab’de olmanın esenliğine kavuşmuştum.
İnancıma olan güvenimi yeniden kazanmıştım.
Rab benimleydi.Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
17. Ekim 2008: 20:57 #31317AnonimPasifGeçen yıl oğlum ve ben çok zor günler geçirdik. Zaman içinde içimde abuk subuk korkular oluşmaya başladı. Her dakika oğlumun başına kötü birşeyler gelmesinden, onu kaybetmekten korkuyordum. İlk başlarda başka şeyler düşünebiliyordum kafamı dağıtıpta. Ama gün geçtikçe bu korku krizleri daha ağır gelmeye başlamıştı. Ve ne yaparsam yapayım aklımdan bir türlü çıkaramıyordum. Bazen gözümün önüne onun bir arabanın altında ezildiği geliyordu, bazen de onun mezarı başında ağladığım… Hatta daha da ileri gidip böyle bir şey olduğunda kendimi nasıl öldüreceğimi planlıyordum. Öyle ya ben onsuz yaşayamaz ve böyle bir acıya dayanamazdım. Kimseye de söylemiyordum bu korkularımı. Uykusuz geceler, saatlerce süren ağlama nöbetleri… Bir gün doktora gitmeye karar verdim. Doktora bile ayrıntılı anlatamadım. Sanki anlatırsam herşey gerçek olacak ve başıma gelecekti. Doktor o gün bana bir ilaç verdi. Kullanmaya başaldım. İyi geldi mi? Hayır, aksine kafam iyice serseme dönmüştü. Ama 6 ay kullanmam gerekiyordu. Sabret dedim hep kendi kendime. Daha 1. kutu bitmeden bir arkadaşım gördü hapı. Ve aldı elimden, kullanma bunu daha kötü olacaksın diye. Gidip yenisini alırım diye düşündüm ama sonra onu da unuttum. Ve bir akşam yine çok kötü oldum. Kalbim acıyordu hem de öyle böyle değil, çok acıyordu. Oğlum mışıl mışıl uyuyordu ve ben onun başında ağlıyordum. İçimden bir ses ”Aylin dua et ” dedi. Diz çöktüm, hıçkıra hıçkıra ”Rab, dayanamıyorum artık yardım et ” diyebildim sadece. Bu sefer içimden değil tam da kulağımın dibinde, nefes kadar yakın bir ses duydum. Bana sadece ”şeytandan” dedi. Tüylerim ürpermişti. O kadar yakındı ki, döndüm arkama baktım, kimse yok. Gözümde yaş gülümsemeye başladım. Şeytandan demi Rab, biliyorum sen bana dayanabileceğimden daha ağır bir yük vermezsin. Uzun zaman sonra ilk kez o gece rahat uyuyabildim. Sarıldım oğluma, onu koklaya koklaya uyudum. Aylar geçti, o geceler aklıma geldikçe sadece o sesi düşünüyorum. Hamdolsun :)
25. Ekim 2008: 12:57 #31416AnonimPasifBu hafta içinde Rab sadece ruhsal değil, günlük ihtiyaçlarımızı da nasıl karşıladığını gösterdi bana. Uzun zamandır altından kalkamadığım ödemelerimden dolayı çok sıkıntılıydım. Kredi limitim dolu olduğu için kredi çekme şansım da yoktu. E yapım gereği kimseden de borç isteyemem… Aklıma eniştem geldi ve benim için kredi çekmesini istedim. Müthiş fikirdi çok rahatlayacaktım. Eniştem kabul etti ve dua ettim. Rab başka yolum yok toparlanmam lazım yoksa batıyorum diye. Ama sonuç hüsrandı. Eniştemin kredisi de kendi kartının vukuatları yüzünden onaylanmadı. Kara kara düşünmeye başladım şimdi ben ne yapıcam diye. Tamam dedim Rab, başka bir şekilde çözeceksin bunu, biliyorum… Ertesi sabah telefonum çaldı, yetişemedim. Baktım numara İstanbul, boşver dedim attım telefonu bir kenara. Sonra aklım takıldı kim bu ya diye ve aradım. Karşımda x banka :) ”Aylin hanım, bankamızın kampanyası dahilide şu an kullanılabilir ….. YTL krediniz hazır. Evrak ve kefil istemiyoruz onaylarsanız pazartesi günü hesabınıza aktaracağız.” Şoktaydım çünkü tam bana lazım olan kadar kredi çıkmıştı, ihtiyacım olan kadar, ne eksik ne fazla :)
Evet Rab gökten indirmiyor parayı ama çocuklarına ihtiyacı olanı vermenin her türlü yolunu biliyor ve uyguluyor.
Kaygılanmayın(Luk.12:22-31)
25«Bu nedenle size şunu söylüyorum: `Ne yiyip ne içeceğiz?’ diye canınız için, ya da `Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? 26Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz? 27Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık[ı] uzatabilir? 28Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. 29Ama size şunu söyleyeyim, tüm görkemine rağmen Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. 30Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı’nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey imanı kıt olanlar?
31«Öyleyse, `Ne yiyeceğiz?’ `Ne içeceğiz?’ ya da `Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. 32Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız tüm bunları gereksindiğinizi bilir. 33Siz önce O’nun egemenliğinin ve O’ndaki doğruluğun ardından gidin, o zaman size tüm bunlar da verilecektir. 34O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.11. Ocak 2009: 13:04 #31903AnonimPasifEvet bende yaşadım bir mücize… Tanrı’ya yalvarıyordum, yüreğimdeki imanı güçlendir, bana güç ver, sana bağlanayım RAB diyordum, gözlerimi aç, kalbimi Kutsal Ruh’la doldur diyordum uzun bir süredir… Ve umudu kesmiştim son günlerde. Karmaşık bir dönemden geçiyordum, geçiş aşamaları, korkmak, görü istemek, hepimizin yaşadığı şeyler. Bir rüya gördüm sonra, bir levha çelik levhanın üzerinde YAHVE ŞALOM! ve şu an hatırlayamadığım birşeyler yazıyordu. Ve bu yazı sadece güneşle parlıyordu. Ben ise bu yazıları insanlara gösterip, anlatıyordum. Sabah uyandığımda ilk işim bu yazıyı araştırmak oldu. Ve buldum. Ne anlama geldiğini… RAB Esenliktir… Esenliğimiz için gerekli olan ceza O’na verildi . İsa bizim esenliğimiz için gerekli olan cezayı üstlendi.
Artık korkusuzca iman edebilirdim… Tanrı dileğimi vermişti…
13. Ocak 2009: 13:23 #31907AnonimPasifKilise ile birlikteliğim kesintisiz devam etmekteydi.
Her öğün yemek yercesine,
Kilisede bulunduğum her anımda da,
Büyüyor ve besleniyordum, Rab’bin sözleriyle.
Kimi gün coşkuyla dolup taşıyor,
Kimi günse kendimi çok çaresiz buluveriyorsum.Birgün…
Yolda yürürken kendimi ağlar buldum.
İnsanlara bakıyordum.
Sevgi ile gözlemliyor ve onlara sarılmak istiyordum.
Kimileri aşağı, kimileri yukarı gidip geliyorlardı,
Kimi telaşlı, kimi zaman öldürürcesine.
Bilmeden alınan nefesleri işitir gibiydim.
Kendim de bir zamanlar böyle idim diye düşünmeye başladım.
Ruhtan yoksun, boş bir dünyasal yaşam,
Kaybolmuş bir koyun gibiydim,
Geçmiş ben ile bir farkları yoktu,
Bihaberlerdi gerçeklerden,
Yaşamak için yaşıyorlardı,Farkettim ki o an,
Ben bu insanları çoook sevmekteyim,
Onlar için endişelenmekteyim,
Onların da ben gibi olmalarını,
Gerçek sevgi ile buluşmalarını,
O’nunla tanışmalarını,
O’nunla barışmalarını dilemekteydim.
Yüreğimde oluşan bu sevgi, Rab’dendi.
O istiyordu sevgi ile dolmamı.
Diri su pınarı olmamı.
İşte o an gerçek sevgiyle yüzleştim, tanıdım, benimsedim.
Tanrı sevgidir.
Sevgi dolu bir yürek taşımamı istiyordu.
Kendi benzeyişine dönüştürmek istiyordu.
Hiç tanımadığım bu insanları sevmemi istiyordu.
O tüm insanların kurtuluşu için, bizler için, sizin için,
Çarmıhta, kendisini ölüme teslim etmişti.
Sevgiydi.. sevgiiiiiSevgiyleeee
Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşırmısınız.23. Mart 2009: 16:34 #32485AnonimPasifSevgili kardeşlerim, ben iman etmeden önce Tanrıyı yanımda hissetmek ve onun sesini duymak isterdim.. Bu isteğim, iman ettikten sonra da devam etti.. Çok sıkıntılı dönemler geçiriyordum. Şeytan adeta bana saldırıyordu.. Ailemin bana kurmuş olduğu baskı ise; had safhadaydı.. Sıkıntılarımın yoğun olduğu akşam, evdekiler uyudu. Bende koltuğun bir köşesine geçmiş uzun uzun düşünüyordum.. Sonra dua etmeye başladım.. Gözlerim kapalı bir şekilde Rab ile konuşuyordum.. Duamın sonlarına yaklaşırken; ”Şeytandan beni koru, ne olur yanımda olduğunu bana göster, bana göster, bana hissettir..” diye sürekli tekrarlarda bulundum.. Gözlerimi açma gereği duyduğum zaman, karşımda bembeyaz boydan bir ışık karşımda duruyordu… Bakmamla görmem bir oldu.. O boydan ışığı görünce çok korkmuştum.. Ama daha sonra yüreğime bir ferahlık, bir esenlik geldi.. Rab bana kendisini göstermişti. Bu gerçekten çok güzel bir duyguydu.. Ona ne kadar hamdetsek azdır..
Sevgiyle kalın..25. Mart 2009: 8:53 #32498AnonimPasif@Halleluya 10400 wrote:
Kutsal kitabı okumaya devam ediyor,
Kilise ile olan birlikteliğimi sürdürüyor,
Kutsal ruhun yüregimdeki ateşini hissediyordum.
Esenlikte ve kaygısızdım.
Mutluydum.Ve bir ruya gördüm…
Ruyamda…
Bir ağaca tırmanıyordum.
Tırmandım, tırmandım.
Sanki bulutlara kadar tırmanmıştım.
Çok ulu bir ağaçtı.
Aşağıyı seyretme düşüncesiyle baktıgımda ise
Ne göreyim…
Bir yılan…
Ağaca sarılarak yukarı doğru gelmekteydi.
Paniklemiştim.
Aklıma anında Rab’bin yılanın başını topuguyla nasıl ezdiği,
Benim yaptıgım işleri yapacak, hatta daha büyüklerinide yapacaksınız sözü geldi.
Ağaç dalındaydım.
Ellerimle tutunuyordum.
Ellerimi bırakırsam düşecektim
Tek elimlede o yılanı boğma imkanım yokdu.
Yılan oldukça iri idi.
Ne yapacaktım.
Şaşırmış kalmıştım.
Rab’den yardım istedim, seslendim seslendim.
Yanıt alamamıştım.
Çaresizlik içindeeee, ağaca sarıldım, sıkıcaa,
Kendimi ağaçla bir bütün kabul ettim.
Ve
Yılan agaç gövdesine dolana dolana bana kadar geldi.
Benim de üzerimden dolandı ve yukarı dogru çekip gitti.
Beni farketmemişti.
Uyanmıştım ruyadan.Ter içerisindeydim.Yılanın başını ezememiştim.
Kendimi yenik hissediyordum.
İnanlı kız kardeşime koştum.
Anlattım ruyamı, üzüntümü hissetti.
‘’Her ruya Rab’den değildir,
Bu ruyayı İsa Mesih adıyla etkisini kırmalısın, benimsememelisin’’ dedi.
Yorumunu, tebessümle karşılamış ama kırmamıştım.
Ama başka kardeşlerlede bu ruyamı paylaşamıyordum.
Beni imansız ve yenilmiş görmelerinden endişeleniyordum.
Yüreğimde acı ve çelişkiler yaşıyordum.
Bu durumu aşmam gerekmekteydi.Pastörüme anlattım ruyamı.
Henüz agacın özelliklerinden bahsetmemiştim ki,
Bana ’’agaç ulu bir ağaçmıydı?’’ sorusunu sormuştu.
‘’Evet, bulutlara kadar yükseliyordu’’ dedim.
‘’O agaç Rab İsa Mesih’ti’’ dedi.
‘’Sen O’na sarılmaya devam et, O seninle bir olmak istiyor.’’ dedi.
Bu yorum beni benden almıştı.
Esenliğime kavuşmuştum yeniden.
Aklımdaki tüm olumsuz düşünceler bir anda yok olmuştu.
Rab beni çok seviyordu.
Ve pastörüm devam etti.
‘’İsa yılanın başını ezmiş ve dünyada onun egemenliği son bulmuştur.
O yenilmiştir. Fakat bu yenilgiyi hala kabul edememektedir.
Ateşli oklarını atmaya devam etmektedir.
Bizim yılanın başını ezmek gibi bir görevimiz yoktur.
Bu görev tamamlanmıştır.’’ dedi
Huzur bulmuş ve Rab’de olmanın esenliğine kavuşmuştum.
İnancıma olan güvenimi yeniden kazanmıştım.
Rab benimleydi.Sizin yaşamlarınızda ne tür mucizeler olmakta?
Bizlerle paylaşınız.( devam edecek)
Sevgili Halleluya, bu yazdığımı okuma imkanın olur mu bilemiyorum; Çünkü ne yazık ki aramızdan ayrıldın , Ama inanıyorum ki burda olmasanda yüreğinde bizleri sana hissettirecektir rabbimiz.. Rüyanı baştan okuduğumda rüyayı yaşayan olmadığım halde içim ürperdi. ama sonunda çok güzel bir anlama işaret etmesi beni burdan sevimdirdi. Rabbe sarıldığımız gibi onunda bize sarılmasını bizi bırakmamasını, her zaman yanımızda olmasını kafamızı karıştırmaya çalışlanlardan bizi kruması dileği ile…
AMİN..25. Mart 2009: 19:58 #32500AnonimPasifKutsal Kitap hakkında araştırmalarımın yoğun olduğu bir dönemdi.. Kutsal Kitabı çok okuyor, hakkında yorumlar yapıyor ve onu anlamaya çalışıyordum.. İsa hakkındaki peygamberliklerin tek tek gerçekleştiğini Kutsal Kitap’tan okuyunca, yüreğimde büyük bir sevinç oluşmuştu.. Fakat eski ahit’te bulunan bazı ayetler, kafamı fazlasıyla karıştırıyordu.. Şeytan sanki ; ”Görüyormusun, bu tanrı sözü değil işte” diyordu.. Bunu günlerce düşündüm.. Üzüldüm, ağladım.. Yüreğimde bir acı hissediyordum.. Tanrıya dua ediyordum.. Yine Kutsal Kitabı okuduğum bir akşam, uykuya daldım.. Rüyamda, elinde kuş kanadının tek bir parçasını mürekkebe batırarak birşeyler yazan bir insan gördüm.. Yüzü bana dönük değildi.. Sadece sırtı görünüyor ve o an yazma eylemini gerçekleştirdiğini görüyordum.. Sonra bir ses;
”Korkma.. Bu kitap Tanrı’nın saf ve katıksız sözüdür.. O şeylere bakarak üzülme, Rab’be bak.. onu izle ve onun sözüne kulak ver..”
Sabah büyük bir sevinçle uyandım. Bu rüyanın bana Rab tarafından gösterildiğini düşündüm.. Bu bana bir teselliydi.. Rab, benimle ilgilenmiş.. Kafamdaki soru işaretlerini kırmıştı.. Ona ne kadar şükretsem azdır.. Evet kardeşler.. Kutsal kitap Rab’bin sözüdür.. O bizim rehberimiz, bizim yol göstericimizdir..
Sevgiyle kalın..
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.