Ortodoks Türkler ve Türkiye’den gönderilmeleri

  • Bu konu 5 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26534
    Anonim
    Pasif

    Ortodoks Türkler ve Türkiye’den gönderilmeleri

    Hristiyanlık ve Türklük yakın tarihimize kadar birbirlerine çok uzak mefhumlar olarak görülmekteydi.Fakat Türklerin Orta Asya’dan çıkmasıyla birlikte Gök Tanrı inancı dışındaki inançlarla tanışmaya başlamışlardır.Bunların başında Hıristiyanlık gelmekteydi.Hristiyan Türkler Anadolu’da önemli bir kitle halinde yaşıyorlardı.Karaman yöresinde bulunan “Binbir kilise” bölgeside ikmet ettikleri bilinmektedir.Buranın yanı sıra Konya, Nevşehir, Niğde, Kayseri, Ankara bölgelerinde Hıristiyan Türkler’in yaşadıkları bilinmektedir.Ayrıca Trabzon,İzmir ve İstanbul’da da yaşadıkları bilinmektedir. İsimleri Türk olan ve Türkçe Hıristiyan tapınış gösteren, Türkçe konuşan, Grek harflerini kullanarak Türkçe dini ve edebi eserler verip yayın yapan ancak karşılıklı değişime tabi tutularak Anadolu’dan göç ettirilen Hıristiyanlardı bunlar.

    Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde, “Alanya-kadim eyyamından beru Urum (Rum) keferesi bir mahallededir… Amma Urum lisanı bilmeyub, batıl Türk lisanı bilirler. Ve Antalya, dördü Urum keferesi mahallesidir. Amma keferesi asla Urumca bilmezler, Batıl Türkçe lisan üzre kelamet ederler” diyerek bölgedeki Hıristiyan azınlığın Türk kökenli olduğunun ve dillerinin de bozulmadığının altını çiziyor. Hıristiyan Türkler içinde Karamanlıların yeri ayrı bir öneme sahip. Tek kelime Rumca bilmeyen ve ibadetlerini Türkçe yapıp, yazı dilinde Grek alfabesini kullanan Karamanlılar’ın Türk soyundan geldiklerini hemen hemen tüm tarihçiler kabul ediyor. Bazı Yunan tarihçiler hariç Hıristiyan Türkler tarih boyunca Rumlarla yani Helen-Grek-İyon kökenli insanlarla hep karıştırıldı. Oysa Rumluk, bir ırk veya ulus adı olmayıp bir imparatorluğun adıydı. 1922-1923 yılları arasında 16 sayı yayınlanan “Anadolu’da Ortodoksluk Sadası” adlı gazete, Karamanlıların Hıristiyan Türkler olduğunu ısrarla savunuyor. Hıristiyan Türklerin kendi durumlarını anlatmak için yaktıkları bir ağıt onları bütün yönleriyle anlatmaya yetiyor:

    ‘Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz
    Ne Türkçe yazar okuruz, ne de Rumca söyleriz
    Öyle bir mahludi haddı tarikatımız vardır
    Hurufumuz (harflerimiz) Yunanice, Türkçe meram eyleriz”

    ANADOLU’NUN İŞGALİ VE ORTODOKS TÜRKLER

    Osmanlı devleti’nin gücünü kaybetmesi sonucunda Batılı devletler Anadolu’daki emellerini gerçekleştirmek için Anadolu’yu işgale başladılar.İlk olarak Yunanlılar İzmir’i işgal ettiler.Batılı devletler Osmanlı Devletini daha kolay dize getirmek maksadıyla içerden isyan hareketleri çıkarmaya çalışmış bu sebeple Anadolu’daki Hristiyan Türkleri kullanmak istemiştir.Fakat Hıristiyan Türkler Papa Eftim öncülüğünde Ankara Hükümetine başvurarak Kurtuluş Savaşında yanlarında olduklarını bildirmişlerdir.Karaman’lı Hristiyan Türkler dışında Trabzon Maçka Bölgesindeki Hristiyan Türklerinde böyle bir girişimde bulunduklarını belgelerden anlamaktayız.

    Anadol’daki bu hareketlilikten sonra Hristiyan Türkler Anadolu’daki Rumlarla karıştırılmaktan korktuklarını dile getirerek ayrı bir kilise kurmak istiyorlar.Papa Eftim Atatürk’ün deyimiyle Baba Eftim Hristiyan Türklere öncülük etmiştir.Türk asıllı Hıristiyan Ortodokslardan Baba Eftim’in Kırıkkale’nin Keskin ilçesi Metropoliti olduğunu ve Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılmış olan Türk Ortodokslarla sürekli haberleştiğini biliniyor.21 Eylül 1922’de Kayseri’de TBMM’nin kararıyla bir kongre yapılmış,bu kongreye Anadol’daki Hristiyan Türklerin temsilcileri ve TBMM milletvekillerinden birkaçı katılmış ve burada Türk Hristiyan Türk Ortodoks Patrikhanesinin kurulmasına karar vermişlerdir.Böylelikle Fener Rum Patrikhanesi’nin Hristiyan Türkler üzerindeki etkileri kırılmış ve bunların Batılılara destek vermeyeceği açıkca belli olmuştur. Fener Rum Patrikhanesinin Anadolu’daki Hıristiyanlara yaptığı çağrının ciddiyetini Atatürk’ün Nutku’ndaki önemli bir ifade ile açıklıyor: “Atatürk Nutuk’ta Mavri Mira’nın Fener Rum Patrikhanesinde hazırlandığını söylüyor. Fener Rum Patrikhanesi, Ortodoks ders kitaplarının içeriğinde Türk aleyhtarı düzenlemelere giderek Milli Mücadele safları oluşmadan Yunanistan’ı desteklemeye karar vermişti zaten. Rum kökenli olmayan diğer kiliselere de bunu kabul ettirmeye çalıştı. Ancak bir kısmı bu oyuna gelmedi.”
    Anadolu’da Hristiyan Türklerin bu hareketi Atatürk tarafında takdirle karşılanmış ve bizzat Papa Eftim’le tanışmak istemiştir.Atatürk 4 Eylül 1919’daki Sivas Kongresine Papa Eftimi’de davet ediyor ve orada kendisiyle uzun uzun sohbet ediyor.Atatürk’le Papa Eftim’i tanıştıran kişi ise Çerkez Ethem’dir. Papa Eftim’in oğlu ve Türk Ortodoks Cemaati Lideri Selçuk Erenerol, “Atatürk, Anadolu Hıristiyanlarının Kayseri’deki toplantısını yakından takip ediyor. Babamla tanışmak isteyince, Akdağmadeni’nden (Yozgat) yakın komşumuz Çerkez Ethem bu görüşmeyi sağlıyor” diyerek anlatıyor bu konuyu.

    KİLİSE’DEN ÇIKIP İSTİKLAL HARBİNE GİTTİLER

    Kayseri’deki kongreye katılan Hıristiyan Türk çevreleri Milli Mücadelede Atatürk ve arkadaşlarının yanında yer alırlar, gerekli desteği verirler. Türk Hıristiyan Ortodoksların önderi Baba (Papa) Eftim’e, Kurtuluş Savaşına verdiği destekten ötürü bizzat M. Kemal Atatürk tarafından İstiklal Madalyası verilir. Büyük Taarruzdan önce Ankara’da ilk toplanan TBMM bahçesinde, Atatürk’ün de hazır bulunduğu bir miting sırasında halka seslenen Papa Eftim, İncil’den bir pasaj okur: “Düşmanlarımızın herşeyi var, ancak bizim silah ve cephanemiz yok. Fakat göğsümüzde imanımız var, mutlaka kazanacağız. Yaşasın muzaffer Türk Ordusu!” Bağımsız Türk Ortodoks Patriği Selçuk Erenerol’un babası olan Papa Eftim, Kurtuluş Savaşına verdiği destekten sonra Atatürk’ün şu sözlerine mazhar oldu: “Baba Eftim, bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.”

    VE LOZAN…

    Ve artık Kurtuluş Savaşı kazanılmıştı.İsmet İnönü öncülüğündeki TBMM heyeti Batılı Devletlerle barış görüşmelerine başlamıştır.30 Ocak 1923’te yapılan antlaşma sonucunda Yunanistan’la nüfus mübadelesi yapılmasına karar verilmişti.Bu sonuç Anadolu’daki Hristiyan Türkleri şok eden bir gelişme olmuştur.Dindaşlarını değil soydaşlarını desteklemiş fakat yine soydaşları tarafından yurtlarından gönderilmekteydiler.Bu mübadele ırk ayrımı yapılmadan dini inançlara göre yapılmış bir mübadeleydi.
    Kayseri, Karaman, Yozgat, Sivas, Ankara, Trabzon ve Konya’dan toplanan Hristiyan Türkler trenlere bindirilerek Yunanistan’a gönderilmeye başlanmıştır.Bu halkın “Biz sizdeniz,göndermeyin” feryatları Ankara’da yankı bulmamıştır.Bu mübadelede sadece Papa Eftim ve ailesi mübadele dışında tutulmuştur.Atatürk’ün isteği ile o dönemde TBMM’den şu özel kanun çıkarılıyor: “3 Ağustos 1924 tarihli Papa Eftim teskeresi. Papa Eftim efendinin harekat-ı milliyenin gidişatından beri Türkiye davasıyla alakadar görülmesi ve Patrikhane ile arasındaki vaziyet nazarı itibara alındığı takdirde efrad-ı ailesinin mübadeleye tabi olması düçar-ı felaket olacağı muhakkak bulunduğundan bir karar ittihazı talebini havi Dahiliyet Vekale-i Celilesinin 2.8.1340 tarih ve Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin 3798 nolu teskeresi üzerine mumaileyh Papa Eftim ve ailesinin İstanbul’da yerleşmesine müsaade itası icra vekilleri heyetinin 3.8. 1340 tarihli ictimasında karargir olmuştur.”

    Anadolu’daki Hristiyan Türklerin bu şekilde Anadolu’dan göderilmesi Atatürk’te büyük üzüntü yaratmıştır.Hamdullah Suphi’nin anılarında Celal Bayar’la aralarında geçen bir diyalog bu konuda Atatürk’ün üzgünlüğünü ortaya koyuyor: Celal Bayar bir gün Hamdullah Suphi’ye, “Bilir misin Hamdullah, Atatürk’ün son yıllarda en büyük üzüntüsü ne idi?” diye sorar. Hamdullah Suphi bilmediğini söyleyince, cevabı kendisi verir: “Anadolu’dan binlerce Hıristiyan Türk’ü göndermiş olmasıydı. Paşam yapmayın, yollamayın, bunlar özbeöz Türktür dedim. Kendisine kitaplar gönderdim, fakat dinlemedi.” Yunanistan’a gönderilen Türk Hıristiyanlar Türkiye’de Rum olarak adlandırılıp mübadeleye tabi tutulurken, Yunanistan’da da “Turko Sporos-Türk tohumu” diye aşağılanarak Yunanlı olarak kabul edilmediler. Gittikleri Batı Trakya’da, biraz da Anadolu’yu hatırlamak için olsa gerek, “Karaman” adını verdikleri bir yerleşim birimi kurdular. Yunanistan’da Batı Trakya Türklerinden daha fazla horlanan ve ayrıma tabi tutulan Türk Ortodoks Hıristiyanların bir çoğunun daha sonra Avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağıldığı biliniyor. Bilinen bir gerçek var ki, mübadele sonucu Yunanistan’a gönderilen Türk Hıristiyanlar, bu ülkede de artık yok denecek kadar az.

    1950’lere gelindiğinde Anadolu ve İstanbul’daki Hristiyan Türklerin sayısı 1000’i hiçbir zaman geçmiyor.Dr. Dursun Ayan’nın yaptığı araştırmalar İstanbul’da yaşayan Hıristiyan Türklerin sayısının 250’yi bulmadığını ortaya koyuyor. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde çeşitli vesilelerle din değiştirerek Hıristiyan olan Türklere Presbiteryen adı veriliyor. Presbiteryenlerin ünlüleri arasında ilk sırada Tevfik Fikret’in oğlu Haluk yer alıyor. Sanatçı Barış Manço’nun da zaman zaman Presbiteryen Hıristiyan Türklerle ayinlere katıldığı biliniyor.

    İKİNCİ TEHCİR YAPILIYOR!

    2. Dünya Savaş’ından sonra Anadolu’da Hristiyan Türk kalmamış fakat İstanbul’da kalanlarda ticaret ve zanaatla uğraşmaktaydılar.1950’lı yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında patlak veren Kıbrıs meselesinden dolayı İsmet İnönü İstanbul’daki Hristiyan Rumları sınır dışı ederek Yunanistan’a ders vermek istemiştir.Papa Eftim İsmet Paşayla görüşerek böyle yapılarak ikici bir Lozan’ın yaşanmamasını istemiştir.Fakat İsmet Paşa’nın kararlılığı sonucunda yine ırk farkına bakılmaksızın İstanbul’daki Hristiyanlar sınırdışı edilmiştir.Bu olayla sınırdışı edilen Hristiyan Türklerin sayısının 50 bin olduğu düşünülmektedir.Bu defa tek tek toplanarak sınırsışı edilmişlerdir.Papa Eftim Kurtuluş Savaşın’daki tutumundan dolayı Yunanistan’da istenmeyen adam ilan edilmiştir.Selçuk Erenerol, babasına Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanistan’ın yanında yer alması için çok büyük baskılar yapıldığını söylüyor: “Eğer babam Yunanistan’ın istediğini yapmış olsaydı, bugün Atina’da heykeli dikilmiş olacaktı” demiştir.

    Papa Eftim, 1960’lı yıllara gelindiğinde Yunanistan’daki dindaşlarının trajik öykülerinin de etkisiyle felç geçirdi. Yunanistan’a gönderilen Türk Ortodoksların daha sonra İsviçre, Fransa, ABD gibi ülkelere göç ettikleri biliniyor.Yunanistan’a gönderilen Türk Ortodoksları her yaz, Kayseri’nin Zincirdere yakınlarındaki ilk Türk Ortodoksları kongresinin yapıldığı kiliseyi hala ziyaret etmeye devam ediyorlar.

    Topıc alıntı)

    #34239
    Anonim
    Pasif

    Ne yazıkki o Kilise şuanda çok ama çok kötü durumda heryeri yıkılmış vaziyette,yaklaşık 3 ay önce gittim,duvardaki melek figürlerini taşlamışlar,içeride büyükbaş hayvan otlatıyo oranın köy halkı ve üstüne içerde bide köpek kovaladı beni,papaz efendinin odasına kaçtım :) … Kilisenin etrafında gezerken çan kulesinin dibinde 2 tane, arka bahçede kazılmış bi çukura bırakılmış 1 tane ; toplamda 3 adet kağıt buldum,3 üde naylon poşet içindeydi,açmakta tereddüt ettim,ama tabiki dayanamayıp açtım,içinden kağıtlar cıktı ve kağıtlar çok ama çok eskiydi bariz belliydi bu,tabi zamanla olmuş olduğu okadar açık ki,kağıtlarda ilahiler yazıyordu,İngilizce ve Ermenice.Ermenice bilmiyorum ama Ermenice olduğunu öğrendim bi tanıdığa göstererek.Böyle trajik,üzücü olayla karşılaştım,tabi köpek kovalaması komikti,birleştir ikisini trajikomik :-)

    #34238
    Anonim
    Pasif

    Günümüzde hala bir Türk’ün Hristiyan olduğunu söylemesi garip karşılanıyor. Ama asıl garip karşılanması gereken bir şey varsa öyle bir şeyin garip karşılanmasıdır :-) Osmanlı imparatorluğunun Hristiyan vatandaşları kendilerinden biri Müslüman olduğunda ‘Türk oldu’ derlerdi hatta… Osmanlı devletinde milletlerin dini aidiyetlere göre tanımlanmasının akıllarda bu tür özdeşleşmelerin yerleşmesinde rolü merkezi olmuştur elbet. Gerçi hüviyet referansı Hristiyanlık olan Bizans devletinde de milliyet ile din özdeş sayılırlardı. Rum’luk (Bizanslı’lık yani) Hristiyan olmaları şartıyla gayetle sorunsuz olarak bir Ermeni’yi, bir Sırb’ı, bir Bulgar’ı veya bir Arnavud’u dahilinde barındırabilen bir kavramdı. İşte Karaman’lı Türk boyları da bu Rum’luk kavramının dahilinde olmuşlardır, ihtimalen büyük bir kısımlarının ırken ve dil olarak en halisinden Orta Asya kökenli olmalarına rağmen.

    Irk ve dil birliğine dayalı devlet anlayışı çok yeni bir olgudur. Avrupa aydınlanmacılığının bir ürünüdür başlıca olarak. İnsanların başlarına epey büyük felaketler açmış bir kavramdır da bir bakıma. Basitleştirmelere sığamayacak muhtelifliği olan gerçeği doğaları itibarıyla dar ve sınırlı olan kurgu-tariflere sığdırmaya çalışmıştır da ondan. Bu gerçeği hayalin cenderesine sıkıştırma girişimi insanın varlıksal düşkünlüğüyle ilgili bir zaafıdır aslında ama bir de resmileşip mutlaklaştırıldı mı zihinlerde, eh işte, o zaman zulmedici olur insanoğluna, büsbütün.

    Salih bir gözle bakılacak olursa bir Türk’ün Hristiyan olmaması için hiç bir sebep yoktur elbet. Türk insandır tüm öteki insanlar kadar, ne daha az ne daha çok. Dolayısıyla vicdani serbestisi içersinde, birey olarak, kalbinin ve aklının kendisine en yakın hissettirdiği hayat yaklaşımını seçmesi kadar tabii bir şey olamaz. Yani özet olarak söylenecek olursa öyle bir şeyin söz konusu edilmesi bile fuzulidir ama işte… insani zaaflarımızın keşmekeş ve müptelalıkları ne yazık ki bunca açık seçik konuları bile münazaraya malzeme eder olmuş.

    #34254
    Anonim
    Pasif
    rüzgar;15674 wrote:
    ortodoks türkler ve türkiye’den gönderilmeleri

    hristiyanlık ve türklük yakın tarihimize kadar birbirlerine çok uzak mefhumlar olarak görülmekteydi.fakat türklerin orta asya’dan çıkmasıyla birlikte gök tanrı inancı dışındaki inançlarla tanışmaya başlamışlardır.bunların başında hıristiyanlık gelmekteydi.hristiyan türkler anadolu’da önemli bir kitle halinde yaşıyorlardı.karaman yöresinde bulunan “binbir kilise” bölgeside ikmet ettikleri bilinmektedir.buranın yanı sıra konya, nevşehir, niğde, kayseri, ankara bölgelerinde hıristiyan türkler’in yaşadıkları bilinmektedir.ayrıca trabzon,izmir ve istanbul’da da yaşadıkları bilinmektedir. Isimleri türk olan ve türkçe hıristiyan tapınış gösteren, türkçe konuşan, grek harflerini kullanarak türkçe dini ve edebi eserler verip yayın yapan ancak karşılıklı değişime tabi tutularak anadolu’dan göç ettirilen hıristiyanlardı bunlar.

    evliya çelebi, seyahatname’sinde, “alanya-kadim eyyamından beru urum (rum) keferesi bir mahallededir… Amma urum lisanı bilmeyub, batıl türk lisanı bilirler. Ve antalya, dördü urum keferesi mahallesidir. Amma keferesi asla urumca bilmezler, batıl türkçe lisan üzre kelamet ederler” diyerek bölgedeki hıristiyan azınlığın türk kökenli olduğunun ve dillerinin de bozulmadığının altını çiziyor. Hıristiyan türkler içinde karamanlıların yeri ayrı bir öneme sahip. Tek kelime rumca bilmeyen ve ibadetlerini türkçe yapıp, yazı dilinde grek alfabesini kullanan karamanlılar’ın türk soyundan geldiklerini hemen hemen tüm tarihçiler kabul ediyor. Bazı yunan tarihçiler hariç hıristiyan türkler tarih boyunca rumlarla yani helen-grek-iyon kökenli insanlarla hep karıştırıldı. Oysa rumluk, bir ırk veya ulus adı olmayıp bir imparatorluğun adıydı. 1922-1923 yılları arasında 16 sayı yayınlanan “anadolu’da ortodoksluk sadası” adlı gazete, karamanlıların hıristiyan türkler olduğunu ısrarla savunuyor. Hıristiyan türklerin kendi durumlarını anlatmak için yaktıkları bir ağıt onları bütün yönleriyle anlatmaya yetiyor:

    ‘gerçi rum isek de rumca bilmez türkçe söyleriz
    ne türkçe yazar okuruz, ne de rumca söyleriz
    öyle bir mahludi haddı tarikatımız vardır
    hurufumuz (harflerimiz) yunanice, türkçe meram eyleriz”

    anadolu’nun işgali ve ortodoks türkler

    osmanlı devleti’nin gücünü kaybetmesi sonucunda batılı devletler anadolu’daki emellerini gerçekleştirmek için anadolu’yu işgale başladılar.ilk olarak yunanlılar izmir’i işgal ettiler.batılı devletler osmanlı devletini daha kolay dize getirmek maksadıyla içerden isyan hareketleri çıkarmaya çalışmış bu sebeple anadolu’daki hristiyan türkleri kullanmak istemiştir.fakat hıristiyan türkler papa eftim öncülüğünde ankara hükümetine başvurarak kurtuluş savaşında yanlarında olduklarını bildirmişlerdir.karaman’lı hristiyan türkler dışında trabzon maçka bölgesindeki hristiyan türklerinde böyle bir girişimde bulunduklarını belgelerden anlamaktayız.

    anadol’daki bu hareketlilikten sonra hristiyan türkler anadolu’daki rumlarla karıştırılmaktan korktuklarını dile getirerek ayrı bir kilise kurmak istiyorlar.papa eftim atatürk’ün deyimiyle baba eftim hristiyan türklere öncülük etmiştir.türk asıllı hıristiyan ortodokslardan baba eftim’in kırıkkale’nin keskin ilçesi metropoliti olduğunu ve anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılmış olan türk ortodokslarla sürekli haberleştiğini biliniyor.21 eylül 1922’de kayseri’de tbmm’nin kararıyla bir kongre yapılmış,bu kongreye anadol’daki hristiyan türklerin temsilcileri ve tbmm milletvekillerinden birkaçı katılmış ve burada türk hristiyan türk ortodoks patrikhanesinin kurulmasına karar vermişlerdir.böylelikle fener rum patrikhanesi’nin hristiyan türkler üzerindeki etkileri kırılmış ve bunların batılılara destek vermeyeceği açıkca belli olmuştur. Fener rum patrikhanesinin anadolu’daki hıristiyanlara yaptığı çağrının ciddiyetini atatürk’ün nutku’ndaki önemli bir ifade ile açıklıyor: “atatürk nutuk’ta mavri mira’nın fener rum patrikhanesinde hazırlandığını söylüyor. Fener rum patrikhanesi, ortodoks ders kitaplarının içeriğinde türk aleyhtarı düzenlemelere giderek milli mücadele safları oluşmadan yunanistan’ı desteklemeye karar vermişti zaten. Rum kökenli olmayan diğer kiliselere de bunu kabul ettirmeye çalıştı. Ancak bir kısmı bu oyuna gelmedi.”
    anadolu’da hristiyan türklerin bu hareketi atatürk tarafında takdirle karşılanmış ve bizzat papa eftim’le tanışmak istemiştir.atatürk 4 eylül 1919’daki sivas kongresine papa eftimi’de davet ediyor ve orada kendisiyle uzun uzun sohbet ediyor.atatürk’le papa eftim’i tanıştıran kişi ise çerkez ethem’dir. Papa eftim’in oğlu ve türk ortodoks cemaati lideri selçuk erenerol, “atatürk, anadolu hıristiyanlarının kayseri’deki toplantısını yakından takip ediyor. Babamla tanışmak isteyince, akdağmadeni’nden (yozgat) yakın komşumuz çerkez ethem bu görüşmeyi sağlıyor” diyerek anlatıyor bu konuyu.

    kilise’den çikip istiklal harbine gittiler

    kayseri’deki kongreye katılan hıristiyan türk çevreleri milli mücadelede atatürk ve arkadaşlarının yanında yer alırlar, gerekli desteği verirler. Türk hıristiyan ortodoksların önderi baba (papa) eftim’e, kurtuluş savaşına verdiği destekten ötürü bizzat m. Kemal atatürk tarafından istiklal madalyası verilir. Büyük taarruzdan önce ankara’da ilk toplanan tbmm bahçesinde, atatürk’ün de hazır bulunduğu bir miting sırasında halka seslenen papa eftim, incil’den bir pasaj okur: “düşmanlarımızın herşeyi var, ancak bizim silah ve cephanemiz yok. Fakat göğsümüzde imanımız var, mutlaka kazanacağız. Yaşasın muzaffer türk ordusu!” bağımsız türk ortodoks patriği selçuk erenerol’un babası olan papa eftim, kurtuluş savaşına verdiği destekten sonra atatürk’ün şu sözlerine mazhar oldu: “baba eftim, bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.”

    ve lozan…

    ve artık kurtuluş savaşı kazanılmıştı.ismet inönü öncülüğündeki tbmm heyeti batılı devletlerle barış görüşmelerine başlamıştır.30 ocak 1923’te yapılan antlaşma sonucunda yunanistan’la nüfus mübadelesi yapılmasına karar verilmişti.bu sonuç anadolu’daki hristiyan türkleri şok eden bir gelişme olmuştur.dindaşlarını değil soydaşlarını desteklemiş fakat yine soydaşları tarafından yurtlarından gönderilmekteydiler.bu mübadele ırk ayrımı yapılmadan dini inançlara göre yapılmış bir mübadeleydi.
    kayseri, karaman, yozgat, sivas, ankara, trabzon ve konya’dan toplanan hristiyan türkler trenlere bindirilerek yunanistan’a gönderilmeye başlanmıştır.bu halkın “biz sizdeniz,göndermeyin” feryatları ankara’da yankı bulmamıştır.bu mübadelede sadece papa eftim ve ailesi mübadele dışında tutulmuştur.atatürk’ün isteği ile o dönemde tbmm’den şu özel kanun çıkarılıyor: “3 ağustos 1924 tarihli papa eftim teskeresi. Papa eftim efendinin harekat-ı milliyenin gidişatından beri türkiye davasıyla alakadar görülmesi ve patrikhane ile arasındaki vaziyet nazarı itibara alındığı takdirde efrad-ı ailesinin mübadeleye tabi olması düçar-ı felaket olacağı muhakkak bulunduğundan bir karar ittihazı talebini havi dahiliyet vekale-i celilesinin 2.8.1340 tarih ve emniyet-i umumiye müdüriyeti’nin 3798 nolu teskeresi üzerine mumaileyh papa eftim ve ailesinin istanbul’da yerleşmesine müsaade itası icra vekilleri heyetinin 3.8. 1340 tarihli ictimasında karargir olmuştur.”

    anadolu’daki hristiyan türklerin bu şekilde anadolu’dan göderilmesi atatürk’te büyük üzüntü yaratmıştır.hamdullah suphi’nin anılarında celal bayar’la aralarında geçen bir diyalog bu konuda atatürk’ün üzgünlüğünü ortaya koyuyor: Celal bayar bir gün hamdullah suphi’ye, “bilir misin hamdullah, atatürk’ün son yıllarda en büyük üzüntüsü ne idi?” diye sorar. Hamdullah suphi bilmediğini söyleyince, cevabı kendisi verir: “anadolu’dan binlerce hıristiyan türk’ü göndermiş olmasıydı. Paşam yapmayın, yollamayın, bunlar özbeöz türktür dedim. Kendisine kitaplar gönderdim, fakat dinlemedi.” yunanistan’a gönderilen türk hıristiyanlar türkiye’de rum olarak adlandırılıp mübadeleye tabi tutulurken, yunanistan’da da “turko sporos-türk tohumu” diye aşağılanarak yunanlı olarak kabul edilmediler. Gittikleri batı trakya’da, biraz da anadolu’yu hatırlamak için olsa gerek, “karaman” adını verdikleri bir yerleşim birimi kurdular. Yunanistan’da batı trakya türklerinden daha fazla horlanan ve ayrıma tabi tutulan türk ortodoks hıristiyanların bir çoğunun daha sonra avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağıldığı biliniyor. Bilinen bir gerçek var ki, mübadele sonucu yunanistan’a gönderilen türk hıristiyanlar, bu ülkede de artık yok denecek kadar az.

    1950’lere gelindiğinde anadolu ve istanbul’daki hristiyan türklerin sayısı 1000’i hiçbir zaman geçmiyor.dr. Dursun ayan’nın yaptığı araştırmalar istanbul’da yaşayan hıristiyan türklerin sayısının 250’yi bulmadığını ortaya koyuyor. Osmanlı ve cumhuriyet döneminde çeşitli vesilelerle din değiştirerek hıristiyan olan türklere presbiteryen adı veriliyor. Presbiteryenlerin ünlüleri arasında ilk sırada tevfik fikret’in oğlu haluk yer alıyor. Sanatçı barış manço’nun da zaman zaman presbiteryen hıristiyan türklerle ayinlere katıldığı biliniyor.

    ikinci tehcir yapiliyor!

    2. Dünya savaş’ından sonra anadolu’da hristiyan türk kalmamış fakat istanbul’da kalanlarda ticaret ve zanaatla uğraşmaktaydılar.1950’lı yıllarda türkiye ile yunanistan arasında patlak veren kıbrıs meselesinden dolayı ismet inönü istanbul’daki hristiyan rumları sınır dışı ederek yunanistan’a ders vermek istemiştir.papa eftim ismet paşayla görüşerek böyle yapılarak ikici bir lozan’ın yaşanmamasını istemiştir.fakat ismet paşa’nın kararlılığı sonucunda yine ırk farkına bakılmaksızın istanbul’daki hristiyanlar sınırdışı edilmiştir.bu olayla sınırdışı edilen hristiyan türklerin sayısının 50 bin olduğu düşünülmektedir.bu defa tek tek toplanarak sınırsışı edilmişlerdir.papa eftim kurtuluş savaşın’daki tutumundan dolayı yunanistan’da istenmeyen adam ilan edilmiştir.selçuk erenerol, babasına kurtuluş savaşı sırasında yunanistan’ın yanında yer alması için çok büyük baskılar yapıldığını söylüyor: “eğer babam yunanistan’ın istediğini yapmış olsaydı, bugün atina’da heykeli dikilmiş olacaktı” demiştir.

    papa eftim, 1960’lı yıllara gelindiğinde yunanistan’daki dindaşlarının trajik öykülerinin de etkisiyle felç geçirdi. Yunanistan’a gönderilen türk ortodoksların daha sonra isviçre, fransa, abd gibi ülkelere göç ettikleri biliniyor.yunanistan’a gönderilen türk ortodoksları her yaz, kayseri’nin zincirdere yakınlarındaki ilk türk ortodoksları kongresinin yapıldığı kiliseyi hala ziyaret etmeye devam ediyorlar.

    topıc alıntı)

    bilgiler için tşkl

    #36501
    Anonim
    Pasif

    Çok uzun yazmayacağım…

    Osmanlı’nın ilk yıllarında, düşünülenin aksi devşirme olarak Hristiyan Türk Çocukları alındı.

    Arkadaşlar, Malazgirt Savaşı öncesinde Anadolu’da hatırı sayılı bir Hristiyan Türk kitlesi vardı.

    Arzu edenler “Gregorios Manyak” konusuna el atsınlar.

    Saygılarımla….

5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.