Müslüman Mahallesinde Salyangoz Da Satariz-
- Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
19. Nisan 2007: 20:12 #24246klausAnahtar yönetici
Türkiye Kiliseler Birliği, Malatya'daki kitabevi baskınını kınadı. Türkiye'de 'Hıristiyan düşmanlığı' yapıldığını ve 'cadı avı'na çıkıldığını söyleyen Protestan kiliseleri temsilcileri, 'Son olmayacağını biliyoruz, ama son olmasını canıgönülden destekliyoruz' dedi.
Malatya'da bir basın toplantısı düzenleyen Türkiye Kiliseler Birliği temsilcileri, saldırıya bazı siyasiler ve basın yayın organlarının zemin hazırladığını savundu.
“Devlet bu atmosferi değiştirmek için adım atmalı” diyen Kiliseler Birliği temsilcileri, “ölülerin suçlanması yerine ortamın değiştirilmesi” gerektiğinin altını çizdi.
“Gerekirse Müslüman mahallesinde salyangoz satarız”
Türkiye'deki Protestanların temsilcisi İhsan Özbek, Türkiye'de çok uzun zamandır Hıristiyanlara karşı hoşgörüsüzlüğün hüküm sürdüğünü, Malatya'da dün işlenen cinayetlerin de Rahip Santoro ve Hrant Dink suikastlarının uzantısı olduğunu söyledi.
“Bu olaydan sonra bile, 'Müslüman mahallesinde salyangoz satılarak faillerin kışkırtıldığı'nı söyleyenler çıkarsa şaşırmayacağız” diyen Özbek, “Gerekirse satarız” dedi ve laik ve demokratik bir ülke olan Türkiye'de bu konuların tartışılmaması gerektiğini söyledi.
“Aynı koro, aynı hoşgörüsüzlük…”
Bu olaydan sonra yine “komplo”lar ve “karanlık güçler”den söz edileceğini, aynı “birlik nutukları”nın tekrarlanacağını söyleyen Özbek, “Yine kestirme ve toptan maliyeti ötekine çıkartan bir mantıkla karşılaşacağız. Yine aynı koro, aynı hoşgörüsüzlük, nefret tohumlarını verimli hasatlara dönüştürecek… Aynaya bakmadan, yerdeki kanın üzerlerine sıçradığını görmeden, kendilerine hisse çıkarmadan, yollarına kaldıkları yerden devam edecekler” diye konuştu.
“Misyoner avı…”
İhsan Özbek, Türkiye'de Ortaçağ Avrupası'ndaki gibi “cadı avı” gibi “misyoner avı”na çıkıldığını, “her gün gazetelerde misyonerlerin hain planları üzerine yazılar yayımlandığı”nı söyledi.
Özbek, “Avrupa'da nasıl 'cadı' deyip diri diri yakmışlarsa, bu birilerinin ölüm fermanı olmuşsa, birilerine 'misyoner' demek her türlü aşağılamaya, saldırıya açık hale getirmektedir” dedi.
Türkiye'nin tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar tehlike ve tehdit altında olduğunun altını çizen İhsan Özbek, “Nasıl olup da bu ülkenin insan kasapları ürettiğini düşünmek lazım. Biraz vicdan sahibi olan herkes sorgulamaya kendisinden başlamalı; 'Ben bu hoşgörüsüzlük dalgasına nasıl katkıda bulunuyorum' diye” diye konuştu.
Malatya'daki saldırı
Dün Malatya'da Hıristiyanlıkla ilgili kitaplar yayımlayan bir kitabevine öğle saatlerinde baskın düzenlenmiş ve biri Alman üç kişi öldürülmüştü.
İhbar üzerine yayınevine giden polis, iki kişiyi elleri ve bacakları sandalyeye bağlı ve boğazları kesilmiş halde bulmuştu. Boğazından, sırtından ve karnından bıçaklanmış halde hastaneye kaldırılan ve ameliyata alınan bir kişi de, aynı gün hayatını kaybetmişti.
24. Nisan 2007: 18:19 #28124AnonimPasifHepsi birarada
Türkiye'de 'misyonerlik faaliyetleri' teşhirini yapanlar, bugün aşırı sağdan ulusalcı sola, çok geniş bir siyasal yelpaze oluşturuyorlar. 'Misyoner faaliyetlerinin Türkiye'yi bölme amacı taşıdığını' iddia eden bu koro, AB'yi de zaman zaman 'yeni bir Haçlı seferi başlatmakla' suçlayanlar tarafından her fırsatta destekleniyor. Bugün taşı sadece radikal İslamcılara atmak, hedef şaşırtmak olur. Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi, bu kez de militan ulusalcı hassasiyetin rolü çok önemli. Bu hassasiyetin arkasına saklanarak faaliyet gösteren emekli güvenlik güçleri elemanlarının yönetimindeki örgütleşmeler, bugün Türkiye'ye karşı yeni bir Haçlı seferi başlatıldığı hezeyanından besleniyor. 14 Nisan mitinginde kürsüde Prof. Dr. Alpaslan Işıklı şöyle haykırıyordu: “Bugün için bizi özel bir nezarethaneye kapatmayı başarmışlardır. Bu nezarethane, Avrupa Birliği'nin bekleme odasıdır. Gardiyanları da içimizdedir, başımızdadır. Bu arada, ülkemizin içinde bulunduğu bölgede, 22 kadar ülkenin coğrafyasını değiştireceklerini açıkça ilan etmiş bulunuyorlar. (…) Minareler süngümüzdür demişti. Geldi Haçlı seferlerini yapanların eşbaşkanlığını kabullendi. Bu arada, Irak'ta yıkılmayan minare kalmadı. Bunların zamanında Hıristiyan misyonerliği başını alıp gitmektedir. İstanbul'u başında Ortodoks patriğinin bulunduğu bir dukalığa dönüştürmek isteyenlerin iştahları iyiden iyiye kabarmıştır”.
14 Nisan günü Tandoğan Meydanı'nda toplanan büyük kalabalığın belki çoğunluğunun katılmadığı ama duyunca tepki de vermediği bu mümtaz görüşlerin yüzlerce benzeri, medyadan halkın, üniversite kürsülerinden ve okullardan öğrencilerin beyinlerine her gün boca ediliyor. İsterseniz esas yakın ve büyük tehlikeyi başka yerlerde aramaya devam edin.
Ertuğrul Özkök 19 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinde 'Boğazına düğümlenen en katı yazı' başlıklı yazısında “Dün Malatya'da olup biten hadise, Türkiye'nin kolektif sorumluluğudur' fikrini içeren bir yazı yazdı. “Hiçbirimizin Hizbullah cinayeti deyip elimizi yıkayamayacağımızı” belirtti. “Yıllardır sosyal demokrat, demokratik sol diye bildiğimiz, sandığımız siyasetçiler(in) misyonerlik faaliyetleri artıyor diye insanları galeyana getiren demeçlerini” hatırlattı. “En medeni, en laik, en hoşgörülü diye bildiğimiz çevrelerde bile, İncil satan üç beş gence bakıp, “Din elden gidiyor' hezeyanlarını yayanların görüldüğünü” ifade etti. Neredeyse tamamını bu sütunlarda yayımlama arzusu veren bu yazının yanında, aynı gün Hürriyet gazetesi, olayların arka planını ele alış tarzıyla da alışılandan farklıydı.
Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetleri Türkiye'de Türk-İslam sentezi fikrini kendisine kalkan yapan faşizan ideolojinin artan provokasyonlarına karşı demokratik bilincin artık uyanmasının, Türkiye halkının sürüklenmek istendiği milliyetçi paranoyaya karşı omuz omuza mücadele etmemezin acil gerekliliğini bize gösteriyor. Her şeyden önce elbirliğiyle medyada, üniversitede, okulda, günlük yaşamımızda komplo bezirganlarına itibar etmemekten başlamamız gerekmiyor mu? -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.