Mehmet’in Tanıklığı
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
1. Nisan 2008: 19:12 #24730AnonimPasif
Mehmet’in Tanıklığı
Selam! Benim adım Mehmet ve sizinle birşey paylaşmak istiyorum. Bu paylaşmak istediğim şey, belki bazılarını hiç enterese etmeyecek, belki bazılarınız bana hain diyecek, kafir diyecek. Belki bazılarınız geçmiş yaşantısını göz önünden geçirip, yeniden düşünmeye başlayacak. Her neyse! Ben Müslüman bir aileden Müslüman olarak yetiştim. İslami kurallar çerçevesinde gelişmemi, büyümemi ailem sağladı. Lise yıllarında İslami yaşantıyı din olarak benimseyip bu düşünceyi geliştirmek için kitaplar okumaya başladım. Kendimi bu konuda geliştirmek istiyordum. Epeyce kitap okuduğum ve bir Müslüman olarak radikal birisi olduğum söylenebilirdi.
Tanrı konusunda hiçbir zaman tereddüte girmedim, her zaman Tanrı’nın varlığına şüphesiz iman etmişimdir. Ama Tanrı ile aramdaki ilişkiye gelince, bazı tereddütlerim olmuştu. Neydi bu tereddütler? Niye Tanrı’dan korkmam gerekiyordu veya niye beni korkutma gereksinimi duyuyordu Tanrı? Tanrı’yla aramda çok büyük bir mesafe vardı. Bu mesafeyi Tanrı koymuştu. O’nunla yakın ilişkiye girmek imkansızdı. Bizi yaratan bizim nefes almamızı sağlıyan yeryüzündeki bütün nimetleri emrimize sunan bir Allah Rab veya Tanrı bu kişisel ilişkiden niye uzaktı. Çoğu zaman yaşamımda bazı şeylerin eksikliğini aşırı bir biçimde hissediyordum. Bu eksiklikler benim düşüncelerimi, inancımı tereddüte düşürüyordu. Beni bir arayışa ve yeniden düşünmeye itiyordu! O süreçte bir Hiristiyan aileyle karşılaştım. Bu aileyi hiç tanımıyordum, onlar da beni tanımıyordu. Maddi ve manevi zorluk yaşadığım bu zaman içinde, Allah Baba karşıma çıkarmıştı veya yollamıştı bu aileyi. İlk dönemlerde bu aileye karşı ön yargılıydım, mesafeli yaklaşıyordum. Kimdi bu aile, neyin nesiydi? Seytanın bir oyunumuydu, yoksa Allah’ın bana yolladığı, yaşamımı değiştirecek mucize miydi?
Bu aile söylediğim gibi Hıristiyan inancına sahipti ve bu inancı yaşamlarında uygulamaya çalışan insanlardı. Onların bana karşı büyük bir sevgi ve güven duymaları beni çok derinden etkilemişti. Bu sevgi ve güven onlarla olan arkadaşlık ilişkilerimi daha da güçlendirdi. Onların yaşamını hep izlemeye çalıştım. Onlarla bazen sert tartışmalara da girdim, ama onların bana karşı sevgisi ve güvenleri hiç bir zaman değişmedi. Benim ne düşündüğüm, neye inandığım onlar için hiç önemli değildi. Ama ben kendim öyle değildim! Benim düşüncemden olmayan başka bir inanca sahip insanları insan olarak saymıyor, onlara karşı hep kötü düşünüyordum. İnsanları cehennemle azapla müjdelerdim.
Bu insanlar her zaman Allah’ın beni sevdiğini, Allah’ın sevgi olduğunu ve kim olursan ol fark etmez Allah seni seviyor deyip duruyorlardı. Ben bu sözcüğe alışık biri değildim (sevgi ve Allah) bu ilk sözcük beni epey düşündürdü. Her gün dua ediyordum. Allah’tan bana doğru yolu göstermesini, o yolda ilerlememi nasip etmesini istiyordum. Bu dualarım gerçekleşti. Tanrı’yı bulmuştum. O’nun çocuğu olabileceğim, O’na Baba diye bileceğim Tanrı’yı bulmuştum. Daha doğrusu O beni bulmuştu. Artık O’ndan korkmuyordum, O’ndan çekinmiyordum. O bir sevgiydi. Benim için aramızdaki engeller kalkmıştı, bana çok yakındı. Bu Tanrı öyle bir Tanrı ki kendi öz Oglunu yeryüzüne yollayıp bizim gibi yaşamış, acı çekmiş ve sırf bizim günahlarımız için çarmıha gerilmiş. Kapılar Rab İsa sayesinde açılıp Allah’la olan bağı sağlamıştı. Biz O’nunla cennetle müjdelendik.
Bu anlatıklarım birer gerçek. Bunlar başımdan geçen şeyler. Benim bu yazıyı okuyanlara bir tek tavsiyem var. Benim hakkımda ne düşündükleri hiç önemli değil, ama benim söylediklerim çok önemli. Kim olursan ol, ruhsal dünyani (inanç dünyanı) düşüncelerini yargılama cesaretine sahip ol. Hatta ve hatta inandığın Tanrı’yı bile sorgulama cesareti bulman lazım kendinde. Dua et O sana yol gösterecektir, inan bana …
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.