Matta 5:3 ile ilgili bir soru.
- Bu konu 4 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
1. Şubat 2009: 14:51 #25915AnonimPasif
Matta 5:3 de şöyle denmiştir.
“Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!
Göklerin Egemenliği onlarındır.”“Ruhta yoksulluk” ne demektir ?
Daha evvel bu mevzû ile alâkalı açılmış bir başlıkta sordum. Ancak nedense foruma asılmadı. Yazdığım her mesajı foruma asma mecburiyetiniz elbette yok. Ancak, soru sorma biçimimde bir hata var ise lütfen yanlışımın nerede olduğunu belirterek uyarınız.
Saygılar.
1. Şubat 2009: 18:54 #32122AnonimPasifMat.5: 3 “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!
Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.İnsan ruhunun oluşumuna bakacak olduğumuzda;
Kişinin aklıyla, düşünceleriyle, yaşantısıyla iç içe olduğunu gözlemleriz.
Kişinin benliğinin oluşumudur bu süreç.
Dünyasallığın ruha yansımasıdır.
Gördüklerini, duyduklarını benimsemesi ve keşfetmesidir.
Ruh ile ruhsallık farklı deyimlerdir.
İçerikleri aynı değildir.
Tanrı bizlere “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Demiştir.
Neden?
Nasıl bir mutluluktur bu?
Özünde bilmekten geçmektedir.
Tanrının varlığını bilmek gereklidir.
Onun bizleri nasıl koruyup kolladığını,
Nasıl sevdiğini,
Bizleri asla terketmeyeceğini bilmektir bu.
O bizlerledir yaşamımızın her anında,
Bizlerin de O’nda kalmamızı istemektedir.
Yetkinin kendisinde olmasını istemektedir.
Kişisel kararlarımızdan uzaklaşmamızı,
Çözümsüzlüklere benliklerimizle ( ruh) kararlar almamamızı istemektedir.
Tüm yaşamımıza egemen olmak istemektedir.
Bizler yeterki kendi kararlarımızı kendimiz almayalım.
O’ndan yardım dileyelim,
Çarenin gelmesini bekleyelim,
Bilelim O’nu ve yüceltelim
Kendimizi O’nun görkemi karşısında yok sayalım.
Ne kadar aciz ve çaresiz olduğumuzu kabullenelim,
O’nun herşeye kadir olduğunu bilelim,
Tüm bereketlerinin bizlere verileceğinden kuşkulanmayalım.
Ben demekten…
Kendi kendimize yeterli olduğumuzun ardından koşmaktan sa…
Gerçeğin ardından koşalım,
Göksel egemenliğikteki varlığımızla şimdiden coşalım.Rab, beni seven kendini inkar etsin ve çarmıhımı yüklensin demiştir.
Burada görmekteyiz ki…
Ruhta yoksunluk bir seçim sürecinin ilk adımlarıdır.
Kişinin kendisini inkar etmesiyle başlayan bir süreçtir.
Güvenmek, bilmek, inanmak gereklidir Rab’be.Sevgiyleee
1. Şubat 2009: 19:43 #32123AnonimPasifÂ’raf;12142 wrote:Matta 5:3 de şöyle denmiştir.“Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!
Göklerin Egemenliği onlarındır.”“Ruhta yoksulluk” ne demektir ?
(Okunacak ayet Matta 5:3)
Giriş: Üç hafta önce İsa’nın Matta bölümünde yer alan Dağdaki vaaz öğretişlerine giriş yapmıştık. Hatırlarsanız İsa bu bölümde Birçok yeri dolaşarak insanlara hizmet ediyordu. Gittiği yerlerdeki havralarda insanlara öğretiyor, müjdeliyor ve onları tutsak oldukları hastalıklardan ve şeytanın işlerinden özgür kılıyordu. İsa’nın verdiği bu hizmet o kadar etkiliydi ki ünü birçok yere yayılmıştı. Ve bunu duyan insanlar bu sefer İsa’ya gelerek hastalıklarından ve tutsak oldukları şeylerden kurtulmak istiyorlardı. O kadar çok kişi İsa’ya gelmişti ki, İsa bu kalabalıkları görünce mucize yapmayı ve iyileştirmeyi bırakıyor ve dağa çıkarak orada oturuyor ve öğrencileri O’nun yanına geldiği zaman onlara nasıl hizmet edeceklerini, hizmet etmeden önce bilmeleri ve olmaları gereken şeylerin neler olduğunu öğretmeye başlıyor. Çünkü o kadar çok kişi hizmet almak için İsa’ya geliyordu ki, İsa bu kalabalıkları görünce, onlara tek başına hizmet edemeyeceğini görüyor ve bütün bu kalabalıklara hizmet edebilmeleri için bir karar veriyor ve öğrencilerini yetiştirmeye başlıyor.
Hatırlarsanız daha önceki bölümde İsa görevine başlar başlamaz öğrencilerini seçmişti. Onları kendisini takip etmeleri için çağırmıştı ama burada ise çağırdığı bu kişileri yetiştirerek onlara nasıl bir hizmetkâr olabileceklerini öğretiyor. İsa burada kendisiyle birlikte dağa çıkan ve O’nu dinleyen öğrencilerine konuşuyor ve öğretiyordu. Aynı şekilde 2000 yıl önce öğrencilerini kendisini takip etmeye ve hizmet etmeye çağıran İsa bugünde seni çağırıyor. Ya siz nerede olmak istiyorsunuz? Sen iman hayatın boyunca nerede olmak istiyorsun? Aşağıda hizmet almak için bekleyen insanların arasında mı? Yoksa dağa çıkarak İsa’dan kalabalıklara Nasıl hizmet edeceklerini öğrenmek isteyen öğrencilerin arasında mı? Eğer bu gurupta olmak istiyorsan İsa’nın buradaki öğretişlerine kulak vermelisin. Çünkü bunlar seni en iyi şekilde kalabalıklara hizmet vermen için yönlendirecek ve iman hayatında olgunlaştıracak öğretişlerdir. İsa öğrencilerini yetiştirmek için öğretmeye başladığı vaazına tam dokuz kez ne mutlu sözcükleriyle başladı.
Neden ilk olarak İsa bunlardan bahsetti? O an ilk aklına gelen sözler bunlar olduğu için mi? Yada, tesadüfen rasgele olarak mı bu öğretişlerde bulundu? Tabi ki hayır İsa’nın dağdaki vaazına bu şekilde bir giriş yaparak ilk olarak bunları öğretmesinin nedeni, bu öğrettiği şeylerin O’nun öğretişlerinin temelini oluşturmasıydı. Tanrı’nın egemenliğinde olmak, zaferli bir iman hayatı yaşamak ve İsa’ya hizmet etmek isteyen her bir imanlının bilmesi ve öğrenmesi gereken temeller ve gerçekler olduğu için İsa ilk olarak bunlardan bahsetti. Burada “Ne mutlu” sözüyle başlayan 9 öğreti aslında bir nevi Hıristiyan yaşamının temelini ve gerçeklerini oluşturmaktadır. Eğer bir kişi İsa’nın dağdaki vaazını doğru bir şekilde anlamak ve yaşama geçirmek istiyorsa ilk olarak buradaki temelleri kavramalıdır. Eğer İsa’nın öğretişlerindeki bu temelleri anlamıyorsan ve henüz bu gerçek ve temelleri kavrayamadıysan vaazın kalan kısmını doğru bir şekilde anlaman mümkün değildir. Bazı insanlar dağdaki vaazda öğretilenleri yerine getirmenin imkânsız olduğunu söylüyorlar. Bu doğrudur ama Tanrı’nın gücüyle ve baştaki bu temelleri anlayarak bunları yerine getirmek mümkündür.
İsa bu vaazı verirken amacı ferisiler gibi kişiler yaratmak değildi. İnsanların yerine getirmeleri için bir dizi dini kurallar zinciri vererek süper Hıristiyanlarda yaratmak değildi. O’nun amacı kendisini izleyenlerin hayatında içsel bir değişim yaratarak hayatlarını değiştirmek ve öğrettiği bu şeyleri nasıl yerine getirebileceklerini göstermekti.
Dağdaki vaaz
1.bizi kendimiz ve ahlakımız için umutsuzluğa sevk eder
2.bu nedenle Mesih İsa’ya dönmezi ve O’nda yeni yaşam bulmamızın gerekliliğine bizi yöneltir
3. böylelikle biz de Mesih İsa’nın bu dünyada yaşadığı gibi bir yaşam yaşamakla yükümlü kılınırız.
Bir başka değişle bu vaaz bize Tanrı’nın nasıl yeni yaradılışta bir kişisi olacağımızı ve bu yeni kimliğimizle nasıl yaşayacağımızı göstermektedir. Hayatının içsel bir değişime uğramasını, buradaki öğretileri yerine getirmeyi ve Tanrı’nın bir hizmetkârı olmayı istiyor musun? O halde ilk olarak buradaki gerçekleri ve temelleri anlamalısın.
Nedir bunlar? Ne mutlu sözcüğüyle başlayan bu ruhsal gerçekler aslında dünyanın gerçek sandığı ve inandığı şeylere tamamen zıt düşen ve dünyada kabul görmeyen öğretişlerdir. Dünyanın sesini işittiğimizde şunları duyarız.
Ne mutlu zengin olanlara, sahip oldukları her şeye yalnız şu an için sahipler.
Ne mutlu kendilerinden hoşnut olanlara, çünkü onlar başkalarına ihtiyaç duymazlar.
Ne mutlu sert ve gururlu olanlara, insanları kendilerine boyun eğdirirler.
Ne mutlu yaşamdaki çıkarları için savaşanlara, bütün bunları elde ederler.
Ne mutlu öç alıp hakkını arayana,
Ne mutlu dünyanın tadını çıkaranlara, onlar hoş zamanlar geçireceklerdir.
Oysa İsa bütün bunların aksine “Ne mutlu ruhta fakir olanlara, günahları için yaslı olanlara, yumuşak huylu olanlara, doğruluğa acıkıp susayanlara, merhamet edenlere, yüreği temiz olanlara, barışı sağlayanlara, doğruluk uğruna zulüm görenlere şeklinde ifadeler kullanmaktadır.
İsa burada daha vaazının başında dünyanın bütün bu öğretişlerini tersine çevirerek asıl gerçekler nelerdir bunları öğretiyor. Dünyanın öğrettiği şeylerin gerçek olduğunu düşünüyorsan dünyaya göre kazanan sen olursun. Ama İsa diyor ki benim egemenliğime kendini güçlü, zengin, gururlu ve lider olarak görenler değil! Kırılmış, Tanrı’nın kutsallığı önünde diz çöküp çaresizliğini görenler, alçakgönüllü ve yaralanmış kişiler gerçek kazananlar olacaktır diyor. İşte gerçek budur eğer İsa’ya hizmet etmek ve O’nu izlemek istiyorsan dünyanın söyledikleri değil, İsa’nın söylediği şey olmalısın. Çünkü asıl gerçekler bunlardır. İsa burada ilk olarak temellerden bahsediyor dedik o zaman şimdi bakalım nedir bu temeller?
1. Temel Lütuf (Matta 5:3)
Dağdaki vaaz bize ilk olarak Tanrı’nın lütfunu işaret eder ve Tanrı halkı olarak nasıl yaşamamız gerektiğini tarif eder. Bu yaşama biçimini kural edinip yaşarsak lütfa sahip olacağız, yaşamazsak mahvolacağız tarzında bir öğretide bulunmaz. Bütün insanların Tanrı’yı tanıyabilmeleri, O’nu anlayabilmeleri ve O’na hizmet edebilmeleri için kavramaları gereken ilk şey lütuftur. Çünkü Tanrı’nın lütfu olmadan O’nu anlamak ve O’nun bu vaazdaki isteklerini yerine getirmek mümkün olamaz. Ama O’nun lütfunu anlayabilirsek o zaman Pavlus’un hayatında da olduğu gibi Tanrı’nın lütfu bize de yeter ve güçsüzlüğümüzde güç olur. İşte İsa burada Tanrı lütfunda yaşamanın ilk yolunu bize öğretiyor. İlk olarak yapmamız gereken şey ruhsal yoksulluğumuzun farkında olmamızdır.
Hatırlarsanız ilk vazımda İsa seni çağırıyor demiştim. Kendisine hizmet etmen için, kalabalıklara yardım etmen için İsa seni kullanmak istiyor. Tıpkı öğrencilerini çağırdığı gibi İsa senide O’nun öğrencisi olman için çağırıyor. İsa onları ilk olarak çağırdığı zaman acaba onlar ne düşündüler belki şuan içinizden bazılarının düşündüğü gibi şeyler düşündüler. İsa neden beni çağırıyor? Hizmet etmem için bana nasıl görev verebilir, bana nasıl güvenebilir? O’na hizmet etmem mümkün mü?
Eğitimli biri değilim, hizmet etmem için hiç tecrübem yok, ruhsal hayatım hiç iyi gitmiyor. Zayıf, basit ve günahkâr bir insanım. Evliliğimde sorunlar yaşıyorum, çocuklarımla ilişkim iyi değil. Zaten bu hastalıkta beni bırakmıyor. İnsanlardan yaralandım bu durumda İsa beni nasıl kullanabilir? Bu mümkün mü diye sorduğunda İsa sana cevap olarak şöyle diyor: Sen tam benim aradığım insansın. Kendini zayıf çaresiz ve ruhta ihtiyaç içerisinde görüyorsun.
Ne mutlu sana. Seni bereketleyeceğim. Gel, aileme katıl. Egemenliğim senindir. Senin için harika planlarım var. Seni kullanacağım. Sana hizmetimi vereceğim. Seni yetiştirecek ve değiştireceğim. Zayıflıklarından kurtaracak ve iyileştireceğim. Çünkü sen kendi kendine hiçbir şey yapamayacağının farkındasın ve bana ihtiyaç duymaktasın. İsa’nın aradığı mükemmel insanlar değildir. Tam tersine ruhsal olarak kendini çaresiz görüp O’nun önünde diz çökmüş. O’na ihtiyaç duyan insanlardır. Eğer sen kendini böyle çaresiz ve kaybolmuş hissettiğin zaman ve Tanrı’nın lütfuna yönelmeye başladığın zaman göklerin egemenliği senin üzerine geliyor demektir.
Dikkat ederseniz İsa yeryüzündeyken daha çok kimlerle zaman geçirdi. Kendini güçlü, dindar, mükemmel ve sağlıklı gören Ferisilerle mi? Hayır tam tersine günahkarlar, cüzamlılar, hastalar ve kaybolmuş kişilerle…Çünkü O kaybolanı arayıp bulmaya geldi. Hastaların ve zayıfların şifaya ihtiyacı vardır diyerek daha çok onlarla zaman geçirdi. “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara çünkü göklerin egemenliği onlarındır.” Bu ayette de dediği gibi sen ruhta yoksul olduğunu anladığın zaman ve bunu ilan ettiğin zaman İsa’ya hayatına gelmesi için ve içinde bulunduğun duruma çare olması için bir davetiye çıkarmış oluyorsun. Ancak ruhta yoksul olduğunu fark eden kişi Tanrı’ya ihtiyaç duyar, tıpkı İsa’nın iyileştirdiği ve değiştirdiği günahkârlar gibi. Onlar çaresizliklerini anlayıp İsa’ya geldikleri zaman göklerin egemenliği onların oldu. Şifa buldular. Ferisiler ise kendilerini ruhta fakir olarak görmüyorlardı. Dindar, güçlü, kutsal ve ruhsal olarak kendilerini zengin gördükleri için İsa’ya ihtiyaç duymadılar ve O’nu dışladılar.
Göklerin Egemenliği Nedir?
İsa kendini ruhsal olarak yoksul görenlere göklerin egemenliğini vaat etmektedir. Matta 5:3’te bu kişiler için göklerin egemenliği onlarındır demektedir. Nedir bu göklerin egemenliği? Bunu anlamak için benimle birlikte Matta 4:12-17’ye ve 4:23-24’e bakın lütfen. Göklerin egemenliği insanların iyileşmesi, cinlerden ve şeytanın elinden kurtulması, şifa bulmasıdır. Göklerin egemenliği günahlarının bağışlanması, zayıflıklarının yok olması, kederinin sevince dönüşmesidir. Kendini ruhta yoksul hissediyorsan ne mutlu sana, çünkü Tanrı’nın egemenliği sana geliyor demektir. Seni değiştirmek, güçlendirmek, teselli etmek için. İşte geçek mutluluk budur.
Ruhta yoksul olduğunu ilan ettiğin zaman zenginleşmeye başlarsın. İsa bu dünyada mutlu olmak ve egemenliğime girmek istiyorsan ilk önce ruhsal olarak iflas ettiğinin bilincine varmalısın diyor. Ruhsal hesabında hiçbir şey olmadığını görmelisin. Ruhsal iflasını ilan etmek kişiyi Tanrı ekonomisinde zengin olmaya yönlendiren ilk adımdır. Ruhta fakir olduğunuzun farkında değilseniz Tanrı’nın ailesinin de bir parçası olamazsınız. Ruhta yoksul olduğunuzu anladığınız zaman, Tanrı’yı daha çok tanımaya başlarsınız. İçinde bulunduğun durumdan kendi gücünle çıkamayacağını gördüğün zaman Tanrı’ya daha çok ihtiyaç duyar, O’na güvenmeye başlar ve daha çok yaklaşırsın. O’na yaklaştıkça da daha çok şifa alır, güçlenir, teselli bulur ve Tanrı’yı tanımaya ve bu Tanrı’nın lütfunu anlamaya başlarsın. Yeşaya 57:15 “Ben yüksek ve mukaddes yerde otururum ve alçak gönüllülerin ruhunu diriltmek ve ezilmişlerin yüreğini diriltmek için ezilmiş ve alçak gönüllü adamla beraberim.”
Luka 18:9-14 İsa dedi ki bu adam evine aklanmış olarak gitti. Neden? Çünkü vergi görevlisi Tanrı’nın önünde ne kadar ruhta yoksul, günahkâr ve zavallı olduğunun farkına vardı. Ve bunları Tanrı’dan alabileceğine inandığı için O’ndan ancak merhamet diledi. Sen kendini nasıl görüyorsun? Belki yıllardır Mesih’tesin hatta benim gibi O’na hizmet bile ediyor olabilirsin. Ama hala ruhta yoksul bir insan olduğunun farkında mısın?
Bazen uzun süre Hıristiyan hayatı yaşadıkça fakirliğimizi görmemeye başlıyoruz. Mesih’te yaşayan bir imanlı için imandan düşmek gibi bir tehlike söz konusu değildir. Ama en büyük tehlike ferisileşmektir demişti. Bazen çok kutsal kitap okuduğumuzda, oruç tutarak saatlerce dua ettiğimizde, insanlara yardım ederek düzenli bir şekilde her hafta kiliseye geldiğimizde vb. gibi şeyler yaptığımızda bazen Tanrı önünde ruhsal olarak yeterli olduğumuzu düşünmeye başlarız. Yanlış anlamayın, bunları yapmak iyidir ve her bir Mesih imanlısının yapması gereken şeylerdir. Ama şunu unutmamalıyız. Bunları ne kadar çok yapsak da Tanrı’nın önünde ruhta fakir olduğumuzu ve hala O’na ihtiyacımız olduğunu bilerek O’na yaklaşmalıyız.
Hepimizin Tanrı’ya ihtiyacı var. Hepimizin hayatında hala düzelmesi gereken yerler var. Bırakamadığımız alışkanlıklar, zayıflıklar ve günahlarla mücadele ediyoruz. Aranız da mükemmel bir Hıristiyan var mı? Yok. Aslında hepimiz ruhsal olarak fakiriz ama birçoğumuzun bunu itiraf edecek cesareti yok ve bazen ruhsal olarak zengin görünüyoruz.
Ben uzun yıldır Rab’deyim ve yaklaşık 1,5 yıldır Tanrı önünde ne kadar Ruh’ta yoksul olduğumu daha iyi anlamaya başladım. Yıllardır bu ayeti okudum ve ne anlama geldiğini teolojik olarak öğrendim ama 1,5 yıldır tecrübe ederek yaşamaktayım.
Hiçbir şey yapmamız gerekmiyor. Ruhta yoksul olmamız gerekiyor. Başarılı olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Zengin olduğunu sanıyorsan aslında fakirsin. Kendi kendine yeteceğini sanıyorsan bir hiçsin. Aynaya bakan bir adam gibi bunları burada fark edersen ne mutlu sana çünkü Tanrı’nın lütfu seninledir ve göklerin egemenliği üzerine geliyor demektir.
Hikaye: Cennete 2 soru olacak. Ahmet, Mehmet, Ayşe neredeler? Diğer soru ise senin ne işin var burada? Ben senin cehennemde olacağını sanmıştım. Aaa ben de senin! Nasıl kurtuldun? Cevap: Lütuf olacak.
Sonuç: İsa sana hizmetini vermek istiyor. Bunu istiyor musun?…. Ruhsal fakirliğimizin farkında olmak bizi Tanrı ekonomisinde zengin yapar ve bunun farkında olmak kişileri gerçek mutluluğa götürür. Tanrı ekonomisinde ruhsal iflasın ilanı zenginliğe giden yolun ilk adımıdır.2. Şubat 2009: 16:59 #32130AnonimPasifSn. Orhan Ant ve Sn halleluya,
Verdiğiniz değerli bilgiler için teşekkür ederim. Yanlış anlamadıysam “Ruhta yoksulluk” tan kasdedilen sadece zayıf ve güçsüz olanlar değil.
Aynı zamanda bir insan Tanrının kendisine verdiği imkanlarla ne kadar güç ve iktidar sahibi olusa olsun asla böbürlenmemesi, insanlara karşı tevazû göstermesi gerektiği de anlatılıyor.
İsa Mesih’in Havarilerinin ayaklarını yıkaması örneğinde de imanlılar böyle davranmaya teşvik ediliyor.
Saygılar.
3. Şubat 2009: 8:56 #32138AnonimPasif@OrhanAnt 12145 wrote:
(Okunacak ayet Matta 5:3)
Giriş: Üç hafta önce İsa’nın Matta bölümünde yer alan Dağdaki vaaz öğretişlerine giriş yapmıştık. Hatırlarsanız İsa bu bölümde Birçok yeri dolaşarak insanlara hizmet ediyordu. Gittiği yerlerdeki havralarda insanlara öğretiyor, müjdeliyor ve onları tutsak oldukları hastalıklardan ve şeytanın işlerinden özgür kılıyordu. İsa’nın verdiği bu hizmet o kadar etkiliydi ki ünü birçok yere yayılmıştı. Ve bunu duyan insanlar bu sefer İsa’ya gelerek hastalıklarından ve tutsak oldukları şeylerden kurtulmak istiyorlardı. O kadar çok kişi İsa’ya gelmişti ki, İsa bu kalabalıkları görünce mucize yapmayı ve iyileştirmeyi bırakıyor ve dağa çıkarak orada oturuyor ve öğrencileri O’nun yanına geldiği zaman onlara nasıl hizmet edeceklerini, hizmet etmeden önce bilmeleri ve olmaları gereken şeylerin neler olduğunu öğretmeye başlıyor. Çünkü o kadar çok kişi hizmet almak için İsa’ya geliyordu ki, İsa bu kalabalıkları görünce, onlara tek başına hizmet edemeyeceğini görüyor ve bütün bu kalabalıklara hizmet edebilmeleri için bir karar veriyor ve öğrencilerini yetiştirmeye başlıyor.
Hatırlarsanız daha önceki bölümde İsa görevine başlar başlamaz öğrencilerini seçmişti. Onları kendisini takip etmeleri için çağırmıştı ama burada ise çağırdığı bu kişileri yetiştirerek onlara nasıl bir hizmetkâr olabileceklerini öğretiyor. İsa burada kendisiyle birlikte dağa çıkan ve O’nu dinleyen öğrencilerine konuşuyor ve öğretiyordu. Aynı şekilde 2000 yıl önce öğrencilerini kendisini takip etmeye ve hizmet etmeye çağıran İsa bugünde seni çağırıyor. Ya siz nerede olmak istiyorsunuz? Sen iman hayatın boyunca nerede olmak istiyorsun? Aşağıda hizmet almak için bekleyen insanların arasında mı? Yoksa dağa çıkarak İsa’dan kalabalıklara Nasıl hizmet edeceklerini öğrenmek isteyen öğrencilerin arasında mı? Eğer bu gurupta olmak istiyorsan İsa’nın buradaki öğretişlerine kulak vermelisin. Çünkü bunlar seni en iyi şekilde kalabalıklara hizmet vermen için yönlendirecek ve iman hayatında olgunlaştıracak öğretişlerdir. İsa öğrencilerini yetiştirmek için öğretmeye başladığı vaazına tam dokuz kez ne mutlu sözcükleriyle başladı.
Neden ilk olarak İsa bunlardan bahsetti? O an ilk aklına gelen sözler bunlar olduğu için mi? Yada, tesadüfen rasgele olarak mı bu öğretişlerde bulundu? Tabi ki hayır İsa’nın dağdaki vaazına bu şekilde bir giriş yaparak ilk olarak bunları öğretmesinin nedeni, bu öğrettiği şeylerin O’nun öğretişlerinin temelini oluşturmasıydı. Tanrı’nın egemenliğinde olmak, zaferli bir iman hayatı yaşamak ve İsa’ya hizmet etmek isteyen her bir imanlının bilmesi ve öğrenmesi gereken temeller ve gerçekler olduğu için İsa ilk olarak bunlardan bahsetti. Burada “Ne mutlu” sözüyle başlayan 9 öğreti aslında bir nevi Hıristiyan yaşamının temelini ve gerçeklerini oluşturmaktadır. Eğer bir kişi İsa’nın dağdaki vaazını doğru bir şekilde anlamak ve yaşama geçirmek istiyorsa ilk olarak buradaki temelleri kavramalıdır. Eğer İsa’nın öğretişlerindeki bu temelleri anlamıyorsan ve henüz bu gerçek ve temelleri kavrayamadıysan vaazın kalan kısmını doğru bir şekilde anlaman mümkün değildir. Bazı insanlar dağdaki vaazda öğretilenleri yerine getirmenin imkânsız olduğunu söylüyorlar. Bu doğrudur ama Tanrı’nın gücüyle ve baştaki bu temelleri anlayarak bunları yerine getirmek mümkündür.
İsa bu vaazı verirken amacı ferisiler gibi kişiler yaratmak değildi. İnsanların yerine getirmeleri için bir dizi dini kurallar zinciri vererek süper Hıristiyanlarda yaratmak değildi. O’nun amacı kendisini izleyenlerin hayatında içsel bir değişim yaratarak hayatlarını değiştirmek ve öğrettiği bu şeyleri nasıl yerine getirebileceklerini göstermekti.
Dağdaki vaaz
1.bizi kendimiz ve ahlakımız için umutsuzluğa sevk eder
2.bu nedenle Mesih İsa’ya dönmezi ve O’nda yeni yaşam bulmamızın gerekliliğine bizi yöneltir
3. böylelikle biz de Mesih İsa’nın bu dünyada yaşadığı gibi bir yaşam yaşamakla yükümlü kılınırız.
Bir başka değişle bu vaaz bize Tanrı’nın nasıl yeni yaradılışta bir kişisi olacağımızı ve bu yeni kimliğimizle nasıl yaşayacağımızı göstermektedir. Hayatının içsel bir değişime uğramasını, buradaki öğretileri yerine getirmeyi ve Tanrı’nın bir hizmetkârı olmayı istiyor musun? O halde ilk olarak buradaki gerçekleri ve temelleri anlamalısın.
Nedir bunlar? Ne mutlu sözcüğüyle başlayan bu ruhsal gerçekler aslında dünyanın gerçek sandığı ve inandığı şeylere tamamen zıt düşen ve dünyada kabul görmeyen öğretişlerdir. Dünyanın sesini işittiğimizde şunları duyarız.
Ne mutlu zengin olanlara, sahip oldukları her şeye yalnız şu an için sahipler.
Ne mutlu kendilerinden hoşnut olanlara, çünkü onlar başkalarına ihtiyaç duymazlar.
Ne mutlu sert ve gururlu olanlara, insanları kendilerine boyun eğdirirler.
Ne mutlu yaşamdaki çıkarları için savaşanlara, bütün bunları elde ederler.
Ne mutlu öç alıp hakkını arayana,
Ne mutlu dünyanın tadını çıkaranlara, onlar hoş zamanlar geçireceklerdir.
Oysa İsa bütün bunların aksine “Ne mutlu ruhta fakir olanlara, günahları için yaslı olanlara, yumuşak huylu olanlara, doğruluğa acıkıp susayanlara, merhamet edenlere, yüreği temiz olanlara, barışı sağlayanlara, doğruluk uğruna zulüm görenlere şeklinde ifadeler kullanmaktadır.
İsa burada daha vaazının başında dünyanın bütün bu öğretişlerini tersine çevirerek asıl gerçekler nelerdir bunları öğretiyor. Dünyanın öğrettiği şeylerin gerçek olduğunu düşünüyorsan dünyaya göre kazanan sen olursun. Ama İsa diyor ki benim egemenliğime kendini güçlü, zengin, gururlu ve lider olarak görenler değil! Kırılmış, Tanrı’nın kutsallığı önünde diz çöküp çaresizliğini görenler, alçakgönüllü ve yaralanmış kişiler gerçek kazananlar olacaktır diyor. İşte gerçek budur eğer İsa’ya hizmet etmek ve O’nu izlemek istiyorsan dünyanın söyledikleri değil, İsa’nın söylediği şey olmalısın. Çünkü asıl gerçekler bunlardır. İsa burada ilk olarak temellerden bahsediyor dedik o zaman şimdi bakalım nedir bu temeller?
1. Temel Lütuf (Matta 5:3)
Dağdaki vaaz bize ilk olarak Tanrı’nın lütfunu işaret eder ve Tanrı halkı olarak nasıl yaşamamız gerektiğini tarif eder. Bu yaşama biçimini kural edinip yaşarsak lütfa sahip olacağız, yaşamazsak mahvolacağız tarzında bir öğretide bulunmaz. Bütün insanların Tanrı’yı tanıyabilmeleri, O’nu anlayabilmeleri ve O’na hizmet edebilmeleri için kavramaları gereken ilk şey lütuftur. Çünkü Tanrı’nın lütfu olmadan O’nu anlamak ve O’nun bu vaazdaki isteklerini yerine getirmek mümkün olamaz. Ama O’nun lütfunu anlayabilirsek o zaman Pavlus’un hayatında da olduğu gibi Tanrı’nın lütfu bize de yeter ve güçsüzlüğümüzde güç olur. İşte İsa burada Tanrı lütfunda yaşamanın ilk yolunu bize öğretiyor. İlk olarak yapmamız gereken şey ruhsal yoksulluğumuzun farkında olmamızdır.
Hatırlarsanız ilk vazımda İsa seni çağırıyor demiştim. Kendisine hizmet etmen için, kalabalıklara yardım etmen için İsa seni kullanmak istiyor. Tıpkı öğrencilerini çağırdığı gibi İsa senide O’nun öğrencisi olman için çağırıyor. İsa onları ilk olarak çağırdığı zaman acaba onlar ne düşündüler belki şuan içinizden bazılarının düşündüğü gibi şeyler düşündüler. İsa neden beni çağırıyor? Hizmet etmem için bana nasıl görev verebilir, bana nasıl güvenebilir? O’na hizmet etmem mümkün mü?
Eğitimli biri değilim, hizmet etmem için hiç tecrübem yok, ruhsal hayatım hiç iyi gitmiyor. Zayıf, basit ve günahkâr bir insanım. Evliliğimde sorunlar yaşıyorum, çocuklarımla ilişkim iyi değil. Zaten bu hastalıkta beni bırakmıyor. İnsanlardan yaralandım bu durumda İsa beni nasıl kullanabilir? Bu mümkün mü diye sorduğunda İsa sana cevap olarak şöyle diyor: Sen tam benim aradığım insansın. Kendini zayıf çaresiz ve ruhta ihtiyaç içerisinde görüyorsun.
Ne mutlu sana. Seni bereketleyeceğim. Gel, aileme katıl. Egemenliğim senindir. Senin için harika planlarım var. Seni kullanacağım. Sana hizmetimi vereceğim. Seni yetiştirecek ve değiştireceğim. Zayıflıklarından kurtaracak ve iyileştireceğim. Çünkü sen kendi kendine hiçbir şey yapamayacağının farkındasın ve bana ihtiyaç duymaktasın. İsa’nın aradığı mükemmel insanlar değildir. Tam tersine ruhsal olarak kendini çaresiz görüp O’nun önünde diz çökmüş. O’na ihtiyaç duyan insanlardır. Eğer sen kendini böyle çaresiz ve kaybolmuş hissettiğin zaman ve Tanrı’nın lütfuna yönelmeye başladığın zaman göklerin egemenliği senin üzerine geliyor demektir.
Dikkat ederseniz İsa yeryüzündeyken daha çok kimlerle zaman geçirdi. Kendini güçlü, dindar, mükemmel ve sağlıklı gören Ferisilerle mi? Hayır tam tersine günahkarlar, cüzamlılar, hastalar ve kaybolmuş kişilerle…Çünkü O kaybolanı arayıp bulmaya geldi. Hastaların ve zayıfların şifaya ihtiyacı vardır diyerek daha çok onlarla zaman geçirdi. “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara çünkü göklerin egemenliği onlarındır.” Bu ayette de dediği gibi sen ruhta yoksul olduğunu anladığın zaman ve bunu ilan ettiğin zaman İsa’ya hayatına gelmesi için ve içinde bulunduğun duruma çare olması için bir davetiye çıkarmış oluyorsun. Ancak ruhta yoksul olduğunu fark eden kişi Tanrı’ya ihtiyaç duyar, tıpkı İsa’nın iyileştirdiği ve değiştirdiği günahkârlar gibi. Onlar çaresizliklerini anlayıp İsa’ya geldikleri zaman göklerin egemenliği onların oldu. Şifa buldular. Ferisiler ise kendilerini ruhta fakir olarak görmüyorlardı. Dindar, güçlü, kutsal ve ruhsal olarak kendilerini zengin gördükleri için İsa’ya ihtiyaç duymadılar ve O’nu dışladılar.
Göklerin Egemenliği Nedir?
İsa kendini ruhsal olarak yoksul görenlere göklerin egemenliğini vaat etmektedir. Matta 5:3’te bu kişiler için göklerin egemenliği onlarındır demektedir. Nedir bu göklerin egemenliği? Bunu anlamak için benimle birlikte Matta 4:12-17’ye ve 4:23-24’e bakın lütfen. Göklerin egemenliği insanların iyileşmesi, cinlerden ve şeytanın elinden kurtulması, şifa bulmasıdır. Göklerin egemenliği günahlarının bağışlanması, zayıflıklarının yok olması, kederinin sevince dönüşmesidir. Kendini ruhta yoksul hissediyorsan ne mutlu sana, çünkü Tanrı’nın egemenliği sana geliyor demektir. Seni değiştirmek, güçlendirmek, teselli etmek için. İşte geçek mutluluk budur.
Ruhta yoksul olduğunu ilan ettiğin zaman zenginleşmeye başlarsın. İsa bu dünyada mutlu olmak ve egemenliğime girmek istiyorsan ilk önce ruhsal olarak iflas ettiğinin bilincine varmalısın diyor. Ruhsal hesabında hiçbir şey olmadığını görmelisin. Ruhsal iflasını ilan etmek kişiyi Tanrı ekonomisinde zengin olmaya yönlendiren ilk adımdır. Ruhta fakir olduğunuzun farkında değilseniz Tanrı’nın ailesinin de bir parçası olamazsınız. Ruhta yoksul olduğunuzu anladığınız zaman, Tanrı’yı daha çok tanımaya başlarsınız. İçinde bulunduğun durumdan kendi gücünle çıkamayacağını gördüğün zaman Tanrı’ya daha çok ihtiyaç duyar, O’na güvenmeye başlar ve daha çok yaklaşırsın. O’na yaklaştıkça da daha çok şifa alır, güçlenir, teselli bulur ve Tanrı’yı tanımaya ve bu Tanrı’nın lütfunu anlamaya başlarsın. Yeşaya 57:15 “Ben yüksek ve mukaddes yerde otururum ve alçak gönüllülerin ruhunu diriltmek ve ezilmişlerin yüreğini diriltmek için ezilmiş ve alçak gönüllü adamla beraberim.”
Luka 18:9-14 İsa dedi ki bu adam evine aklanmış olarak gitti. Neden? Çünkü vergi görevlisi Tanrı’nın önünde ne kadar ruhta yoksul, günahkâr ve zavallı olduğunun farkına vardı. Ve bunları Tanrı’dan alabileceğine inandığı için O’ndan ancak merhamet diledi. Sen kendini nasıl görüyorsun? Belki yıllardır Mesih’tesin hatta benim gibi O’na hizmet bile ediyor olabilirsin. Ama hala ruhta yoksul bir insan olduğunun farkında mısın?
Bazen uzun süre Hıristiyan hayatı yaşadıkça fakirliğimizi görmemeye başlıyoruz. Mesih’te yaşayan bir imanlı için imandan düşmek gibi bir tehlike söz konusu değildir. Ama en büyük tehlike ferisileşmektir demişti. Bazen çok kutsal kitap okuduğumuzda, oruç tutarak saatlerce dua ettiğimizde, insanlara yardım ederek düzenli bir şekilde her hafta kiliseye geldiğimizde vb. gibi şeyler yaptığımızda bazen Tanrı önünde ruhsal olarak yeterli olduğumuzu düşünmeye başlarız. Yanlış anlamayın, bunları yapmak iyidir ve her bir Mesih imanlısının yapması gereken şeylerdir. Ama şunu unutmamalıyız. Bunları ne kadar çok yapsak da Tanrı’nın önünde ruhta fakir olduğumuzu ve hala O’na ihtiyacımız olduğunu bilerek O’na yaklaşmalıyız.
Hepimizin Tanrı’ya ihtiyacı var. Hepimizin hayatında hala düzelmesi gereken yerler var. Bırakamadığımız alışkanlıklar, zayıflıklar ve günahlarla mücadele ediyoruz. Aranız da mükemmel bir Hıristiyan var mı? Yok. Aslında hepimiz ruhsal olarak fakiriz ama birçoğumuzun bunu itiraf edecek cesareti yok ve bazen ruhsal olarak zengin görünüyoruz.
Ben uzun yıldır Rab’deyim ve yaklaşık 1,5 yıldır Tanrı önünde ne kadar Ruh’ta yoksul olduğumu daha iyi anlamaya başladım. Yıllardır bu ayeti okudum ve ne anlama geldiğini teolojik olarak öğrendim ama 1,5 yıldır tecrübe ederek yaşamaktayım.
Hiçbir şey yapmamız gerekmiyor. Ruhta yoksul olmamız gerekiyor. Başarılı olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Zengin olduğunu sanıyorsan aslında fakirsin. Kendi kendine yeteceğini sanıyorsan bir hiçsin. Aynaya bakan bir adam gibi bunları burada fark edersen ne mutlu sana çünkü Tanrı’nın lütfu seninledir ve göklerin egemenliği üzerine geliyor demektir.
Hikaye: Cennete 2 soru olacak. Ahmet, Mehmet, Ayşe neredeler? Diğer soru ise senin ne işin var burada? Ben senin cehennemde olacağını sanmıştım. Aaa ben de senin! Nasıl kurtuldun? Cevap: Lütuf olacak.
Sonuç: İsa sana hizmetini vermek istiyor. Bunu istiyor musun?…. Ruhsal fakirliğimizin farkında olmak bizi Tanrı ekonomisinde zengin yapar ve bunun farkında olmak kişileri gerçek mutluluğa götürür. Tanrı ekonomisinde ruhsal iflasın ilanı zenginliğe giden yolun ilk adımıdır.Selamlar;
Pastör arkadaşın,derinlikli yazısı güzel olmuş…
Biraz daha,zamanın koşullarını irdeleyebilse dahada güzel olurdu…
Ruhsal yorgunluk,çilesi bir çok antik dinlerdede mevcuttur.
En yoğun olduğu similasyon,Hintlilerde görülür.
Zaten bütün dinler mütevazidir. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.