Magdi Cristiano Allam’ın İman Ediş Öyküsü

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24832
    Anonim
    Pasif

    Gazeteci Magdi Cristiano Allam’ın ruhsal yolculuğunu anlattığı mektup

    * * *

    Sevgili Dostlarım,
    Bana Hıristiyan imanı gibi bir lütuf getiren bu Diriliş Paskalyası’ndaki neşemi sizlerle paylaşmaktan ötürü çok sevinçliyim. Corriere della Sera gazetesinin müdürü Paolo Mieli’ye gönderip beni Katoliklik inancına götüren içsel yolculuğumu anlattığım mektubu sizlerle paylaşıyorum. Bu, bugün Corriere della Sera gazetesinde kısmen basılan mektubumun tam metnidir.

    * * *
    Değerli Müdür,

    Bu mektupta benim dini seçimimden bahsedilmekte olup 2003 yılından beri bünyesinde müdür yardımcısı olarak çalışmaktan gurur duyduğum Corriere della Sera gazetesi ile bir ilgisi yoktur. Ben, sade bir vatandaş olarak, başrolünü oynadığım bir tecrübeyi yazıyorum.

    Dün akşam, vaftiz olarak Katolik Hıristiyan dinine girdim ve daha önce mensubu bulunduğum İslam dininden ayrıldım. Sonunda, ilahi lütuf sayesinde bir nur gördüm. Acılar ve neşeler arasında büyüyen sağlıklı bir meyve haline geldim ve derin ve içtenlikle düşünerek, bilinçli bir şekilde bu eylemi gerçekleştirdim.

    Papa 16. Benediktus Hazretleri’ne, Aziz Petrus Bazilikası’nda, Kutsal Paskalya Arifesi kutlamaları sırasında bana Hıristiyanlığa giriş gizemlerini, vaftiz, krizma ve Eskaristiya’yı verdiği için minnettarım. Çok basit ve sade bir Hıristiyan adı aldım; “Cristiano”. (Hıristiyan demektir). Dün akşamdan sonra, artık adım Magdi Cristiano Allam’dır. Dün hayatımın en mutlu günüydü.

    Papa Hazretlerinin elinden, Mesih’in Dirilişi’nin kutlandığı sırada, Hıristiyan olma lütfunu almak bir Hıristiyan için büyük bir önceliktir ve çok değerlidir.

    56 yaşında, benim gibi küçük bir insan için bu, tarihsel, muhteşem, unutulmaz ve geçmişe bakılacak olursa radikal bir eylemdir. İsa’nın diriliş mucizesi, ruhuma hitap ederek, “farklı” olana karşı insanların hissettikleri nefretin ve hoşgörüsüzlüğün, “düşman” ilan edilmenin karanlığından onu özgür kıldı. Ona “insan” olan “komşuma” karşı sevgi ve saygı duyguları getirdi.

    Aklım ise, yalana dolana bağlı olan her ideolojiye kapandı. Öldürmeye ve intihara sürükleyen ölümün vahşetinden, kör bir boyun eğmeden ve diktatörlükten ayrılıp, Gerçeğin, Hayatın ve Özgürlüğün dinine girdim.
    Hıristiyan olarak yaşadığım ilk Paskalya’da, yalnızca İsa’yı bulmakla kalmadım, ilk kez Gerçek ve Tek Allah’ı, İmanın ve Aklın Allah’ını da buldum. Katolik imanını şu nedenle seçtim; yaklaşık beş yıldır çok sınırlı bir hayat içinde yaşıyor olmam, evimde yoğun güvenlik önlemleri altında kalıyor olmam, dışarı çıktığımda polis korteji eşliğinde hareket ediyor olmam, İtalya içindeki ve yurt dışındaki İslami terör örgütlerinden aldığım tehditler ve tabii ki, çok içsel ve derin bir düşünce sonucunda bu kararı aldım.

    Fetva’lar veren, İslamiyet yargıçlarının beni “İslam düşmanı” bir Müslüman ilan eden, benim için “Kıpti mezhebinde bir Hıristiyan olup İslamiyet’e zarar vermeye çalışan” diyen, “yalancı ve İslam’a söven kişi” ilan eden ve beni ölümle tehdit eden insanları düşündüm. Kendime bunun nasıl olabildiğini sordum. “Modern İslam”ı savunan, İslam’ın terörizmden uzak, aşırı bir din olmadığını savunan benim gibi birini nasıl Kuran’a dayanarak öldürmek istediklerini kendime sordum. Sonra ise, dünya çapında İslami terörizm yanlısı ve aşırı uç noktalardaki insanların, ya da böyle olmayan Müslümanlara bakarak şu sonuca vardım; bu kötülüğün kaynağı fiziksel olarak vahşi ve tarihsel olarak savaşçı olan İslam’dadır.

    Buna paralel bir şekilde, iyi niyetli ve dinine bağlı Katoliklerle tanıştım ve onlarla el ele vererek, onların arkadaşlıkları ve tanıklıkları ile bazı gerçeklerin ve değerlerin farkına vardım. “Birlik ve Özgürlük” lideri Peder Julian Carron, sade ruhbanlar Peder Gabriele Mangiarotti, Rahibe Maria Gloria Riva, Peder Carlo Maurizi ve Peder Yohannis Lahzi Gaid gibi. Salezyen tarikatın’dan Peder Angelo Tengattini ve Peder Maurizio Verlezza, Salezyen tarikatının başı Peder Pascual Chavez Villanueva; aynı tarikattan, büyük alçakgönüllü Kardinal Tarcisio Bertone, Monsenyör Luigi Negri, Giancarlo Vecerrica, Gino Romanazzi ve özellikle beni ruhsal olarak izleyip Hıristiyanlığa girmeme yardım eden Monsenyör Rino Fisichella’ya minnettarım. Hiç şüphesiz, en muhteşem ve anlamlı karşılaşmayı, insan medeniyetinin ve dinin temelinde iman ve akıl olduğunu savunduğunda destekleyip bir Müslüman olduğum halde hayran olarak savunduğum Papa Hazretleri ile yaşadım. Allah’ın bana bahşettiği Hıristiyanlık görevimin nurunu ona atfediyorum.

    Benim yolculuğum dört yaşında başladı. Annem Safiye, inanan ve ibadet eden bir Müslüman’dı ve bana hepimizi bekleyen bir kader olduğu yönünde ilk dini bilgilerimi öğretmeye başladı. Daha sonra Kombonyen Tarikatından Rahibe Lavinia’yı tanıdım ve memleketim Kahire’de çalışan İtalyan Salezyen Pederler’in öğrencisi olarak Don Bosco Enstitüsünde okudum ve onların halkın iyiliği için yaptıkları bu hizmetleri sırasında Katolikliğin ve Hıristiyanlığın tanıklığını nasıl yaptıklarını gördüm. Ortaokul ve liseyi okuduğum Salezyen Koleji yıllarındaki tecrübelerim bu yöndeydi. Yalnızca bilim değil, bazı değerlerin de farkına varıyordum.

    Hayat ahlâkı yönünde bana öğretilerde bulunan Katolik din adamları sayesinde, insanın Allah benzeyişinde yaratıldığını, Allah’ın planladığı içsel dirilişin içinde herkesin bir görevi olduğunu ve bu yeryüzündeki her bireyin Yargı Gününde dirilişi ve ebedi hayatı elde etmesi için Allah’a olan iman ve değerlerin önceliği olduğunu öğrendim. Hıristiyan eğitimin getirdiği erdem ve büyük bir saygı duyduğum Katolik ruhbanlarla birlikte yaşadığım hayat tecrübesini evrensel ve kesin uyulması gereken değerler olarak benimsedim.

    Hayatımın bir bölümünde annemin dini şevki ve şefkatli varlığı beni İslam’a yaklaştırdı. Altmışlı yıllarda, süregelen rejime uygun olarak yaşıyordum ve tamamen laik, dini yaşamın halka zorla dayatılmadığı, komşuya ve başka inançlara saygı duyulan bir dönemde yaşadım.
    Aşırı Müslümanları şahlandırıp, İslami terörün dünyaya yayılması ve İsrail’in yıkılarak bir Arap birliği kurulması ideolojisini güden Nasır’ın rejimine rağmen, tutucu bir laik olan babam Mahmut, birçok Mısırlı gibi batıyı bireysel özgürlükler, sivil giyinme, kültürel ve sanatsal akımların olmasından dolayı severdi.

    Kolejde geçirdiğim uzun yıllar, beni Katoliklik inancının gerçekleriyle tanıştırdı. O kolejdeki ruhbanlar, kadınlı erkekli hayatlarını Allah’a ve Kilise’ye adamışlardı. O zamandan beri Kutsal Kitabı okuyor ve İsa’nın insani ve Tanrısal varlığına hayran oluyordum. Kutsal Ayine hizmet ederdim ve bir defasında Kutsal Komünyon’u da aldım. Bu hareket, yanlış olsa bile, Katolikliğe karşı hissettiğim çekime ve Katolik Ruhbanlar Tarikatından biri gibi hissettiğime delildir.

    Daha sonra, altmışlı yıllarda İtalya’ya geldiğimde yaşadığım entegrasyon sorunları ve öğrenci ayaklanmaları sırasındaki ateizm dönemini gördüm. Ateizm dönemi, en temel ve evrensel değerlerin bir kenara atıldığı bir dönemdi. Allah’ın varlığına olan imanımı hiç kaybetmedim, her ne kadar yalnızca şimdi Sevgi Allah’ını, İman Allah’ını ve Akıl Allah’ına iman etmeyi kesin bir değer olarak kabul etsem de.

    Sevgili Müdürüm, bana hayatım için, Hıristiyanlığa geçtiğim için alacağım yeni ve daha ağır bir ölüm fetvası için korkup korkmadığımı sordunuz. Çok haklısınız. Böyle bir sona dik başla, dimdik yürüyerek ve inancını hazmetmiş ve kesin olan biri olarak gideceğimi biliyorum. Ve arzumu öğrendikten sonra hemen Kutsal Sırları bana veren Papa Hazretlerinin cesaretlendirici ve tarihi hareketinden sonra, bunu daha büyük bir kesinlikle yapacağım. Papa Hazretleri, açık ve devrimsel bir mesaj vererek -, Müslümanların iman etmesine dair şimdiye dek çok tedbirli davranan kilise adına bir cevap verdi ve Müslüman Ülkerlerde Hıristiyanlığı seçen Hıristiyanlardan hiç bahsetmedi. Korku yüzünden yaptı bunu. Korku, inancını değiştiren insanları ve Müslüman Ülkerlerde yaşayan Hıristiyanları ölüm fetvalarına karşı korumaz.

    Papa 16. Benediktus, bu mesajında korkuyu yenmemizi, İsa’nın gerçek kimliğini vurgulamaktan kaçınmamamızı tembihliyor. Şimdi, Müslümanların şiddet ve dini özgürlüklere bakışı konusu üzerine gitme zamanının geldiğini söylüyorum. İtalya’da İslam’ı seçmiş binlerce kişi huzur ve rahat içinde yaşıyorlar. Ancak Hıristiyanlığı seçmiş binlerce Müslüman da İslami terör yüzünden ölüm korkusu altında yaşıyor. Bu durumlardan birine, Corriere della Sera’nın 3 Eylül 2003 tarihinde yazdığım “Hıristiyanlığı seçen Müslümanların yeni yeraltı mezarları” isimli makalemde değinmiştim. Bu makalem, İtalya’daki Hıristiyanlığı seçen Müslümanların izole ve yalnız bırakılmış olduklarını ispatlayan bir anket de içeriyordu. Devlet onların haklarını korumuyordu ve Kilise susuyordu. Papa’nın bu tarihsel hareketinin ve benim tanıklığımın, bu yeraltı kiliselerinin karanlığının gün yüzüne çıkmasına ve bu kişilerin hayatlarını özgürce yaşamalarının sağlanmasına yaramasını diliyorum.

    Biz, İtalya’da Katolikliğin beşiği olarak bu hakları korumazsak, diğer ülkelerden dini özgürlük hakkını korumalarını isterken nasıl inandırıcı olabiliriz? Bu özel Paskalya’da, şimdiye kadar korku içinde imanını yaşayanların Ruh’ta dirilişi almaları için dua ediyorum. Herkese iyi Paskalyalar. Gerçeklik, Hayat ve Özgürlük yolunda devam edelim.

    Hepinize selamlar.

    Magdi Cristiano Allam

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.