Kutsal Ruh Vaadi
- Bu konu 1 izleyen ve 15 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
28. Mart 2008: 0:05 #23506AnonimPasif
Hristiyan yaşamı, Kutsal Ruh’ta yaşamdır. Tüm hristiyanlar bu konuda hemfikirdirler. Bir hristiyan olarak yaşamak ve yetişmek bir yana, Tanrı’nın lütufkar Ruh’unun hizmeti olmaksızın bir hristiyan olmak imkansızdır. Hristiyanlar olarak tüm sahip olduklarımızı ve hristiyanlığımızı Kutsal Ruh’a borçluyuz.
Bu nedenle her hristiyan imanlı, hristiyan yaşamının daha ilk anlarından itibaren Kutsal Ruh’un deneyimine sahiptir. Çünkü hristiyan yaşamı yeniden doğuşla başlar ve yeniden doğuş ” Kutsal Ruh’tan “ doğuştur. ( Yu. 3:3-8 ) Kutsal Ruh ” yaşam ruhudur” ve bizim ölü canlarımıza yaşam verendir. Bunun da ötesinde , Kutsal Ruh bizim içimizde konut kurmak için gelir ve içimizde konut kurması tüm tanrı çocuklarına ait ortak bir hazinedir.
Tanrı bizi önce evlatları yapıp sonra Ruh’unu mu verir, yoksa bizi evlatları yapan bize verdiği ” evlatlık ruhu” mudur ? Yanıt Pavlus’un her ikisine de önem verdiğidir: Bir yandan,” .. evlatlar olduğumuz için Tanrı, oğlunun Ruh’unu yüreklerimize gönderdi ” ( Gal. 4:6 ) , öte yandan, “…Tanrı’nın Ruh’u tarafından yönlendirilenlerin hepsi tanrı’nın evlatlarıdır. Çünkü sizler, sizi tekrar korkuya sürükleyecek olan tutsaklık ruhunu değil, evlatlık ruhunu aldınız” ( Rom. 8:14,15 ) . Bu konuya ne şekilde bakarsanız bakın sonuç aynıdır. Tanrı’nın Ruh’una sahip olan herkes Tanrı’nın çocuğudur ve Tanrı’nın çocuğu olan herkes Tanrı’nın Ruh’una sahiptir. Bir evlat olmaksızın Kutsal Ruh’a sahip olmak gerçekten kavranması imkansız bir konudur. Bunun da ötesinde, içimizde konut kurmuş olan Kutsal Ruh’un ilk ve lütufla süren işlerinden biri, bize evlat olduğumuzu dua ettiğimizde kanıtlamasıdır. ” Abba ! Baba ! ” diye sesleniriz. Kutsal Ruh ruhumuzla birlikte Tanrı’nın çocukları olduğumuza tanıklık eder ( Rom. 8:15, 16; Gal. 4 ). Kutsal Ruh aynı zamanda Tanrı’nın sevgisini yüreklerimize dökmüştür ( Rom. 5:5 )
Pavlus bunu, ” Mesih’in Ruh’una sahip olmayan O’na ait değildir “ sözleriyle onaylayarak özetler ( Rom. 8:9 ; Yahuda 19 ). ( J. R. W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
31. Mart 2008: 18:15 #28509AnonimPasifRomalılar 8. bölümdeki bütün pasaj dikkate değer bir öneme sahiptir, çünkü Pavlus’un zihninde, ” Mesih’te ve Ruh’ta olmanın ” , ” içimizdeki Ruh ve ” içimizdeki Mesih ” sözleriyle eşanlam taşıdığını gösterir. Kutsal Ruh’a sahip olmaksızın hiç kimse Mesih’e sahip olamaz.İsa’nın kendisi bunu üst kattaki konuşmasında açıklamıştır; Üçlübirliğin bize gelişinde bir fark yoktur: ” …geleceğim”, “.. geleceğiz” ( Baba ve Oğul ) ve “… avutucu gelecek” ( Yu. 14:18-23; 16:7-8 ).
Bir kez bize geldikten, içimizde konut kurduktan ve bedenimizi tapınağı yaptıktan sonra ( 1. Ko. 6:19-20 ) kutsallaştırma çalışmasına başlar. Kısaca, hizmeti hem bize Mesih’i açıklamak, hem de Mesih’i bizde biçimlendirmektedir; öyle ki, bizler Mesih’in bilgisinde ve O’na benzeyişte büyüyelim ( Ef. 1:17 ; Gal. 4:19; 2. Ko. 3:18 ). Günahlı benliğimizin kötü arzuları sınırlaması ve hristiyan karakterinin iyi ürününün üretilmesi, içimizde konut kurmuş olan Kutsal Ruh’un gücü aracılığıyla gerçekleşir ( Gal. 5:16-25 ). Kutsal Ruh yalnızca hristiyana hizmet veren bir tür özel mülk değildir; aynı zamanda bizi Mesih’in bedeni olan kiliseye bağlar; öyle ki, hristiyan paydaşlığı bir ” Kutsal Ruh paydaşlığıdır” ve hristiyan tapınışı Kutsal Ruh’ta ve O’nun aracılığıyla gerçekleşir ( Flp. 2:1 ve 3 ). Bizler aracılığıyla diğer kişilere ulaşan Kutsal Ruh’tur. Mesih’e tanıklık etmemiz için bizi harekete geçirir ve bizi, çağırdığı hizmet için gerekli armağanlarla donatır. Buna ek olarak, Kutsal Ruh ” mirasımızın garantisi ” olarak adlandırılır ( Ef. 1:13-14 ), çünkü içimizdeki varlığı, hem cennetin hem de vaadin önceden tadına varılmasıdır ve son gün Kutsal Ruh ölümlü bedenlerimizi diriltmek için aktif olacaktır ( Rom. 8:11 ) { J. R. W. STOTT }
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
4. Nisan 2008: 17:20 #28654AnonimPasifKutsal Ruh’un bir Hristiyan yaşamındaki bu ana etkinliklerinin bazılarını çabucak tekrarladıktan sonra, bu tekrarın hristiyan yaşamının başından sonuna kadar yeterli olacağını anlatmak istiyorum. Kutsal Ruh’un işleyişine bağımlıyız. Pavlus şöyle yazar: ” Bize verilmiş olan Kutsal Ruh ” ( Rom. 5:5 ). Tüm hristiyanların bu konuda hemfikir olduklarına inanıyorum ve bunu ümit ediyorum.
Kutsal Ruh’un vaat edilmiş bu ” armağanı”. Kutsal Ruh’un ” vaftiziyle” aynı şey midir ?Burada kişilerin inançları farklılık gösterir. Bazıları bu soruya evet, bazılarıysa hayır şeklinde yanıtlarlar. Hayır diyenler, armağan ve vaftizin farklı olduğuna inananlar, vaftizin ikincil ve daha sonra gelen bir deneyim olduğunu öğretirler; bu deneyim birincisinin hemen ardından gelir. Öte yandan her ikisinin aynı olduğuna inananlar ve Kutsal Ruh’u almayla ilgili canlı bir konuşma figürü olduğunu düşünenler, bu vaftize tüm hristiyanların sahip olduğunu söylerler. Bu benim kendi görüşümdür ve bu görüşümün Kutsal Kitap’taki temeline ilişkin anlayışımla ilgili değerlendirmeyi kısaca yapacağım.
Bu yalnızca yüzeyde görüldüğü gibi, sözcüklerle ilgili önemsiz bir kaçamak yanıt değildir. Aksine, kendi hristiyan yolculuğumuz konusunda olduğu kadar, aynı zamanda diğer kişilere öğüt vermemiz konusunda da dikkate değer bir etkinlğe bağlıdır. Bu nedenle, bu konuyla ilgili Kutsal Kitap’taki bazı önemli ayetleri araştırmamız gerekir. Ama önce tartışmamızın zeminini hazırlamalıyız.
Kutsal Kitap çalışmalarında metni daima içinde geçtiği çevre ve koşullar içinde yorumlamak önemlidir. Çevre ve koşulları ne kadar geniş olursa, metnin yorumu da o kadar kesin olacaktır. Bu çevre ve koşulların en genişi Kutsal Kitap’ın tümüdür Tüm Kutsal Kitap’ın yazılı Tanrı Sözü olduğuna inanıyoruz. Bundan dolayı, Tanrı kendisiyle çelişemeyeceğimize göre Kutsal Kitap’ın uyum lu bir tanrısal açıklama olduğuna inanıyoruz. Hiçbir zaman bir diğerine karşıt olan bir ayeti, açıklama olarak görmemeliyiz; ama her ayeti tüm ayetlerin ışığında yorumlamamız gerekir.
Bu ilkeyi Kutsal Ruh vaftizinin ne olduğu konusundaki araştırmamıza uygulayacak olursak, fark edeceğimiz ilk düşünce bunun Yeni Antlaşma ifadesine özgü olduğudur ( yedi kez ortaya çıkar ). Ama aynı zamanda Eski Antlaşma’da beklenenlerin de yerine getirilişidir. Bu beklenti genellikle, Tanrı’nın Kutsal Ruh’unu dökeceğine ilişkin vaadiyle ilgili olarak ifade edilirdi ve elçi Petrus, Pentikost günündeki vaadinde Kutsal Ruh’un dökülüşünü ( Yoel tarafından vaat edilen) Kutsal Ruh’un vaftiziyle ( Vaftizci Yahya ve İsa tarafından vaat edilen ) eşit saymıştı. İki ifade aynı olayı ve aynı deneyimi ima etmekteydi. ( J. R. W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
9. Nisan 2008: 22:07 #28690AnonimPasifİlerlemeye devam edelim. Kutsal Ruh’un bu dökülüşü ya da vaftizi, yeniçağın farklı bereketlerinin en önemlilerinden biriydi. Elçi Pavlus yeniçağın İsa tarafından başlatılışını tanımlarken, ” Kutsal Ruh’un verilmesinden ” söz etmişti ( 2. Ko. 3:8 ).
Bu elbette Kutsal Ruh’un daha önce var olmadığını söylemek anlamına gelmiyor. Kutsal Ruh Tanrı’dır ve bu nedenle sonsuzdur. Aynı şekilde Kutsal Ruh’un daha önce etkin olmadığını da söyleyemeyiz. Eski Antlaşma günlerinde Kutsal Ruh sürekli etkindi: Evrenin yaratılmasında ve korunmasında, Tanrı lütfunda ve açıklamasında, imanlıların yeniden doğuşunda ve özel hizmetler için özel kişilerin donatılmasında sürekli işlemiştir.
Yine de bazı peygamberler Mesih’in günlerinde Tanrı’nın Kutsal Ruh’unun özgürce döküleceğini önceden söylemişlerdi; bu dökülüş farklı olacaktı ve göreceğimiz gibi aynı zamanda herkes için de geçerli olacaktı. Böylece Yeşaya, Kutsal Ruh’un üzerimize ” yukarıdan döküleceğini ” söylemişti ( 32:15 ).
Tanrı şunu vaat etmişti:” Susamış toprağı sulayacak, kurumuş toprakta dereler akıtacağım. Çocuklarının üzerine Ruh’unu dökeceğim, soyunu kutsayacağım. “ Aynı ifade tarzı Hezekiel’e söylenen Tanrı sözlerinde de görülmektedir: ” O zaman Ben’im Tanrı’ları Rab olduğumu anlayacaklar… İsrail halkı üzerine Ruh’umu dökeceğim.” ( 39:28, 29 ). Yine çok iyi bilinen bir bölümde Tanrı şöyle demişti: ” Ondan sonra bütün insanların üzerine Ruh’umu dökeceğim.” ( Yoel 2:28 ).
Eski dönemin son peygamberi olan Vaftizci Yahya, bu beklentiyi, Mesih’in kendisinin üzerine dökülecek olan Kutsal Ruh’a atfederek şu bilinen sözleriyle özetlemişti: ” Ben sizleri suyla vaftiz ettim; ama O sizi Kutsal Ruh’la vaftiz edecek. ” ( Markos 1:8 ) { J. R. W. STOTT }
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
13. Nisan 2008: 5:19 #28709AnonimPasifSözü işiten 3.000 kişi o gün tövbe ve iman eder, sonra da suyla vaftiz olur. Bizler bu kişilerin günahların bağışını ya da Kutsal Ruh armağanı aldıkları söylenmemesine rağmen, bunun tek anlamı bağış ve Kutsal Ruh’u almış olmalarıdır. Bu, sessizlikten kaynaklanan tek anlamlı kanıt değildir. Elçi Pavlus’un vaadini temel alır; tövbe ve iman edip vaftiz oldukları takdirde bu armağanları alacaklardır. Bize kişilerin vaftiz oldukları ( 41. ayet ), ” Tanrı’nın Söz’ünü kabul ettikleri” ( pişmanlıkla tövbe ederek ve iman ederek ) söylenir. Koşulları böylece yerine getirdiklerinden, Tanrı’nın vaadini yerine getirmiş olmalıdır. Bunun anlamı, Elçilerin İşleri 2. bölüme göre iki farklı insan topluluğunun Pentikost gününde Kutsal Ruh’un vaftizini ya da armağanını almış olmasıdır – 120 kişi bölümün başında, 3.000 kişi bölümün sonunda.
3.000 kişi aynı mucizevi doğaüstü olayı ( güçlü bir rüzgarın esişi, ateşten diller ya da yabancı dillerde konuşmak ) tecrübe etmemiş olabilir. En azından bu konuda hiçbir şey söylenmemiştir. Ancak Pavlus’un Petrus aracılığıyla verdiği güvence nedeniyle bu kişiler aynı vaadi ve aynı armağanı miras almış olmalıdırlar. Ancak aralarında şu farl olabilir: 120 kişi yeniden doğmuş olup yalnızca on gün Tanrı’yı bekledikten sonra Kutsal Ruh’un vaftizini almışlardı. 3.000 kişyse imansızdı ve günahların bağışını ve Kutsal Ruh armağanını aynı anda almışlardı ( bu durum onlar tövbe ettikleri ve inandıkları anda beklemelerine gerek kalmaksızın gerçekleşmiştir ).
120 ve 3.000 kişilik bu iki topluluk arasındaki farklılık büyük bir öneme sahiptir, çünkü bugünün standartlarına uyan 3.000 kişilik bir ikinci grup kesinlikle olmalı; genellikle öne sürüldüğü gibi 120 kişilik ilk grup değil. 120 kişinin deneyime ilişkin gerçek, tarihi koşullardan dolayı iki farklı aşamadaydı. Pentikost gününden önce Pentikost armağanını almaları imkansızdı. Ama bu tarihi koşullar varlıklarını çoktan sona erdirmişlerdi. Bizler 3.000 kişilik grup gibi, Pentikost olayından sonra yaşamaktayız. Bundan dolayı onlar için olduğu gibi bizim için de, günahların bağışlanması ve Kutsal Ruh’un vaftizini ve armağanlarını almmak bir arada gerçekleşen bir olay olmalıdır.
Ancak bunu söylemek, Pentikost günündeki ikinci grupla ilgisi olan her şeyin bugünkü hristiyan deneyimiyle ilgili bir kural oluşturduğunu söylemek demek değildir. Sanırım 3.000 kişinin tek bir vaaz sonucu tövbe etmesinin biraz istisnai bir durum olduğu kabul edilebilir; modern dünyada bir müjdeci için vasat bir beklenti değildir. ( John R. W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
18. Nisan 2008: 18:22 #28789AnonimPasifGerçek şudur ki, Pentikost günü en azından iki farklı anlama sahiptir ve aralarında farkı anlama konusundaki başarısızlık modern karışıklığın kökeninde yatar. Öncelikle bu, İsa’nın kurtarıcılık kariyerinin son olayı değildi; ölümünün, dirilişinin ve yücelişinin sonucu olan Kutsal Ruh vaadinin daha önceden bildirilen dökülüşüydüBu şekilde yeniçağ ya da Mesih çağının açılışı tamamlanmış oldu. Kutsal Ruh çağı. Kendi başına bu olay, Mesih’in ölümü, dirilişi ve yüceltilişi kadar tekrarlanamaz bir durumdur. Ama bereketleri Mesih’e ait olan herkes içindir. O günden bu yana hiç istisnasız bütün hristiyanlar yeniçağa katıldılar ve Mesih’in ölümü, dirilişi , yüceltilişi ve Kutsal Ruh’un dökülüşü aracılığıyla geçerli olan günahların bağışı ve Kutsal Ruh’u aldılar. Bu anlamda Petrus’un vaazının bir sonucu olarak Pentikost gününde tövbe edenler sonra gelen tüm imanlıların bir örneğidirler.
Ama pentikost gününün bir diğer ve daha alışılmamış anlamı bulunmaktadır. Pentikost günü gerçekleşen, yalnızca Eski Antlaşma’da Kutsal Ruh’un gelişiyle ilgili genel beklentinin yerine gelmesi değildir, aynı zamanda İsa’nın öncelikle elçilerine hitap ederek üst kattaki odada vermiş olduğu o özel vaatlerin tamamlanmasıdır. İsa, öğrencilerini kendisini esin almış yetkili öğretmenler olarak elçilik işi için donatmayı amaçladığını söylemişti. ( J. R. W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
24. Nisan 2008: 12:08 #28842AnonimPasifPentikost’un üçüncü bir önemi de şu olabilir: ilk ” uyanış ” olarak düşünülebilir. Kutsal Ruh ilk kez gücünü böylesine büyük ölçüde ortaya koymuştur. 3.000 kişi aynı anda günahlı olduğuna ikna olarak yeniden doğmuş ve hristiyan topluluğuna katılmıştır. Kutsal Ruh’un gücünün böyle alışılmamış gösterileri ya da bu tür uyanışlar hristiyan kilisesinde de zaman zaman sürmüştür. Ancak buna da bir standart gözüyle bakılamaz.
Yine de kural oluşturan, özellikle Petrus’un tanrı’nın çağırdığı herkesin bu çağrıya tövbe ederek imanla karşılık vermesi halinde, hem bağışlanma hem de Kutsal Ruh’u alacağına ilişkin vaadinin deneyimiydi. Bu iki armağan daha önce de birlikte verilir ve kabul edilirlerdi. Aralarında bir zaman aralığı bulunmamaktadır; oysa 120 kişinin durumunda daha önce istisnai tarihsel neden olarak açıklanan bir zaman aralığı mevcuttu.
…..Sorulacak zorunlu soru, yeni Antlaşma yazarlarının Kutsal Ruh’un alınmasıyla ilgili genel öğretişin dışında, hem bu normdan hem de Elç. İş. deki öykü kısımlarından neler çıkacağını değerlendirilebilecek bir konuma geliriz.
O zaman elçiler Kutsal Ruh’un ne zaman ve nasıl alındığı konusunda ne öğrettiler ? Bu soruya basit ve kesin bir yanıt verebiliriz. …. Pavlus, Kutsal Ruh’u itaat ederek yaptığımız herhangi iyi bir işin sonucu olarak değil, imanla işitme yoluyla yani Müjde’yi işiterek ve inanarak aldığımızı söyler ( Gal. 3:2 ). daha da basit bir ifadeyle, ” Kutsal Ruh vaadine iman aracılığıyla “ ulaşırız ( Gal. 3:14 ) ve bu ifadenin geçtiği çevre ve koşullar, bu imanın ikinci tövbeden sonraki bir eylem olduğunu değil, kurtaran bir eylem, yani Müjde’ye karşılık veren ve Mesih’e iman eden eylem olduğunu ortaya koyar. ( J. R. W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
28. Nisan 2008: 21:11 #28877AnonimPasifİsa’nın öğrencilerinin Kutsal Ruh’un armağanı ve vaftizinin evrensel bir bereket olduğu konusundaki genel ve basit öğretişini kavradıktan sonra , Kutsal Ruh’un tüm Tanrı çocuklarının ortak mülkü olduğunu anlarız ve Elçilerin İşleri’nde Kutsal Ruh’u almaksızın imanlı olarak görünen kişilerin bulunduğu iki bölüme gelmeye hazır oluruz. Bu iki bölümü özenle incelerken, her iki durum hakkında da alışılmışın dışında düzenli olmayan bir şeyin bulunduğunu gözlemlemekte başarısız olmamalıyız
Samiriye olayı normal olmadığından, bazı Pentikostçu ve Karizmatik hrisitiyanların bunu günümüzdeki ruhsal deneyim için bir örnek olarak nasıl oluşturduklarını anlamak zordur; bu ruhsal deneyimle kastedilen, Kutsal Ruh’un tövbe edildikten sonra verilmesidir. Kutsal Ruh’un, yalnızca elçilerin ellerini bu kişilerin üzerlerine koymaları aracılığıyla verildiğine ilişkin Katolik görüşünü anlamak da aynı derecede güçtür; bu görüş, elçilerin ardından gelenler olarak bilinen piskoposların kişilerin üzerine el koymaları olarak anlaşılır. Yeni Antlaşma’nın diğer bölümlerinden, Samiriyeliler’e verilen armağanın hem zamanı hem de aracının tipik olmadığı kesin değil midir ? Eğer böyleyse o zaman ne iki aşamalı bir deneyim ne de üzerlerine el koyma, bugün Kutsal Ruh’u almak için bir norm olamaz. ( J. R. W. S. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
3. Mayıs 2008: 14:38 #28912AnonimPasifBazı Karizmatikler norm hakkındaki bu kanıtı kabul ederler ama karşı bir öneriyle geri dönerler. Söyledikleri şudur: Samiriyeliler’in deneyimi normal değildi; bu normal olmayan durum bugün de bazen tekrarlanmaz mı ? Bu soruya yanıtımız sanırım Samiriyeliler’in normal olmayışlarına ilişkin nedenleri anlamak Müjde’yi yalnış anlamaları ya da yalnış karşılık vermelerinden kaynaklandığı gösterilebilseydi , o zaman belki bugün de benzeri yalnış bir karşılığın aynı şekilde kusurlu bir başlangıçla sonuçlanacağı ileri sürülebilirdi. Ama bunun gösterilebileceğini sanmıyorum. En azından Luka’nın öyküsünde elçilerin Fi,lipus’un öyküsüne ek yapmaları ya da Samiriyeliler’in anlayışını geliştirmeleri için , ne Filipus’un uygun bir şekilde öğretmediği ne de Samiriyeliler’in uygun bir şekilde iman etmediklerini ileri süren bir ifade yer almamaktadır. Aksine, elçileri Samiriye’ye getiren, bu kişilerin kesinlikle ” Tanrı’nın sözünü kabul ettikleri ” haberini almalarıydı. Ne işittikleri tanrı Sözü’nde ne de verdikleri sözün alınışında hatalı bir şey görülmemektedir. Aksine, yukarıda belirtildiği gibi Kutsal Ruh’un verilmeme nedeni, tarihi durumla ilgili görünür ve bu tarihi durum eşsiz olduğundan ve tekrarlanamayacağından ( Yahudiyeli- Samiriyeli bölünmesi evrensel hristiyan misyonu tarafından ortadaan kaldırılmıştı ), ben Samiriyeliler’in Kutsal Ruh’u alışlarındaki normal olmayan durumun nasıl bugün için bir örnek oluşturabileceğini anlayamıyorum. ( J. R. W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
8. Mayıs 2008: 8:30 #28970AnonimPasifPentikost gününde olan , İsa’nın , Ruh’u gökyüzünden ” dökmesi ” ve böylece Ruh’la önce 120 ve daha sonra 3.000 kişiyi ” vaftiz etmesi”ydi. Kutsal Ruh’un bu vaftizinin sonucunda “…. hepsi Kutsal Ruh’la doldular ” ( Elç. İş. 2:4 ) Böylece, Kutsal Ruh’un doluluğu Kutsal Ruh’un vaftizinin sonucuydu. Vaftiz, İsa’nın yaptığıydı ( Gökyüzünden Ruh’u dökmek ) ; alınansa doluluktu. Vaftiz, eşsiz bir başlangıcın deneyimiydi; doluuğun sürekli, kalıcı bir sonuç, norm olması amaçlanmıştır. Başlangıç yapan bir olay olarak vaftiz tekrarlanamaz ve yitirilemez, ama doluluk tekrarlanabilir ve her durumda sürdürülmesi gerekir. Sürdürülmediği takdirde yitirilir, yitirildiğinde tekrar geri alınabilir. Kutsal Ruh bir günah nedeniyle ” kederlenir ” ( Efe. 4:30 ) ve günahlıyı doldurmayı bırakır. Doluluğun geri alınması için tek yol tövbe etmektir. Doluluğun günah nedeniyle kaybedildiği gibi bir öneri getirilmediği durumlarda bile , kişilerin tekrar yeniden doldurulduklarını okuruz; yeni bir kriz ya da mücadeleyle karşılşaşıldığında Kutsal Ruh’un taze gücü gerekir. ( STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
12. Mayıs 2008: 23:22 #29021AnonimPasifKişilerin Kutsal Ruh’la “dolduruldukları” ya da ” dolu oldukları ” gibi ifadelere yer veren Yeni Antlaşma’nın çeşitli metinlerinin karşılaştırılması, bu durumun üç ayrı kategoriye ayrıldığını gösterir. Birincisi, ” dolu” ya da “dolu olmak ” , her adanmış hristiyanın normal bir özelliği olarak ima edilir. Böylece, Yeruşalim’deki dullarla ilgilenmeleri için ayrılan yedi kişi , ” saygın , bilgelikle dolu ve imanda güçlü ” olmaları gerektiği kadar, aynı zamanda Kutsal Ruh’la dolu da olmalıydılar ( Elç. İş. 6:3, 5 ). Bu durumda sanırım bu kişilerin ” bilgelikleri ” ve ” imanları” özel ruhsal armağanlar olarak görülebilir. Ancak saygınlığın hristiyanlar için sıra dışı bir özellik olması zordur. Aynı şekilde, Kutsal Ruh’la dolu olmaları da sıra dışı bir hristiyan özelliği değildir. Benzer şekilde, Barnaba, ” Kutsal Ruh ve imanla dolu iyi bir adam ” olarak tanımlanır ( Elç. İş. 11:24 ) ve Pisidya Antakyası’ndaki yeni tövbe etmiş öğrenciler , “…. sevinç ve Kutsal Ruh’la ” doluydular ( Elç. İş. 13:52 ). Bu ayetler, bir hristiyan için neyin normal olduğunu ya da her durumda Tanrı’nın bir hristiyan için neyin normal olmasını amaçladığını gösterir. ( W. STOTT )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.isamesihyasiyor
18. Mayıs 2008: 14:55 #29073AnonimPasifİkinci olarak, ifade özel bir hizmet ya da görev için Tanrı’dan bağışlanan bir doluluğu ima eder. Vaftizci Yahya peygamberlik görevine hazırlık için “… daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh’la doluydu ” ( Luka 1: 15-17 ).Böylece Hananya’nın Tarsuslu Saul’e Kutsal Ruh’la dolacağını söylediği sözler , Saul’ün bir elçi olarak atanacağını ima etmekteydi ( Elç. 9:17; 22:12-15
; 26:16-23 )Üçüncü olarak, Kutsal Ruh’un doluluğunun verildiği zamanlarda kişilerin yaşam boyu sürecek bir görev nedeniyle donanmaları değil ( elçi ya da peygamber) , özellikle acil durumlarda ani bir görev için gerçekleştirdi. Zekeriya, peygamberlik etmeden önce Ruh’la doluydu ( her ne kadar Zekeriya’nın görevi bir kahinin değil bir peygamberin görevi olsa bile). Aynı şekilde karısı Elizabet için de bu durum söz konusuydu ( Luka 1:5-8, 41, 67 ). Aynı şekilde Petrus yüksek kurulun önünde konuşmadan önce, Yeruşalim’deki hristiyan grubu zulüm saldırırsından başlangıcına rağmen Söz’ün duyurulmasıyla ilgili görevlerini sürdürmeden önce Ruh’la dolmuşlardı; İstefanos şehit edilmeden önce ve Pavlus büyücü Elimas’ı azarlamadaan önce , onların ” Kutsal Ruh’la ” dolduklarını okuyoruz; belki de karşılaştıkları görevlerinde sorumluluklarını güçlendirmek için amaçlanmıştı ( Elç. 4:8, 31; 7: 55; 13:9 ) { J. STOTT }
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.rabbe hamdolsun
25. Mayıs 2008: 12:52 #29225AnonimPasifMüjde’nin dördüncü bölümünde Rab’bin, halk önündeki görevinin başlangıcıyla ilişkili olarak bu referansa ( Kutsal Ruh’la ilgili dört yönlü ) yer verdiğini görüyoruz. Bu, referansı Luka’nın Kutsal Ruh’un doluluğuyla ilgili tecrübe ettikleri üç kategorinin tümüne yerleştirildiğini gösterir. Şeris nehrinden ” Kutsal Ruh’la dolu olarak “ döndüğünü okuruz ve doğal olarak bu durumun O’nun değişmeyen ruhsal durumu olduğunu varsayarız. aynı zamanda Kutsal Ruh’un üzerine inmiş olduğu vaftizinde aynı ifadeyi tekrar görürüz ( 3:22 ), O’nu Mesih olarak görevi için ” atamak ” ve donatmak için ( 4:14 , 18 )…. Üçüncü olarak ayartma öyküsü hem Kutsal Ruh’un referansları tarafından sunulup sonuçlandığından ( 4:1, ” Ruh tarafından yönlendirilerek ” ; 4:14, ” Ruh’un gücünde ” ), görülüyor ki Rab bu acil durum için Ruh tarafından özel olarak güçlendirilmişti.
Kutsal Ruh’la dolu olan insanlar hakkındaki bu çeşitli tanımlamalara ya sürekli bir deneyim ya da özel bir amaç için ek olarak, Ef. 5:18 tüm hristiyanlara Kutsal Ruh’la dolu olma hakkında verilen iyi bilinen buyruğu içerir; yani Kutsal Ruh’la dolu olmayı sürdürmek ( sürekli bir şimdiki zaman emir kipi ) ( J. S. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
12. Haziran 2008: 20:07 #29423AnonimPasifYeni Antlaşma’da Ruh’un vaftizi hakkında benzeyen ifade ya da buyruklar bulunmaz. Bunun nedeni sanırım Ruh’un vaftizinin tanıtıcı bir karaktere sahip olmasıdır. Hiçbir elçinin vaazında ya da mektubunda Kutsal Ruh’la vaftiz olunması için rivaya rastlamayız. Gerçekten de Kutsal Ruh’la vaftiz etmek konusunda Yeni Antlaşma referanslarının hepsi de basit zaman çekimindeki fiillerdir; fiil zamanının geniş, şimdiki, gelecek zaman olması fark etmez, hiçbir emir kipiyle verilmiş bir öğüt değildir. Ancak Kutsal Ruh’un doluluğuna ilişkin bu referanslarla ilgili gerçek, hem belirli hristiyanların tekrar doldurulduğunu tanımlar, hem de tüm hristiyanların dolu olmayı sürdürmelerini buyurur. Kutsal Ruh’un doluluğuna ilişkin referanslar bunun mümkün olduğunu ve hepsinin normal olduğunu gösterirler, çünkü Kutsal Ruh’la vaftiz olmuş hristiyanlar Kutsal Ruh’la dolu olmadıkları zamanlar yaşayabilir.
Korintli hristiyanlar bu konuda bizler için ciddi bir uyarı oluştururlar. Pavlus’un onlara yazdığı ilk mektuptan anlaşıldığına göre hepsi Kutsal Ruh’la vaftiz olmuşlardı ( 12:13 ). Aynı zamanda tüm ruhsal armağanlarla zenginleştirilmişlerdi ( 1: 4-7 ). Yine de elçi onları Ruh’la dolu olmayan kişiler olarak azarlar. Kutsal Ruh’un doluluğunun kanıtı armağanların uygulanması değil ( bu armağanlara bollukla sahiplerdi ). Kutsal Ruh’un ürününün olgunlaşmasıydı ( Bu ürüne çok az sahiplerdi )…. Pavlus onlara ruhsal hristiyanlar olarak hitap edemediğini, yalnızca dünyevi hristiyanlar, hatta Mesih’de bebekler olduklarını söylemektedir. Dünyevilikleri ya da olgun olmamaları hem zihinsel hem de ahlaksal yöndendi. Pavlus onlara çocukca bir anlayışa sahip olduklarını, kıskançlık ve çekişmelerini açıklar ( 1. Ko. 3:1-4 ). { W. STOTT }
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.gv
23. Haziran 2008: 18:17 #29289AnonimPasif( 1. Ko. 3:1 – 4 ) Ruh’La vaftiz olmuşlar ve Ruh tarafından zengin armağanlarla donatılmışlardı, ama Ruh’la dolu değillerdi ( en azından Pavlus’un onları ziyaret ettiği ve yazdığı zaman). farkında olduğunuz gibi elçi onları Kutsal Ruh’un vaftizini alanlar ve almayanlar olarak ayırmaz, yaptığı ayrım ruhsal ve dünyevi hristiyanlar olmalarıyla ilgilidir; yani Ruh’la dolu olan hristiyanlar ve benlik tarafından yönetilen hristiyanlar Korintli hristiyanlar’ın durumu bugün pek çoğumuzun durumuyla ilgili değil midir ? Kutsal yazılar’a göre Ruh’la vaftiz olduğumuzu inkar edemeyiz, çünkü tövbe ve iman ettik ve suyla vaftizimiz Ruh’la vaftizimizin belirtisi olarak onu mühürledi. Ama Ruh’la dolu muyuz ? Önemli olan budur.
Pek çok kişi bu soruyu yanıtlamakta başarılı olamayacaktır. Pek çok kişi Ruh’la dolu olup olmadığını bilmemektedir, aynı zamanda bunu söylemenin nasıl mümkün olacağından da haberdar değildir. ( W. Stott )
Rabbin sevgisi ve ışığı siinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !suda rabbe hamdolsun
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.