Kürtaj ve Gebeliği Reddetmek
- Bu konu 5 izleyen ve 7 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
2. Nisan 2008: 21:08 #23722AnonimPasif
Yeni Antlaşma kürtajdan hiç söz etmezç Ayrıca Eski Antlaşma’da da bu konuda açık öğreti yoktur. Halbuki, Yahudiler ve ilk dönem hristiyanları, Roma dünyasında yaygın olan bu uygulamayı açıkca mahkum etme konusunda tam bir görüş birliği içindeydiler. Kürtaja cinayet diyorlardı, çünkü gebelik ne denli hesap dışı ve istem dışı olsa da, bu birleşmenin meyvesi bir insandır. Bugün artık küçük bir azınlık oluştuıran tecavüz, ensest ( aile içi cinsel ilişki ) ve annenin ya da çocuğun sağlığı için ciddi tehdit sayılabilen hallerde tartışılmaya değer bir neden vardır denilebilir. Ama yumuşak bir edayla ” tercih hakkı ” dedikleri şey, aslında çoğunlukla düşüncesizce yapılmış bir ” tercihin” diğer deyişle, sadece zevk amacıyla gerçekleştirilen seksin sonuçlarıyla iş işten geçtikten sonra yüzleşmeye yanaşmamaktadır.
Gazeteciler, bir seferinde Rahibe Teresa’ya, ” Peki ama bütün bu istenmeyen çocuklara ne yapacağız ? ” diye sorduklarında, ” Onları bana verin.” yanıtını vermişti, ” onları ben istiyorum .” İnanıyorum ki, çok ciddiydi. Onun sözlerinde, buna benzer toplumsal sorunlar karşısında bize tarihin ilk yetimhaneleriyle misafirhanelerini vermiş olan Roma İmparatorluğu’ndaki başka kişiler aracılığıyla konuşmuş olan İsa’nın sesini tekrar duyar gibiyim. Bir takım politikacılarla hekimlerden nefret etmek için ayırdığımızdan daha fazla zamanı sevilmeyenleri sevmeye ayırsak aynı şeyi bugün biz de yapabiliriz.
Kürtaj meselesine duyduğumuz ilgiyi üreme konusuna giren diğer reddetişlerden ayrı tutmamak gerek. İsa’nın verdiği örneği, Pavlus’un desteklediği öğretileriyle birlikte değerlendirdiğimizde, dinsel nedenlerden ötürü ömür boyu hiç evlenmemek, Tanrı’nın egemenliğine hizmeti aile sorumluluklarına tercih etmek onaylanabilir ( 1. Ko. 7:1-9 ; 25 – 38 ). Pavlus nasihatta bulunurken tedbirli davranır. Evliliği destekler, hatta daha da ileri giderek cinsel arzuları, bu tavsiyesini gözardı etmek için haklı bir neden olarak sayar. Pavlus, evlenmeyi bekleyenlere, eşini kaybetmiş birine ya da ailece ruhsallık üzerinde yoğunlaşmak amacıyla geçici bir süre için de olsa karşılıklı anlaşarak cinsel ilişkiye ara verme kararı almış olanlara cinsel yalnızlığı önerir. Cinsel mahrumiyetin bu gibi çeşitleri cinselliği reddetmeden, olumlu bir model oluşturur. Bu örneklerin hepsinde de çoğalma, ancak farklı koşullar altında daha da iyi olana yer vermektedir. ( ” İyi Olan Kim ” )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
5. Nisan 2008: 13:22 #28664AnonimPasifBununla birlikte bekaret yemininin pratik açıdan üremeyi reddeden iki çeşidi vardır ki, bu yönleriyle kürtajdan farkı yok gibidir. Bunların ikisi de Yeni Antlaşma’nın yazılışından sonra ortaya çıkmıştır. Biri, madde kötü olduğu için seksin de kötü olması gerektiği biçimindeki purperest felsefi düşüncenin ürünüdür. Zevklerden tümüyle elini eteğini çekme ve oldukça eski olan evlilikte bile cinsel arzulara gem vurma eğilimi hep bu anlayışın sonucu olmuştur. Bu, Kutsal Kitap’ın içeriğine tamamen terstir. Eski Antlaşma’da evlilikteki erotik sevgiyi açık ve sıcacık bir dille öven Ezgiler Ezgisi bölümü vardır. Bunu bazı yorumcular İsa’ya yazılmış bir alegorik şiir olarak görürler. Ancak aklı başında bir okuyucu yine de bu kitap için ” on sekiz yaşından küçüklere satılamaz” ibaresini yakıştıracak ve ondaki sağlıklı cinsel ilişkinin sevinçle dışavurumunu alkışlamaktan kendini alamayacaktır.
Cinsel inzivanın bir başka türü ise tamamen yenidir ve bütünüyle doğum kontrolü sahasında meydana gelen etkin yöntemlere bağlıdır. Çocuk yapmadan seks yapma kararından söz ediyorum. Tek bir geceliğine cinsel ilişkiden uzak kalmak da dahil tüm doğum kontrol yöntemlerinin cinsel inzivanın bir çeşidi olduğu ileri sürülebilir. Ancak anne ya da baba olmama kararı ailenin genişliğini sınırlama ya da hamilelik zamanını denetim altında tutma kararından nitelik bakımından çok farklıdır. Bu yaklaşım son zamanlarda yaygınlaşan bir lüksten kaynaklanır ve seksin verdiği zevkin tek amacımız olması gerektiğini varsayar.Bu düşüncesizce bir yaklaşımdır. Doğum kontrolünün başarısız kalması halinde kürtaja ve istenmeyen çocuk salgınına katkıda bulunduğu su götürmez. Ama daha önemlisi, seksin zevkle sınırlandırılması kişinin verebileceği bir armağanı reddetmesi demektir. Seks işin yalnızca görüntüden ibaret yanıdır, asıl reddedilen bir kadınla bir erkeğin bir araya gelerek yeni hayata ulaşmaları, yepyeni bir hayatın oluşmasını sağlamalarıdır. Bir başka deyişle, aile hayatı gelişmekte ve kişilerin olgunlaşmalarıyla birlikte verme sorumluluğu artmaktadır. Şöyle konuşan bir çocuk düşünün, ” Onbir yaşında olmak çok hoşuma gidiyor. Artık beni ölünceye kadar her on bir yaşında tutacak bir ilaç da var, galiba ölünceye kadar odamdan hiç çıkmadan, durmadan video oyunları oynayacağım. Ortaokul düşüncesi bile tüylerimi diken diken ediyor. Akşam yemeği hazır olduğunda bana seslenin. ” ( “İyi Olan Kim ” )
Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.
31. Ağustos 2008: 14:32 #30495AnonimPasifsevgili arkadaşlar bir konuda size bir soru sormak istiyorum ve gerçektende bu konudaki yorumları çok merak ediyorum.hepmizin malumu zina semavi dinlerin hepsinde yasak ve günah olarak ilan edilmiş. hatta eski antlaşmada vede bazı islam ülkelerinde çok ağır cezalar öngürlümüştür.peki bu zina suçu nasıl meydana geliyor?mesela kadın ve erkeğin evli olmasımı zinayı suç sayıyor?yoksa bekar kızların ve erkeklerin yaptıkları cinsel birleşmelerde zina kapsamına giriyormu?
bu zina konusunu merak ediyorum bu konuda yorumlarınızı yazarsanız sevinirim31. Ağustos 2008: 21:52 #30498AnonimPasifizmirligizem;9078 wrote:sevgili arkadaşlar bir konuda size bir soru sormak istiyorum ve gerçektende bu konudaki yorumları çok merak ediyorum.hepmizin malumu zina semavi dinlerin hepsinde yasak ve günah olarak ilan edilmiş. hatta eski antlaşmada vede bazı islam ülkelerinde çok ağır cezalar öngürlümüştür.Sevgili İzmirligizem,
Kürtaj yapmak ve yaptırmak kesinlikle suçtur. Bir insanı öldürmekle eş değerdedir. Çünkü ana rahmindeki küçücük, savunmasız bir cenini öldürüyorsunuz, onun yaşama hakkını elinden alıyorsunuz. Kişi bu günahından pişmanlık duyarak tövbe etmezse, suçludur ve bu konuda Rab’be hesap vermek zorundadır.Quote:Peki bu zina suçu nasıl meydana geliyor?mesela kadın ve erkeğin evli olmasımı zinayı suç sayıyor?yoksa bekar kızların ve erkeklerin yaptıkları cinsel birleşmelerde zina kapsamına giriyormu? Bu zina konusunu merak ediyorum bu konuda yorumlarınızı yazarsanız sevinirimEvlilik dışı her türlü ilişki günahtır ve zinadır. Hem evli insanların karşı cinsle ilişkiye girmesi; hem de bekar kız ve erkeklerin birbiriyle cinsel ilişkiye girmesi zinadır ve Tanrı’nın gözünden suçtur.
‘Zina etmeyeceksin dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde onunla zina etmiştir.
Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir’ (Matta 5:27-29).
‘Köpekler (düşük karakterli insan anlamında) büyücüler, fuhuş yapanlar, adam öldürenler, putperestler, yalanı sevip hile yapanların hepsi dışarıda kalacaklar’ (Esinleme 22:15).Sevgiler
Suna31. Ağustos 2008: 22:36 #30500AnonimPasifEvlilik öncesi seks konusuyla, evlilik bağındaki mahremiyetin iç içe olduğu açıktır denilebilir. Yeni Antlaşma, açık bir ifade kullanmamış, ancak bu evlilik öncesi sekse izin verilmesine değil, bunun ender rastlanır olmasına bağlıdır. İsa’nın çağdaşlarından olan İskenderiyeli Filo adında bir yahudi, Hristiyanlar tarafndan da kabul gören Yahudi yaklaşımını net bir şekilde ortaya koyar: ” Meşru birleşme öncesinde başka kadınlarla cinsel ilişkiye girmeyiz. Aksine bakirelere bakir olarak geliriz.” ( Yusuf’tan söz ediyor 6:43 ). Buradaki ilke, zinayı uygulananla aynı: Tek kişiye özgü olması gereken bir bağın başkalarıyla da kurulması.
Günümüzün evlilik dışı ilişkilerine uygulanan Pormneia sözcüğü, Yeni Antlaşma bağlamında muhtemelen fahişelerle seks yapmak şeklinde anlaşılıyordu. fakat bu geniş anlamlı bir sözcüktür ve ilke olarak evlilik öncesi seksi anlatmada kullanılır. Bunun en belirgin örneği 1. Selanikliler 4:3-6’da yer alır:
Tanrı’nın isteği şudur: Kutsal olmanız, fuhuştan kaçınmanız, her birinizin, Tanrı’yı tanımayan uluslar gibi şehvet tutkusuyla değil, kutsallık ve saygınlıkla kendine bir eş alması ve bu konuda haksızlık edip kardeşini aldatmamasıdır.
Buradaki ilke karşımızdakine ilgi gösterilmesidir. Yükümlülük öncelikle erkeğe yöneliktir. Hem kendi cinsel etkinliğini evliliğiyle sınırlı tutma yükümlülüğünün olduğunu hatırlatmakta, hem de diğer erkeklerin eşleriyle cinsel ilişkiye girmemesi konusunda tavsiyede bulunmaktadır.
Günümüzde özellikle evlilik öncesi seks açısından özdenetimin bazı nedenlerle uygulanması gerekiyor. Bekarlar bir hayli ciddi sıkıntıyla yüz yüzeler, çünkü kültürümüz, özellikle de müzik ve görsel medya bir serbestlik ortamı yaratmakta ve ergenlik çağını yaşayan gençler evlenebilecek duruma gelinceye kadar uzun bir beklem dönemi geçirmek zorunda kalmaktadırlar. Flört, anlamlı bir ilişki yaratmak yerine, işleri bir tür kız tavlama yarışı haline getirdiği için daha da zorlaştırıyor. Özellikle etkin ve çekici olanlar açısından romantizmle seksin hayat boyu sürecek bir bağlılıktan çok birer serüven oldukları anlayışı boy atıyor.Bu yaklaşım kaçınılmaz olarak evliliğe de sıçrıyor ve balayının üstünden kısa bir süre geçince seks sıkıcı bir şey olup çıkıyor. Eşler de çoktan yer etmiş bir hayal alemini yaşamaya devam ediyorlar. Zihinde başlayan ihanet kolaylıkla gerçek bir ihanete dönüşebilir. ” Ama evlendikten sonra bunu dizginleyebilirim ” diye cevap verebilirsiniz. Kapandan paçanızı kurtarır, tekeşliliğin mutluluğunu tadabilirsiniz, sizin adınıza iyi olur. Ama ya vaktiyle sizinle beraber olanlar ? Onlar da aynı şekilde bu durumu atlatabilecekler mi ? Yoksa, kırık kalpleri ve yıkılmış evlilikleriyle baş başa kalmalarına mı sebep olacaksınız ?Sevişmenizi cinsel ilişki safhasına vardırmadan kesmiş olsanız bile, bu gerçek o kişinin sonraki ilişkilerinde kendine daha kolaylıkla hakim olabilmesini mi sağlayacak ? Bu insanlar, artık isimlerini hatırlamasanız da, hala bir yerlerde yaşıyorlar. Bir hastalığı bilmeden de başkalarına bulaştırabilirsiniz.
( E. SCHMIDT )Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan neye yarar ? :elsalla: :elsalla: :elsalla: tanri sevgidir
19. Ocak 2009: 8:24 #31946AnonimPasifBenimde anlamadığım,Batı Kültüründeki kadın-erkek ilişkisinin rahatlığı konusu. Bizler Doğu Kültürüyleyetiştirildiğimizden midir nedir bilmiyorum.. Batı kültürünü her ne kadar yaşamasam da tanıdığım iddasında olan biriyim. Bu Avrupa insanlarının çocukların cinsellikleri ve seçimleri konusunda gösterdikleri olagan üstü tolerans beni hep etkilemiştir. İnandıkları Kutsal Kitap’ın kendilerine vermediği ayrıcalığı bu Batı toplumları nasıl kendilerinin yaşama biçimi gibi görebiliyor?
Ben bu konuları boş biri olarak yazmıyorum, bizzat bildiğim için bana da garip geldiği için iletmek istedim. Erkek arkadaşıyla bir bayanın aynı evi paylaşması, ailesi açısından sorun teşkil etmemesi ve ailesinin de dindar bir yapı arzetmesi.
Cinsellik konusunun ayrı bir olay gibi görüldüğü izlenimi oluşturuyor bende. Aynı konuyu İslam ülkelerinde yapsan adamı asarlar. Yani Mesih ögretisinin,çok demokrat bir yanından mı kaynaklanıyor anlamış değilim.19. Ocak 2009: 9:28 #31945ArmaganAnahtar yöneticiSevgili Erhan,
Soruların ve paylaşımın için çok teşekkürler.. Ben birebir Avrupa kültüründe yaşayan biri olarak konuyu sanırım senden daha iyi gören ve bilen birisiyim. Benim gözlemlerim ve bilgilerime göre evlilikdışı birlikte yaşayan ve elbise değiştirir gibi sevgili değiştiren Avrupalılar sadece lafta hristiyan olup kiliseye gitmeyen, İncile inanmayan ateistlerdir. Sadece Almanyada açıkça ateist olduklarını söyleyenlerin sayısı 30 milyonuın üstündedir. Bunlara bakarak Hristiyan inancını ve İncili yargılama veya eleştirmeye hakkınız yoktur.
Gerçek hristiyanların, yani İncilin öğretişlerine hayatlarında yer veren, İsa’yı Rab ve Kurtarıcıları olarak kabul edenlerin sayısı daima az olmuştur. Çünkü İsa’yı izlemek günahtan uzak durmayı, bedenin arzularını dizginlemeyi, benliği disiplin etmeyi, dünyanın gidiişine uymamayı, kiliseye gitmeyi ve İsa’yı müjdelemeyi gerektirir. Doğal insana bunları yapmak zor gelir. Bu yüzden geniş yolu, kendilerine göre çok normal olan günah ve sefahat içindeki özgürce yaşamayı seçmişlerdir. Bu geniş yollda yürüyenler çoktur, ama sonu sonsuz yıkımdır. Oysa yaşama götüren yol dardır ve sıkıntı ve engellerle doludur. Bu yolda yürüyenlerin sayısı azdır, ama sonu sonsuz yaşamdır.
İsmen hristiyan Batılıların yaşam tarzı yeni bir olgu değildir. İnsanlık var olalı doğal insan günahta yaşamaktadır. Batıda bunları açıkça yaparlarken, islam ve doğu ülkelerinde de aynı şeyler yapılmakta, ama gizlice veya kitabına uydurularak yapılmaktadır. Sonuçta mesele Batının yozlaşmış ilişkileri değil, ama insan yüreğinin günahlı ve Tanrı’dan uzak olmasıdır. Bunun tek tedavisi de İsa Mesih’in her iman edene sağladığı yeniden doğuş ve Kutsal Ruhun gücünde yaşanan bir iman yaşamıdır.
19. Ocak 2009: 12:59 #31950AnonimPasifBurada bir yanlış anlaşılma olduğu kanısındayım.
Ben bu konuyu Kitabı Mukaddes’i eleştirmek açısından yazmadım.
Türkiyede ve Doğu Ülkelerinde yaşayan Halkların ,kafasındaki genel bir kanı olarak belirtmek istedim.
Bana sorarsan da,benim kanımca;Batı Toplumunun bir anlayış tarzı gibi degerlendirim.Bu anlayış tarzının kökeni belki Rönesans belkide daha eskilere gidebilir ama Hür düşünce sisteminin bir ürünüdür gibi geliyor.
Malum,Hürriyetçilik ve Bireycilik gibi siyasi akımlar Batı Toplumlarından Dünyaya yayılmıştır.
Bunuda bir yaşam biçimi olarak,Kültürlerine aksettirmeleri gayet normaldir.
Avrupa Nüfusun doğum oranının düşmeside,araştırılması gereken bir realitedir.
Sizin gibi,samimi Hristiyanlara tabi ki lafım olamaz.
Lakin dediğim gibi,benimde paylaşımım olduğu Hristiyan arkadaşlarım olmuştur.
Hatta beraber,Kiliseye bile çok gitmişizdir ama Kadın-erkek ilişkilerinde,farklı bir anlayışın hakim olduğuna dair hep gözlemim olmuştur.
Şimdi tutupta böyle,anlayışı var diyede bu arkadaşlara Ateist gözüyle bakamam.
Burada bence,Hristiyan topluluklarının kendilerini sorgulaması lazım.
Burada bir tespittede bulunmak istiyorum. Başkalarının kendilerini nasıl tanımladıklarından çok nasıl görüldükleri önemli bence.
Bugün Tv kanallarını açıp bakarsak,kadın-erkek ilişkisinin boyutunun düzeyini rahatlıkla anlıyabiliyoruz.Bu dediğim Türk dizilerindede artık görülebilir oranda oldu.Bu da Türk Aile yapısının nasıl degiştirilmek istendiğinin bir kanıtı galiba. En azından,ortalama bir Türk Ailesinin gözünde,Avrupa-i bir Aile yapısının bir görüntüsü vardır. Bu görüntüde,Türk Aile yapısına hiç uygun degildir. Bunun sebeblerinin çok iyi bir şekilde araştırılıp irdelenmesi gerektiği kanatindeyim. Yoksa benim,Samimi Hristiyanlar böyledir diye saplantım yok.
Sadece bu realitenin,bilimsel bir açıklaması var mı?
Bunun etkileri belki Rönesansa kadar gidebilir. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.