Kafama Takılanlar….
- Bu konu 8 izleyen ve 41 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
4. Şubat 2009: 22:56 #32148AnonimPasiferhan55;12214 wrote:Sevgili Ankaralı kardeş;
Keşke ilk yazdıgın yazıyıda buraya koyup,niçin yanlış anladığımıda belirtseydin.
İlk mesajınında hiç te pagan kültünden etkilendi demiyorsun.
[html]Kutsal Kitabın Yeni Antlaşma (İncil) bölümü iyi incelendiğinde Eski Antlaşmanın devamı olduğu anlaşılacaktır. Yeni Antlaşmada, Eski Antlaşmada yer alan birçok ayetlerle desteklenmiştir. Bu anlamda kökleri ilk insan olan Adem’e kadar yani Eski Antaşmaya dayanan Hristiyanlık Tarihinin Roma döneminden etkilenerek ortaya çıktığı varsayımı doğru değildir.[/html]
Birinci mesajın,son mesajını tamamlar nitelikte degil.
Madem sen de benim yazdığım gibi düşünüyordun neden;forumdaki arkadaşların yanlış bilgilenmesini düzeltmedin.Çok iyi biliyorsun hiçte şu an senin gibi düşünmüyorlardı.
Eger bir bilgi varsa elinde,cesaretle acıklamak gerekir.
Bu mesaimi anlamamak ugruna degil ,anlamak ugruna harcıyorum.
sevgiyle…Sayin Erhan
Imparator Konstantin Hristiyanligi resmi devlet dini yapinca(bana göre hristiyanliga en büyük kötülügü yapmis oldu) Putperestlikten veya baska inanclardan hristiyanliga bir gecis oldu.Bu insanlar yeniden dogmamis gercek anlamiyla yürekten hristiyanliga gecmediklerinden kendi inanclariyla hristiyanliktaki ögretileri ve inanci birbirine karistirmislar ve ortaya sizin iddia ettiginiz “hristiyanlar paganlardan etkilenmistir ” sözü cikmistir.Ilk hristiyanlar hicbir zaman paganlardan etkilenmemistir ve bu paganlarin kültürlerini ve inanclarini kendi iclerine ve inanclarina katmamistir.Hristiyanliktan etkilenmeler olmustur paganlar icin ama tersi hicbir zaman olmamistir.
Bu konuyu daha fazla uzatmanin sonu yoktur. Bazi iddia ve iftiralari gerceklermis gibi gösterip hristiyanliga camur atmanin geregini görmüyorum.Siz o yönde inanin biz hristiyanlar baska türlü düsünüyoruz.
Size esenlik olsun.Rab’bin isigi ve gercegi yüreginizi aydinlatsin.4. Şubat 2009: 23:21 #32150AnonimPasifSayın erhan55,
Sanıyorum yazdıklarımı anlamakta zorluk çekiyorsun! Bunun nedeni her ne olursa olsun benim hizmetim, inancımı bıkmadan usanmadan anlatmaktır. Bu nedenle konuya açıklık getirmeye devam etmek istiyaorum:
Bundan önceki yazılarımda Hristiyanlık inancının, Roma döneminden etkilenerek ortaya çıktığı varsayımının doğru olmadığını söylemiştim. Bu sözümün hala arkasındayım. Üstelik bu açıklamama ters düşecek birşey de yazmadım.
Histiyanlık inancının, yaratılan ilk insan olan Adem’den itibaren Tanrı tarafından açıklandığını söyleyebiliriz. Yani daha Pagan inancı ya da Roma kültürü henüz ortada yokken Tanrı inancına ait peygamberlikler verilmeye başlamıştı (Yaratılş 3:15).
Tanrı’nın sırlarını peygamberler aracılıyla halkına yaptığı açıklamaların, o çağın insan fikirleri ile kafalarında oluşturdukları gerçek dışı inançlarla bir benzerlik olması Hristiyan inancının bu inançlardan etkilenerek şekillendiğini söylemenin hata olduğunu belirtmeye çalışmıştım.
Tanrı yasasının (senin ileri sürdüğün gibi değil, değişmeden) Mesih’in gelişine kadar korunduğunu, devam ettiğini de Mesih’in bu yasadan sık sık alıntılar yaparak açıklamalarda bulunduğundan anlayabiliriz. Elçilerin döneminde de Hristiyanlık, başka bir inançla şekillenmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabiki bunu Kutsal Kitap kaynaklı söyleyebiliyoruz.
Elçilerin döneminden sonra Hristiyanlık inancı, dünyanın her yerine hızla yayılmıştır. Bu hızlı yayılış nedeniyle kurulan kiliselerin, çevrelerindeki inançlardan etkilendiği doğrudur. Zaten bu nedenle “Tanrı inancının kabul edilmesi ve yaygınlaşması sırasında çevredeki inançlardan etkilenmesi oradaki bazı uygulamaların ve öğretilerin kilise içine girmesi de söz konusu olmuştur.” bir önceki yazımda buna değinmiş ve Hristiyanlık inancının pagan kültüründen etkilenerek DEĞİŞTİĞİNİ DEĞİL; Kilise uygulama ve öğretilerine etki ettiğini belirtmiştim. Sanırım bu ikisinin aynı şey olmadığı açıktır.
Açıklamamın devamında dile getirdiğim gibi “Pagan kültüründen ve inannışından gelen bazı uygulamalardan (Putperest bayramları gibi…) arındırılmıştır.” Reform döneminde bu arındırma gerçekleşmiştir ve günümüze kadar Tanrı inancı ilk veriliş şekliyle korunmaktadır.
İlk açıklamamdan itibaren tüm açıklamalarım bu yöndedir. Bu nedenle seninle aynı şeyleri düşünmemiz ve dile getirmemiz olası değildir! Dilerim anlamışsındır…
Sevgiyle…
5. Şubat 2009: 6:04 #31224AnonimPasifAnkarali;12225 wrote:Açıklamamın devamında dile getirdiğim gibi “Pagan kültüründen ve inannışından gelen bazı uygulamalardan (Putperest bayramları gibi…) arındırılmıştır.” Reform döneminde bu arındırma gerçekleşmiştir ve günümüze kadar Tanrı inancı ilk veriliş şekliyle korunmaktadır.Öncelikle baştan belirteyim ne müslüman ne de hristiyanım, sonradan yanlış anlaşılma olmasın.
Sevgili Ankarali, diğer tartışmalara girme niyetim yok, yani hristiyanlığın Paganizm kökeni vs, bu konuda bir görüşüm veya kaygım yok ancak hristiyan tarihine dair az da olsa ilgim ve merakım var.
Dikkatimi çeken şey cümlelerinizden çıkan anlamdır, cümlelerinizden çıkan anlama göre Katolik veya Ortodoksların kutladığı bayramlar putperest bayramlarıymış gibi bir anlam çıkmıyor mu? Ardından Reform’u öven bir cümleniz var, Reform temizlemiş gibi bahsediyorsunuz. Öyleyse şunu sormak isterim protestan kiliselerden neden Noel, Paskalya kutlanıyor? Bana kutlanmıyor diyemezsiniz çünkü protestan kiliselere katılmış bunu birebir görmüş bir insanım.
8. Şubat 2009: 21:37 #32175AnonimPasifSayın firatkalyoncu,
Katolik ve Ortodokslar benim kardeşimdir! Yanlışlarıyla ve doğrularıyla…
Öğretilerindeki ya da ugulamalarındaki yanlışlıkları dile getirmemde bir sakınca görmemekteyim. Nasıl derim ki “Benim öğretimim ve uygulamalarım hatasızdır!” ya da kim bunu dile getirebilir ki? Yanlışlıklarımız olacaktır! Saygı ve sevgi atmosferi içinde bunlar dile getirilebilir. Katolik inancı içinde kutlanan Noel Bayramına karşı duruşum, tabiki senin de dile getirdiğin gibi Pagan kültürünün izlerini taşıyor olmasındandır. Noeli Protestan bir kardeşim de kutluyorsa buna da karşı dururum. En azından ben Noel’i kutlamam, kutlamalara da katılmam…
Ben Reform İlahiyatını benimseyen biriyim. Reformu övmemde bir sakınca da görmüyorum. Reform, o yüzyıllarda “öze dönüş”ü azımsanmayacak bir ölçüde gerçekleştir. Reform o çağda bitmiş bir hareket değildir. Kilise her çağda reform hareketine ihtiyaç duyar. Belki Erasmus, Luther ya da Calvin gibi belirgin isimlerle öze dönüş gerçekleşmez ama yine de Kiliselerin buna ihtiyacı vardır!
16-17yüzyıllarda sadece Roma Katolik Kilisesinden kopanlar öze dönüşü gerekleştirmedi ki! Roma Katolik Kilisesi için de de reform diyebileceğimiz değişimler olmuştur.
Kilise Rab’bin bedenidir!
O, Kutsal Ruh’un yönlendirişleriyle gerekli düzenlemeleri sağlar! Her çağda, ve sonsuzlara dek!
Saygı ve Sevgiyle….
10. Şubat 2009: 13:32 #32188AnonimPasif@Ankarali 12272 wrote:
Sayın firatkalyoncu,
Katolik ve Ortodokslar benim kardeşimdir! Yanlışlarıyla ve doğrularıyla…
Öğretilerindeki ya da ugulamalarındaki yanlışlıkları dile getirmemde bir sakınca görmemekteyim. Nasıl derim ki “Benim öğretimim ve uygulamalarım hatasızdır!” ya da kim bunu dile getirebilir ki? Yanlışlıklarımız olacaktır! Saygı ve sevgi atmosferi içinde bunlar dile getirilebilir. Katolik inancı içinde kutlanan Noel Bayramına karşı duruşum, tabiki senin de dile getirdiğin gibi Pagan kültürünün izlerini taşıyor olmasındandır. Noeli Protestan bir kardeşim de kutluyorsa buna da karşı dururum. En azından ben Noel’i kutlamam, kutlamalara da katılmam…
Ben Reform İlahiyatını benimseyen biriyim. Reformu övmemde bir sakınca da görmüyorum. Reform, o yüzyıllarda “öze dönüş”ü azımsanmayacak bir ölçüde gerçekleştir. Reform o çağda bitmiş bir hareket değildir. Kilise her çağda reform hareketine ihtiyaç duyar. Belki Erasmus, Luther ya da Calvin gibi belirgin isimlerle öze dönüş gerçekleşmez ama yine de Kiliselerin buna ihtiyacı vardır!
16-17yüzyıllarda sadece Roma Katolik Kilisesinden kopanlar öze dönüşü gerekleştirmedi ki! Roma Katolik Kilisesi için de de reform diyebileceğimiz değişimler olmuştur.
Kilise Rab’bin bedenidir!
O, Kutsal Ruh’un yönlendirişleriyle gerekli düzenlemeleri sağlar! Her çağda, ve sonsuzlara dek!
Saygı ve Sevgiyle….
Yani siz Noel ve Paskalya kutlamıyor ve karşı çıkıyorsunuz. Açıkçası ilk kez bunu yapabilen bir protestan, hatta hristiyan görüyorum diyebilirim. Her halde kendi inancınıza göre doğru yapmaktasınız, tebrik ederim. Ben hristiyan olmamama rağmen Noel, Paskalya gibi ayinleriniz bana çok ilgi çekici, saygı uyandırıcı geliyor.
Reformu övmekte sakınca görmüyorsunuz, iyi etkilerinden bahsediyorsunuz, kişisel tercihinizdir, peki bir şey sormak isterim bir insan olarak Reformasyon ve Kapitalizm, Protestan İş ahlakı ve Kalvinizm üzerine hiç araştırmalarınız oldu mu? Günümüz kapitalizmi ve temsilcisini durumu ve dünyaya getirdiği olumsuzlukları düşünüyor musunuz? Bu yönleri dikkate alıyor musunuz, yoksa sadece kendi inancınız açısından mı değerlendiriyorsunuz?
Beni rahatsız ediyor bir insan olarak açıkçası
10. Şubat 2009: 21:56 #32190AnonimPasifSayın firatkalyoncu,
Sanıyorum son mesajımı iyi okumadınız! Noele karşı olduğumu dile getiren ifademde, Paskalya Bayramı ile ilgili bir yorum yapmadım. Sizden rica ediyorum lütfen yazmadığım ifadeleri yazmışım gibi gösterme eğiliminden vazgeçin. Lütfen biraz dikkat!
Ben Calvenistim; ayrıca kapitalizm ve Protestan ahlakı ile yakından ilgilenen, araştırma yapan biriyim. Reformun getirileri kadar götürülerini de çözümleme konusunda tabiki bir Reform ilahiyatını benimseyen biri olarak dikkatli olmak durumundayım. Ayrıca insanlık tarihindeki sosyal, kültürel ve ekonomik modellerin, Hristiyan inancıyla ilişkilendirilmesi ve değerlendirilmesi gerektiğinede inanıyorum. Bir Hristiyan kendi inancını iyi öğrenmeli ve bu öğrendikleriyle tabi olduğu yönetim biçimlerini iyi analiz etmelidir. Çünkü “Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur.”(Romalılar 13:1) ayetinin buyurucu niteliği vardır.
Bu konu ile yakından ilgileniyorsanız size Max Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm’in Ruhu” kitabını okumanızı tavsiye edebilirim. Daha sonra sohbetimizi sizi rahatsız eden konularda yoğunlaştıra biliriz.
Saygı ve sevgiyle….10. Şubat 2009: 22:54 #32191AnonimPasifSayın firatkalyoncu,
Protestan ahlakını Kapitalizmle ilişkilendirilmesi konusunda bildiklerimi ve kişisel yorumlarımı sizin aracılığınızla Forum katılımcılarıyla paylaşmak istiyorum. Biraz uzun bir yazı olursa da okuyucuların gösterecekleri sabıra güveniyorum…
Öncelikle Kapitalizmin sözlük anlamını vererek konumuza giriş yapmak istiyorum:
Genel anlamıyla Kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim ve mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisinin belirlediği sosyal ve ekonomik sistemdir.
Reform döneminde endüstrinin gelişmesiyle birlikte, akla dayanan güdülerin dizginlenmesi ve dengelenmesiyle yeni bir ekonomik sistem (Endüstriel Kapitalizm) gelişmiştir.
Bu ekonomik sistemin kültür ve inançla temellendirilmesi bir yanılgıdır. Protestan ahlakının yol açtığı bireyciliğin, disiplinli ve sıkı çalışma, akla dayalı insan davranışı ve özgüvenin önemini vurgulayan bir kültürel değişim yaşandığı için, kapitalizmin doğuşunda ve gelişiminde önemli bir rol oynadığı öne sürülmektedir.
Kapitalizmin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmaktansa, bu ekonomik sistemin çıktığı dönemi çözümlemeye çalışarak; Kapitalizmin ruhuyla Protestan ahlakının nasıl ilişkilendirildiğine odaklanmalıyız diye düşünüyorum. Tabiki çözümlemelerimiz sonucunda bizim Kapitalizmi nasıl algıladığımız netlik kazanacaktır.10. Şubat 2009: 22:56 #32192AnonimPasif16.yüzyıl Avrupa’sı sosyal, kültürel, ekonomik ve dinsel yönlerden büyük bir değişim yaşamaktaydı. Bugün bildiğimiz ulusal monarşilerin olgunlaşması tamamlanmamıştı. Feodal bir yapı egemendi. Yetki ve egemenlik elde edebilme adına militarist bir ideolji güden kent oluşumları, halkı hem bezdiriyor hem de fakirleştiriyordu. Bütün bunların yanında yaşanan değişim de oteriteye başkaldırıyı destekliyordu. Köylü ayaklanmaları tarihe iz bırakacak kadar yoğunlaşmıştı.
Kilise, yozlaşmış ve olması gerektiği gibi halkın özlemlerine yanıt veremez hale gelmişti. Eleştiriye ve tartışmaya kapalı, dayatmacı yapısıyla kilisenin değişime ihtiyacı vardı. O günün hümanist akımı kiliseyi canlandırmak adına adımlar atmaktaydı (Erasmus gibi…). Luther’le başlayan Protestan Reform hareketleri bu anlamda çimentosu Hristiyanlık olan Avrupayı inanç anlamında yeniden yapılandırmaya başladı. O dönemde insan yaşamındaki en önemli şey ebedi kurtuluştu. Kilise ya da ruhban sınıf bu kurtuluşu sağlayamıyordu. Kendi yollarını tek başlarına kat etmek zorundaydılar ve bireyselleşmenin temelleri atılmış oldu.
Kara Veba salgınından telef olmuş halk, oldukça perişandı. Tarıma ve hayvancılığa dayalı bir sistem onların karınlarını yeterince doyurmuyordu. Fakat Avrupa’da esen değişim rüzgarları ekonomik sistemi de etkilemişti. Bilimin ve teknolojinin gelişimi arttıkça matematik, deneysel ve akılcı temeller üzerine kurulan doğa bilimlerine yöneliş, bu bilimlerin gelişmesine ve bunların üzerine kurulu pratik ekonomik uygulamaları tırmanmıştı. Yeni iş sahalarının açılması ve üretimin artışı ekonomiyi güçlendirdi ve daha iyi yaşam koşulları yarattı.10. Şubat 2009: 23:19 #32193AnonimPasif16.yüzyılda yeni doğan ev endüstrileri, bankacılık, ithalat ve ihracata yönelik şirketler, ticari yaşamı canlandırmıştı. Kişinin mesleği ona Tanrı tarafından verilen bir ödevi çağrıştırıyordu. İnsanlar Tanrı’ya yücelik verebilmenin yolunu kendi meslek başarılarında görmekteydiler. Meslek ahlakı aynı zamanda Tanrısal standartlarla ilişkilendiriliyordu.
İşte bu noktada Protestan ahlakı ile kapitalizm ruhunu özdeşleştirmeler başladı. Bu yanılgı içindeki sosyol bilimciler, yeni ekonomik sistemin Protestan ahlakına ihtiyaç duyduğundan yola çıkarak, Katolik inancıyla yaşanan ekonomik krizin Reform dönemiyle başlayan Protestan hareketiyle aşıldığını öne sürdüler.
Sermaye sahipleri ve işverenler, hatta işçi sınıfının eğitim görmüş yüksek tabakası, özellikle çağdaş iş kollarında yüksek düzeyde ya da ticari eğitim görmüş personel kaçınılmaz olarak Protestan özelliklere sahipti. Bu nedenle Protestanların sermayeden büyük pay almaları, büyük çağdaş endüstriyel ve ticari iş alanlarındaki işletmelerin üst basamaklarında ve yöneticiliğinde bulunmaları kaçınılmazdı. Elde edilen zenginliğe bağlı olarak oluşan bu ayrıcalıklı sınıf 16.yüzyılın Protestanlığı kabul etmiş feodal yapının içinden çıktığı varsayımında bulunuldu.
Oysa, Protestanların ekonomik görüşlerinin nedeni olarak Kapitalizmin çıkışına bir temel oluşturmamıştır ve Protestan ahlakından çıkan sonuç olarak görülmemelidir.
12. Şubat 2009: 21:17 #32199AnonimPasifKapitalizmin ortaya çıkışını Reform dönemiyle ilişkilendirenler, Katoliklerin “öte dünyalığı”, onları dünya nimetleri karşısında umursamaz bir tavır sergilerken Protestanların iyi yaşam standardı yakalamak adına girişimci olduklarını dile getirmiştir ve buu girişimcilik kapitalist ruhun gelişimini sağlamıştır. Ayrıca, Protestanların birikimi büyük bir sermaye oluşturacak ve yeni nesil protestan kapitalizmi için büyük bir atılım olanağı sağladığını, Protestan lüks tüketim yapmadığını, sadece gereksinmesi kadarını satın aldığını; geri kalanını biriktirdiğini ve sermayeye aktardıklarını savunmuşlarıdır.
Sosyologlar ve düşünürler, faizin yasaklandığı toplumlarda hiç bir zaman refah düzeyinin artmadığına dikkat çekerek Protestanları (Özellikle Calvinistlerin) kapitalizmi ortaya çıkaran unsur olarak kabul etmişlerdi.
Kapitalizm, sermaye birikimi ve bu birikimin ekonomiye dönüştürülmesiyse; bunun Protestan öğretisi, düşünüşü ve yaşayışına ne kadar ters düştüğü Kutsal Kitap ayetlerinden rahatlıkla görülebilecektir. Çünkü Tanrı, para biriktirme, mal varlığı edinme ve elde edilen ekonomik güçün nasıl kullanılacağı gibi konulardaki görüşü oldukça nettir:
“Sonra onlara, ‘Dikkatli olun!’ dedi. ‘Her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü insanın yaşamı, malının çokluğuna bağlı değildir.’ İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: ‘Zengin bir adamın toprakları bol ürün verdi. Adam kendi kendine, `Ne yapacağım? Ürünlerimi koyacak yerim yok` diye düşündü. Sonra, `Şöyle yapacağım` dedi. `Ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün tahıllarımı ve mallarımı oraya yığacağım. Kendime, ey canım, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar diyeceğim.` Ama Tanrı ona, `Ey akılsız!` dedi. `Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler kime kalacak?` Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur.”(Luka 12:15-21).
“Oysa eldekiyle yetinerek Tanrı yolunda yürümek büyük kazançtır. Çünkü dünyaya ne bir şey getirdik, ne de ondan bir şey götürebiliriz. Yiyeceğimiz, giyeceğimiz varsa bunlarla yetiniriz. Zengin olmak isteyenler ayartılıp tuzağa düşerler, insanı çöküşe ve yıkıma götüren birçok saçma ve zararlı arzulara kapılırlar. Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.”(1.Timetios 6:6-10).
“Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.”(Matta 6:19-21).
Tabiki Kutsal Kitaba göre bir Hristiyan ahlaklı, dürüst, çalışkan, ölçülü olmalıdır ama bu niteliklerini ekonomisini güçlü kılmak adına değil; Yaratıcısına duyduğu korku ve sevgisinden yapar.
Bu nedenle Reform hareketini Kapitalizmi çıkışıyla ilişkilendirmek oldukça hatalıdır!
13. Şubat 2009: 19:31 #32180AnonimPasifsaldırı amaçlı olmayan sadece konuyu özetleyen bir alıntı:
http://www.hristiyanturk.com/showpost.php?p=8261&postcount=318. Şubat 2009: 14:12 #32217AnonimPasifAçıklamalarınız için teşekkür ederim sayın Ankarali, uğraşıp yazmışsınız, emek vermişsiniz. Ancak yazdıklarınıza katılmadığımı ifade etmek isterim.
Teşekkürler
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.