Incil’ın ıspatı
- Bu konu 2 izleyen ve 3 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
26. Kasım 2009: 10:11 #26631AnonimPasif
YAŞAYAN KELÂM : –
Bilimsel kanıt nedir? Cevap: Tekrarlanabilirlik
Yani, ‘Yerçekimi’nin bilimsel ispatı, elimden bıraktığım her objenin, her defasında yere düşmesidir.
Buzun, sudan hafif olduğunun ispatı, her zaman su üstünde yüzdüğüdür.
Bu deneyler, ne kadar tekrarlanabilirse tekrarlansın, netice değişmez; hep ayni kalır.Peki, bir kitabın, Tanrı Kelâmı olup olmadığının kanıtı nedir? Cevap: Tekrarlanabilirlik
Fakat bu nasıl olabilir? İncil yeniden ve ayni şekilde yazılabilir mi?
Cevap: Evet. Yeniden ve tekrar tekrar yazılabilir ve yazılmaktadır. Kâğıt üzerine değil, yüreğin derinliklerine. Kalemle değil, Kutsal Ruh’la. Bu, her imanlının yüreğinde az-çok vardır.‘Yeniden Doğuş’, Tanrı Kelâm’ı ile olmuştur. ‘Tohum’ Kelâm’dır. Yüreğimize ekilen odur. Ama o tohum, büyümektedir. Koskoca ağaç olmaktadır. Büyüyüp yetkinleştiğinde, ‘İncil’in tümü’ olmaktadır. Yani bu ağacın yetişkin halindeki adı, İncil’dir. İncil, önce Havarilerin yüreğine yazıldı. Ondan sonra kâğıda döküldü. Şimdi ise, kâğıt üzerinde yazılı olan bunlar, bir kez daha dönüp de yüreğimize yazılmaktadır.
İncil, ruhtaki gerçeklik haline gelmedikçe, sadece kafa bilgisi olarak kalır. Okuruz, anlamaya çalışırız, belki de bir dereceye kadar anlarız da, ama ‘Ruhsal Bilgi’ olmaz. ‘Ruhsal bilgi mi?’ yoksa ‘kafa bilgisi mi?’ olduğunu anlamamız için, kendi kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: “Bu ayetleri hiç okumamış olsaydım, aynilerini ben de yazabilir miydim?”
Ne demek istediğimi, biraz daha açıklayayım. İman ettikten sonraki ilk 7 yılımı, mutlu bir müjdeci olarak geçirdim. Kafa bilgim ve kendime güvenim artıyordu. Bir gün, nereden esinlendiğimi hatırlamıyorum ama, “Ya Rab! Bana beni göster. Senin, beni gördüğün gibi göster” diye dua etmiştim. Tanrı, bu duayı hemen duydu ve takip eden aylar ve bitmek tükenmek bilmeyen yıllar boyunca, hep bunu, yani dilediğimi yaptı. Her durumda, her olayda, her düşüncede bana, beni gösterdi. Ezildik sonra ezildim, üzüldük sonra bağırdım, ağladık sonra isyan ettim. “Yeter artık Tanrım” dedim. “Şeytan mı kötü, ben mi?” diye düşünmeye başladım. Ondan hiçbir farkım olmadığını, onun benim benliğimin babası olduğunu ve içimde hiçbir iyi veya güzel şeyin olmadığını anladım. Bunlar yüreğime ateşle dağlandı ve şunu samimiyetle söyleyebilirim ki, Romalıların 7. Bölümünü hiç okumamış olsam, hatta hiç incil görmemiş ama ayni duayı etmiş bir Eskimolu olsam bile, bu ayetlerin aynilerini yazabilirdim. İşte bahsettiğim test budur. “Okumasan, aynilerini yazabilir miydin?” dediğim budur. Bahsettiğim ‘Ruhsal Bilgi’ böyle elde edilir. Tanrı Kelâm’ı, “Yaşayan Kelâm”dır ve Yaşayan Kelâm olmalıdır. Konu, 2000 yıl evvel yazılmış bazı yazıların, Kutsal Kelâm dahi olsa, incelenmesi değildir. Kelâm’ın, ‘Yaşayan Kelâm’ olduğunun ispatıdır.
Gazeteye verdiğimiz, sigara paketi büyüklüğündeki bir reklâm sayesinde, İncil dağıtıyorduk. “Okumak isteyen herkese bedava İncil” diye. Ama, aylarca ve her gün için devam eden bu reklâmdan herkesin faydalanabilmesi için de, gayet güçlü sözlerle, İncil’i övdük bu reklâmlarda. İsteyene posta ile gönderdik de, elle götürmeyi ve soruları varsa, bizzat cevaplandırmayı tercih ettik. Telefon numarası ve adres verdik. Temasa geçenlerin büyük bir çoğunluğu, küfretmek ve tehdit etmek amacı güdüyordu.
Telefon konuşmalarımız, birçok kez, şu şekilde oluyordu:
– “Lân, ….. evlâdı. Sen kim oluyon da, Müslüman köyünde salyangoz satıyon ha! Kesecem lân seni. Kendini ölmüş bil”.
– “Beyefendi. Önce sıraya gir. Senden önce öldürmek isteyenler de var. Kimsenin hakkını yememelisin. Siz hiç İncil’i okudunuz mu? Müslüman’ım diyen, 4 kitaba da inanırım diyen, ücretsiz verilen Tanrı Kelâmı’nı niye reddetsin ki?”
Arka seslerden, orda 5-6 kişinin mevcut olduğu belli oluyor. Dönüp onlarla konuşup danışıyor. Sonra da bana konuşuyor.
– O zaman, yarın saat 15.00 de, falan yere, bana 5 tane İncil, kendin bizzat getir. Tamam mı?
– Elbette.
– Seni bekliyeceğiz ha. Gelmemezlik etme. Anlaşıldı mı?Ve ertesi gün gidiyorsun. Daracık, ıssız, arka mahalleler. Sora sora buluyorsun. Karşına, ‘ben şimdiye kadar en az 10 kişi öldürdüm. Şimdi de onbirinciyi arıyorum” diyen bir surat çıkıyor. Adam onu demiyor da, suratı söylüyor. Hiç gülmeden, “Kemal Başaran sen misin?” deyip eliyle içerisini gösteriyor. Ordan, daha da içeride bir başka oda. O odanın sonunda da, en içerideki ‘mahkeme salonu’ mu desem, ‘mezbaha’ mı desem bilmiyorum ama, 8 kişinin sabırsızlıkla beklediği 3. odaya giriyorsun.
Netice ne mi oldu? Rab’be şükürler olsun. Hâlâ hayattayım. Ve şimdi onların hepsinin de İncilleri var. Ama önemli olan bu değil. Çünkü ertesi gün, ayni şartlar altında, başka yerlere gidiyorsun. Ve sonra yine, ve sonra yine. Bir defasında da, bir köy imamı, “İncil isterim” diyerek, bana tuzak kurdu ve davet edildiğim adreste, 20 kişiyi üzerime saldırttı. Ama yine de gidiyorsun. Öleceğini, öldürülebileceğini bile bile, kurbanlık kuzu gibi, silahsız, savunmasız, canınızı Rab’be teslim ederek, adeta su üstünde yürüyerek gidiyorsunuz her gün. Kurtlar arasında, kuzu gibisin. Öyle yerler ki, öldürülseniz, cesediniz bir haftada bile bulunamayacak.
Ama bunlar, çok güzel, çok kutsal, çok değerli şeyler. Rab’bimizin günlük nimetleri. Pavlus’un yaşadığı ve yazdığı birçok şeyi, sen de yaşıyorsun ve hiç okumamış olsan bile, sen de yazabilirsin. Rab’bin acılarına ortak olmakla ve bu acılar esnasında Rab’bin içimize fısıldadığı sözlerle, O’nu ve acılarını, ve da yalnızlığını çok daha iyi anlıyorsun. “Rab, bunları ben hak ediyorum. Ama Sen hiç hak etmedin” diyebiliyorsun o çarmıhtaki hırsız gibi. “Demek ‘Çarmıhını al ve arkamdan gel’ dediğin budur Rab. Pavlus’un, “Her gün ölüyoruz” dediği budur.2000 yıl evvel, bunları yüreklere yazan, şimdi yine yazmaktadır. İncil, adeta yaşanmaktadır. Kelâm, Yaşayan Kelâm’dır. Asla kaybolmaz. Yazılır ve tekrar yazılır. Kalemle yazılanlara, başka anlamlar, başka tercümeler getirtilebilir. Ama Kutsal Ruh’un yüreklerimize yazdığı, 2000 yıl önce ne iseydi, şimdi de öyledir. Bir yazının de demek istediğini, Yazarına sormak gerekiyor.
“Ben İsa’yla öldüm” ne demek? “O’nunla birlikte çarmıha gerildim” ne anlama gelir? “Artık ben yaşamıyorum. Ama şu an sürdürdüğüm bu hayatı ……. ”. Bunların hepsi de ‘Arapça’ gibi değil mi? İstediğin kadar kafa yor. İstediğin kadar yorum yükle. En güzel anlatımı, en güzel yorumları sen yap. Ne değeri var? Hepsi boş. Hepsi ‘Kafa Bilgisi’. Soru şu: “Okumamış olsam, bunları ben kendi yüreğimden ve kendi ruhsal tercübemden yazabilir miydim?” Pavlus bunları, kendi ruhsal bilgi ve tercübelerinden yazdı. Hiçbir yerde okumadı. Kutsal Ruh tarafından, yüreğine yazıldı. Ve senin de böyle olmazsa, hiçbir değeri yoktur. Ama Kutsal Ruh, bunu yapmak istiyor. Ufacık bir Tohumla başlattığını, koskoca bir ağaca, Tüm İncil’e çevirmek istiyor.
Ruhsal Yaşamın başlangıcı da, gelişmesi de, büyüyüp yetkinleşmesi de, hepsi Kutsal Ruh sayesinde olur. Benliğin ne zekâsı, ne bilgisi, ne anlayışı ve ne de inadı; hiçbir işe yaramaz. Bunlar, bakarlar bakarlar ama görmezler; duyarlar duyarlar ama anlamazlar. Sadece Rab’bin önünde diz çökenlere, çocuk dahi olsa, cahil balıkçılar dahi olsa verilecektir. 2000 yıl evvelki yazar, halâ hayattadır. Herşeyi ona soralım.
Rab Hepimizi bereketlesin.
22. Mart 2011: 15:05 #36042AnonimPasifSayın Kemal Başaran ,
Samimiyetle paylaştığınız bu yazı için teşekkür ederim.Sonuna kadar okudum.Sosyal hayat ,çevre ve ilişkilerinizde inancınızdan ötürü pek çok zorluğa ve haksızlığa maruz kaldığınızı tahmin edebiliyorum.
Hristiyanlığı tek gercek olarak görmeniz,kutsal kitabı öncelikle kendinize kanıtlamanızdan dolayıdır.”İfade ettiğin inancı gercekten benimsiyor musun? ” sorusunun cevabı “evet”se siz samimi birisiniz demektir.
İnancınız kendi benliğinizde olgunlaşınca yürek dolar ve mecburen başkalarıyla paylaşırsınız.Fata bu noktada dikkat etmelisiniz. Yaşamınıza yönelik herhangi bir tehlike arz edecek durumları önceden kestirebilmek ve bu doğrultuda önlemler almak en iyisidir.
Siz Kutsal Kitabı benden daha iyi bilirsiniz.Bu forumda çok fazla da yazmadım ,yeniyim.Kutsal kitabınızdan bir ayet vermek isterim fakat kabalık yada ukalalık larak algılamanızı istemem.Öğle bir niyetim yok.
“Basiretli adam, Şerri görüp gizlenir .” diyor bir ayet. Hayatınız size Tanrı YHVH tarafından hediye edildiyse bu hediyeye iyi bakmalı ve daha dikkatli olmalısınız.
Kutsal kitabın ispatı üzerine yapmış olduğunuz analize ilişkin bir iki şey söylemek isterim.Bu kitabın tanrı sözü olabilmesi için tarihsel, bilimsel, arkeolojik vs. verilere uygunluğuna bakılabilir.
Birinci yada sonraki yüzıllarda hristiyanlığı yaymaya çalışan insanların çektiği acılar, uğradığı haksızlıklar karşısında hissettiklerini siz de bir yerde hissediyor olabilirsiniz elbette fakat başkalarının da aynı yazıları kaleme alabilmesi kutsal kitabın eşşizliği iddasıyla ne kadar uyum sağlar ?
Bu sözlerin “ruhla ayzılmasını” kısaca açıklayabilir misiniz?
Yazılmasından kasıt; düşünsel ve ruhsal temelde hissedilmesi ve yaşanılması mıdır?saygılarımla
23. Mart 2011: 9:25 #36045AnonimPasif“Kendimizi yine tavsiye etmeye mi başlıyoruz? Yoksa bazıları gibi size, ya da sizden tavsiye mektuplarına ihtiyacımız mı var? Bütün insanlarca bilinen ve okunan, yüreklerimize yazılmış mektubumuz sizsiniz. Hizmetimizin sonucu olup, mürekkeple değil, yaşayan Tanrı’nın Ruhu’yla; taş levhalara değil, insan yüreğinin levhalarına yazılmış Mesih’in mektubu olduğunuz açıktır. Mesih sayesinde Tanrı’ya böyle bir güvenimiz vardır. Herhangi bir şeyi kendi başarımız olarak saymaya yeterliyiz demek istemiyorum, bizi yeterli kılan Tanrı’dır. O bizi yazılı yasaya değil, Ruh’a dayalı yeni bir antlaşmanın hizmetkârları olmaya yeterli kıldı. Yazılı yasa öldürür, Ruh ise yaşatır.” (Korintliler 3:1-6)
Sevgili Dilbera-Dersimi,
İki bin yıl evvel, şimdi olduğu gibi, kim olduğumuzu gösteren, bizi öven ve tanıtan, bizlerden daha saygın veya daha fazla bilinen birinden bir mektup sunmak, işlerimizin halline ve kabul edilişimize yardımcı olurdu (yani tavsiye mektubu). Ama Pavlus burda, “Yüreklerimizde yazılı olan mektup, sizsiniz” diyor. Yani, “Bizim yüreklerimizde Mesih tarafından yazılmış bir tavsiye mektubu vardır. Elimizde ve kâğıt üzerinde değildir. Şimdi ise, emeğimizin ve Tanrı’nın Ruhu sayesinde, herkesce bilinen ve okunan mektubumuz, siz oldunuz.”Mesih, Yaşayan Tanrı Kelâmı, Tanrı sözüdür. Kitap falan getirmedi. Kelâm Ben’im dedi. O “Kelâm” Pavlus’un yüreğine girdi. Ne dediğini okumak için, Pavlus’a bakmak, ondaki değişikliği görmek yeter.Çünkü sözle, konuşmakle değil; Kelâm gerçekleştirmekle bilinir. Canlıdır. “Ol” der ve oldurur. “İsa’nın mesajı neydi? Hani O’nun Kitabı?” gibi sorulara cevap veriyor burada Pavlus. Bu yazı, Pavlus’tan Korintlilere, onlardan da bugüne kadar bizlere gelmiştir.Hep yüreklere yazılarak.
“fakat başkalarının da aynı yazıları kaleme alabilmesi kutsal kitabın eşşizliği iddasıyla ne kadar uyum sağlar ?” demişsiniz. Kutsal Kitap, İsa’ya inanan insanların yüreklerine milyonlarca kez yazılmıştır. Bu Kutsal Ruh’la olmuştur. Hayat değiştiren budur zaten. Çünkü bu Kelâm, İsa’nın kendisidir. O farklı farklı olmaz. İkibin yıl evvel ne ise, şimdi de odur. Bu yüzden hiç kimse, Kutsal Kelâm’a zıt veya ters bir öğretinin Rab’den olduğunu söyleyemez. Rab bizlere, Pavlus’a, Petrus’a, Yuhanna’ya ne öğrettiyse, onu öğretir. Yani biz, ayni Kelâm’ın kopyalarıyız. Hayır, kopyaları demiyecem, milyonlarca da olsa, asıllarıyız.
Tanrı Kelâmı, hiçbir zaman hakikî bilime ters değildir. Çünkü bilim, yapılanı ve yaratılmış olanı ‘anlama’ sanatıdır. Taraflı yorum yapan, Tanrı düşmanı olan ve günah içerisinde yaşayan bilim adamları da vardır. Ters düşen, sadece onların kendi taraflı yorumlarıdır. Yani hakikî bilim, mutlaka ve mutlaka, Tanrı Kelâmı’nı doğrular niteliktedir.
Araştırmalarınızı gördükçe sevinç duyuyorum. İçimde bir umut oluşuyor ve sizin için dua ediyorum. Rab sizi bereketlesin.
24. Mart 2011: 23:33 #36050AnonimPasifAçıklamanız ve Duanız için teşekkür ederim.
Saygılarımla
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.