Hristiyanlıkta kader nedir? (Lutfen Yardim…)

  • Bu konu 12 izleyen ve 58 yanıt içeriyor.
14 yazı görüntüleniyor - 46 ile 59 arası (toplam 59)
  • Yazar
    Yazılar
  • #34207
    Anonim
    Pasif
    Saba;16776 wrote:
    lütfen yorumlarını Kutsal kitaba uygun olarak yap.

    Bakın ben size defalarca dedim. Özel mesajlar yoluyla bu tarz bir yorumun ancak sinir bozacağını ve dolayısıyla birbirimizi hiç bir zaman anlayamayacağımızı belirtmiştim dimi?

    Ama siz ne yaptınız?

    Kendi çapınızda aforozlarınıza devam ettiniz, hala da ediyorsunuz.

    Devam edin… Size verilecek en ufak bir cevabım yok…

    Hala “kader” denildiği zaman, kaderin sadece müslümanlıkla sınırlı olduğunu düşünen bir zihniyete sahipsiniz.

    Yani hem böyle bir zihniyetiniz var, hem de düşünmek isteyenlere Kutsal Kitap dışı davranmakla suçluyorsunuz.

    Araştırın, okuyun… Acaba reformcular neleri neleri sorgulamışlar… Biz burada “acaba kader var mıdır?” dediğimizde olay oluyor… Dediğim gibi ilk başta siz reformcuların hayata ve dine olan bakış açılarını inceleyin… Başta Luther olmak üzere diğer reformcuların NELERİ sorgulamaktan çekinmediklerini bir araştırın…

    Devam edin saba…

    #34209
    Anonim
    Pasif

    Burada genel olarak hakim olan bir inatçı bir düşünce var ve ben bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Bu da “ya hep ya hiç” düşüncesi.Olaya dışsardan bakan biri olarak yazılanları tek tek okuyorum ve birbirimizi tam olarak anlamadığımız kanaatine vardım.Yazılanlar tam olarak demek istenilen şekilde anlaşılmadığı gibi dinsizlikle ilgili suçlamalara giriliyor ve bu benim için inanın çok ürkütücü bir durum. Lütfen bunu yapmayın.

    Konuyu kendi açımdan izninizle değerlendirmek istiyorum.
    Duruma baktığımda insanın gücünün yetmediği ve secemediği şeyler olduğunu görüyorum,bu konusunda hepimiz hem fikiriz değil mi? Ve bunları adlandırırken “kader” kelimesini kullanıyoruz fakat içerik olarak Islamiyet ya da Hindiuzimdekinden farklı bir durumdan bahsediyoruz değil mi? Yani koyu bir fatalizimden bahsetmiyoruz ve irademiz sonucunda başımıza gelen kötü şeylerin sonucunu Tanrı ya yüklemiyoruz.

    Hadi bunlara bir kaç örnek verelim.
    Bir insan hangi aileden dünyaya geleceğini seçemez değil mi?,Ailesinin arlı/arsız,hırlı/hırsız olup olmayacagını secemez değil mi?
    Ne zaman ve nasıl öleceğini secebilir mi peki? Doğal olmayan nedenler dışında Hayır.

    Hadi konuyu gelistirelim.
    Tüm canlılar bir gün ölecek mi? Evet.
    Ahiret yaşamı olacak mı? Kutsal kitaplara göre Evet

    Bunların hepsi Tanrı tarafından önceden belirlenmiş şeyler değil midir? Ve biz bu belirlemelerin hepsine “kader” demiyor muyuz?

    Bunların dısında secimlerimiz ve aklımızla yolumuzu belirlediğimiz durumlar var mı? Evet.

    O zaman burdan ne sonuc cıkarıyoruz?
    1- Insanın kendi secimleri sonucunda yasayıp gördükleri vardır.
    2-Tanrı tarafından ona taktir edilmiş ve yaşamak zorunda olduğu şeyler vardır.

    Insanların dini secimlerinin kader olamaz.Sadece elimizde bulunan tüm secenekler arasında aklın yoluyla bir secim yapmaktır bu durum. Nasıl mı bu kadar emin konsunusuyorum? Dinlerin dünyaya gelişlerine baktığımızda insana peygamberler aracılığıyla Tanrıya inanmaları için hep bir davet olduğunu görüyoruz. Eğer hepsinin Tanrıya ve belirli bir dine inanmak kaderi olsaydı peygamberlere gerek kalmazdı değil mi? Hepsi zaten Tanrıya inanıyor olarak dünyaya gelirdi ve tahminim dünyaya bu kadar çok peygamberin gelip gitmesine de gerek kalmazdı,tek bir dinle yollarına devam ederlerdi.Ama Tanrı burda sonucu kendi iradelerine ve seçimlerine bıraktı.Ve gördüğünüz gibi bir çok din ve onlara inanan bir çok insan var etrafta.Bir kısmıda hayatının belirli zamanlarında inandıkları şeyi terkedip farklı bir dine inanmaya başlıyabiliyolar ve bu duruma çeşitli şeyler vesile olabiliyor.

    Insan hayatında Tanrının insanın secimlerine bıraktığı ve sorumluluğunu almasını istediği ve kendisine önceden taktir gördüğü şeyler var mutlaka ve bunların arasında büyük bir uyum var. Bende kesinlikle insanın başına özellikle Tanrı tarafından kötü şeyler verildiğine ve bunların “kader” kapsamında olduğuna inanmıyorum ama Tanrının,insanı yaptığı hataları cezalandırdığını,(pişmanlık ve yerine iyi haraketler beklediğini) ve bunların hesabını da bu dünyada sorduğuna da çok eminim.(Zaten bir arkadaşımızda bu durumla ilgili Incilden bir örnek bile vermişti.)
    Bu durum ise gene kader değil,yapılan yanlıs tercihler sonucunda yaşanan ya da karşılaşılan kötü sonuçlardır.

    Lütfen Mutluluk isimli arkadaşın okuduklarını bu gözle bir daha okuyun. O zaman inanıyorum ki bu kadar tepki vermek yerine aynı dine inanan kardeşler çekişmeden birbirlerini daha iyi anlayacaklardır.

    #34210
    Anonim
    Pasif

    Lütfen Mutluluk isimli arkadaşın okuduklarını bu gözle bir daha okuyun. O zaman inanıyorum ki bu kadar tepki vermek yerine aynı dine inanan kardeşler çekişmeden birbirlerini daha iyi anlayacaklardır.

    Ben size dürüst oynayım mı?

    Aslında konu kader konusu değil:)

    Ben burada kader yoktur deseydim de bana muhalif olan bir saba olacaktı.

    Bir gün “kadından pastör olur” diye yazmıştım ve zıt bir fikir beyan ettiğim içinde konu buralara kadar geldi.

    Eminim ki bu yazmış olduğum yazıyada karşı çıkılacaktır ama ben size dürüst oynuyorum.

    Burada genel olarak hakim olan bir inatçı bir düşünce var ve ben bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Bu da “ya hep ya hiç” düşüncesi.Olaya dışsardan bakan biri olarak yazılanları tek tek okuyorum ve birbirimizi tam olarak anlamadığımız kanaatine vardım.Yazılanlar tam olarak demek istenilen şekilde anlaşılmadığı gibi dinsizlikle ilgili suçlamalara giriliyor ve bu benim için inanın çok ürkütücü bir durum. Lütfen bunu yapmayın.

    Konuyu kendi açımdan izninizle değerlendirmek istiyorum.
    Duruma baktığımda insanın gücünün yetmediği ve secemediği şeyler olduğunu görüyorum,bu konusunda hepimiz hem fikiriz değil mi? Ve bunları adlandırırken “kader” kelimesini kullanıyoruz fakat içerik olarak Islamiyet ya da Hindiuzimdekinden farklı bir durumdan bahsediyoruz değil mi? Yani koyu bir fatalizimden bahsetmiyoruz ve irademiz sonucunda başımıza gelen kötü şeylerin sonucunu Tanrı ya yüklemiyoruz.

    Hadi bunlara bir kaç örnek verelim.
    Bir insan hangi aileden dünyaya geleceğini seçemez değil mi?,Ailesinin arlı/arsız,hırlı/hırsız olup olmayacagını secemez değil mi?
    Ne zaman ve nasıl öleceğini secebilir mi peki? Doğal olmayan nedenler dışında Hayır.

    Hadi konuyu gelistirelim.
    Tüm canlılar bir gün ölecek mi? Evet.
    Ahiret yaşamı olacak mı? Kutsal kitaplara göre Evet

    Bunların hepsi Tanrı tarafından önceden belirlenmiş şeyler değil midir? Ve biz bu belirlemelerin hepsine “kader” demiyor muyuz?

    Asıl sorun ne biliyor musunuz?

    “Kader” kelimesinin kullanılması. Çünkü “kader” kelimesi insanlara İslam’ı çağrıştırıyor ve daha kader ile neyin kastedilmek istenildiği anlaşılmadan itiraz ediliyor.

    Kader yerine, “seçilmişlik”, “önceden bilinme”, “Tanrı herşeyi önceden bilir” tarzında kelimeler kullanılsaydı emin olun ki itirazlarda olmayacaktı.

    Insanların dini secimlerinin kader olamaz.Sadece elimizde bulunan tüm secenekler arasında aklın yoluyla bir secim yapmaktır bu durum. Nasıl mı bu kadar emin konsunusuyorum? Dinlerin dünyaya gelişlerine baktığımızda insana peygamberler aracılığıyla Tanrıya inanmaları için hep bir davet olduğunu görüyoruz. Eğer hepsinin Tanrıya ve belirli bir dine inanmak kaderi olsaydı peygamberlere gerek kalmazdı değil mi? Hepsi zaten Tanrıya inanıyor olarak dünyaya gelirdi ve tahminim dünyaya bu kadar çok peygamberin gelip gitmesine de gerek kalmazdı,tek bir dinle yollarına devam ederlerdi.Ama Tanrı burda sonucu kendi iradelerine ve seçimlerine bıraktı.Ve gördüğünüz gibi bir çok din ve onlara inanan bir çok insan var etrafta.Bir kısmıda hayatının belirli zamanlarında inandıkları şeyi terkedip farklı bir dine inanmaya başlıyabiliyolar ve bu duruma çeşitli şeyler vesile olabiliyor.

    Sevgili emalie, aslında burada küçücük bir hata var.

    Tanrı bir çok din yollamadı. Yahut bir çok peygamber gönderip, bir çok dinin olmasını da istemedi.

    Yahudilik insanlara hiç bir zaman kurtuluş sunmadı.

    Yahudilik (eski antlaşma peygamberleri) insanlara kurtuluş yolunu müjdelemişlerdi (Kurtarıcıyı, İsa Mesihi) ama hiç bir vakit kurtuluş sunmadılar.

    Bu yazdıklarımla Yahudilerde hemfikirdir.

    Ayrıldığımız nokta onlar müjdelenen kişinin İsa Mesih olduğuna inanmıyorlar ve hala bir kurtarıcı bekliyorlar.

    Müslümanlığa gelince… İslam’ın Kutsal Kitapta bir yeri yok. İslam’ı müjdeleyen yahut onu ima eden hiç bir ayet bulunmamaktadır. Bunu müslümanlarda kabul ediyor ve işte bu yüzden Kutsal Kitap’ın değiştirildiğini söylüyorlar :)

    Yani bir çok peygamber ve onlara inanan bir çok insan yok aslında. Bir çok peygamber var ama o bir çok peygamberin sadece ama sadece tek bir amacı vardı: Kurtarıcıyı (İsa Mesih’i) müjdelemek.

    #34211
    Anonim
    Pasif

    “Yani hem böyle bir zihniyetiniz var, hem de düşünmek isteyenlere Kutsal Kitap dışı davranmakla suçluyorsunuz.

    Araştırın, okuyun… Acaba reformcular neleri neleri sorgulamışlar… Biz burada “acaba kader var mıdır?” dediğimizde olay oluyor… Dediğim gibi ilk başta siz reformcuların hayata ve dine olan bakış açılarını inceleyin… Başta Luther olmak üzere diğer reformcuların neleri sorgulamaktan çekinmediklerini bir araştırın…”

    Sevgili mutluluk..

    Ben Kader, kavram,ının müslümanlık ve bazı uzak doğu dinlerinde olduğunu söylüyorum.Müslümanlıkta İmanın 6 tıncı şartı,”Kaderin ve Şerrin Allah,tan geldiğine inanmak”tır…
    Kemal Abi ne demişti “Rab insanı günaha düşüreceği bir kader çizmez”Aynen katılıyorum.
    Kutsal Kıtab,ta Kader işle ilgili bir ayet varmı..? Evet var.
    Toplam 66 bölüm olan ve iki bölümden oluşan Eski Antlaşma 39,Yeni Antlaşma 27 bölüm olan ve

    “Bir kez ölmek,sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse,Mesih te birçoklarının günahlarını yüklemek için bir kez kurban edildi.İkinci kez,günah yüklemek için degil,kurtuluş getirmek
    için kendisini bekleyenlere görünecektir.”
    İbraniler 9:27.28

    Yukardaki ayette ne diyor.Ölüm ve yargı..Kesin bir gerçek vardır,bu degiştirilemez İsa Mesih ilk gelişinde,bu dünyadaki günahla ilgili,sorunu ortadan kaldırdı.Bizim günahlarımızı yüklenerek,kurtuluşumuz saglandı.İkinci gelişinde,kendisini bekleyenlere,yani daha önce saglamış olduğu kurtuluş ,heryönü ile tamamlayacagını söylüyor.İşte bu Tanrının tasarısıdır. kısacası bizim yargımız bellidir.Bu yüzdem kader kavramı benim için kabul edilemez bir kavramdır.

    İnsanlar,istediği şeyleri düşünmekte özgürdür.Ben düşünce özgürlüğünden yanayım.Sen kalkar Kaderi, Hrıstıyan görüşüne katmaya kalkarsan, elbetteki itiraz ederim,Hrıstıyanlarda Kader yoktur.Tanrının tasarısı vardır ve bu tasarı bize aciklanmıştır.Öysa kaderde belirsizlik söz konusudur.

    Reform,mu..?
    Martin Luthermi..?
    Ben Neden protestan,ım..bana hitap ettiği için,benim düşünce tarzıma uydugu için.

    Gelenek karşıtı Görüşe(Protestanlık) göre Ortacağ’ın sonlarına doğru ,kilise soysuzlaşmış,dindarlık kupkuru Özsüz bir inanç,halini almış,ne olduğu belli olmayan bir kuruma dönmüş ve Kutsal Kıtap öğretisinden ayrılmiştır.saçma bir tapınmacılık,Paraya dayanan ,paraya
    bağlı aldatıcı bir kavram olmuştur.Artık günahlar bile para ile satın alıncak hale gelmiştir.Tarikatlerdeki din adamları(Keşişler) bile artık dilencilik yapmaya kadar gitmişlerdir.

    Martin luther ne yapmış.Orta Çağ dünyasını, alt üst eden bir kişi olarak tarihe geçmiş.
    İnancın yozlaştığı,dinin birtakim adi tutkuların uğruna sömürüldüğü bir dönemde,gerçek Tanrı bildirisinin özünü kavrayarak,insanları yeniden Kutsal Kıtap temellerine döndürmeye çagırarak,günahları ile Tanrının önünde suçlu duran insanın,kendi iyi işleriyle değil de yanlızca ve yanlız Tanrının sözüne imanla aklanabileceği ögretisini vermiş,bunu büyük bir cesaretle savunmuştur.bunun için büyük mücadele vermiştir ben bu yüzden protestanlığı seçtim Sevgili Mutluluk

    Sana, İtiraz etmemin sebebini anladın sanıyorum..Martin Luther Tanrının Sözü olan Kutsal Kıtab’ın mücadelesini vermiştir ve şunuda bil sevgili kardeşim mutluluk, ben Kutsal Kıtab’a ters her şeye karşı çıkarım.

    Zaten, kadere inansaydım, bugün Hrıstıyan değil Müslüman olurdum,ama Rab’bime Şükrediyorumki bugün Hrıstıyanım ve benim sayemde eşim Hrıstıyan ve Bir oğlum var onu iyi bir Hristıyan olarak yetiştiriyorum.Rab’bimin adına Övgüler olsun.

    #34212
    Anonim
    Pasif

    Kardeşler Rab’bin gününde hepinize esenlik olsun.

    Sitemize Mesih İmanlılarının ziyareti kadar diger dinlerden de ziyaretçiler giriyor. Siz Mesih imanlılarına düşen asli görev dengeli tartışma,özdenetim,hoşgörü ve iyi örnek olmak degilmi…! Bakın elçi Pavlus’a Tanrı yolunda hata yapmaya başlayan toplulukları uyardıktan sonra o toplulukları mektubunda nasıl selamlayıp veda ediyor. Peki
    Önderimiz İsa Mesih: “Size yeni bir buyruk veriyorum:Biribirinizi sevin.Sizi sevdiğim gibi siz de biri birinizi sevin. Biribirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim ögrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.
    Yuhanna.13:34-35″ demedi mi öğrencilik kavramımız bu degilmi…!

    “İnsanların önünde ışığınız öyle bir parlasınki ,bunu gören insanlar sizin benim ögrencilerim olduğunuzu anlasın” diyen Rab’bin cocukları degilmiyiz…?
    Araba yok,uçak yok,yol yok,adam gibi gemi yok,elbise yok,yiyecek yok…….?
    Peki ne var ;Kırbaç,taşlanma,açlık,hapis,emek,uykusuzluk,çıplaklık,kafaların Rab uğruna verilmesi,çarmıhta ters asılmalar…………………….var…

    Peki Rab’bin işi ne durumda..!Haydi hemen blg sayarın başında şimdi açın kutsal kitabınınızın son sayfalarını görün bakalım dünyayı karşılarına aldılar fakat Rab’bin işini hayal edemiyecegimiz uzaklıktaki topraklara,ülkelere götürdüler.

    Onlar köylere,kasabalara ve kentlere ulaşmadan önce efsane olan
    lakapları ulaşıyordu peki neydi bu Tanrı müjdecilerinin lakapları…?

    <>

    Evet onlar dünyayı alt üst ediyorlardı Mesih İsa’nın işlerini tamamlıyorlardı. Bizler neleri alt üst ediyoruz; biribirimizimi…….?

    Yazık çok yazık..

    Evet bu çağda neler var;uçaklar var,otomobiller, trenler var,cep telefonları,internet,daha neler neler var.
    Ama Rab’bin işleri yok denebilecek kadar az nedenmi, çünkü artık Rab’bin işleri degilde benliğin işleri yapılmakta.Birkaç kardeşte olduğu gibi.
    Bakın Emalie arkadaş ne diyor genel olarak inatçı bir düşünce hakim.
    Ya hep ya hiç düşüncesi….diyor.

    İşte görüyormusunuz kötü örnek olmanın sonucunu.
    Emallie arkadaşım inatçı hakim bir düşünce Tanrı’dan degil insanların kendi benliginden kaynaklanan düşüncelerdir.Çünkü Tanrı’mız yumuşak huyluları sever
    ” Ne mutlu yumuşak huylu olanlara !
    Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.”
    Matta.5:5
    Yumuşak huylulara Rab dünyayı miras vereceginin vaadinde bulunuyor.
    Sevgili Emalie kardeşim ” Ya hep ya hiç düşüncesi ” demişsiniz bu düşünce doğru bir düşüncedir.
    ” Evet’iniz evet, hayır’ınız hayır olsun. Bundan fazlası şeytandandır.”
    Matta.5:37
    Kutsal kitapta,öyleydi de,böyleydi de.şöyle olabilirdi,böyle olsaydı da,bu ayetin burası bana hitap ediyorda, ama şurası biraz felan da vs vs gibi düşünçeleri sevmiyor ve bu nedenle evet’iniz evet hayır’ınız hayır olsun der der Rab İsa.

    ” Ben size dürüst oynayayım mı…?” Mutluluk kardeşten alıntı.

    Ne demek oynayayım mı..! Rab İsa Mesih oyun mu ,müjde oyun mu,müjdeleme amacı ile kurulmuş hizmet sitesi, oyun mu, sek sek mi ,yoksa ip atlama mı oynuyoruz. Yoksa Alfa-Omega başlangıç ve son olan Tanrı’mız İsa Mesih’in hizmetkarlarımıyız.

    ” Kadından pastör olur mu” diye yazmıştım diye zıtlıklar beyan ettigim içinde konu buralara kadar geldi “
    Mutluluk kardeşten alıntı.

    Tabiki Mutluluk kardeş sen bana kalırsa olmalı dersen insanlarda sana kutsal kitap’tan ayetler göstererek hayır olmaz diyeceklerdir. Ama bu demek degildir artık bundan sonra saba kardeş sana karşı peşin hükümlüdür. Ben hem senin- hem saba kardeşin art niyet li olduğunuza inanmıyorum.Sizler zaten Rab İsa Mesih’i Rab ve kurtarıcı olarak kabul etmişsiniz.İkinize de yakışan Rab’bi merak eden yeni kuzulara müjdeyi anlatmanız ve onları Rab’be kazandırmanızdır.

    Mutluluk kardeşim dünyada Reformcuları benim kadar seven yoktur.
    Ama başıma neler geldiyse bu reformculuk ruhumdan ötürü geldi.
    Beni tecrübeli Rab de bir abi olarak görüyorsan lütfen paylaşımlarıma göz at.
    İsimler ve ünvanlar vermeyecegim protestan Hristiyan guruplardan bazılarının Türkiye, ortadoğu ve Türki cumhuriyetleri başlarıydılar.
    Ben;
    Mesih’e oğul
    Pavlus’a kardeş
    Luter’e aşık olmuştum.
    Reform hareketine başladım ortalık alev topuna döndü.
    Türkiyenin maddi olarak ve bina olarak en güçlü yerleriydi.
    Karar vermiştim taşların yerinden oynaması gerekiyordu.
    Onlardaki imkanlarla 40 degil 4000 ler Rab’be gelmeliydi.
    Trilyonları vardı fakat sıradan Mutaf diye biri çıkmıştı ve 40 kişilik kilise
    bu garibanın peşinden gidiyordu .Günlerce bahçelerde.evlerde ,tarlalarda paylaşımlar gece yarıları tapınmalar.
    kardeşlerimin bazısı benim gibi geçimlerini Rab’bin işinden sağlıyorlardı.
    Perişan olmuşlardı 90 model bir arabam ve o yıllarda 5 milyar lira kadar bir birikimim vardı getirip onları kardeşlerimin önüne koydum bütün olan bitenim bu dedim.
    Bazı imanlılar yeni bir Luter çıkmış diye kilisede olaylar devam ederken
    gelip beni kardeşlere kim bu diye sormaya başlamışlardı.İşler benim tahminimden de öte çığrından çıkmıştı.Olsun dedim nereye kadar giderse……..gitsin.

    Nereye kadar mı gitti
    Bak sevgili mutluluk kardeşim
    Ben pazar sabahları traş olmayı,tertemiz giyinmeyi,güzel kolonya sürünmeyi,kiliseye yaklaşırken bir haftadır görmedigim özlediğim kardeşlerime sarılmayı,tapınmadan sonra bahçede paylaşımları,çay içmeyi,kardeşlerimin küçük çocuklarının peşinden bahçede koşup onları yakalayıp havaya kaldırmayı ………………………..özledim….

    İçim acıyor..

    Yedi yıldır böyle yaşıyorum.yanlız…Sadece iki yıl iki önderi olan dükkan gibi bir küçük kilisenin önderlerinden biri hamdolsun çağırdı fakat beni çağıran kardeş kiliseden ayrılıp önderliği bırakınca diger önder beni istemedi.
    Ülke kiliselerinin baskısı galiba ağır geldi.
    Ne yapsın. Rab onu ve kilisesini korusun.
    Niçin başka kilisemi yok……..!diyebilirler. Kim kimi Rab’bin evine almaz diyen de olabilir.
    Ben gidince oradaki önderler vebalı biriymişim gibi davranıyorlar.
    Bende artık kimseyi rahatsız etmek istemedim ve davamı Rab’bin önüne koydum.
    Kardeşim Ruhun çok güzel hızlı ve ateşli, bazı kardeşlerde kendimden bir şeyler bulunca hoşuma gidiyor.

    ” Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir,
    iki ağızlı kılıçtan daha keskindir.
    Canla ruhu, ilikle eklemleri biri birinden ayıracak kadar derinlere işler;yüregin düşüncelerini, amaçlarını yargılar.
    Tanrının görmediği hiç bir yaratık yoktur. kendisine hesap verecegimiz Tanrı’nın gözü önünde her şey çıplak ve açıktır.” Amin

    Vaiz diyor …! ” Her şeyin bir zamanı var.”
    Demek ki benim yaptıklarımın zamanı henüz gelmemişti.

    #34214
    Anonim
    Pasif

    ” Ben size dürüst oynayayım mı…?” Mutluluk kardeşten alıntı.

    Ne demek oynayayım mı..! Rab İsa Mesih oyun mu ,müjde oyun mu,müjdeleme amacı ile kurulmuş hizmet sitesi, oyun mu, sek sek mi ,yoksa ip atlama mı oynuyoruz. Yoksa Alfa-Omega başlangıç ve son olan Tanrı’mız İsa Mesih’in hizmetkarlarımıyız.

    Ah mutaf kardeşim…

    Bakın bazı kalıplaşmış sözcükler vardır.

    Örneğin çok verimli bir kardeşin önü kesilmek istenildiği zaman Yasanın Tekrarı 25’ten alıntı yaparız ve bu kardeşe haksızlık edenlere “Harman döven öküzün ağzını bağlama” deriz.

    Oysaki biz burada bu insanların öküz olduğunu vurgulamayız. Bu kalıplaşmış bir sözcük grubudur (bir nevi bir deyimdir).

    Lütfen mutaf kardeşim, “dürüst oynamak” sözcüklerinide bu şekilde algılayın. Türkçede bunun gibi daha bir çok gruplaşmış sözcük grupları vardır.

    Yedi yıldır böyle yaşıyorum.yanlız…Sadece iki yıl iki önderi olan dükkan gibi bir küçük kilisenin önderlerinden biri hamdolsun çağırdı fakat beni çağıran kardeş kiliseden ayrılıp önderliği bırakınca diger önder beni istemedi.
    Ülke kiliselerinin baskısı galiba ağır geldi.
    Ne yapsın. Rab onu ve kilisesini korusun.
    Niçin başka kilisemi yok……..!diyebilirler. Kim kimi Rab’bin evine almaz diyen de olabilir.
    Ben gidince oradaki önderler vebalı biriymişim gibi davranıyorlar.
    Bende artık kimseyi rahatsız etmek istemedim ve davamı Rab’bin önüne koydum.
    Kardeşim Ruhun çok güzel hızlı ve ateşli, bazı kardeşlerde kendimden bir şeyler bulunca hoşuma gidiyor.

    ” Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir,
    iki ağızlı kılıçtan daha keskindir.
    Canla ruhu, ilikle eklemleri biri birinden ayıracak kadar derinlere işler;yüregin düşüncelerini, amaçlarını yargılar.
    Tanrının görmediği hiç bir yaratık yoktur. kendisine hesap verecegimiz Tanrı’nın gözü önünde her şey çıplak ve açıktır.” Amin

    Vaiz diyor …! ” Her şeyin bir zamanı var.”
    Demek ki benim yaptıklarımın zamanı henüz gelmemişti.

    Sizi anlıyorum… Ama bunları yaşamış bir insan olarak beni çok daha iyi bir şekilde anlamanızı beklerdim.

    Düşüncenizi söylüyorsunuz. Kutsal Kitap’a olan bakış açınızı ortaya koyuyorsunuz. Ve sonuç ne? Dışlanıyorsunuz.

    İşte ben bunun bu şekilde olmasını istemiyorum.

    İncil yorumlarımız sonucunda, kalıplaşmış sözcükleri (Kutsal Kitapa uymuyorsun, Kutsal Kitapı okuda öğren, ruhunu şeytana satmışsın, anlamıyorsun, bilmiyorsun…) duymak istemiyorum.

    Bakın ben sadece putperest geleneklere karşıyımdır. Bu gelenekler hem Kutsal Kitap dışıdır hem de bilimce bu geleneklerin putperestlere ait olduğu ispatlanmıştır.

    Bu putperestlik haricinde tüm İncil yorumlarına saygım vardır. Yeterki İsa Mesih içtenlikle Rab ve Kurtarıcı olarak benimsesin.

    Bu sözü kadın duyurmuş, erkek duyurmuş,bir kavrama birisi kader diyormuş bir diğeri Tanrı tasarısı diyormuş falanmış filanmış… bunların benim nazarımda zerre kadar bir önemi yoktur.

    Pavlus’u düşünün… Hapisteydi… O’nu üzmek istiyorlardı… Bu Pavlus’un kulağına geldiğinde Pavlus’un tepkisi ne olmuştur? “gidin onları susturun” mu demiştir? yoksa “önemli olan Rab’bin sözünün duyurulmasıdır ve ben bu durumdan hoşnutum” mu demiştir? (Kardeşim mutaf, yanımda Kutsal Kitap olmadığı için aklımda kaldığı şekliyle yazdım) Pavlus her zaman Rab’bin sözünün duyurulmasına önem vermiştir dimi? Gerisi boştur…

    Ama bu gerçeklerle birlikte… “kadın peygamber oluyorsa, kadın pastörde olunur” dediğimde, foruma başka bir konu açılıp beni Kutsal Kitap dışı davranmakla suçluyorlarsa ve bu suçlamalar sistematik bir şekilde devam ediyorsa işte orada benim benliğim su yüzüne çıkıyor ve sinirime hakim olamıyorum. Bu bir hata mıdır? Evet hatadır. Ama insanları dürtüpte hataya teşfik edilmesi de sağlanmamalıdır dimi?

    #34218
    Anonim
    Pasif

    Degerli kardesler
    Her biriniz Rab Isa Mesih Yesua’yi Rab ve Kurtarici olarak kabul edip O’nu yürekten seviyorsunuz.O halde Rab’de kardessiniz.Madem ki kardessiniz lütfen birbirinizi kirmadan ve sevgiyle kucaklayarak ve her biriniz digerini kendinden üstün sayarak alcakgönüllü ve yumusak huyla cevaplar yazsin.Bir konu hakkinda yorum yaparken karsidaki kisiye kücümseyici,asagilayici ve kirici ifadeler kullanmak biz imanlilara yakismaz.Lütfen benligin isteklerini yerine getirmeyelim.

    Bu basliktaki tüm mesajlari okudum adeta bir düello havasi var ve biri digerini sanki alt etme gayretiyle yaziyor.Bunlari okumak bizleri üzüyor.Eminim ki sizler de bundan sevinc duymuyorsunuz.Konu basligi hristiyanlikta kader var midir veya hristiyanlikta kader nasildir.Bui konuda görüsleriniz varsa buyrun yazin ama baskasina yüklenmeden ve eger size göre yanlis bir görüs veya yorum varsa bunu da sevgiyle ve tam bir alcakgönüllülükle yapalim , ötekini hor görerek degil.Unutmayin ki bilgi insani böbürlendirir sevgiyse gelistirir.Bir sey bildigini sanan,henüz bilmesi gerektigi gibi bilmiyordur.Bunun icin lütfen daha cok SEVGI…..

    Sözünüz tuzla terbiye edilmis gibi her zaman lütufla dolu olsun.Böylece herkese nasil karsilik vermek gerektigini bileceksiniz. Koloseliler 4,6

    Sevgi sabirlidir ,sevgi sefkatlidir, sevgi kiskanmaz, övünmez,böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz. 1.korintliler 13,4-5

    Bu konuda söyleyeceklerim var.Belki de önceden yazmam gerekiyordu ,belki sizlere bir baska yönden bakmanizi saglar.Umarim ki bunu yakin bir zamanda yazarim, Rab dilerse.

    Esenlik olsun kardeslerime.

    TANRISEVGIDIR.png

    #34219
    Anonim
    Pasif

    Kores kardeş.

    En son ki paylaşımımı dikkatli okumamışsınız veya gözünüzden kaçan yerler oldu galiba.
    Kardeşlerin paylaşımı karşılıklı atışmaya dönüştügü için, azda olsa uyarı niteliginde bir paylaşım yazmıştım.

    Hatta;
    Matta.13:34-35 bölümlerden örnek ayet verip Rab’bin öğrencilerine bu şekilde davranış yakışır diye de ayetlerle teşvikte bulunmuştum.
    Sizin beni uyarma ihtiyacı hissetmenizi anlayamadım.
    “Rab İsa Mesih Yumuşak huyluları sever ve dünyayı yumuşak huylulara miras verecek” diye Matta 5.5 ayetini verdim.

    Yoksa siz benim bu yazımdaki başka bölümlerden mi rahatsız oldunuz…….?

    Bunları okumak bizleri üzüyor yazmışsınız.

    Mutluluk kardeşimiz diyor ki ben size dürüst oynayayım……………?
    Siz bu tabirden rahatsız olmadınızmı.
    Pavlus çok sert bana kalsa kilisede kadın önder olabilir dedi….
    siz bundan rahatsız olmadınızmı……?
    Hristiyanlıkta kader vardır deyip müslümanları da coşturduğunda….
    siz bundan rahatsız olmadınızmı…..?
    Ne deseydim Kores kardeş bu tabire pes yani yalan rüzgarını mı oynuyoruz….!
    Ne deseydim kardeşim bu güne kadar yalanımı oynadın aferin o zaman mı deseydim.

    İmansız bir insan diyor ki okuyorum fakat yazılar “Ya hep ya hiç”
    İncil oryantalizm’in yeri degildir.
    İmanlılar siz, koreli eş ile evlenesiniz diye kendiliginden ayetler uydurup sizi haklıda çıkaramaz.

    ben de kutsal kitaptan ayet verip:
    “İsa diyor ki, evetiniz evet hayırınız hayır olsun bundan fazlası şeytandandır.”
    Diye yazdım hatamı yaptım.Kores kardeş arada olmak iki yüzlülüge ve yalancı imanlılara olanak sağlamadımı asırlarca.
    Benim İsmimi hala iki kardeşin yanına yazmanızı anlayamadım.

    #34221
    Anonim
    Pasif

    Kardeşler,
    Konunun bu kadar uzamasına şaşırdım. Sessiz kalmayabilisiniz ama bu kadar kırıcı olmanın gereği de yok. Herkes fikirlerini beyan etmiştir ve bitmiştir. Bundan fazlası ben senden daha iyi biliyoruma girer ve benliğin işine hizmet eder. Kader konusu neden bu kadar önemli. Nedir bunu bu kadar önemli kılan.

    Emalie’ye yazıyorum;
    Sen her durumda doğruyu yapıyorsan, neden kaderden (Rab’bin hakimiyetinden) korkuyorsun. Evet belki Rab’bin isteği senin istediğin gibi değil ama değiştiremezsin. Rab hayır diyorsa olmayacak. Hayır’ını belki şimdi dedi, belki sen daha doğmadan önce dedi, nereden bileceksin, önemi ne? Senin zaman anlayışın ile Rab’bin zamanı aynı mı? Kaderi neye göre tahlil edeceğiz. Bırakın kader vardır ya da yokturu. Rab’bin onayları veya hayırları vardır. Rab’be iman eden hristiyanlar bile Rab’bin yolunda yürüdükleri halde ,Rab hayatlarında bazı şeylere müsade etmiyor. Neden müsade etmiyor? İnsanların seçimlerinde dolayı mı, hayır, Rab öyle karar verdiği için. Bilinmesi ve kabul edilmesi gereken şudur; Rab herşeye kadirdir ve hakimdir. Bu nedenle sen Rab’be ait olmalısın, kendine değil. Doğru yolda mısın? Rab’bin tarif ettiği o ince yolda mısın? Rab’bin senin için hazırladığı her şeyi ,iyi veya kötü, kabullenmeye evet der misin? Demiyorsan neden? Rab hayatımızda kötü şeylere izin vererek bizi istediği gibi birine dönüştürür. Bazen bu bir hastalık olur, bazen hapis, bazen işkence dolu bir kölelik, bazen ölüm, bazen sevdiğine kavuşamama…. hepsi olmuştur. Eyüp çok kötü duruma düşmüştür, ama Eyüp,Rab kötü günleri ona yaşatsa bile, Rab’bimdir demeye devam etti. Ona boyun eğdi. Kaderi tartışmanın bir anlamı yok. Önemli olan kötü günde de iyi günde olduğu gibi Rab’be Rab’bimdir deyip diyemediğiniz. Rab Eyüp gibi olanlardan hoşnuttur.

    #34224
    Anonim
    Pasif
    mutaf;16794 wrote:
    Kores kardeş.

    En son ki paylaşımımı dikkatli okumamışsınız veya gözünüzden kaçan yerler oldu galiba.
    Kardeşlerin paylaşımı karşılıklı atışmaya dönüştügü için, azda olsa uyarı niteliginde bir paylaşım yazmıştım.

    Hatta;
    Matta.13:34-35 bölümlerden örnek ayet verip Rab’bin öğrencilerine bu şekilde davranış yakışır diye de ayetlerle teşvikte bulunmuştum.
    Sizin beni uyarma ihtiyacı hissetmenizi anlayamadım.
    “Rab İsa Mesih Yumuşak huyluları sever ve dünyayı yumuşak huylulara miras verecek” diye Matta 5.5 ayetini verdim.

    Yoksa siz benim bu yazımdaki başka bölümlerden mi rahatsız oldunuz…….?

    Bunları okumak bizleri üzüyor yazmışsınız.

    Mutluluk kardeşimiz diyor ki ben size dürüst oynayayım……………?
    Siz bu tabirden rahatsız olmadınızmı.
    Pavlus çok sert bana kalsa kilisede kadın önder olabilir dedi….
    siz bundan rahatsız olmadınızmı……?
    Hristiyanlıkta kader vardır deyip müslümanları da coşturduğunda….
    siz bundan rahatsız olmadınızmı…..?
    Ne deseydim Kores kardeş bu tabire pes yani yalan rüzgarını mı oynuyoruz….!
    Ne deseydim kardeşim bu güne kadar yalanımı oynadın aferin o zaman mı deseydim.

    İmansız bir insan diyor ki okuyorum fakat yazılar “Ya hep ya hiç”
    İncil oryantalizm’in yeri degildir.
    İmanlılar siz, koreli eş ile evlenesiniz diye kendiliginden ayetler uydurup sizi haklıda çıkaramaz.

    ben de kutsal kitaptan ayet verip:
    “İsa diyor ki, evetiniz evet hayırınız hayır olsun bundan fazlası şeytandandır.”
    Diye yazdım hatamı yaptım.Kores kardeş arada olmak iki yüzlülüge ve yalancı imanlılara olanak sağlamadımı asırlarca.
    Benim İsmimi hala iki kardeşin yanına yazmanızı anlayamadım.

    Sevgili Mutaf

    Benim yazim sizin son yazdiginiz yaziya muhalefet olsun diye degildi..
    Sizi elestirmeye yönelik hic degildi…
    Konu mutluluk kardesin yaptigi yorumlarin Kutsal Kitab’a göre yanlisligi da degildi..
    Adinizin bu iki kardesle anilmasi da bir elestiri degildi…
    Tabi ki yazilan yorumlari Kutsal Kitap isigi altinda elekten gecirecegiz…
    Tabi ki farkli konularda farkli düsüncede olabilecegiz…

    Ancak bunu yaparken kirici ve suclayici olmayip sevgiyle ve Rab’deki alcakgönüllülük ve bilgelikle ve kardeslere yol gösterici bir sekilde yorum yapabilmeliyiz.

    Bir önceki yazimda genel olarak sizi elestirmek amacli degil,Rab’deki bir kardesim olarak sizi cesaretlendirmek ve tesvik etmek amaciyla yazmistim.Yine de sizi üzdüysem beni affetmenizi diliyorum.

    Rab’bin bereketi ve esenligi sizinle olsun.

    #34226
    Anonim
    Pasif

    Sevgili kardeşler, Tuba’nın söyledikleri çok doğru.. bu kadercilik konusu çok fazla uzadı. Konuyu burada kapatıp, daha ruhsal konulara değinsek, buraya gelen arkadaşlara MESİH’İN SEVGİSİNİ anlatsak, KURTULUŞ MÜJDESİ’ni versek çok daha iyi olmaz mı? Aynı zamanda değerli zamanımızı gereksiz tartışmalarla geçirmemiş oluruz.

    Rab her birinizi bereketlesin

    #34488
    Anonim
    Pasif

    @tuba 16796 wrote:

    Kardeşler,
    Konunun bu kadar uzamasına şaşırdım. Sessiz kalmayabilisiniz ama bu kadar kırıcı olmanın gereği de yok. Herkes fikirlerini beyan etmiştir ve bitmiştir. Bundan fazlası ben senden daha iyi biliyoruma girer ve benliğin işine hizmet eder. Kader konusu neden bu kadar önemli. Nedir bunu bu kadar önemli kılan.

    Emalie’ye yazıyorum;
    Sen her durumda doğruyu yapıyorsan, neden kaderden (Rab’bin hakimiyetinden) korkuyorsun. Evet belki Rab’bin isteği senin istediğin gibi değil ama değiştiremezsin. Rab hayır diyorsa olmayacak. Hayır’ını belki şimdi dedi, belki sen daha doğmadan önce dedi, nereden bileceksin, önemi ne? Senin zaman anlayışın ile Rab’bin zamanı aynı mı? Kaderi neye göre tahlil edeceğiz. Bırakın kader vardır ya da yokturu. Rab’bin onayları veya hayırları vardır. Rab’be iman eden hristiyanlar bile Rab’bin yolunda yürüdükleri halde ,Rab hayatlarında bazı şeylere müsade etmiyor. Neden müsade etmiyor? İnsanların seçimlerinde dolayı mı, hayır, Rab öyle karar verdiği için. Bilinmesi ve kabul edilmesi gereken şudur; Rab herşeye kadirdir ve hakimdir. Bu nedenle sen Rab’be ait olmalısın, kendine değil. Doğru yolda mısın? Rab’bin tarif ettiği o ince yolda mısın? Rab’bin senin için hazırladığı her şeyi ,iyi veya kötü, kabullenmeye evet der misin? Demiyorsan neden? Rab hayatımızda kötü şeylere izin vererek bizi istediği gibi birine dönüştürür. Bazen bu bir hastalık olur, bazen hapis, bazen işkence dolu bir kölelik, bazen ölüm, bazen sevdiğine kavuşamama…. hepsi olmuştur. Eyüp çok kötü duruma düşmüştür, ama Eyüp,Rab kötü günleri ona yaşatsa bile, Rab’bimdir demeye devam etti. Ona boyun eğdi. Kaderi tartışmanın bir anlamı yok. Önemli olan kötü günde de iyi günde olduğu gibi Rab’be Rab’bimdir deyip diyemediğiniz. Rab Eyüp gibi olanlardan hoşnuttur.

    Tuba’cım Selamlar
    Benim Hristiyanlıkta “Kaderi” sorgulama nedenimi baştan kaçırmış olabilirsin. Benim bu konuda herhangi bir kararım ya da bilgim yoktu. Zaten buraya üye olup sorma nedenimde bunu öğrenmekti. Lütfen bu vesileyle sana nedenimi anlatmama izin ver.

    Beni buralar kadar getirip çıkmasa sokan şey,eski erkek arkadaşımın bir Hristiyan olması,koyu Hristiyan bir aileden gelmesi ve
    ” Seninle birlikte olmak benim kaderimde yok.Eğer kaderimizde yazılı olsaydı şuan her türlü sorunu aşmış seninle birlikte oluyor olurduk ama önümüzde şuan sıkıntılarımız var ve bu da demek oluyorki bizim birlikte olmamız kaderimizde yok bu nedenle de evliliğimiz imkansız.O yüzden ben Tanrının buyruğuna uymak zorundayım yoksa ilerde daha fazla cezalandırılıcaz” demesidir.

    Bende hakikaten Hristiyanlıkta “kader” böyle midir yoksa birileri (ailesi) benim dini konusunda cahil eski erkek arkadaşımı bizi ayırabilmek uğruna kandırıyor mu diye en doğrusunu öğrenmek istedim. Içimden bir ses o kadar güçlü bir şekilde “bu cocuk bu işi yanlış biliyor ,bilen birine sor öğren sonrada onada anlat o zaman işler yoluna girecek..” isteğiyle dolduki..” O yüzden sizden incilden bölümlerle ispat istedim. Çünkü ona sen yanlış biliyorsun,bak doğrusu bu,bu,bu demek istedim. Halada çok istiyorum bunu!!

    Bu yuzden arasıra dusunmek ve dua etmek icin gittigim Taksim’deki Katolik klisesine gittim.(Ben bazen gider orada kendi kendime oturup,mum yakar dua ederim.) Bu sefer çok çekinerek gittim itiraf ediyorum.Bu kadar seyi nasıl anlatabilirdim bir rahibe? Rahip beni dinlermiydi? Benim sacma sorularımla niye ugrassın,baska onemli isleri olmalı onun…diye dusune dusune arkadasımla yola koyulduk…Gene her zaman ki gidip bir kosede oturduk ve 2 dakika gecmeden dua etmeye gelen bir bayandan azar isittik. Kafamızı kapamadıgımızı,ve klisede konusulmayacagını ve bizim orayı terketmemizi istedigini soyledi… Biz derdimizi bile anlatamadan kovulduk anlayacagınız…Ben kendi kendime bu isin icinden cıkamadım. evimin etrafında Ortodoks klisileri var,onlardan birine gideyim dedim ama orda da benimle ilgilecek birini bulamadım. Pazar gunu haric hafta ici kimse gelmediginden kapılarına kilit vuruluyor ve oralayla ilgilenen gorevli bayan icerde yanlız kalmana izin vermiyor…

    Neyse baktım bu böyle olmayacak,internette aranırken bu siteye rast geldim,uye oldum ve burdayım iste… =)

    Terkedilmeme sebeb olan onun bu koyu kader inancı,benim Hristiyan olmamamla ilgili degildi,bunu defalarca sordum ona ve “hayır” yanıtını aldım. (Fakat ailesi icin eminim mensup oldugum ırk kadar mensup oldugum dinde cok onemliydi.)

    Sizler burda benim arkadaslarım oldunuz artık o yüzden durumu açıkca anlatmakta artık bir sakınca görmüyorum. linie

    Amerikada bir burs bulup Psikoloji alanında yüksek egitimime 2 sene daha devam etme ve orada kendimize bir hayat kurma istegim,onun ise bir an once evlenip Japonyaya tasınarak onunla yasamam ve orada kendime bir iş bulma talebiyle çatıştı. Önceden boyle bir sorunumuz yoktu cunku benimle dunyanın her yerine gelmeye hazırdı.Fakat kriz baslayıp,aile şirketlerinde işler kötüye gitmeye başlayınca ailesi: “Gidemezsin,burda kalıp bize yardım edeceksin!” dedi. Şubat tatilimde beni gormeye gelecekti,bileti bile taa 6 ay oncesinden almıstık. Fakat ailesi bunu bile bile onu iş bahanesiyle Kore’ye yolladı.İlişkimizi sorduklarında ailesine benim Japonya da yasamak istemedigimi söylemiş. Aileside bu durumu kullanıp,
    “biz kız arkadaşını düşünüyoruz,buraya getirirsen onu daha fazla üzülecek,o senin kaderinde yok oğlum,olsaydı Tanrı sizin önunünüze bu tür sorunlar koymazdı ve sizi birleştirirdi.Tanrının istegine karşı gelme oğlum,o kızı bırak” diyerek onu buna inandirmışlar…

    Bunu talep eden bendim,ben ileri zorlaştırdım,hiç olur payı bırakmadım. Onu dinlemeden onunla kavga ettim… O zamanlar benimde çok sıkıntılarım vardı,bunalmıştım hepsini ondan çıkardım. Suçluyum kabul ediyorum. Sorun Tanrı değil,sadece benim aptallığımdı…Tanrım benim içimdeki ses olup bana defalarca “yapma! bak sonra üzüleceksin!” dedi ama ben onu dinlemedim…

    Ben Japonyayı çok severim,orada yaşamakla ilgili asla bir problemim olamaz.Ama Psikoloji Bilimi Japonyada gelişmiş degil,eğdişimleitimin japonca olmasıda ayrıca bir sorun. Ben burala tırnağımla,zorluklarla okuyarak geldim.Ondan istediğim bu rica çok mu fazlaydı acaba?… =(( En azından bir süre daha bekleseydi beni….

    Neyse,internetten online bir incil buldum başladım okumaya. İngilizcesinden okuyup incildeki konuları arama bolumune “destiny” diye yazdıgımda bir cok bölüm cıkarken,turkce tercümesinde “kader” diye yazdığımda sadece bir bölüm buldum. Bunun nedeninide merak diyorum,lutfen beni aydınlatır mısınız??

    Velhasıl ailesi ne yapıp edip bizi ayırdı. Biz istemiyoruz demediler.Çocuklarına zorla bir şeyi yaptıramayacaklarını çok iyi bildiklerinden daha etkili bir yol buldular ve Tanrı istemiyor dediler,onuda buna inandirdilar. Bir sene boyunca hem ona hem Allah’a çok dil döktüm,çok ağladım,çok yalvardım genede kararından döndüremedim onu.

    Gece uykularım bitti,depresyonun tam dibine düştüm.Evden aylarca dışarı çıkmadım. 3 günde 5 kilo verdim.Vücudumda ağrılar ve hastalıklar başladı.Kendi bildiğim kendime yetmedi.

    Hayır,çektiğim ilk aşk acısı değil ama en çok koyan bu oldu. Ben kolay kolay düşmem ama Allahtan ölüm istediğim çok zamanlar oldu. Al bu sevgiyi içimden,çektirme bana daha fazla diye kaç gece sabaha kadar hıçkırıklar içinde ağlayarak dua ettiğimi bilmiyorum.Kendini anlatamamak,bir hiç yüzünden ailesi yüzünden terkedilmek.Biz başbaşa kalabilseydik bu sorunu çözerdik.En zor olanı hala onu çok sevmek…Gitsin diye beklerken,daha oturaklı,daha olgun daha aklı başında bir sevgi oldu bu içimde.Benden ayrılırken o da çok ağlamıştı,onu çok üzdüğümde hep ağlardı…Biz birbirimizi gerçekten çok seviyorduk,bir yuvadaki bir çift güvercin gibi hemde,ya da ben öyle sanıyordum,bilmiyorum….

    Ailesine çok kırgınım ama nefret etmiyorum. Ben kimseden nefret edemiyorum.Malesef haddinden fazla merhametli ve duygusalım.Garip ama nefret duygusunu hiç tatmadım bu hayatta.

    Ben üzülüp kahrolurken ailesinin yeni birini bulup onu evlendirmeye çaliştiğini düşünüyordum.O büyük Allah ya,başları sıkıntıdan doğrulmamış bir türlü.Abisi bir kaç defa trafik kazası geçirmiş,işleri iyice kötüleşmiş ve erkek arkadaşımın en yakın arkadaşı vefat etmiş.Ben Tanrının adaletine hep çok inandım….
    Saba’nın bana cevabında yazdığı incilden bu bölüm geldi aklıma duyunca başlarına gelenleri,

    “Ancak suçluyu cezasız bırakmaz,Babaların işlediği suçun hesabını,üçüncü,dördünçü kuşak çocuklarından sorar.” Sayım14.17

    Lafı çok uzattım kusura bakmayın,su son bir kaç aydır bu işi çözmek için Hristiyanlığı öğrenmem en azından bu konuyu iyice bilmem gerektiği hissi doğdu içime ve şuan buralardayım.Sizden öğrendikçede seviyorum ve Tanrı tarafından sevildiğimi hissediyorum ama daha öğrenmem ve muhakeme etmem gereken çok şey var.
    Dua ediyorum,Isa Mesih’in adıyla dua ediyorum ve ondan istiyorum.Çünkü içimden böyle yapmak geliyor.Hala umudumu yitirmedim,bir mucize bekliyorum sanırım…

    Taktir edersiniz ki bir şeylere hemen karar vermek çok kolay değil. Eğer bir gün Hristiyan olacaksam bunu tüm kalbimle yapmak isterim,kalbimde ufacık bir şüphe kalırsa o iman etmek olmaz zaten. Bir zamanlar çok inaçlı bir müslümanken,kendimi bir müslüman olarak nitelendiremiyorum artık. Bunun nedenleri arasında ise “yobazlık” en üst kısımda geliyor.

    O yüzden burada tartıştığımızda kızmayın birbirinize,ya da yargılamayın lütfen.Konuyu uzatmak istememenizi saygıyla karşılarım ama ben her yeni fikirle birlikte bir şeyler öğrenip yenileniyorum.Birlikte tartışıp,birlikte düşünmekte bir zarar görmüyorum.Eğer sizde iştirak edip bu işi aşmamda yardımcı olursanız çok mutlu olurum. Hayatıma varlığınızla anlam kattığınız için hepinize çok teşekkür ederim. ^_^

    #34501
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Emailie, samimiyetiniz duygulandırıcı. Anlattıklarınız insani hadiseler, hepimize rastlamış olabilecek cinsten. Üstelik beşeri, insanlar arasındaki aşk da çok kez insanların Rab’be yönelmesine vesile teşkil eder. Aşkın insanın ihtiyatını aşması… iradesinin ötesinde olması insana bu hayatta herşeyin elinde olmadığını öğretir. Bu iyidir, insanı Tanrı’ya teslimiyete yöneltebilir.

    İncil’de, Hz. İsa Mesih’in öğretisinde kadercilik diye bir şey yoktur. Aileden, gelenek itibarıyla Hristiyan olanlar çoğu kez Hristiyanlık’la ilgili pek bir şey bilmezler. Çok eski, Hristiyanlık öncesi pagan devirlerden kalma halk inanç ve vesveselerini devam ettirirler. Yeni Ahit’in içersinde ‘kader’, ‘kısmet’ gibi kelimeler bir kere bile geçmez. Bunun öyle oluşunun nedeni ise basit: Hristiyanlık’ta varlık hiyerarşisindeki en yüksek, tüm iktidarın, kainatın tüm hükmünün kendisinde olduğu nokta tek olan Tanrı’dır. Herşey O’na tabidir, O ise hiç bir şeye tabi değildir. Ve herşey O’nun kararına bağlıdır. O’nun istikbal ile ilgili kararlarını ise hiç kimse bilemez. Dolayısıyla insanın ‘kaderde öyle varmış’ diye ne yapacağı ile ilgili kendisini kısıtlaması tamamen yanlıştır. İnsana tek düşen görev hayatının mevcut anında samimiyet, dürüstlük ve iyi niyetle hareket etmesidir. Tanrı kendisine gereken yolu gösterecektir.

    Japonya’da psikoloji mevzuuna gelince… Düşündüğünüzün tam tersine… Batı türü bir psikolojinin gelişmemiş olması olası ama kendilerine has psikoloji ve psikoterapi ekolleri vardır. Çok da ilginçlerdir. Google’da ‘Quite Therapies’ başlıklı ufak bir kitabı arayıverin. Japon psikoterapi ekollerine iyi bir giriş teşkil eden bir kitap. Fikir edinmiş olursunuz.

    Esenlikler…

    #35581
    klaus
    Anahtar yönetici

    @tuba 16796 wrote:

    Kardeşler,
    Konunun bu kadar uzamasına şaşırdım. Sessiz kalmayabilisiniz ama bu kadar kırıcı olmanın gereği de yok. Herkes fikirlerini beyan etmiştir ve bitmiştir. Bundan fazlası ben senden daha iyi biliyoruma girer ve benliğin işine hizmet eder. Kader konusu neden bu kadar önemli. Nedir bunu bu kadar önemli kılan.

    Emalie’ye yazıyorum;
    Sen her durumda doğruyu yapıyorsan, neden kaderden (Rab’bin hakimiyetinden) korkuyorsun. Evet belki Rab’bin isteği senin istediğin gibi değil ama değiştiremezsin. Rab hayır diyorsa olmayacak. Hayır’ını belki şimdi dedi, belki sen daha doğmadan önce dedi, nereden bileceksin, önemi ne? Senin zaman anlayışın ile Rab’bin zamanı aynı mı? Kaderi neye göre tahlil edeceğiz. Bırakın kader vardır ya da yokturu. Rab’bin onayları veya hayırları vardır. Rab’be iman eden hristiyanlar bile Rab’bin yolunda yürüdükleri halde ,Rab hayatlarında bazı şeylere müsade etmiyor. Neden müsade etmiyor? İnsanların seçimlerinde dolayı mı, hayır, Rab öyle karar verdiği için. Bilinmesi ve kabul edilmesi gereken şudur; Rab herşeye kadirdir ve hakimdir. Bu nedenle sen Rab’be ait olmalısın, kendine değil. Doğru yolda mısın? Rab’bin tarif ettiği o ince yolda mısın? Rab’bin senin için hazırladığı her şeyi ,iyi veya kötü, kabullenmeye evet der misin? Demiyorsan neden? Rab hayatımızda kötü şeylere izin vererek bizi istediği gibi birine dönüştürür. Bazen bu bir hastalık olur, bazen hapis, bazen işkence dolu bir kölelik, bazen ölüm, bazen sevdiğine kavuşamama…. hepsi olmuştur. Eyüp çok kötü duruma düşmüştür, ama Eyüp,Rab kötü günleri ona yaşatsa bile, Rab’bimdir demeye devam etti. Ona boyun eğdi. Kaderi tartışmanın bir anlamı yok. Önemli olan kötü günde de iyi günde olduğu gibi Rab’be Rab’bimdir deyip diyemediğiniz. Rab Eyüp gibi olanlardan hoşnuttur.

    Slm tuba hnm yazdıklarınızın çoğuna katılıyorum güzel düşünceleriniz .

14 yazı görüntüleniyor - 46 ile 59 arası (toplam 59)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.