Hristiyan mezheplerinde cehennemle ilgili görüs ayriliklari var mi?

  • Bu konu 2 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27875
    Anonim
    Pasif

    Merhaba ben hristiyanlıgı şu an her yönüyle incelemeye çalışıyorum ve bu konuda siteniz gercekten cok güzel bilgiler iceriyor. Cehennemle ilgili buradaki formu gezerken biraz aklım karıstı.Acaba mezhepler arasında cehennem ve bu dünyadaki hayattan sonraki hayat konusunda farklı görüsler mi var diye? Örnegin iman etmis ancak günahları olan birisinin (kimse günahsız degildir) yargısı ve alacagı ceza hristiyanlıkta ne sekilde anlatılıyor.Bu konuda eger farklı görüsler varsa kendi görüsünü ve mezhebini belirterek cevap verirse cok memnun olurum.Cevap veren arkadaslarıma simdiden cok tesekkür ediyorum.Esenlikle kalın…

    #37280
    Anonim
    Pasif

    Sayın Sefikinan,
    Kutsal Kitap’da Yaratılış Bölümünde ilk İnsan olan Adem ve karısı Havva’nın, yeryüzünde bulunan Aden Bahçesinde yaşadığını okuruz. Burada Adem ve Havva mükemmel bir yaşama sahiptiler, Rab’bin kendisiyle birarada olabiliyorlardı. Rab onlarla o bahçede bulunuyor, konuşuyor, ziyaret ediyordu. Şimdi bizlerin sahip olamadığı o ilişki “Başlangıçta” böyleydi. Şimdi biz Aden Bahçesinde değiliz. Rab’bin huzurunda değiliz, O’nu Adem ve Havva gibi göremiyoruz, O’nun yüzünü, esenliğini, mükemmel ışığını, paklığını, mükemmel huzurunu göremiyor, bilemiyoruz. Sanki körüz, evet , öyleyiz. Eksiğiz, Yetimiz, sakatız, engelliyiz, sağırız, körüz. Ne yazık ki Adem ve Havva’nın Aden Bahçesinde iken işledikleri söz dinlemezlik, Rab’be itaatsizliklerinden dolayı, Günahtan dolayı Rab’den ayrı düştük. Çünkü Rab, Kendi Kutsallığından ve Adeletinden ödün vermeyen bir Tanrıdır. Rab, Günah sebebiyle Meleklerini bile esirgemedi, bizi de esirgeyemezdi. Çünkü O Rab’dir. İşte bu ilk atalarımızın işlediği bu günah yüzünden şimdi Rab’din huzurundan uzak, ayrı bir yaşama doğuyoruz. Aslında Rab’den uzak olduğumuz bu yaşam, bu dünya bizim şimdiden zaten cehennemimiz olmuş ama farkında değiliz. Her imanlı, Rab’bi bulan kişi şunu bilir ki, Rab’den ayrı bir yaşam Cehennemdir, bunun tam tersi olan Rab’le bir yaşam ise Cennettir. Bizim Cennetimiz Rab’bin Ta Kendisiyle birlikte bir yaşam sürmektir. Evet şimdi, her ne kadar Rab’bi doğal gözlerimizle göremiyor olsak da, ruhda kesinlikle O’nu görüyor, biliyor, duyuyoruz. Rab’bin Kutsal Ruh’unun içimizde olması sayesinde bu böyledir. Gelecek çağa kadar bize yardımcı olan, bizi teselli eden bir durumdur. Bizler Vahiy bölümde anlatılan Rab’bin içinde bulunduğu, bizlerle birlikte yaşayacağı, bizlerle konuşup, bizlerle bulunacağı, Bizzat Rab’bin Kendisi tarafından teselli edileceğimiz, O’nun yüzüne bakarak, kendisine övgüler ve tapınmalar sunacağımız Rab’bimizin konutunu bekliyoruz. Rab’bin evinde, O’nun huzurunda olabilmek için kesinlikle lekesiz, günahsız olmanız gerekir. Ama Rab’bin Kutsal Kitap’da söylediğine göre “Herkes Günah İşledi”, yani günahsız kimse yoktur. Doalyısıyla bizimle Rab’bin arasına konulan uçurumun sebebi Günahtır. Çünkü Rab “Kutsaların Kutsalı” olduğu için Günah kabul edemez, çevresinde barındırmaz, O “Saf ve Pak ve Mükemmel” Olan Tanrıdır. Ama aynı zamanda “Merhameti ve Adaleti Engin” Olandır da. Bu sebeple yaratmış olduğu biz kullarını çok seviyor. Ve tüm yarattığı insanların, başlangıçta yarattığı insanlar için tasarladığı, planladığı “aden bahçesinde ki” gibi bir ilişkiye sahip olmak istiyor. Tanrı bu günah sebebiyle bizi kaybetmek istemiyor. Ama günahı da kabul edemiyor. Bu sebeple “Kurtuluş Yolunu” da kendisi tasarlamış, gerekli herşeyi uygulamış ve bize sadece bu yolu kabul etmeyi ya da reddetmeyi seçme hakkı vermiştir.

    Kurtuluş Yolu’nu açıklamadan önce şunu anlamamız gerekir. Rab’bin Kutsal Yasasına göre Günahın bedeli “Ölümdür”. Bu hem ruhsal hem de bedensel hem de kişisel düzeyde gerçekleşen bir Ölümdür. İşte bizler, günahlı insanlar bu “Ölüm” cezasının, hükmünün altındayız. Çünkü Rab’be göre küçük büyük farketmez, her kutsallıktan uzak , ters ya da iyi olana düşman olan her eylem günahtır. Ve ne yazık ki Rab’be karşı olan sevgi eksikliğimizin sonucu olarak doğan her eylem kaçınılmaz olarak günah ile son bulmaktadır. Günah işlediğimizde itaatsizlik gerçekleşir . Ve Günah da bizde bulunan ve bizi oluşturan 3 özde de Ölümün hakim olmasına sebep olur. Ama tersi durumda da, yani Tanrı’nın yolunu seçtiğimiz ve O’nun ışığında yaşadığınmızda ve O’nu yani Rab’bin kendisini yüreğimize Kral olarak kabul ettiğimizde ve bizi O’nun yönetmesine izin verdiğimiz de biz de yaşam olur. Bu yaşam da, bizi var eden 3 özde yaşam doğrur. Ruhta yeniden doğarız, kişiliğimiz yenilenir. Ruhta yeniden doğarız. Ve son günde de,cennette olacak, sonsuz yaşama sahip olacak yeni bir bedene sahip olacağız. Ama Rab’siz bizler bu dünyada ölüme doğarız, ölüyüz. Bu dünyaya doğarız ama bu günahlılığımızdan dolayı aslında yavaş yavaş ölürüz. Rab’den uzak olduğumuz her geçen gün biraz daha ruhda ölürüz, biraz da daha kutsallık anlayışından uzak, bilgisiz, cahil oluruz. Kutsal olanı algılayan, anlayan, afrkeden Anlayışımız da yok olur. Bu eylemlerimize yansır, iyi eylemler gerçekleştiremeyiz, bazen istesek bile yapamayız. Bedenimiz zaten ölüm hükmü altında olarak doğar. Adem ve Havva’nın günahı sebebiyle süregelen bir şeydir bu. Herkes sonunda ölür. Bu beden yaşlanır ve sonunda ölür. Ama günah insana yerleşmeden öncei yaratılışımızda bu böyle değildi. Adem ve Havva ölümsüz olacak şekilde yaratılmışlardı. Ne yazık ki günah, Tanrı’nın bizler için planladığı, hazırladığı tüm mükemmel şeyleri yok etti, bozdu. Ama Rab Tanrı Ölümü yenmek için, Günah’a ve bu kötü sonuçlarına son vermek için bize “Kurtluşu” getirdi. Bunun için Tüm günahların öncelikle bedelinin , ölüm cezasıyla; masum günahsız bir yaşam karşılığıyla, ödenmesi gerekirdi. Bir insan ancak kendi günahının bedelini ödeyebilecek kapasitededir. Ancak kendi canı, kendi günahlarının bedeli olarak ölebilir. Ama sadece Tanrı’nın Ruhu, pak ve her kötülüğün bedelini ödeyebilecek temizlikde ve paklıkta ve kutsallıktadır. Bu nedenle tüm insanların günahının cezasını da ancak Tanrı’nın kendisi ödeyebilirdi. Bu yüzden Rab yeryüzüne geldi. O İsa Mesih idi. Geldi ve tüm insanların günahlarını ödeyebilmek, ve dolayısıyla günahı yok etmek üzere çarmıhta ki ölüme “Razı” geldi. Çarmıhta ki ölümünde gerçekleşen şey işte buydu. Artık sadece bu fidyeyi, Rab’bin kendi kanıyla ödediği, bizim yerimize kendisinin ödediği bu fidyeyi kabul etmek kalıyor bize. Kabul etmek ve tövbe etmek ve Rab’bi sevmeye , O’na layık olmaya çalışmak.

    Çarmıhta ki ölüm sayesinde, Adem ve Havva’nın Aden bahçesinde ki başlangıcına dönme şansını verilmilş oluyor bizlere. Ama burada herşey bitmiyor. Aslında bu, Rab’bin bizim için ta başlıngıçta hazırladığı güzel yaşamda yeni ve olması gerektiği şekilde bir “Taze Başlangıç” vaat ediyor bize .Buna layık olmaya çalışarak iyi değerlendirmek ya da heba etmek de yine bizim elimizde. Ama Rab O’na güvenmemizi ve O’na itaat etmemizi söylüyor, Kendisinde kalmamızı söylüyor. O’nda kaldığımız sürece kimse bizi O’nun huzurundan alamaz. Bir kez daha, Rab’bin tüm bu fedakarlığına karşın, bir kez daha Rab’bi “hiç” edişimizde, bizi bekleyen tek yargı ise artık sadece “sonsuz ayrılıktır ve mahrumiyettir”. Rab’den, O’nun sevgisinden ve esenliğinden ve huzurundan “Sonsuzluk boyunca sürecek olan bir ayrılık, men edilme, mahrum bırakılma durumu cehennemdir.Rab’bin esenliğinden, iyiliğinden mahrum bırakılmış, uzakta olan yerde sadece acı vardır. Ve bu sonsuzluk boyunca sürecek olan bir acıdır. Ölümden sonra insanlar sadece bir yer için yeniden dirilirler. Ya Rab ile bir arada geçirecekleri sonsuzluk boyunca sürecek olan yaşama yani cennete, ya da Rab’den uzakta, sonsuz boyunca sürecek acıya, pişmanlığa… Ve Kutsal Kitabımıza göre geçici süre için ölümden sonra cezalandırma durumu yoktur. Ölümden sonra insanlar ayrıldıkları yerde sonsuzluk boyunca bulunacaklar. Cehennemden cennete bir müddet sonra geçiş durumu olmayacaktır. Bu nedenle bu şimdi li çağda yaşadığımız yaşam çok önemlidir. Bu yaşamda İsa Mesih’in dediği gibi ruhda “Yeniden Doğmadıkça” cennet umudumuzda olamaz. Ruhda Yeniden Doğmak da İsa Mesih’i kabul etmek ve O’nun Çarmıhta ki Ölümüne ve 3.gün sonra gerçekleşen Dirilişine ve Rab olduğuna İman etmek ve O’nu Yüreğimizin, Yaşamımızın Hakimi ve Kralı olarak kabul etmemizler olur. O’nu tanımak ve sevmek ve O’nunla bir yaşamda bulunmakla olur. Çünkü ancak böyle olduğunda biz değişebiliriz, Mesih’e benzer değiştirilebiliriz. Çünkü Tanrı’yı hoşnut eden sadece Mesih’in karakteri ve yaşamıydı. Rab tüm insanların Mesih’e benzer olmasını istiyor. Çünkü tek kusursuz yaşam süren Mesih idi.

    #37328
    Anonim
    Pasif

    Verdiginiz bu uzun ve acıklayıcı cevap icin ne kadar tesekkür etsem azdır.Esenlikle kalın Tuba hanım…

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.