Hep Düşlediğiniz Sevinç
- Bu konu 1 izleyen ve 11 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
28. Mart 2008: 23:42 #23530AnonimPasif
1985 yılında ailemle Londra’ya yaptığımız bir hizmet yolculuğu sırasında, nazik ev sahibimiz bizi bir restoranda bırakıp park yeri bulmaya gitti. Yedi yaşındaki oğlum, ev sahibimizle birlikte gitmek için kamyonun arkasından koştu. Oğlumuzu göremeyince, ev sahibimizle birlikte kamyonda olduğunu ve kısa bir süre sonra bize katılacaklarını düşündük. Ev sahibimizin bize doğru yanında oğlumuz olmadan geldiğini görünce, yüreğimizi dehşet kapladı. O da oğlumuzun yanımızda olmadığını görünce çok korktu.
Bize yirmi gün gibi gelen yirmi dakikadan sonra, Londra’nın arka sokaklarında çarpan bir kalp, kurumuş bir ağız ve titreyen dizlerle oradan oraya koştuk. Karşılaştığımız herkese, ” Yedi yaşlarında bir erkek çocuk gördünüz mü ? ” diye sorduk.
Nihayet onu neşeli bir şekilde restorana doğru yürürken bulduk. Oğlumuzu bulduğumuzda çok büyük bir sevinç duyduk. O da bizi bulduğu için aynı derecede sevinçli gözüküyordu. Bu deneyimden sonra bugün hala, o günümü hatırlamadan kaybolmuş bir kişi hakkında bir öykü okuduğum ya da dinlediğim olmamıştır.
Kayboldu ve bulundu ! Bu iki kelime yüreğe bir hançer gibi saplanır. Biri şiddetli acı, umutsuzluk ve korkuyla, diğeri ise sevinç ve esenlikle !
Bizim olayımızda öykü mutlu sonla bitmişti. Kaybolan oğul bulunmuştu. Peki ya sizin öykünüz ? Sizin yüreğinizin ve ruhunuzun durumu nedir ? Bugün kendinizi hangi sınıfta buluyorsunuz ?
KAYIP mısınız ? Kendinizi yabancılaşmış, terk edilmiş, hüsrana uğramış, huzursuz ve yalnız mı hissediyorsunuz ? İçinizde bir boşluk mu var ? Yaşamınızı anlamsız bir biçimdemi sürdürüyorsunuz ? Tanrı’yla ilişkiniz koptu mu?
BULUNDUNUZ mu ? Derin ve sonsuz bir esenlik, rahatlık, amaç, güven ve sevinç hissediyor musunuz ? Yaratıcımız olan Tanrı’yla, yani göksel Babamız’la yaşayan bir ilişkiniz olduğuna emin misiniz ? ( Dr. Michael YOUSSEF )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
1. Nisan 2008: 16:20 #28480AnonimPasifHerkes bu iki siniftan birine aittir. Ruhsal durumunuzda ya da Tanrı’yla olan ilişkinizde ” azıcık kaybolmuş ” ya da ” azıcık bulunmuş ” diye bir şey yoktur. Ruhsal olarak hepimiz ya ” kaybolmuş ” ya da ” bulunmuşuz”dur.
İsa’nın döneminde olduğu gibi, günümüzde de çok fazla insan ” kayıp ” sınıfına dahildir. Tanrı’nın bakış açısıyla aslında onlar kayıp değillerdir. Tanrı’nın yaptığımız herşeyden haberi vardır. Kaybolmak; Tanrı’dan ayrılmak, doğru yoldan sapmak, O’nun varlığının farkında olmadan ve O’nunla ilişkiyi kabul etmeden yaşamak demektir.
Bugün dünyamızda birçok insan yalnızca kendi işleriyle ilgileniyor ve de çok meşguller ! Bu kişiler ben-merkezli bir hayatın içinde Tanrı’dan uzaklaşmışlardır. Bu kişiler, ancak Tanrı’yla doğru ilişki içindeyken yaşanılabilecek anlam yüklü yaşamı yitirmiş durumdadırlar. Ayrıca masumiyetlerini de yitirmişlerdir. Ataları Adem ve Havva’dan miras aldıkları isyankar bir yaşamı bağışlanmamış bir şekilde sürdürürler.
Sonuç olarak, kendilerine açıklayamadıkları varoluşlarının arka sokaklarında suçluluk, şaşkınlık, boşluk ve acı içinde yürürler. Bununla birlikte ayrılışı ve yalnız olmaktan gelen derin korkunun boşluğunu da hissetmişlerdir. Kayıplar ! Göksel Babalarıyla aralarındaki özel ilişkide yabancılaştılar.
İsa ruhsal açıdan kaybolmuş insanları Tanrı’ya geri getirmek için gönderildi.O, aramızda yaşadığı günlerde kaybolmuş olanlara, merhamet , bağışlama ve sevgiyle ulaştığı için kendi doğrularından dolayı dindar insanlar tarafından sık sık eleştirildi. Eleştiri ve toplumsal çekinmeye rağmen kaybolmuş olanlar O’na geldi, çünkü içlerinde biri tarafından bulunma arzusu vardı.İsa sadece onları karşılamak için hazır beklemedi, aynı zamanda etkin bir şekilde onları aradı da.
İncil’in özellikle de Luka 15. bölümde, İsa’nın kayıp ve bulunmasıyla ilgili anlattığı üç tane benzetmeye rastlarız. Bu benzetmelerde İsa, bir kişinin kaybolmuş durumdan, bulunulmuşa doğru ilerlemesini içeren temel ilkeleri verir. Bu ilkeler İsa’nın döneminde olduğu gibi, bugün de geçerliliklerini korumaktadırlar. ( Hep Düşlediğiniz sevinç )
Rabbin sevgisi ve ışığında olunuz.
5. Nisan 2008: 19:43 #28668AnonimPasifİsa, Luka 15. bölümde yüz koyunundan bir tanesini kaybetmiş olan bir çobandan söz eder. ” Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi ? ” ( Luka 15:4 ). Çoban kayıp koyununu bulduğunda, büyük sevinç duyar.
İsa’nın on gümüş parasından birini kaybeden bir kadın hakkında anlattığı benzetme de şöyledir. Kadın evi süpürür ve parayı bulana dek her tarafı dikkatle arar. Parayı bulduğunda ise büyük bir sevinç duyar.
İsa bu benzetmeyi de aynı şekilde sonuçlandırmıştır: ” Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde Tanrı’nın melekleri de tövbe eden bir tek günahkar için sevinç duyacaklar.” ( Luka 15:10 ).
Tanrı ‘nın istediği sizin bulunmanızdır. O bazı koyunlarını bulup da diğerlerini kaybetmek ya da kaybettiği paraları bulup da diğerlerini bir kenara koymak istemez. O hiç kimsenin kaybolmasını istemez. Tan rı’nın isteği sizinle ilişki içinde olmaktır. O sizi sınırsız ve koşulsuz bir sevgiyle sever ve O’na dönerek size sunduğu bağışlanma armağınına kavuşmanızı yürekten arzular. ( Dr. Michael YOUSSEF )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
9. Nisan 2008: 21:12 #28691AnonimPasif” Tanrı’yla ilişkim yok. O’na gereksinim de duymuyorum, kaybolmuş da değilim. ” diyebilirsiniz.
Ama Tanrı’nın sözü tersini söyler. Peygamber Yeşaya’nın sözlerine kulak verelim :” Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de Rab hepimizin cezasını ona yükledi. ” ( Yeşaya 53:6 ). Elçi Yuhanna da bu konuyu şu şekilde dile getirir : ” Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz. ” ( 1. Yu. 1:8 )
Tanrı’nın gerçeği budur: Eğer yüzünü O’na dönmüyor, O’nun sevgisini, bağışlamasını ve merhametini almıyorsan, Tanrı’dan uzaklaşıyorsun demektir. O zaman, kendi burnunun dikine giden, çalılığa takılmış ya da derin bir yarıkta yardımsız kalmış veya yırtıcı hayvanlar tarafından kolayca avlanacak konumda bulunan bir koyundan hiç farkın yok demektir.
Eğer çobanın sözünü dinlemiyor ve O’na seni yeşil çayırlara ve sulak yerlere götürebileceği derecede yakın durmuyorsan ya da çobanın seni koruyp yol göstereceğine ve seni adınla çağıracağına güvenmiyorsan, kendi başına buyruk bir koyundan farkın olmayacaktır. Böyle davranmaya devam edersen, kendi yolunu izleyen, kendi kararlarını uygulayan, kendisini çobandan uzakta bulana kadar kendi kimliğini sürdüren ve sonra kaybolduğu için boşu boşuna şaşıran ve umutsuzluğa kapılan biri olacaksın.
Eğer Tanrı’yla yakın bir ilişkin yoksa kaybolmuşsun demektir. Kaybolduğunu kabul etmelisiniz.
Ama iyi bir haberim var. İyi Çoban , Rabbimiz İsa Mesih seni arıyor.
Seni etkin biçimde arıyor.
Seni canlı biçimde arıyor.
Seni kişisel olarak arıyor.
Seni kararlı bir biçimde arıyor.Gerçek soru, rab’bin sizi bulmak isteyip istemediği değil, sizin kaybolmuş olduğunuzu itiraf etmeye ve bulunmaya istekli olup olmadığınızdır.
Bir karar vermelisiniz. İyi Çoban sizi iyileştirip yenileyecektir; hazırladığı ağıla sizi geri taşımasına bugün izin verebilirsiniz. Ya da O’ndan kaçmaya, kendi amaçlarınızı izlemeye ve kendi kaderinizin efendisi olmaya devam edebilirsiniz. O’nun sizi arayışı, sizinle iyi bir ilişki kurmayı arzulaması nedeniyle devam edegelecektir. ( Dr. Michael YOUSSEF )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
14. Nisan 2008: 22:42 #28733AnonimPasifİlk kilise dönemindeki yazarlardan biri İsa hakkında şu sözleri söylemiştir: ” İyi Çobanımız kayıp koyunun ardından gitti. Yaşamı boyunca da ardından gitmeye devam etti. Çarmıhta canını verirken onu omuzlarına koydu. Dirildiğinde taşıdı ve göğe yükselirken de sevinçle eve getirdi.”
Kendi kendinize şöyle diyebilirsiniz: “İçinde bulunduğum durumu ve ne gibi kötülükler yaptığımı bilmiyorsun. “
Hiç sorun değil ! Kaybolmuş koyunların kendilerini yıpratıp tartaklamak gibi eğilimleri vardır. Bu olay, koyun patikayı terk ettiğinde başlar. Böğürtlen ya da yaban gülü çalılıklarına ya da sarp kayalıklı kovuklara düştüğünde çamurlu ve kanlı bir şekilde son bulur. İyi Çoban yine de onları sever.
İyi Çoban, günahlı geçmişinizin, sorunlarınızın, bedensel ve duygusal hasarlarınızın ve maddi ihtiyaçlarınızın bütün yükünü taşıyacak kadar güçlüdür.
O, sizin suçunuzun, utancınızın ve başarılıksızlıklarınızın yüklerini taşıyacak kadar güçlüdür.
O, sizi zorluklardan kurtararak güvenli bir yere taşıyacak kadar güçlüdür.
İyi Çoban sizi tuzağa düştüğünüz kötülüğün dikenli çalılıklarından çekip çıkarabilir.
O, sizi düştüğünüz herhangi bir umutsuzluk veya sıkıntı çukurundan da kurtarabilir.
Sizi sinsice yakalayan yırtıcı hayvanın her türlü kötülüğünden korur.
” Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız iblis, kükreyen aslan gibi yutacak birini arayarak dolaşıyor. ” ( 1. Pe. 5:8 )
Konu kurtuluşunuza geldiğinde, iyi çoban bu konudaa harikadır.
O’nun iyileştiremiyeceği bedensel, duygusal ya da ruhsal hiçbir acı yoktur. O’nun sizin geçmişinizde düzeltemeyeceği, onaramayacağı, değiştiremiyeceği ya da pekiştiremeyeceği hiçbir alan yoktur.
Kaybolmuş koyunun kendisi için yapamayacağını, İsa yalnızca yapmakla kalmaz, bunun için ayrıca büyük bir istek de duyar. ( ” Hep Düşlediğiniz Sevinç ” )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
20. Nisan 2008: 16:40 #28811AnonimPasifTanrı Bize Sunduklarını Sadece Kabul etmemizi İstiyor
hamdolsunTanrı hem sizinle ilişki kurmak ister, hem de özgürlüklerimizi kısıtlamaz. Zorla sizin üzerinizde bir yetki kurmayı asla denemez. Rabbimiz siz istekli olmadığınız sürece , sizi kendi yolunda zorla yürütmez ya da sizi zorla taşımaya kalkmaz.
Tanrı’nın bize sunduklarını kabul etmeliyiz.
Kazanmak ve kabul etmek arasında büyük bir fark vardır. Günümüzde bir çok insan, Tanrı’nın bağışlamasını ve merhametini kazanmamız gerektiğini düşünüyor. Kutsal Kitap ise bu konuda şunu diyor: ” İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. ” ( Ef. 2:8 ). Tanrı’nın bağışlamasını kazanmak için yapabileceğiniz bir şey yoktur. Arınmak ya da yeterince iyi olmak için yapacaklarınız hiçbir işe yaramaz.
Bu, kaybolmuş koyuna, çoban kendini kurtarmaya gelmeden kendisini temizlemesini, iyileştirmesini, dar ve derin kovuktan ya da çalılıktan kendisini kurtarmasını söylemek gibidir. Başka bir örnek verirsek bu ; kayıp paradan, parlamasını ya da görünebileceği bir yere yuvarlanarak bulmamızı kolaylaştırmasını istemeye benzer. Bizi arayan, bizi kaldırmaya ve taşımaya istekli olan Tanrı’dır. Merhamet ve bağışlanma, O’nun bize karşılıksız olarak sunduğu bir armağandır. Armağanın karşılığında bir ücret ödenmez. ( M. Y. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
24. Nisan 2008: 12:55 #27963AnonimPasifPeki o zaman sizin rolünüz nedir ?
Sizin rolünüz, Tanrı’nın sunduklarını kabul etmek, size verilen armağanı almaktır.
Sizden kabul etmeniz istenen şey nedir ?
Özellikle Tanrı’nın sizi sevdiği gerçeğini kabul etmelisiniz. İsa’nın, Luka bölümünde anlattığı üç benzetmeyi hatırlıyalım. Bu benzetmelerden, savurgan oğulla ilgili olana sık sık başvururuz. Bu benzetmenin verdiği mesaj, babanın harika sevgisidir.
Kutsal Kitap’taki her konu temel bir gerçekle başlar ve sona erer: Tanrı yarattıklarını sever, hem sizi hem de beni ! Herhangi bir sorunumuz olduğunda ya da bir şeylere ihtiyaç duyduğumuz da Kutsal Kitap’a başvururuz. Kutsal Kitap bu konuda ne diyor ? Ne tür bereket ve çözümler bulabilirim ? Bereket, sağlayış, koruma, çözüm ve yanıtlar Tanrı’nın bize olan ilgisiyle başlar. Bu koşulsuz, büyük ve asla sona ermeyen sevgiye dayalı bir ilgidir.
Yuhanna bölümünde,” Tanrı dünyayı o kadar sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun ” diye yazılıdır ( Yu. 3:16 ) { Dr. M. Y. }
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.isamesihyasiyor
3. Mayıs 2008: 9:14 #28908AnonimPasifKaybolan oğul benzetmesindeki babanın karakterine bakalım.
* Baba, isyankar oğluna ne istediyse verdi. Bütün miras, babanın ölümünden sonra zaten onun olacaktı.
* Baba, oğlunun evden ayrılmasına izin verdi. Ne kendisi onu takip etti, ne de onu izlemeleri için uşaklarını görevlendirdi.
* Babası sürekli oğlunun dönüşünü bekliyordu. Oğlunun gelişini mesafenin uzaklığına rağmen görmüştü.
* Oğluna karşı duyduğu şefkat nedeniyle ona doğru koşmuştu Ortadoğu’da yaşayan olgun bir adam için koşmak uygun görülmeyen bir davranıştı. Ama oğluna kavuştuğu için bu gibi şeylere aldırış etmiyordu. Babanın oğluna koşması, bu toplum tarafından kabullenilebilecek bir davranış değildi. Halk tarafından kabul gören doğru tutum, isyankar oğlun öncelikle zaman içinde pişmanlığını göstermesi, sonra da saygılı davranışlar sergilemesiydi. Baba ancak bu şekilde oğluna kapıyı açabilirdi. Ama İsa’nın anlattığı benzetmede, babası oğluna koşarak oğlunun eve dönüşünde yaşaması gereken utancı örtmüştü.
* Babası oğlunun boynuna sarıldı ve onu defalarca öptü. Oğlunu sevgi ve istekle kabul etti. Çarmıhta kolları iki yana açık olarak duran İsa da bizi istekle ve sevecen kollarla beklemektedir. O’nun sevgisi her zaman bize erişir.
Tanrı bize duyduğu sonsuz sevgiyle bizi günahın pençesinden kurtarmak için Oğlu’nu kusursuz bir kurban olarak gönderdi. Mesih günahlarımıza karşılık öldü. Bu yüzden günahlarımızın cezasını çekmeyeceğiz. Kutsal Ruh içimizde yaşar. Bu yüzden günahın köleliğinden özgür olmalıyız. ( M. Y. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.amin
8. Mayıs 2008: 17:14 #28976AnonimPasif:papatya: İkinci olarak , Tanrı sizi bağışlamayı ve Kendi çocuğu olmanızı ister. Bu gerçeği kabul etmelisiniz.
Kaybolan oğul benzetmesinde , sevgi dolu baba pişman olan oğluna, oğulluğa kabul edilişin işareti olan üç şey verdi.
* ” En iyi kaftan ” Bu kaftan babasına aitti. Oğlunun bir rütbeyle yanında oturmasına izin verdi.
* ” Yüzük ” Bu yüzük oğlunun aile işlerini yönetmesine izin verdiğini gösteren bir işaretti. Bu, oğul için özellikle aile servetini azaltmasına rağmen kendisine verilen olağanüstü bir armağandır.
* ” Çarık ” Çarıklar, babanın oğlun kendisine gelmesi ve huzurunda bulunması konusunda ona tam bir özgürlük verdiğinin işaretidir. O dönemde kölelerin çarık giymesine izin verilmezdi.Bir zamanlar kayıp olan oğula ne eşsiz ne eksiksiz bir yenilenme bahşedilmiştir. Oğul bu ayrıcalıklardan herhangi birini kazanmış mıydı ? Hayır ! Onlar seven bir baba tarafından verilen karşılıksız ve cömert armağanlardı. Rab’bin bağışlamasını aldığımızda, O, bütün bunları Kendisine ait oğullar olarak değer ve yetkiyle dolup yenilenmemiz için verir.
* Rab bize , geçmiş günah ve utançlarımızı örten kendi doğruluk kaftanını verir.
* Rab her türlü kötülüğe karşı kendi ismini kullanmamız için bize yetki verir.
* Rab bize esenlik Müjde’sini yayma hazırlığını giymiş olarak yerimizde durmamız için ( Efe. 6:15 ) çarıklar verir.Rab bize öyle çok değer verdi ki, öz Oğlu’nu
esirgemeyip hepimiz için ölüme teslim etti. Öyle ki, O’nun konutunda sonsuza dek yaşayabilelim ! Bize öyle çok değer verdi ki, Kutsal Ruh’u içimizde yaşaması için gönderdi. Bize öyle çok değer verdi ki, O’nun yüceliği uğruna kullanabilmemiz için kendi kimliğini, karakterini ve gücünü bizlere sundu. ( “Hep Düşlediğiniz Sevinç ” )Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.isamesihyasiyor
12. Mayıs 2008: 23:51 #29022AnonimPasif:papatya: Üçüncü olarak, Rab senin varlığından hoşnut olur ve başkalarının da senin varlığından hoşnut olmasını ister. Bu gerçeği de kabul etmelisiniz. Baba oğlunu sadece kendisiyle kişisel bir ilişki için değil, daha büyük topluluklar için de yeniler. Onun için büyük şölen düzenler. Bunu hem oğlunun eve dönüşünü kutlamak, hem de yenilenmenin ve kabullenmenin açık bir göstergesi olarak yapar. Onun gelişini kutlamak için besili bir danayı keser. Kasabadakilere , ” Bu benim oğlum. Kabul edildiğim gibi ben de onu bütünüyle kabul ediyorum. Sevincime katılın ! ” der. Büyük oğluna ise şunları söyler: “… sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu ! ” ( Luka 15:32 ).
İşte babanın gösterdiği SEVGİ, verdiği DEĞER, sergilediği İSTEK ! Bütün bunlar, Tanrı’nın Sözü’ndeki gerçeği yansıtır. Tanrı geçmiş günahlarımızı bağışlamayı ve Kendisiyle bir ilişki kurarak yenilenmemizi ister. Tanrı’nın sunduğu bağışlamayı bugün kabul edecek misin ?
Belki de, ” O’nun sunduğu bağışlamayı nasıl kabul edebilirim ? ” diye sorabiliriz.
Kutsal Kitap bunu çok açık ve basit bir biçimde dile getiriyor: ” Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” ( 1. Yu. 1:9 ).
” Tanrı’nın sevgisine ve bağışlamasına ulaşmak gerçekten bu kadar basit mi ? ” diye sorabiliriz.
Evet ! Tanrı sadece günahlarımızı itiraf etmemizi ve İsa’ya iman edip O’nun aracılığıyla sağlanan kurtuluşa kavuşmamızı istiyor. İman etmek ve almak ! Tanrı’nın ” bulunmamız ” ve O’nunla doğru bir ilişki kurmamız için istediği tek şey budur. ( M. Y. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
25. Mayıs 2008: 18:51 #29230AnonimPasifTanrı Sadece kendisine İstekle Teslim Ettiklerimizi Yenileyecektir
İsa’yı kurtarıcımız olarak kabul edip O’na Rab olarak itaat etmeye başladığımızda ve Tanrı’nın bağışlamasına olumlu karşılık verdiğinizde tamamen yenilenirsiniz. Kaldıracak engeller, başaracak ve yapılması gereken işler listesi yok demektir. Rab, ettiğimiz itirafları kabul eder ve sonra da sizi ” bulunmuşlar ” sınıfına aktarır.
Ruhsal açıdan kaybolmuş olanlar, Tanrı’yla kurdukları yeni ilişkiye eski yaşantılarındaki valizleriyle gelenlerdir. Bu valizler alışkanlıklar, davranışlar ve bakış açılarıyla doludur. Bir saniye için, uzun bir süre bir ormanda kalmış bir kşiyi ya da haftalar, aylar ve yıllar önceki bir harekat sırasında kaybolan bir askeri hayal edin. Bir kişi bulunursa tam bulunur. Azicik ya da kısmen bulunmuş diye bir şey söz konusu değildir.
Bir kişinin bir banyo, yeni giyseler ya da sıcak bir yemeğe ihtiyacı olabilir. Bu kişi için gücünü ve sağlığını yeniden kazanmak zaman alabilir. Tekrar kaybolma korkusunun hafızasından silinmesi ya da acaba ne gibi bir tehlike geliyor diye sürekli arkaya bakmayı bırakması zaman alabilir. Kendisini tekrar evinde hissedene kadar haftalar, hatta aylar geçmesi gerekebilir. Bu kişi bulunmuştur, ama hayatını tekrar keşfetmesi ve sahip çıkması gerekebilir.
Tanrı’dan ayrı düştüğünüz zaman içinde neler kaybettiniz ? Evinizde, aile yaşamınızda ya da diğer insanlarla aranızdaki ilişkilerde neler kaybettiniz ? ( M. Y. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.rabbe hamdolsun
6. Haziran 2008: 0:52 #29054AnonimPasifTanrı seni iyileştirmek ve yenilemek istiyor. Ama bunu senin işbirliğin olmadan yapmayacaktır. İsa, Bartimay adlı kör bir dilenciyle karşılaştığında” Senin için ne yapmamı istiyorsun ? ” diye sormuştu ( Markos 10:51 ). Aslında İsa, Bartimay’ın kör ve dilenci olduğunu görebiliyordu. Ama yine de ona bu soruyu sormuştu. Bartimay’ın ihtiyaçlarıyla yüz yüze gelmesini ve Tanrı’dan gerçekte ne istediğini söylemesini istiyordu. Rab sık sık aynı şeyi bize de sorar. ” Senin için ne yapmamı istiyorsun ? “
Bu soruyu alelacele yanıtlamayın. Yüreğinize bakın ve bugün gerçekten Tanrı’dan ne istediğinizi iyi düşünün.
Öncelikle kendinize şunu sorun: ” Kaybettiğim şey nedir ? Tanrı’nın ben de onarmasını istediğim nedir ? ” Luka 15:8-10’daki kadın, gümüş parasını kaybetmişti. Tanrı mucizevi bir şekilde ya da ansızın paranın yerini ona göstermedi. Tanrı bu kadına bir mum yakıp evi süpürdükten sonra parayı bulması için izin verdi. Kadın da kaybettiği parayı gayretle aradı. İsa açıkca şöyle diyor: ” Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. ” ( Matta 7:7 ). { M. Y. }
Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.hisusa
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.