Gagauzlar ´Hristiyan Türkler

  • Bu konu 3 izleyen ve 3 yanıt içeriyor.
4 yazı görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25186
    Armagan
    Anahtar yönetici
    Gagauzlar:Gök Oğuz’dan Hristiyan Türkler

    [IMG]http://farm3.static.flickr.com/2223/2492704835_ce0d122eda.jpg?v=0[/IMG]Karadeniz’in kuzeyine yüzyıllar önce göç eden, Oğuz boyundan gelen soydaşlarımız Gagauz (Gök Oğuz) Türkleri, bugün Türklüğü hiçbir yerde görülmeyen bir bağlılıkla yaşamaya çalışıyorlar. Yoğun çabalarıyla, güçlüklere ve baskılara rağmen kurdukları özerk yönetimle Moldova’da kendi bayrakları altında yaşamak için çabalıyorlar. Ata yurtlarından ayrılmak, Slav etkisi altına girmek ve çok defa çeşitli baskılarla oyunlara maruz kalmak, onların öz değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalmalarını sağlamış. Böylece, diğer Oğuz boylulardan ayrılalı yüzlerce yıl geçmesine rağmen, hâlâ Oğuz Ata’nın boyuna layık olabilmek için, çevredeki çaşıtların (1) inadına Türk bilincini yaşıyor, yaşatıyorlar.
    Bütün Oğuzların atası olarak kabul edilen Oğuz Kağan‘ın adından hareketle, “GökOğuz” adından türeyerek oluştuğu düşünülen “Gagauz” adının kökeni hakkında farklı düşünceler de vardır. Yapılan araştırmalar, Gagauz Türkleri’nin Peçeneklerle çok yakın ilgisi olduğunu ortaya koymaktadır. Yaklaşık 11. yüzyılda Tuna’yı geçerek Balkanlar’a doğru göç eden Gagauzlar, daha sonra Ortodoks Hristiyan olmuşlar, bir dönem Osmanlı hâkimiyetinde kaldıktan sonra 18 – 19. yüzyılda yaygınlaşan bağımsızlık hareketlerinden etkilenerek yeniden Tuna’ya doğru göç etmişlerdir. Sovyetler Birliği Gagauzların yerleşmesi için Tuna Nehri’nin çevresinde bir yer ayırmıştır. O dönemden beri bugün Komrat diye adlandırılan topraklarda yaşayan Gagauzlar, şu anda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kurulan Moldova Cumhuriyeti’ne bağlı “özerk” bir devlet olarak varlığını sürdürüyor. Bir “halk ayaklanması” biçiminde özerlik hakkını elde eden Gagauzlar‘ın kendi bayrakları, ulusal marşları, sınırlı yetkiler çerçevesinde yasama – yürütme – yargı erklerinin toplandığı bir meclisleri (2) ve milletvekilleri bulunuyor. Her ne kadar Moldova Anayasası’nda belirlenen sınırlılıkları aşamasa da bu özerk devlet, kendi içinde düzeni sağlayabilecek güce sahip.

    Bugün yaklaşık olarak 250.000 Gagauz Türkü‘nün yaşadığı söyleniyor. Bu nüfusun hepsi Gagauzya’da yaşamıyor. Başta Moldova ve Ukrayna olmak üzere Rusya, Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye’de de Gagauzların yaşadığı biliniyor. Gagauzya (Gagavuzya) adı verilen özerk devletin yüzölçümü 1,832 km2 civarında. Yüzölçümü bakımından pek büyük değil ve topraklar da pek verimli değil. Halkın gelir düzeyi orta seviyede. Moldova Lirası (ML) geçerli para birimi olarak kullanılıyor. Kurak iklim ve verimsiz topraklar nedeniyle tarım pek yapılamıyor; fakat hayvancılık ve şarap üreticiliği ekonomide önemli yer tutuyor. Gagauzya’da yaşayan Türkler, milliyetlerine çok bağlı insanlar ve çoğu Türkiye Türkleri’ni oldukça seviyor.
    Gagauzlar‘ın en dikkat çekici özellikleri, kuşkusuz Hristiyan olmalarıdır. Bugün dünyadaki bütün Türkler’in büyük kısmı Müslümandır. Gagauzlar ise, Altay, Tuva, Çuvaş, Yakut… Türkleri gibi Müslüman değillerdir. Bu konu, geçmişten beri çok tartışılmıştır. Günümüzde sığ düşünceli bazı kimseler, “Müslüman olmayan, Türk olamaz.” gibi söylemlerde bulunmuşlardır. Bu uydurma sözlere inanmak, gözümüzü dünyaya kapatmak demektir. Türkçülerle Türkİslam sentezcileri arasında tartışmalara neden olan Gagauzlar, ne yazık ki bu tartışmaların gölgesinde kalacak kadar ilgisiz bırakılmıştır. Hatta hep “Müslüman bir ülke ile Gagauzlar savaşsalar, hangisine yardıma gidersiniz?” diye bir soru sorulur. Bu soru, Türklüğü ve Türkçülüğü yaralamaktan başka amaç taşımayan, özünde “Türkçülükten” çok “ümmetçiliği” benimseyen kişilerce ortaya atılmış düşüncelerdir. Böyle bir durumda, gerçek bir Türkçünün kuşkusuz “Gagauzlardan” yana olması gerekir. İşte bu tartışmalar nedeniyle dinleri yüzünden eleştirilen Gagauzlar, gereksiz ve anlamsız saplantılar dolayısıyla ilgisiz bırakılmışlardır.
    Gagauzlar, Ortodoks Hrisiyanlığını benimsemiş bir Türk topluluğudur. Balkanlar’a Karadeniz’in kuzeyinden göç etmeleri ve göç yolları üzerinde Müslüman toplumlarla karşılaşmamaları nedeniyle gittikleri yerde yaşayan Slavların dininden etkilenmiş ve Hristiyan olmuşlardır. Hristiyanlıkları oldukça eski tarihe dayanmaktadır. Benimsedikleri din, normal Ortodoks Hristiyanlığından oldukça farklıdır. Hristiyanlığa ters düşecek inanışları da bulunmaktadır. Çünkü Gagauzlar, eski Türk inancı olan “Gök Tanrı Dini(Şamanizm) ile Hristiyanlığı birleştirip, özgün bir inanç yapısı oluşturmuşlardır. Örnek vermek gerekirse, Hristiyanlıktakurban” kesme ibadeti yoktur. Hatta bu pek uygun görülmez; fakat Gagauzlar eski Türk inancında “Iduk” (kutsal) kabul edilen Tanrı için her yıl kurban keserler. Bunun yanında Şamanizm‘deki doğaya verilen değer, Gagauzlar‘da da devam etmektedir. Gagauzlar, din konusunda tıpkı soylarına düşkün oldukları gibi bağlılık gösterirler. Kendilerine özgü inanç yapılarını, her zaman savunurlar. Çoğu zaman klasik Ortodoks öğretilerine ters düşebilecek inanışları benimserler; fakat bunu hiçbir zaman yanlış görmezler. Onlar için “aforoz” edilmek hiçbir şey ifade etmez. Yani, aslında Ortodoks olmalarına rağmen, eski dinlerine ait inançlarını da terk etmemeleriyle yeni bir yapı oluşturmuş, bu yapıya da sıkı sıkıya bağlı kalarak kendilerine doğru gelen bir inanışa sahip olmuşlardır. Bu inanışlar, kuşkusuz kişileri veya toplumları ilgilendiren konuları içerir. Bunun için Gagauzları sadece Hristiyan oldukları için eleştirmek çok bağnazca bir düşüncedir. Bugün bütün Azerbaycan Türkleri Hristiyan olsa, onların yine özleri Türk‘tür. Onları sırf Hristiyan oldular diye silip atmak, Türklük bilincini hakkıyla benimsememiş olmaya işarettir.
    [IMG]http://farm4.static.flickr.com/3286/2492601623_a45241f746.jpg?v=0[/IMG]Gagauzça diye adlandırılan Gagauz Dili, Türkiye Türkçesine en yakın dillerden biridir. Türkiye Türkçesini bilen birisi, bir Gagauz Türk‘ü ile çok rahat anlaşabilir. Çünkü sözcüklerin çoğu ortaktır ve sesletimler Türkiye Türkçesine çok yakındır. Türkiye Türkleri’nin İslam’ı benimsemesiyle birlikte ArapçaFarsçadan sözcüklerin dilimize girmesi nedeniyle, bizim dilimizde Gagauz Türkçesinden daha çok ArapçaFarsça etkisi görülmektedir. Bizde yabancı kökenli olan birçok sözcük, Gagauzçada Öz Türkçe kökenlidir. Örneğin dilimize Arapçadan geçen “meclis” sözcüğü için Gagauzlartopluş” sözcüğünü kullanırlar. Buradan da anlaşılacağı üzere, Gagauz Dili, hafif bir Slav etkisi göz önüne alınmazsa eski Türkçeye daha yakındır, yani daha az bozulmuştur. Bugün Gagauzya’da üç tane resmi dil vardır. Bunlardan birincisi, Gagauzlar‘ın öz dili olan Gagauzça, diğer ikisi ise Moldovca (Romence) ve Rusçadır. Fakat Gagauzlar öz dillerine çok önem verirler ve çocuklarına en başta kutlu Türkçelerini öğretirler. Hatta çocuklarına “Ey, sen nesoy Gagauzsun, açan bilmersin bizimce lafetmee?” diye sorarak, onları öz dillerine bağlı kılmaya çalışmışlardır. Gagauzlar, Türkçü düşünür Necip Hablemitoğlu’nun da desteği ile 1993 yılında, o yıla kadar kullandıkları “Kiril alfabesini” değiştirip, “Latin alfabesini” kabul ederler. Onların dillerinde Slav – Latin kökenli yabancılaşmaların meydana gelmemesinin önemli bir nedeni ise, ünlü Gagauz Profesörü Ay Baba Mihail Çakır’ın İncil’i Türkçeye çevirmesi ve böylece tapınma (ibadet) dilinin Türkçe yapılmasıdır. Gagauz Türklerinin adları, genellikle dini adlar olduğu için Türkçe değildir. (Mariya, Dimitri, İvan, Saveliy…) Fakat soyadlarının neredeyse hepsi Öz Türkçe kökenlidir. (Sarı, Kuru, Demirci, Kazancı, Taşoğlu…) Ayrıca yer adları da hep Türkçe kökenlidir.
    [IMG]http://farm4.static.flickr.com/3292/2492532311_339dace1be.jpg?[/IMG]Gagauzya’da oldukça zengin bir kültür bulunmaktadır. Oradaki yaşam, ne tamamen Türk yaşantısına benzer ne de Hristiyan yaşantısına… Değerlerine sımsıkı bağlı olan Gök Oğuzlar, farklı ve özgün bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. Gagauzlar, doğumdan sonra bebekleri vaftiz edilmeleri için kiliseye götürüyorlarmış. Rahip, çocuğu üç kere okunmuş suya batırıp çıkardıktan sonra dualar okur ve çocuk kilisenin içerisinde dolaştırırmış. Birkaç işlemden sonra bebek annesine teslim edildiğinde ise vaftiz sona erermiş. Ölümde de farklı uygulamalar var. Ölü, üç gün evden çıkartılmaz, bir bakıma sevdikleriyle görüşmesi için ona fırsat tanınırmış. Üç gün boyunca sevdikleriyle vedalaştıktan sonra, gelinlik eşyalarıyla (yorgan, döşek…) birlikte bahçeye çıkartılır, orada Şamanlık özelliği taşıyan bir iki tören yapılırmış. Daha sonra varsa o evin hayvanlarından kesilir, ekmekler ve tatlılar gelenlere ikram edilirmiş. Sonrasında ise cenazede bulunanlar ağır ağır mezarlığa gider, ölüyü toprağa verirlermiş. Bu dini geleneklerin dışında, Türk kimlikleriyle ilgili de çok önemli uygulamaları var. Bildiğimiz gibi “kurt“, Türklerin en eski sembolüdür ve Türkler, kurda çok önem vermişlerdir. Gagauzlar da kurtlara çok değer vermişler, onu bayraklarına taşımışlar ve onun adına “bayramlar” yapmışlardır. Kurda “canavar(3) diyen Gagauzlar, her yıl 10 – 17 Aralık tarihleri arasında “Canavar Yortusu(Kurt Bayramı) düzenleyip, kutlama yaparlar. Bu bayramlarda otağlar kurup ata biner, kımızlar içip Türklüklerini yaşatmaya çalışırlar. Gagauz erkeklerinin içinde, Oğuz Ata gibi Türk’e özgü bir tarzla bıyık bırakanlar da çoktur.
    Gagauzlar, şaraba çok önem verirler. Çünkü gelirlerinin yarısından fazlası şaraptan elde ederler. Ülkenin topraklarının pek verimli olmaması ve yağış miktarlarının azlığı nedeniyle kurak iklimin görülmesi dolayısıyla, tarım bu bölgede pek gelişememiştir. Toprağı el emeği, göz nuru olarak işlemek isteyen Gök Oğuzlar, belli bölgelerde toprağı canlandırmış ve sulama sorunlarına rağmen özellikle “bağcılığı” geliştirmişlerdir. Çok kaliteli üzümler yetiştiren Gagauzlarda, hemen hemen her evde bu üzümlerden şarap yapılıyormuş. Her evin bodrum katında bir bölüm varmış ve burada şaraplar yapılıp mayalanmaya bırakılırmış. Konuklara şarap ikram edilmeden bırakılmazmış. Zaten ürettikleri şarapların çoğunu, yurt dışına çok iyi paraya satıyorlarmış. Hem böylesine güzel bir gelir kaynağı sağlayan hem de artık kültüre işleyen şaraba bu bağlamda çok önem vermişlerdir. Üzümün dışında, ayçiçeği, tütün, soya… tarımı da yapılıyormuş. Sanayi pek gelişmemiş; fakat yine de irili ufaklı 50′ye yakın farklı dallarda fabrikalar bulunmaktaymış.
    Moldova Lirası (ML)’nı kullanan Gagauzlar‘da ekonomik durum orta düzeydedir. Eğitim ise oldukça gelişmiştir. Gagauzya genelinde 45′e yakın kütüphane, ilk – orta ve lise düzeyinde eğitim veren 55 tane okul ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de katkılarıyla kurulan Komrat Üniversitesi bulunuyor. Bunların dışında TİKA’nın desteğiyle kurulan Atatürk Kültür Evi ve müzeler de varmış. Türkiye’ye çok ilgili olan ve Türkiye Türklerini çok seven Gagauzların, genellikle Komrat bölgesinde dinlenebilen Gagauz Radyosu’nda Gagauzca yayınlar yapılıyor ve yayınlardan kalan kısımlarda TRT-FM yayınları veriliyor. Ayrıca her gün, hemen hemen her eve bir gazete girer. Roman, öykü, şiir… gibi türlerde eserler de yazılıp basılmaktadır.
    Anlatılanlardan anlayacağınız üzere, Gagauzlar yüzlerce yıldır soydaşlarından ayrı yaşadıkları hâlde öz dilini kullanan, Türklüğüne bağlı ve çoğu Türkçülerden oluşan bir Türk topluluğudur. Oradaki soydaşlarımızın çoğu, daha iyi şeyler yapabilmek adına bizlerin desteğini ve ilgisini bekliyor. Ben, aynı boydan olduğumuz soydaşlarımıza yürekten sevgilerimi yolluyor ve varlığımızı birleştireceğimiz o kut’lu gün için şu benzetmeyi yapmak istiyorum: Korun (ateşin) üstü külle kaplansa da, ateş o külün dibinde yanmaya devam eder. Bir gün bir rüzgâr çıkar da o küller savrulursa dört yana, Türk’ün gücüne benzettiğim o ateş yeniden bütün dünyayı ışıtmaya / ısıtamaya başlar.
    Gagauz soydaşlarımıza ait olan “Mari Kız” türküsünü dinlemek için “buraya” dokunabilir, “buradaki” sayfa ile de kandaşlarımızla ilgili resimlere ulaşabilirsiniz.
    Tanrı, bütün soydaşlarımızı korusun!
    Yavuz Tanyeri


    1. Eski Türkçede “ajan -düşman” anlamına gelen sözcük.

    2. Gagauz’yanın başkenti olan Komrat’ta bulunan ve “Gagauz Halk Topluşu”, bugün Türkiye’deki TBMM’ye benzer amaçla kurulmuş. Elbette “özerk” bir devlet olduğu için, tam bağımsız değil ve kendi yasama – yürütme – yargı organlarını hakkıyla oluşturamıyor. Fakat var olan “Gagauz Ana Kanunu” çerçevesinde ülke içerisinde düzeni sağlamayı başarabiliyor. Sonuçta Moldova Cumhuriyeti’ne bağlı olsa da, “özerk” bir devlet için işlevini yerine getirebiliyor diyebiliriz.

    3. Eski Türkler, “kurt” için “börü / böri” derlerdi. Bu sözcük, bugün de bazı Türk Lehçelerinde yaşamaktadır. Hatta Anadolu’da bile bu sözcüğün kullanımına rastlamak mümkündür. Fakat bir dönem “börü” yerine “kurt” denmeye başlanmasının muhakkak ki mantıklı bir açıklaması vardır. Bildiğimiz üzere Türkler kurduata” olarak kabul etmiş ve ona saygı duymuşlardır. Bunun için onu ilk ve öz adı olan “börü” yerine başka bir adla adlandırmak istemişlerdir. Nasıl ki bir kişinin babasının adı “Soner” iken, kişi ona adıyla değil de saygısını göstermek amacıyla “baba” diye sesleniyorsa; Eski Türkler de “börü” yerine “kurt” diyerek saygılarını dile getirmeye çalışmışlardır. Gagauzlar ise, “kurt” demeyi de bırakıp onu Farsça kökenli “canavar” sözcüğüyle adlandırmışlardır. Bu değişikliklerin hepsinin temelinde, Türklerin kurdu ata kabul edip, ondan çekinmeleri vardır.

    |



    10 Yorum Var. Mustafa Kaya | 15 Mayıs 2008 – 08:49 | Bağlantı

    Bu değerli yazı için teşekkür ederiz. 25.gif

    A. Ercan | 15 Mayıs 2008 – 10:45 | Bağlantı

    Bütün Türkler müslüman olacak diye bir şey yoktur. Bunu düşünmek bile saçmadır. Bir insanın dini / inancı ne olursa olsun soyu değişmez. Bunun için Gagauz kardeşlerimizi sevgiyle selamlıyorum. En yakın zamanda toplaşmak dileğiyle. 5.gif

    Ahıskalı | 15 Mayıs 2008 – 10:55 | Bağlantı

    Bütün Türkler kardeştir. Gagauz Türkleri de hıristiyan olmalarına rağmen bizimle aynı kanı taşımaktadırlar.
    Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Azer bir boydur.
    Karakalpak, Kırgız, Kazak bunlar bir soydur. 5.gif
    Ne mutlu Türk olana! 5.gif

    Boz_Kurt_01 | 15 Mayıs 2008 – 11:10 | Bağlantı

    Merhabalar, konuyu gerçekten mükemmel denilebilecek bir güzellikle işlemişsiniz. Yazılarınız çok güzel. Yazılarınızla Türk’lüğe yaptığınız hizmet ise gerçekten takdir edilecek düzeyde.
    TTK.

    İlteriş Kutluk | 16 Mayıs 2008 – 00:57 | Bağlantı

    Yavuz, verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim.
    Yazında da belirttiğin gibi Gagauz Türkleri her dönemde asimile edilmeye edilmeye çalışılmış; ancak kimliklerini korumayı bilmişlerdir.Gagauzlar denende,
    başta liderleri din adamı, tarihçi ve dilci Mihail ÇAKIR olmak üzere,( Kimliklerini koruma yolunda ilk gazete girişimi ve ilk sözlük çalışması gibi çabaları ile Gagauz Türkleri tarihinde bir mihenk taşıdır ve en büyük hizmetleri vermiştir, diyebiliriz.)Dimitri KARAÇOBAN’ı, Todur ZANET’i Dionis TANASOĞLU’nu, Konstantin VASİLİOĞLU’nu, Nikolay Petroviç ARABACI’yı,
    Nikolay G. TANASOĞLU’nu, Nikolay BABAOĞLU’nu Mina KÖSE’yi, Gavril GAYDARCI’yı, Stephan KUROĞLU’nu anmadan geçemeyeceğim.
    Konuyla ilgilenenler için Gagauzlar’ın http://www.anasozu.com internet sitelerini özellikle belirtmek istiyorum.
    Selam olsun kutuplar dışında her yerde var olma mücadelesi veren Türk’e ve Türk Dünyası’na…
    Selam olsun kutuplar dışında dünyanın her yerinde bütün görkemiyle ve güzelliğiyle yaşayan ve dünya var oldukça yaşayacak olan “ağzımda anne sütüm, ses bayrağım” Türkçeme…

    E. Ali | 16 Mayıs 2008 – 01:24 | Bağlantı

    Bu konuda araştırma yapıp bir şeyler yazmayı uzun zamandır düşünüyordum. Şimdi gördüm ki sen gayet detaylı bir şekilde yazmışsın. Bir şeyler biliyordum ama yeni bilgiler de edindim.
    Yine yazına kendi fikirlerini ve başka meseleleri katmışsın. Ben de doğal olarak onların üstünde durdum.
    Yazından anladığım kadarıyla Türklüğü islamdan çok yüce “bir din gibi” gördüğün anlaşılıyor. Veya bana öyle geldi.
    Ümmetçilik meselesi:
    Nasıl ki eskiden islamın ilk yüzyıllarında islam dininin kanuni yönleri, devlet yönetim şekli vardı. şimdi ise inanç yönü devam ediyor. inanç meseleleri ise hata kanul etmez. ciddi olarak bilinçlice hareket edilmesi gerekiyor. Artık ümmetçilik de o şekilde, yani uygulamada yok ama inanç olarak önemi büyüktür.
    Ümmetçilik insanların sonradan ortaya çıkardığı bir şey değildir; islamın özünde vardır. Çok da önemlidir. İslamda din kardeşliği ana baba bir kardeşlikten bile önemlidir. Ümmetçiliğin karşıtını Türkçülük olarak göstermen ayrıca dikkatimi çekti. Bunu tehlikeli ve yanlış buluyorum. Türklük konularına düşkün gençleri, milliyetçi gençleri islam inanç esaslarından tam anlamıyla koparmayı amaçlayan bir girişimdir bence. Kasıtlı yapmamışsındır ama bu gerçeği değiştirmiyor.
    İslami meselelerde dikkatli olmak gerekir. Zaten şimdi uygulamada bir şey yok bari imanımızı kaybetmeyelim.
    Bir de bilmiyorum ama galiba senin ilginç bir yeniliğin: Milliyetçilik veya Türk milliyetçiliği yerine Türkçülük diyorsun. Bence güzel olmuş. Milliyetçiliğin çok türleri var. Fransız icadı olarak biliyoruz ama bir de Alman milliyetçiliği var. Bütün bunlardan biraz değişik, biraz fransız milliyetçiliği türünden bir de Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi var. Türkçülüğün ise Türk dilini, Türk kültürünü, Türk folklorunu tamamıyla ve derinden kapsayan özelliği olmalı. Diğerlerinden ayrı bir terim olması daha iyi.
    Gagauz-savaş sözlerini içeren saçma soru hakkında:
    Belki onlara verdiğin veya vermek istediğin cevabı Türk-İslam sentezcilerinin baskılarından kurtulmak için, onları başından savmak için sinirlilikle ve aceleyle vermiş olabilirsin. Biliyorum üniversitelileri kendi saflarına çekmek isteyen farklı farklı guruplar var. Bazen fazlaca sıkıntı verici olabiliyorlar.
    Bu saçma soru konusunda bir yazım var. Herkesin okumasını isterim:
    http://www.alivesitesi.com/tur…..rektirmez/
    (Yazımı ele alış şeklim tam olarak bu yazındaki sözlerine birebir uygun değil. Yani sana soru sorulmuş da cevap vermişsin gibi yazmak istedim. Sen değil bazı fikirler söz konusu çünkü. Ve de bu yüzden adını veya linkini yazımda belirtmedim.)
    Gagauzların kurda canavar demeleri konusu:
    Annemin babamın doğdukları köyde de kurda canavar denir. Bu köy halkının Gagavuz Türkleri ile bir ilgisi yok. Bir kısmı meşhur Malkoçoğlu hanedanından, bir kısmı Kafkas yöresi Türklerinden, bir kısmı da Azerilerden oluşan karma bir köy. Erzincanın kuzey-batısında, Sivas sınırına yakın bir yerde bulunuyor. Gagavuzların bizimkiler gibi kurda canavar demeleri ilginç. Belki eski zamanlarda Oğuz Türkleri kurda aynı zamanda canavar da diyordu. Belki de Gagavuzlar kurda canavar demeyi Osmanlılardan öğrendi. Gerçeğini bilmek isterdim.

    ayşe | 17 Mayıs 2008 – 17:16 | Bağlantı

    Bu site çok güzel ama keşke hikayeler olup da okuyabilsek.

    ayşe | 17 Mayıs 2008 – 17:18 | Bağlantı

    Bu site çok güzel, fakat keşke hikaye olsa da okuyabilsek. Böyle daha iyi olabilirdi.

    Kayra | 18 Mayıs 2008 – 17:53 | Bağlantı

    Gerçekten yararlı bir yazı olmuş. Avrupada müslüman olunduğu zaman müslüman oldu denmezmiş de Türk oldu denirmiş. Bunu çok duyuyorum. Demek ki Türklükle Müslümalık dış dünyada bir sayılır konuma gelmiş.

    NESLİHAN | 24 Mayıs 2008 – 15:00 | Bağlantı

    Bütün türkler kardeştir. İster müslüman olsun ister hristiyan olsun KARDEŞTİRLER. BUNLARA takılan insanları da kınıyorum.

    #29489
    klaus
    Anahtar yönetici

    Türkler Hristiyan Olamaz. Olanlar da kesinlikle böyle siteler sayesinde oluyordur.

    #29492
    Armagan
    Anahtar yönetici

    Ya Muhammed efendi… Yazılanları birazcık da anlamak için okuyup da yeni bir şeyler öğrensen ne güzel olacak.. Hemen o ezbere şablon lafi getiriverdin “Türkler hristiyan olamazlar” diye… Bari sen yapma..

    Üstelik benim bu koyduğum yazıyı hiç okumadan.. Ben bu yazıyı siteye 12.05te yükledim, sen 12.08de bu cevabı vermişsin. 3 dakikada bu kadar uzun bir konuyu okuyacak ve yanıt verecek anakuzusu ben tanımıyorum. Lütfen, önyargılarınızı bırakıp gelin.

    Bu kadar yazılan, çizilen söz varken acaba gerçekten türkler de tarihte ve günümüzde hristiyan olmuşlar mı diye merak edip yazılanları baştan sona tarafsızca okuyup anlamaya çalışsan ne kadar iyi olacak!

    #29491
    Anonim
    Pasif

    Sayın Evangelist, sizin güzel alıntınız için teşekkür ederim. Sayın yamuhammed konusunda ise, onun çocukluluğuna yorumlarım. O kadar çabuk yanıt olamaz. Eğer doğru ise, gereken yanıtı ben vermekten çekinmeyeceğim. Rab harici kimseden korkmuyor ve çekinmiyorum.

    Yazınızı okurken gözlerim yaşardı. Anlatımımın bu satırlar için yeterli olduğunu sanmıyorum. Benim bir tarafım Karadenizli, bir tarafım da Akdenizlidir. Hatta, gerçeğin ne olduğunu hep reddetmişlerdir.

    Neyse !… Her şey için teşekkür ederim. Rab, sizinle olsun.

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.

    Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !jesus…isamesihyasiyor

4 yazı görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.