Farklılıklara saygının şehri
- Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
19. Temmuz 2008: 13:50 #25318AnonimPasif
[EMAIL=””][/EMAIL]
Farklılıklara saygının şehri
CHP Mersin Milletvekili, avukat, Mersin Barosu eski Başkanı İsa Gök, hem Mersinli bir yörük çocuğu, hem de demiryolcu torunu. Yani insan haklarına da trene de oldukça vakıf. “Çok güzel, anlamlı bir proje yürütüyorsunuz, tebrik ederim” diyerek girdi vagondan içeri. Konuşurken çok güzel bir hikaye anlattı:
Küçükken Kur’an eğitimini tamamladıktan sonra “Şimdi de İncil’i, Tevrat’ı öğreneyim” deyip, bunu ona öğretecek doğru kişiyi aramaya çıkar. Sonunda mahallesinin bir köşesinde dişçilik yapan Ojen Amca’yı bulur. Ojen Amca, ona büyük sabırla İncil’i okutur, anlatır. Aradan yıllar geçer, 2002’de Mersin Barosu’na başkan seçilir. Etrafta kimsenin okumadığını, konuşup tartışmadığını fark edince bir konferans salonu arayışına girer. Ama ne Adliye içinde, ne yakınında konferans salonu bulabilir.
Sonra biri der ki, “Ortodoks Kilisesi’nin çok güzel bir salonu var.” Hemen kilisenin kapısını çalar, gerçekten de salon çok güzel, yapmak istediği toplantılara uygundur. Ancak, yaşlı kilise yetkilisi, toplantı salonunun dışarı verilmediğini söylemektedir. Israr eder, kabul ettiremez. Peki, sağlık olsun, diyerek ayrılacaktır ki, “Ya şurada köşede bir dişçi vardı, bana İncil okutmuştu, ikinci kattaydı, bilir misiniz?” diye sorar. Karşısındaki yaşlı şaşırır; “Çocuğum senin adın ne?” Karşısındaki Ojen Amca’dan başkası değildir. Kilisenin salonunda uzun süre toplantılarını yapar İsa Gök.
Herkes çalışıyor
Mersin işte böyle bir yer. Mezarlığında Müslümanlar’ın Hıristiyan ve Yahudilerle birlikte yattığı, cenaze namazlarının ayrı dualarla birlikte kılındığı, uluslararası Müzik Festivali’yle adını dünyaya duyuran, “farklı olanlarla bir arada yaşama” konusunda oldukça iyi deneyimleri ve gelenekleri olan bir şehir. Ancak, son yıllarda biraz bocaladı. Özellikle terör bölgelerinden kaçanların göçüyle nüfusu birdenbire dört katına çıktı, zaman zaman Türk-Kürt kamplaşmaları yaratılmaya çalışıldı, neyse ki Mersin bu politikalara fazla prim vermedi. Şimdi yavaş yavaş toparlanıyor.Hálá iki farklı Mersin var; sahilde Riviera’yı aratmayan bir Mersin ve yaşam tarzı, yukarılarda varoşlar ve ona uygun hayatlar. Ancak sahil kısmı, bir süredir varoşların hayatını iyileştirmek, kent yaşamına entegre etmek için ciddi çalışmalar yapıyor. Kimler var bu sahil kısmında? Valilikten başlayarak tüm kamu kuruluşları, belediye, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası… Herkes işin bir ucundan tutuyor.
Bu arada dünden yarım kalan kısmı aktarayım: Elbette Ani Kingunderwood’un ailesinin evi olan İçel Sanat Kulübü’ne uğradık, sonra Hüseyin Uğur’un, tren tiyatrocuları tarafından “8 yıldızlı pansiyon” olarak nitelediği Club Armada’da günlerdir yediğimiz kebapların üzerine “balıkla cila” çektik. Ertesi gün trende herkes, Hüseyin Uğur’dan efsane gibi bahsediyordu. Özellikle Ani, “Amin Maaluf okuyormuş düşünebiliyor musun, dünyanın onca yerini dolaştım, bir ticaret adamının böyle kitaplar okuduğunu hiç görmedim” diyordu.
Mersin’in aydınlığı
Evet Mersin, geçmişten gelen geleneğiyle birlikte aydın, yaşadığı topluma ilgili insanlarını da koruyor. Onlar da bizi sevgi ve bu tür şeylere açlıkla karşılayıp uğurladılar. Bu yazıyı 66 yaşındaki “Mersin Muhtarı” Lina Nasif’in hikayesiyle kapatayım. Çünkü hem trene, hem Mersin’e uyuyor: 12 yaşındayken arkadaşlarıyla trene biner İstanbul’a Saint Benoit’ya gidermiş. Yataklılarda değil koridorlarda, yerde otururlarmış. Bir gün içlerinden biri bir şiir okumuş hepsine. Biraz ilerde duran şapkalı, gözlüklü bir adam, ’Bu şairle tanışmak ister miydiniz?’ diye sormuş. Hepsi yüzüne bakmışlar, bu nasıl olacak ki, dercesine. “Merhaba, ben Attila İlhan” demiş adam.
20. Temmuz 2008: 9:55 #29794AnonimPasif_hac: Yani bence bu durum yalnız Mersin için geçerli bir durum değil. Hatay’da aynı böyle Adana’da aynı böyle . Bu güzel durum gerçekten beni sevindiriyor. Yüce Rabbimiz İsa hepimizi bereketlendirsin… Amen
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.