Evet! Kutsal Kitabın Kaynağı Tanrı’dır!
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
25. Nisan 2011: 15:33 #27348AnonimPasif
Kutsal Kitap Tanrı’nın Sözü müdür?
Bir şey kesindir. Bir kitabın Tanrı’dan geldiğini kabul etmek için onun söylediği her şey hakikat ve doğru olmalı; değindiği kavimler ve yerler gerçekten var olmuş olmalı. Bu görüşle hemfikir değil misiniz? kutsal Kitap acaba bu şartları karşılıyor mu?
Sadece şu örneği ele alalım, Kutsal Kitap, Pontuslu Pilatus’un, İsa’nın yeryüzünde yaptığı Tanrısal hizmeti sırasında Yahudiye valisi olduğunu söyler. (Luka 3:1, 2) Acaba Pilatus gerçekten yaşadı mı? Ve yaşamış ise, gerçekten Yahudiye’de vali oldu mu?
Uzun süre bu görüşü doğrulayan bir belge elde edilmemişti. Fakat 1961’de Kayseriye’de (İsrail’de) dikkate değer bir delil bulundu. İmparator Tiberius’un şerefi için yapılan bir tapınağa ait bir taş üzerinde bir yazıt bulundu. Latince yazıt şöyle idi: “Yahudiye valisi Pontuslu Pilatus, Tiberius’un şerefine atfen Kayseriye halkına bir tapınak adadı.” Böylece Kutsal Kitabın tarihsel kaydının doğruluğu teyit edilmiş oldu! Ayrıca pek çok benzer örnekler, Kutsal Kitabın tarih ve coğrafya yönünden doğru ve güvenilir olduğunu göstermiştir.
Şimdi hemen şöyle diyebilirsiniz. ‘Bir kitabın kaydının doğru olduğu gerçeği, onun Tanrı’dan geldiğini kanıtlamaz.’ Bu iddia doğrudur.
Kutsal Kitabın doğruluğu, aslında Tanrısal ilham altında yazıldığını kanıtlamaz. Fakat Kutsal Kitabın, doğru bir tarih kitabından daha doğru olduğunu kanıtlayan deliller vardır. Bu nedenle Kutsal Kitabın birçok samimi araştıranı Kutsal Kitabın gerçekten Tanrı’dan geldiğini kabul etmiştir. Bu inanca onları sevk eden şeyin ne olduğunu bilmek hakkınızdır.
Şimdi beş farklı delil dizisini inceleyelim.
İçindeki Uyum
Bir an, bir kitabın kırk kişi tarafından bölüm bölüm yazılmasının istenildiğini zihninizde canlandırın. Onların farklı görgüleri vardı; bazıları iyi eğitilmiş kişilerdi, başkaları sıradan çiftçiler ve çobanlardı; üstelik birçoğu birbirlerini tanımıyordu; zaten hepsi de tarihin farklı devirlerinde ve farklı yerlerde yaşamışlardı. Bu kişilerin yazılarının en küçük ayrıntılarda bile birbirleriyle uyum içinde olacağı ihtimali hakkında ne düşünürdünüz? Bu, imkânsız bir şey mi dersiniz?
Şimdi yazarların uyumuna dair bir örnek olarak, Tanrı’yı nasıl tanıdıklarına bir göz atalım.Kutsal Kitapta okuyabileceğiniz gibi onun değişik kayıtlarında, Tanrı’nın hem varlığı, hem de kişiliği uyumlu şekilde tanıtılıyor. O ezeli ve ebedidir. (Mezm. 90:2; Hab. 1:12; Vah. 10:6) İnsan tarafından görülemez. (Çık. 33:20; Yuh. 1:18; I. Tim. 1:17) Kutsal Kitabın yazarları O’nun huzuru hakkında rüyetler gördükleri zaman, sükunet, düzen ve güzellikten olduğu kadar büyük onur ve haşmetten de söz ettiler. (Çık. 24:9-11; Hez. 1:26-28; Vah. 4:1-3, 15:3) Kutsal Kitabın tümünde, Tanrı’nın başlıca nitelikleri olan sevgi, hikmet, adalet ve kudret tekrar tekrar vurgulanmıştır.
Birçok yazara rağmen, Kutsal Kitabın içindeki bu uyum, şüphesiz onun insanüstü bir kaynaktan geldiğini belirtir.
Bilimsel Doğruluğu
Kutsal Kitabın bilimsel konularda değindiği bir veya iki yorumuna bakalım. Bunlara neden önem verelim? Şu nedenle:
- Bilimsel gerçeklerle uyum içindedirler.
- Yazılmış oldukları zaman yaşayan insanların sahip olabileceği bilginin ötesinde olan bilgiyi yansıtır.
- Ve o zamanın hatalı görüşlerinden tamamen uzaktırlar.
Kutsal Kitabın, dünyamızın boşlukta asıldığını ve yuvarlak olduğunu söylediğini belki de işitmişsinizdir. (Eyub 26:7; İş. 40:22) ‘Bu bilgi o kadar önemli bir şey mi?’ diye sorabilirsiniz.Kutsal Kitabın sözlerinin kanıtlanmış bilimsel gerçeklerle uyumlu, fakat yerin şekli ve desteği ile ilgili eski efsanelere aykırı olduğunu unutmayın.
Birçok yüzyıl öncesine kadar bilim adamları bile yerin tepsi gibi düz olduğuna inanıyorlardı! Kutsal Kitabın yazarlarının, binlerce yıl önce, henüz hiçbir modern bilimsel aygıtın bulunmadığı bir zamanda, yeryüzüyle ilgili bu gerçeklere değinmiş olmaları, olağaüstü bir şeydir.
Başka bir örnek de şudur: Musa’nın zamanında Mısır’da, insan ve hayvan dışkıları bazı hastalıklar için ilaç olarak kullanılırdı. Bundan başka, Musa Mısır’da sarayda büyütülmüş, böylece “Mısırlıların her hikmetinde öğretil”mişti. (El. İşl. 7:22) Fakat onun Tesniye 23:12, 13’de yazdığı sözler, Mısırlıların uyguladığı hatalı ve zararlı tedavi yöntemlerinden tamamen farklıydı. Buna göre, eski İsrail’de, insan dışkıları pis sayılıp, toplumdan ve su haznelerinden uzak yerlerde gömülmeliydi. Bildiğiniz gibi modern tıp bilimi de bu sözlerle aynı fikirdedir.
Bu örnekler, Kutsal Kitap yazarları tarafından kaleme alınan bu bilgilerin acaba insanüstü bir kaynaktan geldiğinin başka bir belirtisi değil midir?
Açık Sözlülüğü
Kutsal Kitabın Tanrı’dan geldiğini tanıtan diğer bir özelliği de yazarlarının açık sözlülüğüdür. Bu makbul bir neden midir? Bir bakıma bir kimsenin yazılarında hatalarını kabul etmesi, yozlaşmış insan tabiatine ters düşer. Kutsal Kitap bu hususta diğer eski kitaplardan tamamen farklıdır. Öte yandan yazarların açıksözlülüğü, onların her konudaki dürüstlüğüne dair teminat verir. Bizzat zayıflıklarını açıkladıktan sonra, başka şeyler hakkında sahte iddialar ileri sürmeleri pek beklenilmezdi, değil mi? Eğer herhangi bir şeyin doğruluğunu bozmağa kalkışsalardı, bizzat üzerlerine gölge düşüren bilgileri değiştirmeyecekler miydi? Şu halde, Kutsal Kitabın yazarlarının ifadelerindeki açıksözlülük, onları sevk edenin Tanrı olduğu iddiasına ağırlık verir.—II. Tim. 3:16.
Buna dair bir örnek olarak Musa’nın açıksözlülüğüne dikkat edelim. Her ne kadar İsrail milletinin lideri, Kanun ahdinin meyancısı, bir peygamber ve hakim idiyse de, İsrail milletiyle birlikte Vaat Edilen Diyar’a giremedi. Neden? Sayılar 20:1-13’teki kayda göre, Musa, ciddi bir hata işlemişti. Nasıl uygunsuz şekilde davrandığını ve Tanrı’nın ismini takdis etmeyerek nasıl “dudakları ile tedbirsizce söyledi”ğini Kutsal Kitaptan bizzat okuyun.
Sayılar Kitabını acaba kim yazmıştı? Kusurlarını açıkça ve devamlı şekilde açıklamış olan Musa.—Tesn. 32:50-52; Mezm. 106:32, 33.
Ayrıca İsa Mesih’in hyavarilerinin kusurlarına da bakın. Zaman zaman güç anlıyor (Mat. 16:5-12), iman eksikliği gösteriyor (Mat. 17:18-20) ve sivrilme eğilimi gösteriyorlardı (Mat. 18:1-6; 20:20-28). Hatta yakalandığı gece İsa’yı terk ettiler! (Mat. 26:56) Bütün bu kusurlar 12 havariden biri olan Matta tarafından kaydedildiğine dikkat ettiniz mi?
Yazarların açık sözlülüğünün, Kutsal Kitabın basit bir kitaptan çok, herhalde Tanrı’nın Sözünü içeren bir eser olduğunun başka bir belirtisi olduğu fikrinde değil misiniz?—I. Sel. 2:13.
Korunması
Kutsal Yazıların korunması da Kutsal Kitabın gerçekten Tanrı’dan geldiğinin bir belirtisidir. Şu iki nedeni düşünün: (1) Kutsal Kitap yazarları kolay bozulan şeyler üzerine yazdıklarından dolayı Kutsal Yazıların gelecek nesillere ulaşabilmesi, yüzyıllar boyunca onların tekrar ve tekrar kopya edilmesini gerektiriyordu. Bu kopyaların çıkarılması neden önemli sayılsın? Sadece insanların hatalar yapabileceğinden dolayı değil, metni değişirip bozmak üzere kasıtlı olarak çabalar harcandığından dolayı da önemliydi. Böyle olmakla birlikte, bulunan Kutsal Kitabın eski el yazmalarının da doğrulanmış olduğu gibi, Kutsal Kitabın, hayret verici bir tamlık ve doğrulukla günümüze kadar gelmiştir.
(2) Kutsal Kitaba karşı sürdürülen şiddetli muhalefeti düşündüğünüz zaman, onun korunması daha da şaşırtıcıdır. Kutsal Kitabın okunmasını afaroz cezasıyla yasaklayan papaların ve Katolik kilise meclislerinin zamanında, Kutsal Kitabın birçok dostu direkte yakıldı. Bütün bu muhalefete rağmen, Kutsal Kitap korundu ve dünyada en çok satılan kitap haline geldi.
Nakamil insanlar tarafından tekrar ve tekrar kopya edilmiş olan ve yüzyıllar boyunca düşmanlarının şiddetli saldırısına uğramasına rağmen, tarihte Kutsal Kitaptan başka doğrulukla korunan hiçbir kitap yoktur. Bu gerçek, Kutsal Kitabın ‘ebediyen duran Tanrı’nın Sözünü’ kapsadığına dair ikna edici bir delil değil midir?—I. Pet. 1:24, 25.
Peygamberlikleri
Kutsal Kitabın Tanrı’dan geldiğine dair belki en kuvvetli delil, sayısı pek çok olan peygamberliklerin gerçekleşmesidir. Geleceği, yüzlerce hatta binlerce yıl önce kusursuz olarak ve en küçük ayrıntılarına kadar doğrulukla söyleyebilen hangi insan vardır? İnsanlar, hava durumunu birkaç saat önceden tahmin etmekte bile güçlük çekerler.
Fakat şöyle sorabilirsiniz: ‘Kutsal Kitaptaki peygamberliklerin gerçekten önceden yazılmış olduklarını nasıl biliyoruz?’ Eğer İşaya’nın 13:19, 20 ayetindeki eski Babil’in harabiyetiyle ilgili peygamberliğini okursanız, sorunuza cevap bulabilirsiniz. İşaya, sadece Babil’in harabiyetini bildirmedi, aynı zamanda “içinde ebediyen oturulmıyacak” diye de ekledi. Babil, bugüne kadar ıssız kalmıştır. Peygamberlik gerçekleştikten sonra İşaya’nın bunu yazmış olması nasıl mümkün olabilir?
Bundan başka, Babil M. Ö. 539’da Med ve Persler tarafından fethedildiyse de, İşaya’nın peygamberliği o zaman tamamen gerçekleşmedi. Gerçekte Babil’de M. S. ilk yüzyıla kadar hala yaşamlarını sürdüren kişiler bulunuyordu. (I. Pet. 5:13) Herhalde ancak M. S. dördüncü yüzyılda Babil nihayet ıssız duruma geldi ve İşaya’nın sözleri tamamen gerçekleşmiş oldu. İşaya, bütün bu olaylardan önce kitabını yazmıştı; buna hiç şüphe yoktur; zira Ölü Deniz Tomarları ismiyle (1947’de bulunan Kutsal Kitabın el yazmaları) arasında, İşaya’nın M. Ö. birinci veya ikinci yüzyıla ait bir kopyası vardır.
Kutsal Kitapta gerçekleşmesi uzun süren başka birçok peygamberlik bulunuyor. Daha da ilginç olarak Kutsal Kitabı tetkik ettiğimizde, günlerimizde gerçekleşen peygamberliklerin de bulunduğunu görürsünüz. Kutsal Kitap yazarlarının Tanrı tarafından sevk edildiklerine dair herhangi bir şüphe kalabilir mi?
Delilleri dikkatle inceledikten sonra, hangi sonuca varıyorsunuz? Hiç değilse, araştırmanıza değmez mi?
Ne dersiniz?
Saygılarımla
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.