Eşcinselliğe Eğilim

  • Bu konu 39 izleyen ve 84 yanıt içeriyor.
10 yazı görüntüleniyor - 76 ile 85 arası (toplam 85)
  • Yazar
    Yazılar
  • #35212
    Anonim
    Pasif
    furkancan;18733 wrote:
    ‘Eşcinsellik günah değildir ve eşcinsel bir kişinin başka erkeklere aşık olmaması ve-ya hayran olmamasını mümkün değildir . Bu yüzden Sadece ” Eşcinsel ” Olmak veya doğmak günah değildir fakat eşcinsel kişi Cinsel ilişkiye girerse işte o zaman günahtır.

    ( yukarda anlattıklarım benim düşüncem ve zaten eşcinsellik konuyu iyi araştıran ve-ya bilen arkadaşlarla da aynı düşünceyi paylaşıyoruz )
    Ayrıca verilmiş olduğunuz ayetlerde de cinsel ilişkiye girmiş olan eşcinselleri kapsıyor.

    Sevgili Furkancan,
    Tanrı insanı yaratırken eşcinsel olmaları için yaratmadı. Bir kimsede doğuştan hormanal bozukluklar olabilir, bu tabii ki günah değildir. Ama bunun tedavisi de mümkündür. Bir erkeğin başka bir erkeğe aşık olmasının günah olmadığını nasıl söyleyebiliyorsunuz? Günah ilkin düşüncelerde başlar. Buna izin vererek aşık olursanız günah işlemiş olursunuz. Eşcinsellerle ya da evlilik dişi karşı cinsle cinsel ilişkiye girmek zinadır. Ama aşık olarak o kişiyi hayal etmek de zinadır. İncil’de Matta 5:27-30′da şu sözleri okuyoruz:

    ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. Eğer sağ gözün günah işlemene neden oluyorsa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir’.

    Yukarıdaki ayetler bir kimseyle evlilik dışı cinsel ilişkiye girmeden de zina işleyerek günah işlenebileceğini açıkça göstermektedir. İncil’de Romalılar bölümünde eşcinseller ile ilgili ayetler zaten apaçık, bunu yorumlamaya bile gerek yok.

    Sevgilerimle

    #35214
    Anonim
    Pasif

    Değerli Arkadaşlar , Sizleri de anlıyorum. Tabi ki Zina düşünceyle de Olur Fakat benim demek istediğim budur : Eşcinsel kişi eğer ki aşık olduğu zaman ,Aşık olduğu kişiye sadece sevgi ile aşık olursa yani Zihninde onunla ” cinselliği değil , Sevgiyi ” Düşünürse bence bu günah olmayabilir..( Kesin belirtmiyorum) Yani eğer ki aşık olduğu kişiye karşı tertemiz bir düşünce ve sevgi gösterip , Cinselliği düşünmezse bu , günah sayılamaz. Dikkat ediniz ki : tercih ve seçim olmayan eşcinsellerin aşık olmamaları da mümkün değildir ve aşık olurlarsa bile cinselliği değil de sevgi ile sonuçlaması gerek. Fakat Sonuç olarak takdir Kutsal kitab’ındır.

    #35218
    Anonim
    Pasif
    Rüzgar;18739 wrote:
    Sevgili Furkancan,
    Tanrı insanı yaratırken eşcinsel olmaları için yaratmadı. Bir kimsede doğuştan hormanal bozukluklar olabilir, bu tabii ki günah değildir. Ama bunun tedavisi de mümkündür. Bir erkeğin başka bir erkeğe aşık olmasının günah olmadığını nasıl söyleyebiliyorsunuz? Günah ilkin düşüncelerde başlar. Buna izin vererek aşık olursanız günah işlemiş olursunuz. Eşcinsellerle ya da evlilik dişi karşı cinsle cinsel ilişkiye girmek zinadır. Ama aşık olarak o kişiyi hayal etmek de zinadır. İncil’de Matta 5:27-30′da şu sözleri okuyoruz:

    ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. Eğer sağ gözün günah işlemene neden oluyorsa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir’.

    Yukarıdaki ayetler bir kimseyle evlilik dışı cinsel ilişkiye girmeden de düşüncelerinde zina işleyerek günah işlenebileceğini açıkça göstermektedir. İncil’de Romalılar bölümünde eşcinseller ile ilgili ayetler zaten apaçık, bunu yorumlamaya bile gerek yok.

    Sevgilerimle

    evet kardeşim sen kutsal sözlere bak .. çünkü elindeki kitap tanrının kitabıdır bize verdikleridir..amin ..ama önce düşünür sonra uygularsın .. rabbi kabuletmek demek artık onun için yaşamak demektir amin ..

    #35236
    Anonim
    Pasif

    @Simun 18731 wrote:

    Eger Tanri`ya inanipta escinselligi dogal, dogustan kabul edenler varsa o zaman cocuklara tecavuz eden pedofillere de kizmayacaklar. TV`de escinsel veya pedofil bir katolik papazi yakalandi diye bir haber gorduklerinde ona da kizmayacaklar.

    Sevgili Simun,

    Evet, eşcinselliği ben de doğal veya doğuştan kabul etmiyorum. Ama bence eşcinsellerle pedofilleri kıyaslamak çok yanlış. Eşcinseller sonuçta bir birliktelik kuruyorlarsa bunu kendi istekleriyle yapıyorlardır. Oysa pedofiller savunmasız ve kolay kandırılabilir varlıklar olan çocuklar ile beraberlik kurmak isteyen ve bence dünyadaki en sapık zihinli insanlardır. Bu durumda küçücük çocuklara cinsel tacizde bulunan pedofillerle eşcinselleri kıyaslamak büyük bir saygısızlık olur. ne kadar günah işliyor olsalar da kimse eşcinsellerden pedofiller veya tecavüzcülerden korktuğu gibi (bana veya çocuğuma zarar verirler mi”) korkmaz.

    #35256
    Anonim
    Pasif
    SilveR;18777 wrote:
    Sevgili Simun,

    Evet, eşcinselliği ben de doğal veya doğuştan kabul etmiyorum. Ama bence eşcinsellerle pedofilleri kıyaslamak çok yanlış. Eşcinseller sonuçta bir birliktelik kuruyorlarsa bunu kendi istekleriyle yapıyorlardır. Oysa pedofiller savunmasız ve kolay kandırılabilir varlıklar olan çocuklar ile beraberlik kurmak isteyen ve bence dünyadaki en sapık zihinli insanlardır. Bu durumda küçücük çocuklara cinsel tacizde bulunan pedofillerle eşcinselleri kıyaslamak büyük bir saygısızlık olur. ne kadar günah işliyor olsalar da kimse eşcinsellerden pedofiller veya tecavüzcülerden korktuğu gibi (bana veya çocuğuma zarar verirler mi”) korkmaz.

    Sevgili Silver,
    Burada pedofiller, yani çocuklara tecavüz eden sapıklarla, eşcinselleri birbirleriyle kıyaslamıyoruz. Her iki grubun da yaptıkları günahtır, sapkınlıktır. Sonuçta hepsi günahlıdır ve Mesih’in kurtarışına ve merhametine ihtiyaçları vardır. Herkes gibi onların da tövbe ederek günahlarından dönmeleri ve Mesih’in çarmıh üzerinde dökmüş olduğu kutsal Kan’ın altına gelerek yıkanmaları gerekmektedir. Rab zaten dünyamıza günahkarları kurtarmak için geldi. Kişi ister pedofil, ister eşcinsel, ister azılı bir katil olsun farketmez. Mesih herkesi tüm günahlarından özgür etmek, sonsuz cehennem yargısından ve sonsuz ölümden kurtarmak için hazır beklemektedir. Kendisine gelen hiçbir günahkarı asla geri çevirmez ve sırtını onlara dönmez.

    Bu mesajı okuyan herkese İsa Mesih sesleniyor ve ‘Bana gelin’ diyor. Günahınız ne denli büyük olursa olsun, ne denli günah bataklığına batmışsanız farketmez. Kurtarıcı Mesih, günahlarınızın bedelini çarmıh üzerinde kanını dökerek, canını vererek kendisini kurban olarak sunarak ödedi. Sizin ödemeniz gereken günahın cezasını O sizin yerinize ödedi. Yapmanız gereken tek şey Mesih’e yaklaşmak, O’nun, sizin günahlarınızın bedelini ödediğine iman etmek, tövbe ederek kurtuluşu O’nun elinden bir armağan olarak kabul etmektir.

    Rab her birinizi bolca bereketlesin
    Sevgilerimle

    #35258
    Anonim
    Pasif

    Rab isa’ya sığınan ve tövbe eden her cinsten kişi rahata kovuşacaktır.

    #35289
    Anonim
    Pasif

    @Rüzgar 18739 wrote:

    Sevgili Furkancan,
    Tanrı insanı yaratırken eşcinsel olmaları için yaratmadı. Bir kimsede doğuştan hormanal bozukluklar olabilir, bu tabii ki günah değildir. Ama bunun tedavisi de mümkündür. Bir erkeğin başka bir erkeğe aşık olmasının günah olmadığını nasıl söyleyebiliyorsunuz? Günah ilkin düşüncelerde başlar. Buna izin vererek aşık olursanız günah işlemiş olursunuz. Eşcinsellerle ya da evlilik dişi karşı cinsle cinsel ilişkiye girmek zinadır. Ama aşık olarak o kişiyi hayal etmek de zinadır. İncil’de Matta 5:27-30′da şu sözleri okuyoruz:

    ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. Eğer sağ gözün günah işlemene neden oluyorsa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir’.

    Yukarıdaki ayetler bir kimseyle evlilik dışı cinsel ilişkiye girmeden de zina işleyerek günah işlenebileceğini açıkça göstermektedir. İncil’de Romalılar bölümünde eşcinseller ile ilgili ayetler zaten apaçık, bunu yorumlamaya bile gerek yok.

    Sevgilerimle

    Bir kere eşcinsellik hormonal bir bozukluk değildir hormonal bir bozukluk olmadığı kanıtlanmıştır.Hormonal bozukluk olan ise mesela bir erkeğin kadınsı davranışlarda bulunmasıdır.Ayrıca transseksüellerin,travestilerin,eşcinsellerin tedavisi yoktur!
    Ne bir psikolojik tedavi nede bir hormonal tedavi!
    İstediğiniz bilim insanına ve doktora sorabilirsiniz.

    #35711
    Anonim
    Pasif

    Bu sabah, içimde foruma girmek için büyük bir istek duydum. Girdim ve şöyle bir yazılanlara baktığımda, Yaradan’ın Kudsi Ruh’u beni bu bölüme yazmaya yönlendirdi. Çünkü bu bölüm benim içinde son derece zor ve bir o kadarda anlaşılması gereken bir bölüm. Yazılanları şöyle bir okudum. Herkes kendince ne düşündüklerini yazmışlar. Fakat, gördüm ki, bir kısım forum yazarı duyguları ile yanlızca ne düşündüklerini yazmışlar. Bu nedenle, bu bölüme yazmak için, ilk önce Rabbe dua ettim. Bana Ruhül Kudüs’ü vasıtası ile yönlendirsin ve sadece Yaradan’ın benim ağzıma koyacağı kelimeler ile yazabileyim. Zira son derece hassas ve zor bir konu bu. Bu yüzden sevgili kardeşler, umarım bu yazıyı sabırla ve bereket alarak okursunuz. Çünkü geçmişte ben de yıllarca eşcinsel bir yaşam sürdüm. Hem de öyle duygusal aşk falan değil, cinsel ilişkilerde bulundum. Bu yüzden diyorum ki, duygusallığı ve önyargıyı bırakıp bu yazımı okuyun arkadaşlar.

    Annem sürekli bir kız çocuğa sahip olmayı istemiştir. Bu özlem ile ilk çocuk olan ben erkek çocuk olarak doğsam bile, sürekli erkeklerden çok, bayanlarla muhatap olmaya başladım. Malum, ülkemizde kadınların kabul günleri v.s. pek bir meşhurdur. Ben de neredeyse 10 yaşıma kadar, annem ile birlikte, kadınların bu tür kabul günlerine katıldım. Zira, o yaşlar malum bir çocuğun hamur olup da şekil alabileceği yaşlar. Öyle bir ortamda 10 yaşına kadar büyüyen ben, daha sonraları evde yanlız kaldığımda, annemin makyaj malzemelerini kullanmaya, rujlarını banyoda ayna karşısında sürüp, kendimi dakikalarca izlerdim. Bu durum, 14-15 yaşıma kadar sürdü. Makyaj yapmayı bırakmıştım fakat içimde hemcinslerime karşı ilgi duyduğumu iyiden iye hissetmeye başladığım yaşlardı. O yaşlar malum hormonal dengelerin alt-üst olduğu dönemler. Kendi kimliğini bulma, neyin ne olduğunun tam idrakine varma çabaları. Benimde öyle oluyordu. Ortaokul döneminde bile, erkeklerle yakınlaşma isteğim fazlalaşmaya başlamıştı. Beden eğitimi derlerinde bile soyunma odasında kendi hemcinsleri gizlice süzüyordum. Lise dönemine geldiğimizde, liseden atılmama sebebiyet verecek olaylar yaşamıştım. Zira ben, meslek lisesinde okuyordum ve bulunduğum bölüm daha ziyade erkeklerin okuduğu bir bölümdü. Bizim sınıfta da tamamen erkek olan bir sınıftı. Bizim sınıftan iki üç erkek ile ilişkim olmuştu ve bir süre sonra bu olay duyuldu, ben ve diğer arkadaşlarım okuldan atıldık lise 2. sınıfta. Artık okula gitmiyordum evde idim. Ama benim hala daha hemcinslerimle birlikte olma isteğim vardı ve birlikte oluyordumda. O dönemde, mahallemizde bulunan benim yaşıtlarım ile ilişkilerim oldu.

    Sonra ailem beni, bulunduğum şehirdeki, islami bir tarikatın ağırlıklı yaşadığı bir semtte Kur’an kursuna göndermeye başladı. Öyle bir yerdi ki, babam beni götürdüğünde, araban indim ve etrafa bakındım. Öyle bir yerdi ki, her yerde sarıklı ve cübbeli erkekler, kadınlar ise karaçarşaflı idi. Bulunduğum şehirden başka bir şehre, bir arap ülkesine geldiğimi zannettim. İçimden “ben nereye geldim böyle?” diye düşündüm. Kuran kursuna kaydoldum ve gelip gitmeye başladım. Kuran kursunda derler alıyordum ve bir müddet sonra ailemle kavgalara başlamıştım. Anneme giyinişi konusunda şiddetle karışıyor ve tesettüre gimesi için onu zorluyordum. Anneme “kafir kadın!” diyor ve onu adeta dışlıyordum. Babama ise “sen de kafirsin! Namaz kılmıyorsun. Ne biçim müslümansın!?” diye bağırmaya ve onlarla kavga etmeye başlamıştım. Bu böyle yaklaşık 1 yıl kadar sürdü ve beni, yol parasını bahane ederek kurstan aldılar (çünkü kursa otobüs ile gelip gidiyordum). Kursdan alındım ama ben yine namaz kılmaya ve camiye gitmeye devam ediyordum. Mahalemizin camisine hiç aksatmadan gidiyordum. Ama bu ASLA ve ASLA BENİM EŞCİNSEL DÜRTÜLERİMİ VE DUYGULARIMI DEĞİŞTİRMEDİ.

    Daha sonra Yaradan’a isyan bayrağını açtığım yani “ateist” olmaya karar verdiğim dönem başladı. Çünkü, İslam benim içimdeki dürtüleri yok edememişti ve beni değiştirmemiş, namaz kılmama ve islam’ın gerekliliklerini yapıyor olmama rağmen hala daha aynı kişi idim. Bu defa da “Sen ne bicim Allahsın!? Madem var isen, madem senin dinini yaşıyorsam ben neden hala aynıyım!?” diye Yaradan’a isyan ediyordum ve İslamiyeti ve Kur’anı tamamen objektif bakış açısı ile araştırmaya, artıştırdıkça daha fazla islamdan uzaklaşmaya başladım. Artık, “bu benim suçum değil. Beni Allah böyle yarattı ise şayet, ben böyle yaşıyorsam bana hesap sormaya hakkı yok.” “Ben böyleyim, değişmem. Nasıl ki, beyaz bir insan zenci olamıyorsa ya da zenci biri beyaz olamıyorsa, ben de böyleyim değişmem” diyordum. İyice dinsellikten sıyrılmıştım. Tammen dinsiz, inançsız bir yaşam sürmeye, benliğime göre yaşamaya başlamıştım. Tanrı kavramı benim için yoktu. “Tanrı, egoist bencil, sadece kendi çıkarına göre davranan, sevgiden yoksdun bir varlıksa, ben böyle bir yaratıcıyı red ediyorum” diyordum.

    Askerlik dönemimde bile bu böyle sürdü. Askerdeyken bile, gerek kendi bölüğümden, gerekse başka bölükten kişilerle birlikteliğim oldu. Hatta bazıları ile para karşılığı ile birlikte oldum. Bu durum duyulmasına rağmen, “bölüğün adı lekenmesin” diye beni sürekli kenarda köşede tutuyorlar, bir çok faaliyetten (nöbet, eğitim v.s.) uzak tutuyorlardı. Hatta birlikleri kontrol için denetlemeye gelecek olan çok daha üst rütbeli komutanların geleceği günlerde beni askeriyede “disko” diye tabir edilen, geçici hapse atıyorlardı ki, ayak altında dolaşmayayım. Bölüğümde, gerek kendi arkadaşlarımdan, gerekse benim üst tertibimdekilerden çok büyük işkencelere maaruz kalıyordum. Dayak, aşşağılanma ve küfür bunlardan en hafifi idi. İstanbul GATA’nın Psikiyatri servisinde “kişilik bozukluğu” teşhisi ile yattım. Sadece İstanbul değil, Ankara GATA’ya bile sevk edildim. Hastane hastahane dolaştırılıyordum. Askerliğimin bitmesine 2 ay kala, bir şekilde, İstanbul GATA’dan bana 45 günlük hava değişimi verdiler ve ben birliğime döndüm. Hava değişimim sona ermiş ve sadece 5 gün kalmıştı askerliğimin bitmesine. Ama bağlı bulunduğum şehirdeki askerlik şubesindeki memur bana, “istersen, bu beş günlük askerliği burada yapabileceğini, hem böylece boşu boşuna yol parası vermezssin” demişti. Benim için bu harika birşey idi. Öylede yaptım ve toplam 50 gün önceden askerliği bitirmiş oldum.

    Askerliğim bitmişti ve ben eve dönmüştüm. Sudan çıkmış balık gibiydim. Ama ben yine ateist ve bir eşcinsel idim. Araştırmayı ve okumayı çok sevdiğimden, sürekli kitap okuyor, islam ile ilgili araştırmalar yapmaya devam ediyordum. Ama ben yine bir eşcinseldim ve yine erkekler ile birlikte olmaya devam ediyordum. Bu dönemde ise bambaşka biri olmuştum. tamamen hırçın, agresif, küfürbaz, herkes ile kavga eden biri idim. Bana en küçük bir ters sözde iğrenç küfürlerle karşılık veriyordum. bu annem dahi olsa. bu arada askerden geldikten 2 yıl sonra, babamı trafik kazasında kaybettim. evin en büyük erkek çocuğu bendim ama ailem benden her şekilde ümidi kesmiş ve beni “hastalıklı ve bakıma muhtaç biri” diye kabul ediyorlardı (hala daha öyle kabul ediyorlar aslında). bu nedenle evin “reislik” rolünü ortanca erkek kardeşim üstlendi. Ben ise bundan hiç gocunmamış ve yüksünmemiştim. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyordum ve eski tas eski hamam hayatıma devam ediyordum. Sanal ortamdan tanıştığım erkekler ile buluşuyor onlarla ilişkiler yaşıyordum ve askerden önce birlikte olduğum erkekler ile yine cinselliği yaşamaya devam ediyordum.

    Bir gün, bir internet kafede internette sörf yaparken, hiç alakası olmayan bir internet sitesinde dolaşırken, birden karşıma bir reklam banner’ı çıktı. Orada “ücretsiz incil ister misiniz?” diyordu. aklımda, kesinlikle Mesihi aramak, hristiyanlığı sorgulamak ASLA o dakikaya kadar yoktu. Ama tamamen gayr-i ihtiyari bir şekilde, o forumu doldurdum ve incil siparişini verdim. Bir süre sonra İncil elime ulaştı. Ben incili okumaya başladım ve annem elimde incili görünce, biraz söylendi ama yine sesini çıkartmadı. Ben incili çok kısa bir süre içerisinde bitirmiş ve kitabın vahiy kısmının son ayetini okuyup kitabı kapatıp masanın üzerine koymam ile birlikte, öylesine hıçkırıklarla ağlayarak, İsa Mesih’e iman etmeye başladım ki, nasıl iman ettiğimi hala daha çözemem. Artık bir İsa mesih inanlısı olmuştum.

    Pazar gününün gelmesini iple çekmeye başladım. pazar günü gelince, şehrimizdeki kiliseye gittim. o gün “Rabbin Sofrası” günü (her ayın ilk pazar günü düzenleniyor bizim kilise de) idi. Sofraya katıldım. ben düzenli olarak kiliseye gitmeye devam ediyordum. aradan 1-1.5 yıl geçmişti ve ben, durumumu kendim ile ilgili şeyleri, kilisemizdeki kendime yakın gördüğüm bir bayan kardeşle paylaşmıştım. Onla konuşurken, bir başka inanlı kardeş kulak misafiri olmuş ve pastöre söylemişti. Çünkü o dönemlerde, kilisemizde aşırı derecede dedikodu vardı. Pastörümüz beni, kilisedeki topluluğu etkileyeceğim düşüncesi ile kiliseden uzaklaştırıldım. Uzaklaştırılmam ile birlikte, ben yine Rabden uzaklaştım. Üç yıla yakın bir süre kiliseye gidemedim ve ben, yine eski ben olmuştum. Sadece “özde değil, sözde mesih imanlısı” olarak hayatıma devam ediyordum. Yine erkekler ile ilişkiye giriyordum ve hayatıma devam ediyordum. Tek bir fark vardı. Bunları yaşıyor olmama rağmen, dua ediyor, kendi çabalarımla yani internetten radyolar dinleyerek, Kutsal Kitap okuyor, radyo programları dinliyor olmama rağmen, kısa bir süre esenliğim oluyor ve yine düşüyordum. İblis beni eline almış, tıpkı makaralı tasması olan bir köpek misali, tasmanın ucu ibliste, o benim makaramı salıyor, istediği zaman makaranın düğmesine basıp, yine onun yanına gelmemi sağlıyordu. Artık kendimden tiksinir hale gelmiştim. Kafamda ” Mesih benden yüzünü çevirdi. Beni kovdu artık beni istemiyor. Ben imandan çıkmış biriyim ve bu yüzden böyle oluyorum” v.b. gibi düşünceler dolaşıyordu.

    Üç yılın sonlarına doğru, bir gün kilisemizin pastörü beni aradı. Kiliseye eğer istiyorsa dönebileceğimi söyledi. Bu benim için harika bir şeydi. Bir ayın sonunda Rabbime şükürler olsun, kiliseye yine kabul edilmiştim. Artık yine kilise cemaatinden birisiydim. Tekrar kiliseye döbdüğümden bu yana 4 ay kadar bir zaman geçti. artık kendimi, daha farklı hissediyor, iman konusunda git gide geliştiğimi, büyüdüğümü hissediyordum. Rabbim Mesih İsa, Kutsal Kitabındaki vaadi yerine geliyordu yani başladığı işi yarım bırakmıyor ve beni yine kendine çektiğini hissediyordum. Yavaş yavaş da olsa bu zaafımın yok olduğunu, bu isteğin bende kalmamaya başladığını fark etmeye başladım. Yüce yaradan, bu isteği benden alıyordu. Ama İbliste boş durmuyor, sürekli geçmişimi bana hatırlatıp, beni ayartmaya çalışıyordu. İblisin bu ayartma düşünceleri aklıma daha yoğun gelmeye ve şeytan eskisinden daha fazla bana saldırmaya başladı ve haal daha saldırmaya devam ediyor. Ama ben, Mesih’imi bir kez daha çarmıha germemeye kararlıyım. Şeytan’ın halen daha bu tür iğrenç düşüncelerine karşı Rabden aldığım güç ile savaşmaya kararlıyım. artık içimde erkekler ile cinsel ilişkiye girmek için bir istek bulunmuyor fakat şeytan bu yönden hala daha bana saldırıyor.

    Rev. Turgay Üçal ve Derek Malcolm’un birlikte yazmış olduğu “AHLAK (Kutsal Kitap’a Göre Etik)” adlı kitaplarında, homoseksüellik hakkında şöyle diyor: “Bu konu oldukça güncel bir konudur. dünyanın bir çok yerinde eşcinsellerin hakları gündeme gelmektedir. Hatta bu ilişkiler o kadar çok yaygınlaşmıştır ki, bazı ülkelerde artık bu ilişkiler günlük yaşamın bir parçası olarak görülür olmuştur. Daha ileri gidilerek “eşcinsel Hıristiyanlar” gibi bir takım Kutsal Kitap öğretişlerinden uzak, ama kendilerini Hristiyan olarak değerlendiren gruplar oluşmuştur. Bu tarz kişilerin savları eşcinsel ilişkinin hıristiyan olmayı engellemediği şeklindedir. Kutsal Kitap’ın homoseksüel ilişkileri kabul etmemesi konusu ise o dönemin çoklu ilişkileri için söylenmiş bir konu olarak değerlendirmektedirler. Oysa Tanrı öğretisinin netliği karşılığında bu tarz yorumlar oldukça sığ ve aslından uzak yorumlardır.” diyor.

    Kutsal Kitap bu tarz ilişkileri kabul etmemektedir. Bu konudaki öğretiler kültürlerin çok ötesine geçer. Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde eşcinsel bir evlilikten bahsedilmemektedir. evlilik daima karıyla koca arasında bir beden olma hali olarak değerlendirilmiştir:

    Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak” Yaratılış 2:24

    Yaratılış 19:1-13: Bu ayetlerde anlatılan öykü bu konuda oldukça etkin örneklerden biridir. Benzer bir öyküyü Hakimler’in 19. bölümünde de bulmak mümkündür.

    hrturk
    Levililer 18:22 ve 20:13: Bu ayetlerde israiloğulları’nın Mısırdan öğrendikleri cinsel uygulamaları bırakmaları ve Kenanlılar’la cinsel ilişki içine girmemelerini öğretmektedir:

    “Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençtir.” “Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa, ikisi de iğrençlik etmiş olur. Kesinlikle öldürülecekler. Ölümü hak etmişlerdir.”Romalılar 1:26-27: Bu bölümde elçi Pavlus ahlaksal seçimini yanlış yapan halkın sonuçta ne duruma düştüğünü göstermektedir. Böyle yanlış bir seçim kişileri ve toplumları Tanrı’dan ve O’nun sözlerinden uzaklaştırmaktadır.

    “İşte böylece Tanrı onları utanç verici tutkulara teslim etti. Kadınları bile doğal ilişki yerine doğal olmayanı yeğlediler. Aynı şekilde erkekler de kadınla doğal ilişkilerini bırakıp birbirleri için şehvetle yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar.” (Romalılar 1:26-27)

    1. Korintliler 6:9-10: Elçi pavlus Göklerin Egemenliği’ni göremeyecek olanların listesini vermektedir. Bu listede homoseksüellerde geçmektedir:

    “Günahkârların, Tanrı Egemenliği`ni miras almayacağını bilmiyor musunuz? Aldanmayın! Ne fuhuş yapanlar Tanrı`nın Egemenliği`ni miras alacaktır, ne puta tapanlar, ne zina edenler, ne oğlanlar, ne oğlancılar, ne hırsızlar, ne açgözlüler, ne ayyaşlar, ne sövücüler, ne de soyguncular. (1. Korintliler 6:9-10)

    Burada özellikle Korintoslu inanlılara hitap vardır. Çünkü o dönemin Roma kentlerinin ahlakı oldukça düşüktü ve kiliseyi oluşturan inanlıların geçmişinde yukarıda yazılı listedeki günahlar vardı. Ama Mesih İsa’ya iman ettiklerinde artık her biri yeni insan olmuştu. Eski şeyler geçmiş yeni olmuşlardı. Ama her zaman Mesih İsa’da olanları Şeytan’ın takdiklerine karşı ayık ve uyanık tutabilmek için uyarmak gerekmektedir. Eğer herhangi biri bu listede yazılan günahları devamlı işlerse göklerdeki egemenlikte yer nasıl alabilir? Elçi pavlus’un sözlerinde oldukça büyük bir uyarı ve ciddiyet görülmektedir. RAB Mesih İsa’ya yürekten inanmış imanlı bir homoseksüele nasıl davranmalıdır?

    Birinci: Tanrı bu kişinin yaptığı davranışı onaylamamaktadır. KUTSAL yazılar’da homoseksüel davranış kınanmakta, kabul edilmemektedir. Bu Tanrı’ya göre günahtır. TANRI GÜNAHTAN NEFRET EDER. Ama diğer taraftan şunu da bilmekte fayda vardır. Tanrı’nın günahtan nefret etmesi, günahkardan nefret etmesi anlamında değildir. tanrı günahkarı kurtarmak için, oğlu Mesih İsa’yı dünyaya göndermiştir. Günahkarı sevmektedir. Yolundan dönmesi için ona yol göstermektedir.

    İkinci: Homoseksüelliğe bakarken farklı homoseksüellikler olduğuna dikkat etmemiz gerekir. Homoseksüelliği yaşam tarzı olarak benimseyip, bulundukları durumdan hiç rahatsız olmayan ve gerçekten bu durumlarıyla başkalarına da bunun doğru olduğunu anlatan, başkalarına da bu doğal cinselliğin dışına çekenler farklı bir gruptandırlar. bir takım aile sorunları , kötü-anne-baba ilişkileri, sevgisizlik kötü bir çocukluk dönemi gibi bir takım elde olmayan nedenlerden ötürü, bir rahatsızlık şeklinde homoseksüelliğe düşmüş olanlar ise farklı değerlendirilmelidir.

    Birinci gup bilere, isteyerek Tanrı’nın verdiği cinselliği reddederek homoseksüelliği seçmişler. Üstüne üstlük bu kişiler bu durumdan ötürü hiç üzüntü duymamaktadırlar. Bu kişiler için yargıyı Tanrı verecektir. Onların burumuna ancak büyük bir üzüntü ile bakabiliriz. Ama yargılamak, onlara hakarette bulunmak, onları aşağılamak, bir hıristiyan’a yakışık almayan tavırlar takınmak yanlıştır.

    ikinci grup için ise yapacağımız bazı şeyler olabilir. çünkü bu grup kendi istemleri dışında böyle bir cinsel tercihe itilmişlerdir. Durumlarından memnun değillerdir. Aksine adeta akıllarını ve ruhlarını bağlayan bir durum vardır. Kaçmak ister ama kaçamazlar. tam iyileşmeye yüz tutmakta ama yeniden düşmektedirler. yardım istemek her zaman bu kişiler için kolay olmamktadır. çünkü bu kişilerin bir çoğu bu ilişkilerini zaten saklamaktadırlar. bu kişilerin herşeyden önce iyi bir dostluk ilişkisine ihtiyacı vardır. eğer söz konusu kişinin böyle bir durumda olduğundan eminseniz, onun size açılmasını sağlamanız en büyük yardım olacaktır. Ondan sonra onu gerçekten anlayabilecek bir önder ya da bir kaç önder ya da olgun kişi ile birlikte sevgiyle kuşatmak gerekmektedir. Sevgi, kibarca yaklaşımlar, imanla, duayla ona yardımcı olmak bu kişinin gerçekten tam olarak iyileşmesine en büyük etken olacaktır.

    Tanrı’nın sözünün homoseksüelliğe karşı olduğunu bilen, Rab Mesih İsa’ya güvenerek, bu davranışlarından vazgeçen kişilere karşı tavrımız da çok önemlidir. bu kişilere davranışımız, bütün diğer kardeşlerimize olan davranışımızla aynı olmalıdır. özellikle geçmişlerine bakarak onları değerlendirmek bu kez bizim günaha düşmemize neden olabilir.

    a) Homoseksüellik en büyük günah ya da bağışlanamaz bir günah değildir. yalan bir günahtır, dedikodu da bir günahtır. Evlilik dışı bir erkeğin ya da kadının başka bir kişiyle heteroseksüel ilişkiye girmesi de aynı şekilde bir günahtır.

    b) Yalnızca cinsel günahların değil, herçeşit Kutsal kitap’a aykırı olan şeyin günah olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Örnek vermek gerekirse bir başkasının günahlarını yargılamak bile bizim için bir günahtır. Tanrı kutsaldır. bu nedenle O’nun çocukları olan bizlerin tanrı’nın kutsallığını yansıtan kişiler olmamız gerekmektedir. Bu bizim gücümüzle olan birşey değildir. Bu tamamen Tanrı’nın Ruhu’nun bizde işlemesinin sonucu gelişen bir durumdur. bu nedenle sürekli Tanrı’ya bakmak bu günahların işlenmesinin en büyük engelidir.

    c) Tanrı’nın yolunu izlemek, Rab mesih isa hakkında öğrenmek isteyen ya da Mesih İsa’ya yeni iman etmiş bir homoseksüele önyargıyla yaklaşmak çok büyük yanlıştır. Kendimize ve çevremizdeki her kişiye öğretmekle sorumlu olduğumuz gibi bu kişilere de Tanrı ölçütünü öğretmek büyük sorumluluğumuzdur. homoseksüel kişinin yapacağı, tövbe etmesi bağışlanmış olduğunu kabullenmesi ve iyileşmeyi istemesidir. aynı zamanda kilise içinde gördükleri tanrı krallığındaki kardeşliğin getirdiği ilgi ve sevgi çok ama çok önemlidir.Bu iyileşme süresini çabuklaştırdığı gibi kiliseyede büyük bir teşvik verir.

    Yüce Yaradan daima yüreklerinize Işığını saçsın. Mesih İsa’nın sevgisi her birinizin yüreğini doldursun ve sizleri bereketlesin kardeşler. AMİN.

    Kaynak: “Kutsal kitap’a Göre Etik ve AHLAK” Yazarlar: Rev. Turgay ÜÇAL ve Derek MALCOLM

    #35709
    Anonim
    Pasif


    Başlangıçta söz vardı kardeşim gerçekten zor bi hayat geçirmişsin.. senin için dua edeceğim. Rab isa mesih şeytandan onun kötü oyunlarından bizi korusun.

    #35712
    Anonim
    Pasif


    Paylasimin icin tesekkürler. Rab bizler gibi günahkarlari kurtarmak icin geldigini söyler. Bu noktada insan degerlendirmesi gecersiz oluyor. Rab seni serviyor ve kabul ediyor. Tövbenle sen Rab bin, Rab de senin. Adamin ellere nesi, diyecegi geliyor.

10 yazı görüntüleniyor - 76 ile 85 arası (toplam 85)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.