Doğuştan Müslüman çocuk yoktur! – RADİKAL

  • Bu konu 39 izleyen ve 99 yanıt içeriyor.
15 yazı görüntüleniyor - 61 ile 75 arası (toplam 100)
  • Yazar
    Yazılar
  • #33564
    Anonim
    Pasif
    3ylül;13931 wrote:
    Doğuştan hiç bişey yoktur- öyle şey mi olur? Tanrı neden yarattığı insanı dünyaya gönderirken bir kimlik altında gönderme mecburiyeti hissetsin ki? Saçma!

    İslam inanışıdır: doğan çocuk hangi peygamberin zamanında doğmuşsa o peygamberin dinindendir. Allah neden doğan çocukları bir dine mensup bir şekilde göndesin?

    Eğer her doğan bebek kâinatı, dinleri ve kendi yaşamını etkileyecek her şeyi fark edecek ve aklı kullanacak bir yaşta olarak ölseydi o zaman böyle bir şeye ihtiyaç kalmazdı. Size birkaç istatistik göstereyim:1946 yılında kurulan ve kısaca UNICEF olarak bilinen Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonunun; Dünya Çocuklarının Durumu, 2009 Raporundaki tablo hem içler acısı hem de utanç verici: Dünyada yılda ortalama 9 milyon çocuk henüz beş yaşını dahi görmeden ölüyor. 2000-2007 yılları arasında, ölen beş yaş altı çocuk sayısı 70 milyon. Bu neredeyse Türkiye’nin nüfusuna eşit. 2007 yılında ölen çocuk sayısı; 9.2 milyon. 2007 yılında hergün ölen ortalama çocuk sayısı; 25 bin 200. Ölen çocukların yarısına yakın kısmı; doğumu izleyen bir ay içinde ölüyor. Hamilelik veya doğum sırasında ölen annelerin sayısı ise, beşyüzbinden fazla. Rakamlar korkunç boyutta değil mi?
    Beki bu çocuklara ne oldu ve ne olacak. Bir dinsiz gibi ölüp haşirde hak dini bulamamış bir kafir gibi mi hesap verecekler ve sonunda ebedi bir şekilde cehennemde azap mı cekecekler?

    Bir örnek vereyim. Bir öğretmen öğrencilerine iptal edilmesi mümkün olmayın bir yazılıda tüm soruları hiç anlatmadığı konulardan sorduğunu farz edelim. öğrencilerde haliyle bu sorulara veremeyecek verselerde yanlış cevap verecekler. Şimdi bu durunda hoca aşağıdaki iki şıktan birini yapacaktır

    1. Herkesi bırakır
    2. Herkesi geçirir.(sınavın iptal edilemeyen bir sınav olduğunu söylemiştik)

    Sınava giren öğrencilerin hepsi hocanın kendilerini –haklarıda vardır- geçirmesini isteyecektir.Çünkü birinci şık merhametsizlik ve adaletsizliğin göstergesidir. Aynen bunun gibi ebedi bir hayatı iılgilendiren bir sınavda sınav hakkında hiç bir şey bilmeyen çocukların sınavı kaybetmelerine hükmetmek adaletsizlik ve merhametsizlik değil midir? Biz Allahın meerhametli ve adaletli olduğuna ve ona göre hüküm vereçegine inanıriz.

    #33565
    Anonim
    Pasif

    Sayın Sualci 1387,

    İsminiz kadar sualci olmanızı dilerdim. Söylediklerinizde mantık aramanızı rica ederim. Tanrı niye din versin? Tanrı’nın isteği kendisine tapmamız ise, niye her peygambere değişik dinler versin? Tevrat, Zebur ve İncil bir bütündür, tüm öğretileri mükemmel bir uyum içerisindedir ve özeti “Tek ‘Kurtarıcınız’ Mesih İsa geliyor, Tek ‘Kurtarıcınız’ Mesih İsa geldi ve Tek ‘Kurtarıcınız’ Mesih İsa yine gelecektir”dir. Burda hiç başka bir din, başka bir inanç yoktur. İnancımızın başlangıcı ve sonu da Mesih İsa’dır. Tanrı, başka bir din veya başka bir iman buyurmamıştır.

    Musa’ya, “Al bu Kitabı da Müseviliği yay”; İsa’ya, Al bu Kitabı da Hristiyanlığı yay” mı dedi? Davud’a hangi dini verdi o zaman? Ya Süleymana, Yeşaya’ya, Yeremya’ya, Hezekiel’e, Daniel’e, Yunus’a, Zekeriya’ya ve daha nicelerine hangi dinleri verdi? Size söyliyeyim mi? İsa ve O’nun geleceğini ve Tek Kurtarıcı olduğunu, günahlarımız için çarmıha gerilecek olan Tanrı Kuzusu olduğu dışında hiçbir inanç veya öğreti olmamıştır. Peygamberlere değişik dinler verildi inancı, uydurmadır ve İslâm’dan başka hiçbir inançta yer almamaktadır. Buna Müslümanların dışında da kimse inanmıyor.

    Bu ayrı ayrı dinler veya ibadet şekilleri niye? Tanrı şöyle mi dedi: “Eskiden Kudüse dönüp dua ederlerdi, çünkü orda Benim yeryüzündeki ikametgâhım, ‘En Kutsal Yer’ olan Tapınağım vardı. Onu tüm detayları ile Ben yaptım, ben yaptırdım. Yerini, noktasını bile Ben belirledim. Yeryüzünde en ‘Kutsal Yer’ diye Ben beyan ettim. Ama şimdi vaz geçtim. Öyle her zaman mantıklı olmaktan, güvenilir olmaktan usandım. Kudüsten vaz geçtim. Asırlardır, cinlerin ve Şeytanların cirit attığı şu Mekke var ya; hani şu putların merkezi, o 360 putun bulunduğu yer, hani şu paganlar, gökten düşen bir Siyah Taş’ın etrafında dönüp duruyorlar ve her defasında o taşı öpüyorlar ya. İşte orasını seçtim kendime. İbadet şeklinin değişmesinde de hiçbir sebep yok. Paganların yaptığını, Allah’a inananlar da yapsın”. Bu yüzden, yeni icat ettiğim bu dinde, Mekke’ye doğru dönmelerini emrettim. Benim Kutsal Tapınağım’mış. Boşver yahu. Ha Ben’im Tapınağım, ha putların tapınağı”.

    “Bir de, “Şabat günü sizin için ebediyen kutsaldır” demiştim ama ondan da vaz geçtim durup dururken. Yeni bir din ise, gün de değişecek. Biliyorum. Baştan sona, bütün peygamberlerime hep Şabat günü Kutsaldır diye öğretmiştim. Ama şimdi içime bir uyumsuzluk geldi ve ‘ebedîyen’ dediğim halde, yine de vaz geçtim ve cuma gününü kutsal kıldım”.

    “Haaa! Bir de şu takvim meselesi var. Neymiş o. İsa’dan sonra, İsa’dan evvel. Yani ‘Dünyayı Kurtaran Tanrı Kuzusu’dur diye, O’nun doğumunu mu taçlandıracağız her zaman? Bundan sonra onu da değiştirip, bazılarının tarihte en önemli olay saydıkları, ‘Yahudilerin dışında hiçbir peygamberin gelmiyeceğini veya tüm peygamberlerin Yahudiler’den geleceğini bildirmeme rağmen’, kendisini peygamber sanan bir Arab’ın, Medine’ye Göç’ünü başlangıç olarak alacağız”.

    “İlerde başka bir din aklıma gelirse, belki de Salı gününü kutsal ilân ederim. Ama peki yüzlerini ne tarafa dönsünler acaba? Hadi boşver bunlara şimdi. Bir yüz aklıma gelmişti bir zamanlar ki, tüm kâinatı ondan aldığım ilhamla yarattım. İnsanlar genelde Benden ilham alır ama ne bilsinler ki, Ben de O’ndan ilham alıyorum. O Tanrı’ya ilham veren tek kişidir. Ha, işte böyle başka bir yüz rüyalarıma girer ve Bana ilham verirse, o zaman yeni bir din başlatacağım. Son ‘Bahailiği’ denedim ama tutmadı zannederim. Sahi o dini, Ben mi başlatmıştım? Peki, ya ondan evvelkini?”

    Hiç kimse bir dinle doğmuyor. Madem ki otomatik olarak zamanının peygamberinin dinine ait oluyor, ne fark eder? Ha Musa’ya, ha İsa’ya. Hem Musa’daki, hem İsa’daki kurtulacağına göre, ne fark eder? Tanrı, bilinçsiz çocukları yargılamaz. Ama onlara dinle de lânetlemez. Dinler, ölüme götüren lânetlerdir. İnsanoğlu tarafından yapılmışlardır. İman, ancak; iyiyi ve kötüyü bildikten sonra, bilerek, isteyerek Rab’be boyun eğmek ve O’nu bütün yüreğimizle sevmektir. Milliyetin veya ataların, veya atalarının imanı, senin imanını belirleyemez ve Yargı Günü de mazaret olarak kabul edilemez. Araştırıp da sorma, bireylerin Tanrı huzurundaki kendi görevleridir.

    Yine de adalet, hak, ve merhamet gibi şeylerden bahsettiğinize göre, bu yolda yürüdüğünüz taktirde, yani adaletin ve bilhassa ‘Sevgi’nin peşini bırakmadığınız taktirde, doğruları daha iyi görüp yargılayabileceğinize inanıyorum. Şunu düşünmenizi rica ediyorum: “Kuran ve Hadisleri ve diğer İslâmî öğretileri gayet iyi bilen bizler ve diğer milyonlarca insan, acaba niye Müslüman değiller?” ve diğer yandan da, tersi bir soru: Tevrat, Zebur ve İncil’i okuyup öğrenen birçok Müslüman, Niye Hrisyiyanlığı tercih etmiştir? Ve çok azı Müslüman olarak kalmıştır? Kendi kitaplarını bile okumamış bu insanlar, Tevrat, Zebur ve İncilin kabını bile görmemişlerdir. Neye inandıklarını, niçin nefret ettiklerini bile bilmemektedirler.

    Rab’bi arayan bulur. Önüne koyanı doğru kabul edip Ebediyetini rizke atan ise akıllılık yapmıyordur. Rab sizi aydınlatsın.

    Sevgi ve Dualarımla.

    #34190
    Anonim
    Pasif

    arkadaşım belki senin görüş açından bu böyle gözüküyor kuran diyorki ”vahy gelmediği halde bana vahiy geliyor diyen kişiden daha zalim kim olabilir” bir kere inancın kendisine ters düşüyor. islam incil tevrat ve zeburu yalanlamıyor ama şöyle diyor ” allah yaptığından mesul değildir” allah dilediğini bırakır dilediğini değiştirir” kul yaptığından mesuldür. bir ayette de ” kıyamet günü bütün peygamberler hesaba çekileceklerdir” bu kuranın kendisine ters yani kuran benden başka doğru yok demiyor bir ayette de”kim isayı kabul etmezse onu cehennemimde yakarım diyor ama hiç bir peygambere dil uzatmıyor. hz.meryem için herkes şüphe ederken kuran onun temiz olduğunu erkek eli değmediğin müjdeliyor.ve diyor ki kuranda kadın ismiyle sadece meryem suresi var peygamberin hanımı veya kızının bile ismini vermiyor.kuranda yeri gelmiş peygamberi bile uyarmış kör olan adam iman etmeye gelince ağzını yüzünü bükmüş ayette cevap vermiş sen ağınız yüzünü ne büküyorsun senmi iman ettireceksin diyor ikaz ediyor .daha bir çok şey daha elle tutulur şeyler söylerseniz veya bana bilmediğim yanlış bildiğim bir şeyi göndeririseninz ararştırım yazımı yayımlamasanızda olur bana cevap gönderin yeter. allah sizi ve bizi bağışlasın cennetinde en güzel yerlere koysun amaç bir olan allaha iman etmek değilmi ben allahın çok merhamet sahibi olduğuna inanıyorum.hepinizi seviyorum hristiyan da olsa yahudi de olsa müslümnada olsa sev yaratılanı yaratandan ötürü

    #34194
    Anonim
    Pasif
    torrap;16759 wrote:
    arkadaşım belki senin görüş açından bu böyle gözüküyor kuran diyorki ”vahy gelmediği halde bana vahiy geliyor diyen kişiden daha zalim kim olabilir” bir kere inancın kendisine ters düşüyor. islam incil tevrat ve zeburu yalanlamıyor ama şöyle diyor ” allah yaptığından mesul değildir” allah dilediğini bırakır dilediğini değiştirir” kul yaptığından mesuldür. bir ayette de ” kıyamet günü bütün peygamberler hesaba çekileceklerdir” bu kuranın kendisine ters yani kuran benden başka doğru yok demiyor bir ayette de”kim isayı kabul etmezse onu cehennemimde yakarım diyor ama hiç bir peygambere dil uzatmıyor. hz.meryem için herkes şüphe ederken kuran onun temiz olduğunu erkek eli değmediğin müjdeliyor.ve diyor ki kuranda kadın ismiyle sadece meryem suresi var peygamberin hanımı veya kızının bile ismini vermiyor.kuranda yeri gelmiş peygamberi bile uyarmış kör olan adam iman etmeye gelince ağzını yüzünü bükmüş ayette cevap vermiş sen ağınız yüzünü ne büküyorsun senmi iman ettireceksin diyor ikaz ediyor .daha bir çok şey daha elle tutulur şeyler söylerseniz veya bana bilmediğim yanlış bildiğim bir şeyi göndeririseninz ararştırım yazımı yayımlamasanızda olur bana cevap gönderin yeter. allah sizi ve bizi bağışlasın cennetinde en güzel yerlere koysun amaç bir olan allaha iman etmek değilmi ben allahın çok merhamet sahibi olduğuna inanıyorum.hepinizi seviyorum hristiyan da olsa yahudi de olsa müslümnada olsa sev yaratılanı yaratandan ötürü

    Mantık hatası şurada,

    Farzı misal siz bir öğretmensiniz. 10 tane çocuğa okuma yazma öğrettiniz.

    Bende diyorum ki, torrap iyi bir itfayecidir. 3 binanın yangını söndürmüştür.

    Şimdi ben doğru mu söylüyorum?

    Size göre doğru söylüyorum.

    Neden?

    Çünkü ben torrap’ı inkar etmiyorum. torrap’ın tarihsel kişiliğini onaylıyorum. Hatta onun hakkında çok ta iyi konuşuyorum.

    Ama size çok farklı sıfatlar ve misyonlar yüklüyorum.

    Siz bir öğretmenken ben size itfayecesin diyorum.

    Bu çok çok basit bir örnek ama olayın mantığı bu örnekte yatıyordu.

    Evet belki Kuran İsa diye birinden bahsediyor ama İncil’in tanımlamış olduğu Mesih İsa ile Kuran’ın tanımlamış olduğu İsa arasında dünyalar kadar fark vardır. İncil Mesih İsa’yı çok farklı tanımlayıp O’na çok farklı sıfatlar yüklendiğinde, Kuran O’nu çok farklı tanımlayıp O’nu çok farklı sıfatlarla betimler.

    hepinizi seviyorum hristiyan da olsa yahudi de olsa müslümnada olsa sev

    Amin.

    #34195
    Anonim
    Pasif

    @torrap 16759 wrote:

    arkadaşım belki senin görüş açından bu böyle gözüküyor kuran diyorki ”vahy gelmediği halde bana vahiy geliyor diyen kişiden daha zalim kim olabilir” bir kere inancın kendisine ters düşüyor. islam incil tevrat ve zeburu yalanlamıyor ama şöyle diyor ” allah yaptığından mesul değildir” allah dilediğini bırakır dilediğini değiştirir” kul yaptığından mesuldür. bir ayette de ” kıyamet günü bütün peygamberler hesaba çekileceklerdir” bu kuranın kendisine ters yani kuran benden başka doğru yok demiyor bir ayette de”kim isayı kabul etmezse onu cehennemimde yakarım diyor ama hiç bir peygambere dil uzatmıyor. hz.meryem için herkes şüphe ederken kuran onun temiz olduğunu erkek eli değmediğin müjdeliyor.ve diyor ki kuranda kadın ismiyle sadece meryem suresi var peygamberin hanımı veya kızının bile ismini vermiyor.kuranda yeri gelmiş peygamberi bile uyarmış kör olan adam iman etmeye gelince ağzını yüzünü bükmüş ayette cevap vermiş sen ağınız yüzünü ne büküyorsun senmi iman ettireceksin diyor ikaz ediyor .daha bir çok şey daha elle tutulur şeyler söylerseniz veya bana bilmediğim yanlış bildiğim bir şeyi göndeririseninz ararştırım yazımı yayımlamasanızda olur bana cevap gönderin yeter. allah sizi ve bizi bağışlasın cennetinde en güzel yerlere koysun amaç bir olan allaha iman etmek değilmi ben allahın çok merhamet sahibi olduğuna inanıyorum.hepinizi seviyorum hristiyan da olsa yahudi de olsa müslümnada olsa sev yaratılanı yaratandan ötürü

    Burada lütfen kuranı savunmayınız. Tanrı dilediği gibi her durumda haraket edemez. Ve Tanrı sözlerini korumakta da acil değildir. Kuran bir yerde tevrat, zebur, incil değişmedi der, sonra da değişti der. Böyle denmesi de doğaldır, çünkü zaman geçtikçe tevratı ve incili okuyan ve habedar olanlar gördüler ki kuran ile bu kitapta anlatılar çelişir. Farklı vaadler vardır . Siz tüm kitapları okudunuz mu? Okursanız siz de göreceksiniz. Ama bu farkna varıldığı zaman, muhammed onlar kitaplarını değişti dedi. Kendinin doğru ve tek olduğunu kabul ettirmek için. Ama bunu kendisi dedi. Gerçekte hiçbiri değişmiş değildir. Tarih bunu onaylar. Muhammed ve kuranı yalancı çıkarır.

    Kuran da ki Tanrı ile Kutsal Kitabımız da ki Tanrı çok farklıdır. İnsanlar gibi Tanrı da yaptıklarından mesuldur. Dilediği gibi haraket edemez. Bunu yakın zamanlarda Kemal Kardeş yazısında başka bir konu başlığında yazmıştı. Aşağıdadır.

    Sevgili mtmtkc,

    Matematikçi mi? Bilmiyorum, ama yardımcı olabilme amacı ile birkaç kelime yazayım dedim.

    Tanrı tabii ki güçlüdür. Herşeye gücü yeter. Böyle olduğu halde, O da bazı şeyleri yapamaz. Ne gibi mi? Örneğin:
    Günah işleyemez
    Adaletsiz davranamaz
    Sevgi dışında davranamaz

    Böyle yaparsa, bu sefer, yargılayacağı kişiler ve şeytanlar O’na, “Sen bizden betersin. Sevgisizsin, adaletsizsin, günahkârsın. Güçlüsün diye, keyfî davranır, hak ve hukuk gözetmezsin. Hitlerden farkın yoktur. İğrençsin. Kestiğin kestik, biçtiğin biçtiktir. Senden nefret ediyoruz ve cehenneme atsan bile, bu iddiamızdan vaz geçmiyeceğiz” demiyecek mi?

    Kardeşim, Tanrı, böyle bir Tanrı olsa, birinci birinci O’na bu sözleri, ben söylerdim. Ve evet; cehenneme atsa bile, böyle söylerdim. Ona kesinlikle tapmazdım. Çünkü böyle bir karakter, Rab’bimiz Mesih’in karakteri değil, Şeytan’ın karakteridir.

    Rab dediğimiz İsa Mesih, niye öldü? Bunun sebeplerini anlatmak, günler sürer. Ama çok önemli bir noktaya açıklık getirmek istiyorum.

    Bazı antlaşmalar bağlayıcıdır. İki tarafı da ölümüne bağlar. Asla bozulamaz. Vaz geçilemez. Bugün bile bazı şirketler arası ve uluslararası antlaşmalar böyledir. Hatta evlilik antlaşması da öyledir. Bu antlaşmayı kimse bozamaz. Ne kadının ve ne de erkeğin isteği üzerine, bu antlaşma bozulabilir. Hatta her ikisi de hemfikir olsalar bile bozamazlar. Evlilik antlaşması, ölümünedir. Ülke yasalarına göre ‘yasal’ olabilirbelki, ama Tanrı Yasa’sına göre, asla. Romalıların 7. Bölümü de bunu anlatır. Okuyabilirsiniz. Zina ve ölüm dışında, eşi boşamak olanaksızdır. Ama ancak birinin eşi ölürse, işte o zaman, yaşayan eş, bu antlaşmadan serbest kılınır. Yasa da onu serbest kılar ve sebestliğini onaylar.

    Tanrı’nın insanlarla yapmış olduğu Birinci Antlaşma da (Eski Ahit dediğimiz), ebedî bir antlaşmadır. Kan ile mühürlendi. Asla bozulamaz. Ne Tanrı bozabilir, ne insan. Yasaya karşı gelen, cezasını mutlaka çekecektir. Bunu bozabilen, kan ile mühürlenmiş bu antlaşmayı iptal edebilen, ne yeryüzünde, ne gök yüzünde hiçbir güç yoktur. Yasa’nın şartları, mutlaka yerine getirilmelidir. “Günah işleyen ölecektir”. Hiçbir kurtuluşumuz yokken ve ölmemiz gerekirken; bizimle antlaşmayı yapmış olan diğer şahıs ölüyor. Çarmıhta can veriyor ve bizi, bu şekilde, Yasa’nın bağlayıcılığından kurtarıyor. Biz, hayatta kalan eş veya antlaşmanın bir taraftarı olarak, o Yasa’dan serbest kılındık. Bu yüzden İsa, bizim yerimize ve bizim için öldü diyoruz. Sonsuz sevgi budur. Zayıflık değil, sevginin gücünü gösterir. “Kötülüğü iyilikle yenin” diyen Tanrı, bize bunun nasıl yapılacağını gösterdi. Yüreğimizdeki kötülüğü, sevgisiyle yendi. Ona şükrederiz.

    Herşeyi, Yasaya göre yaptı. Rüşvet yiyen bir polis veya yargıç gibi davranmadı. “Boşverin Yasa’yı” demedi. Yasa’ya olan saygısının bedeli, kendi ölümüydü. Çünkü Yasa, tatmin edilmeliydi. Edilmese, Tanrı da ‘Günahkâr’ olurdu. Bunun dışında hiçbir kurtuluş yoktur. “Daha dikkatli davranır, daha az günah işlersem, belki kurtulurum” düşüncesi de Şeytan’dandır. İsa, bizi kurtarmak için canını sunan, Tanrı Kuzusudur.

    Umarım bir nebze olsun yardımcı olabilmişimdir. Ve umarım sorularınızı, hakikaten bilmek için soruyorsunuzdur. Saldırmak için değil.
    Rab sizi Aydınlatsın.
    __________________
    Kutsal olmaya gayret edin. Kutsallığa sahip olmadan, kimse Rab’bi göremeyecek. (İbraniler 12:14)

    #34196
    Anonim
    Pasif

    Torrap kardeşimiz yazış tarzınız pak niyetli biri olduğunuzu düşündürüyor. İyisi mi alıverin Kitab-ı Mukaddes’i, başlayıverin incilleri okumaya. Kendiniz, kendi şahsi tecrübenizle fikir yürütürsünüz sonra. Hristiyanlar’ın birini inandırmaya hiç mi hiç bir telaşları yoktur. Niyeti samimi olanı Rab’b kendisine ulaştıracaktır günün birinde nasıl olsa. Yaradan’ımız iyi niyetlileri asla terketmez. Kaçsalar bile O’nun merhameti peşlerinden koşar. Rab’bimiz yaşayan bir Tanrı’dır, kendilerine ulaşmak için uğraşların gerektiği filozofların ‘kainat’ın ilk prensibi’ türünden hayali kurgularla hiç bir alakası yoktur. Gönlü hazır olanı gider kendisi yakasından yakalar :-)

    İyilikler…

    #34550
    Anonim
    Pasif

    Doğuştan “günahkar” olan çocuktan daha mantıklıdır.

    #34553
    Anonim
    Pasif

    @turk 17447 wrote:

    Doğuştan “günahkar” olan çocuktan daha mantıklıdır.

    Hayır sayın Turk, değildir. Biz bir bebeğin “günahkâr doğup, ölse cehenneme gidecek” düşüncesinde değiliz. Sadece, günahkâr bir ‘Doğa’ ile doğduğunu ve daha bebekken bile, bu doğanın etkisi altında davrandığını söylüyoruz.

    Daha 1-2 yaşlarındayken bile bebeklerin, ne kadar kıskanç davrandıklarını, bazen birbirlerini saçını çektiğini veya diğerlerini ısırdığını, oyuncak veya yiyeceklerini paylaşmak istemediklerini hiç görmediniz mi?

    Ama bu yaptıkları günah sayılmamaktadır. Çünkü onlarda daha, ‘Doğru ve Yanlışı’ idrak etme anlayışı gelişmemiştir. Onlar, daha öldürmemiş ‘aslan yavruları’ gibidirler. Sevimli gözükürler ama içlerinde birer katil yatmaktadır.

    Tanrı insanları böyle yaratmadı. Adem ve Havva günaha düştüğünde, insanoğlu Rab’den ayrılıp Şeytan’la bir bütün oldu. Fiziksel ve ruhsal hastalıklar başladı. Annen, baban Aidsli ise, sen de aidsli doğarsın. Adem ve Havva, Aids’e yakalanmış olsa, hepimiz aidsli doğardık. Tanrı buna izin verirdi de, bir ruhsal hastalık olan ‘Günah’la (yani günahlı doğayla) doğmamıza mı izin vermiyor?

    Günahkâr bir doğa ile doğmuş olanlar konusunda, ‘haaaaşaaa’ diyenler, yine anne ve babalardan geçen, daha hiç günah işlememiş yavruların Aidsli, kanserli, şeker hastalıklı doğmaları konusunda, niye suskun?

    Fiziki hastalıklar ne kadar şifa gerektirirse, ruhsal hastalıklar da öyle. Yeni bir ruh, yeni bir yürek verebilen ve bizi günahlı ruhumuzdan kurtarabilen tek kişi İsa Mesih’tir. O, sırf bu sebeple gelmiştir. Diğer dinler, daha hastalığın farkında bile değillerken, hâlâ inkâr ederlerken, nasıl çare sunabilirler ki? Farkında olsalar bile sunamazlar ama nedenini şimdi anlayamazsın.

    Şu an Tanrı, “Bütün günahlarını affediyorum” dese, neye yarar. Bir hafta içerisinde işlemediğin günah kalmaz tekrardan. İhtiyaç, ‘içimizdeki doğanın değişmesidir’ sayın türk. Zinaya koşan gözler, nefret barındıran bir yürek, affedilmiş olsa ne yazar. Cenneti de cehennem yaparız bir anda. Yepyeni bir yürek lâzım.

    Umarım vaz geçmez, aramaya devam edersin. Ararsan, mutlaka bulacaksın. Neredeyse hepimiz, bir zamanlar senin gibi düşünen, ateşli Müslümanlardık. Rab gözlerimizi açtı. Sorduğun, soracağın tüm soruları biz de sorduk. Ama doğruları inatla reddeder, kendi bildiğini okumaya devam edersen, sana, ne biz, ne de Tanrı yardım edebilir. Çünkü O, sana, Kendisini (yani Tanrı’yı) ‘seçme veya reddetme’ hakkını vermiştir.

    #34556
    Anonim
    Pasif

    turk´isimli üyeden Alıntı
    Doğuştan “günahkar” olan çocuktan daha mantıklıdır.



    Sayın Turk;

    Bu kanıya nasıl vardığınızı..?
    Siz hiç,bebekleri,inceledinizmi..?
    Sekiz aylık diyelim.İyi ve kötüyü,sekiz 10,aylık bir bebek bilemez. Sadece iç güdüleri vardır.açıkırsa,yada altını pisletirse.yada gazı varsa ağlar ve bu zor durumdan kurtulmak ister,bu normal olandır

    Bunun dışındaki davranışlarına bakın,İstekleri yerine getirilmediği zaman,kızar,bagırır,feryat eder,bazende inatla çığlik atar ve bu arada, kıpkırmızı kesilir,bazende nefes alamıyacak kadar kendini kasar.Feryat ve gözyaşlarıyla ,isteğini getirmeyen kişi, kim olursa olsun farketmez, intikam alır..

    İnsanların çoçuk yaşta bile olsa isteklerini hemen.onun istediği anda yerine getirmeyen,anne ve babasına kızması,kendisine zararı dokunacak, kaprislerini yapmaya yanaşmadıkları için onlara vurması,anne yada babasını, bunu yapmaya zorlamasında sizce masumiyet varmıdır.
    Siz, hiç..istediği oyuncak,ı almayan annesine tepki olarak, bir alış veriş merkezinde kendini yere atmiş bağıran 3,yaşında bir çoçuk görmedinizmi..?

    Bakın, Sayın Turk çocuklar masumdur, ama istekleri masum değildir.
    Narin vücutları masumdur.ama iç egoların,da vahşet vardir.bu da günahkar yapıdan ileri gelir.

    Küçük bir çocuğu inceleyin..ben çok inceledim..
    Kendimde, bir çoçuk büyüttüm.yada size şöyle diyeyim,küçük bir kıskanç çocuğu incelediğimde gördüklerim..
    Çocuk henüz konuşamıyor 1 yaşındaydı sanıyorum.Sapsarı kesilmişti,hayince, meme emen kardeşine bakıyordu.Zayıf aç ve yaşaması bu besin kaynağına bağlı bir bebeğin, bolca akan bu sütten yararlanmasına katlanamayan,kıskanç olan bu küçük çocuğa masum diyebilirmiyiz.
    Yada kardeşini düşürmek için iten, hangi ego dur sizce..?

    Yastıkla, bebek olan, kardeşini kıskançlığından dolayı boğmaya kalkan küçük bir çocuğa masum diyebilirmiyiz..yanlız bana getirip Aklı dayamayın ki,bunun akılla alakası yoktur.Bu tamamen, yaratılıştan gelen günahla alakalıdır.

    Size sorarım,nerede masumiyet .ve günahsızlık..
    Bebeklerde, Günah yoktur diyebilirmisiniz Hala..?

    Sizin daha, mantıklı olmanız temeninle,esen kalın.

    #34558
    Anonim
    Pasif

    @Saba 17453 wrote:

    turk´isimli üyeden Alıntı
    Doğuştan “günahkar” olan çocuktan daha mantıklıdır.



    Sayın Turk;

    Bu kanıya nasıl vardığınızı..?
    Siz hiç,bebekleri,inceledinizmi..?
    Sekiz aylık diyelim.İyi ve kötüyü,sekiz 10,aylık bir bebek bilemez. Sadece iç güdüleri vardır.açıkırsa,yada altını pisletirse.yada gazı varsa ağlar ve bu zor durumdan kurtulmak ister,bu normal olandır

    Bunun dışındaki davranışlarına bakın,İstekleri yerine getirilmediği zaman,kızar,bagırır,feryat eder,bazende inatla çığlik atar ve bu arada, kıpkırmızı kesilir,bazende nefes alamıyacak kadar kendini kasar.Feryat ve gözyaşlarıyla ,isteğini getirmeyen kişi, kim olursa olsun farketmez, intikam alır..

    İnsanların çoçuk yaşta bile olsa isteklerini hemen.onun istediği anda yerine getirmeyen,anne ve babasına kızması,kendisine zararı dokunacak, kaprislerini yapmaya yanaşmadıkları için onlara vurması,anne yada babasını, bunu yapmaya zorlamasında sizce masumiyet varmıdır.
    Siz, hiç..istediği oyuncak,ı almayan annesine tepki olarak, bir alış veriş merkezinde kendini yere atmiş bağıran 3,yaşında bir çoçuk görmedinizmi..?

    Bakın, Sayın Turk çocuklar masumdur, ama istekleri masum değildir.
    Narin vücutları masumdur.ama iç egoların,da vahşet vardir.bu da günahkar yapıdan ileri gelir.

    Küçük bir çocuğu inceleyin..ben çok inceledim..
    Kendimde, bir çoçuk büyüttüm.yada size şöyle diyeyim,küçük bir kıskanç çocuğu incelediğimde gördüklerim..
    Çocuk henüz konuşamıyor 1 yaşındaydı sanıyorum.Sapsarı kesilmişti,hayince, meme emen kardeşine bakıyordu.Zayıf aç ve yaşaması bu besin kaynağına bağlı bir bebeğin, bolca akan bu sütten yararlanmasına katlanamayan,kıskanç olan bu küçük çocuğa masum diyebilirmiyiz.
    Yada kardeşini düşürmek için iten, hangi ego dur sizce..?

    Yastıkla, bebek olan, kardeşini kıskançlığından dolayı boğmaya kalkan küçük bir çocuğa masum diyebilirmiyiz..yanlız bana getirip Aklı dayamayın ki,bunun akılla alakası yoktur.Bu tamamen, yaratılıştan gelen günahla alakalıdır.

    Size sorarım,nerede masumiyet .ve günahsızlık..
    Bebeklerde, Günah yoktur diyebilirmisiniz Hala..?

    Sizin daha, mantıklı olmanız temeninle,esen kalın.

    Saba’ya ve Kemal Abi’ye ek olarak bende size sunu belirtmek istiyorum bu konuyla ilgili olarak. Ulkemizde her ne kadar cok sık rastlanmasada ve rastlananların hepside medyada yayınlanmasada (ulkemizde bir cok kimsenin haberi olmamasina ragmen saglam seri katil potansiyeli mevcuttur) cocuk katiller dünya genelinde fazlaca yaygındır.

    Nasıl mı biliyorum? Psikoloji egitimi,özellikle adli psikoloji egitimi aldigim icin boyle cocuklari birebir inceleme fırsatim oldu.Emin olun çok kücük oldukları halde gayet profesyonel bir katil gibi anne babasını olduren,silah kapıp okul basan,etraftaki hayvanlara ve arkadaslarına zarar veren bir suru cocuk var malesef dunya uzerinde. Ve bunlardan bazılari dısarıdan hic bir sekilde siddete,tecavuze,cinsel tacize maruz kalmadan,saglıklı bir aile ortaminda buyuduklari halde “sırf icinden boyle geldigi icin” bu duruma yönlenebiliyorlar.

    Bu durumda,bu konu hakkında düşünürken kafanızın bir kısmında yer etsin istedim.

    #34560
    Anonim
    Pasif

    Ha bir de şu var; Sen hem gel doğuştan müslüman çocuk yok de hem de yeni doğan çocuğunu dini inançlarına alet edip onu bir hristiyan ilan edip günahkar say ve vaftiz et. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

    #34566
    Anonim
    Pasif

    @turk 17461 wrote:

    Ha bir de şu var; Sen hem gel doğuştan müslüman çocuk yok de hem de yeni doğan çocuğunu dini inançlarına alet edip onu bir hristiyan ilan edip günahkar say ve vaftiz et. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

    Çocukların din adıyla kendi zevlerine alet edilmesini muslumanlıkta daha iyi görüyoruz Sayın Turk. Çocuk yaşındaki kızları alıp evlenen ve bu duruma açıklama olarak Peygamberi önder gösteren,kadinlarin ustunde boyundurluk kuran,onların kafasını orasını burasını sarıp sarmalayan,onların yaşamlarını,özgürlüklerini ellerinden alan ve erkeğe köle eden bir anlayışa ve bu kafadaki Musluman cematine ne demek lazım acaba??Hiç baktınız mı musluman ulkelerin niye hic birinde insan haklari gelismemis,din hep siyasete ve çıkar elde etmeye alet edilmiş??

    Size göre hristiyanlıkta cocuklar vaftiz olarak dine alet ediliyor belki ama şurdaki ayrıntıyı göremiyorsunuz,burda ki niyet güzel.Amaç günahlardan arındırmak,evlenip yatagina almak degil!!

    İnşallah kısa zamanda siz ve sizin gibilerin ………………beyinleri açılır,doğru düşünme yetinizi edinir,kalbinizdeki karanlıklardan temizlenir ve yaratıcının sesini duyabilecek bir insan haline gelirsiniz.

    #34568
    Anonim
    Pasif

    Sayın Turk,
    Bebek vaftizinin anlamı yok. Kişi iman eder, ve vaftiz olur. Bu nedenle iradesinin, kararının farkında olacak bir yaşta olması gerekir. Bazı mezhepler bebek vaftizini onaylar ama kutsal kitap iman edip, vaftiz olunmasını söyler. Yani önemli olan Kutsal Kitab’ın söylediğidir. Bilinçsiz bir kişinin vaftiz olmasının ona bir artısı ya da eksisi yoktur. Vaftizmin gerçek anlamını taşımaz. Bu nedenle boştur. İman, kişinin iradesiyle, bilinçli olarak yapılan ruhta gerçekleştirilen bir eylemdir. Bebekler, çok küçük çocuklar bunu yapamaz, farkında olamaz. Vaftiz taraftar toplar gibi yapılacak bir şey olamaz, anlamı ve önemi vardır. Bu kadar basite indirgenemez, Kutsal Kitap da böyle söyler. Ailelerin yeni doğmuş bebeklerine vaftiz yaptırması bu nedenle anlamsızdır ve ruhsal gerçeklere dayanarak yapıldığını kimse idda edemez. Çünkü gerçeği bilen, bebek vaftizinin, Rab’bin gözünde bir anlamı olmadığının da farkında olur. İnsan gelenekleridir, ama Tanrı’nın onayladığı bir şey değildir. Çünkü Rab Tanrı, bilinçli ,iradeyle ve istekle kişinin O’na ait olmasından ve itaat etmesinden hoşnuttur. Bebek bunları yapamaz, çünkü daha bebektir, hiçbir şeyin farkında değildir. Ne kötülüğünün, ne de iyiliğinin farkındadır. Ne de kıskançlığının (saba kardeşin dediği gibi günahlı bir karaktere sahiptir ama farkında değildir, durumunun farkına vardığında işte o gün artık bir bireydir Tanrı’nın önünde). Herşey çok net ve çok açık. Gözlerinizi açarsanız göreceksiniz. Bir incil alıp okuduğunuzda da farkında varacaksınız. Yeter ki taraflı olmayın. Gerçeği ölümüne bilmek isteyin.

    #34569
    Anonim
    Pasif

    turk,Türklüğe yakışır şekilde konuşur musun?Senin lahana turşusu diye adlandırdığın bizim doğrularımız! Bak arkadaşım anlatıyoruz ; bütün insanlık Adem’den dolayı günahkar doğdu,ama sen anlamak istemiyosun,sadece vaftiz değil kalpten iman etmek gerekir,Yahşuah der ki ; “Gerçek,Yol Ve Yaşam Benim,Benim Aracılığım Olmadan Baba’ya Kimse Ulaşamaz” okadar hurafelere inanın,Camii lerdeki minarelerin tepesindeki “AY” ın anlamını bilmeden inanın,bizimkiler size mantıksız gelsin,,,bunlarda bizim gerçeklerimiz arkadaşım.

    #34575
    Anonim
    Pasif

    @Heaven 17470 wrote:

    Camii lerdeki minarelerin tepesindeki “AY” ın anlamını bilmeden inanın,bizimkiler size mantıksız gelsin,,,bunlarda bizim gerçeklerimiz arkadaşım.

    İslam hakkında bilmeden konuşma, o AY Türklerin icadıdır.

    “Güneş’e ve Ay’a secde etmeyin de, onları yaratan Allah’a secde edin…” Fussilet 37

    Sizler hep böyle misiniz? şimdiye kadar rast geldiğim her hristiyan böyleydi. Yani, dinindeki yanlışları açıklayamayınca hemen saldırıya geçiyor. Bir de bunları şöyle bir durumları vardır; içlerinde öyle bir nefret vardır ki bıraksanız Roma’yı yakar ama öyle de bir maske takışları var ki melek gibi görünürler. ama tabi ben bunları yemiyorum. hristiyanların iç yüzünü biliyorum.

15 yazı görüntüleniyor - 61 ile 75 arası (toplam 100)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.