Çelişkiler…
- Bu konu 7 izleyen ve 26 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
27. Mart 2012: 12:08 #36913klausAnahtar yönetici
Sorularımı ciddiye alıp cevaplandırdığınız için size çok teşekkür ederim ama şu gerçeği belirtmek isterim ki verdiğiniz cevaplardan tatmin olmuş değilim.sizde kabul edersiniz ki tam olarak aklıma yatmayan ve beni tatmin etmeyen bir dini gözüm kapalı olarak,soruşturmadan ve sorgulamadan kabul etmem ahmaklık olur.
Size teşekkür etmem gerekiyor çünkü Bu soruları sormadan önce elimde Hristiyanlık ve İncil hakkında bir çelişki vardı ama şimdi elimde 2 çelişki var artık neden Hristiyan olmadığımı daha iyi anlıyorum…
Benim bir aklım var ve beni yaradan bu aklı bana boşuna vermemiş.Benim onu bulabilmem için sadece sevgi veya sadece akıl yeterli olmaz…Sadece sevgiyi veya sadece akılı ön planda tutanlar ya akıllarına güvenip Ateist ,ya da sanki dünyada sadece sevgi varmış gibi sahte sevgi dini olan Hristiyanlığa mensup oluyor.Yanlış anlamayın sevgi kötü bir şey değildir ama her şeyin olduğu gibi sevgininde aşırısı elbette kötüdür.
Eğer beni yaradan benden sadece kendisini sevmemi isteseydi o zaman bana akıl vermesinin bir anlamı olmazdı.Bana sadece sevgiyle dolu bir yürek kafi gelecekti.
Akıllı bir insan çevresini incelediğinde bu dünyada sadece toz pembe bir sevginin olmadığını görecektir.Yaradana ulaşmak sadece sevgiyle mümkün olsaydı benim düşünmemin bir anlamı kalmazdı…Bilmiyorum bu sitede yazdığınız için kaç para alıyorsunuz ama lütfen biraz düşünmeyi deneyin,eminim ki eğer siz tarafsız ve ön yargısız bir şekilde düşünürseniz gerçeğe ulaşacaksınız…
ABD’de Bob jones Üniversitesindeki profesörlere bu sorular sorulduğunda Profesörün cevabı aynen şöyledir:
“İncil yıllardan beri kopyalandı kopyalandı ve kopyalandı bu kopyalanmalar sırasında tahrife uğradı.Biz İncilin bu eksikliklerini imanımızla örtüyoruz…(bunu bizzat ben birinci ağızdan yani soru soran kişiden dinledim o şimdi bir Müslüman…)Hristiyan camiasından Bir İtiraf
“Müslümanların herşeyini bozduk, yok ettik. Dinleri, inançları, dine bağlılıkları ve insanî duyguları yok oldu. Onların milli ve manevi değerlerini, Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’an öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbirşeye tam olarak inanmıyor. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik! Onları derin boşluğa düşürdük.Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay oldu! Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışı imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hıristiyan yapınız…”
Louis Massignon
Su dergisi, Yıl 1, Sayı:3, Mayıs-Haziran 2005
Avrupalılar Ganaya geldiklerinde onlara ilk başta İncil dağıttılar ve onları Hristiyan yaptılar.sonra ise Sömürme başladı.
Gana kralı bu olayı şöyle anlatıyor:Onlar ilk geldiklerinde bizim elimizde değerli madenler ve topraklar, onların elinde ise yalnızca İncil vardı.Onlar bizden gözlerimizi kapatarak dua etmemizi istediler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların elinde değerli madenler vardı…(İşe o meşhur sevgi dininin asıl amacı…)30. Mart 2012: 5:36 #36928AnonimPasifSayin Holy,
Saba ve Togrul ellerinden geldigince sorularinizi yanitladi ve emin olun ki kimse kimseye zorla din kabul ettirmeye calismiyor. Evet, aklimiz var bu yuzden dusunup, karar verip, hur irademizle secebiliyoruz.
Bizleri koyun konumuna koydunuz, dusunemedigimiz yani akilsiz ve saf oldugumuzu da ima ettiniz. Pek ala. Siz istediginizi dusunebilirsiniz. Bizim icin farkedecek bir sey yok. Demek istedigim, siz bizim sag yanagimiza tokat atsaniz, biz solumuzu da doneriz.
Ama unutmayin ki biz “bugun Hristiyan, yarin Musluman ya da ateist, deist, agnostik, skeptik, satanist vs.” olacak insanlar degiliz.Bana kalirsa, siz ogrenmekten daha cok, kendi egonuzu bir sekilde tatmin etmek icin sorular soruyorsunuz celiski adi altinda. Yanlis anlamayin, biz de gectik sizim gectiginiz yollardan. Biz de dedik “Hristiyanlara sorular sordum cevaplayamadilar. Hah, kapak ettim iste.” zamaninda. Ya da “Yazik, gercegi de bilmiyorlar. Ne saflar ya, yazik, dusunemiyorlar, ben bir kac kelam edeyim de dusunmeye, sorgulamaya baslasinlar.” biz de dedik efendim.
Olay su ki, Saba ve Togrul ne kadar mukemmel ve aciklayici yanitlar verirlerse versinler, siz tatmin olamazsiniz kosullandirilmisliginizdan. Pencereniz zaten kapali, ne desek size sacma gelecek. Kutsal Kitabi her okudugunuzda size deli sacmasi gelecek (Biz de yasadik hep bunlari)
Sizin cevaplardan site sakinleri araciligiyla tatmin olmaniz imkansiz. Sizi yalnizca ama yalnizca Tanri ikna edebilir ve size tatmin olacaginiz cevaplar verebilir.
O yuzden diyorum ki,
Dualarimiz sizinle Sayin Holy.
31. Mart 2012: 8:19 #36936klausAnahtar yöneticiMademki inancınız sağlam kanıtlara dayanıyor ve inancınızda sorulan her soruya mantıklı cevaplar var.O zaman bana da söyleyin de ben de göreyim bu mantıklı kanıtları ama ne olur “kitap böyle diyordan” başka bir şey söyleyin çünkü ben sizin inandığınız kitaba inanmıyorum tamam mı inanmadığım bir şeyi bana kanıt olarak göstermeniz benim için hiçbir şey ifade etmez.mesela herkes günahkarmış ben buna inanmıyorum ki bu benim için nasıl kanıt olabilir?
bir kere benim buna inanmam mümkün değil.Ben nasıl olur da hiç işlemediğim bir günahtan sorumlu olabilirim?bu adaletsizlik…“Bizleri koyun konumuna koydunuz” demişsiniz:Siz kendiniz demiyor musunuz Biz İsa’nın keçileriyiz diye yoksa koyunları mıydı?…:)
siz bir de:”Ama unutmayin ki biz “bugun Hristiyan, yarin Musluman ya da ateist, deist, agnostik, skeptik, satanist vs.” olacak insanlar degiliz.”
demişsiniz:Bence siz bu tanıma daha çok uyuyorsunuz,ben doğduğumdan beri aynı dine mensubum ve ölene kadar da aynı bu dine mensup olmaya devam edeceğim. ama siz…..Bob jones Üniversitesindeki Kendi ilahiyat profesörleriniz bile itiraf etti “evet incil tahrife uğramıştır ve biz bu tahrifi imanımızla örtüyoruz” dediler artık bu saatten sonra bile ben Hristiyanım diyorsanız.kusura bakmayın ama ya bu işten maddi bir çıkarınız var ya da gerçekten koyunsunuz…
not:Size maddi veya manevi olarak tokat atmaya niyetim yok…
31. Mart 2012: 13:02 #36933AnonimPasifSayin Holy,
Benim ne demek istegimi gayet iyi biliyorsunuz o yuzden kelime oyunlari yapmayalim lutfen.
Dedigim gibi herkesin kendi akli var ve din secme ozgurlugu var. Sizin bize kendi dininizi diretmenizle biz de sizin dininize donecek degiliz. Benim baska dinlere donmemin daha yatkin oldugunu belirttiniz. Sadece gulumsuyorum buna, cunku hayatimi azicik bilseydiniz boyle soylemezdiniz ya da hep bahsettigimiz Tanri sevgisini ve Tanri’yla olan iliskiden azicik bilseydiniz. Ama onemli degil, daha once belirtmistim sarfedilen kelimelerin hic bir anlami yok, ancak yasayarak ogrenebilirsiniz.
Bob Jones Universitesindeki amcalardan bahsettiniz. Kaynaginizi belirtirmisiniz? Cunku benim okudugum uzere, Bob Jones Universitesi King James versiyonunun o kadar iyi olmadigini belirtmis – hayir, tahrif edilmis anlaminda degil, daha ziyade okumanin zor oldugu icin. Universitedeki ogrencilerine egitim verirken Ingilizce ayetlerin, Ibranice ve Yunanca anlamina en yakin olanini tercih etmenin daha dogru olacagini savunuyorlar.
Soyle ornek vereyim. Ornegim Ingilizce olacak, cunku Bob Jones’da egitim dili Ingilizce. Diyoruz ki “God is jealous” (Tanri kiskanctir). Buna ogrenciler ve diger insanlar diyebilir ki “Nasil olabilir?Kiskanclik kotu bir sey, Tanri kiskanc olamaz.” Ingilizce’deki “jealous” kelimesi maalesef yeterli degil, bu yuzden Ibranice ve Yunanca’ya donmemiz gerekiyor. Kullanilan ‘jealous” kelimesi esasinda, Ibranice qana, qanna, qinna’ dir. ve bu “zealous” (sevkli, istekli) anlamina gelir. Yunanca’ya bakacak olursak, zelos, zeloo, zelotes tir. Ingilizce “jealousy” esasinda Yunanca olan “zelos” kelimesinden turetilmistir. God is zealous/jealous that His people should not sin.
Ayrica Universitenin websitesine bakarsaniz (http://www.bju.edu/about-bju/creed.php) Universite’nin doktronine, ben cidden ters bir sey goremiyorum. Biz neye inaniyorsak onlar da ona inaniyorlar. Hatta ilk cumle “Eski Ahit’e ve Incil’e inaniyoruz.”
Ilk cumlenize gelince, adaletsizlikten bahsediyorsunuz. Unutmayin ki biz insanlarin “adalet anlayisiyla” Tanri’nin adalet anlayisi ayni olamaz. Bu kendinizi Tanri’nizla bir tutmaniz gibi bir sey bana gore. O yuzden “bana gore adaletsizlik” gibi cumleler pek anlamli degil, ne de olsa siz de bilmiyorsunuz Tanri’nizin adalet anlayisini.
Saygilar.
Dualarimiz sizinle Sayin Holy.
31. Mart 2012: 18:43 #36938AnonimPasifMerhaba Holy.
Size soru sorduğumda cevap vermezsiniz, size cevap verdiğimde ise “tatmin olmadım” dersiniz. Siteye gelme amacınız ne? İsmi belli olmayan profesör şöyle demiş böyle demiş diyorsunuz, ama söyledikleriniz bir kanıta dayanmıyor. Ben (sadece ben değil, bütün Hristiyanlar) bir kanıt istiyorum. Kanıt ise, İncil’in ne zaman, kimin tarafından, hangi tarihte, hangi amaçla, nerede değiştiğidir. Değişti diyenlerin bu sorulara cevap vermesi gerekiyor. Atıp tutmakla gerçek ortaya çıkamaz. Kanıt yok ise neye dayanarak bu komik, basit, mantıksız iddialar ortaya atılıyor?
Legacy güzel demiş, sizi yalnız Tanrı ikna eder. İkna olmak gibi bir isteğiniz yok. Körü körüne inanıyorsanız size bir şey diyemem. Kanıt yok, ama körü körüne inanıyorsunuz çünkü size öyle öğretmişler. Umarım Rab bir gün gözlerinizi açar da görürsünüz. Önyargı kötü bir şey, onu yıkmanız gerekiyor (eğer hakikati bilmek istiyorsanız).Esen kalın.
NOT: Sorularımı burada cevaplamanıza gerek yok, ama kanıtınız yoksa şayet böyle iddialarla konuşmayın. Düşünün!
1. Nisan 2012: 18:56 #36941AnonimPasifSayın Holy, yeterince dürüst müsünüz? ABDli profesörlerin bulguları mı bunlar yoksa inancınız gereği mi bu yargınız? Ya da şöyle sorayım, sizin inancınız Kutsal Kitap’ın değiştirildiğini söylemeseydi siz yine bu adı sanı belirsiz profesörlerin teorilerini ortalıkta savurur muydunuz? Bu arada hatırlatayım ki, inancınızın ilk el yazmaları ortada yokken ilk Kutsal Kitap yazmaları bugüne ulaşmıştır.
Bir de siz kimsiniz de tokattan bahsediyorsunuz? Hangi hadle.
Saygısız üslubunuzu neye bağlamalıyız?
İnancı inasanın güneşidir. Baktığınız güneş gönlünüzü kör ediyor. Rabbe yaklaşın o halde. O sizin kapınızı çalıyor.
Gerçeği görmeniz dileğiyle.1. Nisan 2012: 23:49 #36942AnonimPasifSayin arkadaslar;
Ozellikle de konuyu acan arkadasimiz..Baslik secimi “celiskiler” ilgimi cektigi icin tikladim ve biraz bakma olanagim oldu. ancak ilk iletiniz kutsal kitaba yonelik “celiski niteligi” icermiyor.
Siz, kutsal kitaptan 3 bolum vermissiniz ve gunumuz toplumsal, etiksel, norm ve deger ile subjektif algi ve kavrayis esliginde konuyu degerlendirmeye calisiyorsunuz.
Konu basligi olarak “celiski” sozcugunu secerken sozde celiskilerden bahsetmeyip metinsel cikarimlari deger yargilari alanina tasiyor ve crsitli konulari gundeme getiriyorsunuz. “Celiski” disinda neredeyse hersey dile getirilmis.
Kendi algi ve mantiginiza uymayan seyleri evrensel bir mantiksizlik ideasi olarak sunmaniz yanlis. yani “bence, bana gore mantiksiz, sacma ” gibi cikarimlar, gorusu ifade eden bireyi baglar. Size gore yanlis yada mantiksiz gelen sey, baskalarina gore mantikli gelebilir.
Celiski diye bir baslik aciyorsunuz kurtulus doktrinlerini asli gunahi vs. elestiriyorsunuz. Yada belirli pasajlarin rasyonel elestirisi..Bunlar celiski degildir ki!
Kurtulusu mu tartismak istiyorsunuz?
Metinleri mi elestirmek istiyorsunuz?
İncil’in sahte yada tahrif edildigini mi kanitlayacaksiniz?
Tam olarak ne yapmak istiyorsunuz.? Acin baslik derinlemesine tartisalim. Farkli konular icin uygun basliklar acin mesela.
Bu arada bu forumda kimse sizi hristiyan yapmaya calismiyor. Kimse kimseyi hristiyan yapamaz da zaten . Kelam bunu soyler. Siz bir iddia oryaya atacaksaniz kanitini da koymalisiniz. Biz de degerlendirelim. Delil gostermek iddia sahibine aittir. Burada arkadaslarin yaptigi sey iddialarin asilsizligini gosterme ugrasidir. Sizin sahip oldugunu uada olacaginiz inanc HİC onemli degildir bana gore.
Benim ozellikle ilgi alanim Yeni Ahit;
Yazilisi, cagaltilmasi, el yazmalari, hakikiligi, tarihselligi/ arkeolojik deliller. Bilimsel konulara degindiginde bilimsel sunumlar yapmasi, evrenin, dunyanin yapisi ve kutlecekimi kanunu, Gerceklesen kehanetler ( Eski Ahit).
İstediginiz bir basligi secin, tartisalim.
Eger sorunuz varsa ve ogeenmek icin soruyorsaniz tabii.
Biz de bilgimiz dahilindeyse cevaplandiririz.Saygilarimla
2. Nisan 2012: 13:55 #36944klausAnahtar yöneticiKöşeye sıkıştığınızda önceden yaptığınızın aynısını yine yapıyorsunuz.yine bende bir art niyet arıyorsunuz.Benim bu konuyu açmamın sebebi eleştirilmek değildi,Benim bu konuyu açmamın sebebi size cevap yetiştirmek de değildi benim bu konuyu açmamın sebebi sadece ilgili ayetlerin varsa cevabını öğrenmekti.aslında siz Hristiyanlara daha sormam gereken o kadar çok soru var ki zihnimde …
Ama bırakın diğer sorulara geçmeyi daha ilk soruda çok dolaylı anlamlarla yüklü cevaplarla karşılaştım.benden bu cevaplara inanmamı beklemeyin lütfen.Aslında bu konuyu açarken sizinle İncilde çelişkilerin var olup olmadığını tartışmayı planlıyordum ama ne yazık ki tartışma konunun dışına saptı ve hala da sapmaya devam ediyor.konunun ismini bundan dolayı çelişkiler koydum.
Siz Bob jones Üniversitesindeki Profesörlerin bu tahrif gerçeğini alıp sitelerinin ilk sayfalarında yayınlamalarını beklemiyordunuz herhalde…
Ben bunu soruyu soran şahısın yani Joshua Evans’ın ağzından bizzat dinledim.Kendisi eski bir Hristiyan, Bob jones Üniversitesinde eğitim gördüğü sırada İncili okurken kafasına takılan yerleri defalarca Üniversitede hocası olan Metinsel eleştiri Profesörüne sorması üzerine Profesörü ona karşılık olarak İncilin tahrif edildiğini söylediği için Hristiyanlıktan ayrılmış ve Müslüman olmuş.dikkatinizi çekerim;Metinsel eleştiri uzmanları Joshua Evans’a bile bunu defalarca sorması üzerine söylüyorlar…
(not:Joshua Evans sıradan Hristiyanlardan farklı olarak İncili İbranicesi,yunancası ile derinlemesine incelemiş ve Hristiyanlığı derinlemesine bilen birisidir.) Eğer bana inanmıyorsanız Joshua Evans’ın videolarını YouTube’da bulabilirsiniz…Hristiyan camiasından Bir İtiraf:
“Müslümanların herşeyini bozduk, yok ettik. Dinleri, inançları, dine bağlılıkları ve insanî duyguları yok oldu. Onların milli ve manevi değerlerini, Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’an öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbirşeye tam olarak inanmıyor. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik! Onları derin boşluğa düşürdük.Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay oldu! Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışı imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hıristiyan yapınız…”
Louis Massignon
Su dergisi, Yıl 1, Sayı:3, Mayıs-Haziran 2005
Massignon’un bu sözlerinden ne anlamamız gerekiyor?
Konu daha fazla dağılmadan ben size aklıma takılan başka bir soruyu daha yöneltmek istiyorum:
Anlamadığım şu;eğer İsa Tanrı ise nasıl olur da Tanrıya ibadet eder?
2. Nisan 2012: 15:03 #36946AnonimPasifSayın Holy;
Tanrı, Lût’un sarhoş olmasına ve iki kızıyla cinsel ilişkiye girerek oğullar sahibi olmasına göz yumdu mu?
Tanrı, ne ensest ilişkiye ne de sarhoşluğa göz yumar. (Levililer 18: 6, 7, 29; I.*Korintoslular 6: 9,10) Aslında Lût, Sodom’da oturanların yaptığı ‘kanuna aykırı işlerden’ üzüntü duyuyordu. (II. Petrus 2:6-8) Kızlarının Lût’u sarhoş etmesi, babalarının ayıkken kendileriyle cinsel ilişkiye girmeye asla razı olmayacağı gerçeğini fark ettiklerini gösteriyor. Ülkenin yabancısı olduklarından, kızları, Lût’un soyunun devam etmesi için tek çarenin bu olduğunu düşündüler. ( onların düşüncesi) Bu olay, İbrahim’in zürriyeti olan İsraillilerin, (Moab aracılığıyla) Moablılarla ve (Ben-ammi aracılığıyla) Ammonilerle arasındaki akrabalık bağını göstermek için Kutsal Kitaba kaydedilmiştir.
Lut’un kızlarını Sodomlulara teklif etmesi yanlış değil miydi?
Her ne kadar bazıları, Lut’un bu davranışını yanlış görüp onu suçlamışlarsa da, biz aslında bugün onu mahkûm edebilecek durumda değiliz. Çünkü Kutsal Kitap, yürekleri okuyan Tanrı’nın Lut’un aleyhinde bir hüküm vermediğini gösteriyor.
Tanrı, bedenleşmiş iki meleğini Sodom ve Gomorra’ya gönderdiği zaman konukseverlik gösteren Lut, onlara evinde kalmaları için ısrar etti. O gece Sodomlulardan bir ayaktakımı evi kuşatıp şöyle bağırdı: “Bu gece senin yanına giren o adamlar nerede? Onları bize çıkar, ve onlarla ilişkide bulunabilelim”. Tekv. 18: 20, 21; 19: 1-5.
Dışarıya çıkan Lut onları vazgeçirmeye çalıştı ve şöyle yalvardı: “İşte, benim ere varmamış iki kızım var; rica ederim onları size çıkarayım, ve onlara gözünüzde iyi olana göre yapın; ancak bu adamlara bir şey yapmayın; mademki damımın gölgesine geldiler.” Öfkelenen ayaktakımı Lut’u zorladı, az daha kapıyı kıracaklardı. O anda melekler müdahale ederek ayaktakımını körlükle vurdular.—Tekv. 19:6-11.
Bu kayıt birçoklarını, özellikle kadınları şaşırtmış veya tedirgin etmiş olabilir. Bazıları, Lut’u korkaklıkla suçladılar ve konuklarının güvenine karşılık olarak kızlarının iffetini teklif etmemesi, ancak ayaktakımına bizzat kendisini vermesi gerektiğini söylediler.
Fakat dikkat edilmesi gereken bir nokta, Doğu’nun âdetlerine göre ev sahibinin konuklarını korumak, hatta gerektiği zaman onları ölüm pahasına savunmak sorumluluğu altında olmasıdır. Lut’un sözleri “mademki [söz konusu iki adam] damımın gölgesine geldiler” evindeki konukları korumak mecburiyetini hissettiğini gösteriyor. Ayrıca, Lut nasıl korkaklıkla suçlanabilir? Çünkü cesaretle ayaktakımının önüne çıktı ve kapıyı arkasından kapadı; tek başına onlarla yüz yüze kaldı.
Diğer yandan Lut’un ayaktakımına yapmış olduğu teklif hakkında ne denilebilir? Her ne kadar bazıları Lut’un bizzat kendisini teklif etmesi gerektiğini söyleseler de, sapık ayaktakımının yaşlı bir adamla yetineceği pek muhtemel değildi. Oysa, iki genç kızın teklif edilmesi, belki ayaktakımını biraz şaşırtabilirdi; işte bu kızların iffetini bozmak onlara çekici gelebilirdi. Ayrıca bu kızlar şehrin iki erkeğiyle nişanlıydı. Dolayısıyla Lut’un teklifinin, sapık ayaktakımı üzerinde oyalayıcı veya bölücü bir etkisi de olabilirdi.
Bundan başka Lut, önce melekleri kabul ettiğinin farkında olamamıştı, fakat sonra, onların Tanrı’dan gelen haberciler olduğunu anlamış olabilirdi. (İbr. 13:2) Lut kızlarını çok sevmesine rağmen bu nedenle gerektiği zaman onları kurban etmeye istekli olduğunu da hissetmiş olabilirdi. (Tekv. 22:1-14; II.*Samuel 12:3,*4 ile karşılaştır.) Lut, ayaktakımına kızlarını teklif ederken, Tanrı’nın iradesi olduğu takdirde Mısır’da Sara’yı koruduğu gibi kızlarını da koruyacağından emin olabilirdi. (Tekvin 12:17-19) tanrı, meseleleri fiilen yönettiğinden, Lut ve kızları sadece homoseksüel ayaktakımından esirgenmediler, şehirler üzerine gelen ateşli harabiyetten de esirgendiler.—Tekv. 19:15-29.
Melekler, Lut’a böyle bir teklifte bulunmakla adaletini bozmuş olduğunu söylemediler. Bunun yerine, Tanrı’nın 10 adil kişi dahi bulunmayan bu şehirleri harap ettiği zaman iki melek, Lut ile ailesinin kaçmasına yardım ettiler. (Tekv. 18:26-32; 19:16) Daha da önemlisi, kanunsuz insanların eylemlerini görmekten bile üzüntü çeken Lut’u Tanrı eleştermedi. Aksine yürekleri okuyabilen Tanrı, Lut’un “adil [bir] adam ” olduğunu söyledi.—Sül. Mes. 15:11; II. Pet. 2:8, 9.
Bu kayıt, Kutsal Kitabın değerli kısımlarından biridir. Sodom ve Gomorra’nın kötülüğünü vurguluyor ve bunu okuyan adil kişilerde haklı bir kızgınlık uyandırıyor; Tanrı’nın homoseksüelliği tasvip etmediğini belirtiyor. Ayrıca bu kayıt, Tanrı’nın adil ve doğru olup kötülüğe göz yummadığına dair Kutsal Kitabın verdiği güveni de takdir etmemize yardım eder. (Tesn. 32:4) Aynı zamanda Tanrı’nın Lut’un ‘adil adam’ olduğunu beyan ederken hükmünde tamamen kâmil ve adil olduğundan emin olabiliriz.
Tanrı’yı suçlayabilir miyiz?
Baba çocuklarına nasıl acırsa, RAB kendisinden korkanlara öyle acır. Çünkü yaratılışımızı bilir; hatırlar ki, biz toprağız.”— 103:13,*14.
Tanrı kendi hatalarımız yüzünden başımıza gelen zorluklardan sorumlu değildir. Bununla ilgili olarak, yaklaşık 3.900 yıl önce neler olduğuna dikkat edelim. Tanrı’nın dostu İbrahim (Abram) ve onun yeğeni Lût çok zengin oldular. (Yakub 2:23) Onların malları ve sürüleri gerçekten öylesine çoğaldı ki, ‘yer onların birlikte oturmalarına olanak vermiyordu.’ Üstelik, bu iki adamın çobanları arasında çekişme oldu. (Tekvin 13:5-7) Bu durumda ne yapılabilirdi?
Çekişmeye son vermek amacıyla, İbrahim, ayrılmayı teklif edip Lût’un ilk tercih hakkına sahip olmasına izin verdi. Aslında, İbrahim daha yaşlıydı ve yeğeninin, onun en güzel bölgeyi seçmesine izin vermesi daha uygun olurdu; buna rağmen Lût en mükemmel yeri seçti—Aşağı Erden’in sulak bölgesinin tümünü. Dış görünüş aldatıcıydı, çünkü bu bölgenin yakınında ahlaksal açıdan çökmüş olan Sodom ve Gomorra şehirleri vardı. Lût ve ailesi sonunda Sodom’a taşındılar ve bu onları ruhi açıdan tehlikeye soktu. Üstelik, onlar, Kral Kedorlaomer ve müttefikleri, Sodom hükümdarını yenilgiye uğrattıkları zaman, esir alındılar. İbrahim ve adamları onları kurtardılar, fakat Lût ve ailesi tekrar Sodom’a döndü.—Tekvin 13: 8-13; 14: 4-16.
Sodom ve Gomorra’nın cinsel sapıklığı ve ahlaksal çöküntüsü yüzünden, Tanrı, o şehirleri yok etmeye karar verdi. O, merhamet göstererek Lût’u, karısını ve onların iki kızını Sodom’dan dışarı çıkarmaları için iki melek gönderdi. Onlar, arkaya bakmamalıydı; fakat Lût’un karısı, belki geride bırakmış olduğu maddi şeyleri özleyerek arkaya baktı ve bundan dolayı bir tuz direği haline geldi.—Tekvin 19:1-26.
Lût ve kızları ne büyük kayıplara uğradılar! Kızların, kendileriyle evlenecek erkekleri geride bırakmaları gerekti. Lût şimdi karısından ve maddi zenginliğinden yoksundu. Ve o en sonunda kızlarıyla birlikte bir mağarada yaşamak zorunda kaldı. (Tekvin 19:30-38) Daha önce kendisine güzel gözüken şeyler şimdi tam tersine dönmüştü. O açıkça bazı ciddi hatalar yapmış olmasına rağmen, daha sonra “salih Lût” olarak adlandırıldı. (II.*Petrus 2:7,*8) Ve Tanrı, Lût’un hatalarından kesinlikle suçlu tutulamazdı.
Nakâmil ve günahkâr olduğumuz için, hepimiz hata yapıyoruz. (Romalılar 5:12; Yakub 3:2) Lût gibi, biz de dış görünüşe aldanabilir ve hükümde yanılabiliriz.
Bunun için, mezmur yazarı Davud Tanrı’ya şöyle yalvardı: “Hatalarını kim ayırt edebilir? Gizli günahlardan beni suçsuz tut. Kulunu kasdî günahlardan da koru; onlar üzerime kırallık etmesin. O zaman kâmil olurum ve büyük isyandan beri olurum.” (Mezmur 19:12,*13) Davud, farkına dahi varamayacağı günahlar işleyebileceğini biliyordu. Bundan dolayı, kendisinden bile saklı kalabilecek suçlarının bağışlanmasını rica etti. Nakâmil bedeni onu yanlış bir adım atmak üzere harekete geçirdiğinden dolayı ciddi bir hata yaptığında, bütün yürekle Tanrı’nın yardımını diledi. Tanrı’nın onu küstahça işlenen günahlardan alıkoymasını istedi. Davud, küstahlığın kendisine hâkim olan bir tutum haline gelmesini istemedi. Bunun yerine,Tanrı’ya bağlılığının tam olmasını arzu etti.
İşler yolunda gitmediği zaman, insanlar, olanlar yüzünden birini ya da bir şeyi suçlamaya eğilimlidirler. Hatta bazıları Tanrı’yı suçlu tutar. Oysa Tanrı insanların başına böyle zorluklar getirmez. O, zararlı değil, iyi şeyler yapar. Evet, “o, güneşini kötülerin ve iyilerin üzerine doğdurur; ve salih olanlar ile olmıyanların üzerine yağmur yağdırır.” (Matta 5:45) Zorluklarla karşılaşmamızın başta gelen nedeni, bencil prensiplere göre hareket eden ve İblis Şeytan’ın kudreti altında bulunan bir dünyada yaşıyor olmamızdır.—I.*Yuhanna 5:19.
saygılarımla
2. Nisan 2012: 16:06 #36948AnonimPasifMerhaba Holy.
Son yazımda sizin Louis Massignon hakkındaki yazınıza cevap yazmadım. Ama hangi dergide bulduysanız onu lütfen geri iade edin ve Massignon’un kim olduğunu bir zahmet araştırın. Massignon Hristiyan değildi. Papa XI Pius onun hakkında “Katolik Müslüman” diye söz etti. Kendisi İslam uzmanıydı, dini konular hakkında da felsefik düşünceleri vardı (kendine göre tabiî ki). Seyyid Huseyin Nasr, bu adam hakkında şunu söylemiştir: “Katolik, bilgin, Müslüman, gizemli.” Massignon hakkında bilip de ona Hristiyan demek akıl işi değildir. Ama bir şey değil, şimdi öğrenmiş oldunuz. Massignon’un sözlerinden ne anlamamız gerektiğini sordunuz, o sözlerden onun bir Hristiyan olmadığını anlamamız gerekiyor. Bu açıktır!
Joshua Evans konusuna gelelim. Ben çıksam ve desem ki “Ben eski bir Müslümanım. Bizde namaz diye bir dans türü vardır. Kelime-i Şahadet diye bir cümle var, onu tekrarlayan dinden çıkmış olur.” Siz benim eski bir Müslüman olduğuma inanır mıydınız? Hayır diyeceksiniz tabii ki. Joshua Evans’ta bunun gibi bir adam. İsa Mesih hakkında zerre kadar bilgisi olmayan, ayetin yarısını söyleyip yarısını söylemeyen adamın biridir. Yanlış anlamayın bilgim olmadan söylemiyorum bunu, Joshua’yı dinlediğim için söylüyorum. Yani yazdığım söylediklerim kulaktan dolma değildir.
İsa’nın Tanrılığını anlamanız için üçlübirlik kavramını anlamanız gerek. Site de bununla ilgili birçok bilgi var. Onları incelerseniz anlayabilirsiniz. Ama kısaca şunu söyleyeyim, İsa Mesih tam bir insan ve tam Tanrıydı. O beden aldı ve dünyaya geldi. Baba Oğul (Söz) ve Kutsal Ruh birdir. Bunların biri olmadan Tanrı olmaz demektir. Oğul beden aldı. İncil’de de dediği gibi: Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini gördük. (Yuhanna 1:14). Oğul dünya da olduğunda (daha önce de belirttiğim gibi) Babaya itaat ederdi. Kendisi %100 bir insan ve %100 Tanrıydı. İnsan olarak hem bize örnek olmak için, hem de Baba’ya bağlı olduğu için dua ederdi. Şayet Tanrı olmasaydı, ibadet kabul etmezdi. Ama İsa defalarca ibadet kabul etti.
Esenlikle..
2. Nisan 2012: 17:24 #36949AnonimPasifBirinci iletide size cevap verdim sanırım. Biraz da nasıl gördüğünüze bağlıdır bu. Çelişki konusunda devam edelim.
Sayın Holy;
Kutsal Kitap, ‘Tanrı’nın yalan söylemesi imkânsızdır’ der. (İbraniler 6:18) Bundan dolayı, O’nun kitabı, tutarsızlıklar ve önemli çelişkilerle dolu olursa, nasıl Tanrı’nın Sözü olarak adlandırılabilir? Böyle bir şey asla olamaz. Şöyle sorabilirsiniz: ‘O halde neden çelişkilere rastlıyoruz?’
Yüzyıllar boyu büyük çaba harcanarak, el yazmasıyla çoğaltılan ve o günlerin yaygın dillerine tercüme edilmesine ihtiyaç duyulan bir kitapta da muhtemelen bazı yazım farklılıkları yapıldı. Fakat bunlardan hiçbiri, Kutsal Kitabın bir bütün olarak ilham edilişi ve otoritesi üzerine şüphe düşürecek kadar büyük ve önemli olmamıştır. Dikkatle yapılan bir inceleme, görünüşteki çelişkiler için dürüst bir çözümün mevcut olduğunu gösterebilir. Kutsal Kitapta çelişkiler olduğunu iddia edenler, çoğu kez tam bir araştırma yapmadan, Kutsal Kitaba inanmak veya onun tarafından yönetilmek istemeyen kişilerin, dürtüleriyle bu görüşü kabul etmişlerdir. Kutsal Kitap, Süleymanın Meselleri 18:13’te “dinlemeden cevap vermek, insan için sefahet ve utançtır” diye uyarır.
Bazı kişiler arasıra Kutsal Kitap yazarlarının, sayılarla ilgili meseleler, olayların kronolojik sırası, iktibasların sözleri ve benzer konularda daima uyum içinde olmadıklarını iddia ederek, duruma itiraz ederler. Fakat bir an düşünün; bir olayı gören bir kaç görgü tanığından ne gördüklerini yazmaları istenseydi, tüm ifadeleri söz ve ayrıntılarla ilgili, tamamen aynı olacak mıydı? Eğer yazılanlar tamamen birbirinin aynı olsaydı, yazarların aralarında gizlice anlaşıp yazdıklarından şüphe etmeyecek miydiniz? Böylece Tanrı, Kutsal Kitap yazarlarının kendilerine özgü üslup ve sözleri kullanmalarına izin verirken kendi düşüncelerini ve önemli gerçekleri tam olarak aktarmalarını sağladı.
Önceki kayıtlardan yapılan iktibaslar, yeni yazarların amaç ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere biraz farklı kelimelerle ifade edilmiş olabilir, buna rağmen temel anlam ve asıl düşünceler korunmuştur. Olayları gruplandırmak için de aynı şey söylenebilir. Bir yazar, olayları tam olarak kronolojik sıraya göre yazarken, başka biri olayları belirli fikirlerle ilgili bağlantılara göre sıralayabilir. Benzer şekilde bir yazar kendi görüş açısına göre olayların bir özetini verecek belirli şeyleri yazmayabilir. Bundan dolayı Matta, İsa tarafından gözleri iyileştirilen iki körden söz ederken, Markos ve Luka sadece bir kişiden söz ederler. (Matta 20:29-34; Markos 10:46; Luka 18:35) Matta’nın bu kaydı çelişkili değildir. Markos ve Luka, sadece İsa’nın konuştuğu adama dikkatlerini verirlerken, Matta, verdiği rakamda daha titiz davranır.
Zamanı ölçmek için farklı yöntemler de var. Yahudi milleti, her biri yılın farklı zamanlarda başlayan, kutsal ve dünyevi olmak üzere iki takvim kullanırlardı. Aynı olaya değinen yazarlar değişik ay ve günleri verdiklerinde, sadece farklı bir takvim kullanmış olduklarından böyle yazmış olabilirler. Doğulu yazarlar, kesirli sayıları pek az kullandıklarından, bir yılın kısımları tam olarak sayılırdı. Yuvarlak sayı olarak en yakın tam sayı alınırdı. Örneğin, Yaratılış’in 5.*bölümünde bulunan soy hattı kayıtlarında bu nokta görülmektedir.
Çelişkileri çözelim
Kutsal Kitapta, acaba bazı ayetlere tam olarak ters düşen ayetler yok mudur? Bazı Kutsal Kitap eleştirmenleri tarafından gösterilen birkaçını ele alalım.
Yuhanna 3:22’de İsa, “vaftiz ediyordu” diye okurken, biraz sonra, yani Yuhanna 4:2’de “halbuki İsa kendi değil, fakat şakirtleri vaftiz ediyordu” der. Ancak bununla ilgili tüm kaydı okursak, İsa’nın öğrencilerinin onun ismiyle ve onun yönetimi altında vaftiz etme işini yaptıkları anlaşılıyor. Bu, bir iş adamının ve sekreterinin aynı mektubu yazdıklarını iddia edebildikleri duruma benzer.
Sonra Yaratılış 2:2’de Tanrı’nın “bütün işten” istirahat ettiğini söyleyen kayıt vardır. Bununla ters düşen, İsa’nın, Yuhanna 5:17’de Tanrı “şimdiye kadar işlemektedir” diyen sözüdür. Fakat bağlamın gösterdiği gibi, Tekvin’deki kayıt, Tanrı’nın maddi yaratma işlerinden söz eder, oysa İsa, Tanrı’nın insanlık için sağladığı rehberlik ve özenle ilgili işlere değinir.
Çelişki gibi görünen diğer bir kayıt, Çıkış 34:7 ile Hezekiel 18:20 ayetleriyle ilgilidir. Birinci ayette Tanrı “babaların günahını oğullarda, ve oğulların oğullarında” arayacağını söylerken, ikincisinde “babanın fesadını oğul taşımaz” der. Bu iki ayet acaba neden çelişkili gibi görünür?
Durum ayetlerin bağlamlarından anlaşılır. Önceki ve sonraki ayetleri ve ortamı incelemek yeterlidir. O zaman Tanrı sadece babaların değil, oğulların ve torunların da cezalandırılacağını söylediğinde, İsraillilerin kendisine karşı suç işleyip esarete götürüldükleri takdirde, bir millet olarak sonucun ne olacağına değindiği anlaşılır. Öte yandan bir oğulun, babasının suçundan sorumlu olmayacağını söylerken, kişisel sorumluluk hakkında konuşur.
Matta 1:18-25 ve Luka 1:26-38’de yazılı olan İsa’nın doğum kaydı gibi kayıtlarda da benzer farklar bulunabilir. Fakat onlar acaba bir çelişki midir?
Ünlü bir kişinin iki ayrı biyografisini hiç okudunuz mu?
Eğer okudunuzsa, bu biyografilerin çelişkili olmadıklarını ancak farklı ayrıntılara değindiklerine dikkat ettiniz mi? Bu, çoğu kez yazarın kişisel izlenimlerinden veya kullandığı kaynaklardan dolayıdır. Aynı zamanda yazarın, anlatmak için neyi önemli saydığına, görüş açısına ve eserini yazdığı okuyucuların düşüncesiyle de bağlantılıdır. Böylece Milletlerden olan okurlar için yazılan kayıtlar, bazı gerçekleri zaten anlayan ve kabul eden Yahudilere yazılanlardan farklı olacaktı.
Bunlar, dikkatli bir inceleme olmaksızın birbiriyle çelişir gibi görünen Kutsal Kitaptaki pasajlardan sadece birkaçıdır. Fakat yazarın görüş açısı ve bağlamlar zihinde tutularak, dikkatlice incelendiğinde, onların çelişki olmadığı, sadece ek araştırmayı gerektiren pasajlar oldukları sonucuna varılır. İnsanların büyük çoğunluğu bu tür çabalar harcamaz. Sadece “Kutsal Kitap çelişkilidir” demeyi çok daha uygun ve kolay bulurlar.
Kutsal Kitap Güvenimize Layıktır
Tanrı’nın Kutsal Ruhu, kayıtlarını yazmaları için Kutsal Kitap yazarlarına büyük bir anlatım özgürlüğü vermiştir. (Elç. İşleri 3: 21) Böylece onlar, gördükleriyle işittiklerini renkli ve canlı bir şekilde kaleme aldılar. Bununla birlikte aralarındaki farklılıklar gerçekte onların güvenilir ve dürüst olup gizlice anlaşarak yazmadıklarını kanıtlar.
(II. Petrus 1:16-21)Anlatımlarında farklılık bulunurken, yazarların tümü, aynı yönü işaretlediler, aynı maksadı yansıttılar: Tanrı’nın, insanlığı mutlu etmek için neler yapacağını ve insanların da, Tanrı’nın lütfunu kazanmak için neler yapması gerektiğini göstermek.—Süleymanın Meselleri 2:3-6, 9.
Kutsal Kitap akıl gücümüze seslenen bir kitaptır. Baştan sona kadar uyum içindedir. Kendisiyle asla çelişmez. 66 kitabın (İngilizce King James Version’a göre, 1.189 bap ve 31.173 ayet) tümü de tamamen güvenimize layıktır. Evet, Kutsal Kitaba güvenebiliriz.
Siz de güvenebilirsiniz.
2. Nisan 2012: 17:43 #36950AnonimPasifBirinci iletide size cevap verdim sanırım. Biraz da nasıl görmek istediğinize bağlıdır bu. İsterseniz devam edelim. Ayrıca yazılanlar sadece sizin için değil, konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler içindir. Burada kimseyi tatmin etmeye yada hristiyan yapmaya çalışmıyoruz. İsteyen inanır, isteyen inanmaz. Ancak kanıtlar ortadadır. İddiaların cevaplandırılması için devam ediyoruz.
Kutsal Kitap Gerçekten Çelişkili midir?
Adem ve Havva’nın iki oğlu vardı, Kain ve Habil. Kain Habil’i öldürdü ve sonra bir karı aldı. Karısını acaba nereden aldı?’ Hiç bu soruyu duydunuz mu? Kutsal Kitabın çeliştiğini iddia eden kişiler tarafından en çok sorulan sorulardan biri budur. Cevabını biliyor musunuz?
Kutsal Kitap, Âdem ile Havva’nın sadece iki çocuğu değil, pek çok çocukları olduğunu söyler. Örneğin, Tekvin 5:4: [Başka bir oğlu olan] Şitin babası olduktan sonra, Âdemin günleri sekiz yüz yıl oldu; ve oğullar ve kızlar babası oldu” der. Bu bilgiye göre, Kain karısını nereden aldı dersiniz? Evet, kızkardeşlerinden biriyle evlenmiş olmalıdır. Bugün, yakın akrabalar arasındaki böyle bir birleşme, doğacak olan çocuklar için tehlike doğurabilir. Ama insanlık tarihinin başlangıcında, insanlığın kâmilliğe çok yakın olduğu bir zamanda bu sakıncalı değildi.
Yukarıdaki soru, bazılarının neden Kutsal Kitabın kendi içinde çeliştiğini düşündüklerinin nedenini açıklar; onlar, tüm gerçekleri bilmiyorlar. Bütün ayrıntıları öğrendikten sonra böyle görünüşteki çelişkiler kaybolur.
Başkaları, Kutsal Kitabın, aynı olayın farklı kayıtlarına işaret ederler, dolayısıyla çeliştiğini söylerler. Örneğin, Matta 8:5,*6 ayetlerinde şu kayıt var: “Ve İsa Kefernahuma girdiği zaman, bir yüzbaşı ona yalvararak: Ya Rab hizmetçim inme hastalığından çok ıstırap çekip evde yatıyor, diyerek geldi.” Sonra İsa’nın yardımını diledi. Oysa bunun Luka’daki kaydı şöyle der: “İsa hakkında işitince, gelip hizmetçisini kurtarsın diye rica için Yahudilerin ihtiyarlarını ona [İsa’ya] gönderdi.” (Luka 7:3) Birinci kayıt yüzbaşının bizzat rica ettiğini, halbuki diğer kayıtta ise, onun Yahudilerin ihtiyarları tarafından temsil edildiğini okuyoruz.
Burada bir çelişki var mı? Şayet varsa, El. İşleri 7:47’deki sözlere bir göz atalım: Orada Kral Süleyman’ın, Yeruşalim’de Tanrı için bir mabet yaptığını okuyoruz. Yazar, Süleyman’ın bizzat mabedi inşa ettiğini mi söylemek istiyor? Yoksa bu iş, Süleyman’ın yetkilendirip düzenlediği birçok işçi tarafından mı yapılmıştır? Gayet tabii durum ikinci sorudaki görüşe uygundur. Benzer şekilde bu subay da İsa’ya rica etti, fakat bunu Yahudi ihtiyarların aracılığıyla yaptı. Bu iki kayıtta da böylece bir çelişki yoktur. Ancak aynı olay sadece farklı iki görüş açısından anlatılmıştır.
Bu tür birçok sözde çelişki vardır. Fakat bu çelişkiler gerçekten, olayı farklı görüş açılarından anlatan örneklerdir. Eğer bütün Kutsal Kitap yazarları kelime kelime aynı şeyi söyleselerdi, kesinlikle birbirlerinden kopya ettikleri fikri kuvvet kazanacaktı. Fakat farklı açıdan yazmaları, aralarında gizli bir anlaşmanın olmadığını ve tümünün de aynı hikâyeyi kendi görüşleriyle anlatırken gerçeği dile getirdiklerini ispatlar.
MUKADDES KİTAP BİLİMSEL MİDİR?
Sorun, bazen, insanların Kutsal Kitabın söylediğini zannettiklerinden ileri gelir. Örneğin, 1633’te Katolik Kilisesi, dünya güneşin etrafında dönüyor diyen Galile’yi mahkûm etmişti. Newsweek dergisine göre, kilise bunu şimdi utanç verici bir hata olarak görüyor. Bu hatayı neden yapmışlardı? New Catholic Encyclopedia’da açıklanan nedenlerden biri, Galile’nin yeni öğretişinin, Mukaddes Kitap ile çelişmiş olmasıydı. Başka sözlerle sadece Katolik Kilisesi değil,Kutsal Kitap da yanılmıştı.
Acaba bu doğru mudur?
Hayır! Kutsal Kitap bir bilim kitabı değildir. Onun başlıca amacı, Tanrı ve O’nun insanlıkla ilgili maksat ve davranışları hakkında bize bilgi vermektir. Fakat bilime aykırı da değildir. Bize doğa kanunlarıyla ilgili şeyler ve bugün bilginlerin sık sık söylediklerine benzer şeyler söyler. O halde Katolik Kilisesi niçin Galile’nin öğretişiyle Kutsal Kitabın çeliştiğini zannetti?
New Catholic Encyclopedia’ya göre işaretledikleri bir kayıt, Yeşu kitabında bulunmaktadır. Orada bir seferinde, İsraillilerin bir savaşta düşmanlarını yenerken, gece yaklaştığından, tam bir zafer kazanamayacaklarından kaygılandıklarını okuyoruz. Böylece Rab, büyük bir mucize ile tam bir zafer kazanabilmeleri için gündüzü uzattı. Bu kayıt şöyle der: “Millet düşmanlarından öç alıncaya kadar, güneş durdu, ve ay yerinde kaldı.”—Yeşu 10:13.
Bu ayet, dünyanın güneşin etrafında dönmediğini mi söylüyor? Yoksa Enkizisyon memurları, uygulanışının anlamını mı değiştirdiler?
Kutsal Kitabın yazarı, muhakkak burada gezegenlerin hareketleri hakkındaki bilimsel bir görüşü belirtmek niyetinde değildir. Aslında İsraillilerin ne gördüklerini bize açıklar. Onlar, gökte güneşin durduğunu gördüler. Yehova’nın bunu, dünyanın dönüşünü durdurmakla, ya da başka bir yolla yapmış olması fark etmez.
Bugün benzer şekilde, güneş sabah doğar ve akşam batar deriz. Acaba bu, dünyanın güneşin etrafında döndüğüne inanmadığımız anlamına mı gelir? Gayet tabii hayır. Olayları sadece bize göründükleri gibi anlatıyoruz.
Bundan dolayı Galile’nin karşılaştığı sorunlar, Kutsal Kitabın sözlerinden kaynaklanmamıştır. Daha ziyade, insanların K. Kitabı yanlış yorumladıklarından ileri geliyor.
Roger Pilkington tarafından yazılan World Without End (Sonu Olmayan Dünya) Kitabında başka bir anlaşmazlık da ortaya çıkmıştı. Yazar şöyle der: “Eski Ahdin bütün yazarları yeri düz bir tabak zannediyorlardı.” Bir kez daha, burada K.. Kitabın bilimle çeliştiği zannedildi. Acaba yine bir çelişki var mı?
Yer hakkında bilgi veren K. Kitabın iki kaydını ele alalım. Biri şöyle der: “[Tanrı] boşluğun üzerine şimali yayar ve hiçliğin üzerine dünyayı asar.” (Eyub 26:7) Diğeri de şöyle der: “Dünya dairesi üzerinde oturan odur. [Tanrı’dır.]—İş. 40:22.
Bu kayıtlar bilimsel bir ders vermek için yazılmamıştı. Onların amacı, t’nın Tanrılığının haşmetini takdir etmemize yardım etmekti. Fakat kayıtların anlattıklarına göre, boşlukta asılı olan yuvarlak bir yerin, bilimsel olmadığını söylemek ister misiniz? Bu kayıtlar daha ziyade, astronotların uzayda yolculukları sırasında gördüklerinin tam anlatımıdır. Bay Pilkington “Eski Ahdin bütün yazarları Yeri düz bir tabak zannediyorlardı” dediği zaman ancak yanıldı.
Ya Efsaneler ??
Başka insanlar, bu bilimsel 20. yüzyılda, Kutsal Kitabın bazı hikâyelerinin garip geldiğini söyleyerek itiraz ederler. Bugün hiçbir kimse su üzerinde yürüyemez; birkaç ekmek ve balıkla kalabalıkları doyuramaz; ölüleri diriltemez veya hastaları bir anda iyileştiremez. Bundan dolayı, bu kişiler, böyle şeyleri anlatan K Kitaptaki kayıtların efsane olduğunu düşünüyorlar.
Bununla beraber Kutsal Kitap, o günlerde yapılan mucizelerin güncel birer olay sayıldıklarını söylemiyor. Bunlar, Tanrı’nın gönderdiği hizmetçisi İsa’yı gerçekten desteklediğini ispatlayan, beklenmeyen, şaşırtıcı “harikalar ve alâmetler” idi. (Res. İşl. 2:22) O zaman yaşayan birçok kişi iyi tahsilliydi. Tanrı’nın Kutsal ruhu vasıtasıyla, İsa veya takipçilerinden biri tarafından yapılan bir mucizeyi gördükleri zaman onlar bizim de gösterebileceğimiz bir tepkiyi gösterdiler; “korktular” veya “şaşkınlıkla doldular.”—Mat. 9:8; Res. İşl. 3:10.
İsa’nın düşmanları bile onun mucizeler yaptığını inkâr etmediler; bu kayda değer. Ancak kudretinin kaynağı konusunda şüphe uyandırdılar. İsa tarafından gözleri açılan bir genci cemaattan attılar. Bir keresinde İsa tarafından diriltilmiş olan bir adamı öldürmeğe teşebbüs ettiler. Bununla beraber mucizelerin yapıldığını kabul etmek zorunda kaldılar.—Mat. 12:24; Yuh. 9:30-34; 11:43-53; 12:9,*10.
Bundan başka, tecrübeli Romalı cellâtlar tarafından alenen idam edildikten sonra yüzlerce kişi İsa’yı diri olarak gördü. Bu olayları bazı kişiler izlenimlerini dile getirmek için kaleme aldılar. Birçokları yaşayışlarını tamamen değiştirecek derecede etkilendiler. Artık imanları uğruna ölmek üzere hazır duruma geldiler. Acaba bir efsanenin veya hayal ürününün onlar üzerinde böyle bir etkisi olabilir miydi?
Bugün böyle mucizeler artık olmuyor. Fakat farz edelim ki, İsa’nın günlerinde yaşamış olan insanlarla konuşabilseydiniz ve onlara ayda yürüyen bir adamı görmüş olduğunuzu, dünyanın diğer tarafında yaşayan insanlarla konuşabildiğinizi, havada uçmuş olduğunuzu ve görüntüleri kaydedebilen ve karmakarışık hesapları saniyesinde yapabilen makinelerin varlığını söyleseydiniz, ne diyeceklerdi? Bunların tamamen uydurmalar olduğunu ve masal anlatan biri olduğunuzu! Böyle şeyler İsa’nın günlerinde olmadı.
Ama modern teknoloji böyle harikaları mümkün kıldı. Benzer şekilde, Her Şeye Kadir Olan Tanrı’nın varlığı, Kutsal Kitapta yazılmış olan tüm mucizeleri elbette mümkün kılabilir.
Buna inanabilirsiniz
K. Kitaptaki birçok sözde çelişkiyi ve “sorunu” incelemiş olan bir yazar şu sonuca vardı: “K. Kitabın gerçek büyüklüğünü ve kudretinin yüzyıllar boyunca etkisini düşündüğümüz zaman, şüphecilerin kanıt olarak bu kitapta bulmayı ümit ettikleri küçük hatalar anlamsızdır.” (Does İnspiration Demand İnerrancy? ) Bu doğrudur.
Ayrıca, tüm ayrıntılar bilindiği zaman, “hatalar” artık hata olmaktan çıkar. Avustralyalı bir senaryo yazarı, Kitap hususunda “bağnaz bir rasyonalist” olduğunu itiraf etti. Sonra da şöyle dedi: “Hayatımda ilk defa, bir gazetecinin normal olarak görevinin ilk işini yaptım: Gerçeklerin doğruluğunu kontrol ettim . . . . irkildim, çünkü [İncil kayıtlarında] okuduklarım masal ve doğa kurgu değildi. Habercilikti. Bunlar ilk veya ikinci elden yazılmış olağanüstü olayların kayıtları ve bazen —Luka’nın durumunda— belgelerin veyahut delillerin, görgü şahitleriyle yapılan mülâkatlarının sonuçlarıyla bir araya getirilmesiydi. Haberciliğin özel bir tadı vardır ve bu tat İncil’de bulunmaktadır.”
Bu adamın örneğini takip ederek ‘gerçeklerin doğruluğunu kontrol etmenizi’ teşvik ediyoruz. Okuyun ve “K. Kitabın gerçek büyüklüğü”nü keşfedin. K. Kitabı günün önemli konularıyla ilgisi olan, anlaşılır ve çekici bir eser olarak bulacaksınız. O, ta başlangıçtan beri, Tanrı’nın insanlıkla ilgili davranışlarının son derece ilginç bir kaydıdır. Günümüzün birçok güncel sorununa ışık tutar ve birçok kişinin hayatını başarılı kılmasına yardım eden nasihatler verir. Bundan başka 20. yüzyılımız için hayatlarında geçerli bir ümit ve amaç arayanların görmezlikten gelemeyecekleri önemli bir mesaj verir.
Mukaddes Kitap tüm kitapların fevkindedir, her yaşta okunması gerekir. Özellikle bu şüpheci 20. yüzyılda dahi hâlâ inanılması ve takip edilmesi gereken en büyük kitaptır.
Siz de güvenebilirsiniz..
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.