Bilime Hristiyan Bakışı
- Bu konu 7 izleyen ve 38 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
6. Mayıs 2008: 8:21 #28931AnonimPasif
Genetik çeşitliliği azaltan mekanizmalardan biri doğal ayıklanmadır. Toplumdaki bazı bireyler diğerlerinden daha çok ürerler. Zaman içinde bu daha üretken ve başarılı bireyler toplulukta, önceki nesillere göre aşırı temsil edilir duruma gelirler. Üreme yetisindeki farka doğal ayıklanma denir. Doğal ayıklanmanın en sık karşılaşılan şekli, değişinim yoluyla ortaya çıkan elverişsiz genetik çeşitlenmelerin ortadan kalkmasıdır. Doğal ayıklanma, bir organizmanın üreme konusundaki başarısına zararlı etkisi olan genlerin kalıtsal olarak aktarılmasını engelleyen sıkı bir elek gibi davranır. Ancak arada sırada değişinim geçirmiş genler üreme açısından bir üstünlük de sağlayabilir ve böyle durumlarda bu genetik çeşitlilik korunacaktır. Bu yüzden, tablonun tamamına bakıldığında, doğal ayıklanma genetik çeşitliliği azaltacak şekilde etki eder. Bazı durumlardaysa bir topluluktaki genetik çeşitliliği korur. Sonuçta, bir mekanizma olarak asla çeşitliliğin kaynağı olamaz. Büyük oranda koruyucu güçtür. ( Bilim, İnanç ve Etik Zorluklar )
Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.:elsalla:
10. Mayıs 2008: 14:05 #28999AnonimPasifKutsal Kitap’a Dayalı Yaratılış Öyküsü
Biyolojik evrimin anahtar öneme sahip ögelerini anlatmak için biraz zaman harcadıktan sonra şimdi de bunun Kutsal Kitap’a dayalı yaratılış öyküsü ile ilişkisini ele alabiliriz. Tanrı’nın evrenin yaratılış ve varlığını sürdürmesiyle, her yönüyle ve detaylarıyla yakından ilgilendiğine inanırlar hrisityanlar. Yaratılış, Tanrı’nın etkinliklerinin kusursuz bir elbisesi gibidir.Bir televizyon dizisinin varlığını sürdürmek için elektronların televizyon ekranını bombardıman ederek görüntüleri oluşturmasına ihtiyaç duyduğu ve elektron akımı kesildiğinde dizinin de olamayacağı gibi, Tanrı süregelen yaratıcı ve sürdürücü etkinliğini kestiği takdirde, bilim adamları ve bilim adamlarının betimleyeceği hiçbir şey de varolmayacaktır.
Kutsal Kitap’a dayalı bu alt yapıda, ” yaratılış ” sözcüğü, biyolojik farklılıkların kökenini açıklayan belirli bir mekanizmaya değil, var olan her şeyle Tanrı arasındaki ilişkiye değinir. Kutsal Kitap ” yaratmak”, ” oluşturmak ” ya da ” yapmak ” olrak çevrilen İbranice ve Grekçe sözcükleri , geniş nüanslarla kullanır; aynı bu sözcüklerin bugünkü ingilizcede benzer anlamlar taşıdıkları gibi… “Yaratmak ” olarak çevrilen sözcük, kullanıldığı Kutsal Kitap bölümlerinde şu konularla ilgilidir: İsrail halkının yaratılması; Yeni Yeruşalim’in yaratılması; normal doğum sırasında yeni hayvanların yaratılması; Tanrı’nın her gün yaptığı gibi gece ve gündüzün oluşmasıyla ışık ve karanlığın yaratılması. Tanrı’yı mevcut bilgimizin sınırları dahilinde anlama yolundaki Modern eğilim, Kutsal Kitap düşünüşüne oldukça yabancıdır. Eyüp kötülük sorunuyla mücadele ederken ( Eyüp 38. bölüm ) Tanrı’nın Eyüp’e fırtınanın arasından yanıt verdiğinde dikkat çekilmek istenen şey, Tanrı’nın yaratıcı her türlü eylemidir. Bunlar, yalnızca ” dünyanın temellerinin atılması ” ( 4: ayet ) yıldızların düzenlenmesi ( 31-33. ayetler ) gibi büyük şeyler değil, aynı zamanda çöllerin sulanması ( 25-26. ayetler), kırağı oluşumu ( 29. ayet ) ve aslanlara yiyecek sağlanması ( 39. ayet ) gibi daha dünyasal şeylerdir. ( “İnancın Ötesinde” )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.rabbe hamdolsun
17. Mayıs 2008: 9:51 #29066AnonimPasifBu yüzden ” yaratılış” kavramı hiçbir anlamda biyolojik evrim kuramına rakip değildir. Evrim, basitçe, Tanrı’nın biyolojik farklılıkları meydana getirmek için kullanmayı seçtiği bir mekanizma olarak görülebilir. ” Yaradılış ” sözcüğü bu sürecin kaynağına ve doğasındaki sürekliliğe atıfta bulunan bir sözcüktür. Yani Kutsal Kitap’ın yaratılış kavramı, Tanrı’nın biyolojik farklılıkları var etmek için kullanmayı seçtiği belirli mekanizmaları değil ( çünkü yaratılış mekanizmalarla ilgili bir kavram değildir), Tanrı’nın evrenin tamamıyla ( biyolojik farklılıklar dahil ) kurduğu içkin ve süregelen yaratıcı ilişkisini anlatır. Bu yüzden ” yaratılış ” bilimsel bir terim değildir ve öyle de görünmez. ” Yaratılış ” bunun yerine, Tanrı’nın eylemleriyle ilgili önceden varolan bir inancı anlatan tanrıbilimsel bir terimdir.Bu, tüm bilimsel gözlemlerimizin ve betimlemelerimizin yorumlandığı alt yapıyı oluşturur.Bir ateist olan Richard Dawkins, öyle anlaşılıyor ki, hristiyanlar ” yaratılış” hakkında konuştuklarında, onların evrime karşıt bir kuramdan söz ediyor oldukları gibi bir izlenime sahiptir. ” Yaratılışcı ” sözcüğünün, biyolojik çeşitliliğin nasıl yaratıldığı konusunda belirli bir görüşe sahip bir grup insana takılı kalması talihsizliktir. Aslında Tanrı’nın nasıl yarattığı konusundaki inançlarına bakmaksızın , Tanrı’ya yaratıcı olarak inanan herkes için bu sözcüğü kullanmak daha doğru olurdu.Ne yazık ki, sözcükler kullanımlarıyla tanımlanırlar ve ” yaratılışcı ” terimi şüphesiz evrime inanmayanları işaret etmektedir. Bu yüzden de, Dawkins evrim kuramını yaratılışcı inançlarla karşılaştırdığı kadarıyla , bunların biyolojik çeşitliliğinin kökeni konusunda karşıt kuramlar olduklarını söylemekte haklıdır. Evrim kuramında tüm yaşayan organizmalar, aralarında en başından bugüne kadar kesintisiz bir silsile oluştururlar; diğer kuramda, yani yaratılışcı görüşteyse, Tanrı her türü, sözde ayrı yarattığı için kopukluklar vardır. Denilebilir ki, etrafta yaratılışcılar olduğu sürece, R. Dawvkinks’in klonları da var olacaktır. Çünkü farklı gruplar bilimsel kuramlara karşıt ideoloji yatırımları yaptıkları sürece, bu tartışmalar birbirlerini besleyecek ve sinerji yaratarak birbirlerinden yarar sağlayacaklardır. ( ” İnancın Ötesinde ” )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
22. Mayıs 2008: 21:11 #29183AnonimPasifKutsal Kitap’a dayalı güçlü bir teizmin benimsenmesiyse evrim kuramını her türlü felsefi iddiadan arındırır. Tabi öncelikle de , maddeci bir felsefe yararına bir kanıt olma iddaasından … Bilim gerçeklerin açıklanmasıdır. Eğer darwin’in evrim kuramı biyolojik çeşitliliğin nasıl var olduğunu açıklayan şu anki en iyi kuramsa – ki biyologların öyle olduğunu düşündükleri kesin – o zaman biz de Tanrı’nın dünyası hakkındaki gerçeği dile getirmek için ön saflarda olmalıyız.. Arada sırada popüler yazarlar – hristiyan olanlar bile – evrim kuramının bilim çevrelerinde bir kriz yaşamakta olduğu nu ileri sürüyorlar. Bu doğru değildir. Geçtiğimiz yıllarda moleküler genetiğin ilerlemesiyle , kuram son derece güç kazandı. Kuramın bu denli güçlü olmasının nedeni, geniş bir bilimsel disiplinler yelpazesindeki ayrık verileri birbiriyle ilişkilendirmesidir. Bu yelpazede zoolojiden anatomiye, biyokimyadan moleküler biyolojiye, jeolojiden paleontolojiye, antropolijiden ekolojiye birçok bilim dalı vardır. Şu anda bize sunulmuş alternatif bir rakip kuram yoktur. Bu yüzden hristiyanlar, iş, güünümüz biyoloji bilimiyle uğraşan bilim adamlarının kanaatlerini doğru şekilde anlatmaya geldiğinde , gerçeği söylemelidirler.
Evrimin Tanrı’nın yaratıcı etkinliğinin bir yansıması olduğu bir kez anlaşıldığında , yaratılış ve evrim arasındaki tüm sözde çatışmalar bir anda yok olur. Tanrı’nın maddesel dünyasının işleyişini betimlemenin ” doğalcı ” ya da ” maddeci ” hiçbir yanı yoktur. Böyle bir tutumun, bilimsel kuramları ideolojik çatışmalar için bir alan olmaktan çıkarıp, temellerini çürüttüğü ve ateistlerle hristiyanlar gibi , rakip metafizik kanaatleri benimseyen başrol oyuncularının arasındaki çatışmaya vurgu yaptığı unutulmamalıdır. ( Bilim, İnanç ve Etik Zorluklar )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.tanri sevgidir.
29. Mayıs 2008: 17:28 #29275AnonimPasifDarwin zamanından bugüne kadar birçok hristiyan, Tanrı’nın tüm yaşayan organizmaları uzun bir evrim süreci sonunda yaratmış olduğu görüşünü savundu. Bugün evrimin ateist anlamlar içerdiği görüşüne sahip olanları düşününce , 19. yy.da Darwin’in evrim kuramının , Amerika ve Britanya’daki tüm önde gelen mezhepler tarafından – Türlerin Kökeni 1859 yılında yayınlandıktan sonra birkaç on yıl içinde – çabucak kabul gördüğünü hatırlamak ilginçtir. Medya tarafından çok sevilen, Darwinizmin başından beri kiliseyle şiddetli bir savaş içinde olduğu fikri, uzun süre önce tashihçi tarihçiler tarafından irdelenmiş ve ortaya çıkan tablo hem daha karmaşık, hem de daha şaşırtıcı olmuştur. Britanyalı tarihçi James Moore bu konuda şöyle yazar: Büyük Britanya ve Amerika’da önde gelen hristiyan düşünürler , çok azı dışında Darwincilik ve evrimle oldukça çabuk bir şekilde anlaşmaya vardılar. Amerikalı sosyolog George Marsden ise …Harward’dan Louıs Agassiz hariç, hemen hemen tüm Amerikalı Protestan zoologlar ve botanikçiler 1870’lerin başları itibariyle evrimi bir biçimiyle kabul ettiler. ( R. S. WHITE )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.rabbe hamdolsun
8. Haziran 2008: 16:41 #29348AnonimPasifBugün Amerikan toplumunun yarısının evrim kuramına inanmadığını düşününce, 19. yy.da kuramın A.B.D.’ de popüleşmesine en çok katkıda bulunanların hristiyan akademisyen olması düşündürücüdür. Örneğin Harward’da Doğa Tarihi profesörü olan Asa gray, inancı acısından tutucu bir Presbiteryen’di ve uzun zaman Darwin’in sırdaşı olmuştu. Kendisi, Türlerin Kökeni‘nin ilk kopyalarından birini armağan olarak elde eden birkaç ayrıcalıklı kişiden biri olmuştu. Gray kitap hakkında Amerika’da çok olumlu bir eleştiri yazdı ve 1860 yılında orada basımını sağladı.
Tanrı’nın yaratıcı etkinliğinin ,evrimdeki raslantılsalığın rolüyle nasıl uyum sağladığı sorusunu kısaca ele alacağız. Çünkü bu, güçlü bir teizmin evrime karşı çıkan belli düşünceleri çürüten bir altyapıyı nasıl sağladığını gösteren iyi bir örnektir.
Raslantı, evrim ve yaratılış
Evrim rastlantısal bir süreç içerdiği için genellikle, bir düzen ve tasarım Tanrısı ile bir şekilde uyumsuz olması gerektiği düşünülür. Ancak kısa bir akıl yürütme, bu görüşün fazla basit olduğunu gösterir.
Örneğin, yaşamınızın bugüne kadarki akışını düşünün. Eğer hristiyansanız, tanrı’nın, daha doğduğunuz andan itibaren, yaşamınızdaki tüm detaylara egemen olup,sizin bakımınızı üstlendiğine inanırsınız. Buna, siz genetik olarak eşsiz birey haline getirecek olan, belirli bir spermin belirli bir yumurtayı belirli bir zamanda döllemesi de dahildir. O yumurtaya ilk oluşmaya çalışma yarışında milyonlarca sperm yer aldı; şu anda pekala farklı bir cinsiyete sahip ya da fiziksel olarak oldukça farklı görünümde biri olabilirdiniz. Döllenme gerçekten rastlantısal bir işlemdir. Buna rağmen siz, sizi meydana getiren tüm bu rastlantısal olaylarda Tanrı’nın egemen olduğuna inanmaya devam ediyorsunuz. (D. A. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:
19. Haziran 2008: 12:40 #29511AnonimPasifNeden biyolojiyle yetinelim ? Eğer hristiyansanız, yaşamınıza Tanrı’nın iradesini getiren, sonsuz derecede karmaşık bir kumaştaki gibi bir arada sıkıca dokunmuş sayısız olayı düşünün. Bu olaylardan bazıları acı dolu olabilir, belki de şeyler sizin kontrolünüz dışında gerçekleşti. Bazı olaylarsa oldukça basit ve dünyasaldı, ama buna rağmen yaşamınızın akışında derin değişmeler yarattı. Sürgülü Kapılar ( Sliding Doors – Türkiye’de ” Rastlantının Böylesi ” adıyla gösterime girdi ) filminin verdiği ders yerindeydi. Yaşamda görünüşte çok basit farkların devasa etkileri olabiliyor. Bir açıdan bunlar rastlantısal olayları temsil ederler – bizim ya da herhangi bir başkasının bunları öngörmesi olası değildir – ama hristiyanlar yine de Tanrı’nın ruhsal olarak herşeyin kontrolünü elinde tuttuğuna inanırlar.
Rabbin sevgisi ve ışığı siznle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !sudarabbe hamdolsun :kucak:
26. Haziran 2008: 15:51 #29557AnonimPasifmerhaba ben yeni üye oldum da ..
bu konu hakkında millet bi şeyler diyor bunlara cevabınız ne olur:
hiristiyanlar ,avrupalılar dünyayı düz olarak niteliyorlardı,
2. olarak bilimle hiristiyanlık uyuşmadıgından avrupa karanlıga girdi,sonra rönasansla bilimle ve (laiklikle) dinin hristiyanlıgın devlete etkisinin kaldırılarak kurtuldukları söyleniyor bu karanlık donemdem….
Bu hususlarda aydınlatır mısınz? ben de 2 derede kaldım..
26. Haziran 2008: 23:16 #29558AnonimPasifSayın meftun; söylemlerin çok garip diyorum. Neden ? derseniz ! Sizin içtenliğinize inanmak isterim. Ama ki; yayınlanmayan yazılarınızda gördüm ki; sadece propaganda var. Sizin içtenliğinize ve öğrenme güzelliğinize inanmıyorum. Sadece; güzel olun ve de Rab’be inanın. Rab’be inanan insanlarlar da dalga geçmeyin. Ayrıca; bir gerçek araştırma yaptığınız değil; diğer yazılarınızı okudum ki, belli doğrultuda yazıyorsunuz.
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !rabbe hamdolsun
12. Temmuz 2008: 19:32 #29692AnonimPasifKutsal Kitap, birçok kişinin rastlantı olarak nitelediği olayların Tanrı’nın Egemenliği ve planının sınırları içinde olduğu konusunda tutarlı bir öğretiye sahiptir. Peygamver Mikaya, Gilat’taki Ramot’ta yapılan savaşta, Kral Ahav’ın öldürüleceğini öngördüğünde, bu kuşkusuz gerçekleşti: Biri rastgele attığı okla İsrail kralının zırhının parçalarının birleştiği yerden vurdu” . Özd. 16:33’de canlı bir şekilde anlatıldığı gibi, ” İnsan kura atar, ama kararı Rab verir. ” Kutsal Kitap, Tanrı’nın etkinliklerinin tüm belirtilerinde , O’nun işlerinin gerçekleştiğini söyler. Bunlar, doğa yasaları ( Mez. 33:6-11 ), raslantısal olaylar ( Mez. 16:33 ) ya da hava şartlarının kontrolü ( Mez. 148:8 ) – bugün bunu kaos kuramıyla açıklıyoruz – şeklinde olabilir. Kutsal Kitap’ta, bazı tip doğa olaylarının diğerlerine göre Tanrı’nın etkinliği olma özelliğine daha çok sahip olduğuna ilişkin bir ima asla yoktur.
Peki rastlantı diyerek ne kastediyoruz ve bu anlayış evrimle nasıl ilişkilendirilir ? Ne yazık ki, rastlantı sözcüğü en az birbirinden üç farklı anlamda kullanılıyor ve kişiler kafalarındaki anlamın ne olduğunu tartışmalarda her zaman açıkca belirtmiyorlar.Öncelikle, ilke olarak öngörülebilir olan, ancak pratikte öngörülemez olan rastlantısal olaylar vardır. Örneğin, eğer bir yumurtayı döllemek için yarışan milyonlarca spermin her biri hakkında yeterince bilgiye sahip olsaydık, ortam hakkında da tam bir tanımlamaya sahip olmamız koşuluyla, kuramsal olarak hangi spermin yarışı kazanacağınnı öngörebilirdik.Ancak, kuantum düzeyindeki olayları belirliyen ikinci tür rastlantıda, gelecek konusunda bilgisiziz. Radyoaktif bir atom bozunduğunda, bir sonraki yüksek enerjili parçacığın ne zaman atılacağını bilmemizin yolu yoktur ve bu bizim bunu yalnızca pratikte değil, ilkesel olarak da öngöremiyeceğimizi gösterir. Bazıları bu türden rastlantıyı ” saf rastlantı ” diye adlandırır. Bir de üçüncü tip rastlantı vardır ki, buna ” metafizik rastlantı diyebiliriz. Bu, diğer iki rastlantı tipinden çok farklı bir şeydir ve nihai bir anlamda evrenin ” rastlantısal ” olarak ortaya çıktığı ve gerçek bir düzen ya da nedene sahip olmadığı felsefesiyle ilgilidir. ( R. S. WHITE )
Rabbimizin sevgisi sizinle olsun.
” Ne mutlu size, ey yoksullar ! Çünkü Tanrı’nın Egemenliği sizindir. ” ( Luka 6:20 ) rabbe hamdolsun
18. Temmuz 2008: 11:59 #29774AnonimPasifEvrimsel mekanizmalar bizim nihai anlamda ” rastlantısal ” olarak düşündüğümüz süreçlere hiç benzemezler. Televizyonunuz bozulup da ekranda sinir bozucu karıncalı bir görüntü belirdiğinde, haklı olarak bu görüntünün nihai bir anlamı olmayan bir ” rast gele bir gürültü ” olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak evrimsel sürecin oluşturduğu biyolojik çeşitlilik bu tip rastgele gürültüden son derece farklıdır: Yalnızca belirli fizik yasalarına ve belirli bir ögeler kümesine sahip karbon bazlı bir dünyada mümkün olabilecek, yüksek düzeyde örgütlenmiş bir mekanizmalar derlemesini gösterir. Evrenin fiziksel özellikleri büyük patlamadan sonraki ilk birkaç femto-saniyede belirlenmiştir ve evrim süreci de açıkca bu özellikler kümesine bağımlıdır.
Bu nedenle, hristiyanlar evrimsel süreci Tanrı’nın biz dahil, biyolojik çeşitliliği ortaya çıkarmak için seçtiği yol olarak görürler. Bu sürecin kendi başına özel bir tanrıbilimsel anlamı yoktur. Bu böyledir ve bilim adamları olarak bizim görevlerimiz de Tanrı’nın bu engin biyolojik çeşitliliği var etmek için yaptıklarını açıklamaktır. Bir şeyden emim olabiliriz: Evrimsel süreç, evrenin nihai metafizik anlamda ” rastlantısal ” bir olgu olduğunu düşünmemiz için bir zemin sağlamaz. Aslında durum tam tersidir. Biyologlar olarak biz bu gezegendeki yaşam biçimlerinin karmaşıklığına ve çeşitliliğine, ayrıca insanlar olarak bizim evrimsel geçmişimizle yeryüzündeki tüm yaşam türleriyle ayrılmaz şekilde bağlantılı olduğumuz gerçeğine hayranlık duyarız. ( D. ALEXANDER )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Yahve sidkenu – RAB doğruluğumuzdur. isasiyahbeyaz :elsalla:
28. Temmuz 2008: 14:25 #29916AnonimPasifRastlantı diye bir şeyin olmadığı bizim için açık olmalıdır. Rastlantı, maddenin özellikleri hakkındaki inançlarımız için biz insanların kullandığı kaçamak bir tanımlamadır. ” Metafizik rastlantı ” diye bir etmen yoktur. Bunun yerine, bazılarınca savunulan, evrenin nihai bir anlamı olmadığı yolunda dünyasal bir inanç vardır. Ancak, bilimsel kuramların saygınlığını kullanarak bu inanç sistemini öne çıkarmaya çalışanlar, evrim kuramında kendilerine en küçük bir yer bulamazlar.
Yani evrimin hristiyanlar için – ve bu nedenle başka herkes için de – 21. yy. da sıcak bir konu olmasına gerçekten de gerek yoktur. 19. yüzyılda yaşayan Darwin’in hristiyan çağdaşları, Darwin kuramını hristiyan yaratılış öğretisine ekleyerek çok isabetli davrandılar. Bizim de 21. yüzyılda aynı şeyi yapmamız için bir sürü geçerli neden vardır. ( D. A. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
” Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız. ” ( Luka 6:37 ) jesus… gv gv gv
29. Temmuz 2008: 5:05 #29936AnonimPasif@fırat çölgeçen 7564 wrote:
görevlerimiz de Tanrı’nın bu engin biyolojik çeşitliliği var etmek için yaptıklarını açıklamaktır.
Çok sevdim bu cümleyi ve çok da doğru.
Hristiyanlıkta bilimi eleştirenler aslında bu sebebten eleştiriyorlar ki o kişilere sonuna kadar da hak veriyorum.Bilim adamları kendilerini aşma peşindeler ve belli bir noktadan sonra da bu hırs oldukça ters tepmektedir.Oysaki Rab ile ve onun bize verdikleriyle yetinseydik, herşey çok daha güzel olabilirdi.Örneğin, Rabbin bize sunmuş olduğu doğayla ve onun dengeleriyle yetinmedik.Daha iyisini istedik.Doğanın dengeleriyle oynadık.Sonuçlarda ortadadır.Dünyayı mahfettik.
@meftun 7031 wrote:
merhaba ben yeni üye oldum da ..
bu konu hakkında millet bi şeyler diyor bunlara cevabınız ne olur:
hiristiyanlar ,avrupalılar dünyayı düz olarak niteliyorlardı,
2. olarak bilimle hiristiyanlık uyuşmadıgından avrupa karanlıga girdi,sonra rönasansla bilimle ve (laiklikle) dinin hristiyanlıgın devlete etkisinin kaldırılarak kurtuldukları söyleniyor bu karanlık donemdem….
Bu hususlarda aydınlatır mısınz? ben de 2 derede kaldım..
Din vardı, avrupa oldukça geriydi.
Rönesans ve laiklik sonucunda dinin toplum üzerindeki etkisi oldukça azaldı ve birden bire avrupa aydınlandı.
Yani din, bilimi ve gelişmeyi engelledi.Din olmasaydı çok daha gelişmiş, çok daha çağdaş olabilirdi herşey.
Bu mudur olayınız?İnanın ki kahkahalarla gülerim :)
Madem din insanları modernlikten, çağdaşlıktan, gelişmeden uzaklaştırıyor, o zaman dinin “d” sinin bile olmadığı taş devrine gidelim ve o dönemde yaşayan insanların gelişmişliğine çağdaşlığına bakalım…
29. Temmuz 2008: 13:00 #29942AnonimPasif@fırat çölgeçen 7952 wrote:
Rastlantı diye bir şeyin olmadığı bizim için açık olmalıdır. Rastlantı, maddenin özellikleri hakkındaki inançlarımız için biz insanların kullandığı kaçamak bir tanımlamadır. ” Metafizik rastlantı ” diye bir etmen yoktur. Bunun yerine, bazılarınca savunulan, evrenin nihai bir anlamı olmadığı yolunda dünyasal bir inanç vardır. Ancak, bilimsel kuramların saygınlığını kullanarak bu inanç sistemini öne çıkarmaya çalışanlar, evrim kuramında kendilerine en küçük bir yer bulamazlar.
Yani evrimin hristiyanlar için – ve bu nedenle başka herkes için de – 21. yy. da sıcak bir konu olmasına gerçekten de gerek yoktur. 19. yüzyılda yaşayan Darwin’in hristiyan çağdaşları, Darwin kuramını hristiyan yaratılış öğretisine ekleyerek çok isabetli davrandılar. Bizim de 21. yüzyılda aynı şeyi yapmamız için bir sürü geçerli neden vardır. ( D. A. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
” Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız. ” ( Luka 6:37 ) jesus… gv gv gv
” Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız. ” ( Luka
harika yaa çok güzel katılıyorum sana29. Temmuz 2008: 13:05 #29943AnonimPasif@fırat çölgeçen 7952 wrote:
Rastlantı diye bir şeyin olmadığı bizim için açık olmalıdır. Rastlantı, maddenin özellikleri hakkındaki inançlarımız için biz insanların kullandığı kaçamak bir tanımlamadır. ” Metafizik rastlantı ” diye bir etmen yoktur. Bunun yerine, bazılarınca savunulan, evrenin nihai bir anlamı olmadığı yolunda dünyasal bir inanç vardır. Ancak, bilimsel kuramların saygınlığını kullanarak bu inanç sistemini öne çıkarmaya çalışanlar, evrim kuramında kendilerine en küçük bir yer bulamazlar.
Yani evrimin hristiyanlar için – ve bu nedenle başka herkes için de – 21. yy. da sıcak bir konu olmasına gerçekten de gerek yoktur. 19. yüzyılda yaşayan Darwin’in hristiyan çağdaşları, Darwin kuramını hristiyan yaratılış öğretisine ekleyerek çok isabetli davrandılar. Bizim de 21. yüzyılda aynı şeyi yapmamız için bir sürü geçerli neden vardır. ( D. A. )
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
” Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız. ” ( Luka 6:37 ) jesus… gv gv gv
bu arada ben evet bütün sözlerine katılıyorum anlamı taşımasın son yadığın cümleyi kastettim asla evrimcilikle darwinle alakam yok kabul etmiyorum esen kal
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.