Alman Nazi Kampına Rab Meleklerini Göndermişti..
- Bu konu 6 izleyen ve 7 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
13. Temmuz 2008: 22:16 #25287AnonimPasif
Alman Nazi Kampına Rab Meleklerini Göndermişti..
(Gerçek yaşanmış bir hikaye – ‘Melekler ve Biz’ adlı kitaptan alıntıdır)
Hollandalı Corrie Ten Boom ve kardeşi Betsy, Almanlar’ın toplama kampına götürülmüşlerdi. Çok soğuk bir havada iki gece dışarıda bırakıldıktan sonra , kampın büyük meydanına getirildiler. Alanda tutuklu olanlardan alınan giysiler sürekli büyüyen bir yığın oluşturmuştu. Elbiselerini bırakmak zorunda kalan kadınlar yıkanmak üzere duş odalarına sürüklendiler. Giysilerinin yerine onlara verilen ise sadece ince bir keten etek ve tahta nalındı.
Corrie çok hassas bünyesi olan kardeşini ısıtmak için kendine doğru çekip sürekli dua etti. Bir SS onlara ‘giysilerinizi daha neden vermediniz, şimdi size gösteririz’ diyerek üzerlerine yürüdü. Başlarına gelenlere dayanabilmek için Rab’den yardım ve güç için istekte bulundular. Sonra Betsy hazır olduğunu söyledi. İkisi birlikte binaya doğru ilerlediler.
Binanın içine girerken üzerlerindeki her şey onlardan alındı. Corrie tuvaleti sorunca ona duş odasında açılmış bir çukur gösterdi. Betsy’nin yanındayken birden içinden bir ses ona, ‘ondan yünlü iç çamaşırlarını çıkarıp vermesini iste ve onu sakla’ dedi. Betsy’ye sadece ‘Rab dualarımıza cevap vermekte’ diye fısıldadı. Duş odasından çıkarken yünlü iç çamaşırını kampta alıp giydiği ince keten elbisesinin altına sakladı. İçinden, Ya Rab, görevliler onu görmesinler. Beni meleklerinle çepeçevre sar ve onları gözle görünmez olarak gönderme ki, onların arkasında görünmeyeyim ve kapıdakiler beni farketmesinler’ diye yakardı.Coorie Ten Boom, ‘kapıdan geçen herkes sıkı bir kontrolden geçmek zorundaydı’ diye anlatmaya devam ediyor. Hiç bir şey nöbetçilerin gözlerinden kaçmıyordu. Ten Boom kardeşlerin önünde kontrol noktasına gelen bir kadının üzerinde saklanmış giysisi hemen bulundu. Corrie ise farkedilmemişti. Betsy’de arandıktan sonra dışarıda bir ikinci kontrol noktasına gelmişlerdi. Orada yer alan görevli kadınlar geçen herkesin üstünü didik didik aradılar. ‘Ben onların arasından geçerken melekler beni korudu’ diyor Corrie ve ‘yüreğimde sevinçle dolu bir haykırışın yanında Rab’be: ‘Ya Rab, sen dualarımı böylesine yanıtlarsan Ravensbrück kampına bile dayanabileceğimden eminim!’ diye şükrettiğini yazıyor.
14. Temmuz 2008: 18:41 #29711klausAnahtar yöneticiRüzgarcım, yazını okuyunca çok heyecanlandım. Çünkü ben bunun filmini izledim.
Bana geçen yıl noel hediyesi olarak bir arkadaşım hediye etmişdi. Filmin adı da
”SAKLANACAK YER ”
Dediğin gibi gerçek yaşam hikayesi. İlk izlediğim zaman hüngür hüngür ağlamışdım. Ve ne zaman bıkmadan izlesem ağlarım. Beni çok etkiler.
Aynı ”PİYANİST” adlı film gibi. Senin veya burdaki kardeşlerin izleyip izlemediğini bilemiyorum. Ama kısaca bahsetmek istiyorum. Bu film benim için bir dönüm noktası olmuşdur iman ettikden sonra.Corrie ve Betsy iki kız kardeş. Ama bu corrie ‘nin ağzından anlatılan bir film. Film sonunda zaten corrie ‘nin konuşması var. yaşlanmış. izleyenlere hitap ediyor.
İki kardeş hollandada yaşıyor. Çok dindar bir hristiyan aile. Almanlardan, yahudi insanları korumak için bazı yahudileri evlerinde saklıyorlar. Gizli bölmeler ile yapılan odacıklarda. Sahte yemek karneleri ile bu insanların karnını doyuruyorlar. Ama en sonunda evlerine baskın yapılıyor. Ve hapise gönderiliyorlar. Babaları erkekler ile ayrı bir yere gönderiliyor. O hapishanede açlık ve hastalık yuvası. Ranzalara, her bir yatağa kadınları 3 er 5 er yatırıyorlar. Hastalık kol geziyor. Betsy kardeşine göre olaylara daha iyimser yaklaşıyor. Sürekli Rabbe şükrediyor. Corrie ise sürekli isyan ediyor.söyleniyor.
ikisi farklı karakterlerde.Alıntı yapdığınız sahne ise şöyle ; kadınların kıyafetlerini toplayıp yıkanmaya yolluyorlar. Ama üst baş aranıyor ve deftere kayıt yapılıyor isimler. Corrie kendi küçük cep incilini o kontrol noktasından geçirmek için dua etmeye başlıyor. Omuzunun birine yerleştiriyor. elbise vatkası gibi. Heyecanla sıraya giriyorlar. Dua etmeye başlıyorlar. Tam corrie’ ye sıra gelecekken, önünde bekleyen bayan sinir krizi geçiriyor ve ortalık karışıyor. Askerler o kadına koşarken, corrie oradan hiç kontrol edilmeden geçiyor. Ve arkasındaki kadınlar, o kargaşa bittiği için tekrar kontrol edile edile geçiyor. Halleluya !
Hapshanede kadınlar çok ağır işlerde çalıştırılıyor. Ve trenler ile vagon vagon bazı günler bir yere !!gönderiliyorlar ve geri dönmüyorlar. Betsy, hapisdeki kadınlarla akşamları müjdeyi paylaşıyor. Ama corrie hep isyankar ve sinirli.
Kadının biri betsy’e sormuşdu ” madem sizin merhametli bir Tanrınız var, siz neden buradasınız? biz neden buradayız ?” betsy kadına ayetler ile cevap verir.
Betsy hastalanır ve kardeşinin kollarında ölür. Babasının da ölüm haberini alan corrie iyice isyan eder.
Bir gün corrie’ ye haber verilir. ”artık serbestsin git” diye. Corrie çok ağlar. Çünkü kardeşi öldükden hemen sonra bu haber gelir.
Filmin sonunda corrie izleyenlerle konuşur.
Der ki ” O gün aslında bir karışıklık olmuş. Deftere yazılan isimler karışmış. Benim yerime başka bir kadın serbest kalmalıymış. ”
Corrie bu durumu fark ettiğinde zaten yıllar geçmiş olur.Evet gerçekden Rab bizleri melekleriyle koruyor.
Ben bu filmden sonra etrafımda olan biten olaylara veya başıma gelen olaylara daha farklı gözlerle bakıyorum.Esen kalın kardeşlerim.
Bu arada bana kızmayın lütfen neden filmin sonunu anlattın, biz bu filmi bulup izlerdik diye.
Anlaşdık mı? :))14. Temmuz 2008: 21:43 #29714AnonimPasifSevgili Kayram,
Alman Nazi kampında yaşanan Corrie ile Betsy kardeşlerin acı hikayesini konu eden filmin kısacık bir bölümünü okurken gözyaşlarımı tutamadım. Bu filmi ben de seyretmek isterdim. Ben de buna benzer bir film şeyretmiştim. Orada erkekler kafileler halinde başka bir nazi toplama kampına gönderilmiş, kadınlar ve çocuklar da ayrı bir kampa götürülmüşlerdi. Orada bir annenin kucağında henüz iki yaşında bile olmayan küçük bir kız çocuğu, elini tuttuğu 4 yaşlarında da bir erkek çocuğu vardı. Resmi kıyafetli görevli adam, fırına atılması için kadından çocuklarından birini seçmesini istiyordu. Kadın iki çocuğuna birden sarıldı, ikisini birden bağrına bastı, kucakladı. Tabii ki ikisini de vermek istemiyordu. Kadının hali yürekleri dağlıyordu. Tanrı tanımaz, acımasız ve gaddar görevlinin gözlerindeki şeytani pırıltı ise insanın kanını donduruyordu. İnan sevgili Kayram, bu film aylarca beni etkisi altında bıraktı, hala zaman zaman hatırlar üzülürüm. Aslında bu tür, gerçek yaşanmış olayları anlatan filmleri izlemenin faydası vardır, çok şeyler öğrenebiliriz.
Tabii Hitler döneminde yaşanan bu korkunç olayları tüm Alman halkına mal etmek haksızlık olur. Çünkü Almanlar’ın büyük bir bölümü bu korkunç soykırıma karşıydılar. Yahudiler’i kurtarmak için kendi yaşamlarını tehlikeye atarak onları saklayan Hollanda’lı Betsy ve Coorie adlı kızkardeşlerin, yakalanarak nazi kampına gönderilmeleri gibi, birçok Alman’ın da Yahudileri saklayıp, onlara yiyecek sağladıkları için nazi kamplarına gönderilerek işkence edilip katledilmeleri kayıtlara geçmiş ve filmlere konu olmuştur.
Ama Tanrı iyidir. O, Nazi kamplarında da, ölüm hücrelerinde de dualara yanıt veren, kendisini gösteren ya da meleklerini gönderen bir Rab’dir. Betsy ve Coorie kardeşler İsa Mesih’e iman ediyorlardı. Kimbilir kaç kez ‘Tanrı neden buna izin verdi? ‘ diye sormuşlardır kendi kendilerine.. Ama Rab asla hata yapmaz, O’nun bunda kesinlikle bir amacı vardı. Coorie ve Betsy, bulundukları nazi kampında Yahudiler’e İncil’i müjdelemişler, belkide aralalarında iman ederek kurtulanlar dahi olmuştu.
Bazen Tanrı’yı anlamak çok güçtür. İsa’ya gerçekten iman etmiş bir imanlının ne denli korkunç bir durumda olursa olsun, ‘TANRIM, SENİ ANLAYAMIYORUM, AMA SANA GÜVENİYORUM!’ dediğinden eminim.
Sevgilerimle
23. Ocak 2009: 11:54 #31985AnonimPasifAlmanyada yaşayan kuzenlerim, makaleler sayesinde en düzgün TOPLUMUN Alman Toplumu olduğunu söyleyebilir. Dünyanın en delikanlı ve çalışkan insanlarının çıktığı topraklardır Almanya. Tarihinden kaçmak yerine onu kabul ederler. Hem de çoğunun babasının Yahudileri korumasana karşın soykırımı durduramadığı için babalarına lanet okurlar .Almanlara karşı yapılan bir katliam ı(şuan adını hatırlayamadım)”bize iyi oldu”,”hakettik” şeklinde karşılayabiliyorlar. Yahudi soykırımı Alman değil Nazi suçudur ve Almanya bunun bedelini ödemiştir.
26. Ocak 2010: 14:02 #34329AnonimPasifGeçmiş ve yakın tarihte dünyada yaşanan soykırımlar ve katliamlar yaşanmasının, suçsuz insanların yokedilmelerinin başlıca nedeni yine ırkçılıktan, sevgisizlikten, bencillikten kaynaklanıyor. Yüreklerde Tanrı korkusu yoksa, Mesih yoksa, sonuç budur. Mesih’in olmadığı yerde katil olan İblis taht kurar, insanları yok edip sonsuz cehenneme göndermek için durup dinlenmeden çalışır. Şeytan’a hizmet eden bu kişiler, keşke doğmamış olsalardı, çünkü tövbe etmedikleri takdirde Tanrı’nın o korkunç gazap gününde nereye kaçacaklar?
15. Mayıs 2011: 22:29 #29715AnonimPasif
Tanrı’nın izni olmadan bunların olacağını düşünmüyorum. Dünyada işlenen tüm soykırım olaylarına o ülke vatandaşlarının büyük bir bölümünün karşı olduğunu düşünüyorum. Tanrı bu tür durumlarda da işlemeye devam ediyor. İnsanlara kendisini bir şekilde açıklıyor. Ne olursa olsun, Mesih’e gerçekten tüm yürekle bağlandıysak, hayatımız Mesih’te saklıdır.
16. Mayıs 2011: 12:48 #36258AnonimPasifBu kadinin hapishanede yasadiklarinin videosu:
[YOUTUBE]bRDeKct8b94[/YOUTUBE]21. Ocak 2012: 13:09 #31913AnonimPasifHayQ;11939 wrote:Almanyada yaşayan kuzenlerim, makaleler sayesinde en düzgün TOPLUMUN Alman Toplumu olduğunu söyleyebilir. Dünyanın en delikanlı ve çalışkan insanlarının çıktığı topraklardır Almanya. Tarihinden kaçmak yerine onu kabul ederler. Hem de çoğunun babasının Yahudileri korumasana karşın soykırımı durduramadığı için babalarına lanet okurlar .Almanlara karşı yapılan bir katliam ı(şuan adını hatırlayamadım)”bize iyi oldu”,”hakettik” şeklinde karşılayabiliyorlar. Yahudi soykırımı Alman değil Nazi suçudur ve Almanya bunun bedelini ödemiştir.Geçmiş dönemde Alman Nazi kamplarında yapılan soykırımdan bütün Almanlar sorumlu tutulamayacağı gibi, Müslümanların sürekli olarak İsrail halkını suçlamaları da yanlış. Tüm İsrail halkını da Filistin’de bombalanan sivil halkın öldürülmesinden sorumlu tutmak doğru olmaz. İki gün önce tv’deki türk haberlerinde İsrail halkının bir bölümününün bu savaşa karşı olduklarını, Filistin bayraklarını taşıyarak ‘bizler İsrailli Filistinlileriz’ diye pankart açtıklarını gördük. Filistin bayrak rozetlerini gögüslerinde taşıyarak, sokaklara dökülmelerini, savaşı kınayarak Filistin halkının yanında olmalarını gözardı etmemek gerekir.
Sevgilerimle
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.