Acıların Bir Amacı Var mı?

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24718
    Anonim
    Pasif

    ACILAVAR MI?RIN BİR AMACI

    ‘Mesih, yeryüzünde olduğu günlerde kendisini ölümden kurtaracak güçte olan Tanrı`ya büyük feryat ve gözyaşlarıyla dua etti, yakardı ve Tanrı korkusu nedeniyle işitildi.Oğul olduğu halde, çektiği acılarla söz dinlemeyi öğrendi’ (İbraniler 5:7-8).

    İsa, bir insanın tadabileceği en büyük acıları tattı. Büyük olasılıkla en büyük mücadelesini Getsemani Bahçesinde verdi. İbraniler mektubundan aldığımız bu ayetler o günlerden söz etmektedir. İsa’nın üzerinde büyük bir baskı vardı. Luka bu deneyimi ‘derin bir acı’ ve ‘teri toprağa düşen kan damlalarına benziyordu’ gibi deyişlerle dile getirmektedir. Bunlar İsa’nın içsel mücadelesinin yoğunluğunu ifade etmektedir. William Barclay’e göre ‘feryat ve yakarışlar’. ‘Yoğun bir gerilim ve yırtıcı bir acıyla kasılan insanın bağırışıdır.

    İsa, başına gelecekleri tam olarak bildiği için ölümle savaşıyordu. Ne de olsa, Eski Antlaşma Peygamberleri bunları önceden bildirmişlerdi. İsa, bizi Tanrı’ya döndürmek için bu acıları çekecekti. İsa’nın amacı günahlı olan bizleri kurtarmaktı. Günahın sonucu acı çekmekti; aynı şekilde günahın tek çaresi de acılardı.

    İsa feryadın nasıl bir şey olduuğunu biliyordu. Bu nedenle de derin duygularla gözyaşı döktü. Ağlamak, çoğumuzun küçük gördüğü bir şeydir; ama İsa bunu küçük görmüyordu. İnsanların içinde ağlamaktan çekinmedi. Lazar’ın mezarında gözyaşı dökerek, ne kadar derinden incindiğini ve duygulandığını gösterdi. İsa, insan yaşamının bütün iniş çıkışlarını yaşadığı için kriz, zayıflık, acı ve katlanış dönemlerinde nelerden geçtiğimizi bilir.

    Kutsal Yazılar bize İsa’nın, bu acılarla söz dinlemeyi öğrendiğini gösteriyor. ‘Grek düşünürleri öğrenmek anlamına gelen matein kavramını, her zaman acı çekmek anlamına gelen patein kavramına bağlamışlardır. Acı çekerek öğrenilir. Tanrı’nın bizimle konuşmak için kullandığı birçok yol vardır. İsa acılarından ders aldığı gibi bizler de kendi acılarımızdan ders alabiliriz. Aslında, değişim genellikle kriz yoluyla gelir.

    İsa acılarla yetkinleşti. Bu bize tuhaf gelebilir, çünkü O Tanrı’nın Oğlu’ydu. Bununla birlikte İsa, tümüyle insandı ve insan yönünün acı çekerek söz dinlemeyi öğrenmesi mantıklıdır.

    Aynı şekilde bizler de acılar yoluyla olgunlaşabilir, arınabilir ve temizlenebiliriz. Acılar bizlere değişim fırsatı sunarlar. Baskıyla karşılaşmadıkça Tanrı’yla daha derin bir beraberliği arzulayan çok az kişi vardır. Eğer geçmişten bir ders almak istersek, bolluk zamanında insanların Tanrı’yı terk etme eğilimi içerisine girdiklerini görürüz. Tanrı karakterimizi biçimlendirmek için acıları kullanır ve böylelikle Mesih’e daha çok benzer olmamızı sağlar.Tanrı için karakterimizi biçimlendirmek rahat ve kolay bir yaşamdan çok daha fazla önemlidir.

    Bizler çömlekçinin elinde biçimlenen kil çömlekler gibiyiz. Mesih acılara karşı nasıl bir tavır takındıysa, bizim de aynı tavrı takınmamız gereklidir: Başkalarının acılarına ortak olmalı, ihtiyaçlarında onlara yardım etmeliyiz. İsa, acılara katlanarak zayıflığımızda bize yardımcı olacak, bizi anlayacak ve destekleyecek bir başkahin olmuştur. Aynı şekilde bizim acılarımız da bizi başkalarının acılarına karşı daha duyarlı kılmalıdır. Belki de yaşlanan insanların daha yumuşak başlı olmalarının nedeni budur. Komşumuza sabırlı davranabilir ve Tanrı’nın bizi teselli ettiği gibi biz de onları teselli edebiliriz. Elbette bu öncelikler eşimiz içinde geçerlidir.

    Acılar, sınırlarımızı keşfetmemize yardımcı olurlar. Bu kolay değildir, ama gereklidir. Böylece kendimizi, işimizi, yeteneklerimizi, katılımımızı ve konumumuzu doğru bir açıdan görebiliriz. Aynı şekilde acılar ve sancılar yalnızca Tanrı’ya güvenmemizi sağlar. Petrus’un kendi mektubunda açıkça belirtildiği gibi Tanrı acıları kullanarak imanda ve güvende gelişerek yalnızca O’na bağımlı olmamızı sağlar.

    Tanrı, sonsuzluklar boyunca kendi Oğlu’nun gelini olacak kutsal ve kusursuz bir topluluk hedeflemektedir. Billheimer şöyle diyor: ‘Sonunda Mesih ile egemenlik süreceğiz. Ancak bunun için egemenlere yakışan bir karakterimiz olmalıdır. Böyle bir karakterin de acılar olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir’. Tanrı vermemizi, hizmet etmemizi ve özverili bir sevgiyle davranmamızı sağlamak için bencilliğimizi, putlarımızı ve gururumuzu yıkarken göz yaşlarımızı boşuna tüketmeyelim.

    Gözlerimizi gelecekteki konumumuza çevirmek acılarımızda bize yardımcı olacaktır. İsa’nın acılarından ve ölümünden sonra diriliş gerçekleşmiştir! İsa Mesih üçüncü gün ölümden dirilmiştir! Acılarımızı sonsuzlukla kıyasladığımızda onların bir hiç olduğunu göreceğiz. İsa gibi bizim acılarımız da kavuşacağımız mükemmel geleceğe giriş yoludur. En son sözü acılarımız söylemeyecektir.

    Stanley Jones, ‘Mesih ve İnsan Acıları’ adlı kitabında acılarla ilgili bütün düşüneleri ele almaktadır. Buda’ya göre acıların kaynağında insan arzusu vardır ve kişi bundan kurtulmalıdır. Hindulara göre acıların nedeni kişinin geçmiş yaşamında işlediği günahlardır. Bu durumda, İsa’nın geçmiş yaşamında çok günahlı olduğu sonucu çıkmaktadır.

    Müslümanlar ise olan biten her şeyin Tanrı’nın isteği olduğunu öne sürerler. Tanrı her şeyin böyle olmasını istemiş, böyle de olmuştur. Bu durumda, acıların Tanrı’nın , isteği olduğunu kabullenmek ve teslim olmak gereklidir. Bu görüşü paylaşan pek çok imanlı, acıların Tanrı’nın isteği olarak kabul edilmesi gerektiğini iddia eder. Yahudiler ise doğru kişilerin bolluğa kavuşacağına ve uzun ömürlü olacağına inanır. Bu durumda, Tanrı İsa’nın çarmıhta ölmesine izin verdiğine göre İsa’nın doğru bir kişi değil, bir aldatıcı olduğu sonucu çıkmaktadır.

    Stanley Jones’e göre müjde, acılara ilişkin yukarıdaki inançlardan çok farklı bir kanı oluşturmaktadır. İsa, hastalık, acı ve katlanış gibi felaketlerin daha yüce bir amaca hizmet eden fırsatlar olduğunu vurgulamıştır. Zulüm, katlanış, acı ve/veya adalatsizlik gibi olumsuzlukları Tanrı’n ın Egemenliğine geliştirmek, yeni bir yaşama kapı açmak ve değişim sağlamak için kullanmalıyız.

    Stanley Jones şöyle vurguluyor: ‘İsa insan acılarını kabul ediyor. Bu konuda tartışmıyor ve bunların varlığını inkar etmiyor’. İsa acıların ve katlanışın varlığını kabul ediyor. Müjde’deki hemen her türlü iyilik, zorlukların sonucunda ortaya çıkmıştır. İsa’nın kendi yaşamı da krizlerin nasıl fırsatlara dönüştüğünü ve bu şekilde tanıklık yolunun açıldığını gözler önüne sermiştir. İlk imanlılar için de aynı şey geçerlidir. Zulümle yaşayan inanlılar bunu müjdeyi yaymak için kullanmışlardır.

    Yoksulluğun nasıl bir şey olduğunu biliyorlar, ama paylaşarak ve biriktirerek birbirlerine yardımcı oluyorlardı.Tutuklandıklarında, kendilerine yapılan haksızlıktan şikayet ediyorlar mıydı? Tanrı’nın kendilerinden uzak kaldığını ve yardımcı olmadığını söylüyorlar mıydı? Hayır, ezgi söylemeye başlıyorlar, İsa’yı yüceltiyorlardı. Tanrı’nın her durumda onların iyilikleri için işlediğini biliyorlar, Rablerine güveniyorlardı.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • ‘Acıların Bir Amacı Var mı?’ konusu yeni yanıtlara kapalı.