Re: Rabbin öğretisi

#34915
Anonim
Pasif

Saba kardeşim… dediğim hoş gelmeyebilir ama dediklerinin çoğuna çok isabetli ve çok kolay anlaşılır karşıt tezler o kadar çok ve kolay bulunur türdendir ki… Evet, Roma Katolikliğinde bir dünyevileşme vardır ama senin olayları ortaya seriş tarzın yanılgılara sürükleyici, kanımca. Kullandığın terimler bile çok büyük ve haksız yanlış anlaşılmalara yol açabilecek türden…

Bir kere, Hristiyanlığın esaslı yaşanış tarihi onbeşinci yüzyılda, bir Kuzey Avrupa’lı rahibin reformasyonuyla başlamamış elbet. Öyle bir şeye inanmak tamamen gerçek dışı yollara saptırır insanı.

Sonra, Yeni Ahit metni öyle durup dururken Holivudvari bir şekilde gökten inmemiştir. Kendisinden evvel var olan bir cemaatin içersinde derlenmiştir. Şahitliğinin gerçeği de bu cemaatin Ruh’ul Kudüs ilhamı sayesindeki tecrübesinden doğrulanır. Sözün kısası, Kilise Yeni Ahit metninden evvel vardır. O senin o kadar yerdiğin ‘Geleneğin’ bir ürünüdür bir bakıma. Öyle olmasaydı zaten çok ilginç de olsa tarihi bir kitap olarak raflarda kalmış olurdu belki de. Yeni Ahit metnini anlamlandıran içeriğinin yaşanıyor olmasıdır. Yani Mesihi Cemaati, Kilise olayıdır.

Haç’a, Hz. Meryem Ana’ya, azizlere ise hiç bir zaman ne Katolik, ne Ortodoks, ne Kıpti, ne Habeş Ortodoks, ne Ermeni Gregoryen cemaatlerinde ‘tapma’ veya ‘ibadet’ yoktur. Bu tamamen asılsız bir iftiradır. Saygı ve şefaat dileyiş vardır sadece. Şu an cemaatte yaşayan herhangi bir kardeşten yardım dilenilebileceği gibi. Nitekim Kilise ‘ölüler diyarı’ değil ‘diriler diyarıdır’. ‘Göçmüş’ olanlar da diridir… maddi olmayan bir koşulda olmasa da. Ve, hatta, o bulundukları gayb alemi koşullarında burdakilerin ızdıraplarına, sevinçlerine daha da kolay ortak olabilme vasfına sahiplerdir, madden diri olanlardan. Tüm bu kadim cemaatlerin inançlarını hiçe saymak hikmetlice bir hareket sayılabilir mi…

Koca bir Osmanlı Tasavvuf geleneği ile, sözgelişi, ‘yavrukurt’ kampı şarkıları kalitesinde bir kültürel öneri ile mi mülakatta bulunulacak? Bunlar mı gösterilecek Hristiyanlık olarak? Bu durumda başarılabilecek tek şey mizaha konu olmaktır, sanıyorum. Ezan’a gitarlı şarkıcıklarla karşılık vermenin neticesi gülünç duruma düşmekten başka ne olabilir ki…

Büyük Konstantin Hristiyanlığı devlet dini yapmış… peki Protestant gelenekli ülkelerde din hiç mi devlete, toplumun yapısına karışmamış… Martin Luter, Papa’ya baş kaldırışını hiç mi dünyevi güçlere dayatmamış… Koca Almanya’nın Nazi paranoyasına kapılmasında Protestantlığın ezici kuralcılığının hiç mi rolü olmamış…

Dahası… Büyük Konstantin Hristiyanlığı devlet dini yapmasaydı da ne yapsaydı… ‘seküler’ toplum diye bir kavramın bile olmadığı o yıllarda bugünün modernitesine yakışır bir toplum mu kursaydı… Yoksa Hristiyanlığın serbestçe dolaşmasına izin verip kendisi pagan mı kalsaydı… ‘politik doğruluk’ olsun diye :-)

Tüm bunlar üzerlerinde çok derinden düşünülmesi gereken konular… Çok yazık olur öyle futbol taraftarlığı misali tutkulara kapılıp bu türden bir zıtlığı kışkırtmak ve neticede kaş yapayım derken göz çıkarmak. Rab karşısında çok suçlu bulunmuş oluruz, dikkat edelim.

İnsanların aralarında görüş farkları olması gayetle anlaşılır bir şey ama bu barışçıllıkla, başkalarının vicdani tercihlerine saygı ile, hassasiyetle olmalı, saldırganlık ve ‘dediğim dedik’likle değil. Tarz çoğu kez -yaklaşık her zaman- söylenenin akıl ile algılanan kısmından çok daha fazlasını ifade eder, zira.

Esenlikler…