İSA MESİH’İN BEDEN ALMASI
İsa Mesih’in Beden Alması
Kutsal Kitap’ta beden alma (enkarnasyon) sözcüğüne yer verilmemiştir. Latince’deki in ve caro (et ve kan) sözcüklerinden türemiş olup, beden kuşanmak et ve kana bürünme eylemi anlamında kullanılır. Teolojideki tek kullanımı inan bedeni alan Tanrı Oğlu’nun lütufkar, gönüllü eylemine ilişkin Hıristiyan öğretişindeki beden alma, kısaca şöyle belirtileri; Tanrı’nın sonsuz Oğlu İsa Mesih bir insan oldu. Bu evren tarihinde meydana gelmiş olan en büyük olaylardan biridir. Eşi, benzeri yoktur.
Elçi Pavlus, şöyle yazar; “Kuşkusuz Tanrı yolunun sırrı büyüktür. Tanrı bedende göründü…(1.Timeteos 3:16) İtiraf etmek gerekir ki, İsa Mesih’in beden alması, doğal insan anlayışı ve aklının sınırlarının çok ötesindedir. Ancak, Kutsal Kitap’taki Tanrı açıklaması aracılığıyla bilinebilir. İnsanları bu konuda yalnızca Kutsal Ruh aydınlatabilir. Buradaki en önemli gerçek Oğlu’nun kişiliğindeki Tanrı’nın kendisi insan soyuyla bütünüyle özdeşleştirilmiş olmasıdır. Sözü’nde açıkça ortaya koymuş olduğu nedenlerden ötürü bunu yapmıştır.
Bu nedenleri gözden geçirmeden önce Kutsal Kitap öğrencileri tarafından bazen karıştırılan Beden alma ve Rabbimizin bakireden doğuluyla iki gerçeği birbirinden ayırmamız iyi olacak. Tanrı Oğlu’nun beden alması, Tanrı’nın İnsan olduğu gerçeğidir. Bakireden doğum ise Oğul olan Tanrı’nın İnsan olmak için kullandığı yöntemdir.
Bu iki gerçek birbirlerinden farklı olmakla birlikte birbirileriyle yakın ilişki içindedirler ve birbirlerini destekleyen bir konumda bulunurlar. Eğer İsa Mesih bir bakireden doğmasaydı, beden alan Tanrı olmazdı ve bundan dolayı her düşmüş Adem çocuğunun sahip olduğu aynı günahlı doğaya sahip olan bir insan olurdu yalnızca. Beden alma gerçeği insan olmak için sonsuz yüceliğini bir kenara bırakan her zaman Var Olandır. Beden alma yöntemi bir bakirenin rahminde mucizevi bir gebe kalışla gelmeyi seçmesidir. Beden almadaki tanrısal amaçla ilgili dikkate değer bir bölümün Yuhanna’nın Müjdesinde kaydedildiğini görüyoruz. “… Ve Söz et ve kan olup aramızda yaşadı. Biz de O’nun yüceliğini gördük.” (Yuhanna 1:14) Dosetizim adı altında ilk kilisede yayılan sistemin bir temsilcisi olan Cerinthus, Rabbimizin yalnızca görünüşte bir insan bedenine sahip olduğunu iddia etmişti. Ancak, “Söz beden (et ve kan) oldu” ifadesi, Mesih’in gerçek bir bedeni olduğunu belirtmektedir.
Yuhanna 1:14 ayetini birinci ayetten ayrı olarak değerlendirmek mümkün değildir. “Başlangıçta Söz vardı ve Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı… ve Söz et ve kan oldu.” Sonsuzluk boyunca Baba’yla birlikte Olan insan bedenine bürünerek insan oldu. O, “Tanrı’yla birlikteydi. (1.ayet); “et ve kan oldu” (14. ayet) aramızda yaşadı (14. ayet) Sonsuz Tanrılık konumundan sınırlı insanlık konumuna! Düşüncesi bile imkansız ama gerçek! Pavlus, Galatyalılar’a mektubunda Beden alma konusuna ilişkin bir başka önemli ifade bulunmakta; “Ama zaman dolunca Tanrı öz Oğlu’nu gönderdi” O bir anadan doğdu, doğumu da ruhsal yasa altındaydı. Öyle ki ruhsal yasa altında bulunanları satın alsın ve bizler oğulluğa alınabilelim. Pavlus bu ayetlerde Beden alma gerçeğinin temelini atmıştır. (Galatyalılar 4:4,5)
“Tanrı’nın bir kadından doğan Oğlunu gönderdi.”
Tanrı’nın Oğlu’nu göndermesi, Tanrı’nın bir Oğlu olduğunu gösterir. Mesih, Meryem’den doğduğu için değil, Babası ile olan sonsuz ilişkisi nedeniyle Oğul’du. Bir oğlu nasıl babasının doğasını paylaşırsa Rabbimiz de aynı şekilde Babasıyla Tanrılığı paylaşır. Evet, “Tanrı’nın Oğlu’nu göklerdeki tahtından yücelerdeki görkemli konumundan yeryüzüne yolladı. “Tanrı, doğumuyla Oğlu olan binin değil, tüm sonsuzluk boyunca Oğlu olan Birini gönderdi. Mesih doğmadan yüzlerce yıl önce Peygamber Yeşaya O’ndan söz ederek şunları yazmıştı. “Bize bir çocuk doğdu, bize bir Oğul verildi…” (Yeşaya 9:6) Oğul bize biz kendisini tanımadan önce sonsuzluğun geçmişinde verilmişti. İnsan olarak doğumu yalnızda bize gelişinin yöntemiydi.
Pavlus yine Filipililer’e olan mektubunda dikkat çeken şu ifadeyi kaydediyor. “Birinizin öbürüne karşı düşüncesi Mesih İsa’nın düşüncesine benzer olsun. O Tanrı özdeşliğinde olmakla birlikte Tanrı’ya eşt olmayı zorla elde edilmiş bir hak saymadı. Tam tersine kendine özgü yücelikten soyunarak uşak özdeşliğini aldı. İnsan eşitliğine girerek insan biçiminde belirdi. Kendini alçaltarak söz dinlerlik yolunda ölüme dek yürüdü hm de haç ölümüne. Bu nedenle Tanrı O’Nu pek çok yüceltti ve O’na her addan üstün olan adı bağışladı. Öyle ki İsa adına göklerde, tüm yeryüzünde ve yer altındaki her varlık diz çöksün ve her dil İSA MESİH RAB’dir diyerek Baba Tanrı’nın yüceliği için tanıklık etsin.” (Filipililer 2:5-11)