Diyarbakir’da 97 yıl sonra gelen ilk çan sesi ve ilk gelin
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
5. Kasım 2012: 11:27 #27891ArmaganAnahtar yönetici
[h=6]1915’te minarelerden yüksek diye topla yıkılan Ermeni kilisesinin çanı 97 yıl sonra çalarken aynı gün kilisede bir de nikâh kıyıldı.[/h]
[IMG]http://i.radikal.com.tr/480×325/2012/11/04/fft64_mf1188920.Jpeg[/IMG][ATTACH=CONFIG]551[/ATTACH]Nasıl ağlamayayım? 45 sene önce buradan çıkıp gittik. Annemin mezarı kaldı, 7 yaşında ölen oğlumun mezarı burada kaldı. Herkese yapıldı ama en çok Ermenilere yapıldı. Çok kötü şeyler oldu. Eskiden çocuklarımızı taşlarlardı burada, elleriyle hac yapıp üzerine tükürürlerdi. Neden yaptılar ki? İlk defa geldim o zamandan beri. Değişmiş Diyarbakır artık” deyip susuyor, sonra “Ama buna da şükür, 100 yıl sonra çan sesini duyduk” diye ekliyor.
Ortadoğu’nun en büyük kilisesi Diyarbakır Surp Giregos Kilisesi’nin tüm kompleksinin ve özellikle 100 yıl önce top atışlarıyla yıktırılan çan kulesinin açılışında tanıştığımız İstanbul Ermenisi kadın adını vermek istemiyor. Tıpkı açılışa Hollanda’dan gelen başka bir Ermeni kadın gibi: “Yerde miyim gökte miyim bilmiyorum. Ne hissettiğimi de. 44 yıl sonra doğduğum yere geldim. Açılış için. Üç yaşındaydım Diyarbakır’dan gittiğimizde. Aklımda Dört Ayaklı Minare kalmış, bugün onun da altından geçtim. Çok değişik duygularım.”
İki Ermeni kadının söylediklerinin yurtdışından ve yurtiçinden açılışa gelen 500’e yakın Ermeninin ortak duygularını yansıttığını söylemek hiç de yersiz olmaz.
‘Şimdi tamam oldu’
Tarihi 1376’ya kadar giden Diyarbakır Surp Giregos Ermeni Kilisesi’nin açılışı bütün kilise tamamlanmasa da aslında geçen yıl yapılmıştı. Ama cumartesi günü yapılan ‘büyük açılış’ın anlamı farklı. Çünkü 1915’ten sonra Almanların karargâhı, daha sonra Sümerbank’ın pamuk deposu olarak kullanılan ve 80’lerden sonra harabe haline dönen ve üç senedir restorasyonu için çalışılan ve yaklaşık olarak 4.5 milyon lira harcanan kilisenin bu sefer okulu, şapeli, papaz evi, toplantı odası ve en önemlisi ‘çan kulesi’ açıldı ve 1915’ten sonra ilk defa Surp Giregos’tan çan sesi yükseldi.
Kilise Vakfı Başkanı Vartkes Ergun Ayık, “Çan kulesinin açılmasının bizim için manevi bir değeri var. Eski çan kulesi, minarelerden yüksek olduğu için 1915’te valilik emriyle top atışıyla yıkılmıştı. Dün o çan çaldığında herhalde ölülerimizin, ki onların fedakârlıkları sayesinde buradayız, ruhları da duymuştur. Onların ruhları mutlu olduysa biz de mutlu olduk” diyor.
Ateşyan burada vaftiz oldu
Pazar günkü büyük açılış ayinini yöneten Türkiye Ermenileri Patrikliği Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan, “Bu çan kulesi, Ermeni olup da kendini saklayanlara bir çağrıdır. Gelin ibadethanemize, kiliseyle tanışma zamanıdır” dedi. Ateşyan kendi hikâyesini anlatırken, ellerini duaya açmış herkes biraz da kendi hikâyesini dinliyor.
“Ne kadar mutluyuz bugün! Bu kilisede vaftiz olmuş bir Diyarbakırlı olarak burada olmaktan. Ben Silvanlıyım. Bir akşamüstü karanlığında babam kamyonu getirdi ve ‘Çocuklar gidiyoruz’ dedi. Ben 4 yaşındayım. Gözyaşlarıyla Diyarbakır’a gittik. Diyarbakır da bize kısmet olmadı. Ayrıldık, buradan, ama biz Silvan’ı terk ederken ablamı orda bıraktık. Bir dal yeşerdi ve 30 kişiye yükseldi. Yani Silvan’ı da terk etmedik, Diyarbakır’ı da terk etmedik, Türkiye’yi de terk etmeyeceğiz” diyor ve sonra haberi veriyor: “Ablamın oğlunu birazdan burada evlendireceğim.”
Dualar, tütsüler, ilahilerin hep bir ağızdan yükseldiği pazar ayini bitince Erivanlı gelin Narine ve Silvanlı damat Rafi kilisede dayıları tarafından kutsanarak evlendiriliyor ve sanki yüzyıllık hüznü yüzlerinde taşıyan kadınların gözlerine bir pırıltı ve umut yerleşiyor. Duasını bitiren yaşlı bir kadın, şöyle diyor:
“Allah hem onlara hem bize hep iyilik versin.”Müze değil kilise
Ortadoğu’nun en büyük kilisesi Diyarbakır Surp Giregos’un 29 metrelik çan kulesi aslına uygun olarak bazalt taşından yapıldı. Soğanbaşlı 100 kiloluk bronz çansa Türkiye’de çan ustası olmadığı için Moskova’da yaptırılıp getirtildi. Kilisenin başka bir özelliği daha var: Surp Giregos, tapusu Ermenilere ait olup 1915’ten bu yana restore edilen tek kilise. Bu yüzden kilise Ahtamar gibi müze kilise değil ve Ermeniler kimseden izin almadan ibadetlerini istedikleri zaman yapabiliyorlar. Tabii cemaat bulurlarsa. Şimdi özel günlerde ayinler yapılıyor, 1 yıl sonra Kudüs’e eğitime gönderilen papaz gelince her pazar ayin olacak. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.