olmak istediğin kişi misin?
- Bu konu 7 izleyen ve 13 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
21. Mayıs 2011: 1:37 #27384AnonimPasif
Bir şeylere inanmak gerekiyor. inanç sürekli olmalı fakat korkularda, üzüntülerde ruha bir sığınak her zamankinden daha çok lazım.
Ateist sayılabilecek bir babam ve inançlı bir ailede büyümüş bir annem var. Fakat annem, babamla evlendikten sonra babamın ısrarı üzerine ibadet sorumluluklarını (İslam’a göre) uzun yıllar yerine getiremedi. Bir kaç yıl önce belirli aralıklarla Kur’an okumaya başladı. Şimdi namaz kılmayı planlıyor, babam hala onun ibadet etmesini istemiyor. Ama annemin içindeki sorumluluk duygusu onu harekete geçmek zorunda bırakıyor, bunu dile getirmesi babamı hiç etkilemiyor. Çünkü babam bu dünyadan sonra bir hayatın daha olacağına inanmıyor. Peygamberlere sadece tarihin önemsediği kişiler olarak bakıyor, fazlasını kabul etmiyor.
Ben 18 yaşındayım, küçükken hristiyanlığa bir şekilde (nasıl olduğunu ben de hatırlamıyorum çok küçükken) ısındım. Küçükken annem zaman zaman kiliseye götürüyordu beni(turistik). Duvarlarda freskler vardı, orada bir şeyler somuttu. Tasvir edilen Meryem’in, İsa’nın yüzlerinde merhamet vardı. Kilisedeki Tanrı, kızgın ateşte yakmayacak kadar merhametli bakıyordu. Bunlar aklımı karıştırdı. O zamana kadar bana Tanrı’nın görülmeyen bir şey olduğu, gördüğüm o tür şeylere Tanrı dememem gerektiği öğretildi. Bir gün birisi bana Hristiyanların duvardaki resimlere taptığını söyledi. Ben de aklımca nasıl bir bağıntı kurduysam kiliseye gitmenin günah olduğuna inandırdım kendimi. Bir kaç yıl geçti, bir haç kolye aldım, uzun uzun izledim. Bana ne söyleseler ben Hristiyanlıktan soğumayacaktım. Bunu anladığım an çok kötü hissettim. çünkü ne olursa olsun soğumam gerektiğini düşünüyordum. O haç kolyeyi aldıktan bir iki saat sonra yoğurup camdan attım. Bu benim hristiyanlıktan nefret etmemi sağlamış mıydı? Hayır.
Okulda gezi ödevi veriliyordu, bana kilise denk geliyordu, bir ödev daha veriliyordu bana yine bir kilise denk geliyordu. Bir daha gezi ödevi söz konusu oldu okulda. bu defa biz seçecektik. Adını duyduğum çok merak ettiğim bir müze vardı ben orayı yazmaya karar verdim (Kariye Müzesi). sonra bir gittim ki orası da eskiden kiliseymiş. Bu tesadüfler hakikaten tesadüfi mi?
Bir yıl önce St.Antuan’a gittim (ödev vs. bir neden yoktu, içimden gelmişti), sonra bir kaç gün içinde yine gittim, hep gittim. Orayı özlediğimi farkettim ve oraya sık sık gitmeye başladım. Bir gün anneme bahsettim, o da gelmek istedi. Sıraların yanında bir yazı vardı “TANRI SENİ ÇOK SEVİYOR!” Annemin gözleri dolmak üzereydi.
ama şöyle bir gerçek var ki ben hemen hemen 17 yıldır Müslümandım annemse yaklaşık 50 yıldır. yani o orada duygulanmıştı ama orada kalmalıydı. çünkü 50 yıllık inancını hiç bir söz, hiç bir kuvvet ona unutturamazdı. kilise onun için mükemmel mimariye sahip başka bir yerde başkalarının eviydi; ama cami kendi eviydi. ben onun ne hissettiğini anlamıştım, ben ona soru sormadım o da bana sormadı.
sonra hayatımdaki en önemli kişilerden birinin, benim ısındığım şeye az da olsa sıcak bakması beni yürklendirdi. kiliseye gittiğimde, orayı özlediğimde günahkar hissetmemeye başladım.
ama ne olursa olsun, orayı sevsem de ben Müslümanım dedim kendime. kiliseyi sevmek günah değildi ama kiliseyi camiden daha fazla sevmek günahtı(bana göre) hatta inancımın ne kadar sağlam olduğuna inanmak için artık uyumadan önce, daha fazla dua okuyordum.
Kur’an’da dövmek, savaşmak, birden fazla eş almak (erkek için) vs. çoğu şey meşruydu. bir ayette Allah’ın üzerimize kızgın ateşler atacağı yazıyordu bir ayette Allah’ın çok yumuşak olduğu. aklım çok karıştı ama yine Kur’an’a tutarsızlığı konduramadım. görmek istediklerimi gösteren sitelere baktım. bir gün bu siteye girdim. görmek istemediğim ne varsa burada mevcuttu.
sonra üye olmak istedim. Niçin böyle diyor insanlar diye merak ettim. Ben sadece merakla geldim. Bana sadece hristiyanlık budur, böyledir desinler istiyordum. ama hristiyanlık hakkında ne kadar bilgi varsa islam hakkında da o kadar bilgi vardı (İslam’ın aleyhine). o yazıları da (daha önce ben de tutarsızlık gördüğümü söyledim fakat kabul etmek istemiyordum) kabul etmek istemedim. başkaları da islamı öyle öğrenmesin, hristiyanlar da islamı iyi bilsin istedim.öyle olmadığını ifade etmek için birşeyler yazdım, tartışmalar çıktı. cevaplar okkalıydı, ben sadece kimse kimsenin inancına hakarette bulunmasın istiyordum (çünkü o yazılanlar bir hafta önceki bana göre hakaretti). ama bir kaç gün önce sakin düşündüm. acaba hakaret burada yazanlar mı yoksa (kadınlara) kadınların dövülmesi, tohumlara tarla olarak görülmesi, yaşamın Tanrı tarafından azaba dönüştürülmesi (çünkü Kur’an’da cennete gidecek insanların bu dünyada azap çekenler olacağı yazıyor) mi hakaretti? sakince düşündüm, gözlerimi açtım, mantığım hangisini alıyorsa, gönlüm hangisini diliyorsa ona yönelmeye karar verdim. cevap açık ki buradayım.
ama bir yandan da farkındayım ki bir yanım İslam’ı terketmiyor. İsa Peygamber’in tanrısal olduğunu düşünüyorum mesela. İslam der ya Tanrı insanlara kendi nefsinden üfledi diye. bana göre ondaki kutsal ruh bizdekinden fazlaydı. fakat o bedenen de ruhen de bizden çok farklı değildi. ama İncil’de “ben daha önce de varım” gibi bir çok ifade var onun Tanrı’lığına dair. mesela şanından soyunup kılığımıza bürünmesi… bir konuda ışığı görüyorum ama korkuyorum diye bahsettiğim buydu.onun bedeninin insan ruhunun tamamen tanrısal olduğuna inandığımda Allah’a şirk koşacağım düşüncesi… oysa ikisi birden olamam. ya İslam’a inanmalıyım ya İsa’ya. çünkü ikisi çelişiyor. seçimimi de ancak zaman belirleyecek.
ve İslam’dan kopamayışım sadece onunla büyümemden değil tabi. ki zaten aile ortamında bizim için inancın ne olduğu hakkında fikir sahibi olmuştur metnin en başını okuyanlarınız. İslam’ı kimse bana dayatmayla aşılamadı, ben inanmak istemiştim ve ona dair birkaç olağanüstü olayla karşılaşmıştım. bu yüzden kolayca terkedemiyorum. mesela bir gün hırsız evin çevresinde dolaşıyordu. yaz akşamı biz de o gece kuzenlerimle balkonda geç saate kadar muhabbet ediyorduk. içimizden biri, birinin evin etrafında dolştığını farketti. sadece ben Ayetel Kürsi biliyordum. okuduğum her Ayetel Kürsi’de sokağa bir köpek geliyordu. sonunda sokağa 7 tane köpek geldi ve sesleriye hırsızı kaçırıp birden yok oldular.
babannemin babannesi de bir gün dağda mahsur kalıp Hızır(a.s.)’ı çağırmış. Hızır at arabasıyla gelip onları köye götürmüş. arabadan inip teşekkür etmek için arkalarını döndüklerinde arabanın yerinde yeller estiğini görmüşler.
babannemler köyde ekmek yapmak için hamur karmışlar. hamuru dinlensin diye bırakmışlar. uyumaya gitmişler. gece hayvanlar öyle huysuzlanmış öyle sesler çıkarmaya başlamışlar ki babannemlerin komşuları dahi uyanmış. herkes çok korkmuş. ortalık sakinleşince gaz lambalarını alıp ortalığa bakmaya gitmişler. hamurların olduğu yer darmadağınmış ve hamurda kanlı ısırıklar varmış. komşuları vampirdir demişler. çoğu kişinin teorisi buymuş. dualar okumuşlar bir daha gelmemiş.babannem takvimlerin arkasında beğendiği yemek tariflerini kullanmadığımız bir çekyatın altında saklardı. takvimlerin üzerinde dualar vardı. bir gün memleketten misafirler geldi. annem o çekyatın üzerinde yatmak zorunda kaldı. titreyerek, çığlık atarak uyandı.
ve o kadar çok var ki. hepsi gerçek olaylar. şimdi düşünüyorum o dualar, İslam gerçek olmasa bunlar gerçekleşmezdi.
bir gün yurtta hırsızlık olayı oldu. hoca çalınan telefonun geri verilmesini, çalan kişi vermezse azap çekeceğini söyledi. telefon çıkmadı. hocalar bir dua okudu ve çalan kişi öyle şiddetli bir karın ağrısına tutulmuştu ki itiraf etmek zorunda kaldı.
bu anlattıklarımın kimisi dediğim gibi bizzat yaşadıklarım, kimisi de babannemlerin anlattıkları ki onların da yalan olması mümkün değil. işte bunlar bana acaba dedirtiyor. Tanrı çağrımızı duyduğu için mi yardım etti, Tanrı Arapça dua okuduğumuzda mı yardım ediyor sadece? acaba dedirtiyor.
ailemin inanç seçimimde tamamen yanımda ya da tamamen karşımda olacağını sanmıyorum. ama çevreden gelecek tepkiler beni çok yoracak. sizden biri olduğumda bunu kaldırabileceğimden emin değilim.
İsa’nın haç üzerinde nasıl can verdiğini düşündükçe gözlerim doluyor. bizim için yaptı bunu. onun sevgisini daima hatırlamak için onun haçını taşımak istiyorum. ona çok derin bir sevgi besliyorum. ama bu yeterli mi?
İslam’daki Tanrı tasviri baya geniş ele alınmış. hangi ayetteki tasvire inanmalıyım bilmiyorum ama buna rağmen oradaki Tanrı kızgın da olsa kendimi ona çok yakın hissediyorum. çünkü ben İslam’daki Tanrı’yla dertleşirdim. onun kalbimde olduğuna inanırdım. bazı arkadaşlarımız İslam’daki Tanrıyı kendilerine uzak bulduklarını söylemişler. ama benim öyle bir problemim yok. bu da “ya zaten Tanrı’yla birbir ilişkim var niçin başka bir yol arayayım. o benim içimde, dışımda ben zaten onunla doluyum niye Hristiyanlığı düşüneyim” dememe neden oluyor.
hayatım tam bir çelişkiye dönmüş durumda. bunu sizinle paylaşmak istedim çünkü biliyorum ki bir çoğunuz bu kararı almadan önce aynı şeyleri hissetmişsinizdir. şu ikilemin tarifi yok. hayatımın en büyük kararı bu. bir adamdan, bir kadından, bir meslekten, bir tarzdan, bir markadan vazgeçmek gibi değil bu. kelimelere sığmıyor.
korkuyorum, çok acı çekiyorum, ikilemdeyim, ben gibi değilim.
…
Tanrım lütfen bana yardım et. çünkü ben Seninle olmak istiyorum sadece. gücü, kitapları, yorumları bulduğum yerde bırakıp iç sesimi dinlediğimde sadece senin adını duyuyorum. ne bir peygamber, ne başka bir şey. sadece Sen. o dış etkenleri de hesaba kattığımda aklım bulanıyor. peygamberler, kavimler, savaşlar, kan, tarih… oysa ben salt olarak geliyorum sana ve durumu düğümlemeyen bir yol görmek istiyorum sana gelenlerden. sen bana doğruyu göster.amin.21. Mayıs 2011: 20:00 #36291AnonimPasifPaylaşımın çok samimi ve bizler için çok değerli. Sizi cesaretlendirmek istiyoruz. Dediğiniz gibi, bizler de, en azından bir çoğumuz bunları yaşadı. Bu yüzden yüreğimiz seninledir ve daha şimdiden Haleluyah! diyoruz.Çünkü Rab’bi bulmana çok yakınsın diye inanıyoruz. Seni canı pahasına seven Rab, seni çağırıyor. Rab seni aydınlatsın. Sevgiler.
21. Mayıs 2011: 20:08 #36292AnonimPasifteşekkürler kemal abi, desteğinizi önemsiyorum ben de. bana hepiniz çok yardımcı oldunuz. sevgiler
21. Mayıs 2011: 21:08 #36293AnonimPasifcloser;21086 wrote:Tanrım lütfen bana yardım et. çünkü ben Seninle olmak istiyorum sadece. gücü, kitapları, yorumları bulduğum yerde bırakıp iç sesimi dinlediğimde sadece senin adını duyuyorum. ne bir peygamber, ne başka bir şey. sadece Sen. o dış etkenleri de hesaba kattığımda aklım bulanıyor. peygamberler, kavimler, savaşlar, kan, tarih… oysa ben salt olarak geliyorum sana ve durumu düğümlemeyen bir yol görmek istiyorum sana gelenlerden. sen bana doğruyu göster.amin.Amin! Amin! Amin
Samimi ve Tanri’yi seven,O’nu arayan bir yürekten cikan bu güzel duaya Yasayan Diri Tanri’mizin kayitsiz kalacagini düsünmüyorum.Tanri’miz tez zamanda sana kendisini bulduracaktir sevgili closer!!Bu icten paylasimin icin tesekkürler..En yakin zamanda yeni bir kardese sahip olacagimi düsünüyorum.:))Halleluya,Maranata.
Sevgiler,Esenlikler
21. Mayıs 2011: 21:17 #36295AnonimPasifteşekkür ederim sevgili kores.
21. Mayıs 2011: 23:19 #36297AnonimPasif………..ve Musa, Firavunun karsisinda elindeki degnegi yere atti. Degnek yilan oldu. (Tanri bir kanit olsun diye ona bunu yapma yetkisini verdi) ( ama bakin, ne oluyor) Firavunun yanindaki büyücüler de ellerindeki degnekleri yere attilar, degnekler yilan oldular. Vaaaaav Büyücülere Tanri bu yetkiyi vermedi, ama onlarin da dayandigi ruhlar vardi( seytan ve ücte bir melekler, sonradan cin adini alan karanlik gücler) Mucize tek basina Tanri kaniti degil. Mucizeyle Tanri ögretisi birlesmeli, bir de ahlaki bir yol olmali. Dünyaya Mesih karsiti da gelecek, büyük mucizeler yapacak, ona aldananlar da olacak. Bugün Budist Rahipler de, Samanlar da, hindular da mucizeler yapiyorlar. Ama Tanri dan degil, dayandiklari gücler karanligin gücleri ve Tanriya düsmanlar. Peygamberlerin sözlerine aykiriysa Tanridan degildir; ve acimasizlik varsa, ve kötülük varsa; ve yalan varsa; ve zulm varsa mucizeler seytanin cinlerin ürünüdür. iyi görmemiz lazim Ve seytan cirkince göstermiyor kendini, isik melegiyim diyor, öyle gösteriyor, insanlari aldatiyor.
26. Mayıs 2011: 14:57 #36309AnonimPasif“kendi içinde bölünen bir ülkenin yıkılması kaçınılmazdır; ve yine kendi içinde bölünen hiç bir kent ya da ev ayakta kalamaz. eğer şeytan şeytanı kovarsa kendi içinde bölünmüş demektir; o halde egemenliği nasıl ayakta kalabilir?”
bu söz İsa tarafından, Onun cinleri Beezebulun yardımıya çıkardığını söyleyen kişilere karşılık olarak söylenmiş sevgili Mustifi. net cevabın için teşekkürler fakat zaman, mekan yahut olgunun biçimi değişmiş sadece ve Muhammed döneminde aynı şey tekerrür etmiş. Muhammed, cinleri cinlerin yardımıyla çıkarmış olsaydı, şeytanı şeytanın yardımıyla uzaklaştırsaydı zaten kötü güçlerin egemenliği kendi içinde parçalanırdı. ve İsa şöyle dedi “ben cinleri Beezebulun yardımıyla çıkarıyorsam , sizin adamlarınız onu kimin yardımıyla çıkarmaktadır? bu durumda onlar sizin yargıçlarınız olacaktır. fakat cinleri Tanrı’nın ruhuyla çıkarıyorsam Tanrı’nın Egemenliği size kadar gelmiş demektir.
sevgiler.26. Mayıs 2011: 21:19 #36310AnonimPasifSevgili Closer,
Muhammed ne zaman cinleri kovmuş?!!:)27. Mayıs 2011: 9:42 #36312AnonimPasiftubacığım yurtta bahsettiğim olayın gerçekleşmesine hangi varlık vesile olabilir başka? bir de Kuran’da cinleri kahreden sureler var. bu da beni İsa Mesih’in sözlerine itiyor. İslami sitelerde bunun dışında şeytanı kahreden sure isminde bir dua var. orada Muhammed’in başından geçen cinlerle ilgili bir olay var. açıklayamadım ben bunu kendime.
27. Mayıs 2011: 13:04 #36314AnonimPasifSevgili Closer.
İncil’de Rabbimiz İsa Mesih, bize sahte peygamberlerin geleceğini ve büyük belirtiler, mucizeler yapacaklarını defalarca söylüyor, bizi uyarıyor.
Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar büyük mucizeler ve harikalar yaratacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar. (Matta 24:24)Başka bir yerde de şöyle yazıyor: Sevgili kardeşlerim, her ruha inanmayın. Tanrı’dan olup olmadıklarını anlamak için ruhları sınayın. Çünkü birçok sahte peygamber dünyanın her tarafına yayılmıştır. (1.Yuhanna 4:1)
Bu şaşılacak şey değildir. Şeytan bile kendisine ışık meleği süsü verir. (2.Korintliler 11:14)
Sana tavsiyem, bu ayetler üzerinde düşün. Bunlar gerçeklerdir, ve asla değişmez, değiştirilemez.
Rab seni aydınlatsın.
27. Mayıs 2011: 18:41 #36317AnonimPasifResmi islami görüste, muhammet hutbe verirken, onu dinleyen cinler iman etmislerdir. Varolan cinlerin ücte biri müslümanligi kabul etmislerdir. Ve müslümandirlar. Seytanin ve cinlerin kahrina iliskin duanin Türkcesini internetten okudum, allah büyüktür, yücedir türünden sözler vardi, ama hic ne seytan ne cinlere karsi tek kelime bu duada gecmiyordu. icindeki sözlerde böyle birsey yokken, neden böyle bir isim verimisler tuhaf. Zaten seytan, cinler de biliyorlar, yaradan, yüce, büyük.
28. Mayıs 2011: 9:49 #36320AnonimPasifEbu Dücane (r.a.) ALLAH Resulü (s.a.v.)´nün huzuruna gelip:
“Ya Resulullah! Yatağıma yattığım zaman değirmen sesi, arı vızıltıları gibi sesler işitiyorum. Simşek parıltısı gibi şeyler görüyorum. Başımı kaldırıp baktığımda evimin orta yerinde siyah ve uzun gölge gibi bir şeyin olduğunu görüyorum. Yakalamak için elimi uzattığımda derisinin üzerinde ki kılların kirpi kılları gibi olduğunu ve ağızından yüzüme doğru ateş parçaları attığını görüp beni yakacağını zannediyor, uyuyamıyorum, korkuyorum.” dedi.
Resülü Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
“Ey Ebu Dücane, evinize gelen korkunç bir mahluktur. Bana bir kağıt ve kalem getiriniz.”
Getirilen kağıt ve kalemi Hazreti Ali (k.v.)´ye verdi ve “Bismillah diyerek (yukarda ki duayı) yaz.” buyurdu.
Ebu Dücane (r.a.) diyor ki:
“Resulü Ekrem (s.a.v.)´in yazdırdığı bu mektubu götürüp yastığımın altına koydum ve yattım. Gece yarısı uyanmıştım. Kulağıma şöyle bir korkunç ses geldi:
Lat ve Uzza´ya yemin ederim ki bizi yaktın. Bu mektubun sahibi hakkı için bu mektubu kaldır. Senin evine bir daha gelmeyeceğiz.”
Ebu Dücane (r.a.) diyor ki:
“Sabahleyin erkenden kalkıp Resulü Ekrem (s.a.v.)´in arkasında sabah namazı kıldım. Cinlerin feryadını Resulü Ekrem (s.a.v.)´e haber verdim.”
Resulü Ekrem (s.a.v.) bana şöyle buyurdu:
“Ey Ebu Dücane! O mektubu kaldır. Beni hak peygamber olarak gönderen ALLAH´a yemin ederim ki eğer o mektubu kaldırmazsan onlar kıyamete kadar azap içinde kıvranırlar.”
sevgili mustifi şeytanı ve cinleri kahreden duanın altında bu hikaye var. evdeki kitapta da bu var. şimdi bir de kişiler gerçek kişiler ki bir çok yerde de adları geçiyor islam tarihinde. böyle bir tanıklıkları var. Muhammed o varlıklara azap çektirmiş. bunu eğer cinlerin yardımıyla yapsaydı zaten onlar kendi içlerinde parçalanmış olduğundan korkacak bir durum kalmazdı. İsa’nın sözü. içinden çıkmak çok zor. esenlikler.28. Mayıs 2011: 15:48 #36321AnonimPasifGercekten azap cekmisler mi, yoksa, hepsi oyunun icinde oyun mu? Sanki daha büyük bir oyunu destekleyen, kücük oyunlar olmasin? Cinler madem kötü, insanlar hata yaptiginda seriata, el ayak kafa kesilmesi normal görülen bir yolda, cinler kiyamete kadar azap cekmesinler, mektubu kaldir uygulamasi celisiyor. Madem kötüler, insanlara zarar veriyorlar, niye azap cekmeleri önlenmis ki? Onlara gösterilen merhamet niye insanlara gösterilmemis? Bence, bizi yaktin, azap cekme sözü numara ve oyun, baska birsey degil.
4. Haziran 2011: 18:37 #36336AnonimPasifsayin closer
sadece Muhammedin ve RAB İSA’nin yasamlarini kiyasla. hala ikisini ayni kefeye koyabiliyorsan artik forumun senin icn yapabilecegi bisi kalmamis demektir. ama ben farki anlayacagini tahmn ediyorum, umuyorum. belli ki arastiriyorsun. ama fazla derine inmissin. eger o derinlikten dogruyu gorup cikabilirsen, tum celiskileri ve yanlislari anlamis olacaksin. cunku ariyorsun surekli. ve gercegi gordugunde sig tartismalar yapmadan tum derinligi gormus bi İSA MESİH inanlisina yakisir bi sekilde burada olacaksin. ben de sosyolojik sebeplerden İslamdan etkilenmistim. seni de etkileyen bu. ona onceden olan bagin. ama asilamayacak sey degil. RAB gozlerini acsin. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.