Bilim Adam’larından Tanrı’ya İnananlar.
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
6. Eylül 2010: 17:37 #27058AnonimPasif
Rab İsa Mesih’ten, tüm kardeşlere Lütuf ve esenlik olsun.
İnanç’lı ve Tanrı inancına sahib bilim adamları ile ilgili paylaşımım.TANRI İNANCINA SAHİP, BİLİM ADAMLARI.
Galileo Galilei (1564-1642)
Galileo Galilei, teleskop kullanarak gökyüzüne bakan ilk kişidir. Galilei, hem Dünya’nın yuvarlak olduğunu söylemiş, hem de Ay’daki karanlık bölge, kraterler ve tepeleri ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur. Bilime yaptığı bu büyük hizmetlerle tarihte önemli bir yeri olan Galilei, duyuların, konuşma yeteneğinin ve zekanın insanlara Tanrı tarafından verildiğine ve bunların en iyi şekilde kullanılması gerektiğine inanıyordu. Doğanın bir Yaratıcı tarafından tasarlandığının her haliyle açık olduğunu savunuyordu. “Tabiat hiç şüphesiz Tanrı’nın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır” diyen Galilei, Tanrı’nının Kitapları ile yarattıkları arasında hiçbir çelişki olamayacağını, çünkü her birinin Tanrı tarafından yaratıldığını söylüyordu.
Johannes Kepler (1571-1630)
Tabiat kitabına göre biz astronomlar, Yüce Tanrı’nın din adamları olduğumuzdan, bizim Tanrı’nın şanını konuşmamız gerekir.
Astronomi biliminin kurucusu olan Kepler, gezegenlerin hareketlerini, güneş sisteminin uzaklığını hesaplamış ve yıldız hareketlerinin haritasını gösteren ilk astronomik takvimi yayınlamış büyük bir bilim adamıdır.
Bu güçlü bilimsel kişiliğinin yanında Kepler, aynı zamanda evrenin bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanmıştır. Neden bilim ile uğraştığını soranlara Kepler’in cevabı, daha önce de belirttiğimiz gibi “Yaratıcı’nın eserlerindeki lezzeti tatmak için” olmuştur
Tanrı’nın, yarattığı herşeyde kendini gösterdiğine inanan Kepler’in hayatı ve yaptıkları incelendiğinde, evrende ilahi bir tasarımın var olduğuna inanan bir insanın, bilimsel çalışmalarında çok geniş ufuklu ve başarılı olduğu görülür. Kepler, “beyaz ayıları ve beyaz kurtları Kuzey’in karlı bölgelerine gönderen kimdir? Ayıların, balinaların ve kurtların beslenmesi için, kuşların yumurtalarını da onlarla birlikte orada bulunduran kimdir?” diye sorduğu sorunun cevabını yine kendisi şöyle cevaplamıştır: “Bizim Tanrı’mızdır ve O en büyüktür ve O’nun üstünlüğü en büyüktür ve O’nun aklı sonsuzdur, O’nun sonu yoktur.” Kepler sözlerini şu şekilde sürdürmüştür: “Yaratıcıyı anlamak için sahip olduğunuz tüm duyularınızı kullanın.”
Blaise Pascal (1623-1662)
Eski Yunan’dan sonra geometride en büyük ilerlemeyi sağlayan ünlü bilim adamı Pascal, çok küçük yaşlarda bile birçok keşfin sahibi, çok başarılı bir bilim adamıdır. Matematik alanındaki pek çok çalışma ve buluşunun yanında Pascal, fizik alanında da önemli keşifler yapmıştır. Örneğin atmosfer ve sıvı mekaniği hakkında araştırmaları olan Pascal, atmosferde yüksekliğe göre değişen bir basınç olduğunu keşfetmiştir.
Bilim tarihinde çok önemli bir yeri olan Pascal, inançlı bir bilim adamıdır. Pascal sözlerinde Tanrı’nın, matematikten elementlerin düzenine kadar herşeyin Yaratıcısı olduğunu söyleyerek, Tanrı’nın sonsuz gücünü ifade etmiştir.
Eski Yunan’dan sonra geometride en büyük ilerlemeyi sağlayan ünlü bilim adamı Pascal, çok küçük yaşlarda bile birçok keşfin sahibi, çok başarılı bir bilim adamıdır. Matematik alanındaki pek çok çalışma ve buluşunun yanında Pascal, fizik alanında da önemli keşifler yapmıştır. Örneğin atmosfer ve sıvı mekaniği hakkında araştırmaları olan Pascal, atmosferde yüksekliğe göre değişen bir basınç olduğunu keşfetmiştir.
Bilim tarihinde çok önemli bir yeri olan Pascal, inançlı bir bilim adamıdır. Pascal sözlerinde Tanrı’nın, matematikten elementlerin düzenine kadar herşeyin Yaratıcısı olduğunu söyleyerek, Tanrı’nın sonsuz gücünü ifade etmiştir.
John Ray (1627-1705)
Ünlü İngiliz botanikçisi John Ray inançlı bir kişiydi. Ona göre, “eğer insanoğlu yeryüzüne Allah’ın güzelliğini yansıtmak için getirilmişse, o zaman çevresinde yaratılmış olan her şeye dikkat etmeliydi”. Bu düşünceyi kendisine prensip edinen Ray, çok genç yaşta bilimsel araştırmalar yapmaya yöneldi. Hem botanikte hem de hayvan biliminde zamanının en büyük otoritelerindendi. Ray, Tanrı’nın yaratışındaki sonsuz aklı anlattığı bir kitap yayınladı. Bu çalışmada Ray, binlerce türdeki bitki, böcek, kuş, balık ve benzeri canlıyı tanıtarak, doğanın bir Yaratıcı’nın varlığını gösterdiğini anlattı. Kitabında Ray şöyle diyordu: “Başta bütün işler Tanrı tarafından yaratıldı, sonra bugüne kadar O’nun tarafından muhafaza edildi ve hala ilk yaratıldıkları gibiler.” 64
Botanik bilimine birçok hizmette bulunan Ray: “Özgür bir adam için doğanın güzelliklerini ve Tanrı’nın sonsuz aklını ve yüceliğini düşünmekten daha değerli bir şey olamaz” 65 diyerek bilim ve dinin içiçe olduğunu her zaman vurgulamıştır
Robert Boyle (1627-1691)
Modern kimyanın kurucusu olan Boyle, bilimde çığır açan birçok keşfin sahibidir. Bunlara örnek verecek olursak; Boyle, gazların havadaki basıncı ile havanın hacmi arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmış ve böylece bugün “Boyle Kanunu” olarak bilinen prensipler meydana gelmiştir. Ayrıca Boyle, turnusol kağıdı ile basit bir buzdolabı da icat etmiş, suyun donunca genleştiğini göstermiş, elementin ilk modern tanımını yapmıştır. “Hava, basınçlı olduğuna göre atomun parçaları arasında boşluk olmalıdır” diyen Boyle, böylece atom teorisine de katkıda bulunmuştur.
Böylesine önemli bilimsel buluşların sahibi olan Boyle, Tanrı”nın varlığına iman ediyordu. Evrende akıllı bir tasarım olduğunu ve bu tasarımın üstün güç sahibi bir Yaratıcı tarafından yapılmış olduğunu düşünüyordu. Boyle konuşmalarında ve yazılarında sık sık bilimle Tanrı inancının yan yana olması gerektiğini vurgulamıştır. Boyle bir mektubunda şöyle demiştir:
Şanı, tabiatı yaratana verin…İnsanlığa iyilik getirmek için bilgiyi kullanın. 66
Boyle bir başka sözünde ise, canlılardaki mükemmelliğin Tanrı’n’ın varlığını açıkça gösterdiğini şöyle ifade etmiştir:
Dünyadaki mevcut sistemin mükemmel bir şekilde planlanmış olması, özellikle de hayvanların sahip oldukları ilginç özellikler, duyular ve hayranlık uyandıran yapıların hepsi tarih boyunca düşünürlerin Tanrı’nın varlığını kabul etmelerine neden olmuştur.
Isaac Newton (1642-1727)
Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak kabul edilen Newton, hem matematikçi hem de fizikçiydi. Newton’un bilime yaptığı büyük hizmetler hatırlanacak olursa; bunlardan en önemlisi yer çekimi kanununun keşfidir. Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mükemmel ilişkiyi kütle kavramı ile bağdaştırmış; etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerin sıfır olması halinde hareketli cisimlerin hızının hiç değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Newton’un hareket yasaları, 4 yüzyıldır en basit mühendislik hesaplarından, en karmaşık teknolojik projelere kadar aynen uygulanmaktadır. Newton’un sadece çekim konusunda değil, mekanik ve optik gibi temel konularda da çok önemli buluşları olmuştur. Işığın 7 rengini keşfeden Newton, böylece optik adı verilen yepyeni bir bilim dalının da temelini atmıştır.
Newton bilimde çığır açan bu buluşlarının yanı sıra, ateizmi reddeden, Yaratılışı savunan ciddi eserler yazmış, “Yaratılış tek bilimsel açıklamadır” düşüncesini savunmuştur. Newton, mekanik evrenin kendi deyimiyle “bu hiç durmaksızın çalışan dev saatin” ancak güçlü ve üstün akıl sahibi bir Yaratıcı’nın eseri olabileceği gerçeğine inanıyordu.
Newton’un, dünyanın seyrini değiştiren buluşlarının temelinde, onun Tanrı’ya yakınlaşma isteği vardır. Newton, Tanrı’yı daha yakından tanımak için yol olarak, Tanrı’nın yarattığı eserleri araştırmayı bulmuştur. Bu amaçla büyük bir şevkle araştırmalarına sarılmıştır. Newton, bilimsel araştırmalarını yapma gayretinin ardındaki sebebi Principia Mathematica adlı eserinde şu sözlerle ifade etmiştir:
Bizler Tanrı’ya muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre değıl,O’nun yani Tanrı’nın, aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O’na teslim olmalıyız.
Tanrı sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve herşeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; herşeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan herşeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır; … Daimidir ve vardır; Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır.
Samuel Morse (1791-1872)
Morse, insanlık tarihi için önem taşıyan telgrafı keşfetmiş büyük bir bilim adamıdır. Amerika’daki ilk kamerayı yapmıştır.
Morse, herşeyi bir amaç doğrultusunda yaratan bir Yaratıcı’nın varlığına inanıyordu. Ona göre maddi dünya ve manevi dünya beraberce uyum içinde işlemekteydi. Morse, şunları yazmıştı:
Bilgim arttıkça dinin ilahi kaynağının kanıtları daha da netleşiyor, Tanrı’nın büyüklüğü anlaşılıyor, gelecek ümit ve zevkle aydınlanıyor
James Prescott Joule (1818-1889)
Termodinamiğin birinci kanununu keşfeden ünlü bilim adamı Joule, ayrıca bir telde ilerleyen elektrik akımının ürettiği ısıyı hesaplamış ve ilk kez gaz molekülünün hızını bulmuştur. Joule’un en büyük keşfi “mekanik ısı denklemi”ydi. Bu önemli keşif, en temel evrensel bilim kanunu olan “enerjinin korunumu” kanununa da rehberlik etmiştir.
Böylesine önemli bilimsel buluşları olan Joule, tabiat kanunlarını öğrendikçe Tanrı’yı daha yakından tanıyabileceğine inanan bilim adamlarındandır. Bu inancı onu daha da fazla araştırma yapmaya sevk etmiştir. 1864 yılında Darwin’e karşı bir manifesto imzalayan 717 bilim adamının en önde gelenlerinden olan Joule’ün Tanrı inancını ifade eden şu sözleri ünlüdür:
Tanrı’nın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey O’nun aklını, gücünü ve iyiliğini yaptığı işlerin kanıtından bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek Tanrı’yı bilmektir.
George Gabriel Stokes (1819-1903)
Başta fizik ve matematik olmak üzere birçok alanda önemli keşifleri bulunan Stokes ünlü bir İngiliz bilim adamıdır. Yer çekimi farklılıkları, astrofizik, kimya, sesle ilgili problemler ve ısı konusunda araştırmalar yapmıştır. Kuartzın, camın tersine ultraviyole radyasyonuna karşı transparan olduğunu gösterdi. Lord Kelvin ile elektro termodinamik araştırmaları yaptı. Stokes, X ışınlarının Maxwell’in elektromanyetik spektrumunun bir parçası olduğunu gösterdi. Bir süre Londra Victoria Enstitüsü’nün başkanlığını yapan Stokes, aynı zamanda Cambridge Üniversitesi Felsefe Topluluğu’nun faal bir üyesiydi.
Doğayı, Yaratıcı’ya inanarak inceleyen bir bilim adamı olan Stokes’un Tanrı inancını dile getirdiği pek çok yazısı vardır. Stokes bu sözlerinde doğa kanunlarının Tanrı’nın emri altında olduğunu ve Tanrı’nın bu kanunları dilediği gibi yönlendirmeye güç yetiren olduğunu belirtmiştir.
Rudolph Virchow (1821-1902)
Virchow’un bilime başlıca katkısı ilaç alanında olmuştur. Modern patolojinin babası sayılan Virchow, hücre ile ilgili hastalıkları incelemiştir. Lösemiyi ilk defa o tarif etmiş, ayrıca antropoloji ve arkeoloji konularında araştırmalarda bulunmuştur. Virchow, Darwin ve Haeckel’in öğretilerine karşı çıkan en önemli bilim adamlarından biridir. Hatta bilimsel çalışmalarının yanı sıra, politikaya atılarak Alman okullarında okutulan evrim öğretisine şiddetle karşı çıkmıştır.
Gregory Mendel (1822-1884)
Mendel kanunları olarak bilinen 3 genetik kanununu bulan ünlü bilim adamı, kalıtımın prensiplerini ortaya koyan kişi olarak tarihe geçmiştir. Mendel’in kalıtım prensipleri, evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koyan en önemli bilimsel dayanaklardan biri olmuştur.
Gregory Mendel bezelyeler üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda kalıtım kanunlarını keşfetti. Aynı zamanda bir din adamı olan Mendel’in bu keşfi Darwin’in evrim teorisinin önemli bir çıkmaza girmesine neden oldu.
Kendi bulduğu kalıtım prensipleri bir yandan evrim teorisini çürütürken, diğer yandan Mendel kişisel olarak da tesadüflerin dünyayı oluşturamayacağına, herşeyi olduğu gibi, dünyayı da Tanrı’nın yarattığına inanan bir bilim adamıydı.
Louis Pasteur (1822-1895)
Tıp bilimi tarihinde önemli bir yere sahip olan Pasteur, özellikle hastalıklar hakkındaki mikrop teorisiyle ve evrim inancına kesin karşı oluşuyla ünlüdür. Mayalanmanın organik temelini ve kontrol edilebilme metotlarını ilk defa o açıklamıştır. Yaptığı çalışmalar onu bakteriyolojiye yöneltmiştir. Pasteur bu alanda yaptığı araştırmaları sonucunda, kuduz, difteri, şarbon ve diğer hastalıklarla mücadele için en önemli yol olan aşıyı geliştirmiş, pastörize etme ve sterilize etme işlemlerinin yöntemini ortaya koymuştur.
Çok güçlü bir Tanrı inancı olan Pasteur, yaşadığı dönemde Darwin’in evrim teorisine karşı çıkması nedeniyle pek çok sözlü saldırıya uğramıştır. Bilim ile din arasındaki uyumu savunan Pasteur’ün bu konuda söyledikleri çok ünlüdür. Bu sözlerinden bazıları şöyledir:
Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı’nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor.
Bilim insanı Tanrı’ya götürür.
William Thompson (Lord Kelvin) (1824-1907)
Lord Kelvin, dindarlığı ile tanınan zamanının önde gelen fizikçilerinden birisidir. Matematiğe ve fiziğe yaptığı katkıları ve keşifleriyle bilim çevrelerinin saygısını kazanmıştır. Lord Kelvin, hidrojen ve helyumu sıvılaştırmak için başarılı bir metot geliştiren ilk kişidir. Isı ile ilgili buluşları nedeniyle, ısı derecelerine bugün “Kelvin derecesi” denmektedir. Ayrıca, termodinamiği resmi fizik kuralı haline getirerek, birinci ve ikinci kanunlarını kesin bir şekilde formülleştirmiştir.
Lord Kelvin’in Tanrı’ya olan inancını ifade eden sözlerinden birkaç örnek şöyledir:
Hür düşünen insanlar olmaktan korkmayın. Eğer derin düşünürseniz, bilim aracılığıyla Tanrı inancına yönelirsiniz.
Hayatın kökenine baktığımızda, bilim, kesin bir şekilde o Büyük Kudret’in varlığını onaylar.
J.J. Thomson (1856-1940)
Elektronun varlığını ilk ortaya çıkaran (1897) J.J.Thomson, Cambridge Üniversitesi’nde fizik profesörüydü. Güçlü bir inancı olan Thomson’un, bilimin ulaştığı sonuçların Tanrı”nın varlığını gösterdiğini ifade eden sözleri şöyledir:
Bilim kalesinin yüksek zirveleri Tanrı”nın muhteşem işlerini gösteriyor.
Sir William Huggins (1824-1910)
Hem iyi bir astronom, hem de inançlı bir bilim adamı olan Huggins, yıldızların, çoğunlukla dünyada bulunan elementlerin yanı sıra hidrojen de ihtiva ettiklerini keşfetmiştir. Huggins aynı zamanda evrenin genişlemekte olduğunu açık bir şekilde ortaya koyan Doppler etkisini (yıldızların birbirinden uzaklaştıkça kırmızıdan maviye doğru bir ışık saçması) ilk defa tanımlamıştır.
Joseph Clerk Maxwell (1831-1879)
Maxwell, kısa ömrüne rağmen bilime çok önemli katkıları olan büyük bir bilim adamıdır. Modern fiziğin kurucularından kabul edilen Maxwell, ışıkla elektriğin birbirleriyle bağlantılı olduğunu göstermiş, ışık, elektrik ve manyetizmayı tek bir denklem halinde ifade etmeyi başarmıştır. Einstein, rölativite teorisinin üzerinde çalışırken Maxwell’in denklemlerinden yararlanmıştır.
Albert Einstein tarafından başarıları “Newton’dan beri fiziğin sahip olduğu en üretken ve gururlu deneyim” olarak nitelendirilen Maxwell, aynı zamanda inançlı bir kişiydi. Evrim teorisine karşı olan Maxwell, Fransız ateist Laplace’ın ünlü “nebula hipotezi”ne ve evrimci bir filozof olan Darwin’in savunucusu Herbert Spencer’e karşı keskin bir itiraz hazırlamıştır.
Yazdığı bir mektupta, inançlı bir bilim adamının çalışmalarını dinin yararı için yapması gerektiğini düşündüğünü belirtmiştir.
John Strutt (1842-1919)
John Strutt, elektromanyetik dalga hareketi üzerinde çalışmalar yapmış, optik, ses ve gaz dinamiği gibi çeşitli bilimsel konulara da katkıda bulunmuştu. Strutt aynı zamanda argonu ve az bulunan gazları keşfetmiştir. Dindarlığıyla tanınan bilim adamı yayınlanan yazılarının ön sözüne “Tanrı’nın işleri büyüktür” diye yazmıştı.
George Washington Carver (1865-1943)
Tarım 1880’li yıllardan itibaren çok önemli bir bilim dalı olmuştur. Carver bu alanda çok önemli keşifleri olan ünlü bir bilim adamıdır.
Carver Tanrı’ya olan inancıyla tanınırdı ve tüm konuşmalarında konuyu Tanrı’ya olan derin bağlılığına getirirdi. Atlanta dergisi ile bir röportajında kendisine bulduğu kil boya ile ilgili bir soru yöneltildiğinde şöyle cevap vermiştir: “Benim tek yaptığım, Tanrı’nın yarattığını insanların kullanabileceği hale getirmek. Bu Tanrı’nın eseri, benim değil.”
Sir James Jeans (1877-1946)
Ünlü fizikçi Sir James Jeans, evrenin sonsuz ilim sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu. Aşağıda Jeans’in inancını açıkladığı bazı sözleri yer almaktadır:
Biz, evrenin bir dizaynı ve kontrol gücünü gösterdiğini keşfettik..
Evren hakkında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucu tek bir cümleyle özetlenebilir: Evren, bilgisi sonsuz bir varlık tarafından dizayn edilmiştir.
Albert Einstein (1879-1955)
Çağımızın en önemli bilim adamı olan Albert Einstein aynı zamanda Tanrı’ya olan inancı ile de tanınmaktadır. Bilimin dinsiz olamayacağını savunan Einstein’ın din ve bilimle ilgili bir sözü şöyledir:
Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır.
Einstein, evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzene sahip olduğuna ve evrenin Üstün Akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu.
Yazılarında Tanrı’ya olan inancından sıkça söz eden Einstein için, evrendeki doğal düzenin harikalığı son derece önemliydi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, “Dinsiz bir bilim topaldır;” 100 sözleriyle Einstein, dinle bilimin nasıl ayrılamaz bir bütün olduklarını ifade etmiştir.
Einstein, “Tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı” olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir:
Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür.
Einstein’in dine bakış açısını, aşağıdaki sözlerinde de görmek mümkündür:
Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor.
Paris’ te ders verirken görülen Einstein, bilimin dinden ayrı olarak düşünülemeyeceğini belirtmiştir. Albert Einstein dünya tarihinde yeralan en önemli bilim adamlarından biridir. Einstein önemli buluşlarının yanısıra Tanrı inancı ile tanınmaktadır. Einstein ile birlikte görülen George Lemaitre, evrenin yaratılışını ifade eden Big Bang teorisini ortaya atan dindar bilim adamıdır.
George Lemaitre (1894-1966)
George Lemaitre evrenin yaratılışını ifade eden Big Bang teorisini ortaya atmıştır. Lemaitre, evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek çok insanın Tanrı’ya inanmasında önemli bir rol oynadığını savunmuştur. Aynı zamanda bir din adamı olan Lemaitre, dinin ve bilimin insanlığı aynı gerçeklere ulaştıracağına inanıyordu.
Sir Alister Hardy (1896-1985)
Hardy, modern okyanus biliminin kurucusudur. İnançlı bilim adamlarını, dine yaptıkları hizmetler nedeniyle ödüllendiren Templeton Vakfı, 1985 yılında bilim yoluyla dine ulaştığı ve bu konuda yaptığı çalışmalar nedeniyle Hardy’i ödüllendirmiştir.
Wernher von Braun (1912-1977)
Wernher von Braun, dünya çapında tanınan en popüler uzay bilimcilerden biridir. Wernher von Braun, II. Dünya Savaşı sırasında ünlü V-2 roketlerini geliştirerek Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir.
Wernher von Braun ,İkinci Dünya Savaşı sırasında V-2 roketlerini geliştirmiş ve Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir. Dr. Braun dünyanın en tanınmış uzay bilimcilerindendir.
Güçlü bir inanca sahiptır. Dr. Braun bir bilim adamının Tanrı’nın varlığını reddetmesini anlayamadığını söylemiştir.
NASA’nın direktörlüğünü de yapan Dr. Braun, aynı zamanda güçlü bir inanca sahip dindar bir bilim adamıydı. Yaratılış ve doğadaki tasarım için şöyle demişti:
İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcı’ya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir Aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum.
Wernher von Braun, Mayıs 1974’te yayınlanan bir makalesinde şöyle diyordu:
İnsan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk… Tek sonuca inanmaya zorlanmakla -yani evrendeki herşeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla- bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur… Rasgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir?…
Max Planck (1858-1947)
Ünlü Alman fizikçi Max Planck, kendi ismiyle bilinen bir fiziksel sabitin kaşifidir. 1900’lü yıllarda Berlin Üniversitesi’nde fizik profesörü olan Planck, ışığın (radyasyon) bir akarsudaki suyun sürekli akışı gibi değil, bir yağmur damlasının pencerenin camında oluşturduğu görüntü gibi bir yapıya sahip olduğunu savunmuştur. Planck’a kadar olan zaman zarfında bilim adamları, ışığın bir dalga hareketi olduğunu düşünüyorlardı. Herbir ışık parçacığının bir enerji paketi olduğunu ortaya çıkaran Planck, her bir pakete “foton” adını verdi. Foton kavramı, fizik alanında bir devrim meydana getirdi. Işık, ses gibi havada dalgalar halinde yayılmakla kalmıyor, aynı zamanda parçacıklar halinde de hareket edebiliyordu.
Bu çok önemli buluşların sahibi Planck, evreni idare eden büyük bir “Güç”ün aklına inanıyordu. Evrendeki düzenin Yaratıcısı’nın Tanrı olduğunu söyleyen Max Planck, Tanrı’ya olan inancını şu sözlerle vurgulamıştır:
Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: ‘İman et. İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.
Charles Coulson (1910-1974)
Oxford Üniversitesi’nde yıllarca matematik profesörlüğü yapan Coulson, sözlerinde Tanrı’ya olan inancını, Tanrı’ya yakınlaşma isteğini, Tanrı’ya dua edişlerini ve yaşamının amacının Tanrı’yla yakınlaşmak olduğunu belirtmektedir
Bilge olan tek Tanrı’ya,İsa Mesih aracılığı ile sonsuza dek yücelik olsun.
Amin. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.