yorumsuz
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
13. Ekim 2009: 5:22 #26501AnonimPasifoezjohn;15591 wrote:Aslında sorarken, yanıtı bulmuşsun.
Kişinin bilerek ve isteyerek Müjde’yi (yani Mesih İsa’nın kurtarışını) reddetmesi, cehennemi seçmesi anlamına gelir.Elçilerin işleri 4:12’de yazıldığı gibi:
Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur.
Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur. Yalnızca İsa seni kurtarabilir…Jandarma öldürülenleri ‘misyoner’ diye takip ediyormuş!
İSTANBUL – Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamının üzerinden 2.5 yıl geçti ancak sis perdesi hala bu davanın üzerinde dolaşıyor Bu olay tarihe misyoner cinayeti olarak geçti ama aynı zamanda Ergenekon davasına da çeşitli iddialarla dahil oldu. CNN TÜRK’te yayınlanan Gündemin Rengi programında katliama dair çok önemli bir belge yayınlandı. Bu belge belki hem davanın hem de Türkiye’deki misyonerlik tartışmalarının seyrini değiştirecek. Belge öldürülen 3 kişinin takip ettirildiğini kanıtlıyor. O günlerde Türkiye, adına ‘misyoner avı’ denilen ve ardı ardına işlenen cinayetlerle sarsılıyordu. Trabzon’da rahip Santoro öldürülüyor, İzmir’de ise bir rahip dövülerek tehdit ediliyordu.
Tarih 18 Nisan 2007’yi gösterdiğinde ise korkunç haber Malatya’dan geldi. 5 kişilik bir grup Hıristiyanlık ve Hıristiyanlık kültürüyle ilgili kitaplar basan Zirve Yayınevi’ni bastı. Birkaç dakika içinde içeride bulunan üç kişi vahşice katledildi. Yayınevi daha önce de tehdit telefonları alıyor, bu yüzden ‘Kayra’ adını değiştirip ‘Zirve’ adını alıyordu. Ancak bu da yeterli olmamıştı. Papa 2. Jean Paul’e suikast düzenleyen Malatyalı Mehmet Ali Ağca’dan sonra Malatyalı 5 genç, 1’i Alman 3 kişiyi katlediyordu.
Cinayetten sonra çeşitli iddialar ortaya atıldı, 20’ye yakın duruşma yapıldı. Ancak Malatya’daki katliamla ilgili soru işaretleri bir türlü yok olmadı. Olayın azmettiricisi olduğu iddia edilen Varol Bülent, Aral Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildi ve mahkemeye getirilmedi, sonra da tahliye edildi. Bir diğer çarpıcı ve paralel gelişmeyse ö dönemde Malatya Alay Komutanı olan Albay Mehmet Ülger’in gözaltına alınmasıydı. Ülger Ergenekon kapsamında gözaltına alınıyor, dosyaya konan bir ihbar mektubunda Malatya katliamının azmettiricisi olduğu iddia ediliyordu. Bu azmettirmede aracı olansa iddia ve ihbarlara göre İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ruhi Abat’tı.
Jandarma ölenleri takip mi ettirdi?
Şimdi ortaya çıkan belgelerse belki de davanın tüm seyrini değiştirecek nitelikte. Bu belgelere göre, devletin üst düzey bir kurumu misyonerlik faaliyetlerini bizzat kendisi takip etmiş. Belgelerde Malatya Jandarma Birliği’nin imzası var. Belgede yazılanlara göre bazı askerler Zirve Yayınevi çalışanlarını öldürülmeden önce takibe almış. Yine belgeye göre takibe almalarının sebebi misyonerlik faaliyeti. Yani jandarma, yayınevi çalışanları ‘Hıristiyanlık propogandası yapıyor mu? Yapmıyor mu?’ diye takip ettirmiş. Hatta takip edenlere ödenek bile ayrılmış.
Malatya’daki katliam yapılmadan 1 ay öncesinde de yine jandarmaya ait belgede “Malatya ve çevre illerde faaliyet gösteren misyoner grupların faaliyetleri ve yaptıkları toplantıların takibi” yazılı. Takip eden görevliye ödenen miktar 900 YTL. Bu kez katliam sonrası ve belgede “Malatya ve diğer illerdeki misyonerlik faaliyetlerinin taktik ve tekniklerinin öğrenilmesi” yazılı. Haber elemanına bu kez ödenen ücret 600 TL. Ödeme talimatını çıkaranlar ise bizzat komutanlar. Bir jandarma kıdemli başçavuş ve bir binbaşının belgelerde imzası var. Belgelere göre 22 Mart 2007’den 30 Kasım 2008′ kadar 15 kez misyonerlik faaliyeti takibi için ödenek çıkartılmış. Ve bu takipler için görevlilere 200 lira para ödenmiş. Ödenen en yüksek ücret 1000 lirayken en düşük ücret 300 lirayla bilgi toplama amacıyla ödenmiş.
12/10/2009
(Cnntürk) -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.