Düşmanlarımızı Sevelim mi?

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26335
    Anonim
    Pasif

    Son yıllarda bütün dünyanın dikkati Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliğindeki olaylar üzerine çekilmiştir. Buradaki gelişmelerden bazıları elbette ki Türki’yi yakından ilgilendirmektedir. Özellikle Azerbaycan ve Çeçenistan’da olup bitenler uzun süre Türk basının başlıca haber konusu oldu. İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalar yakın tarihimizin acı anılarının uzantısı gibi görünüyor.

    Bir yandan Türk halkı bir yandan Ermeni halkı; bir yandan Müslümanlar bir yandan hıristiyanlar her iki yanda da nefret, kin ,öç alma hırsı… Bir çoklarının geniş çapta bir dünya barışından büyük umutlarla söz ettiği günümüzde, küçük çaptaki anlaşmazlıkların önlemenin yolu yokmu?

    Çeçenistan ‘ daki çalkıntılar sürerken, dış basının olay yerine gitmesi yasaklandığı için neler olup bittiğini anlayıp yorumlamak neredeyse olanaksız. Gayet doğal olarak her iki taraf öbürünü suçlamaktadır. Türk basını Batı’ daki haberleri kısıtlı taraflıkla suçluyor. Tabii, bu arada Türkiye’de çıkan haberlerin tarafsız olduğunu iddia etmek de çok ğüç. Ne var ki, bu yaz ıdaki amacımız haberleri değerlendirmek ya da düzeltmek değil kimin haklı olduğu, kimin haksız olduğu konusunda tartışmaya girmek istemiyoruz. Konuya başka açıdan yaklaşmak istiyoruz. Bütün dünya ve özellikle b izim orta doğu’ da çok yaygın olan bu kan davalarından kurtulmanın çaresi nedir? İnsanlık açısından geleceğimiz için bir umut yokmu ? Yoksa birbirimizi sonsuza dek yiyip bitirmeye devam edecek miyiz ?

    İsa mesih’in on iki öğrencisine öğrettiği özel dua’da şu sözler yer almaktatır: “Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, sende bizim suçlarımızı bağışla.” Dua’ nın arkasından da İsa şu yorumu ekledi: Başkasının suçlarını bağışlarsanız, göksel babanız da sizin suçlarınızı da bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamassanız, babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz”(Matta 6:9-15). İnsanlık tarihi boyunca tümüyle günahsız bir yaşam süren tek kişi olmamıştır. İsa mesih’in kendisi dışında. Bizi yaratan ve seven Tanrı ile canlı bir ilişki kurabilmek için Onun bizim günahlarımızı bağışlamasına ihtiyaç vardır. Oysa Tanrı bizi bağışlama sını isterken nasıl oluyorda karşımızdaki insanı bağışlamakta, ona karşı kin beslemekte diretiyoruz? Herhangi birisi bize karşı suç işlemişse bizim görevimiz, başka hiç bir şart koşmaksızın onu cadan yürekten b ağışlamaktır. Elbetteki kişinin kendi ruhsal sağlığı için özürdilemesi gerekmektedir. Oysa bana haksızlık yapan kişinin benden özür dilemesi benim onu bağışlamamın bir ön koşulu değildir. Karşımdakinden hiç bir ödün beklememeksizin onu gönüllü olarak bağışlamam şarttır.

    Çok mu zor diyorsunuz ? İsa mesih’ in diğer bazı sözlerine dikkatinizi çekeyim: “Düşmanlarınızı sevin ,sizden nefret edenlere iylik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanağınıza tokat atana öbür yanağınızıda çevirin. Abanızı alandan mintanınızıda esirgemeyin. Sizden bir şey dileyen herkeze verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size naşıldavranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın” ( Luka6:27-31).

    Hemen her yıl Amerikan kongresine sunulan ‘ Ermeni tasarısı ‘ ülkemizde büyük yargaralara neden olmaktadır. Batı ülkelerinin bazılarının da kalabalık nüfusuyla sözünü duyurabilen Ermeni topluluğu, geçmişteki acı olayları sürekli olarak canlandırılan Türklere karşı besledikleri kin ve nefreti tazelemekte çocuklarına aşılamakta, konuyu hep canlı tutmaya çalışmaktadır. Nevar ki, içlerindeki bu acılık kökünü beslemekle her şeyden önce kendilerine zarar verdiklerini anlamıyorlar. Kin insanı içten kemerir, bir kanser gibi yer ve yıkama götürür. Nefret, her şeyi yenileyecek güçte olan Tanrı’nın sınırsız sevgisinin doğmasını önler.

    Ne yazık ki, Türk tarafında da aynı tutumu gözlemekteyiz. Ermeni tasarısından söz edilir edilmez hemen karşı saldırıya geçiyoruz. ”Hiç kimse bizi sevmiyor ” ?arkısını tutturup bütün dünyayı taraf tutmakla suçluyoruz. Ardından da esas suçu karşı tarafa yüklemeye çalışıyoruz. Kavga eden küçük çocuklar gibi. ”Ben yapmadım, o yaptı” iddiaları arkasına saklanmaya çalışıyoruz.

    Ne varki, çok önemli bir ilkeyi unutmuş oluyoruz. İnsan karşısındakine, bana nasıl bir kötülük yapmış olursa olsun, benim ona kötülükle karşılık vermeye hakkım yoktur. Onun, yaptığı benim yaptığımdan daha ağır daha kötü olabilir. Ama bu durum beni haklı çıkartmaz. Ben yine kendi davranışlarımdan sorumluyum Küçük olsun büyük olsun , benim günahım yine günahdır.

    Ve günahım varsa, karşımdakinden özür dilemem gerekir. Onun kabahati benimkinden büyük olsa bile, özür dileme sorurumluluğu bendedir. İlk adımı benim atmam gerek. (Konu açılmışken, Bilesik Amerika ‘nın üzerine birkaç söz belki yerinde olabilir. Amerikan hükümetinde temel insan haklarıyla gerçekten ilgilenen kişiler varsa da bu konulara bazen siyasal çıkarlar karışmıyor değildir.

    Bir parlak zihnin önerdiği gibi, washington’da dikilecek bir Ermeni anıtına karşılık, Ankara’da da amerika’daki yerlilerle siyahların da bir anıt dikilebileceğidir. Amerika’nın da taş atmaya hakkı yoktur. Önce kendi durumunu düzeltsin, dünyaya öylece yol göstersin.)Bütün bunların ışığında Azerilerle Ermeniler arasındaki kavgayı nasıl yorumlamamız gerek. Her iki toplumu içten kemiren nefretin üstesinden nasıl geline bilir? Tıpkı İsa mesih in söylediği gibi; birbirimizi yürekten bağışlamasını öğrenmeliyiz. Azeri’ye göre Ermeniler suçlumudur? öyleyse, onları candan bağışlasın. Kendi suçu varmıdır? Varsa özür dilesin. Ermeni ‘ye göre kabahat azeriler’de mi ? Oda düşmanlarının suçunu, hiç bir şart koşmaksızın, gerçek anlamıyla bağışlasın. Ve de her hangi bir noktada kendi suçu varsa, alçak gönülülükle özür dilesin.Bu yazdıklarımızın boş bir idealizim uygulaması, imkansız bir felsefe olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Bir bakıma haklısınız. İnsanın kendi çabasıyla bu ilkeyi tam anlamıyla uygulaması gerçekten imkansızdır. Oysa bize eksiksiz kusursuz bir örnek bırakılmıştır.Yaşam boyunca hiç bir günah işlemediği halde, idama mahkum edilen İsa Mesih’in çarmıhtaki sözlerine kulak verelim:” Baba, onları bağışla.Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (luka 23:34) İsa kendisine haksızlığın en kötüsünü yapan insanlara kin beslemektense onları yürekten bağışladı halen de bağışlıyor. İki insan, iki toplum, iki ulus, iki devlet arasındaki kin ve nefreti gidermenin tek yolu budur. İsa Mesih’in yolu budur.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.