KİME GİDECEĞİZ Kİ? T. Cosmades
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
18. Mayıs 2009: 21:26 #26165ArmaganAnahtar yöneticiKİME GİDECEĞİZ Kİ?
Gerçek demokraside bireyler her tür seçimde özgürdür: Siyasal görüşlerde, inanç konularında, spor kulübü yanlılığında, meslek seçmede, vb. Her çeşit baskı ve korkutmayla esasta istenmeyen siyasi görüşlere katılma zorunluluğu iç varlığa işkence çektirir. Örneğin, tek partili yönetimlerde kişinin istemeye istemeye belirli bir partiye bağımlı kılınması. İnanç konusu bundan da önemlidir. Herhangi bir dine bağlılık yükümlülüğü o toplumda pek çok insanı rahatsız edici bir zorlamadır: Aile-muhit baskısı, korku korkutma, gözdağı, iş güç gereği, vb. Yeryuvarlağında pek çok inanç var. Bazıları genelde uygulanan inanca bağlılığı zorunlu kılmış, hatta o inançtan ayrılanı ölüm cezasıyla korkutmuştur.
İnançlara şöyle bir baktığımızda İsa Mesih’e bağlılığın başkalığı hemen belirgin olur. Bu bağlılık çeşitli mezhepler ilişkisinde tanınıyorsa da tümünden ayrı sıradadır; çünkü burada bir dine, dinsel kümeleşmeye değil, üstünlüğü doğrudan doğruya beliren çok önemli bir kişiye iman etmek söz konusudur. Genel kullanımda Hristiyanlık diye bilinen inancın değiştirilemeyen özelliği, doğrudan doğruya tek Tanrı’ya ve O’nun insan soyuna Rab-Kurtarıcı atadığı ezeli-ebedi Oğlu İsa Mesih’e iman etmektir. Bu İsa kendisine bağlanmayı yok peygamberlere, yok törelere, yok icaplara, yok belirli yetkilere, yok sayılı yerlere, ya da bu türden ilişkilere bırakmadı. Doğrudan doğruya kendi kişiliğiyle bağlanma gereğini vurguladı. Koşulu bağı olmayan ilişki..
Başlangıçta Rab İsa’nın çevresine toplananların sayısı oldukça kabarıktı. Ne var ki, çoğu O’nun öğretisini bütünlüğüyle kavrayamadı. Böyle bir gelişimde birçok öğrenci yanından ayrıldı. Mesih ne kimseye korku verdi, ne de herhangi birini dışladı. Tam tersine, geriye kalan on iki öğrencinin önüne bir yeğleme koydu: “Yoksa siz de mi gitmek istiyorsunuz?” (bkz. Yuhanna 6:60-71). Bu karar özgürlüğü Mesih’le kişisel ilişki kurmanın özünü oluşturur ve herkese tanıtılır: “Davetim açıktır, kesindir. Karar senindir. ben zorlamayla hiç kimseyi kendimde tutmam.” İsa Mesih, açıklamasında şu önemli gerçeği vurguladı: “Bu nedenle size, ‘Kendisine Babam’dan olanak sağlanmadıkça kimse bana gelemez’ dedim.” (Yuhanna 6:65). Ademoğlu havvakızı, “Ben İsa Mesih’e iman ediyorum” diyerek, giderayak duygusallıkla O’nun bağlısı olamaz. Günahlıyı Oğul’a Baba çeker. Ve eğer Baba çekmişse, kişisel kaprisler Tanrı’nın çağrısını bastıramaz.
YAHUDA TRAJEDİSİOn iki öğrenci İsa’dan ayrılmayla O’nun yanında kalma önerisini duyunca, aralarında daima sözcülük eden Petros söze atılarak kesin yeğlemeyi dile getirdi: “Ya Rab, kime gideceğiz ki? Sonsuz yaşam sağlayan sözler sendedir. Biz de iman ettik ve bildik ki Tanrı’nın Kutsalı sensin” (Yuhanna 6:68,69). Öğrenciler Mesih’i Rab olarak tanıdı, O’nun Tanrı kutsallığıyla konuştuğunu ve etkinlik gösterdiğini bildi, sonsuz yaşam sağlayan sözlerin taa kendisi olduğunu içine sindirdi. İsa Petros’un Tanrı’ca esinlenen imanını onayladı ve ardından üzücü bir gerçeği anımsattı onlara: “Siz On İkiler’i ben seçmedim mi? Üstelik içinizden biri iblisin tekidir. İşkariyotlu Simon’un oğlu Yahuda’dan söz ediyordu. Çünkü On İkiler’den biri olup İsa’yı ele verecek kişi oydu” (Yuhanna 6:70,71). İsa böylece içlerinden birinin kayıp gideceğine peygamberlikte bulundu. Acınılacak bir insandı Yahuda. Geldi, gördü, tattı, inanır göründü, İsa’yla ve On İkiler’le sofraya oturdu, parlak mucizelere tanık oldu, ama aklı karanlık yüreği de katı kaldı. İsa onu iblis olarak adlandırdı; gerçekten sonunda iblisin yanına gitti o.
Rab İsa Mesih’e somut bağlılık Tanrı’nın günahlıyı Kurtarıcı’ya çekmesiyle, yeniden doğuş sağlamasıyla başlar. Ne yazık ki, bazı kişilerin İsa’ya hayranlığı, O’nun doğaüstü eylemleri, sözlerinin başkalığı, “Ben de İsa’ya inanayım!’ yolunda bir istek koyuyor içlerine. Efendisine inanır gözüken Yahuda bunlardandır. Üstelik, bu adam para tutsağıydı. On İkiler’in masraflarını karşılayan para kesesi ondaydı. Ne yazık ki o hırsızdı, keseye konulandan aşırmaktaydı. İşte böyle birisiydi Mesih’in ardından gidenlere katılan Yahuda (bkz. Yuhanna 12:1-8). Paraca yararlanmak, hatta bir yolunu bularak para aşırmak amacıyla Mesih toplantısına sokulanların bu kaba eylemini bir gün gökler açığa çıkaracak. İncil’de çok üzücü bir gerçeğe değinilir: “Bizlerden ayrıldılar. Ne var ki, bizden değildiler. Bizden olsalardı, bizimle kalırlardı. Ama ayrıldılar; tümünün bizden olmadığı açığa çıksın diye..” (I.Yuhanna 2:19).
Demek oluyor ki, inanlılar arasına katılan herkes onlardan biri değil. Çünkü bazılarını Mesih’e O’nun Babası çekmemiş. Bunlar kişisel duygularla etkilenerek kendilerini Mesih’in topluluğuyla birleştirmişler, vaftize varıncaya dek –başkaları bu atılganlığı göze alamamış–belirli uygulamaları benimsemişler, ama Mesih’in gizemli sevgisini tatmamışlar, yeniden doğmamışlar. Haberci Pavlos bu ortamdakilerden yüreği sızlayarak, “Aramıza sokulan bazı düzmece kardeşler” diye söz eder (bkz. Galatyalılar 2:4; II.Korintoslular 11:26). Tanrı’nın Ruhu içlerinde konut kurmadığından gelmeleriyle gitmeleri bir olmuş: “Ama Tanrı’nın Ruhu gerçekten sizlerde konut kurmuş bulunuyorsa, bedeninizin gereksiz isteklerine uyarak yaşamıyorsunuz. Tersine, Ruh bağlılığındasınız. Mesih’in Ruhu’nu taşımayan kişi O’nun sayılamaz” (Romalılar 8:9).
Mesih’e iman etmek, ‘Sudan ve Ruh’tan doğmaktır… Bedenden doğan bedendir’ (Yuhanna 3:5,6). Buraya nokta koymamız gerekir. Ancak Ruh’tan doğandır hem bedensel hem de ruhsal –yani çift– doğumu olan. “Cansal insan (psihikos de anthropos) Tanrı Ruhu’na özgü konuları ağırlayamaz” (I.Korintoslular 2:14). Konuyu sürdürerek ikinci bölümün sonuna dek tüm parçayı okuyun. Psihi’nin tam anlamı can’dır. Psihikos insan sadece canlıdır; ruhsal insansa her konuya anlam verebilendir. Tanrı’nın Ruhu’ndan doğan, Mesih’te yeni yaratıktır (bkz. II.Korintoslular 5:17; Galatyalılar 6:16). Tanrı’nın diri Ruhu yaşamda etkisini bütünleyince, Ruh uyarınca yaşayan yeni yaratığı oluşturur. Bu, Mesih’e kurtarıcı olarak iman etmenin doğal sonucudur. Tanrısal düzenin kestirme yanı düşünülemez. “Ruh kendisi bizim ruhumuzla birlikte, Tanrı çocukları olduğumuza ilişkin tanıklık eder” (Romalılar 8:16). Tanrı Ruhu’ndan doğan kadın ya da erkek, geçici yaşamın ne olduğunu kavrayarak sonsuz yaşam özleyişiyle içinde inler. “Hem de sadece bu değil; Ruh’un ilk ürününe sahip olan bizler de evlatlığa alınmayı ve bedenimizin kurtuluş bulmasını büyük özlemle bekleyerek içimizden inliyoruz” (Romalılar 8:23).
Yahuda öğrenciler arasına girdi, ama yüzeysel birleşmeydi bu. Sözleri davranışları onun sadece cansal biri olduğunu apaçık göstermekteydi. Bu kısa yolculuğun acıklı sonucu kendini belirgin etti (bkz. Matta 27:3-10; Habercilerin İşleri 1:16-20). “Yahuda kendine yaraşan yere gitti” (Habercilerin İşleri 1:25). İsa Mesih son duasında ona ‘mahvolan oğul’ dedi (Yuhanna 17.12). İsa Mesih Yahuda’yı öbür öğrencilerle birlikte kendi bağlılığına çağırdı; ama Yahuda öbürlerin tersine çağrıyı değerlendirmedi. İsa’ya sadece ‘Rabbi’ (Öğretmen) diye konuştu (bkz. Matta 26:25). O’na Rab olarak konuştuğuna hiçbir yerde raslanmıyor. Kuşkusuz, Tanrı bildirisinde raslanan kendine özgü acıklı tiplerden biridir Yahuda. Romalılar 8:9’a az önce değinildi. Bunu yeni baştan incelemeniz çok yararlıdır. Kendisini Mesih bağlılığına atayanın yaşamını, tasarısını, amacını iyice incelemesi kendi yararınadır. Tanrı Yahuda’yı herkese bir uyarı kılıyor. Yaşam yolculuğunda karşılaştığımız çok önemli uyarı, bilinmesi gereken gerçek..
DİMAS’IN UZAKLAŞMASIBu üzücü konuya bakarken Yeni Antlaşma’da karşılaştığımız başka bir insanı da gözden geçirelim: Dimas (bkz. Koloseliler 4:14; Filimon 24; II.Timoteos 4:10). Markos’la aynı sırada önem taşıyan, İncil’e hizmetiyle övülen bir bağlıdır o. Adı geçen ilk iki ayette, Roma makamlarının hapse tıktığı Pavlos’un yanındadır. Ona yardımcılık etmektedir Dimas. Koloseliler ve Filimon’a mektup Roma’dan yazılıyor. Bu kısa bahiste Dimas’ı övgüye yaraşır bir inanlı olarak tanımaktayız. Ama onun konusu burada kapanmıyor. Haberci Pavlos’un yine Roma’dan daha geç tarihte Timoteos’a yazdığı ikinci mektup, Dimas’ı düş kırıklığı oluşturan bir insan olarak tanıtıyor hepimize: “Çünkü Dimas sevgisini şimdiki çağa kaptırarak beni bıraktı, Selanik’e gitti. Kriskis Galatya’ya, Titos Dalmaçya’ya gitti” (II.Timoteos 4:10).
Önceki içtenlikli bağlılığın, Mesih’e sevginin yerini bu kez, ‘şimdiki çağa sevgi’ almış. Başlangıçtaki öznel sevgi şimdi nesne değiştirmiş. Bambaşka bir sevgi ilkinkini geriye itmiş: Şimdiki dünyaya sevgi. Bunları nasıl anlatmalı? Dünyanın getirdiği maddi bolluklar, Yahuda’nın tutumunda görüldüğü gibi para-yararcılık kovalayışları, belki sağlıksız ilişkiler, belki zevke sefaya tutsaklık, kişisel önemlilik, mevki merağı ve daha her ne düşünülebilirse. Dimas’ın karakterini inceleyen başlangıçta bir hayranlık, bir heyecanlılık, bir isteklilik görmekte. Ne var ki, çok önemli bir öğe eksik: Kararlılık.. Derininde şimdiki çağa bağlılık kurdu etkinlikte ve işlerlikte. Ne dünyaya karşı haça çakılma onun varlığında gerçekleşmiş (bkz. Galatyalılar 2:20; 6:14), ne de şimdiki dünya görüşünün, hem Mesih’e hem de O’nun bağlısına kesin düşmanlık taşıdığını anlayabilmiş (bkz. I.Yuhanna 2:15; 5:4; II.Korintoslular 7:31). Mesih’e bağlanmış görünürken, derininde dünyaya ve dünyada olan şeylere az da olsa herhangi bir sevgi kurdu her inanlıya tehlike işaretidir. “Tilkileri tutun; bağları harap eden o küçük tilkileri, çünkü bağlarımız tomurcuklandı” (Ezgiler Ezgisi 2:15). Küçük tilkiler salkımın altını kemirir gerisini bırakır, böylece salkımların hepsini bozar. Dimas’ın ve daha nicelerin Mesih’e bağlılığı bu yolda bozuldu; çünkü yaşamından o küçük tilkileri kovmadı.İBRANİLER’İN SARSINTISIİbraniler’e mektup kurtarıcı Mesih’e inanmışken katlanılmaz baskı ve saldırılarla yüzleşenleri, yeni baştan önceki dine dönme tehlikesiyle karşılaşanları gözün önünde tutuyor. Mesih inancının başlangıcından bu yana çok iyi bilinen, her zaman kullanılan taktik inanlıları bıraktıkları dine zorla, korkutmakla geri çekme uğraşıdır. Bu mektubu yazanın adı hiçbir yerde geçmiyor. Tanrı Ruhu’nun yetkilediği çok geniş bilgiye ve ruhsal yetkinliğe sahip yazar taa başlangıçtan bu yana kilise topluluğunu üzen ve uğraştıran ‘ayrılma, kopma’ sorununa eğiliyor. Yeni Antlaşma’da okuduğumuz bu mektubun önemi çeşitli açılardan belirgindir. Kuşkusuz, bunların ön sırada geleni ilerideki yüzyıllarda kilise saflarından ‘koparılma’ sarsıntısını göğüsleyebilmenin gereğini ve yöntemini her inanlıya öğretmektir. Mektup Yahudi inancını ve uygulamalarını, Yahudiliği çok iyi bilen bir yazarın kaleminden, belki de birkaç yerde Yahudilik’ten gelmiş inanlılara yazılıyor. Bunlar Mesih’e bağlılıkları nedeniyle hor görülme, düşman bilinme, varlıklarından edinilme dışlamaları karşısındadır.
Bazılarının Mesih’e bağlılığı sarsılmakta, önceki inanca gerisingeri gitme bir çözüm yolu olarak akılları kurcalamakta. Kutsal Ruh’un esinlediği yazar böylesi bir sallantıya en etkin çözümle yaklaşıyor: “Gözlerimiz imanımızın önderi ve bütünleyicisi İsa’ya baksın” (12:2). İmanı sarsılanları yüreklendirmenin kanıtlı ve verimli yöntemi, Mesih’in su kaldırmaz yüceliği, sonsuzlar sonsuzu etkinliği ve her an inanlıya yeterliliğidir. Çünkü iman yolculuğunda saldırılar, baskılar, işkenceler çekenin O’nun dışında gözlerini çevirebileceği bir güç ve destek düşünülemez. O, herhangi bir inanlının karşılaşabileceği acı ve ıstırapların en aşırı ölçüsünü kesin sabırla üstlendi. Çarmıhın utancını hiç önemsemedi. Çünkü büyük sevinç beklemekteydi kendisini: Haçtaki ölümün sağlayacağı sonsuz gönenç. Böylesi istekli bir sununun ilerisinde, bu kurtulmalıktan yararlanacak sayısız günahlının özgürlüğünü görmekte, sunduğu bağışlamalıkla her soydan her boydan sayılamayacak oranda görkemli bir insan topluluğunun cehenneme yolculuktan parlak sonsuza kavuşacağını görmekteydi O. Yeşaya bu çarpıcı olayın bütünlenişinden yaklaşık yedi yüz yıl önce bu parlak gelişime peygamberlikte bulunmuştu: “Tüm ıstıraplarının ötesinde canının acıları ürününü görecek ve tatmin olacak. Doğru uşağım birçoklarını bilgisiyle doğru kılacak, suçlarını o yüklenecek” (Yeşaya 53:11).
Yerzüzünde İsa Mesih bağlılığından daha üstün, daha yararlı bir aşamaya hiçbir yerde, hiçbir ilişkide rastlanamaz (bkz. İbraniler 5:9,10). O’nun Baba’ya Oğulluğu, Baba’ya ve kendine özgü tekliği öncesiz çağlarda ve sonsuzda tartışma kaldırmayan üstünlüktür (bkz. İbraniler 1:2,3). O kendisini sonsuz Ruh aracılığıyla, kanıyla Tanrı’ya sundu (bkz. İbraniler 9:14). Bu çarpıcı özellikleri taşıyan Rab İsa Mesih’i yadsımak, Tanrı’nın kendisini dışlamaktır (bkz. 3:12; 10;26-31). Tanrı’nın Oğlu Yeni Antlaşma’nın temelini kurdu (bkz. İbraniler 9:11-15), Eski Antlaşma’da beklenen tanrısal gerçekleşmeleri ve bütünlemeleri O sonuçladı (bkz. İbraniler 10:1).
Bu köklü gerçekleri bilmeye karşın İbrani inanlılar arasında telaşa yol açan bir çözülme belirmiş: Başlangıçtaki sürekliliklerine soğuk rüzgâr esmeye başlamış, temel inanç ilkelerini öğrenmeye yeniden gereksinimleri belirmiş (bkz. İbraniler 5:12; 6:1,2). Yiyeceklere, içeceklere, ayrımlı yıkanmalara bir kayma ve bedene ilişkin buyrukları kapsayan uygulamalara bir sapma baş göstermiş (bkz. İbraniler 9:10). Bağlılıklarında iman, umut, sevgi sıcaklığı yüz geri etmeye başlamış. Onlara karşı etkinliğini gösteren düşmanlık ve saldırı zinciri sıkıştırıldıkça gitgide azıtmış. Rableri’nin ikinci gelişiyle ilgili diri umuttan yüreklenme coşkusu yitirilmiş (bkz. İbraniler 10:35-39; 12:1-13). İmanlarını başkalarıyla paylaşma gereğini gevşetmişler (bkz. İbraniler 5:11-14; 10:19-22). İnanlılarla toplantıda bir araya gelmeyi savsaklamışlar (bkz. İbraniler 10:24-25). Bu sıradan, olur olmaz nedenle toplantıyı bırakanlar arasında düşünce başkalarına da kayar: Şu ya da bu nedenle gücenenler, alınanlar, haksızlığa uğradıklarını savunanlar, vb. Bu tür gocunmalarla, hiç kimseye karşı gocunması olmayan Rab İsa Mesih topluluğuna rest çekenler iman yaşamında büyümediklerini belirgin eder. Biraz kaba düşebilir, ama akla bir atasözü gelir: “Al kaşağıyı gir dama, yağırı olan gocunur.” Mesih bağlısı bu türden çocuksu duyguları çoktan geride bırakan biri olmalı.
Mektubu alan inanlılar Mesih’e bağlanmalarının başlangıç döneminde her türünden ağır saldırılarla karşılaşmışlar, bunları katlanışla göğüsleyebilmişler. Bazıları cezaevine tıkılmış, başkalarının malları talan edilmiş. Bütün aşağılamalara karşın üstün umutlarında avuntu bulmuşlar (bkz. İbraniler 10:32-34). Çünkü yücede her an inanlıların karşılaşacağı saldırılara, kötülenmelere destek verebilen güçlü bir Başrahipleri var. O yeryüzündeki bağlılarının çalkantılarına yakınlık duyar (bkz. İbrailer 4:14,15). Bu inanlılar günaha karşı sürdürdükleri direnişte kanlarını akıtacak noktaya gelmemişler daha (bkz. İbrailer 12:4). Umutlarıyla ilgili ruhsal tanıklığa sımsıkı sarılmaları kendilerine belirtiliyor (bkz. İbraniler 10:23).
Konuya aldığımız bu üzücü olgular zinciri Mesih bağlılığından kopma ya da kendi yolunu tutma görünümlerinden birkaçıdır. İncil’in sayfalarına tüm açıklığı ve inceliğiyle aktarılan yürek burkucu sarsıntılardan.. Bu tür sapmalara yanıt ve çözüm öğrenci Petros’un dile getirdiği o içtenlikli ikrardır: “Ya Rab, kime gideceğiz ki? Sonsuz yaşam sağlayan sözler sendedir. Biz de iman ettik ve bildik ki Tanrı’nın Kutsalı sensin” (Yuhanna 6:68,69). Konuyu kapatırken şu ayeti bu yazıya eklememiz çok yararlıdır: “Önceden yazılan her söz bizi eğitmek için yazıldı. Öyle ki, Kutsal Yazı’nın sağladığı sabırla ve yüreklendirmeyle umudumuz olsun. Sabır ve yüreklendirme kaynağı Tanrı, Mesih İsa’ya benzerlikte birbirinize karşı aynı düşüncede olmayı size sağlasın” (Romalılar 15:4,5).
Bu destekleme uyarısını Rab İsa Mesih’in yüceden gelen belirgin yüreklendirmesiyle noktalayayım: “Ölüme dek güvenilir ol, sana yaşam tacını vereceğim” (Vahiy 2:10c).
Thomas Cosmades — 2009
Thomas Cosmades -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.