ne yapmalı
- Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
10. Mart 2009: 19:39 #26017AnonimPasif
Birçoğumuz inanırız ki insan günahsız doğar ve büyüdüğü zaman günah işlemeye başlar ve öldükten sonra ahiret gününde mizan denen tartı da günahlarımız ve sevaplarımız tartılır ve hangisi ağır basarsa, yani günahımız çoksa cehenneme , sevabımız çoksa cennete gideriz. Fakat gerçekten böyle midir? Yani Tanrının huzuruna gerçekten benliğimizde bir nebze günah olsa Tanrının huzurun da aklanmış olabilir miyiz sadece kendi çabamızla? Ya da Tanrının huzuruna çıkabilir miyiz? Bu konu hakkında biraz düşünmemiz gerekiyor. Bu yüzden tam anlamıyla aklanmak için Tanrının egemenliğini ve Rab İsanın Onun biricik Kuzusu ve bizim Rabbimiz olarak kabul etmek ve ayrıca tüm dünya insanlarının günahlarını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu olduğuna iman etmek tek yoldur, çünkü yol, gerçek ve yaşam Mesih İsa’dır!
13. Mart 2009: 21:05 #32400AnonimPasifBirçok insan, elinden geldiğince dürüst ve iyi bir yaşam sürmeye çalışır. Bu yolla, Tanrı tarafından kabul edilip cennete gideceklerini düşünürler. Malesef bu düşünce doğru değildir, çünkü günahın küçüğü büyüğü yoktur, Tanrı “günahtan nefret ederim” diyor, “büyük günahlardan nefret ederim” veya “küçük günahları görmezden gelirim” demiyor,
Kötüye bakamayacak kadar saftır gözlerin, haksızlığı hoş göremezsin…” Mısırdan Çıkış 32:33
“Ama suçlarınız sizi Tanrınız’dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O’nun yüzünü göremez, Sesinizi işittiremez oldunuz.” Yeşeya 59:2
Bir örnek vermek gerekirse
Yakıcı bir yaz gününde Hilmi bey kalabalık bir kahveye girip arkalardaki boş bir masaya doğru yürürken bir yandan da kahveciye sesleniyordu: “Yanıyorum be! Hemen bana bir bardak su getir.” Hilmi beyin köşedeki masaya oturmasıyla suyun gelmesi bir oldu. Tam elini bardağa uzatırken, bardaktan bir “pıt” sesi gelmez mi! Gözlerini bardaktan tavandaki boruya çeviren Hilmi bey borudaki küçük bir çatlakta su biriktiğini fark etti. Susuzluğunu unutan Hilmi bey kahveciye “Bu boru da neyin nesidir söyle bakayım!” diye gürledi. Kahveci hık mık ederek sonunda “şey, orası pis su borusu, ağam…” dedi. Tiksinen müşteri “Öf, ne pislik! Midem bulandı…” diyerek kalkıp kahvenin kapısına doğru öfkeyle yürüdü.
Hilmi bey o suyu neden içmedi?
Çünkü o su kirli olmuştu,Hikayeye devam edip okuyalım, o limonatayı içilecek hale getirmeye çalışalım
Kahveci Hilmi beyi kolundan yakalayarak onu durdurdu. “Üzülme ağam! Ben bu suyu içilecek hale getirmeyi bilirim.” deyip bir parça limonu bardağın içine sıkmaya bağladı. Sonra bir kaç kaşık şeker ilâve ederek
karıştırdı. “Buyrun, beyim! Bak, o pis su bir bardak leziz limonata oldu.”
Peki pis suyu limon ve şeker gibi katkılarla temiz hale getirebilir miyiz? Elbette ki hayır! Tatlılaştırılmış bu suyun adı limonata olsa da yine de pis ve zararlı olarak kalır.
Veya
Hırsızın biri geceleyin bankaya girer, kasadan torbalar dolusu parayı boşaltmaya başlar, tam o sırada bankanın yaşlı bekçisi, hırsızı yakalar. O anda ne yapacağını şaşıran hırsız, tabancasını çekip bekçiyi öldürür. Hırsız, hızla kaçıp, saklanır.
Bütün çabalarına rağmen bir süre sonra yakalanan hırsız, yargıcın önüne çıkarılınca, “Aman hâkim bey, bana acı. Yanlış yaptığımı biliyorum, çok da pişmanım, ne olur beni serbest bırak!” der. Ama hâkim hırsızı serbest bırakmayacaktır.
Yargıç hırsızı neden serbest bırakmayacak?
Çünkü hırsız suçludurHikayeye devam edip okuyalım, Hırsız düzeldim artık desede neden hala onu özgür bırakmak yerine hapse atacak
Hırsız duş yapıp traş olursa, en şık elbiselerini giyinirse, yargıç onu suçsuz bulur mu?
Hırsız “İşlediğim suçtan bu yana çok iyilik ettim, etmeyede devam edeceğim!” derse ona bu yüzden af çıkar mı?
Hırsız suçludur. Ve adalet karşısında cezasını çekmek zorundadır
Bu örneklerdede ve Kutsal Kitap ayetlerindede görüldüğü gibi Tanrı insanı iyi işlerinden veya Günahdan pişman olmasından dolayı değil, Sadece İsa Mesih’e olan imanla aklar,
Eğer bu sözlere katılıyorsak, İsa’nın doğru ve tek kurtarıcı olduğunu anlıyorsak, ve İsa’nın Tanrı’sal plan çerçevesinde Tanrı’nın günaha karşı olan gazabını yatıştırmak için uğrumuza kendini feda ettiğine inanıyorsak hemen iman etmeliyiz, ve sonsuz hayatı almalıyız, Bazen hepimiz derizki “Evet bu doğruymuş” ama bunu böyle düşünmek bizi kurtarmaz, yüreğimizi ona açmak bizleri kurtarır
Adamın biri rahatsız olup doktora gitmiş. Muayene olurken çeşitli testler de yapılmış. Bir müddet sonra testlerinsonucu belli olunca doktor adamı çağırıp demiş ki, “Çok üzgünüm beyefendi, ama testlerin sonucu iyi değil. Nadir rastlanan, ölümcül bir hastalığa yakalanmışsınız. Bu hastalık pek nadir olduğu için ülkemizde bunun tedavisini yapabilen tek bir uzman doktor var. Hemen ona baş vurmalısınız, durumunuz çok ciddî!” Bu haberi duyunca şok geçiren hasta, “Olamaz! Doktor bey, kendimi o kadar kötü hissetmiyorum ki, uzmana filan ihtiyacım yok. Kendimi biraz kollarsam, eminim ki iyileşirim. Bana şöyle bir hap yazamaz mısınız?” diye sormuş.
Ama doktor ciddî ciddî, “Beyefendi, son derece kritik durumdasınız. Bir an önce tedavi olmazsanız öleceksiniz!
Bu uzman doktora güvenebilirsiniz, hocamdı; onu çok iyi tanıyorum. Ayrıca büyük bir uzmandır, çok kişi kurtarmıştır. Sizi de kurtarabilir.” diye ısrar etmiş. Doktorun bu sözleri üzerine hastanın aklı başına gelmiş. “Demek çok hastayım! Beni kurtarabilecek tek bir doktor varmış…” diye mırıldanmış. Hasta, durumu kavradığı için hemen oracıkta iyileşmiş mi? Hayır.
Adamcağız hüngür hüngür ağlayarak “Ölmek istemiyorum! Ölmek istemiyorum! O doktor nerede? Beni hemen ona götürün.O doktor bana çok lâzım!” diye yalvarmaya başlar. Hasta artık yürekten tedavi olmak istemektedir. Hastanın tedaviye mutlaka gerek duyması kendisini iyileştirebilir mi?Sonunda kendine gelen hasta, “Burada durup bağırmakta çağırmakta fayda yok” diyerek hastaneye doğru yola koyulur. O hastanedeki uzman doktorla tanışıp hemen tedaviye başlar.
Artık o hasta kurtulabilecek mi?
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.