Yargılama, Düzeltme ve Ayırt etme

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25836
    Anonim
    Pasif

    Giriş: Bu haftada yine önemli konular hakkında konuşacağız. Bugün bakacağımız bu ayetlerde İsa birbiriyle bağlantılı olan yargılamak, düzeltmek ve ayırt etmek konusuna değiniyor. İlk konumuz yargılama konusudur. Bu konu gerçekten çok önemli bir konu çünkü kiliselerimize baktığımız zaman ilişkiler arasında ortaya çıkan sorunların birçoğunun kaynağında acımasız yargılar ve eleştiriler yer almaktadır. İlişkilerin iyi ve sağlam olması açısından bu konu önemli olduğu için İsa öğrencilerine Dağdaki Vaaz’ın sonlarına doğru bu konudan bahsetmeye başladı. Neden İsa bu konuyu sonlara bıraktı hiç düşündünüz mü? Bakalım İsa daha önce nelerden bahsetti?

    İnsanlarla olan ilişkilerimiz konusunda Öfkemize hâkim olmaktan, zinadan, boşanmadan, sözlerimizde güvenilir olmaktan, öç almamaktan, düşmanlarımızı sevmekten bahsetti. Tanrı ile olan ilişkimiz konusunda sadaka vermek, dua etmek ve oruç tutmak gibi konulara değinerek, dünya ile olan ilişkimizde de para sevgisinden uzak olarak, yeryüzünde değil göklerde hazine biriktirme ve Tanrı’ya güvenerek gelecek konusunda kaygılanmama konusunda konuştu. Bunlar bir imanlı olarak hayatınızda gördüğünüz şeyler ise ne mutlu size bu güzel bir şey ama bunların yanında unutmamamız gereken bir şey daha var ki oda lütuftur. Hatırlarsanız ilk olarak İsa bundan bahsetmişti. Çünkü bütün bu şeylerin yanında Tanrı’nın lütfunu bir kenara bırakırsak bu öğretileri hayatımızda bir yasa gibi görerek uygulamaya başlarsak Ferisiler gibi yasacı bir kişi olabilir ve kendi doğruluğumuza güvenebiliriz. İşte bu hayatımızda olmaya başladığı zamanda başkalarını yargılamak gibi günaha düşmek kolay olmaktadır. Bu yüzden İsa bütün bu öğretilerin ardından bizi bu günahtan uzak tutmak için bir buyruk veriyor. “Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız” diye. Hepimiz bazen bilerek bazen de bilmeden hayatlarımızda sık sık bu buyruğa karşı gelerek başkalarını yargılayabiliyoruz. Bu yüzden her birimizin bu konuda dikkat etmesi gereklidir.

    Yargılamak ne demektir?
    Türk Dil kurumunun tanımlamasına göre Yargılamak “Herhangi bir kimse, şey, konu vb.yle ilgili olumlu veya olumsuz görüş belirtmek. Birbirine karşı olan iki tarafı dinleyerek bir yargıya varma, muhakeme” demektir. Bu tanıma göre yargıladığımız kişi hakkında bir karar vermiş oluyoruz. Peki bu ayetlere göre yargılamak ne anlama gelmektedir? Aslında olumsuz bir anlam taşımaktadır. Bu yüzden İsa başkalarını yargılamamamız gerektiğini söylüyor. Aslında İsa’nın demek istediği yargılamanın tanımı sevgiden, lütuftan yoksun merhamet göstermeden, kendini kardeşinden üstün ve dindar görerek, yargılanan kişinin yaptığı eylemin nedenini ve amacını tam olarak bilmeden yapılan yargılamadan bahsediyor. Bu olumsuz ve günah içeren bir yargılamadır. Böyle bir yargılamadan hepimiz uzak kalmalıyız.

    Hic yargilamayacakmiyiz?
    Ama bu demek değildir ki her şeyi görmezlikten gelelim ve yargılamayalım. Çünkü Kutsal Kitap’a baktığımızda Tanrı’nın bazı konularda kiliseye yargılama yetkisi de verdiğini görmekteyiz. Örneğin inanlılar arasında birbirlerine karşı davalar olursa, bu davalar kilise önünde halledilmelidir (1.Korintliler 6:1-8). Kilise içinde ciddi bir günah işleyen kardeşi yine düzeni sağlama ve günahından dönme konusunda uyarılması gerektiği dinlemese yargılanması gerektiği gösterilmektedir (Matta 18:17, 1. Korintliler 5:11 “Ama şimdi size şunu yazıyorum: Kardeş diye bilinirken fuhuş yapan, açgözlü, putperest, sövücü, ayyaş ya da soyguncu olanla arkadaşlık etmeyin, böyle biriyle yemek bile yemeyin. İnanlılar topluluğunun dışındakileri yargılamaya benim ne hakkım var? Sizin de yargılamanız gereken kişiler topluluğun içindekiler değil mi? Topluluğun dışında kalanları Tanrı yargılar. “Kötü adamı aranızdan kovun!”). Kilisede görev yapan vaizlerin, çobanların ve hizmetkarların öğretilerinin ve hizmetlerinin Tanrı sözü ile yargılanması gerektiği öğretilmektedir (1.Korintliler 14:29, 1. Yuhanna 4:1, 1.Timeteos 3:1-13). Ama bu yargılar doğru bir şekilde Tanrı sözüne uygun bir şekilde yapılmalıdır. Bunların haricinde kişisel yargılardan uzak kalmalıyız. İsa burada bu tarz yargılardan bahsetmektedir.

    Neden yargılamamalıyız?
    1-) Kendi kendimizi mahkum ediyoruz: İsa bunun nedenini desteklemek içinde şöyle söylüyor. “Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.” Bu dünya etme bulma dünyası derler ya birinci neden budur. İsa bu ayette doğru olmayan yargılamanın aynı şekilde ödeneceği konusunda uyarı veriyor. Bu bir nevi ektiğimizi biçmek gibi bir şey olacaktır. Romalılar 2:1’de Pavlus şöyle diyor. “Bu nedenle sen, ey başkasını yargılayan insan, kim olursan ol, özrün yoktur. Başkasını yargıladığın konuda kendini mahkûm ediyorsun. Çünkü ey yargılayan sen, aynı şeyleri yapıyorsun.” Bezen bir çoğumuz başkalarını yargıladığımız konularda ya önceden yada daha sonraları aynı durumlara düşebiliyoruz. Çünkü bizler zayıf insanlarız bazen hayatlarımızda aynı şeylerle karşılaşabiliyoruz. O zaman aynı yargıya kendimiz düşmüş oluyoruz. Pavlus günah konusunda düşmeyeceğim diyen ayağını yere sıkı bassın diyor. Düştüğümüz zamanda başkalarını yargıladığımız yada verdiğimiz ölçek gibi bir karşılık bizi beklemektedir.

    2-) İkiyüzlü olmamak için: İsa burada Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü!”diyor.Hiç birimiz dört dörtlük değiliz değil mi? Her birimizin hayatında Tanrı’yı hoşnut etmeyen ve bizi kurtulmak için uğraştıran günahlar var. Aramızda benim hayatımda her şey tam Tanrı’nın istediği gibi, hiç günah işlemiyorum, ben %100 kutsal bir kişiyim diyen var mı? Yok değil mi neden? Çünkü hepimiz günah işleyebiliyoruz ve bu günahları işlediğimiz zaman bir kardeşimizin bize gelip de bizi acımasız bir şekilde eleştirmesi ve yargılaması hiç birimizin hoşuna gitmez değil mi? Aynı şekilde sen gözünde mertek varken yani hayatında günah varken, gidip de kardeşinin gözündeki çöpü yani onun günahını çıkaramazsın. Bunu yaptığın zaman ikiyüzlülük yapmış oluyorsun. Çünkü kendi hayatındaki günahlarını görmezlikten gelerek kardeşinin hayatındaki günaha odaklanıyorsun. Aslında insan olarak hepimiz bu konuda çok ustayız. Başkalarının kusurlarını kendi kusurlarımızdan daha iyi görürüz. Bu yüzden kendi hayatımızda da günah olduğu için Tanrı bize başkalarını yargılama hakkı vermemektedir.

    3-) Yargılayacak olan Tanrı olduğu için:
    Hepimizin hesap vereceği bir yargıç varsa oda Tanrı’nın ta kendisidir. Bizi de kardeşimizi de yargılayacak olan O’dur. Bu yüzden bizler yargılama hakkına sahip değiliz. Bazen haddimizi bilmiyoruz ve birçok konularda yargı vermeye kalkıyoruz. Bu ne biçim bir Hıristiyan, böyle Hıristiyan olmaz. A bak gördün mü ne yaptı kesinlikle bu imanlı olamaz. Artık senin kurtulman imkânsız cehenneme gideceksin. Tanrı yaptığın bu şeyden dolayı seni cezalandıracak vs. gibi sözlerle kendimizi Tanrı yerine koymuş oluyoruz. Oysaki Romalılar bölümünde Pavlus şöyle söylüyor.

    Romalılar 14:4,10-13 “Sen kimsin ki, başkasının kulunu yargılıyorsun? Kulu haklı çıkaran da haksız çıkaran da efendisidir. Kul haklı çıkacaktır. Çünkü Rab’bin onu haklı çıkarmaya gücü vardır. Sen neden kardeşini yargılıyorsun? Ya sen, kardeşini neden küçümsüyorsun? Tanrı’nın yargı kürsüsü önüne hepimiz çıkacağız. Yazılmış olduğu gibi: “Rab şöyle diyor: ‘Varlığım hakkı için her diz önümde çökecek, Her dil Tanrı olduğumu açıkça söyleyecek.’“ Böylece her birimiz kendi adına Tanrı’ya hesap verecektir. Onun için, artık birbirimizi yargılamayalım. Bunun yerine, hiçbir kardeşin yoluna sürçme ya da tökezleme taşı koymamaya kararlı olun.” Pavlus bu ayetlerde haddimizi sınırlarımızı bize söylüyor. Ve bu sınırlar içerisinde kardeşimizi yargılamak bizim değil Tanrı’nın görevidir. Çünkü O her şeyi biliyor, amaçları, düşünceleri ve yüreği ve yargılarken de buna göre yargılamaktadır. Biz kardeşimizi yargıladığımız zaman kendimizi Tanrı yerine koymuş olmaktayız ki Tanrı bile böyle yapmıyor. İsa’nın önüne zina eden kadını getirdikleri zaman onu taşlayarak yargılamak istediler. İsa onlara aranızda günahsız olan ilk taşı atsın dediği zaman hiç kimse onu yargılayamadı. Orada taş atma yetkisine sahip olan sadece İsa idi ama o ne yaptı kadına dönerek şöyle dedi. Yuhanna 8:10 “İsa doğrulup ona, “Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” diye sordu. Kadın, “Hiçbiri, Efendim” dedi. İsa, “Ben de seni yargılamıyorum” dedi. “Git, artık bundan sonra günah işleme!” Yuhanna 8:15-16 “Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. Yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız.” Tanrı bile bir günahkâra böyle davranıyorsa biz kimiz ki o kişiye taş atalım ve onu yargılayalım.

    Hata isleyene goz yumalim ve bananemi diyelim
    O halde ne yapmamız gerekiyor? Hata işleyen kardeşleri gördüğümüz zaman yada günah işlemeye devam edenleri gördüğümüz zaman bunları görmezlikten mi gelmeliyiz? Bize düşen hiçbir şey yok mu bu konuda? Tabiî ki var dikkat ederseniz İsa devam eden ayetlerde düzeltme konusuna değinmektedir. İsa bizden kardeşimizi yargılamadan ve onun yaptıklarını görmezlikten gelmeden düzeltme amaçlı ona yaklaşmamızı istiyor. Zor olan şey işte budur.

    Elestirmek, yargilamak kolaydir, bizde kolay olani yapiyoruz
    Kenarda bekleyerek bir kişiyi yaptıklarına göre yargılamak, eleştirmek çok kolaydır. Zaten kiliselerimizde bu tip kişileri sık sık görmekteyiz. Ama iş düzeltme konusuna gelince hiç kimse bir şey yapmak istemez. Bununla ilgili bir hikâye duymuştum. Güzel sanatlar resim bölümünde mezun olmadan önce öğretmen sevdiği öğrencisine bir ders vermek istiyor. Ondan dönem ödevi olarak yapabileceği en iyi resmi yapmasını istiyor. Aradan üç gün geçtikten sonra elinde yaptığı resimle öğrencisi öğretmeninin yanına geliyor. Öğretmen resme baktıktan sonra ondan resmi okulun panosuna asmasını ve altına eğer bu resimde yanlış olan yerleri görüyorsanız lütfen aşağıdaki siyah kalemle karalayın diye bir yazı yazmasını istiyor. Çocuk gidip öğretmeninin ondan istediği şeyi yapıyor. Ertesi gün çocuk resmi alarak üzgün bir şekilde hocasının yanına geliyor. Resimde neredeyse karalanmadık bir yer kalmamış. Hocası ondan aynı resmi bir daha yapmasını istiyor. Üç gün sonra çocuk başka bir resimle hocasına geldiğinde hocası ondan aynı şekilde resmi yine okul panosuna asmasını istiyor. Ama bu sefer eğer bu resimde yanlış olan yerleri görüyorsanız siz düzeltin diye bir yazı yazmasını istiyor. Ertesi gün çocuk resmi sevinerek hocasına getiriyor çünkü resme hiç kimse dokunmamıştır.

    Hocasi bunu görünce çocuğa dönerek şöyle diyor. Bak oğlum hayat boyunca bunu yaşayacaksın ama şunu bilmen gereklidir. İnsanlar eleştirmeye ve yargılamaya geldiğinde çok şeyler söylerle ama düzelmeye ve daha iyisini yapmaya geldiğinde hiçbir şey yapmazlar diyor. Aynı şekilde bazen kilisede yada kardeşlerin hayatındaki kusurları, günahları görmek ve eleştirmek çok kolay ama düzeltmeye gelince o kadar kolay olmadığı için bir çok insan bunu yapmak istemez yada yaptığı zamanda hikmetsizce yaparak daha fazla zarar verir. Kutsal Kitap’taki ayetlere baktığımız zaman düzeltme konusunda bize birçok sorumluluklar düştüğünü ve bunları yaparken nelere dikkat etmemiz gerektiği bize öğretilmektedir. O zaman şimdi bunlara bakalım bir kardeşimizin gözündeki çöpü çıkarmak için ne yapmalıyız.

    Kardeşimize nasıl yaklaşmalıyız?
    1-) Kendi gözümüzdeki merteği çıkarmalıyız: İsa yapmamız gereken ilk şeyin bu olduğunu bize öğretmektedir. Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün. Kardeşlerimizden önce kendi hayatımıza odaklanmalı ve bizde yanlış olan şeyleri düzelmeye çalışmalıyız. Eğer bizler günah içinde yaşıyor ve bu günahları hayatımızdan çıkarıp atmak için bir şeyler yapmıyorsak kardeşimize nasıl yardımcı olabiliriz?

    2-) O’nu anlamaya çalışmalıyız:
    Aslında çoğu zaman yargılama günahına bunu yapmadığımızdan dolayı düşmekteyiz. Eğer Tanrı’yı seven biriysek çoğu zaman günaha düştüğümüzde pişmanlık duymakta ve kendimizi kötü hissetmekteyiz. Aslında yapmak istemiyoruz, düzelmek istiyoruz ama bazen bunu başarmak o kadarda kolay olmuyor. Bir anlık bir ayartı, dikkatsizlik yada düşüncesizlik yüzünden kendimizi günah içinde bulabiliyoruz. Ve sonucunda kendimizi kirli, suçlu ve değersiz hissediyoruz. Aynı şekilde bu durum diğer kardeşler içinde geçerlidir. Böyle bir duruma düştüğümüzde bir kardeşimiz bize gelip de bizi yargılamaya ve acımasız bir şekilde eleştirmeye başladığında yaralanıyor ve daha çok üzülmeye başlıyoruz değil mi? aynı şekilde belki yargıladığımız kardeşte böyle bir durumda olabilir. Yapmak istememiştir yada bir anlık dikkatsizlik veya düşüncesizlik yüzünden şeytanın ayartısına düşmüş olabilir. Böyle bir durumda biz ona yargılayarak yaklaşırsak aynı şeyleri oda hissedecektir. Bu yüzden o kardeşi düzeltmek ve kendimizi yargılama günahından korumak için yapmamız gereken en önemli şeylerden birisi gidip kardeşimizle konuşmak ve böyle bir şeyi, davranışı veya günahı neden işlediğini öğrenmektir. Bazen olaylar hiçte göründüğü gibi olmayabiliyor. Bu ayetlerde İsa’nın dediği gibi “daha iyi görmek” için gerçeğin ne olduğunu anlamalıyız yoksa yargıya düşebiliriz.

    Kadın havaalanındaki dükkânlardan birinden bir paket kurabiye ve bir kitap alıp kendisine oturacak bir masa buldu. Kendisini yeni aldığı kitabına epeyce kaptırmıştı ama bir süre sonra yanında oturan adamın cüretkâr bir şekilde aralarında duran kurabiye paketinden birer birer kurabiye aldığını gördü. Kadın “Sabır…” diye mırıldandı ve kitabını okumaya çalıştı. Adamın rahat ve umursamaz tavrı onu öyle şaşırtmış ve sinirlendirmişti ki artık kendisini kitabına veremiyordu. “Kibar bir insan olmasaydım, morartırdım şu adamın gözlerini!” Kurabiye paketine her uzanışında adam da uzatıyordu elini. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca, adam son kurabiyeye uzanıp ikiye böldü, yarısını ağzına attı diğer yarısını da kadına uzattı. Kadın iyice sinirlenmişti. Kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden “Aman Tanrım, ne cüretkâr ve ne kaba bir adam. Yemek için izin istemediği gibi, yedikten sonra da bir teşekkür dahi etmiyor!” Uçağının kalkacağı anons edilince, kadın eşyalarını toplayıp çıkış kapısına doğru yürüdü. Dönüp bir kez daha bakmak istemiyordu kurabiye hırsızına. Uçağa biner binmez, keyfi kaçtığı için okumaktan vazgeçtiği kitabına geri dönmek istedi yeniden. Çantasını açar açmaz gözlerine inanamadı. Bir paket kurabiye öylece çantasında duruyordu. “Bunlar benim kurabiyelerimse eğer; ötekiler de onundu ve paylaştı benimle her bir kurabiyesini!…” Özür dilemek için çok geç kaldığını anladı, üzüldü ama çaresizdi. Kaba ve cüretkâr olan “Kurabiye Hırsızı” kendisiydi.

    Yuhanna 7:24 “Dış görünüşe göre yargılamayın, yargınız adil olsun.” Yuhanna 7:50-51 “İçlerinden biri, daha önce İsa’ya gelen Nikodim, onlara şöyle dedi: “Yasamıza göre, bir adamı dinlemeden, ne yaptığını öğrenmeden onu yargılamak doğru mu?” konuşmadan, karşımızdakini dinlemeden yanlış kararlar yada yargılarda bulunabiliriz. Bazen yapılan şey bizim gördüğümüz gibi günah yada yanlış olmayabiliyor. Eğer günahsa yada kardeşimiz bir hata yaptıysa bunun karşısında bizim yapmamız gerek şey.

    3-Yumuşak huylu, şefkatli ve sabırlı bir şekilde yaklaşmalıyız:
    Cunkü amacımız onu yok etmek yada cezalandırmak değil kurtarmak ve düzeltmektir. Yargılayıcı bir şekilde kişiye yaklaştığımızda söylediğimiz şey doğru olsa bile yada o kardeş gerçekten günah içinde olsa bile bizi dinlemeyecek ve bize karşı duvar örecektir. Yada utanacak, küçük düşmüş olacak, yaralanacak ve bir daha bizimle görüşüp kiliseye gelmeyecektir. İbraniler 12:15 şöyle diyor. “Dikkat edin ki, kimse Tanrı’nın lütfundan yoksun kalmasın. İçinizde, sizi rahatsız edecek ve birçoklarını zehirleyecek acı bir kök filizlenmesin.” Bu yüzden anlayışlı, sabırlı, şefkatli ve yumuşak huylu bir şekilde yaklaşmak önemlidir. Yargılayarak yaklaştığımızda karşımızdaki kişiye yanlış bir mesaj vermiş oluyoruz. Bak ben senden daha iyiyim, ben daha dindarım, sen zavallı günahkâr birisin. Değişmen lazım bu yüzden sana geldim çünkü ben senden üstünüm diye bir mesaj vermiş oluyoruz. Ve bu tutum Kutsal Kitab’a tamamen ters düşmektedir. Çünkü İncil’de bize böyle kişilere yaklaşmak için şunlar söylenmektedir. Yakup 5:19-20 “Kardeşlerim, içinizden biri gerçeğin yolundan saparsa ve biri onu yine gerçeğe döndürürse, bilsin ki, günahkârı sapık yolundan döndüren, ölümden bir can kurtarmış ve bir sürü günahı örtmüş olur.” Galatyalılar 6:1 “Kardeşler, eğer biri suç işlerken yakalanırsa, Ruh’a uyan sizler, böyle birini yumuşak ruhla yola getirin. Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın.”

    4- Ayırt etmeyi öğrenmeliyiz:
    Gerek imanlı olarak bilinen gerekse imanlı olmayan kişiler bütün uyarı ve Rab’bin sözüne göre atılmış adımlara rağmen yinede yaptıklarından vazgeçmiyorlarsa, kendi kafalarının estiğine gidiyorlarsa ve sizin anlayışınızı, hoşgörünüzü, şefkatinizi dikkate almıyorlarsa, İsa onlarla uğraşmamamız gerektiğini ifade eden bir benzetme kullanmaktadır. “Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.” Eğer bu kişiler bizim bütün çabalarımıza ve sabrımıza rağmen bizimle alay eden, aşağılayan, köpek gibi bize zarar vermek isteyen ve domuzlar gibi kendi pislikleri içinde yaşamayı seçen kişiler ise İsa, incilerinizi ve sizin için kutsal olan şeyleri onların önüne atmayın diyor. Nedir bu kutsal olan şeyler? Biz kutsalız ve bize ait olan her şeyde kutsaldır. Zamanımız, enerjimiz, duygularımız, paramız ve inandığımız değerler. Eğer insanlar bunları kullanmak isteyen, fırsatçı kişilerse İsa bunu diyor o zaman bu kişilerle bu değerleri ve kutsal şeyleri paylaşmayın. Bu kişileri ayırt etmeyi öğrenmeliyiz. Bazen bu o kadarda kolay olmuyor bunun için hikmete, Tanrı yönlendirmesine ve zaman ihtiyaç vardır.

    İsa konusunca insanlar kurtuldu, ya biz?
    İsa konuştuğu zaman insanlar tutsaklıklarından özgür oldular. Çünkü İsa onlara onları özgür kılan sözler söyledi. İsa konuştuğu zaman hastalar iyileşti. Günahta yaşayanlar tövbeye geldi, fahişelik yapan kadın gibi. İsa konuştuğu zaman, cesaretini kaybeden insanlar cesaret buldu, yüreklendi. İsa konuştuğu zaman İnsanlar teşvik aldı. İsa konuştuğu zaman insanların hayatları değişti tıpkı Zakay gibi. İsa konuştuğu zaman ağzından çıkan sözlerle insanlar yaşam buldu ve Ruh’la doldular. Çünkü Yuhanna 6:63’te şöyle diyor. “Yaşam veren Ruh’tur. Beden bir yarar sağlamaz sizlere söylediğim sözler ruhtur ve yaşamdır.”

    Bereketleme Sözü :
    Nuh’un gemisi ile ilgili bir şey duydum bir kardeşten ve çok hoşuma gitti. Nuh’un gemisindeki o sekiz kişi günlerce gemideki hayvanların pis kokularına, seslerine ve gemi içindeki birçok zorluğa katlandılar. Neden biliyor musunuz? Çünkü dışarıda gemi dışında korkunç bir fırtına vardı da ondan. Bunun gibi kilise içindede bazen ilişkilerimizde olmaması gereken şeyler olacak. Ama şunu unutmamak gerekli ki dışarıdaki dünya kiliseden daha iyi olmayacak. Bu yüzden birbirimize destek olalım ben demiyorum ki birbirimizin günahlarını hatalarını görmemezlikten gelelim tam tersine bunları görelim ve görünce de yargılamadan, doğru bir motivasyon ve tutum içinde ve biraz önce açıkladığımız Tanrı sözünde bize söylenen adımları atarak hareket edelim. Tanrı size bütün bunları yapabilmeniz için hikmet ve güç versin. Tanrı sizi ruhuyla yönlendirip isteğini yerine getirmeniz için rehberlik etsin. Tanrı sizleri bereketlesin…2.Selanikliler 2:16-17 “Rabbimiz İsa Mesih’in kendisi ve bizi sevip lütfuyla bize sonsuz cesaret ve sağlam bir umut veren Babamız Tanrı sizi yüreklendirsin, her iyi eylem ve sözde pekiştirsin.”

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.