Bazı suâller
- Bu konu 7 izleyen ve 14 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
14. Aralık 2008: 17:05 #25822AnonimPasif
Evvelâ kendimle alâkalı kısmi bilgi vereyim. 54 yaşındayım. Öğretmenlikten emekli oldum. Uzun süre müslüman olarak yaşadım. Fakat şu son bir ay zarfında hayatımda önemli değişmeler oldu. Günümün önemli bir kısmını bilgisayar karşısında geçirmekteyim. Bazı forumlarda bilgim/görgüm içerisinde vâkıf olduğum mevzûlarda yazmaya çalışırım.
Bundan yaklaşık 30-35 gün önce hiç de düşündüğüm bir konu değilken, İsa peygamberin “İlk taşı hiç günahı olmayan atsın” sözü aklıma geldi. Akabinde şiddetli bir istek hâlinde bu sözün söylenişine sebep olan olayı okuma arzusu duydum. O zaman kadar İncilden bazı sayfaları merâk siaki ile okumuştum. Fakat hiç bir şey hisstememiş ve okumaya değer bulmamıştım.
Bu sözü aramak için nette bulunan “Online İncil” sayfasına girip, Matta incilini okumaya başladım. Özellikle 5/6/7. bölümleri okudukça tarifsiz duygular hissetmeye başladım. Sanki o ana kadar yaşadığım dünyadan çıkmış ve farklı bir dünyaya adım atmış idim. Fakat, zâni kadınla ilgili söylenen söze o kadar takılmıştım ki, bu okuduklarım üzerinde tefekkür edemeden, olayın anlatıldığı bölümü aramaya koyuldum. Bir Hristiyan siteden aradığım şeyin Yuhanna incilinde olduğunu söylediler. O bölümü okudum. Zaten önceden de az da olsa bilgim vardı.
Bunun üzerine zina ile alkalı recm hususu üzerinde düşündüm. Tüm aklımdan geçenleri buraya aktarmak abesle iştigâl olur. Fakat İncili okudukça sevmeye başladım.
Yemin konusunda, yemin etmenin yasaklandığı, “Evet’iniz evet, `hayır’ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan’dandır.” emri aklımı başımdan aldı. Özellikle “Bundan fazlası şeytandandır” sözü üzerinde epey düşündüm. Bana vaktiyle bazı hususlarda “Allah beni müslümanlıkdan silsin” ya da; söz verip de “Haccım kabul olmasın” dediği halde verdikleri sözleri tutmayanların bana ettiği kötülükleri hatırlayınca “Fazlası şeytandandır” sözü kalbime öyle kazındı ki artık Allah emri müstesna oradan çıkacağa benzemiyor.
Özellikle Matta 5. bölümdeki “Gerçek mutluluk” kısmı beni ziyadesi ile etkiledi. Fakat nihayetinde gelip “Baba/Oğul/Kutsal Ruh” mevzusunda takılıp kaldım.
Tanrı doğar ve ölür mü, acı çeker mi soruları beni çok uğraştırmakda. Foruma girerken aldığım müstear gibi şu an Â’raf durumundayım. Ne müslüman olduğumu söyleyebilirim; ne de bahsettiğim teslis inancı itibâriyle Hristiyan. Bir de “Tanrı” diye nitelenen İsa’nın “Baba beni niçin terkettin” şeklinde ümitsizliğe düşmesını anlamak mümkün görünmüyor.
Üye olmadan evvel forumunuzu biraz araştırdım. Bu husuların akıl/mantık ile değil de kutsal ruhun yardımı ile kavranabileceğini okudum. Benim durumumda olanlarınTanrıya yalvarmasını ve gerçeği bulmak için yardımcı olmasını öğütleyen dua kısmını da okudum.
Özellikle, çarmıhda söylenen söz ile ilgili bir açıklama rica edeceğim.
Saygılar.
15. Aralık 2008: 0:11 #31792AnonimPasif[quote Özellikle Matta 5. bölümdeki “Gerçek mutluluk” kısmı beni ziyadesi ile etkiledi. Fakat nihayetinde gelip “Baba/Oğul/Kutsal Ruh” mevzusunda takılıp kaldım.
quote]Sayın A’raf,
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh konusuna takılıp kalmanıza şaşırmadım, çünkü insan zihni bunu kavrayamaz. O, bizim boyutumuzun dışında olan, dünyasal olmayan ve sırlarına erişilmez bir varlıktır. Elçilerin İşleri 14:17’de‘O kendisini bizlere açıklamıştır’ denmektedir. O tek Tanrı’dır ama aynı zamanda Üçlü Birlik’tir.Tanrı tektir:
‘İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Tanrısı’ndan başka bir Rab, başka bir Tanrı yoktur’ (Mısır’dan çıkış 3:16).
‘İlk ve Son Ben’im. Benden başka Tanrı yoktur!’ (Yeşeya 44:6).
‘Benden önce bir Tanrı olmadı, Benden sonra da olmayacak. Ben, yalnız ben Rab’bim, Benden başka kurtarıcı yoktur’ (Yeşeya 43:10-11).
‘Benden başka Tanrı’n olmayacak’ (Çıkış 20:3).
Sayın A’raf, Tanrı aynı zamanda Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak Üçlü Birlik’in Tanrısı’dır. Bu, üç ayrı tanrı anlamına gelmez. Tek Tanrı’dan üç ayrı şekilde sözederiz. Örneğin bir kişinin canı, ruhu ve bedeni gibi, ama bu üçünün hepsi tek bir insanda birleşiyor öyle değil mi?
Kutsal Ruh’un bu yönde sizi bolca bereketlemesini ve sırlarını size de açmasını diliyorum.
Sevgiler
Suna15. Aralık 2008: 12:38 #31795AnonimPasifSevgili Araf,
Size bir kardeşiniz olarak söyleyeceğim ilk şey, aklınıza takılan hususlar üzerinde düşünmeye başlamadan evvel dua etmenizdir. ” Ey beni yaratan Tanrı, bana ………. konusu hakkında anlayış ve bilgelik ver.”
Daha sonra düşünmeye başlayabilirsiniz. Öncelikle günah gerçeği ile Mesih İsa’nın kimliği ve kişiliğini iyi anlamamız gerekiyor. O neden dünyaya geldi ve ne yapması gerekiyordu?
Forumda bu konuda pek çok yazı var. Birkaçının linkini veriyorum:
Oğul Olan İsa Mesih
http://www.hristiyanturk.com/showthread.php?t=1709Tanrı Oğlu İsa
http://www.hristiyanturk.com/showthread.php?t=4180Mesih İnancı Teolojisi
http://www.hristiyanturk.com/forumdisplay.php?f=24Rabbimiz Mesih İsa yaşamınızı bereketlesin.
15. Aralık 2008: 17:54 #31798AnonimPasifMesajımla ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. “Baba/Oğul/Kutsal Ruh” meselesi, okudukça anlaşılır hâle gelmekte. Lâkin, anlaşılır olmak, kabul edilebileceğini göstermiyor. Açık konuşayım. Matta 5/6/7. bölümler daha evvel de arzettiğim gibi beni çok etkiledi. Diğer taaftan Hz. İsa’nın hayatı boyunca kimseyi kırmaması, insanın hiç aklından çıkmayacak güzel öğütler vermesi, köle/ganimet elde etmemesi vs. gibi hususlar görmezden gelinecek kadar basit değil.
Türkiyenin büyük çoğunluğunun müslüman olması, kimi müslümanların Hristiyanlara karşı önyargılı olmaları, özellikle size ait forumlarda veya uygun forum alanlarında “Hamle bre kâfir” modunda söylem geliştirmleri üzerinizde olumsuz bir hava oluşturmakta. Size sorulan soruların hemen hemen aynı noktalarda düğümlenmesi sebebiyle , soru sahibinin gerçekten öğrenmek içinmi geldiğini, ya da üç beş kitap okuduktan sonra kendisini “Allâme” sanıp, çala kalem her aklına geleni yazarak “Cihad” ettiğini düşünenlerden birisi mi olduğunu anlamanız zor.
İhtiyatlı yaklaşımlarınız anlıyor, saygı duyuyorum.
Lakin, “Baba beni neden terkettin” sözü ile alâkalı sorumun hâlâ cevaplanmadığını tekrar hatırlatmak zorunda olduğum için bağışlayın.
“Tanrı oğlu” olan birisi Tanrıdan neden ümidini kessin ki ?
Saygılar.
15. Aralık 2008: 18:48 #31325AnonimPasifsevgili Araf kardeşim.
Baba beni neden terkettin konusunu geçen haftalarda işlemiş ve üzerinde düşünmüş idik.
Formumuzu dikkatli incelerseniz aklınızdaki birçok soruya yanıtlar bulacağınızdan eminim.
Vereceğim linkten konuyu sizde inceleyebilirsiniz, çok yönlü olarak.http://www.hristiyanturk.com/showthread.php?t=4526
Rab sizi kutsasın ve bereketlesin.
Sevgiyleee15. Aralık 2008: 20:31 #31328AnonimPasifMesajlarıma cevap verme nezâketi gösteren Sn.Suna, Sn. oezjohn ve Sn. halleluya arkadaşlara teşekkür ederim.
Yol çetin, doğru tercih zor, kavramak/anlamlandırmak ve iman etmek çok meşakkatli bir iş. Büyük kalabalıklar içinde mevcut kültüre aidiyet duyguları hissiyle insanın kendisini “Dindar” zannetmesi ne kadar kolay ve basit…!
Hele kendisi kulluk edemediğini düşünerek, ibadetlerini yapmakta olan insanlara karşı saygı duyanların takdir hislerinin sağladığı rahatlama ve nefsaniyet, insana bulutların üzerinde uçtuğu hissini veriyor.
Ama o sorgulama yok mu, sorgulama….
Neden, niçin, nasıl, olurmu vs….
Aslında ben sorgulayarak bir yere varamayan insanı, sorgulamadan ot gibi yaşayan insandan daha değerli görür, saygı duyarım. Çünki bu sorgulamanın arka planında “Tanrıyı hesâba çekme” değil, gerçeği bulma isteği ve samimiyet yatar. Arayan, yola çıkmış demektir.
“İnandım” dediği halde, hayatı Tanrının istediği gibi yaşama gayretine girmeyip, menfaatlerinin emirleri doğrultusunda yaşayanlara göre arayanlar, kıyas kabul etmez şekilde kıymetli insanlardır.
Bu”Arayış” da gâh dindar olunur, gâh Â’raf da kalınır, gâh atesit düşünceler benimsenir. Ama henüz bunlardan birisine karar verilmiş değildir.
Ama şu sözler insanın ümitvar olmasını sağlıyor.
“Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapıyı çalana kapı açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse ona yılan verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerde olan Babanızın, kendisinden dileyenlere güzel şeyler vereceği çok daha kesin değil mi?” Matta 7/7-11
Saygılar.
15. Aralık 2008: 22:18 #31135AnonimPasifSevgili araf.Teslis demek üç Tanrı inancı demek değildir.Tek Allah üç sıfat,özellik.Şöyle bir örnek vereyim.Zaman tektir.Ama zamanda kendi arasında bölünür.Geçmiş,Şimdiki,Gelecek,Geniş vs.Bu zamanın 4 olduğu anlamına gelmez.Diğer soruna gelince.Rab İsa Mesih ordan yani dediğin yeri Mezmur 22’den alıntı yapmıştır.Aynı zamanda insan olduğu için o an bütün günahların iyice ağırlaşması için öyle demiştir.
15. Aralık 2008: 23:14 #31136AnonimPasifSevgili Araf kardeşim.
Sizi azda olsa bilgilendirebildikse ne mutlu bizlere.
Rab’be izzet olsun.İnanmak, iman etmek kişi ile Rab Tanrı arasındaki birebir bir ilişkidir.
Bu nedenle içerisinde yaşamış olduğumuz toplumun önyargıları, düşünceleri veya tutumları bizleri bu birebir ( tanrı ve ben) ilişkisinden alıkayamaz.
Bizler kulluk etmek gibi bir hizmet içerisinde bulunmamaktayız. Görsellik ve yapmacık tutum ve davranışlardan kaçınmaktayız.
Yaptığımız iyi işlerle Rab’be gidemeyiz.
O’na doğru yüreklerle yaklaşabiliriz sadece.
Yüreklerimizse Kutsal Ruh’un denetimi altındayız.
Artık Tanrı bizlere uzak değildir. Bizlerle birdir.
Yaşamımızın her anında O vardır.
Bizlerin yaptığı ise, O’nun bizler için yaptığı iyi işleri görüp, O’nu yüceltmek, onurlandırmak ve O’ndan zevk almaktır.
İnsana ispat edeceğimiz yada kanıtlayacağımız hiçbir tutum içerisinde değilizdir.
İnsan yerine sadece ve sadece Rab’be bakmaktayız.Kişinin kendisini sorgulaması gereklidir elbette.
Yaşınızın 54 olduğundan bahsetmiştiniz.
Biliniz ki hiçbirzaman geç değildir.
Düşünün derim. Düne kadar neden sorgulamadınızda şimdi sorguluyorsunuz.
Yanıtı çok açıktır.
Rab doğru zamanlarda, doğru kişileri çağırır.
Bu çağrı yada sorgulama isteği sizden kaynaklanmaz.
Siz O’na değil, O size ulaşmak istemektedir.
Yüreğinizdeki bu arayış, O’nun isteğidir.
O seslenmektedir sürekli insanlara, işitememektedirler çoğunlukla.
Mat. 7:7-14 ayetleri birkez daha okuyup üzerinde düşünün.
Sorun kendinize; acaba bu ayetlerde yazılanları uygularsam ne kaybeder, ne kazanırım diye.
Doğru yürekle isteyin Rab’den… dileyin size verilecektir.
Arayın kesinlikle bulacaksınızdır.
Kapıyı çalın o kapı size açılacaktır.
Rab sizi çağırıyor kardeşim.Sevgiyleeee
8. Şubat 2009: 18:37 #32171AnonimPasifUydu üzerinden yayın yapan TURK 7 televizyonunu izlerken duyduğum bazı hususları anlamlandıramadım. Yardımcı olabilecek sayın üyelere şimdiden teşekkür ederim.
Bu televeizyonda yayımlanan program da, Petrus ile Pavlusun Hrısitiyanlık inancının temeli denilebilecek bir mevzû da tartıştıklarını; Petrus’un İsa Mesih’in Yahudi şeriatini tamamlamak için geldiğini, başka uluslarla ilgilenmediğini belirttiğini; buna karşılık olarak da Pavlus’un, İsa’nın Mesih sıfatıyla tüm insanlığın kurtuluşu için geldiğini savunduğunu anlattılar.
Hrıstiyanlık bakımından çok önemli bu iki kişinin tartışmasından evvel, tartıştıkları mevzu beni hayrete düşürdü.
Çünki;
“İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: «Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” MATTA:18-20
“İsa onlara şöyle buyurdu: «Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün yaratılışa duyurun. İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek.” MARKOS:15-16
Bu açık ayetlere rağmen, Petrus neden İsa Mesih’in sadece Yahudilere gönderildiğini iddia etmiştir ?
Hem Petrus, hem de Pavlus Kutsal Ruh’un etkisiyle konuşmakta iseler, aralarındaki bu önemli görüş ayrılığı nedendir?
Saygılar.
8. Şubat 2009: 20:22 #32173AnonimPasif@Â’raf 12266 wrote:
TURK 7 televizyonunu izlerken
Bu televeizyonda yayımlanan program da, Petrus ile Pavlusun Hrısitiyanlık inancının temeli denilebilecek bir mevzû da tartıştıklarını; Petrus’un İsa Mesih’in Yahudi şeriatini tamamlamak için geldiğini, başka uluslarla ilgilenmediğini belirttiğini; buna karşılık olarak da Pavlus’un, İsa’nın Mesih sıfatıyla tüm insanlığın kurtuluşu için geldiğini savunduğunu anlattılar.
Hrıstiyanlık bakımından çok önemli bu iki kişinin tartışmasından evvel, tartıştıkları mevzu beni hayrete düşürdü.
Sayın Araf
Bahsettiğiniz konu hangi ayetlere dayanmaktadır? Çünkü Kutsal Kitap”ta, TAM’DA SİZİN YAZDIĞINIZ GİBİ BİR TARTIŞMA ASLA OLMAMIŞTIR
Ancak Pavlus’la Petrus arasında, Yahudi olmayanlarla yemek yenmesi konusunda bir Tartışma çıkmıştır, acaba bu tartışmayı öyle anlamış olabilirmisiniz?
Ve Kutsal Kitap’ ta Pavlus Müjdeyi Yahudi olmayan halklara götürme görevini almış, Petrus ise Yeruşalim bölgesindeki Yahudilere Müjdeyi duyurmuştur, Acaba yine bu iki ayrı konuyu birşeltirip yanlış anlamış olabilirmisiniz?
Eğer bu konuysa şöyle düzeltebiliriz
Her müjdeci ayrı misyon yüklenerek değişik bölgelere giderek müjdeyi yaymışlardır, Yani burada bir teolojik sorun değil, ayrı görev yerlerinde ama aynı müjdeyi duyurmuşlardır,
Örneğin şu an günümüzde kimi insanlar Rusyada Müjdecilik yapıyor, Kimi insanlar Afganistanda, bu iki ülkede görev yapan insanın arasında sorun olduğu için değil veya kavga olduğu için değil, Rab’den aldıkları ayrı ayrı görevlerdir
saygılar8. Şubat 2009: 22:57 #32172AnonimPasif@yitro 12270 wrote:
Sayın Araf
Ve Kutsal Kitap’ ta Pavlus Müjdeyi Yahudi olmayan halklara götürme görevini almış, Petrus ise Yeruşalim bölgesindeki Yahudilere Müjdeyi duyurmuştur, Acaba yine bu iki ayrı konuyu birşeltirip yanlış anlamış olabilirmisiniz?Sn.yitro
Yanlış anlamış olma ihtimâlim de olabilir. Nihâyetinde ömrümün son bir kaç ayında İncil ile ilgilenmeye başladım. TURK 7 televizyonunda duyduklarım da gayet açıktı. Hatta programdaki konuşmacılardan birisi, “Eğer pavlus olmasaydı, İsevilik sadece yahudiler arasında yayılacaktı” dedi. Hattâ söyleyen bir bayan idi.
Program yabancı bir ülkede çekilmiş. Katılımcıların kimlikleri ve Hristiyan teolojisi hakkındaki yeterlilikleri ile ilgili bir fikrim yok. Türkçe dublaj yapılmış. Çeviri hatası denilebilir mi bilemiyeceğim. Ancak bu program tv de yayımlanmadan evvel kontrolden geçmiş olmalı diye düşünüyorum. Eğer TURK 7 televizyonunu izleme imkânınız var ise, zannederim tekrârı yayımlanacaktır.
Saygılar.
9. Şubat 2009: 23:30 #32059AnonimPasifDiğer uluslardan olan kişilere (sünnetsizlere) yönelik Müjdeleme faaliyetini gerçekleştiren kişiler ilk Elçiler’dir, hem de Pavlus’tan yıllarca önce… Tanrı, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını herkese vermiştir.
Bir TV kanalında dinlediğiniz o bayanın yorumu doğru değildir. Kutsal Kitap dışında bir kaynağa itibar etmeyiniz.
Elçilerin İşleri kitabı ilk elçilerin neler yaptığını anlatır. Petrus’un kendi tanıklığından dinleyelim (11:1-18) :
Elçilerle bütün Yahudiye’deki kardeşler, öteki ulusların da Tanrı’nın sözünü kabul ettiklerini duydular.
Ama Petrus Yeruşalim’e gittiği zaman sünnet yanlıları onu eleştirdiler.
Sünnetsiz kişilerin evine gidip yemek yemişsin! dediler.
Petrus baştan başlayarak olanları tek tek onlara anlattı.
Ben Yafa Kenti’nde dua ediyordum dedi. “Kendimden geçerek bir görüm gördüm. Büyük bir çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtıldığını, bunun gökten inip benim bulunduğum yere kadar geldiğini gördüm.
Gözlerimi çarşafa dikip dikkatle baktım. Çarşafın içinde, yeryüzünde yaşayan dört ayaklılar, yabanıl hayvanlar, sürüngenler ve kuşlar gördüm.
Sonra bir sesin bana, ‘Kalk, Petrus, kes ve ye!’ dediğini işittim.
‘Asla olmaz, ya Rab!’ dedim. ‘Ağzıma hiçbir zaman bayağı ya da murdar* bir şey girmedi.’
Ses ikinci kez gökten geldi: ‘Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme’ dedi.
Bu, üç kez tekrarlandı; sonra her şey yeniden göğe alındı.
Tam o sırada Sezariye’den bana gönderilen üç kişi, bulunduğumuz evin önünde durdular.
Ruh bana, ayrım gözetmeden onlarla birlikte gitmemi söyledi. Bu altı kardeş de benimle geldiler, varıp adamın evine girdik.
Adam bize, evinde beliren meleği nasıl gördüğünü anlattı. Melek ona şöyle demiş: ‘Yafa’ya adam yolla, Petrus diye tanınan Simun’u çağırt.
O sana, senin ve bütün ev halkının kurtuluş bulacağı sözler söyleyecek.’
Ben konuşmaya başlayınca Kutsal Ruh, başlangıçta bizim üzerimize indiği gibi, onların da üzerine indi.
O zaman Rab’bin söylediği şu sözü anımsadım: ‘Yahya suyla vaftiz etti, sizler ise Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.’
Böylelikle Tanrı, Rab İsa Mesih’e inanmış olan bizlere verdiği armağanın aynısını onlara verdiyse, ben kimim ki Tanrı’ya karşı koyayım?”
Bunları dinledikten sonra yatıştılar. Tanrı’yı yücelterek şöyle dediler: “Demek ki Tanrı, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını öteki uluslara da vermiştir.”
10. Şubat 2009: 9:09 #28637ArmaganAnahtar yöneticiGalatyalılar 1 ve 2
Pavlus ile Kefas (Petrus) arasındaki Sözkonusu bu tartışmayı Pavlus’un ağzından Galatyalılar Mektubunun 1 ve 2. bölümün tamamında bulabilirsiniz.
Galatyalılar, Bölüm 1
1-2 İnsanlarca ya da insan aracılığıyla değil, İsa Mesih ve O’nu ölümden diriltmiş olan Baba Tanrı aracılığıyla elçi atanan ben Pavlus’tan ve benimle beraber olan bütün kardeşlerden, Galatya’daki inanlı topluluklarına selam!
3 Babamız Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten size lütuf ve esenlik olsun.
4 Mesih, Babamız Tanrı’nın isteğine uyarak, bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda etti.
5 Tanrı’ya sonsuzlara dek yücelik olsun. Amin.Tek Müjde6 Sizi Mesih’in lütfuyla çağıranı bırakıp değişik bir müjdeye böylesine çabuk dönmenize şaşıyorum.
7 Aslında başka bir müjde yoktur. Ancak aklınızı karıştıran ve Mesih’in müjdesini çarpıtmak isteyen kimseler vardır.
8 Biz ya da gökten bir melek bile, size bildirdiğimiz müjdeye ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona!
9 Daha önce söylediğimizi şimdi yine söylüyorum, bir kimse size, kabul ettiğinize ters düşen bir müjde bildirirse, ona lanet olsun!
10 Şimdi ben insanların onayını mı, Tanrı’nın onayını mı arıyorum? Yoksa insanları mı hoşnut etmeye çalışıyorum? Eğer hâlâ insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih’in kulu olmazdım.Pavlus, Mesih’in elçisi oluyor11 Kardeşlerim, yaydığım müjdenin insan uydurması olmadığını bilmenizi istiyorum.
12 Ben bu müjdeyi insandan almadım, kimseden de öğrenmedim. Bunu bana İsa Mesih açıkladı.
13 Yahudi dinine bağlı olduğum zaman ne tür bir yaşam sürdüğümü duydunuz. Tanrı’nın topluluğuna alabildiğine zulmediyor, onu kırıp geçiriyordum.
14 Atalarımın geleneklerini savunmakta son derece gayretli ve Yahudi dininde, yaşıtım olan soydaşlarımın birçoğundan daha ilerideydim.
15-16 Ama beni daha annemin rahmindeyken seçip lütfuyla çağıran Tanrı, uluslara müjdelemem için Oğlunu bana göstermeye razı oldu. Ben de hemen insanlara danışmadım.
17 Kudüs’e, yani benden önce elçi olanların yanına da gitmedim. Arabistan’a gittim, sonra yine Şam’a döndüm.
18 Bundan üç yıl sonra Kefas ile tanışmak üzere Kudüs’e gittim; on beş gün onun yanında kaldım.
19 Öbür elçilerden hiçbirini görmedim; yalnız Rab İsa’nın kardeşi Yakup’u gördüm.
20 Bakın, size yazdıklarımın yalan olmadığını Tanrı’nın önünde belirtiyorum.
21 Sonra Suriye ve Kilikya bölgelerine gittim.
22 Yahudiye’nin Mesih’e ait toplulukları beni şahsen tanımıyorlardı.
23 Yalnız şunu duymuşlardı: «Bir zamanlar bize zulmeden adam, önceleri yıkmaya çalıştığı imanı şimdi yayıyor.»
24 Böylece benden ötürü Tanrı’yı yüceltiyorlardı.Bölüm 2
Öbür elçiler Pavlus’u kabul ediyor1 On dört yıl aradan sonra Titus’u da yanıma alıp Barnaba’yla birlikte yine Kudüs’e gittim.
2 Tanrısal esine uyarak gittim. Boş yere koşmayayım, ya da koşmuş olmayayım diye, diğer uluslar arasında yaydığım müjdeyi özel olarak ileri gelenlere sundum.
3 Benimle birlikte olan Titus bile, Grek olmasına karşın, sünnet edilmeye zorlanmadı.
4 Ne var ki, İsa Mesih’te sahip olduğumuz özgürlüğü el altından öğrenmek ve böylece bizi köleleştirmek için gizlice aramıza sızan sahte kardeşler vardı.
5 Müjde’nin gerçeği sizinle sürekli kalsın diye, bir an bile onlara boyun eğip teslim olmadık.
6 Ama ileri gelenler – ne oldukları bence önemli değil, Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz – evet, bu ileri gelenler söylediklerime bir şey katmadılar.
7 Tam tersine, Müjde’yi sünnetlilere bildirme işi nasıl Petrus’a verildiyse, sünnetsizlere bildirme işinin de bana verildiğini gördüler.
8 Çünkü sünnetlilere elçilik etmesi için Petrus’ta etkin olan Tanrı, diğer uluslara elçilik etmem için bende de etkin oldu.
9 Topluluğun direkleri sayılan Yakup, Kefas ve Yuhanna bana bağışlanan lütfu sezdikleri zaman, paydaşlığımızın işareti olarak bana ve Barnaba’ya sağ ellerini uzattılar. Diğer uluslara bizlerin, Yahudilere ise kendilerinin gitmesini uygun gördüler.
10 Ancak yoksulları hatırlamamızı istediler. Ben de tam bunu yapmaya gayret ediyordum.Pavlus Antakya’da Kefas’ı azarlıyor11 Ne var ki, Kefas Antakya’ya geldiği zaman, suçlu olduğu için ona açıkça karşı geldim.
12 Çünkü Yakup’un yanından bazı adamlar gelmeden önce Kefas, diğer uluslardan olanlarla beraber yemek yerdi. Ama o adamlar gelince sünnet yanlılarından korkarak sünnetsizlerden uzaklaştı, onlarla yemek yemez oldu.
13 Öbür Yahudiler de onun gibi ikiyüzlülük ettiler. Öyle ki, Barnaba bile onların ikiyüzlülüğüne kapıldı.
14 Müjde’nin gerçeğine uygun davranmadıklarını görünce hepsinin önünde Kefas’a şöyle dedim: «Sen Yahudi olduğun halde Yahudi gibi değil, diğer uluslardan biri gibi yaşıyorsan, nasıl olur da ulusları Yahudileşmeye zorlarsın?
15 Biz Yahudi doğduk, diğer uluslardan olan `günahkâr’lar değiliz.
16 Yine de kişinin, Kutsal Yasa’nın gereklerini yapmakla değil, İsa Mesih’e olan imanla aklandığını biliyoruz. Bunun için biz de, Yasa’nın gereklerini yapmakla değil, Mesih’e imanla aklanalım diye Mesih İsa’ya iman ettik. Çünkü hiç kimse Yasa’nın gereklerini yapmakla aklanmaz.
17 Eğer biz Mesih’te aklanmak isterken günahlı çıkarsak, Mesih günahın yardakçısı mı olur? Kesinlikle hayır!
18 Yıktığım şeyleri yeniden kurarsam, yasa bozucusu olduğumu kanıtlarım.
19 Çünkü ben, Tanrı için yaşamak üzere Yasa’nın aracılığıyla Yasa karşısında öldüm.
20 Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve uğruma kendini feda eden Tanrı Oğluna imanla sürdürüyorum.
21 Tanrı’nın lütfunu geçersiz saymış değilim. Çünkü aklanma Yasa aracılığıyla kazanılabilseydi, o zaman Mesih boş yere ölmüş olurdu.»10. Şubat 2009: 10:33 #32179AnonimPasifSn.oezjohn, Sn Evangelist.
Bilgilendirici açıklamalarınız için sizlere müteşekkirim. Hristiyanlık ile alâkalı daha önceden edindiğim“Kulaktan dolma” tâbir edilen bilgilerin etkisinden kendimi henüz kurtarabilmiş değilim. Tabî, bilgi eksiğim de çok. Bu sebeple, çok soru soruyor olabilirim. Ama şundan emin olabilirsiniz ki, buraya yazmadan evvel araştırıyorum. Hazıra konma taraftarı değilim.
Ancak bazı sorunlar insanın içindeki imânı törpülemeye başlayınca, ortaya çıkan endişe ve çaresizlik, insanı sabırsız yapıyor. Böyle olunca da; bir taraftan kendim ararken, diğer taraftan da yolu kısaltmak gayesiyle soru soruyorum.
Ortaokul-Lise döneminde okuduğum bazı kitaplarda, kurşun döktürme âdetinin, 13 rakamını uğursuz saymanın, merdiven altından geçmenin uğurszuluk getireceği düşüncesinin “Hristiyanlıktan kaynaklandığı” yazılmıştı. Siz de iyi bilirsiniz. İnsanın ergenlik ve gençlik dönemleri, sorgulamadan çok öğrenmeye olan merâkın fazla olduğu dönemlerdir. Hele kitap M.E.B. tarafından onay almışsa; ya da kitabı yazanın Prof. titri var ise, o yaşlardaki bilgi/birikim noksanlığının da etkisiyle var olanı olduğu gibi alıp başkalarına aktarmayı, başka bir deyişle “Postacılık”ı mârifet zannederiz. Çünki ne kadar çok kitâbi bilgi aktarırsak, o kadar çok okuduğumuz anlaşılır diye düşündüğümüz yaşlardır, o yaşlar….
Geçenlerde TURK 7 tv de yayımlanmakta olan “Yüz yüze” programında Pastör Sn. Turgay ÜÇAL, bunların Hristiyanlıkla ilgisi olmayan batıl inançlar olduğunu; sadece merdiven altından geçmemeye dair inancın bir mantığı olabileceğini, insanın başına yaralayıcı maddeler düşebileceğini söylemişti.
İnsan hayatının her döneminde öğreniyor; ben de öğreniyorum. Öğrendiklerim arasında en başta gelenlerden birisi, bir hususu araştırırken tek kaynağa bağlı kalınırsa, yönlendirilme riski de beraberinde geliyor. Böyle olmasa bile, bir kaç farklı noktadan mukâyeseli inceleme sonucunda öğrenme daha sağlam oluyor. Birisi size bildiğiniz bir mevzûda soru sormaya niyetlendiğinde, daha onun ağzından daha bir kaç kelime çıkmadan, siz sorusunu anlamış oluyor ve cevâbı kafanızda tasarlıyorsunuz.
Ayrıca size soru soran kişi, sizin o inancı da çok iyi bildiğinizi görünce, duyduklarını anlama ve kabul etme noktasında fazla zorluk yaşamıyor. Bildiklerini sadece tek kanaldan öğrenen ise, muhatabının sorularına cevap bulmaktan uzak ve sâdece kendi “Doğru” larını dayatan bir davranış içerisine giriyor.
İnsanın ruhsal ve bedensel ihtiyaçları var. Ama nedense bedensel ihtiyaçlar, ruhsal olanın önüne geçiyor hep. İnsan yaşadığı müddetçe bunun farkına varmaz ise, bedenin ve egosunun kölesi oluveriyor. Ama ilginçtir; o halde ki kişi, kendisinin köleliğe karşı savaşın en ön saflarında yer aldığını da zannedebiliyor.
Bedensel ihtiyaçlar da önemli elbette. Ancak bu ihtiyaçlar sadece bedensel varlığımızın devamını sağlamaya yetecek kadar olmaldır. Fazlası insanı gerçek olandan uzaklaştırıyor.
Ancak ruhsal ihtiyaçların farkında olup da bunları Yaradanın koyduğu ilkeler doğrultusunda karşılamaya çalışan insan, bedensel istek ve ve egosunun kölesi olmaktan kurtuluyor.
Gerçek özgürlük, ruhla birlikte yaşamakmış meğer…
Saygılar.
22. Şubat 2009: 22:41 #32238AnonimPasifÂ’raf;12309 wrote:Ortaokul-Lise döneminde okuduğum bazı kitaplarda, kurşun döktürme âdetinin, 13 rakamını uğursuz saymanın, merdiven altından geçmenin uğurszuluk getireceği düşüncesinin “Hristiyanlıktan kaynaklandığı” yazılmıştıÇok değerli Â’raf kardeşim,
Ortaokul ve Lise dönemlerinde bazı kitaplarda okumuş olduğunuz kurşun döktürme, 13 rakkamının uğursuzluk getireceği düşüncesinin hristiyanlıkla kesinlikle alakası yoktur. Bu tür şeyler sayın Turgay Uçal’ın da belirttiği gibi batıl inançlardır. Bunlar falcılık, büyücülük alanına girer. Rab Tanrı bu konuda şöyle der:‘Yıldızları okuyanlar, yıldız falcıları, yeni ayın gelişinde kehanette bulunanlar kalksın da başına geleceklerden seni kurtarsın. Bak, onlar anıza dönüşecek, onları ateş yakacak. Canlarını alevlerden, kurtaramayacaklar’ Yeşeya 47:12-15).
Eğer İsa Mesih’e iman ediyorsak, fal baktırmamıza, kurşun döktürmemize gerek yoktur, çünkü yaşamımız, geleceğimiz O’nun ellerindedir. Geleceğimizle ilgili ne olacakları bilmemize de gerek yoktur çünkü Rabbimiz’in bizler için her zaman iyi düşünceleri, iyi planları olduğunu biliyoruz. Fal baktırmak, kurşun döktürmek, büyücülük, bazı rakkamları uğursuzluk getirdiğine inanmak, önümüzden kara kedinin geçmesi, ayna kırılmasının uğursuzluk getirdiğine inanmak, Şeytan’dan kaynaklanan batıl inançlardır ve cin kaynaklıdır.
‘Cinlere, bakıcılara başvurmayacaksınız. Sizleri kirleten bu şeyleri aramayacaksınız. BEN Tanrı’nız RAB’BİM. Cinlerin, bakıcıların ardından düşüklük işlemek için onlara gidene karşı çıkacağım’ (Levililer 19:31; 20:6).
‘Köpekler (düşük karakterli insan anlamındadır), fuhuş yapanlar, adam öldürenler, putperestler, adam öldürenler, putperestler, yalanı sevip hile yapanların hepsi dışarıda kalacaklar’ Esinleme 22:15).
Şeytan’ın yalanlarına kulaklarımızı tıkayıp, İsa Mesih’e iman edenler olarak gözlerimizi Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa’ya dikmeliyiz, O’nun sonsuzluk için bizlere neler hazırlamakta olduğunu düşünerek sevinmeliyiz.
Sevgiler
Suna -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.