10 kural
- Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
4. Kasım 2008: 16:46 #25751AnonimPasif
10 K U R A L
İnsan, Tanrının en güzel yarattığı varlık. Varlık sarayının has odası, ziyneti ve süsü, varlık denizinin namütenahi yerindeki inci ve mercanı, Kaf Dağının Zümrüt-ü Ankası, Tanrının en kıymetli elması.
İnsan etten kemikten olan şu bedeniyle, gözle gördüğümüz dokunup tattığımız şu fiziki alemle irtibatlı iken, hisleriyle ve ruhuyla da, gözle göremediğimiz metafizik alemle irtibatlıdır. Bedenin gelişimim bilinen gıdaların alınmasına bağlıyken, görünmeyen metafizik yönümüzün gelişimi ise Tanrıyla irtibatlanmamıza bağlıdır. Tanrısal irtibatın oluşumu ise ancak, onunla olan yakınlığımızı tesis eden, ibadetlerimizle mümkündür. Yapılan bu ibadetler bir nevi Tanrıyla söyleşme, onun varlık menbaın dan beslenme, ona olan sevginin ilanıdır. Sevenin sevgilisiyle, aşığın maşukuyla buluşup baş başa kalmasıdır.
Zaman zaman bu bağlantının kopması, ve devamlılığının olmamasına neden olan unsurlar vardır. Örneğin işlediğimiz günahlar, ona karşı cüretkar oluşumuz, dünya hayatının tatlarına kapılıp onu unutmamız başlıcalarıdır. Bir imanlı beden ve gönülün sahibinin, bu yaşam mecrasında hayatında olmazsa olmazlar olarak karşımıza, Musaya verilen 10 emir misali 10 hayat düsturu çıkmaktadır. Şimdi bunları ele almaya çalışacağız.
1-Tövbe:
Tanrıdan kopan imanlının, Tanrıya dönüş yolunun ilk durağı. Kalbinin ve vicdanın harekete geçtiği an. Günah denizine düşmüşlerin, pişmanlık can simidine tutunduğu an. Günahları affedecek bir Rabbin bilindiği, suçların itiraf edildiği an. Pişmanlık göz yaşlarıyla yıkanılıp aklanıldığı, Rabbin bağışlama denizi.Yaşamın ilk aşamalarında günahlar akla gelir ve Tövbe kavramı da daima günahla birlikte hatırlanır. Halbuki bir imanlı yaşamının ilk dönemlerinde günahları için Tövbe ederken, ruhsal anlamda bilinçlenmesiyle birlikte, Tanrıya yaptığı ibadetlerinde yetersizliğinin ve ona layık olmadığı şuuruna ulaşır. Bu noktaya ulaşan kişilerin Tövbesi yalnızca günahlarına değil, aynı zamanda Tanrıya karşı olan yetersizliğinedir de. Bununla birlikte kalbindeki Tanrı sevgisinin yoğunlaşmasıyla birlikte öyle bir ruh hali oluşur ki, seven sevdiğini nasıl ki unutamaz, onun hayalini zihninde ve kalbinde canlı tutar ve bu yoğunlukla mutlu olursa, bu ruh halini yakalayan imanlı ise, Tanrısını unuttuğunu fark ettiği anlarda üzülür ve mahzun olur, bu noktada artık pişmanlığı ve Tövbesi, Tanrısını unuttuğu anlaradır. Tanrısını unutmasına neden olan şeyler yalnızca zevk veren unsurlar içeren şeyler değil, aynı zamanda zihnini ve kalbini meşgul edebilecek, kızgınlık ve öfke, kin ve haset gibi olumsuz unsurlardır. Bunlar ise Tanrıyı hatırdan ve gönülden çıkarmaya neden olan şeylerdir ve Tanrıyı hatırdan çıkarmaya sebep olan ne varsa hepsi karanlık bir perdedir. Belki beğenmişlik edasıyla yapılan ibadetlerde böyledir. Bu tür ibadetlerde Tanrısal bir pay bulunmamaktadır. Bu şuura erişmiş bir imanlının kalbi artık aşk ateşiyle yanmakta, Tanrıya susamaktadır. Tanrıyı tanımış ve tanıdıkça aşkı umman olmuştur. Bu defa ise daha önceki Tanrı hakkındaki düşüncesi ile gerçekten tanıdığı Tanrı düşüncesindeki farkları görmeye başlar ve artık bu noktada Tanrı hakkındaki yanlış olan düşüncesine tövbe etmeye başlar. Bu onda öyle bir bilinç oluşturur ki, Tanrının mükemmel varlığı karşısında onun lutuflarının sonsuzluğu ve büyüklüğü karşısında, yaptığı tövbeleri de beğenmez ve artık son noktada tövbesine de tövbe etmeye başlar. Artık o Tövbelerin bile Tövbeye muhtaç olduğu durakta durmaktadır.
2-Değerli ve Değersiz:
Tövbe ile yaşamında yeni bir perde açan imanlının kalbi ve bedeni öylesine Tanrıya bağlanmıştır ki, artık yaşamına Tanrı hakimdir. Bütün değer yargıları Tanrının istemleridir. Tanrıca değerli olanlar onun içinde değerli, Tanrının değersiz gördükleri onun içinde değersizdir. Artık burada sevenin yaşama sevgilinin gözüyle bakabilmesinin hakimiyetinin olduğu yerdir. Sevginin doğrulandığı yer burasıdır. Eğer bir kişi gerçekten Tanrıyı seviyorsa hayatı Tanrısal hakimiyetle renklenir, Tanrının sevdiği şeyleri yapar sevmediği şeylerden uzak durur. Bir insan karşı cinse olan sevgisi nedeniyle onun hoşlanmayacağı bir şeyi yapmazken, onu da kendisini de yaratan Tanrısının hoşlanmayacağı şeyleri nasıl yapabilirki. Selam olsun Tanrıyı gerçekten sevebilenlere.3-Tanrıya Güvenmek:
Bütün değer yargılarını, Tanrıya göre ayarlayan, sevgilisinin bir çift sözünü her şeyden üstün tutan kişi ile Tanrı arasında öyle güçlü bir bağ oluşmuştur ki, o yaşamının her safhasında Tanrıyla olan irtibatını kaybetmez ve Tanrısına sonsuz bir güven içerisinde yaşamını sürdürür. Tanrı ile olan yakınlığı ona olan güveni, yer gök birbirine girse sarsılmaz bir hal almıştır. Zaman zaman yaşamında zorluklar olsa da, Tanrıda böyle birisini hiçbir zaman yalnızlığa mahkum etmeyecektir. Şöyle ki, bir anne baba tehlikelere karşı çocuğunu nasıl korur ve gözetirse, Tanrıda kendisine yaklaşanları öylece korur ve gözetir. Hatta bu kıyaslanamaz bile. Böyle bir insana yakışan, Tanrısal egemenliği tanıyan bir insana yakışan, Tanrısına güvenmektir. Sen Tanrıyı unutabilirsin ama Tanrı seni asla unutmaz. Selam olsun Tanrıya güvenenlere.4-Kanaat:
İşte ölçülü yaşamanın altın anahtarı, dünyasal hırsın etkisini kaybettiği nokta. Yaşam boyunca insanı hüsrana götüren şeylerin temelde başlıca nedeni aşırı hırstır. Tanrının yaşam isteminin dışına çıkan her insanın düştüğü ilk tuzak, hırs. Ademin çocuklarında belirgin olarak ortaya çıkan ilk ayrılığın kaynağı. Beğenilmek veya reddedilmek, elde etmek veya edememekle insanın kontrolünü alt üst eden unsur. Bu görünmez ama eylemleriyle bilinen hastalığın tanrısal tek ilacı, Kanaat. Kanaatkar olan insanın bu hayatta elde etmeye çalıştığı şeylerin tamamı, Tanrısal amaçlıdır ve bunda yıkım ve ihtiras asla yoktur. İnsanın, Tanrı adamının, Tanrısal yaşamın en güçlü çekim merkezi kanaatkar olmaktır. Kanaatkar olan insan, haksızlık yapmaz, çalmaz ve çırpmaz, kırmaz ve dökmez, zaten hayatımızda pişmanlık duyacağımız kötülüklerin özünde, kendimizi kontrol edemememiz ve doğal olarak da kanaatkar olamamamız yatmaktadır. Bu olayın bir başka yönü de, kişi eğer gerçekten Tanrıyı seviyor ve onu arzuluyorsa, bu yaşamda Tanrıdan başka isteyebileceği ne var ki? Tanrı haricindeki her şeye karşı isteksizleşecektir. Elde etmek istedikleriyse ancak zorunluluk derecesinde olan şeylerdir. Tanrı sevgisinin eyleme dönüştüğü noktanın adı, kanattır.5-Yanlızlık:
İlk etapta insanın ne alaka diyesi geliyor ama, seven insan bunun ne demek olduğunu çok iyi anlar. Seven sevdiğiyle nasıl baş başa kalmak isterse, Tanrıyı seven bir kalp sahibi de onunla devamlı baş başa kalmak ister. Bununda bir çok yolu vardır. Bunu bazen ibadetleriyle yapar, bazen üzücü olaylarda yaşar, bazen kalabalıklarda yaşar. Aslında bilinçli olmasa da hepimizin başına zaman zaman gelen bir şey vardır. Bazen bir konuya yoğunlaştığımızda, kalabalık bir ortamda olsak ta, ruhumuz ve kalbimiz, zihnimiz ve aklımız orada değildir, bedenen bulunduğumuz ortamla bağımız kopuk, tamamen yoğunlaştığımız konuya konsantre olmuşuzdur, ta ki biri “hey neredesin” diyene ve etrafımızdakiler gülüşene kadar. Bu Tanrı içinde yapılması gereken ve yapılabilecek bir şeydir. İnsan kalabalıktadır ancak, baktığı ve gördüğü her şey, yaşayıp ve algıladığı tüm olaylar ona bir Tanrısal boyutu anımsatır. Görünüşte fiziken kalabalıkta olan kişi, ruhen Tanrıyladır. Tıpkı sevgilinin hiç akıldan çıkmaması gibi. Hayatın belki de tadı tuzu, Tanrıyla baş başa kalmaktan geçmektedir.6-Tanrıyı Unutmamak:
Sevenin sevdiğini unutmaması nasıl sevgisinin bir deliliyse, Tanrıyı sevenlerinde Tanrıyı unutmaması sevgilerine bir delildir. Suya hasret olanların su su diye sayıklamaları misali, Tanrıyı sevenlerinde Tanrıyı anımsamaları, seven bir tanrı adamına yakışan bir yaşam düsturudur. Sürekli Tanrıyı anımsayan kişi sizce nasıl olurda günahlara yaklaşır? Nasıl olurda Tanrının beğenmiyeceği şeyleri yapar? Asla mümkün değil. Tanrıyı seven Tanrıyı nasıl unutur? Tanrıyı unutan, Tanrısal sevgiden nasıl dem vurur? Tanrıyı sevebilmek ise apayrı, özel bir Tanrısal lutuftur.7-Yöneliş:
Tanrıyı unutmayanların bir özelliği, nefes alıp verdikleri her anda, Tanrısal memnuniyeti aramaları, yaşamlarının her safhasına Tanrısal egemenliği hakim kılmaya çalışmaları, hem fiziken ve hem de ruhen tanrıya doğru yol almalarıdır. Tanrıya yöneliş, karanlıklardan aydınlığa giden yolda ışığı görmek ve sıcaklığını hissetmektir.8-Sabır:
Tanrısal yürüyüşün, Tanrıda yol almanın en önemli unsurlarındandır. Sevenin sevdiğinde kusur görmemesinin adıdır. Tanrısal yaşamda irade beyanıdır. Sabır denince ilk akla gelen sıkıntı ve meşakkattir. Tanrısal insanın sabır tarifi şöyledir “Sabır odur ki, sabredecek bir musibet görülmeye”, öyleyse sabır bu değil. Sabır belkide değişik bir bakış açısıyla olayları görebilmek, sebeplere takılmamak, olumsuzluklara kapılmayıp, Tanrıyı unutmamak, Tanrı yolundaki engelleri aşmak, Tanrısal yürüyüşte kararlı olmaktır. Yılmamak ve vazgeçmemektir. Şeytan ve yandaşlarına kulak asmamak, Tanrıya tebessüm edebilmektir.9-Memnuniyet:
Tanrıyı hayatının her sahasına hakim kılan kişinin, yaşadığı şeyler katşısında isyan etmemesi, umutsuzluğa kapılmaması, Tanrıdan memnun ve hoşnut olması. Zaten düşünün kü seven bir kalbin sahibine başka ne yakışır ki? Eğer gerçekten tanrıyı seviyorsa, seven sevdiğinde ne kusur görür? Seven sevdiğini bilerek ve kasten nasıl incitir. Bunların hiç birini yapamaz. Seven bir kalp sahibi ise, Tanrısından daima hoşnut ve razıdır. Tanrıdan gelen her şeyi tebessüm ederek kabul eder, şeytan gibi asla muarız ve itiraz , baş kaldırı yolunu asla tutmaz. İnana insana başka ne yakışırki?10-Kontrol:
Bu öyle bir kutlu sevdadır ki, kişinin yaşamını Tanrıya kurban adaması gibidir. Tanrının hakimiyetine, canını cananına sunmasıdır. Tanrının seni sende öldürüp, kendisiyle diriltmesidir. Tanrının kontrolünde bir ömrü yaşamaktır, sonsuz yaşama, Tanrısal yaşama girmektir. Tanrının kontrolünde, tanrının istemlerine göre hareket etmektir.Bu yazıda hiçbir dini metin kaynak alınmamış, metnin tamamı Aşk Nameden iktibas edilmiştir.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.