Mucizeler Üzerine Konuşmalar
- Bu konu 1 izleyen ve 3 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
14. Eylül 2008: 10:29 #25585AnonimPasif
Mucize nedir ?
Yeni Antlaşma’da mucizelerden bahsedilirken başlıca üç kelime kullanılır:
* dunamis, ” güç gösterisi “
* teras, ” harikalar “
* semeion, ” belirti “Dunamis, mucizenin kaynağının Tanrı’nın kudreti olduğuna dikkat çeker. Teras, mucizenin etkisine, semeion amacına işaret eder. Teras ve semeion kelimeleri çoğunlukla bir arada kullanılırlar. Teras kelimesi, mucizelerden bahsedilirken tek başına kullanılmaz. Kelimelerin bu şekilde kullanılıyor olması, Kutsal Kitap’ta, mucizelerin gösterişli yanlarının değil, ifade ettikleri anlamların yansıtılmak istendiğine işaret ediyor olabilir. Elç. İş. 2:22’de, bu üç kelime bir arada kullanılır:
Nasıralı İsa, Tanrı’nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı mucizeler ( dunamis ), harikalar ( teras ) ve belirtilerle ( semeion ) kimliği kanıtlanmış bir kişidir.
Eski Antlaşma’da yer alan ve ” mucizeler ” diye tercüme edilen kelimeler de belirti ve harika anlamına gelirler.
Kutsal Kitap’ta bahsi geçen mucizeler, çeşitli şekillerde sınıflandırılabilirler:
* Doğa olaylarını konu alan mucizeler: İsa’nın Celile Gölü’ndeki fırtınayı yatıştırması gibi ( Mar. 4:35-41 ).
* Özellikle hastaların iyileştirilmesini ( bedensel hastalıkların ) konu alan mucizeler: Kanaması olan kadının iyileştirilmesi gibi ( Mar. 5:25-34 ).
* Kötü ruhların kovulmasını konu alan mucizeler: Adı ” Tümen ” olan adamın öyküsündeki gibi ( Mar. 5:9-20 ).
* Mucize olayının zamanlamasının çok önemli olduğu mıcize öyküleri ( Çıkış 14:21 ).Bazı mucizelerde, bu unsurların birden fazlasına rastlanabilir. Mucize çeşitlerini, ayrıntılı olarak inceleyen teolojik çalışmalar mevcuttur.
Birçok kşi için, mucizelerin varlığını kabul etmeyi güç kılan ana etken, mucize kavramının, bilimsel yaklaşımla çelişir gibi görülmesidir.Bu görüşün temelinde, bilimsel yaklaşımın Doğanın Sürekliliğine dayandığı, mucizelerinse bu sürekliliğe ters düştüğü düşüncesi yatar. ( Aslında mucizelerin, sıra dışı olaylar kabul edilmelerini mümkün kılan da sıradanlığı – normak olanı – tanımlayan bir süreklilik anlayışının varlığıdır. )
İnsan, canına karşılık ne verebilir ? Biz inanlılar, Tanrı’nın merhametiyiz. isasiyahbeyaz
24. Eylül 2008: 12:37 #30973AnonimPasifDoğa yasalarına aykırılık mı ?
Mucize kavramını tanımlamaya yönelik ilk girişimlerden birinde ; ” mucize, doğaya aykırı olan bir olaydır ” denmiştir. Augustinus da ( İ. S. 396-430 yılları arasında Kuzey Afrika’da bulşunan Hippo kentinin piskoposuydu. ), mucize kabul edilebilecek olaylar hakkında şöyle demişti: ” Doğa konusunda sahip olduğumuz bilgilere aykırı olması gerekir. Çünkü doğal dediğimizde kast ettiğimiz, doğanın alışılmış işleyişi kapsamında olan şeylerdir. ” Ancak mucizeleri, ” doğaya aykırı olaylar ” şeklinde tanımlamak pek doğru olmayabilir, çünkü doğa hakkındaki bilgilerimiz arttıkça , ” doğaya aykırı olduğunu ” sandığımız bir takım şeylerin , aslında öyle olmadıklarını keşfedebiliyoruz. Bu tanımlama, büyük ölçüde, sahip olduğumuz bilgiye bağımlıdır. Örneğin, Mısır’dan Çıkış 14’te aktarılan Kızıldeniz’in geçilmesi mucizesi bu tanımlamaya uyar mı ? Ekim 1987 ve Ocak 1990’da Britanya Adaları’nı vuran rüzgarlardan da bildiğimiz gibi, ” güçlü doğu rüzgarları ” gerçekten de bazen çok şiddetli olabilirler; peki, güçlü rüzgarların, ” doğa konusunda sahip olduğumuz bilgilere aykırı ” olduğunu iddia edermiyiz ? ( “Mucizeler ” – Ocak 2008 )
isasiyahbeyaz Dünyayı kazansan neye yarar ?
İnsan, canına karşılık ne verebilir ?Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle ! :elsalla: :elsalla: :elsalla:
3. Ekim 2008: 19:52 #27946AnonimPasifAZİZLER VE MUCİZELER
Ortaçağda dinin dünya görüşü üzerine örnekler azizlerin tarikatlarında ve mucizelerle ilgili inançlarında bulunmaktadır.
Azizler tarikatı, kilisenin ilk günlerindeki şehitleri hatırlamak ve onları onurlandırmak isteyen Hristiyanlar tarafından başladı. Hristiyanlar kendilerini ölülerle ilişkilendirmek istiyorlardı. Bu da, putperest batıl inançlarından ölümle ilgili olanıyla büyük bir karşıtlık gösteriyordu. Şehit bir azizin mezarı, dünya ile cennet arasında bir buluşma yeriydi. Aziz cennette, Tanrı’nın huzurundaydı ama aynı zamanda fiziki bedeninden arta kalanların – kemikler ve benzeri – daha fazla önem kazanmaya başladığı yer olan mezarlarıyla da bağlantılıydı. Böyle bir toplanma yerinde, mucizeler olmasını beklemek zaman içerisinde olağan görülmeye başlamıştı. 5. yüzyıla kadar, şifa veren mucizeler iyi bir şekilde geliştirilmişti ve duyurulmaya başlanmıştı. Arınma törenleri tanıtılmıştı ve her şey azizden kalanları çevreleyen hayranlık duygusunu yükseltmek amacıyla tasarlanmıştı. Azizin eşyaları, yükseğe kaldırılıyor ve daha bir kutsallık havası yansıtılıyordu.
Azizlerin türbeleri, yalnızca mucizeler için bir yer olarak düşünülmüyordu. Aziz aracılığıyla Tanrı’ya tapınılabilecek bir yer olarak da düşünülüyordu.Mezar başında bir şifa mucizesi olması bekleniyor ve kutlanıyordu. Mucizelerin gerçekliğini test etmek ve hatasız kayıtlar tutabilmek için bazı gayretler oldu. Ama tabi ki, bu kayıtları tutan türbe rahiplerinin bağlılıkları, hiç şüphesiz hafızalarını boyadı.
16. yüzyıla kadar, İngiltere’de şifalı türbelere, hacca gitmek oldukça yaygındı. Bazı azizler belli tür hastalıkları iyileştirmede tanınmışlardı. Diğer bazıları belli bir bölgeyle ilişkilendiriliyorlar ve kendi bölgelerini korumakla tanınıyorlardı. Aynı zamanda bakire Meryem için de birçok farklı türbe vardı. Azizlerin en iyisi için, aziz olma süreci uzundu ve çoğu zaman adaylığını destekleyenler için oldukça pahalı olabilirdi. Aziz adayının henüz hayattayken gerçekleştirdiği mucizeler elbette kutsallığının kanıtı olarak çok önem taşımaktaydı. Böylece, azizlerin yaşam öyküleri bir edebiyat türü olarak ortaya çıktı ve genişletildi – azizin gündelik yaşamındaki doğaüstü güçleri bu edebiyat türünün önemli bir parçasıydı. ( Kirsten BIRKETT )
Biz inanlılar, Tanrı’nın merhametiyiz.
Ayak izimiz, Mesih’tir ve yolumuzdur.isasiyahbeyaz
26. Ekim 2008: 23:29 #31443AnonimPasifNe işe yarar mucizeler ?
Mucizelerin başlıca iki özelliği olduğunu söylemek olasıdır:
1- Dikkat çekici bir olay gözlenir.
2- Bu harika olay ( olağanüstü ), Tanrı’nın amaçlarına hizmet eden bir belirtidir ve teolojik anlamı vardır.Yu. 6:5-59’a bakalım: 5.000 kişinin doyurulması var. Bu sayıya kadın ve çcukların sayısı dahil değildir. Bu mucize, o zamanlar belirli bir gereksinimi karşılıyor. Gerçekte ruhsal bakımdan aç olan bir kalabalığın fiziksel açlığı gideriliyor.Kalabalıkların, açlıklarını düşünmeden, İsa’yı izlemeye ve dinlemeye istekli olduklarını görüyoruz. Burada önemli olan şey, sadece kalabalığın açlığının giderilmiş olması değildir.Olay, İsa’nın yaratılmış olan dünyanın Rab’bi olduğunu ve bu dünyaya hükmedebildiğini gösteren belirti olduğu gibi; gündelik gereksinmeleri gözardı etmediğini de gösteren bir eylemdir.
Bu konuda; Mıchael POOLE, şunu ifade ediyor: İsa, kalabalığa merhamet gösteriyordu. İsa’nın kalabalığı doyurduktan sonra söylediklerinden de anlaşılabileceği üzere bu olay, Yaşam Ekmaği sıfatıyla da anılan kendisinin, insanların ruhsal açlığını dindirebileceğini öğretmek için başvurduğu bir araçtı.Mucizeler, Göklerin Egemenliği’nin ( Tanrı’nın Egemenliği’nin ) yakın olduğunu gösteren belirtiler olarak; İsa’nın öğretilerinin ve vaazlarının vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
hisusa Rab’bin sevgisi ve ışığının sarmalında kalınız. –amin
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.